Risale-i Nurlar'ın Âyet ve Hadîs Meâlleri

Ahmet.1

Well-known member
ﻳَٓﺎ ﺍَﺭْﺽُ ﺍﺑْﻠَﻌِﻰ ﻣَٓﺎﺀَﻙِ ﻭَﻳَﺎ ﺳَﻤَٓﺎﺀُ ﺍَﻗْﻠِﻌِﻰ ﻭَﻏِﻴﺾَ ﺍﻟْﻤَٓﺎﺀُ ﻭَﻗُﻀِﻰَ ﺍْﻟﺎَﻣْﺮُ ﻭَﺍﺳْﺘَﻮَﺕْ ﻋَﻠَﻰ ﺍﻟْﺠُﻮﺩِﻯِّ ﻭَﻗِﻴﻞَ ﺑُﻌْﺪًﺍ ﻟِﻠْﻘَﻮْﻡِ ﺍﻟﻈَّﺎﻟِﻤِﻴﻦَ
Ey yer, suyunu yut. Ey gök, suyunu tut. Su çekildi, iş bitirildi ve gemi Cûdî Dağına oturdu. Ve 'Zalimler güruhu Allah'ın rahmetinden uzak olsun' denildi. (Hûd Sûresi, 11:44)

ﻭَﺍﻟْﻘَﻤَﺮَ ﻗَﺪَّﺭْﻧَﺎﻩُ ﻣَﻨَﺎﺯِﻝَ ﺣَﺘَّﻰ ﻋَﺎﺩَ ﻛَﺎﻟْﻌُﺮْﺟُﻮﻥِ ﺍﻟْﻘَﺪِﻳﻢِ
Aya gelince, onun için de menziller takdir ettik ki, kurumuş hurma dalının ince yaya benzer halini alıncaya kadar incelir. (Yâsin Sûresi, 36:39)

ﻛَﺎﻟْﻌُﺮْﺟُﻮﻥِ ﺍﻟْﻘَﺪِﻳﻢِ
Kurumuş hurma dalının ince yaya benzer şekli gibi. (Yâsin Sûresi, 36:39)

(Sözler sh: 377)

ﻭَ ﺍﻟﺸَّﻤْﺲُ ﺗَﺠْﺮِﻯ ﻟِﻤُﺴْﺘَﻘَﺮٍّ ﻟَﻬَﺎ
Güneş de kendisine tayin edilmiş bir yere doğru akıp gider. (Yâsin Sûresi, 36:38)

ﺗَﺠْﺮِﻯ
Güneş döner, akıp gider.

ﻭَ ﺟَﻌَﻞَ ﺍﻟﺸَّﻤْﺲَ ﺳِﺮَﺍﺟًﺎ
Güneşi de bir kandil yaptı. (Nuh Sûresi, 71:16)

ﺳِﺮَﺍﺝ
Kandil.

(Sözler sh: 378)

ﻓَﺎﺻْﺪَﻉْ ﺑِﻤَﺎ ﺗُﺆْﻣَﺮُ
Ne ile emrolunduysan apaçık bildir. (Hicr Sûresi, 15:94)

(Sözler sh: 379)

ﺛُﻢَّ ﺍَﻧْﺰَﻝَ ﻋَﻠَﻴْﻜُﻢْ ﻣِﻦْ ﺑَﻌْﺪِ ﺍﻟْﻐَﻢِّ ﺍَﻣَﻨَﺔً ﻧُﻌَﺎﺳًﺎ ﻳَﻐْﺸَﻰ ﻃَٓﺎﺋِﻔَﺔً ﻣِﻨْﻜُﻢْ
Sonra Allah, bu kederin ardından size bir emniyet, bir uyku verdi de, içinizden bir topluluğu o uyku sarıverdi. (Âl-i İmrân Sûresi, 3:154)

(Sözler sh: 380)

ﻫَﻞْ ﺍَﺗَﻰ ﻋَﻠَﻰ ﺍْﻟﺎِﻧْﺴَﺎﻥِ
İnsan üzerinden öyle bir devir geçti ki...? (İnsan Sûresi, 76:1)

