IHLAS RISALESIni MÜTAALA ETMEYE VARMI SINIZ ?

FaKiR

Meþveret Bþk.
21.LEMA- ACIKLAMALI IHLAS RISALESI




1:23] < > Bismillahirrahmanirrahim
[21:26] <‘> Yirmi Birinci Lem’a
[21:26] <‘> Ihlâs hakkinda

[21:26] <‘> Ustad bu risale hakkinda en az on bes gunde bir okunmali diyor

[21:26] <‘> “Ihtilâfa düsmeyin; sonra cesaretiniz kirilir, kuvvetiniz elden gider.” Enfâl Sûresi, 8:46.
[21:27] <‘> “Allah için kiyamda bulunup Ona kulluk edin.” Bakara Sûresi, 2:238.
[21:27] <‘> “Nefsini günahlardan arindiran, kurtulusa ermistir. Nefsini günaha daldiran ise hüsrana düsmüstür.” Sems Sûresi, 91:9-10.

[21:27] <‘> Ustad bu risaleye su sozlerle basliyor :

[21:27] <‘> EY ÂHIRET KARDESLERIM ve ey hizmet-i Kur’âniyede arkadaslarim! Bilirsiniz ve biliniz:

[21:27] <‘> üstad iki grup insana hitap ediyor
[21:28] <‘> Ustadin zamaninda muslumanlar kabaca ifade etmek gerekirse iki sinifa ayriliyorlar
[21:28] <‘> birincisi
[21:28] <‘> cogunlugu bir tarikata bagli olan
[21:28] <‘> sahsi kemalatina calisan muslumanlar
[21:29] <‘> ikincisi
[21:29] <‘> ustadin hizmet adini verdigini
[21:29] <‘> kendi imanini ve baskalarinin imanini guclendirmek
[21:29] <‘> dinini ogrenmek ve ogretmek icin
[21:30] <‘> cabalayan insanlardi
[21:30] <‘> bunlar demokratik hak geregi oy kullanir
[21:30] <‘> fakat bizzat secimlere girmezlerdi
[21:30] <‘> dunyanin en onemli konusunun iman
[21:30] <‘> ve Kuran olduguna inanirlardi
[[21:31] <‘> davalarini insanlara ulastirma konusunda kaba kuvvetten ve silahtan
1:31] <‘> politika kadar uzaktilar
[21:31] <‘> onlarin hizmeti kalplerin kazanilmasi
[21:32] <‘> delil ve burhanlarla ikna edilmesi seklindeydi
[21:32] <‘> yaptiklari is parayla gucle degil
[21:32] <‘> imanla fedakarlikla yapilabilecek bir isti
[21:32] <‘> Melek sifatli insanlardi
[21:32] <‘> bir araya gelmeleri en guzel amaclar icindi
[21:32] <‘> ustad bu risalede su sekilde hitap ediyor

[21:33] <‘> Bilirsiniz ve biliniz:

[21:33] <‘> Tarikat uyelerine bilirsiniz diyor
[21:33] <‘> ama kendi ogrencilerine biliniz diyor

[21:34] <‘> Bu dünyada, hususan uhrevî hizmetlerde en mühim bir esas, en büyük bir kuvvet, en makbul bir sefaatçi, en metin bir nokta-i istinad, en kisa bir tarîk-i hakikat, en makbul bir dua-yi mânevî, en kerametli bir vesile-i makasid, en yüksek bir haslet, en sâfi bir ubudiyet, ihlâstir.
[21:34] <‘> diyor ustad
[21:34] <‘> Tarikatin cok onemli esaslari vardir
[21:35] <‘> mesela 3 .5 15 madde sayanlar vardir
[21:35] <‘> ciddi riayet edilmesi gereken zatlar vardir
[21:35] <‘> az ye, az uyu, az konus bu 3 prensip esastir mesela
[21:35] <‘> daimi zikir bu yolun esasidir
[21:35] <‘> Ama ustad diyorki
[21:36] <‘> bu prensiplerin icinde en onemlisi IHLAStir
[[21:36] <‘> cunku evrad, dua ,zikirlerde Allah in rizasindan baska
[21:37] <‘> maksatlar bulunsa insan asil maksadina ulasamaz
[21:37] <‘> Sadece Allah rizasi gaye olmalidir
[21:37] <‘> ki butun evrad ve zikirle hasil olsun

[21:38] <‘> "En buyuk kuvvet ihlastir"

[21:38] <‘> Madem ihlâsta mezkûr hassalar gibi çok nurlar var ve çok kuvvetler var. Ve madem bu müthis zamanda ve dehsetli düsmanlar mukabilinde ve siddetli tazyikat
[21:38] <‘> karsisinda ve savletli bid’alar, dalâletler içerisinde bizler gayet az ve zayif ve fakir ve kuvvetsiz oldugumuz halde, gayet agir ve büyük ve umumî ve kudsî bir vazife-i imaniye ve hizmet-i Kur’âniye omuzumuza ihsan-i Ilâhî tarafindan konulmus.
[21:38] <‘> evet
[21:39] <‘> Ihlas gucu kaybedilirse
[21:39] <‘> maddi guc para pul bu hizmeti devam ettiremez
[21:39] <‘> zayif kalir
[21:39] <‘> bir seyler hep eksik kalir
[21:39] <‘> cunku gonullere girme meselesi
[21:40] <‘> ihlas ve samimiyet iledir
[21:40] <‘> inanmak ve inandirmakla gonullere girilir
[21:41] <‘> 2.madde, Ustad En makbul sefatci ihlastir diyor
[21:41] <‘> ehli tarikata hitap ederek
[21:42] <‘> ey tarikat uyesi diyor kendine bir sefaatci ariyorsan
[21:42] <‘> bilki dunyada en makbul sefatci ihlastir
[21:42] <‘> samimiyettir
[21:42] <‘> Sonra hizmet insanina donup
[21:42] <‘> en metin dayanma noktaniz ihlastir diyor
[21:43] <‘> hizmet insani gucunu ihlastan alir
[21:43] <‘> Allah in rizasini asil maksat yapmazsan
[21:43] <‘> bir gungelir yorulursun
[21:43] <‘> manevi enerjin tukenir
[21:43] <‘> neden bu isler icin cabaliyorum deyip
[21:43] <‘> yorulursun
[21:43] <‘> bitkin dusersin

[21:44] <‘> Tekrar Ehli tarika:"Ihlastan baska yol arama ey tarikat yolcusu..." diyor
[21:44] <‘> Tarikatten maksat hakikate ulasmaktir
[21:45] <‘> Ustadda bu risalede gosteriyorki Cenabi Hakka ulasma gayesinde en kestirme yol
[21:45] <‘> IHLASTIR.
[21:46] <‘> Hizmet Ehline:"En makbul manevi dua hizmettir..." diyor
[21:46] <‘> Hizmet insani yola cikarken
[21:46] <‘> arkasindan dua edilmesini ister
[21:46] <‘> dualardan guc almak ister
[21:47] <‘> Ustadda diyorki alabilecegin en makbul dua ihlastir
[21:47] <‘> yani Allaha karsi cok samimi cok halis
[21:48] <‘> ne nefsi nede dunyevi hic bir maksadi sen hizmete karistirmazsan
[21:48] <‘> Cenabi Hakk senin arkandadir
[21:50] <‘> Ehli Tarika:"Islahtan baska keramet, vesile arama ey tarikat yolcusu seni maksada ucar gibi goturecek vesile
1:50] <‘> vasita Ihlastir
[21:50] <‘> En kestirme yol ihlastir demisti
[21:50] <‘> simdide diyorki vasita ihlastir
[21:51] <‘> Vesileler icerisinde en temiz vesile Allah in rizasini esas maksat yapmak
[21:51] <‘> ve baska hir bir seyi ona karistirmamaktir
[21:52] <‘> hizmetimize layik ihlas istemeliyiz dualarimizda
[21:54] <‘> sonra Hizmet Ehline:
[21:54] <‘> En yuksek donanim ihlastir diyor
[21:55] <‘> hizmet insani cok nitelikli
[21:55] <‘> ve donanimli olmalidir
[21:55] <‘> ama en onemli ozelligi ihlas sahibi olmaktir
[21:55] <‘> Ancak samimiyetle insanlara hitab eden sozunu kabul ettirebilir
[21:56] <‘> Kibirin girdigi konusmalarda hic birsey hasil olmaz
[21:56] <‘> Demekki Rabbimin rizasini nasil kazanabilecegim dusencesiyle
21:56] <‘> sirf Allah rizasi icin ve ihlas donanimli insanlar o iste muvaffak olurlar
[21:59] <‘> "Ic temizligiyle yapilan en safi ubudiyet
[21:59] <‘> kulluk ihlastir
[21:59] <‘> "
[22:00] <‘> Madem ihlasta cok ehemmiyet var
[[22:00] <‘> tarikat uyeleri ALLAHa donup nur istiyorlarsa
[22:00] <‘> ihlasta var
[22:01] <‘> ve ayni sekilde
[22:01] <‘> hizmet insani guc kuvvet istiyorsa
[22:01] <‘> sabir istiyorsa
[22:01] <‘> oda ihlasta var

