hangi ask sizinki olabilir?

hiç biri yok mu ?

dicle ;D

doğru insan olduğu müddetçe sevda bir defa yaşanır tıpkı bir defa doğmak bir defa ölmek gibi allah razı olsun

EFET HÜSRAN

aşk nedır kı yada aşık olmak
gerçek aşk nedır sizce bu tarıf edılır mı ?
bunlar gerçek hayatta varmıdır
kımler gerçek aşkı yaşamıştır
...
saçma sapan sorular sordum işte
...
siz bana bakmayın..

Aşk Tayifte taşlanmaya benzer aşkı bilmeyen anlayamaz..
tabi aşık olduğun şeye bağlı..

benim aşkımın tarifi yok!!!_________________________________________________

Yemin ' Alıntı:

​

sizinkinin var mı?

Genişletmek için tıkla ...

Bir aşk nedir onu oğrenedeyım bir tadayımda sonra tarif etmeye çalışırım

insallah tadarsin kerdesim askin tarifi yok tur ask muhabbettir

ne muhabbeti bu geyik muhabbeti olmasında

muhabbet Allah icin olandir birez arastir ne icin oldugunu anlarsin eminim geyik muhebbetti yap maya hic zamanimiz olmadi ,
olmazda cok sükür .

uykunun en tatlı halinde ve en aciz halde iken nefsin,onu gırtlağından yakalayıp kalk bakalım fazla uyudun deyip, "ESSALAHTU HAYRUN MİNENNEVM!" İLE sirkilip camı açtığında gözünün görebildiği,aklının alabildiğinin allahı zikrettiğini hissederek o çağrıya icabetteki hazinenin anahtarını ele geçirmektir! ki bu anahtarın açamadığı kapı, kıramadığı kilit yoktur, al o anahtarı ,tüm sevgilerin kapısını aç!

Yemin ' Alıntı:

​

Genişletmek için tıkla ...

BEN HEPSİNE AŞIĞIM

mevlanın hediyesi kucağında, gelde aşık olma!

sevda ile aşk birbirinden farklı kavramlar..aşk Allah'a ve Resulüne yönelik olur..ama sevda ise karşı cinse karşı..sevmek ise herkese ve herşeye yönelik..aşkın ve sevdanın içinde sevgi de vardır..olması gereken de aşk,sevda ise aşka götüren bir araç olmalı fikrimce..

hımm Allah aşkını unutmuş kankim

"Vedud" ismine mazhar olan muhakkikîn-i evliya; "Bütün kâinatın mayesi, muhabbettir.
Bütün mevcûdâtın harekâtı, muhabbetledir.
Bütün mevcûdâttaki incizab ve cezbe ve cazibe kanunları, muhabbettendir." demişler. Onlardan birisi demiş:
فَلَكْ مَسْتْ مَلَكْ مَسْتْ نُجُومْ مَسْتْ
سَموَاتْ مَسْتْ شَمْسْ مَسْتْ
قَمَرْ مَسْتْ زَمِينْ مَسْتْ
عَنَاصِرْ مَسْتْ نَبَاتْ مَسْتْ
شَجَرْ مَسْتْ بَشَرْ مَسْتْ سَرَاسَرْ ذِى حَيَاتْ مَسْتْ
هَمَه زَرَّاتِ مَوْجُودَاتْ بَرَابَرْ مَسْتْ دَرْمَسْتَسْت


Yâni: Muhabbet-i İlahiyenin tecellisinde ve o şarab-ı muhabbetten herkes istidadına göre mesttir.
Mâlûmdur ki: Her kalb, kendine ihsan edeni sever ve hakikî Kemâle muhabbet eder ve ulvî cemâle meftun olur. Kendiyle beraber sevdiği ve şefkat ettiği zâtlara dahi ihsan edeni daha pek çok sever.
Acaba, -sâbıkan Beyân ettiğimiz gibi- herbir isminde binler ihsan defineleri bulunan ve bütün sevdiklerimizi ihsanatıyla mes'ud eden ve binler Kemâlâtın menbaı olan ve binler tabakat-ı cemâlin medârı olan binbir Esmâsının müsemması olan Cemil-i Zülcelâl, Mahbub-u ZülKemâl, ne derece aşk ve muhabbete lâyık olduğu ve bütün kâinat onun muhabbetiyle mest ve sergerdan olmasının şâyeste bulunduğu anlaşılmaz mı?

İşte şu sırdandır ki; "Vedud" ismine mazhar bir kısım evliya, "Cennet'i istemiyoruz.
Bir lem'a-i muhabbet-i İlahiye, ebeden bize kâfidir" demişler.
Hem ondandır ki; hadîste geldiği gibi: "Cennet'te bir dakika rü'yet-i cemâl-i İlahî, bütün Cennet lezaizine faiktir."

İşte şu nihayetsiz Kemâlât-ı muhabbet, vâhidiyet ve ehadiyet dairesinde Zât-ı Zülcelâl'in kendi Esmâ ve mahlukatıyla hasıl olur. Demek o daire haricinde tevehhüm olunan Kemâlât, Kemâlât değildir.