'Söyle kulum ne istiyorsun?'

Nevzatt

Well-known member
Bazen aklımıza, mana büyüklerinin Mecmuatu'l-Ahzab gibi dua mecmualarında gördüğümüz uzun uzun yaptıkları duaların aşırı olup olmadığı şeklinde bir soru gelebilir. Öncelikle Hasan Basri Hazretleri'nin Üsbûiyyesi'ne (haftalık yaptığı dua, zikir ve münacâtlar) bakıldığında, Allah'ı fevkalâde yücelten, O'nu tesbih ve takdis eden ifadelerde bulunduğu görülecektir.

Hasan Şâzelî Hazretleri'nin münacâtında ise çok derin ve şuurlu bir yöneliş; Cevşen gibi Allah'ı sena etme ve kendi kusurlarını söyleme mevzu bahistir. Şâh-ı Geylânî'nin hususi münacâtında da aynı şeyler söz konusudur. Bu ifadeler biraz anlaşılabilse insan okurken gözyaşlarını tutamaz ve anlar ki bir insan, Cenab-ı Hak karşısında aczini, zaafını, fakrını, yetersizliğini ve tutarsızlığını ancak bu kadar mükemmel dile getirebilir. Öyleyse bunların hepsi münacâttır ve aşırıya gidiliyor diyerek bunları yadırgamak yanlıştır. Bu münacâtların hepsi Cenab-ı Hakk'ı ululamaya ve yüceltmeye matuftur. Binaenaleyh bunlar, aşırılık olarak mütalaa edilmemelidir. Cevşen veya Evrad-ı Kudsiye-i Şâh-ı Nakşibendiye gibi münacâtlar da bu kategori içine girmektedir. Bu münacâtlarla insan, Allah ile arasındaki muhavere, konuşma ve fısıldaşmanın uzayıp gitmesini arzu etmektedir. Çünkü kul "Allah'ım!" dediği zaman, Cenab-ı Hak da "Lebbeyk kulum! Ne isteğin varsa yerine getireyim." demektedir.

Dua, Allah'la konuşmanın adıdır

Burada her ne kadar hadis kriterleri açısından zayıf (hatta uydurma diyenler) olsa da çok latif bir misal olduğu için bir hadiseden bahsetmek istiyorum. Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) miraca çıktığında, semada Hazreti Musa ile karşılaşır. Hazreti Musa, Allah Resûlü'ne "Ya Muhammed! Sen, 'Benim ümmetimin alimleri Benî İsrail'in peygamberleri gibidir' buyuruyorsun." der. O sırada İmam-ı Gazali'nin ruhaniyeti (rahmetullahi aleyh) oraya gelir ve Musa (aleyhisselam) ile görüşürler. Hazreti Musa; "Sen kimsin?" diye sorunca, İmam-ı Gazali, "Muhammed oğlu, Muhammed oğlu, Hamid oğlu İmam-ı Gazali'yim" diye cevap verir. Bu cevap üzerine Hazreti Musa, "Künyeni neden bu kadar uzun söyledin? Yalnızca İmam Gazali deseydin kifayet etmez miydi?" diye sorar. İmam-ı Gazali şöyle cevap verir: "Allah (celle celâluhû) ile konuşmaya gittiğin zaman sana "Sağ elindeki nedir?" diye sorduğunda, sen onu tanıtırken "O benim asamdır. Ona dayanır ve onunla davarlarıma yaprak silkelerim. Ayrıca onunla daha pek çok ihtiyacımı gideririm." (Tâhâ Sûresi, 20/18) diye uzun uzun anlattın, kısaca cevap verseydin yeterli olmaz mıydı?" şeklinde, sorusuna soruyla cevap verir. Musa (aleyhisselam) da buna cevap olarak: "Ben Allahü Teala ile biraz daha fazla konuşabilmek için uzunca açıkladım." der. İmam-ı Gazali de: Sen, Allah'ın (celle celâluhû) büyük peygamberlerindensin. Kelîmullah'sın. Kitap verilenlerdensin. Ben de seninle daha fazla konuşabilme şerefine nâil olmak için uzun açıklamada bulundum." şeklinde cevap verir. İşte tıpkı bu misalde olduğu gibi Cevşen ve Evrad-ı Şâh-ı Nakşibendiye gibi münacâtların uzun olması, Rabb'imizle aramızdaki konuşmanın uzaması manasına geldiğinden bunlarda hiçbir mahzur yoktur.


Fethullah GÜLEN
 
Üst