Lahika Analizi 23: Kastamonu Lahikasi 5.mektup

FaKiR

Meþveret Bþk.
Bismillahirrahmanirrahim.

Esselamün aleyküm ve rahmetullahi ve berakatühü ebeden daimen.


Bu haftaki Lahika Analizi dersimize Kastamonu Lahikasi'ndan devam ediyoruz insallah. Anladiklarinizi paylasarak katilimlarinizi bekliyoruz kardesler. Derse katilin kardeslerimize özel dua edilecektir...
Vesselam...


[BILGI]Aziz, tam sıddık kardeşlerim,

Benim, bu dünyada medâr-ı tesellîm ve sürurum sizlersiniz. Eğer sizler olmasaydınız, bu dört sene azaba dayanamazdım. Sizin sebat ve metanetiniz, bana da kuvvetli bir sabır ve tahammülü verdi. Birden hatıra gelen dört nokta:

Birincisi: Kardeşlerim, bu zelzele benim itikadımda “şakk-ı kamer” gibi bir mu’cize-i Kur’ân’dır; en mütemerridi dahi tasdike mecbur eder bir vaziyete girdi.

İkincisi: Eski zamandan beri hiçbir cemaat, Risale-i Nur’un şakirtleri kadar hak ve hakikat mesleğinde pek çok iş görmekle beraber, pek az zahmetle kurtulmamışlar. Bizim hizmetimizin ondan birini yapanlar, zahmetimizin on mislini çekmişler. Demek biz, daima “Şükür ve elhamdülillâh” dedirten bir haldeyiz.

Üçüncüsü: Ben gönderilen risaleleri mütalâa ettim. Bir kısım hakikatleri mükerrer gördüm. Makam münasebetiyle tekrar edilmiş. Benim arzu ve belki ihtiyarım olmadan niçin böyle olmuş, kuvve-i hafızama gelen nisyandan sıkıldım. Birden, şiddetli bir ihtarla “On Dokuzuncu Sözün âhirine bak” denildi. Baktım, risalet-i Ahmediyenin (a.s.m.) mu’cize-i Kur’âniyesinde tekraratının çok güzel hikmetleri, tam tefsiri olan Risaletü’n-Nur’da tamamıyla tezahür etmiş. O tekrarat, o hikmetler için tam yerinde ve münasip ve lâzım olmuş.

Hem Lütfü, hem Abdurrahman, hem Hâfız Ali hükmünde Küçük Ali sizin namınıza da Yirmi Dokuzuncu Lem’a-i Arabiyenin tefsir ve tercümesini istemiş. Benim şimdi onunla meşgul olmaya ne vaktim var ve ne de halim müsaade eder. İnşaallah ileride Risaletü’n-Nur’un başka bir şakirdi o vazifeyi yapacak.

Hem Yirminci Mektupla Otuz İkinci Söz bir derece o Lem’ayı izah ederler. Hazret-i Ali (r.a.) iki defa [SUP]1[/SUP] تُقَادُ سِرَاجُ النُّورِ سِرًّا sırrıyla, perde altında gizli parlamasına işareti, bizi ihtiyata sevk ve emreder.

Bir meseleye gayet kısacık bir remizle zekâvetinize, fehminize havale ediyorum:

Sual: “Yerin korkudan titremesi ve hiddeti neden Rus’a gelmiyor ve yalnız ...?”

Cevap: Çünkü nesholup tahrif olmuş bir dine karşı dinsizlikle ihanet başka. Ve hak ve ebedî bir dine karşı ihanet ise, yeri titretiyor, kızdırıyor.

Mukaddeme-i haşriyenin makamatını istiyorsunuz. Şimdiki vaziyetim hiçbir vecihle müsaade etmediği gibi, haşre dair yazılan hakikatler, burhanlar umuma nispeten ihtiyaca tam kâfi olduğundan, çabuk yazmasına mânen icbar edilmiyorum. Bir parça tehir edildi ve tâcil edilmedi. Hem ben burada kayıtlar altındayım,

اَلصَّبْرُ مِفْتَاحُ الْفَرَجِ وَالسُّرُورِ
[SUP]2[/SUP]

• • •Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler :

[SUP]1[/SUP] : Siracü’n-Nur (Nur Kandili) gizliden gizliye yanıp intişar eder; yayılır.
[SUP]2[/SUP] : “Sabır, ferahlık ve genişliğin anahtarıdır.” el-Aclûnî, Keşfü’l-Hafâ, 2:21.

