lem'alar mesnevi-yi nuriye

  • Konbuyu başlatan nergiz
  • Başlangıç tarihi
N

nergiz

Misafir
LEM'ALAR

(Türkçe Risale-i Nur'un Yirmiikinci Sözü ile aynı mealdedir)

بِسْمِ اللّهِ الرّحْمنِ الرّحِيمِ

اَللّهُ خَالِقُ كُلِّ شَيْءٍ وَهُوَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ وَكِيلٌ* لَهُ مَقَالِيدُ السَّموَاتِ وَ اْلاَرْضِ * فَسُبْحَانَ الَّذِى بِيَدِهِ مَلَكُوتُ كُلِّ شَيْءٍ وَاِنْ مِنْ شَيْءٍ اِلاَّ عِنْدَنَا خَزَائِنُهُ *مَا مِنْ دَابَّةٍ اِلاَّ هُوَ آخِذٌ بِنَاصِيَتِهَا

Ey daire-i esbabdan zuhur eden işleri, hâdiseleri esbaba isnad eden gafil, cahil! Mal sahibi zannettiğin esbab, mal sahibi değillerdir. Asıl mal sahibi, onların arkasında iş gören kudret-i ezeliyedir. Onlar, ancak o kudretten gelen hakikî te'sirleri ilân ve neşretmekle muvazzaftırlar. Demek daire-i esbab, hükûmetin kalem dairesi hükmündedir ki, yukarıdan gelen emirlerin tebligatı o daireden yapılıyor. Çünki izzet ve azamet perdeyi iktiza eder; tevhid ve celal dahi şirketi reddeder, te'siri esbaba vermiyor.

Evet Sultan-ı Ezelî'nin memurları vardır amma, icrâatçıları değillerdir ki, saltanat ve Rubûbiyetinde ortak olsunlar. Ancak o memurların vazifesi dellâllıktır ki, kudretin icrâatını ilân ediyorlar. Veya o memurlar, nâzır müşahidlerdir ki, gördükleri evamir-i tekviniyeye karşı yaptıkları itaat ve inkıyad ile istidadlarına göre bir nevi ibadet yapmış olurlar. Demek esbâb, ancak ve ancak kudretin izzetini, Rubûbiyetin haşmetini izhar için vaz'edilmiş bir takım vasıtalardır. Yoksa, kudretin acz ve ihtiyacı için muavenet eden yardımcı değillerdir.
 
Üst