[22:02] <‘> Elbette, herkesten ziyade, bütün kuvvetimizle ihlâsi kazanmaya mecbur ve mükellefiz. Ve ihlâsin sirrini kendimizde yerlestirmek için gayet derecede muhtaciz
[22:03] <‘> .
[22:03] <‘> Yoksa, hem simdiye kadar kazandigimiz hizmet-i kudsiye kismen zayi olur, devam etmez; hem siddetli mes’ul oluruz. 1????? ?????????? ?????????? ??????? ???????? âyetindeki siddetli tehditkârâne nehy-i Ilâhîye mazhar olup, saadet-i ebediye zararina, mânâsiz, lüzumsuz, zararli, kederli, hodfurusâne, sakîl, riyâkârâne bazi hissiyat-i süfliye ve menâfi-i cüz’iyenin hatiri için ihlâsi kirmakla, hem bu hizmetteki umum kardeslerimizin hukukuna tecavüz, hem hizmet-i Kur’âniyenin hürmetine taarruz, hem hakaik-i imaniyenin kudsiyetine hürmetsizlik etmis oluruz.
[22:03] <‘> evet madem bu hizmet bize verilmis
[22:03] <‘> omuzlarimiza konulmus
[22:04] <‘> butun kuvvetimizle ihlasi kazanmaya mukellefiz
[22:04] <‘> ve muhtaciz
[22:04] <‘> Benim âyetlerimi, az bir dünya menfaatiyle degistirmeyin.” Bakara Sûresi, 2:41.
[22:05] <‘> âyetindeki siddetli tehditkârâne nehy-i Ilâhîye mazhar olup
[22:05] <‘> saadet-i ebediye zararina, mânâsiz, lüzumsuz, zararli, kederli, hodfurusâne, sakîl, riyâkârâne bazi hissiyat-i süfliye ve menâfi-i cüz’iyenin hatiri için ihlâsi kirmakla, hem bu hizmetteki umum kardeslerimizin hukukuna tecavüz, hem hizmet-i Kur’âniyenin hürmetine taarruz, hem hakaik-i imaniyenin kudsiyetine hürmetsizlik etmis oluruz.
[22:05] <‘> Ahiretteki ebedi hayatimiza zarar vermemek
[22:06] <‘> hodfurusane, agir gelen riyakarane bazi hissiyati vs
[22:07] <‘> ihlasi kirmakla aslinda bu hizmete gonul vermis insanin hukukuna tecavuz etmis olmazmiyiz
[22:07] <‘> ??
[22:07] <‘> hemde iman hizmetine bizzat bir taarruz sayilir
[22:07] <‘> Hizmet etmek isterken hizmetine taarruz ediyorsun
[22:07] <‘> zararda bulunuyorsun
[22:07] <‘> Allah korusun
[22:08] <‘> "Hem hakikati imaniyenin hizmetine saygisizlik etmis oluruz
[22:09] <‘> Ey kardeslerim! Mühim ve büyük bir umur-u hayriyenin çok muzir mânileri olur. Seytanlar o hizmetin hâdimleriyle çok ugrasir
[22:09] <‘> Bu mânilere ve bu seytanlara karsi ihlâs kuvvetine dayanmak gerektir.
[22:09] <‘> Ihlâsi kiracak esbabdan yilandan, akrepten çekindiginiz gibi çekininiz.
[22:09] <‘> Hazret-i Yusuf Aleyhisselâm
[22:10] <‘> “Süphesiz nefis daima kötülüge sevk eder-ancak Rabbim rahmet ederse o müstesna.” Yusuf Sûresi, 12:53.
[22:10] <‘> demesiyle, nefs-i emmâreye itimad edilmez. Enâniyet ve nefs-i emmâre sizi aldatmasin.
[22:10] <‘> Ihlâsi kazanmak ve muhafaza etmek ve mânileri def etmek için, gelecek düsturlar rehberiniz olsun.
[22:10] <‘> amin
[22:10] <‘> elfu elfi amin

[22:11] <‘> Ustadimiz bu giristen sonra 4 dustur sayiyor
_______________________________________________________
[22:11] <‘> BIRINCI DÜSTURUNUZ

[22:11] <‘> Amelinizde riza-yi Ilâhî olmali.
[22:12] <‘> Eger O razi olsa, bütün dünya küsse ehemmiyeti yok. Eger O kabul etse, bütün
[22:12] <‘> halk reddetse tesiri yok. O razi olduktan ve kabul ettikten sonra, isterse ve hikmeti iktiza ederse, sizler istemek talebinde olmadiginiz halde, halklara da kabul ettirir, onlari da razi eder. Onun için, bu hizmette, dogrudan dogruya, yalniz Cenâb-i Hakkin rizasini esas maksat yapmak gerektir.
[22:12] <‘> yaptigimiz her iste esas
[22:13] <‘> temel maksadimiz rizai ilahi yani
[22:13] <‘> Allah in rizasi olmalidir
[22:13] <‘> Eger o razi olsa butun dunya kusse ehemmiyeti yok
[22:14] <‘> konuya ihlas demekten maksat ta budur zaten
[22:14] <‘> Yani Allah in rizasindan baska seylerden temizlenip
[22:14] <‘> arinmakmak , siyirp atmak
[22:14] <‘> Sadece Allah rizasi kalmali geriye
[22:15] <‘> .
[22:15] <‘> .

[22:15] <‘> IKINCI DÜSTURUNUZ
[22:15] <‘> Bu hizmet-i Kur’âniyede bulunan kardeslerinizi tenkit etmemek ve onlarin üstünde faziletfurusluk nev’inden gipta damarini tahrik etmemektir.
[22:15] <‘> Yani kendisinden daha ustun oldugunu
[22:16] <‘> bir takim meziyetlerin oldugunu hissettirecek
[22:16] <‘> konusma ve tavirlarla
[22:16] <‘> onlarin gipta damarini tahrik etmemek
[22:17] <‘> "
[22:17] <‘> Çünkü nasil insanin bir eli diger eline rekabet etmez, bir gözü bir gözünü tenkit etmez, dili kulagina itiraz etmez, kalb ruhun ayibini görmez. Belki birbirinin noksanini ikmal eder, kusurunu örter, ihtiyacina yardim eder, vazifesine muavenet eder. Yoksa o vücud-u insanin hayati söner, ruhu kaçar, cismi de dagilir.
[22:17] <‘> "
[22:17] <‘> Organlarin birbiriyle rekabet ettigini
[22:18] <‘> mucadele ettigi dusunun mesela insan vucudunda
[22:18] <‘> sag goz sol goze ben senden daha iyi goruyorum diyebilirmi?
[22:18] <‘> veya sag ayak sol ayaga ben senden daha hizli adimlar atiyorum da demez
[22:19] <‘> bizlerde kardeslerimiz arasinda
[22:19] <‘> ustunluk hissetirecek konusma ve tavirlarda bulunmamaliyiz
[22:19] <‘> Hem nasil ki bir fabrikanin çarklari birbiriyle rekabetkârâne ugrasmaz, birbirinin önüne tekaddüm edip tahakküm etmez, birbirinin kusurunu görerek tenkit edip, sa’ye sevkini kirip atâlete ugratmaz
[22:20] <‘> Belki bütün istidatlariyla birbirinin hareketini umumî maksada tevcih etmek için yardim ederler; hakikî bir tesanüd, bir ittifakla gaye-i hilkatlerine yürürler.
[22:20] <‘> Eger zerre miktar bir taarruz, bir tahakküm karissa, o fabrikayi karistiracak, neticesiz, akîm birakacak. Fabrika sahibi de o fabrikayi bütün bütün kirip dagitacak.
[22:20] <‘> Iste, ey Risale-i nur sakirtleri ve Kur’ân’in hizmetkârlari!
[22:21] <‘> Sizler ve bizler öyle bir insan-i kâmil ismine lâyik bir sahs-i mânevînin âzâlariyiz
[22:21] <‘> Ve hayat-i ebediye içindeki saadet-i ebediyeyi netice veren bir fabrikanin çarklari hükmündeyiz. Ve sahil-i selâmet olan Dârüsselâma ümmet-i Muhammediyeyi (a.s.m.) çikaran bir sefine-i Rabbâniyede çalisan hademeleriz.
[22:21] <‘> Elbette, dört fertten bin yüz on bir kuvvet-i mâneviyeyi temin eden sirr-i ihlâsi kazanmakla tesanüd ve ittihad-i hakikîye muhtaciz ve mecburuz.

[22:22] <‘> demekki biz sadece bir kurtama gemisinde calisan hademeleriz
[22:22] <‘> Evet, üç elif ittihad etmezse, üç kiymeti var. Sirr-i adediyet ile ittihad etse, yüz on bir kiymet alir. Dört kere dört ayri ayri olsa, on alti kiymeti var. Eger sirr-i uhuvvet ve ittihad-i maksat ve ittifak-i vazife ile tevafuk edip bir çizgi üstünde omuz omuza verseler, o vakit dört bin dört yüz kirk dört kuvvetinde ve kiymetinde oldugu gibi, hakikî sirr-i ihlâs ile, on alti fedakâr kardeslerin kiymet ve kuvvet-i mâneviyesi dört binden geçtigine, pek çok vukuat-i tarihiye sehadet ediyor.