• • •[/BILGI]
 
Son düzenleme:

Hüzün Rüzgarý

Well-known member
[NOT]Hem Risaletü’n-Nur, en evvel tercümanının nefsini iknaa çalışır, sonra başkalara bakar. Elbette nefs-i emmaresini tam ikna eden ve vesvesesini tamamen izale eden bir ders, gayet kuvvetli ve hâlistir ki, bu zamanda cemaat şekline girmiş dehşetli bir şahs-ı mânevî-i dalâlet karşısında tek başıyla galibâne mukabele eder.[/NOT]

İşte Risale-i Nur Mesleği..." Nefsini ıslah edemeyen başkasını ıslah edemez... Öyle ise bende Nefsinden Başlarım.."
Acaba biz nefsinizin kaçta kaçını ıslah edip ikna ettik..? Ben kendi adıma %1'ini ıslah edebildiğimi düşünmüyorum..
Rabbim Nefsinizi bize musahhar kılsın.. Amin..
 

FaKiR

Meþveret Bþk.
[NOT]Hem Risaletü’n-Nur, en evvel tercümanının nefsini iknaa çalışır, sonra başkalara bakar. Elbette nefs-i emmaresini tam ikna eden ve vesvesesini tamamen izale eden bir ders, gayet kuvvetli ve hâlistir ki, bu zamanda cemaat şekline girmiş dehşetli bir şahs-ı mânevî-i dalâlet karşısında tek başıyla galibâne mukabele eder.[/NOT]

İşte Risale-i Nur Mesleği..." Nefsini ıslah edemeyen başkasını ıslah edemez... Öyle ise bende Nefsinden Başlarım.."
Acaba biz nefsinizin kaçta kaçını ıslah edip ikna ettik..? Ben kendi adıma %1'ini ıslah edebildiğimi düşünmüyorum..
Rabbim Nefsinizi bize musahhar kılsın.. Amin..

Amin, insalah hocam, Allah razi olsun
 

FaKiR

Meþveret Bþk.
Aziz, tam sıddık kardeşlerim,

Benim, bu dünyada medâr-ı tesellîm ve sürurum sizlersiniz. Eğer sizler olmasaydınız, bu dört sene azaba dayanamazdım. Sizin sebat ve metanetiniz, bana da kuvvetli bir sabır ve tahammülü verdi. Birden hatıra gelen dört nokta:

Sebat, metanet ve gayret kavramlarinin önemini birkez daha vurguluyor üstadimiz bu mektubunda.
Vandaki talebelerinden birine gayretin önemini anlatirken su ifadeleri kullaniyor ustad:
"
BAZI NSANLAR VARDIR CALISIP DURAN INSANLARIN YANINA GELIR VE HAYDIN BIR SIGARA YAKALIM DEYIP ONLARI ISTEN ALIKOYARLAR
BAZILARIDA DEVAMLI GAYRET GOSTEREREK INSAANLARIN FAAL OLMASINA BIR KAMCI VAZIFESI GORURLER

AH BIR BILSEN GAYRET MAHSER GUNUNDE NASIL FAYDA VERECEK BIR DAKIKANI BILE BOS GECIRMEZDIN""


Birincisi: Kardeşlerim, bu zelzele benim itikadımda “şakk-ı kamer” gibi bir mu’cize-i Kur’ân’dır; en mütemerridi dahi tasdike mecbur eder bir vaziyete girdi.


14.suada, MADEM HAKIKAT BUDUR SIZE ETHAR EDIYORUM: KURANA DAYANAN RISALEI NUR ILE MUBAREZE ETMEYINIZ ONUNLA SAVASMAYINIZ CUNKU O MAGLUP OLMAZ DIYOR
OLAN BU MEMELEKETE OLUR YAZIK OLUR
O BASKA YERE GIDER YINE TENVIR EDER DIYOR;

İkincisi: Eski zamandan beri hiçbir cemaat, Risale-i Nur’un şakirtleri kadar hak ve hakikat mesleğinde pek çok iş görmekle beraber, pek az zahmetle kurtulmamışlar. Bizim hizmetimizin ondan birini yapanlar, zahmetimizin on mislini çekmişler. Demek biz, daima “Şükür ve elhamdülillâh” dedirten bir haldeyiz.


