Peygamberimizi ağlatan

Nevzatt

Well-known member
Kıyâmda iken Ağlamaya başladı.

Hatta göz yaşları göğsünün üzerine aktı.

Sonra rükûya gitti, ağladı.

Sonra secdeye vardı, ağladı.

Sonra secdeden başını kaldırdı ağladı.

O gece hep böyle devam etti.



Şükreden bir kul olmak

için ağlaması

Ata ibni Rebâh'tan rivâyet olundu. Buyurdular:

–"Bir gün Hazret–i Aişe Radıyallahu Anha annemizin huzuruna çıktım. Ve kendisine:

–"Efendimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem hazretlerinden görmüş olduğun en acâib şeyi bize haber ver," dedim.

Hazret–i Aişe Radıyallahu Anha annemiz ağlamaya başladı. Buyurdular ki:

–"Hangi işi ve hâli acâib değildi ki? Bir gece bana geldi. Benimle beraber yatağa girdi. Hatta tenim onun tenine değdi. Bana:

–"Ey Ebû Bekrin kızı! Bırak beni de Rabbime kulluk edeyim!" dedi. Ben de:

–"Sana yakın olmayı severim! Lakin senin isteğini kendi isteğime tercih ederim!" dedim ve ona izin verdim. Bunun üzerine Efendimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem hazretleri kalktı, bir su kırbasının yanına gitti. Abdest aldı. Abdest alırken çok su dökünmedi. Sonra namaza kalktı.

Kıyâmda iken Ağlamaya başladı. Hatta göz yaşları göğsünün üzerine aktı.

Sonra rükûya gitti, ağladı.

Sonra secdeye vardı, ağladı.

Sonra secdeden başını kaldırdı ağladı.

O gece hep böyle devam etti.

Efendimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem hazretleri sürekli ağladı. Hatta Bilâl gelip, ona namaz için seslenince (ezan okuyuncaya) kadar ağlaması devam etti. Bunun üzerine kendisine:

–"Ya Rasûlallah! Neden ağlıyorsun? Seni ağlatan nedir? Senin geçmiş ve gelecek bütün zellelerin bağışlanmadı mı?" dedim. Efendimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem hazretleri bana:

–"Şükreden kul olmayayım mı? Halbu ki, Allâhü Teâlâ hazretleri:

"Elbette, o göklerin ve yerin yaratılışında ve gece ile gündüzün ardarda gelişinde, şüphesiz âyetler var (vicdanları temiz) akıl sahipleri için.

Onlar ki, gerek kıyâm u kuûdda ve gerek yanları üzerinde hep Allah'ı zikrederler. Ve göklerin, yerin yaratılışında tefekkür ederler: "Yâ rabbenâ!" Derler: "Bunu sen boşuna yaratmadın, sübhânsın. O halde bizleri o ateş azabından koru."(1) Âyet–i kerimesini bana indirdi!" buyurdular."(2)



Güneş tutulmasında

ağlaması

Abdullah bin Ömer Radıyallahu Anh hazretlerinden rivâyet olundu. Buyurdular:

–"Efendimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem hazretlerinin zamanında (bir defasında) güneş tutuldu. Namaz kıldı.

Kıyâmı çok uzattı.

Sonra rükû'ya vardı. Rükû'yu uzattı.

Sonra rükû'dan başını kaldırdı. Uzattı… Şü'be, buyurdu:

–"Ben onu inceliyordum! Secdede de buna benzer (uzun süre) kaldı."

Efendimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem hazretleri secdede ağlamaya başladı. Secdede şöyle diyordu:

–"Rabbim! Niçin bunu hazırladın, halbuki ben sana istiğfâr ediyorum! Rabbim! Niçin bunu bana hazırladın, ben oların içindeyken!" …

Efendimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem hazretleri, namaz kıldıktan sonra buyurdular:

–"Bana cennet arz olundu. Eğer dileseydim cennetin meyvelerine el uzatıp devşirebilirdim. Bana cehennem ateşi arz olundu. Cehennemin sıcaklığının sizi bayıltması korkusundan ona üflemek istedim."

Cehennem'de benim iki devemi çalan hırsızı gördüm.(3)

Cehennem'de hacıların hırsızlığını yapan Da'daın oğlunun kardeşini gördüm. Kendisine açıklandığında;

–"Bu Mihcenin amelidir!" dedi. O ise şöyle buyurdular:

–"Cehennemde uzun boylu kırmızıya çalar siyâh bir kadın gördüm. Evinde bağlayıp ölümüne sebeb olduğu bir kedi yüzünden azab görüyordu. Bu kadın, o kediyi bağlamıştı, kediye bir yiyecek vermedi, hatta kediye su (bile) vermedi. Kedinin toprağın haşerâtından yemesine de izin verip onu bırakmadı, hatta kedi böylece öldü."(5)



Namazda ağlaması

Abdullah bin Şihhiyr Radıyallahu Anh'dan rivâyet olundu. Buyurdular ki:

–"Efendimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem hazretlerinin huzuruna vardım.

Efendimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem hazretleri namaz kılıyordu. İçinde, göğsünde bir fıkırtı vardı; (ocaktaki) tencerenin kaynaması gibi, ağlamaktan içi kaynıyordu…"(6)



Helâk olan kavimlerin

yerlerinde tefekkür

ve gözyaşı

Efendimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem hazretleri ve ashâbı, Tebûk'e yöneldiklerinde, Semûd kavminin diyârı olan Hicr'a uğradılar. Efendimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem hazretleri ashâbına şöyle seslendi:

–"Bu azab görmekte olan kavim içine girmeyin! Ancak ağlar olduğunuz halde, yerlerini gezin! Eğer onların yerlerini gezerken (onlardan ibret alıp) ağlayamıyorsanız; yerlerine girmeyin! Onlara isâbet eden şey sizlere isâbet etmesin!"(7)

Bedir'de ağlaması

Enes Radıyallahu Anh hazretlerinden rivâyet olundu. Buyurdular ki, Ömer bin Hattab anlattı:

–"Bedir günü, Efendimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem hazretleri, müşriklere baktı, onlar bin kişiydiler. Efendimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem hazretlerinin ashâbı ise, üçyüz onüç (313) kişiydiler. Efendimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem hazretleri kıbleye döndüler. Ellerini uzatıp, Rabbına yalvarmaya başladı:

–"Allâhım! Bana olan vaadini gerçekleştir. Allâhım! Bana vaadettiğini ver. Allâh'ım eğer bu İslâm topluluğunu helâk edersen, yeryüzünde sana ibâdet olunmayacaktır!"

Efendimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem hazretleri uzun bir zaman ellerini ilâhî dergâha açıp dua etmeye devam etti. Hatta elbisesi omuzlarının üzerinden düştü. Ebû Bekir elbisesini alıp tekrâr omuzlarının üzerine koydu. Daha sonra Ebû Bekir, Efendimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem hazretlerinin arkasından durup kendisine şöyle dedi:

–"Ey Allâh'ın peygamberi! Rabbine bu kadar niyaz ve tazarru ettiğin yeter! Şüphesiz O, sana verdiği vaadini yetine getirecektir!" dedi. Bunun üzerine Allâhü Teâlâ hazretleri :

"O vakit siz rabbınızdan istimdad ediyordunuz da size:

"Ben işte ardı ardına bin melâike ile imdad ediyordum." diye icabet buyurmuştu."(8)

Âyet–i kerimesini inzâl etti. Meleklerle, Efendimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem hazretlerine yardım etti.

İbn–i Abbâs Radıyallahu Anh hazretleri buyurdular:

–"(Savaş bitip) esirler alındığında, Efendimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem hazretleri, Ebû Bekir ile Hazret–i Ömer 'e sordu:

–"Bu esirler hakkında ne dersiniz?"

Hazret–i Ebû Bekir:

–"Ey Allâh'ın peygamberi bunlar, amca oğulları ve aşiretindirler. Bunlar için karşı taraftan fidye almanı uygun görürüm. Bu hem bizim için bir kuvvet olur. Ve umulur ki bu sâyede Allâhü Teâlâ hazretleri, onlara İslâm'ı hidâyet eder!"

Efendimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem hazretleri sordular:

–"Ey İbn–i Hattab! Senin görüşün nedir?" Hazret–i Ömer:

–"Hayır, Vallâhi! Ya Rasûlallah! Ben, Ebû Bekir'ın görüşünde değilim. Boyunlarını vurmamız için bunları bize teslim etmeni uygun görürüm! Ukayl'ın yerine birinin boynunu vurması için Ali'ye teslim et… Falancayı, falancaya teslim et, falanca kişilerden dolayı bunların boyunlarını vursunlar. Çünkü bu esirler, küfrün önderleri ve ileri gelenleridirler!" dedi.

Efendimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem hazretler, Hazret–i Ebû Bekir'ın görüşünü beğendi, Hazret–i Ömer'in teklifini kabul etmedi.

Sabah olduğunda, Efendimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem hazretleriyle Hazret–i Ebû Bekir'ın oturup ağlamakta olduklarını gördüm. Sordum:

–"Ya Rasûlallah! Bana haber ver, sen ve arkadaşın hangi şeyden dolayı ağlıyorsunuz? Eğer ağlanacak bir şey varsa, ben de sizin gibi ağlayayım. Eğer içimde ağlanacak his bulamazsam hiç olmazsa ben de sizin ağlamanıza ağlarım!"

Efendimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem hazretleri buyurdular:

–"Sen de ağla! Arkadaşlarının fidye alıp esirleri bırakmalarından dolayı bana arz olunan şeye ağla! Gerçekten onların azablarının bu ağaçtan daha yakın olduğu bana arz olundu!"