[22:23] <‘> Bu sirrin sirri sudur ki: Hakikî, samimî bir ittifakta herbir fert, sair kardeslerin gözüyle de bakabilir ve kulaklariyla da isitebilir. Güya on hakikî müttehid adamin herbiri yirmi gözle bakiyor, on akilla düsünüyor, yirmi kulakla isitiyor, yirmi elle çalisiyor bir tarzda mânevî kiymeti ve kuvvetleri vardir. (HASIYE)

2:24] <‘> HASIYE) : HASIYE Evet, sirr-i ihlâs ile samimî tesanüd ve ittihad, hadsiz menfaate medar oldugu gibi, korkulara, hattâ ölüme karsi en mühim bir siper, bir nokta-i istinaddir. Çünkü ölüm gelse, bir ruhu alir. Sirr-i uhuvvet-i hakikiye ile, riza-yi Ilâhî yolunda, âhirete müteallik islerde kardesleri adedince ruhlari oldugundan, biri ölse, “Diger ruhlarim saglam kalsinlar. Zira o ruhlar her vakit sevaplari bana kazandirmakla mânevî bir hayati idame ettiklerinden, ben ölmüyorum” diyerek, ölümü gülerek karsilar. Ve “O ruhlar vasitasiyla sevap cihetinde yasiyorum, yalniz günah cihetinde ölüyorum” der, rahatla yatar

[22:30] <‘> ÜÇÜNCÜ DÜSTURUNUZ

[22:30] <‘> Bütün kuvvetinizi ihlâsta ve hakta bilmelisiniz.
[22:31] <‘> Evet, kuvvet haktadir ve ihlâstadir. Haksizlar dahi, haksizliklari içinde gösterdikleri ihlâs ve samimiyet yüzünden kuvvet kazaniyorlar.
[22:31] <‘> Evet, kuvvet hakta ve ihlâsta olduguna bir delil, su hizmetimizdir. Bu hizmetimizde bir parça ihlâs, bu dâvâyi ispat eder ve kendi kendine delil olur. Çünkü, yirmi seneden fazla kendi memleketimde ve Istanbul’da ettigimiz hizmet-i ilmiye ve diniyeye mukabil, burada, yedi sekiz senede yüz derece fazla edildi.

Halbuki, kendi memleketimde ve Istanbul’da, burada benimle çalisan kardeslerimden yüz, belki bin derece fazla yardimcilarim varken, burada ben yalniz, kimsesiz, garip, yarim ümmî; insafsiz memurlarin tarassudat ve tazyikatlari altinda, yedi sekiz sene sizinle ettigim hizmet, yüz derece eski hizmetten fazla
[22:31] <‘> muvaffakiyeti gösteren mânevî kuvvet, sizlerdeki ihlâstan geldigine kat’iyen süphem kalmadi.
[22:32] <‘> .
[22:32] <‘> Hem itiraf ediyorum ki, samimî ihlâsinizla, san ve seref perdesi altinda nefsimi oksayan riyâdan beni bir derece kurtardiniz. Insaallah tam ihlâsa muvaffak olursunuz, beni de tam ihlâsa sokarsiniz.

[22:32] <‘> evet ustadimiz suphesizki sadece bu ifadesiyle bile
[22:32] <‘> tam bir ihlasa muvafak oldugunu gosteriyor
[22:33] <‘> ama bize bir dersi ibret olarak diyorki
[22:33] <‘> :
[22:33] <‘> Benim bu hizmet icerisinde konumum ne olursa olsun
[22:33] <‘> su guzel hizmetin devam etmesi
[22:33] <‘> ve Cenabi Hakkin bu hizmete bereket ihsan etmesi
[22:33] <‘> sizin ihlasinizla
[22:34] <‘> calismalarinizla oldu
[22:34] <‘> hatta siz bu ihlasla beni riyadan kurtardiniz
[22:34] <‘> ustadimiz gayet mutevazi ders veriyor
[22:35] <‘> Demekki bizde katiyyyen yapilan bir iste basariyi kendimizde degil
[22:35] <‘> dayanismayla yapilan
[22:35] <‘> butun insanlarin hak ve hukukunu hesab ederek
[22:35] <‘> konusacak olursak, kendi hizmetimizin aslinda bir hic oldugunu
[22:36] <‘> ve pek cok ellerin omuzlarin isin icine girmesiyle elde edilen
[22:36] <‘> bir bereket oldugunu goruruz
[22:36] <‘> Allah a oylece sukur ederiz
[22:37] <‘> Bu is icerisinde bulunmaktan dolayi sukur ederiz
[22:37] <‘> "

[22:37] <‘> Bilirsiniz ki, Hazret-i Ali (r.a.), o mucizevâri kerametiyle ve Hazret-i Gavs-i Âzam (k.s.) o harika keramet-i gaybiyesiyle, sizlere bu sirr-i ihlâsa binaen iltifat ediyorlar. Ve himayetkârâne teselli verip hizmetinizi mânen alkisliyorlar. Evet, hiç süphe etmeyiniz ki, bu teveccühleri ihlâsa binaen gelir. Eger bilerek bu ihlâsi kirsaniz, onlarin tokadini yersiniz. Onuncu Lem’adaki sefkat tokatlarini tahattur ediniz.
[22:37] <‘> "
[22:37] <‘> "
[22:37] <‘> Böyle mânevî kahramanlari arkanizda zahîr, basinizda üstad bulmak isterseniz,
[22:38] <‘> “Baskalarini kendi nefislerine tercih ederler.” Hasir Sûresi, 59:9.
[22:38] <‘> sirriyla ihlâs-i tâmmi kazaniniz. Kardeslerinizin nefislerini nefsinize serefte, makamda, teveccühte, hattâ menfaat-i maddiye gibi nefsin hosuna giden seylerde tercih ediniz. Hattâ, en lâtif ve güzel bir hakikat-i imaniyeyi muhtaç bir mü’mine bildirmek ki, en mâsumâne, zararsiz bir menfaattir; mümkünse, nefsinize bir hodgâmlik gelmemek için, istemeyen bir arkadasla yaptirmasi hosunuza gitsin. Eger “Ben sevap kazanayim, bu güzel meseleyi ben söyleyeyim” arzunuz varsa, çendan onda bir günah ve zarar yoktur; fakat mâbeyninizdeki sirr-i ihlâsa zarar gelebilir.

[22:38] <‘> Demekki her hizmeti kendimizde toplama gayreti icerisinde olmayacagiz
[22:39] <‘> is bolumu yapmaliyiz
[22:39] <‘> herkes yapabilecegi, yapmak istedigi , basarili olacagi tarafindan tutmasi
[22:39] <‘> ve yapmasi hosumuza gitmeli ve memnun olmaliyiz
[22:40] <‘> Butun islam ulkelerini beraberce dusunursek
[22:40] <‘> dinimize milletimize hizmet yetersizdir
[22:41] <‘> islam yolunda yapilanlar yetersizdir
[22:41] <‘> bu is bolumunu henuz tam anlamiyla yapamamisiz

[22:41] <‘> DÖRDÜNCÜ DÜSTURUNUZ
[22:41] <‘> Kardeslerinizin meziyetlerini sahislarinizda ve faziletlerini kendinizde tasavvur edip, onlarin serefleriyle sâkirâne iftihar etmektir.

[22:42] <‘> onceki dusturda ,kardeslerinizin gozleriyle gorebilmelisiniz diyordu
[22:43] <‘> bi problemi , sorunu cozerken diger kardeslerim acaba burda olsa nasil dusunurdu diye
[22:43] <‘> kendimizi sorgulamaliyiz
[22:43] <‘> 20 el nasil cozebilir konusunda dusunmeli
[22:43] <‘> 20 elle calisiniz 20 ayakla yuruyunuz diyor ustad

[22:44] <‘> Ehl-i tasavvufun mâbeyninde fenâ fi’s-seyh, fenâ fi’r-resul istilahati var. Ben sufî degilim. Fakat onlarin bu düsturu, bizim meslekte fenâ fi’l-ihvân suretinde
[22:44] <‘> güzel bir düsturdur. Kardesler arasinda buna tefânî denilir.
[22:44] <‘> "
[22:44] <1111> tefani nedir?
[22:44] <‘> bunu ustad su sekilde aciyor :
[22:45] <‘> kendine ait hissiyatini duygularini adeta unutup
[22:45] <‘> tefani yani birbirine fani olmak anlaminda
[22:45] <‘> Arkadasinin iyi ahlakiyla sevinmek
[22:46] <‘> sorunlari icin uzulmek
[22:46] <‘> kendi hissiyatini unutup
[22:46] <‘> kardeslerinin duygulariyla ve meziyetleriyle
[22:46] <‘> fikren yasamaktir
[22:47] <‘> Benim arkadasim su konuda nasil dusunur.
[22:47] <‘> Zaten meslegimizin esasi kardeslik degilmi?