Ehl-i hakikatın bir kısmı nasılki İsm-i Vedûd'a mazhardırlar ve azamî
bir mertebede o ismin cilveleriyle, mevcudatın pencereleriyle Vâcib-ül Vücud'a
bakıyorlar.. öyle de: Şu hiç-ender hiç olan kardeşinize, yalnız hizmet-i Kur'ana
istihdamı hengâmında ve o hazine-i bînihayenin dellâlı olduğu bir vakitte, İsm-i
Rahîm ve İsm-i Hakîm mazhariyetine medar bir vaziyet verilmiş. Bütün Sözler, o
mazhariyetin cilveleridir. İnşâallah o Sözler,
وَمَنْ يُؤْتَ اْلحِكْمَةَ فَقَدْ اُوتِىَ خَيْرًا
كَثِيرًا
sırrına mazhardırlar.


Rahim ismi hizmetin her safhasinda tecelli etmekte, Risale i nur talebeleri butun insanligi sevgi ve sefkatle kucakladigi gibi kendileride " Nezaretim altinda yetistirilmen için insanlarin gonullerine sana karsi kendinden bir muhabbet attim"sirrina mazhardirlar insalah.


Üçüncüsü: Ben gönderilen risaleleri mütalâa ettim. Bir kısım hakikatleri mükerrer gördüm. Makam münasebetiyle tekrar edilmiş. Benim arzu ve belki ihtiyarım olmadan niçin böyle olmuş, kuvve-i hafızama gelen nisyandan sıkıldım. Birden, şiddetli bir ihtarla “On Dokuzuncu Sözün âhirine bak” denildi. Baktım, risalet-i Ahmediyenin (a.s.m.) mu’cize-i Kur’âniyesinde tekraratının çok güzel hikmetleri, tam tefsiri olan Risaletü’n-Nur’da tamamıyla tezahür etmiş. O tekrarat, o hikmetler için tam yerinde ve münasip ve lâzım olmuş.


”Kur’ân; insana hem bir kitab-ı şeriat, hem bir kitab-ı duâ, hem bir kitab-ı hikmet, hem bir kitab-ı ubudiyet, hem bir kitab-ı emir ve davet, hem bir kitab-ı zikir, hem bir kitab-ı fikir…” (Sözler, 2004, s. 589

Hem Lütfü, hem Abdurrahman, hem Hâfız Ali hükmünde Küçük Ali sizin namınıza da Yirmi Dokuzuncu Lem’a-i Arabiyenin tefsir ve tercümesini istemiş. Benim şimdi onunla meşgul olmaya ne vaktim var ve ne de halim müsaade eder. İnşaallah ileride Risaletü’n-Nur’un başka bir şakirdi o vazifeyi yapacak.

Hem Yirminci Mektupla Otuz İkinci Söz bir derece o Lem’ayı izah ederler. Hazret-i Ali (r.a.) iki defa [SUP]1[/SUP] تُقَادُ سِرَاجُ النُّورِ سِرًّا sırrıyla, perde altında gizli parlamasına işareti, bizi ihtiyata sevk ve emreder.

Bir meseleye gayet kısacık bir remizle zekâvetinize, fehminize havale ediyorum:

Sual: “Yerin korkudan titremesi ve hiddeti neden Rus’a gelmiyor ve yalnız ...?”

Cevap: Çünkü nesholup tahrif olmuş bir dine karşı dinsizlikle ihanet başka. Ve hak ve ebedî bir dine karşı ihanet ise, yeri titretiyor, kızdırıyor.

Mukaddeme-i haşriyenin makamatını istiyorsunuz. Şimdiki vaziyetim hiçbir vecihle müsaade etmediği gibi, haşre dair yazılan hakikatler, burhanlar umuma nispeten ihtiyaca tam kâfi olduğundan, çabuk yazmasına mânen icbar edilmiyorum. Bir parça tehir edildi ve tâcil edilmedi. Hem ben burada kayıtlar altındayım,

اَلصَّبْرُ مِفْتَاحُ الْفَرَجِ وَالسُّرُورِ
[SUP]2[/SUP]

 
Üst