Risalaleri Beraberce Nasıl Okumalıyız???

RİSALELERİ BERABERCE NASIL OKUMALIYIZ ?

Okuyacağımız mevzuyu önceden belirleyip söylemeliyiz.

Herkesin bir mektep talebesi gibi derse gelmesini sağlamak için hazırlık yapılmasını istemeliyiz.

Herkes gelmeden önce iyi bir okumalı, anlamadığı yerleri araştırmalı, sormalı ve altını çizmeli not almalı.

Ders muhakkak anlaşılır kılınmalı.

Anlamasa da kalbin istifadesi geçerli olabilir ama bunu herkes için söyleyemeyiz ve yeterli de göremeyiz, bu herkes için geçerli değildir. Herkes derse öncelikle anlamak için bir şeyler öğrenmek için geliyor.




Kitabı açarım okurum mantığı yanlış muhakkak ön hazırlık gerekli.

Müzik bile dediğinde veya buna benzer bir konu geçtiğinde ön hazırlığa dayalı bir ansiklopedik bilgi sunabilmelisin.

Eğer doyurucu bir malumat veremiyeceksen herhangi bir alıntı ve kaynak gösteremiyorsan fazla konuşmadan yoruma girmeden kitaba bağlı kalarak dersi sürdürmelisin.

Edebiyatla ilgili bir şeye değinecek ve bu mevzuda ham bilgin varsa hiç girmemelisin itibarını bitirirsin.

Meseleleri izahtaki sunuş, kompoze ediş güne ışık tutucu olmalı, eskisinin formatlarını kullanırsanız hafife alınırsınız.

Ön hazırlıkla konuyu baştan iyi bir hulasa ederek özetlemelisiniz.

Daha ileride konuyla ilgili olarak neler gelecekse cok kısa göndermeler yaparak bütünlügü sağlayabilmelisiniz. Bu da konuyu bütün olarak önceden ele alıp ciddi bir hazırlıktan geçer.

Her dem konuya hakim olabilme çok önemlidir. Kem küm ederek okuyuşumuzla rısalelere gölge düşürürsek günaha girmiş oluruz. Mutlaka düzgün okumalı, düzgün telaffuz ederek risaleleri okumaya gayret etmeliyiz.

Rısaleler güzel bir okuyuşla okundugunda onun sihirli iç musikisinin tesir edemeyeceği gönül yoktur.

Üstadımız : Rısaleler Atıf gibi okunsaydı sevmeyeni kalmazdı demiştir.

Üstadımız rısaleleri kendi yazdığı halde kendinden çok okuyan olmamıştır. Haşır rısalesini 100 defa, ihlası da 15 günde bir okuduğunu ifade etmiştir.

Derslerde ve ders ortamında elden geldiğince aktualiteye girmeme, laubali hal ve tavırlardan uzak durarak o manevi atmosferi kirletmemeye dikkat etmeliyiz.

O meclisi kahkahalarla gayri ciddi tavırlara boğarak telvis etmemeye gayret etmeliyiz.

O mekanlar o ortamlar manevi gıdalanmanın mahalleridir, maneviyat ciddiyet ve hassasiyet ister, manevi beslenmeyi kemal-i ihtimamla yerine getirmeliyiz.

O meclis küstahca okunuşların yeri değildir. Ciddiyetin ortaya koyduğu müessiriyet kadar başka bir müessiriyet yoktur.

Ders ortamında latifenin de bir yeri vardır, o da bir hikmete dayanır, elbette bir teneffüs ani da olacaktır ama o gelip geçiçi ve dinlendirici olmalıdır.

Bari Nur talebeleri gerçek manada ciddi bir şekilde Allah a inanabilseler.

Okuyucu önce inanmış olduğunu davranışlarıyla ortaya koymalı, tam inanmamışsa tesiri ve bir şey ifade etmesi oldukça zordur.

O ali hakikatleri laubaliliğimizle perdelemeye hakkımız yok.
 
Üst