[22:47] <‘> Peder ile evlât, seyh ile mürid mâbeynindeki vasita degildir. Belki hakikî kardeslik vasitalaridir. Olsa olsa bir üstadlik ortaya girer. Meslegimiz halîliye oldugu için, mesrebimiz hillettir. Hillet ise, en yakin dost ve en fedakâr arkadas ve en güzel takdir edici yoldas ve en civanmert kardes olmak iktiza eder
[22:48] <‘> Ustadimiz 4 madde ile ozetledigi bu dostluk meslegi ne kadar guzel
[22:48] <‘> birbirimizin en yakin dostu olabilmeyi bilmek
[22:49] <‘> her vesileyle birbirini arayan
[22:49] <‘> iyi kotu gununde arayan soran
)
[22:49] <‘> simdi nerede ne yapiyor diye takip etmek gerekir
[22:50] <‘> Arkadasinda gordugu meziyeti degil kiskanmak
[22:50] <‘> en guzel sekilde takdir eden
[22:50] <‘> ve onu tesvik eden iyi arkadas olunmali
[22:50] <‘> "
[22:50] <‘> Bu hilletin üssü’l-esasi, samimî ihlâstir. Samimî ihlâsi kiran adam, bu hilletin gayet yüksek kulesinin basindan sukut eder. Gayet derin bir çukura düsmek ihtimali var; ortada tutunacak yer bulamaz.
[22:51] <‘> "
[22:51] <‘> Bu dostluk mesleginin esasi samimiyettir
[22:51] <‘> ihlastir
[22:52] <‘> yapmacik veya menfaat icin en yakin dost olunmaz
[22:52] <‘> birgun patlak verir
[22:52] <‘> iste ihlasin maimiyetin ne kadar onemli oldugu yine ortaya cikiyor
[22:52] <‘> "
[22:52] <‘> Evet, yol iki görünüyor. Cadde-i kübrâ-yi Kur’âniye olan su meslegimizden simdi ayrilanlar, bize düsman olan dinsizlik kuvvetine bilmeyerek yardim etmek ihtimali var. Insaallah, Risale-i Nur yoluyla Kur’ân-i Mu’cizü’l-Beyânin daire-i kudsiyesine girenler, daima nura, ihlâsa, imana kuvvet verecekler ve öyle çukurlara sukut etmeyeceklerdir.
[22:53] <‘> "
[22:53] <‘> "
22:53] <‘> Ey hizmet-i Kur’âniyede arkadaslarim! Ihlâsi kazanmanin ve muhafaza etmenin en müessir bir sebebi, rabita-i mevttir. Evet, ihlâsi zedeleyen ve riyâya ve dünyaya sevk eden tûl-i emel oldugu gibi, riyâdan nefret veren ve ihlâsi kazandiran, rabita-i mevttir. Yani, ölümünü düsünüp, dünyanin fâni oldugunu mülâhaza edip, nefsin desiselerinden kurtulmaktir
[22:53] <‘> "
[22:54] <‘> evet ihlasi tu-i emel=uzun emeller ihlasi bozar
[22:54] <‘> yani ileride sunu yapacagim
[22:54] <‘> surda basarili olursam kazandigim parayla evler tarlalar alacagim
[22:54] <‘> ordada muvaffak olursam vs..
[22:55] <‘> uzun uzun emellerin olmasida ihlasa zarardir
[22:55] <‘> Evet, ehl-i tarikat ve ehl-i hakikat, Kur’ân-i Hakîmin
[22:55] <‘> “Her nefis ölümü tadicidir.” Âl-i Imrân Sûresi, 3:185.
[22:55] <‘> 2 : “Muhakkak ki sen de öleceksin, onlar da ölecekler.” Zümer Sûresi,
[22:56] <‘> gibi âyetlerinden aldigi dersle, rabita-i mevti sülûklarinda esas tutmuslar; tûl-i emelin
[22:56] <‘> mensei olan tevehhüm-ü ebediyeti o rabita ile izale etmisler. Onlar farazî ve hayalî bir surette kendilerini ölmüs tasavvur ve tahayyül edip ve yikaniyor, kabre konuyor farz edip, düsüne düsüne, nefs-i emmâre o tahayyül ve tasavvurdan müteessir olup, uzun emellerinden bir derece vazgeçer. Bu rabitanin fevâidi pek çoktur.
Hadiste 1 اَكْثِرُواذِكْرَهَادِمِاللَّذَّاتِ (ev kemâ kàl) yani, “Lezzetleri tahrip edip acılaştıran ölümü çok zikrediniz” diye bu rabıtayı ders veriyor.

Fakat mesleğimiz tarikat olmadığı, belki hakikat olduğu için, bu rabıtayı, ehl-i tarikat gibi farazî ve hayalî suretinde yapmaya mecbur değiliz. Hem meslek-i hakikate uygun gelmiyor. Belki, âkıbeti düşünmek suretinde müstakbeli zaman ı hazıra getirmek değil, belki hakikat noktasında zaman-ı hazırdan istikbale fikren gitmek, nazaran bakmaktır. Evet, hiç hayale, faraza lüzum kalmadan, bu kısa ömür ağacının başındaki tek meyvesi olan kendi cenazesine bakabilir. Onunla yalnız kendi şahsının mevtini gördüğü gibi, bir parça öbür tarafa gitse asrının ölümünü de görür; daha bir parça öbür tarafa gitse dünyanın ölümünü de müşahede eder, ihlâs-ı etemme yol açar.


[22:57] <‘> yani ölüm ile dostane yasamayi bir prensib haline getirmeliyiz

[22:58] <‘> Ikinci sebep, iman-i tahkikînin kuvvetiyle ve marifet-i Sânii netice veren masnuattaki tefekkür-ü imanîden gelen lemeât ile bir nevi huzur kazanip, Hâlik-i Rahîmin hazir, nâzir oldugunu düsünüp, Ondan baskasinin teveccühünü aramayarak, huzurunda baskalarina bakmak, medet aramak o huzurun edebine muhalif oldugunu düsünmekle o riyâdan kurtulup ihlâsi kazanir.
[22:58] <‘> .
[22:58] <‘> Her ne ise, bunda çok derecat, merâtip var. Herkes kendi hissesine göre ne kadar istifade edebilse o kadar kârdir. Risale-i Nur’da riyâdan kurtaracak, ihlâsi kazandiracak çok hakaik zikredildiginden, ona havale edip burada kisa kesiyoruz.

[22:59] <‘> Bismmillahirramanirrahim
[22:59] <‘> Ve ahiri davahum
22:59] <‘> enil hamdu lillahu rabbil alemin
[22:59] <‘> El fatiha me as salavat
[23:
 

FaKiR

Meþveret Bþk.
Cevap: 21.Lema-Açiklamali Ihlas Risalesi

“Risaleleri bir yıl kabul ederek ve anlayarak okuyan zamanın hakikatli bir alimi olur” ifadesi genel olmayıp, iki cihette hususiliği vardır.
• Mevzular açısından
• Zaman açısından

1- Risale-i Nurun mevzuu iman hakikatlerine dair konulardır. Risale-i Nuru okuyanlar, Risale-i Nurun mevzuu ile ilgili konularda hakikatli bir alim olabilir. Bu, hadis ilminde, muamelat ilminde, tarihte veya bizim bildiğimiz fıkıhta alim olur manasına gelmez. Demek ki bu gibi konularda başka eserlere müracaat edilebilir.

2- Zamanımızda İslâmiyet'in sarsılan kısmı veya ehli dalaletin tecavüz ettiği mevzular inanca, itikada, iman esaslarına taalluk ediyor. Eski zamanda ise bu gibi mevzular sağlam ve muhkem olup kimsenin eli buralara uzanamadığından dolayı o zamandaki eserler genellikle muamelat, tasavvuf ve ahlaka dair telifatlar idi.

Zamanımızda ise, dinin esaslarına, iman hakikatlerine zarar verildiğinden, Risale-i Nur eserleri zamanın gereği olarak imani konularda tahşidat yapıyor. “Zamanın hakikatli alimi olur” ifadesi bu zamanla tahdit edilmiş olur.

Diğer taraftan, “bir şey mutlak zikir olunursa kemaline masruftur.” kaidesine göre, “zamanın hakikatli alimi olur” ifadesinde alimliğin kemali nazara verilmiş olur. Çünkü: İlmin kemali Rabbül-alemini tanımaktır. Dolayısıyla alimin kemali de Allah’ı iyi bilen ve tanıyan demektir. Elbette Fıkıh bilmek de İslâmiyet'in icabındandır.