Allâhü Teâlâ şu âyet–i kerimeleri indirdi:

"Eğer Allah'tan bir yazı geçmiş olmasaydı, aldığınız fidyeden dolayı, size mutlak büyük bir azap dokunurdu. Artık elde ettiğiniz ganimetten helâl ve hoş olarak yeyin ve Allah'a korunun... Çünkü Allah gafûr'dur, rahîm'dir."(9)

Böylece Allâhü Teâlâ hazretleri, ganîmeti onlara helâl kıldı.(10)



Yakın akrabalarından

dolayı ağlaması

Enes Radıyallahu Anh hazretlerinden rivâyet olundu. Buyurdular:

"Hem en yakın hısımlarını inzar et ve uyar."(11)

Âyet–i kerimesi nâzil olduğunda, Efendimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem hazretleri, ağladılar.

Sonra yakın akrabalarını topladı. Onlara şöyle buyurdu:

–"Ey Abdi Menâf oğulları! Nefsinizi cehennem ateşinden koruyun!

Ey Abdulmuttalib oğulları! Nefsinizi cehennem ateşinden koruyun!

Ey Hâşim oğulları! Nefsinizi cehennem ateşinden koruyun!

Sonra Efendimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem hazretleri, Hazret–i Fatıma'ya döndü ve ona:

–"Ey Muhammed kızı Fâtıma! Nefsini cehennem ateşinden koru!

(İyi bilin ki!) Allâh katında ben hiçbir azabı sizden savamam! Ancak sizin bana yakınlığınız var! Bu yakınlığın belâsı ile yakında belâya düçâr olacağım (ve sorguya çekileceğim)"(12)



PEYGAMBERİMİZİN

KABRE HAZIRLIK

İÇİN AĞLAMASI



Berâ bin Azîb Radıyallahu Anh hazretlerinden rivâyet olundu. Buyurdular ki:

–"Biz, Efendimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem hazretleriyle beraberdik. Efendimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem hazretleri, bir cemaat gördü. Ve:

–"Bunlar neden toplandılar?" diye sordu.

–"Bir kabir kazmak üzere toplanmışlar!" denildi.

Ravi buyurdu.

–"Bunun üzerine Efendimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem hazretlerini, bir ürkme ve korku aldı. Ashabının arasından ansızın ayrılıp hızlıca oraya o mezara kadar gitti. Üzerinde oturdu."

Ravi Berâ (Radıyallahu Anh dedi:

–"Ne yapıyor diye kendisine baktım; başını iki ellerinin arasında idi."

Efendimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem hazretleri ağladılar.

Hatta göz yaşlarından toprak bile ıslandı.

Sonra Efendimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem hazretleri, bize yöneldi. Ve buyurdular:

–"Ey kardeşlerim! Böyle bir gün için hazırlanın!"(3)



PEYGAMBERİMİZİN ‘HUTBE’DE AĞLAMASI

İbn–i Ömer Radıyallahu Anh anlatıyor: Efendimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem hazretleri bir gün hutbe okudu. Hutbesinde:

–"İki büyük şeyi unutmayın! Onlar, cennet ve cehennemdir! Buyurdular.

Sonra Efendimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem hazretleri ağlamaya başladı. Göz yaşları aktı, sakallarının kenarlarını ıslattı. Sonra buyurdular:

–"Muhammed'ın nefsi yed–i kudretinde olan Allâh'a yemin olsun ki, eğer sizler, âhiret işlerinde benim bildiklerimi bilmiş olsaydınız elbette, yükseklere çıkar ve başınıza toprak saçardınız."(13)



1-Âl-İmrân: 3/190,191,

2-İhyâ-u Ulûmiddin c. 4, s. 81, İmam Gazalî hazretleri, Darü'l-Marife, Beyrut,

3-Müsned-i Ahmed: 17860,

4-Efendimiz (s.a.v.) hazretlerinin Kabe'ye hedy ettiği iki devesi vardı, o develeri müşriklerden bir adam çalmıştı.

5-Müsned-i Ahmed: 6473,

6-Rıyâzus'Sâlihîn: Hadis no: 449,

7-Sahih-i Buhâri: 415,

8-el-Enfâl: 8/9,

9-Enfâl: 867,68,69,

10-Müslim: 1763, Tirimizi: 3081, değişik lafızlarla….

11-Eş-Şuarâ: 26/214,

12-Eddürül-mensûr: c. 6, s. 325, Celâleddin Suyûtî

13-Levâkıhu'l-Envâri'l-Kudsiyye Fi Beyânı'l-Uhudi'l-Muhammediyye, s. İmam Şa'râni, Darü'l-Mektebi'l-İlmiyye-Beyrut-1419.

 

iyinesil

Well-known member
zor olanı yapmak lazım...
o da ağlamanın sorumluluğunu idrak içinde ağlamamak...
boşuna dökülen gözyaşıdan allaha sığınmak lazım...
gözyaşın resulun ümmetine yaraşır biçimdeyse eyvallah...
çilen yoksa ağlama...
 
Üst