ﻫَﻞْ ﺍَﺗَﻴﻚَ ﺣَﺪِﻳﺚُ ﺍﻟْﻐَﺎﺷِﻴَﺔِ
Dehşeti herşeyi kaplayan kıyametin haberi sana geldi mi? (Gâşiye Sûresi, 88:1)

ﺗَﻜَﺎﺩُ ﺗَﻤَﻴَّﺰُ ﻣِﻦَ ﺍﻟْﻐَﻴْﻆِ
Neredeyse öfkeden parçalanacak! (Mülk Sûresi, 67:8)

(Sözler sh: 381)

ﺍَﻳُﺤِﺐُّ ﺍَﺣَﺪُﻛُﻢْ ﺍَﻥْ ﻳَﺎْﻛُﻞَ ﻟَﺤْﻢَ ﺍَﺧِﻴﻪِ ﻣَﻴْﺘًﺎ
Sizden biri, ölü kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? (Hucurât Sûresi, 49:12)

hemze ile der: (Âyâ) sual ve cevab mahalli olan aklınız yok mu ki, bu derece çirkin bir şeyi anlamıyor.

ﻳُﺤِﺐُّ
(sever) lâfzıyla der: Âyâ, sevmek, nefret etmek mahalli olan kalbiniz bozulmuş mu ki, en menfur bir işi sever?

ﺍَﺣَﺪُﻛُﻢْ
(sizden biri) kelimesiyle der: Cemaatten hayatını alan hayat-ı içtimaiye ve medeniyetiniz ne olmuş ki, böyle hayatınızı zehirleyen bir ameli kabul eder?

ﺍَﻥْ ﻳَﺎْﻛُﻞَ ﻟَﺤْﻢَ
(etini yemeyi) kelâmıyla der: İnsaniyetiniz ne olmuş ki, böyle canavarcasına arkadaşını dişle parçalamayı yapıyorsunuz?

ﺍَﺧِﻴﻪِ
(kardeşinin) kelimesiyle der: Hiç rikkat-i cinsiyeniz, hiç sıla-i rahminiz yok mu ki, böyle çok cihetlerle kardeşiniz olan bir mazlumun şahs-ı mânevîsini insafsızca dişliyorsunuz? Hiç aklınız yok mu ki, kendi âzânızı kendi dişinizle divane gibi ısırıyorsunuz?

ﻣَﻴْﺘًﺎ
(ölü olarak) kelâmıyla der: Vicdanınız nerede? Fıtratınız bozulmuş mu ki, en muhterem bir halde bir kardeşine karşı, etini yemek gibi en müstekreh bir iş yapılıyor? (Hucurât Sûresi, 49:12; Sözler sh: 381)

ﻓَﺎﻧْﻈُﺮْ ﺍِﻟَٓﻰ ﺍَﺛَﺎﺭِ ﺭَﺣْﻤَﺖِ ﺍﻟﻠَّﻪِ ﻛَﻴْﻒَ ﻳُﺤْﻴِﻰ ﺍْﻟﺎَﺭْﺽَ ﺑَﻌْﺪَ ﻣَﻮْﺗِﻬَﺎ ﺍِﻥَّ ﺫَﻟِﻚَ ﻟَﻤُﺤْﻴِﻰ ﺍﻟْﻤَﻮْﺗَﻰ ﻭَﻫُﻮَ ﻋَﻠَﻰ ﻛُﻞِّ ﺷَﻲْﺀٍ ﻗَﺪِﻳﺮٌ
Şimdi bak Allah'ın rahmet eserlerine: Yeryüzünü ölümünün ardından nasıl diriltiyor. Bunu yapan, elbette ölüleri de öylece diriltecektir; O herşeye hakkıyla kadirdir. (Rum Sûresi, 30:50)

(Sözler sh: 382)
 

Ahmet.1

Well-known member
ﻛَﻴْﻒَ
Nasıl

ﻕٓ ﻭَ ﺍﻟْﻘُﺮْﺍَﻥِ ﺍﻟْﻤَﺠِﻴﺪِ
Kaf. Şerefi pek yüce olan Kur'ân'a yemin olsun. (Kâf Sûresi, 50:1)