Zamanın hakikatli alimi olmak, fıkhı bilmemek manasına gelmez. Zaten bir insan hakikat ilmini öğrendiğinde, onun lazımı olan fıkhi meseleleri de bilecek demektir. İmam-ı Azamın “El-Fıkhu’l- Ekber” isimli eseri tamamen iman hakikatlerini ihtiva eder. Bir müminin bunları öğrenmesi mecburidir. Bunlar olmadan sağlam bir itikattan söz edilemez. Burada kusuru olanın amelinin sağlam olması kendisini kurtarmayabilir.

Demek ki, Risale-i nurları bir yıl anlayarak ve kabul ederek okuyan zamanın hakikatli bir alimi olur, ifadesinden bunlar anlaşılmalı. Yoksa asla diğer ilimleri, kitapları ve konuları beğenmeme, küçümseme ve ilgisiz kalma manası anlaşılmaz.
 

FaKiR

Meþveret Bþk.
Cevap: 21.Lema-Açiklamali Ihlas Risalesi

Sure-i ihlas'ın mealine baktığımızda tevhidden bahsediyor. Ayrıca ihlas risalesini okudum tevhidden pek bahsetmiyor. Acaba ihlas suresine niçin bu isim verilmiş?

İhlas, yapılan işlerin yalnız Allah rızası için yapılmasıdır. İhlas suresi baştan sona tevhidi anlatmakla önemli bir ihlas dersi verir.

Allah’ı Ehad (bir) bilen insan ancak onun rızası için çalışır. Allah’ın Samed ismini yad eden insan muhtaçlara gönül bağlamaz.

Doğan ve doğrulanların hep mahluk sınıfına girdiklerini, hepsinin aciz ve yine hepsinin fakir olduklarını, hiçbirinin ibadete layık olamayacaklarını idrak eden insan bütün kalbiyle Allah’a bağlanır, yalnız onun rızasını kazanmaya gönül bağlar.
sorularla risale i nur
 

FaKiR

Meþveret Bþk.
Cevap: 21.Lema-Açiklamali Ihlas Risalesi

Önce Üstadın bu konudaki şu ifadelerini nazara sunmak isteriz:

“Risale-i Nurun mayası ve meşrebi tefekkür ve şefkat olduğu cihetle Hazret-i İbrahim’in (A.S.) hususî meşrebi olan tefekkür ve şefkat noktasında tam tevafuk etmek sırrıyla…” (Şualar,723)

Hz. İbrahime "halilullah" denir. Bu, "Allah İbrahimi halil / dost edindi." ayetine dayanır. (Nisa 125)

Hz. İbrahim, Cenab-ı Hakkın cemalî isimlerine mazhar biri olduğundan yumuşak huylu, son derece merhametli idi. Onun bu durumunu, putlara tapanlara beddua etmeyip Allahın Ğafur ve Rahim isimlerine havale etmesinde görebiliriz.
Nur talebeleri "muhabbet fedaileri" olduğundan onların meslek ve meşrebi Hz. İbrahime daha yakındır. Bundan dolayı mesleğimiz "Haliliye" olmaktadır.

Bedir savaşında esir alınan müşriklere ne muamele edileceği konuşulurken, Hz. Ebu Bekir, fidye karşılığında serbest bırakılmalarını teklif eder. Hz. Ömer ise, öldürülmelerini söyler. Hz. Peygamber (a.s.m), Hz. Ebu Bekir'i Hz. İbrahim ve Hz. İsa'ya; Hz. Ömer'i de, Hz. Nuh ve Hz Musa'ya benzetir.

Hz. İbrahim, Cenab-ı Hakk'a şöyle yalvarmıştır. "Ya Rabbi, kim bana tâbî olursa, bendendir. Kim de bana karşı gelirse, şüphesiz Sen Gafur'sun, Rahim'sin" (İbrahim,36)

Hz. İsa, ümmetinden olup da, zamanla tevhidi bırakıp teslise sapanlar hakkında şöyle der: "Ya Rabbi, onlara azab edersen, şüphesiz onlar Senin kullarındır. Eğer onları bağışlarsan, şüphesiz Sen Aziz'sin, Hakim'sin" (Maide, 118).
Görüldüğü gibi, cemali tecelliye mazhar bu iki peygamber, ümmetlerinden haddi aşanlar için beddua etmemişlerdir.

Celâlî tecelliye mazhar olan Hz. Nuh ve Hz. Musa'nın duaları ise, farklıdır. Hz. Nuh, hakkı kabulden kaçan kavmi hakkında yaptığı duada şöyle der: "Ya Rabbi, yeryüzünde bir tek kafiri bile sağ bırakma..." (Nuh, 26).

Hz. Musa ise, şöyle yalvarır "Ya Rabbi, onların mallarını mahvet, kalblerini sık. Onlar, can yakıcı azabı görmedikçe iman etmeyecekler" (Yunus, 88).
ilmi heyet
 

FaKiR

Meþveret Bþk.
Cevap: 21.Lema-Açiklamali Ihlas Risalesi

Sakın deme, "Benim namazım nerede, şu hakikat-i namaz nerede!" Zîrâ bir hurma çekirdeği, bir hurma ağacı gibi kendi ağacını tavsif eder. Fark yalnız icmâl ve tafsil ile olduğu gibi, senin ve benim gibi bir âmînin -velev hissetmezse- namazı, büyük bir velînin namazı gibi, şu nurdan bir hissesi var, şu hakikattin bir sırrı vardır. -Velev şuurun tâallûk etmezse- Fakat, derecâta göre inkişâf ve tenevvürü ayrı ayrıdır. Nasıl bir hurma çekirdeğinden, tâ mükemmel bir hurma ağacına kadar ne kadar merâtib bulunur; öyle de, namazın derecâtında da daha fazla merâtib bulunabilir. Fakat bütün o merâtibde, o hakikât-i nurâniyenin esâsı bulunur. (1)Namaz, Allah'ın huzuruna bir davettir. Şeklen davete icâbet eden, vazifesini yerine getirmiş olur. Mânen de ne kadar davete konsantre olsa, davetteki huzur ve derinliği o kadar hisseder. Öncelikle huzurda olmanın mutluluğunu kendisi yaşar. Rabbimiz de, o huzuru hissetme nisbetinde kulunu mükâfatlandırır. Ancak, davete icâbet eden herkes vazifesini aynı şekilde yapmıştır. Herkes abdest almış. Namazın erkânına aynı şekilde riâyet etmiştir. Görünüşte hiç bir fark yok gibidir. Peki fark nerededir? Fark; huzurda olmayı hissetme derinliliğindedir. Bu hissediş ise, derece derecedir. Çekirdek ile ağaç arasındaki mesâfe kadar fark vardır.

Hurma çekirdeğinin misal verilmesi ise, mutlak anlamda bir misaldir. Yerine başka bir ağaç da verilebilirdi. Farklı bir ağacın olması, da mes'elenin aynı şekilde anlaşılmasına vesile olacaktı.

Fakat hurmanın mübarek bir bitki olması, hem gıda, hem meyve, hem yemiş vazifesi yapması gibi özelliklerden dolayı tercih edilmiş olabilir. Zirâ en mübarek ibâdet namazdır. Hem kalbimizin gıdâsı, ruhumuzun âb-ı hayatı ve lâtîfe-i Rabbâniyemizin hava-i nesîmini cezb ve celb eden namaz dâhi bir çok yönden insanı mânen besler.
 

aczmendi reþha

Well-known member
Cevap: 21.Lema-Açiklamali Ihlas Risalesi

وَ بِهِ نَسْتَعِينُ

Risale- nur külliyatının Sözler isimli eserinin 24.sözün 2.dalında farklı anlamalar ve görmeler le ilgili dersi hatırımızda tutarak bizde anladıklarımızdan bir kısmını yazalım inşaallah.
Ey âhiret kardeşlerim ve ey hizmet-i Kur'aniyede arkadaşlarım! Bilirsiniz
ve biliniz:


Hitabın muhatabı Risale-i nur dairesi içerisinde KARDEŞ VASFINI ALANLARADIR.
KARDEŞİN HASSASI VE ŞARTI...
Hem kur'an hizmetinde olan arkadaşlarına (kardeşleri) hitaben diyor.
Üstad r.a ifade ediyor : bilirsiniz ! Neyi: Zatten şeriatın ilmi ve ameli cüzlerini bilirsiniz, (yani şeriat 3 cüzdür: 1-ilim 2-amel 3-ihlas) ilim ve amel cenahlarını(amellerini bilip amel edince, bu olur o ilme ve ameline 2 kanat, bu amele ruh kazandırmak onu uçurmak içinde..BİLİNİZKİ: gelecek dustrular rehmeriniz olsun, ne için ? - İhlası kazanmak, ve muhafaza etmek ve ittifak eden şerlileri bertaraf etmek ve ihlası kıracak manilerden sakınmak içinde BİLİNİZKİ demiş.
BİRİNCİ DÜSTURUNUZ: Amelinizde rıza-yı İlahî olmalı. Eğer o razı olsa, bütün dünya küsse ehemmiyeti yok. Eğer o kabul etse, bütün halk reddetse tesiri yok. O razı olduktan ve kabul ettikten sonra, isterse ve hikmeti iktiza ederse, sizler istemek talebinde olmadığınız halde, halklara da kabul ettirir, onları da razı eder. Onun için, bu hizmette doğrudan doğruya yalnız Cenab-ı Hakk'ın rızasını esas maksad yapmak gerektir.
Allah'ın Razı olacağı tüm haller ve en mükemmeleri (a.s.m) dadır.Ve ona ittibadadır.Bu 11.Lem'a da 4.Lem'ada vb. derslerde mevcuddur.
ASLOLAN: MADDİ İŞTİGALLER MANEVİ KAPILARI(MENFEZLERİ LETAİFİ) AÇMAK İÇİNDİR.. Yani Risale-i Nur'un mesleği HAKİKATTİR VE TEBASINI ALLAHA VASIL EDER.
Risale-i Nurdan dersler özellikle 26 adet söz ki:
Hâtime
Şu acz, fakr, şefkat, tefekkür tarîkındaki dört hatvenin izahatı; hakikatın ilmine, şeriatın hakikatına, Kur'anın hikmetine dair olan yirmialtı aded Sözler'de geçmiştir..
Risale-i nurun hakikat ilmini alıp amel etmek gerektirki o kısa yol ile berzahlara girmeden hakikate vasıl olunsun.

Şimdilik bu kadar ile dersinize iştirak etmek istedik..







 

aczmendi reþha

Well-known member
Cevap: 21.Lema-Açiklamali Ihlas Risalesi

Ve Bihi Nesteinu

Kardeşlerimizin malumudur biz yinede bilmeyen kardeşlerimiz için hatırlatalım inşaallah..

20.Lem'a olan ihlas risalesi FARKLI MESLEK VE MEŞREB EHİLLERİ ARASINDAKİ İHLAS DÜSTURLARIDIR..

21.lem'a ise Özellikle Risale-i nur mesleğnin ehliolanlara ve her meslek ve meşrebin ve tebasının has ve hususi DÜSTURLARDIR.

Tekraren 21.lem'aya dönüp devam edelim inşaallah..


BİRİNCİ DÜSTURUNUZ: Amelinizde Rıza-yı İlahî olmalı. Eğer O razı olsa, bütün dünya küsse ehemmiyeti yok..

Tariki hakta çalışan ve mücahede edenler yalnız kendi vazşfelerini düşünmek klayım gelir..


İhlasın daisi emri ilahi ve neticesi Rızayı Haktır..


Ders İhlas olunca Risale-i Nurun 1. talebesi ve İhlas kahramanı (Elazizli)Albay Hacı Hulusi Yahyagil ks. dan İhlas ile ilgili bir ifadesini nakledlim :

'' İhlas: içinde gayr olmayan (muhabbettir) şeydir ''

İnşaallah sonra iştirakleriniz ile bu derse devam etmek nasib olur..
 

aczmendi reþha

Well-known member
Cevap: 21.Lema-Açiklamali Ihlas Risalesi

Ve Bihi Nesteinu

İhlası kazanmak ve muhafaza etmek için gelecek düsturlar Rehberiniz olsun.

BİRİNCİ DÜSTURUNUZ: Amelinizde Rızayı ilahi olmalı.

Bu düturun zımnında 20.lem'a ya biraz bakalım inşaallah.

..İşte bu müdhiş sebebin verdiği vahim neticeleri görmemenin yegâne çaresi, "dokuz emirdir."


1 - Müsbet hareket etmektir ki; yani kendi mesleğinin muhabbetiyle hareket etmek. Başka mesleklerin adaveti ve başkalarının tenkisi, onun fikrine ve ilmine müdahale etmesin; onlarla meşgul olmasın.


2 - Belki daire-i İslâmiyet içinde hangi meşrebde olursa olsun, medar-ı muhabbet ve uhuvvet ve ittifak olacak çok rabıta-i vahdet bulunduğunu düşünüp ittifak ederek...


3 - Ve haklı her meslek sahibinin, başkasının mesleğine ilişmemek cihetinde hakkı ise: "Mesleğim haktır yahud daha güzeldir" diyebilir. Yoksa başkasının mesleğinin haksızlığını veya çirkinliğini îma eden, "Hak yalnız benim mesleğimdir" veyahut "Güzel benim meşrebimdir" diyemez olan insaf düsturunu rehber etmek.


4 - Ve ehl-i hakla ittifak, tevfik-i İlahînin bir sebebi ve diyanetteki izzetin bir medarı olduğunu düşünmekle...


5 - Hem ehl-i dalalet ve haksızlık -tesanüd sebebiyle- cemaat suretindeki kuvvetli bir şahs-ı manevînin dehasıyla hücumu zamanında; o şahs-ı manevîye karşı, en kuvvetli ferdî olan mukavemetin mağlub düştüğünü anlayıp ehl-i hak tarafındaki ittifak ile bir şahs-ı manevî çıkarıp o müdhiş şahs-ı manevî-i dalalete karşı, hakkaniyeti muhafaza ettirmek.


6 - Ve hakkı, bâtılın savletinden kurtarmak için...

7 - Nefsini ve enaniyetini

8 - Ve yanlış düşündüğü izzetini

9 - Ve ehemmiyetsiz rekabetkârane hissiyatını terketmekle ihlası kazanır, vazifesini hakkıyla îfa eder.

Allah'ım bizlere
Risale-i Nuru Risalet-i nur ile okumayı ve
Risalet-i nuru Risale-i nur ile mütalaa etmeği ve hakkı ile anlamayı ve hakkı ile Kabul edip tasdik etmeği ve Teslim olup gerekleri ile amel ederek itaat etmeği ve Risale-i Nur mesleğinin gerekleri ile amel edip hallenmeyi bizlere SEN RABBI RAHİMİMİZ OLARAK İHSAN ET. amin.

Bu 9 emir tüm alemi İslamın helaketten ve felaketlerden kurtulmasını temin edecek her hususiyyete haizdir ve bu esaslara teslimiyyet ile itaat edeni de 20 lem'anın baş kısmında yer alan HADİSİ ŞERİFİN tehdidinden kurtarıp, Ayni RAHMET BİR RİVAYET olduğunuda ilan eder..

İnşaallah nasib olursa 20.lem'a ve 21.lem'a yı beraber ders yaparak ders yapmaya çalışalım..
 

Huseyni

Müdavim
Cevap: 21.Lema-Açiklamali Ihlas Risalesi

BİRİNCİ DÜSTURUNUZ

Amelinizde rıza-yı İlâhî olmalı.

Eğer O razı olsa, bütün dünya küsse ehemmiyeti yok. Eğer O kabul etse, bütün halk reddetse tesiri yok. O razı olduktan ve kabul ettikten sonra, isterse ve hikmeti iktiza ederse, sizler istemek talebinde olmadığınız halde, halklara da kabul ettirir, onları da razı eder. Onun için, bu hizmette, doğrudan doğruya, yalnız Cenâb-ı Hakkın rızasını esas maksat yapmak gerektir.


Genel olarak karşılaştığımız problemlerden biri de gittiğimiz yolu başkalarına da kabul ettirme hırsı. En çok dengeyi kaybettiğimiz noktalardan biri bu olsa gerek. Burada ölçüyü iyi ayarlamak lazım. Yirminci Lem'a da şöyle geçiyor: Hem ihlâs ve hakperestlik ise, Müslümanların nereden ve kimden olursa olsun istifadelerine taraftar olmaktır. Yoksa, “Benden ders alıp sevap kazandırsınlar” düşüncesi, nefsin ve enâniyetin bir hilesidir.

Ey sevaba hırslı ve a’mâl-i uhreviyeye kanaatsiz insan! Bazı peygamberler gelmişler ki, mahdut birkaç kişiden başka ittibâ edenler olmadığı halde, yine o peygamberlik vazife-i kudsiyesinin hadsiz ücretini almışlar. Demek hüner, kesret-i etbâ’ ile değildir. Belki hüner, rıza-yı İlâhîyi kazanmakladır. Sen neci oluyorsun ki, böyle hırsla “Herkes beni dinlesin?” diye, vazifeni unutup vazife-i İlâhiyeye karışıyorsun? Kabul ettirmek, senin etrafına halkı toplamak Cenâb-ı Hakkın vazifesidir. Vazifeni yap, Allah’ın vazifesine karışma.