ﺍَﻓَﻠَﻢْ ﻳَﻨْﻈُﺮُٓﻭﺍ ﺍِﻟَﻰ ﺍﻟﺴَّﻤَٓﺎﺀِ ﻓَﻮْﻗَﻬُﻢْ ﻛَﻴْﻒَ ﺑَﻨَﻴْﻨَﺎﻫَﺎ ﻭَ ﺯَﻳَّﻨَّﺎﻫَﺎ ﻭَﻣَﺎ ﻟَﻬَﺎ ﻣِﻦْ ﻓُﺮُﻭﺝٍ
Üstlerindeki göğe bakmazlar mı, onu nasıl bina edip süsledik ki, hiçbir gediği (kusuru) yoktur. (Kâf Sûresi, 50:6-11)

ﻛَﺬَﻟِﻚَ ﺍﻟْﺨُﺮُﻭﺝُ
(Hayata yeniden) çıkış da işte böyledir. (Kâf Sûresi, 50:11)

ﻳَﺲٓ ٭ ﻭَﺍﻟْﻘُﺮْﺍَﻥِ ﺍﻟْﺤَﻜِﻴﻢِ ٭ ﺍِﻧَّﻚَ ﻟَﻤِﻦَ ﺍﻟْﻤُﺮْﺳَﻠِﻴﻦَ
Hikmetli Kur'ân'a kasem ederim, Sen resullerdensin. (Yâsin Sûresi, 36:1-3)

ﻗَﺎﻝَ ﻣَﻦْ ﻳُﺤْﻴِﻰ ﺍﻟْﻌِﻈَﺎﻡَ ﻭَﻫِﻰَ ﺭَﻣِﻴﻢٌ ٭ ﻗُﻞْ ﻳُﺤْﻴِﻴﻬَﺎ ﺍﻟَّﺬِٓﻯ ﺍَﻧْﺸَﺎَﻫَٓﺎ ﺍَﻭَّﻝَ ﻣَﺮَّﺓٍ ﻭَﻫُﻮَ ﺑِﻜُﻞِّ ﺧَﻠْﻖٍ ﻋَﻠِﻴﻢٌ
İnsan der: Çürümüş kemikleri kim diriltecek? Sen, de: Kim onları bidayeten inşa edip hayat vermişse O diriltecek. (Yâsin Sûresi, 36:78-79)

(Sözler sh: 383)

ﺛُﻢَّ ﻗَﺴَﺖْ ﻗُﻠُﻮﺑُﻜُﻢْ ﻣِﻦْ ﺑَﻌْﺪِ ﺫَﻟِﻚَ ﻓَﻬِﻰَ ﻛَﺎﻟْﺤِﺠَﺎﺭَﺓِ ﺍَﻭْ ﺍَﺷَﺪُّ ﻗَﺴْﻮَﺓً
Sonra, bütün bunların ardından, kalbiniz yine katılaştı. Sanki taş kesildi, hattâ taştan da katılaştı. (Bakara Sûresi, 2:74)

ﻭَﺍِﻥْ ﻛُﻨْﺘُﻢْ ﻓِﻰ ﺭَﻳْﺐٍ ﻣِﻤَّﺎ ﻧَﺰَّﻟْﻨَﺎ ﻋَﻠَﻰ ﻋَﺒْﺪِﻧَﺎ ﻓَﺎْﺗُﻮﺍ ﺑِﺴُﻮﺭَﺓٍ ﻣِﻦْ ﻣِﺜْﻠِﻪِ ﻭَﺍﺩْﻋُﻮﺍ ﺷُﻬَﺪَٓﺍﺀَﻛُﻢْ ﻣِﻦْ ﺩُﻭﻥِ ﺍﻟﻠَّﻪِ ﺍِﻥْ ﻛُﻨﺘُﻢْ ﺻَﺎﺩِﻗِﻴﻦَ
Eğer kulumuza indirdiğimiz Kur'an'dan bir şüpheniz varsa, size yardım edecek, şehadet edecek bütün büyüklerinizi ve taraftarlarınızı çağırınız, birtek sûresine bir nazire yapınız. Eğer iddialarınızda doğru kimseler iseniz. " (Bakara Sûresi, 2:23)

(Sözler sh: 384)

ﻓَﺎْﺗُﻮﺍ ﺑِﻌَﺸْﺮِ ﺳُﻮَﺭٍ ﻣِﺜْﻠِﻪِ ﻣُﻔْﺘَﺮَﻳَﺎﺕٍ
Haydi, sizden mânânın doğruluğunu istemiyorum. Müftereyat ve yalanlar ve bâtıl hikâyeler olsun. On sûresine nazire getiriniz. (Hûd Sûresi 11:13)

ﺑِﻌَﺸْﺮِ ﺳُﻮَﺭٍ
On sûresine (nazire getiriniz.)

ﻓَﺎﺗَّﻘُﻮﺍ ﺍﻟﻨَّﺎﺭَ ﺍﻟَّﺘِﻰ ﻭَﻗُﻮﺩُﻫَﺎ ﺍﻟﻨَّﺎﺱُ ﻭَ ﺍﻟْﺤِﺠَﺎﺭَﺓُ
Yakıtı insanlar ve taşlar olan Cehennem ateşinden sakının. (Bakara Sûresi, 2:24)

ﻟَﻴْﺲَ ﺑَﻌْﺪَ ﺑَﻴَﺎﻥِ ﺍﻟْﻘُﺮْﺍَﻥِ ﺑَﻴَﺎﻥٌ
Beyan-ı Kur'ân'dan sonra beyan olamaz

(Sözler sh: 385)

ﻓَﺬَﻛِّﺮْ ﻓَﻤَٓﺎ ﺍَﻧْﺖَ ﺑِﻨِﻌْﻤَﺖِ ﺭَﺑِّﻚَ ﺑِﻜَﺎﻫِﻦٍ ﻭَﻟﺎَ ﻣَﺠْﻨُﻮﻥٍ ٭ ﺍَﻡْ ﻳَﻘُﻮﻟُﻮﻥَ ﺷَﺎﻋِﺮٌ ﻧَﺘَﺮَﺑَّﺺُ ﺑِﻪِ ﺭَﻳْﺐَ ﺍﻟْﻤَﻨُﻮﻥِ ٭ ﻗُﻞْ ﺗَﺮَﺑَّﺼُﻮﺍ ﻓَﺎِﻧِّﻰ ﻣَﻌَﻜُﻢْ ﻣِﻦَ ﺍﻟْﻤُﺘَﺮَﺑِّﺼِﻴﻦَ ٭ ﺍَﻡْ ﺗَﺎْﻣُﺮُﻫُﻢْ ﺍَﺣْﻠﺎَﻣُﻬُﻢْ ﺑِﻬَﺬَٓﺍ ﺍَﻡْ ﻫُﻢْ ﻗَﻮْﻡٌ ﻃَﺎﻏُﻮﻥَ ٭ ﺍَﻡْ ﻳَﻘُﻮﻟُﻮﻥَ ﺗَﻘَﻮَّﻟَﻪُ ﺑَﻞْ ﻟﺎَ ﻳُﺆْﻣِﻨُﻮﻥَ ٭ ﻓَﻠْﻴَﺎْﺗُﻮﺍ ﺑِﺤَﺪِﻳﺚٍ ﻣِﺜْﻠِﻪِٓ ﺍِﻥْ ﻛَﺎﻧُﻮﺍ ﺻَﺎﺩِﻗِﻴﻦَ ٭ ﺍَﻡْ ﺧُﻠِﻘُﻮﺍ ﻣِﻦْ ﻏَﻴْﺮِ ﺷَﻲْﺀٍ ﺍَﻡْ ﻫُﻢُ ﺍﻟْﺨَﺎﻟِﻘُﻮﻥَ ٭ ﺍَﻡْ ﺧَﻠَﻘُﻮﺍ ﺍﻟﺴَّﻤَﻮَﺍﺕِ ﻭَﺍْﻟﺎَﺭْﺽَ ﺑَﻞْ ﻟﺎَ ﻳُﻮﻗِﻨُﻮﻥَ ٭ ﺍَﻡْ ﻋِﻨْﺪَﻫُﻢْ ﺧَﺰَٓﺍﺋِﻦُ ﺭَﺑِّﻚَ ﺍَﻡْ ﻫُﻢُ ﺍﻟْﻤُﺼَﻴْﻄِﺮُﻭﻥَ ٭ ﺍَﻡْ ﻟَﻬُﻢْ ﺳُﻠَّﻢٌ ﻳَﺴْﺘَﻤِﻌُﻮﻥَ ﻓِﻴﻪِ ﻓَﻠْﻴَﺎْﺕِ ﻣُﺴْﺘَﻤِﻌُﻬُﻢْ ﺑِﺴُﻠْﻄَﺎﻥٍ ﻣُﺒِﻴﻦٍ ٭ ﺍَﻡْ ﻟَﻪُ ﺍﻟْﺒَﻨَﺎﺕُ ﻭَﻟَﻜُﻢُ ﺍﻟْﺒَﻨُﻮﻥَ ٭ ﺍَﻡْ ﺗَﺴْﺌَﻠُﻬُﻢْ ﺍَﺟْﺮًﺍ ﻓَﻬُﻢْ ﻣِﻦْ ﻣَﻐْﺮَﻡٍ ﻣُﺜْﻘَﻠُﻮﻥَ ٭ ﺍَﻡْ ﻋِﻨْﺪَﻫُﻢُ ﺍﻟْﻐَﻴْﺐُ ﻓَﻬُﻢْ ﻳَﻜْﺘُﺒُﻮﻥَ ٭ ﺍَﻡْ ﻳُﺮِﻳﺪُﻭﻥَ ﻛَﻴْﺪًﺍ ﻓَﺎﻟَّﺬِﻳﻦَ ﻛَﻔَﺮُﻭﺍ ﻫُﻢُ ﺍﻟْﻤَﻜِﻴﺪُﻭﻥَ ٭ ﺍَﻡْ ﻟَﻬُﻢْ ﺍِﻟَﻪٌ ﻏَﻴْﺮُ ﺍﻟﻠَّﻪِ ﺳُﺒْﺤَﺎﻥَ ﺍﻟﻠَّﻪِ ﻋَﻤَّﺎ ﻳُﺸْﺮِﻛُﻮﻥَ