Daha çok kişi imana gelsin düşüncesi hepimizde vardır ve bu normaldir de. Burda dikkatimizin çekildiği nokta; tebliğ yapacağız, belki defalarca bir insana fırsatını buldukça imanın kurtuluşa vesile olduğunu anlatacağız, belki 50 kere, belki 100 kere fakat; bunu yaparken allahın rızası benim nefsimden ve enaniyetimden geride mi ileride mi her an bu hususta dikkatli olmak lazım.
Yani ne için tebliğ yapıyorum, allah razı olsun diye mi yoksa enaniyet ve nefsime tabi olarak, bu kişinin imanının kurtuluşuna ben vesile olayım diyemi ? Hz Nuh'un a.s yaklaşık 1000 sene yaşadığı ve yaklaşık 950 yıl kadar peygamberlik vazifesini icra ettiği rivayet edilir. Ona inananlara baktığımızda çok az kişi görüyoruz. Yani o vazifesini yapmış ve peygamberliğin, yaptığı kutsal vazifenin sevabını, ücretini almış. Kabul ettiremediği için o ücretten bi eksiklik söz konusu değil. Gerekirse 50 kere, 100 kere her fırsatta bir allahın olduğunu, hesabın olduğunu, buraya imtihan için geldiğimizi anlatacağız birilerine. Çünkü Peygamber Efendimizin s.a.v. defalarca Ebu Cehil gibi cehalet babası bir adama tebliğde bulunduğunu biliyoruz. Bir defasında Resûl-i Ekrem Efendimiz, Ebû Cehil'e:

“– Ey Ebü'l-Hakem! Gel Allâh'a ve Resûlü'ne tâbî ol da senin için Allâh'a duâ edeyim?” buyurdu.


Dikkatli olmamız gereken husus : Teklifini yap, gerisini allaha havale et. Kabul etmelerinde ısrar etme. Yani her an teklif var, fakat teklifin kabul edilmesinde ısrar yok. Ve tebliğ yaptığımız muhatapları da iyi analiz etmek gerek. Her insanda uygulanması gerken metod farklı olabilir. Bunlarda gözönünde bulundurulmalıdır. Bu başlı başına ayrı bir konu.

KısacasıSONSÖZ yine Üstad'dan: Sen neci oluyorsun ki, böyle hırsla “Herkes beni dinlesin?” "Vazifeni yap, Allah’ın vazifesine karışma." diye, vazifeni unutup vazife-i İlâhiyeye karışıyorsun? Kabul ettirmek, senin etrafına halkı toplamak Cenâb-ı Hakkın vazifesidir. Vazifeni yap, Allah’ın vazifesine karışma.
 

aczmendi reþha

Well-known member
Cevap: 21.Lema-Açiklamali Ihlas Risalesi

BİRİNCİ DÜSTURUNUZ

Amelinizde rıza-yı İlâhî olmalı.

Eğer O razı olsa, bütün dünya küsse ehemmiyeti yok. Eğer O kabul etse, bütün halk reddetse tesiri yok. O razı olduktan ve kabul ettikten sonra, isterse ve hikmeti iktiza ederse, sizler istemek talebinde olmadığınız halde, halklara da kabul ettirir, onları da razı eder. Onun için, bu hizmette, doğrudan doğruya, yalnız Cenâb-ı Hakkın rızasını esas maksat yapmak gerektir.

Genel olarak karşılaştığımız problemlerden biri de gittiğimiz yolu başkalarına da kabul ettirme hırsı.

En çok dengeyi kaybettiğimiz noktalardan biri bu olsa gerek. Burada ölçüyü iyi ayarlamak lazım.

Yirminci Lem'a da şöyle geçiyor: Hem ihlâs ve hakperestlik ise, Müslümanların nereden ve kimden olursa olsun istifadelerine taraftar olmaktır. Yoksa, “Benden ders alıp sevap kazandırsınlar” düşüncesi, nefsin ve enâniyetin bir hilesidir.


Kardeşim Maaşallah barekallah.

Ve Bihi Nesteinu

Yirminci Lem'a da şöyle geçiyor: Hem ihlâs ve hakperestlik ise, Müslümanların nereden ve kimden olursa olsun istifadelerine taraftar olmaktır.


 

Polad

Yeni Üye
21.Lema-Açiklamali Ihlas Risalesi

Azərbaycanın Berde şeherinden Nur talebelerine salamlar. İxlas risalesini anlayan Nur talebelerini arıyorum. Onlarla ixlas mövzusunda fikir mübadiləsi yapmaq istiyorum. İkinci düsturda keçən "Sırr-ı Uxuvvet, İttihad-i Maksad, İttifak-ı Vazife" kelimelerini çok merak ediyorum.
 

FaKiR

Meþveret Bþk.
21.Lema-Açiklamali Ihlas Risalesi

Azərbaycanın Berde şeherinden Nur talebelerine salamlar. İxlas risalesini anlayan Nur talebelerini arıyorum. Onlarla ixlas mövzusunda fikir mübadiləsi yapmaq istiyorum. İkinci düsturda keçən "Sırr-ı Uxuvvet, İttihad-i Maksad, İttifak-ı Vazife" kelimelerini çok merak ediyorum.

ve aleykum selam Polad kardesim, ehlen ve sehlen :)

İTTİHAD-I MAKSAD : Gaye ve fikir birliği.

İTTİFÂK-I VAZİFE : Vazife birliği, bütünlüğü.

Sırr-ı Uhuvvet : kardeslikten gelen baglilik sirri

Ihlas risalesini açiklamali olarak asagidaki konuda bulabilirsiniz :

http://www.tevhid.gen.tr/risale-i-nur-sohbetleri/23141-21lema-aciklamali-ihlas-risalesi/
 

Polad

Yeni Üye
Cevap: 21.Lema-Açiklamali Ihlas Risalesi

Cavabınıza göre teşekkür ederim Kardeşim. Ben o kelimelerin luğat menalarını biliyorum. Ustadımız "İxlası qazanmaq və muhafıza etmek üçün gelecek düsturlar rehberiniz olsun" demiş. İkinci düsturda camaatın ruhu hökmündə olan şahs-ı manevidən bahs olunur. 16 fərdi 4444 kıymet ve kuvvetinde eden bu kelimeleri anlamaq istiyorum.
 

SaYa

Well-known member
Cevap: 21.Lema-Açiklamali Ihlas Risalesi

Cavabınıza göre teşekkür ederim Kardeşim. Ben o kelimelerin luğat menalarını biliyorum. Ustadımız "İxlası qazanmaq və muhafıza etmek üçün gelecek düsturlar rehberiniz olsun" demiş. İkinci düsturda camaatın ruhu hökmündə olan şahs-ı manevidən bahs olunur. 16 fərdi 4444 kıymet ve kuvvetinde eden bu kelimeleri anlamaq istiyorum.


polad hoş geldiniz kardeş... hayırlı olsun üyeliğiniz...
 

FaKiR

Meþveret Bþk.
Cevap: 21.Lema-Açiklamali Ihlas Risalesi

Cavabınıza göre teşekkür ederim Kardeşim. Ben o kelimelerin luğat menalarını biliyorum.
Ustadımız "İxlası qazanmaq və muhafıza etmek üçün gelecek düsturlar rehberiniz olsun" demiş

Evet kardes, "Ihlasi kazanmak ve muhafaza etmek için" uygulanmasi gereken dusturlari siraliyor Üstad r.a,

Bu dusturlarida konunun basinda izah etmeye calistik. Ihlas risalesinin basinda diyorki :

"İnsanlar helâk oldu-âlimler müstesna. Âlimler de helâk oldu-ilmiyle amel edenler müstesna. Amel edenler de helâk oldu-ihlâs sahipleri müstesna. İhlâs sahiplerine gelince, onlar da pek büyük bir tehlike ile karşı karşıyadırlar."

Ihlas, ilim ve amelin bir neticesi, yani ilim ögrenme süzgecinden geçmeden Ihlasa ulasilmaz.
Madem ihlas bu kadar önemli, - (Amel edenler de helâk oldu-ihlâs sahipleri müstesna. " diye geçiyor Hadisi serifte ) onu kazanip, muhafaza edebilmek için,bu dusturlari uygulamamiz sart.

. İkinci düsturda camaatın ruhu hökmündə olan şahs-ı manevidən bahs olunur.

Evet ikinci dusturda da üstad, sahs-i manevinin ehemmiyetini anlatir.

Şahs-ı manevî, "Aynı gaye için çalışan bir topluluğun manevî şahsiyeti" demektir.Ve bu sahs_i maneviyeyi olusturan fertler,
şirket-i manevî olusturmuslardir.


şirket-i maneviye ise "Manevî kâr için ortak çalışma yapan fertlerin kazanç müessesesi dir.


Bu şirketin sermayesi "ihlâs, sadakat ve muhabbet," kazancı ise"rıza-i ilâhî ve sevaptır


Bu manevi sirketten hasil olan sevap ve nur, "iştirak-i âmâl" ( Aynı işe, çalışmaya iştirak etmek, katılmak ) düsturuyla, herkesin amel defterine, bölünmeden ve eksilmeden aynen geçer.

Mesela siz Azerbaycandan , Allah rizasi için, ihlas ve sadakatla hizmet ediyorsunuz, ayni siket-i maneviyede oldugumuzdan sizin sevaplariniz , sizden hiç eksilmeden bizede yaziliyor, ayni sekilde,
bizim hasenalarimiz , bizden hiç eksilme olmadan sizin hasena defterinize yaziliyor.
Ne kadar kârli bir isteyiz degil mi?
Iste bu sirketi maneviye sayesinde , fitne ve fesat asri olan, cagimizin agir sartlarina karsi , buyuk bir ticaret yapma sansimiz var.


Bu konuda Efendimizin sav
"Cenâb-ı Hakk’ın rahmeti cemaat üzerinedir." hadisi serifini hatirlayin.
Cemaatle kilinan namazda 27 kat sevap vardir.
Ayni sekilde Bir Fatiha veya bir yasni serif okuyup bin kisiye bagislasak , bu sevap hic bolunmeden , herbirine AYNI sevap yazilir

16 fərdi 4444 kıymet ve kuvvetinde eden bu kelimeleri anlamaq istiyorum.


mesela siz, Huseyin abim, saya abim ve ben . 4 kisiyiz.
Hepimiz ayri ayri çalisip, islama hizmet etsek ancak 4 kisinin yapacagi isi yapabiliriz.
Fakat dördümüz omuz omuza versek,bir cemaat olustursak,
4 elifin yanyana gelmesiyle 1111 yaptigi gibi, bizde 1111 kisinin kuvvetinde oluruz, ve yaptigimiz is 1111 kisi yapmiscasina kiymetli olur.
Hizmeti cemaatle yapmanin binlerce kazanci vardir

"Nasılki dört beş adamdan iştirak niyetiyle biri gazyağı, biri fitil, biri lâmba, biri şişe, biri kibrit getirip lâmbayı yaktılar. Herbiri tam bir lâmbaya mâlik oluyor. O iştirak edenlerin herbirinin bir duvarda büyük bir âyinesi varsa, herbirinin noksansız, parçalanmadan birer lâmba oda ile beraber âyinesine girer." (2)
 

Polad

Yeni Üye
Cevap: 21.Lema-Açiklamali Ihlas Risalesi

Essalamu aleykum Kardeşim. Yazdığınız cavab çox gözeldir. Allah sizden razı olsun. Amma yenede merakımı tahrik eden meselenin cavabını bulamadım.
Siz yazıyorsunuz: " mesela siz, Huseyin abim, saya abim ve ben . 4 kisiyiz.
Hepimiz ayri ayri çalisip, islama hizmet etsek ancak 4 kisinin yapacagi isi yapabiliriz.
Fakat dördümüz omuz omuza versek,bir cemaat olustursak, 4 elifin yanyana gelmesiyle 1111 yaptigi gibi, bizde 1111 kisinin kuvvetinde oluruz, ve yaptigimiz is 1111 kisi yapmiscasina kiymetli olur. Hizmeti cemaatle yapmanin binlerce kazanci vardir"

Ustad yazıyor "Dört kerre dört ayrı ayrı olsa, onaltı kıymeti var. Eğer sırr-ı uhuvvet ve ittihad-ı maksad ve ittifak-ı vazife ile tevâfuk edip bir çizgi üstünde omuz omuza verseler, o vakit dörtbin dörtyüz kırkdört kuvvetinde ve kıymetinde olduğu gibi.. hakikî sırr-ı ihlâs ile, onaltı fedakâr kardeşlerin kıymet ve kuvvet-i mâneviyesi dört binden geçtiğine, pek çok vukuât-ı tarihiye şehadet ediyor."

Dikkat edin! Siz yazıyorsunuz:"dördümüz omuz omuza versek" Amma omuz-omuz nasıl verilecek?
Ustdımız yazıyor:"Eğer sırr-ı uhuvvet ve ittihad-ı maksad ve ittifak-ı vazife ile tevâfuk edip bir çizgi üstünde omuz omuza verseler" Bakın omuz-omuza nasıl verileceyini Ustad gösterir:"sırr-ı uhuvvet ve ittihad-ı maksad ve ittifak-ı vazife ile". Şimdi bak bu kelimelerin menasını anlamaq istiyorum. Duanıza möhtac kardeşiniz Polad.
 

Huseyni

Müdavim
Cevap: 21.Lema-Açiklamali Ihlas Risalesi

Ustad yazıyor "Dört kerre dört ayrı ayrı olsa, onaltı kıymeti var. Eğer sırr-ı uhuvvet ve ittihad-ı maksad ve ittifak-ı vazife ile tevâfuk edip bir çizgi üstünde omuz omuza verseler, o vakit dörtbin dörtyüz kırkdört kuvvetinde ve kıymetinde olduğu gibi.. hakikî sırr-ı ihlâs ile, onaltı fedakâr kardeşlerin kıymet ve kuvvet-i mâneviyesi dört binden geçtiğine, pek çok vukuât-ı tarihiye şehadet ediyor."

Dikkat edin! Siz yazıyorsunuz:"dördümüz omuz omuza versek" Amma omuz-omuz nasıl verilecek?

Ustdımız yazıyor:"Eğer sırr-ı uhuvvet ve ittihad-ı maksad ve ittifak-ı vazife ile tevâfuk edip bir çizgi üstünde omuz omuza verseler" Bakın omuz-omuza nasıl verileceyini Ustad gösterir:"sırr-ı uhuvvet ve ittihad-ı maksad ve ittifak-ı vazife ile". Şimdi bak bu kelimelerin menasını anlamaq istiyorum. Duanıza möhtac kardeşiniz Polad.


Öncelikle hoşgeldiniz. Üyeliğiniz hayırlı olsun. Kardeş şöyle diyebiliriz. Kafirlerin çokluğunun kıymetinin olmadığını Üstad r.a. birçok yerde izah eder. Sebebi ise davalarında bir ittifak yoktur. Gerekçeleri hep ayrıdır. Kimi inattan inkar eder, kimi gafletinden ayılmak istemez, kimi bilimsel bir araştırma yapmıştır ve neticesinde kendi araştırma sonucunun doğru olduğuna inanır v.s. Yani inanmama sebepleri farklı ve değişiktir. Bu yüzden tek bir çizgi üzerinde ittifakları genelde mümkün olmamaktadır. Hepsi inkar eder ama sebepleri farklıdır yani.

Sırrı uhuvvet, ittihadı maksad ve ittifakı vazife ile omuz omuza vermek; kafirlerin farklı sebeplerle inanmayışının ve sayılarının çok oluşunun kıyaslaması çok farklı şeylerdir. Bunlardan sırrı uhuvvet yani kardeşlik. Kardeşte yok olmak, yani tefani. Yani onu kendi gibi bilmek. Kendi için istediğini onun için daha çok istemek. Sonra maksadda ittifak, yani aynı maksatla hareket etmek. Sırf allah rızasını gözetmek, başka gaye yok. Ve ittifak-ı vazife; vazifede ortak olmak. Aynı vazifeye hizmet etmek. Vazifemiz ne peki ? Dinimize hizmet. Şimdi 4 tane ayrı sebepten kafir olmuş insanla 4 tane de bahsettiğimiz mü'min kardeşlerimizi kıyas edelim. 4 ayrı sebebe isnad edenler muhtemelen en ufak bir sıkıntıda pes edecektir. Çünkü diğerleriyle bir bağı yok. vazife birliği yok, maksadda birlik yok. Kardeşlik bağı yok. Yalnız kendini düşünür. Hepsinin vazifesi ayrı. Kimi parasını korumak için savaşır, kimi malını, kimi canını ve kimi de evladını veya vatanını vs. İttifak etmeyenler, kardeş yok olmayanlar, vazife birliği yapmayanların bir çizgi üzerinde duran, ittifak edenlere karşı durumu nasıl olur elbette anlamak zor değil. Bedr savaşı, çanakkale savaşı gibi savaşlar da konumuza tarihi birer örnektir. Ve tarihte kafirlerle yapılan savaşların çoğuna bakalım. Hangi tarafın sayısı fazla ve kazanan kim ? Aynı dinin muhafzılığını yapan ve sayı olarak az olanlar mı, yoksa sayıları çok olup farklı sebeplerden inanmayan kafirler mi ?

Selam ve dua ile.
 

FaKiR

Meþveret Bþk.
Cevap: 21.Lema-Açiklamali Ihlas Risalesi

Sizler, koca Isparta'yı değil, belki büyük bir memleketi tenvir edecek elektriklerin makinistleri hükmündesiniz…

Makinenin çarkları birbirine muavenete mecburdur. Birbirini kıskanmak değil, belki bilâkis birbirinin fazla kuvvetinden memnun olurlar.

Şuurlu farz ettiğimiz bir çark, daha kuvvetli bir çarkı görse memnun olur; çünki vazifesini tahfif ediyor. Hak ve hakikatın, Kur'ân ve îmanın hizmeti olan büyük bir hazine-i âliyeyi omuzlarında taşıyan zatlar; kuvvetli omuzlar altına girdikçe iftihar eder, minnettar olur, şükreder. Sakın birbirinize tenkid kapısını açmayınız.

Tenkid edilecek, kardeşlerinizden hariç dairelerde çok var. Ben nasıl meziyetinizle iftihar ediyorum;
o meziyetlerden ben mahrum kaldıkça, sizde bulunduğundan memnun oluyorum; kendimindir telâkkî ediyorum. Siz de üstadınızın nazariyle birbirinize bakmalısınız.. âdeta her biriniz, ötekinin faziletlerine nâşir olunuz.

Tarihce-i hayat...
 
Üst