1- Sen öğüt vermeye devam et. Rabbinin sana verdiği peygamberlik nimeti hakkı için, sen ne bir kâhinsin, ne de bir mecnun.

2- Yoksa onlar "O bir şâirdir, biz onun başına gelecek felâketi bekliyoruz" mu diyorlar?

3- Sen "Bekleyedurun," de. "Ben de sizinle beraber bekliyorum."

4- Onlar akıllarını kullanarak mı bunu söylüyorlar, yoksa onlar sırf bir azgınlar gürûhu mudur?

5- Yahut Kur'ân'ı kendisi mi uydurdu diyorlar? Doğrusu onların îmân etmeye niyetleri yoktur.

6- Eğer doğru söylüyorlarsa, Kur'ân'ın benzeri bir söz getirsinler.

7- Yoksa onlar bir yaratıcı olmaksızın mı yaratıldılar? Veya kendi kendilerini mi yaratıyorlar?

8- Yoksa gökleri ve yeri onlar mı yarattı? Doğrusu onların düşünüp îmân etmeye niyetleri yoktur.

9- Yoksa Rabbinin hazineleri onların yanında mı? Veya kâinatın tedbir ve idaresini onlar mı ele geçirdi?

10- Yoksa göklere çıkıp da gök ehlinin haberlerini dinlemek için bir merdivenleri mi var? Öyle ise dinleyicileri, işittiklerine dair açık bir delil getirsin.

11- Yoksa kız çocukları Onun, erkek çocuklar da sizin mi?

12- Yoksa sen onlardan bir ücret istedin de onlar ağır bir borç altına mı girdiler?

13- Yoksa gaybın ilmi onların yanında da oradan mı alıp yazıyorlar?

14- Yoksa sana bir tuzak mı kurmak istiyorlar? Fakat o kâfirler tuzağa düşecek olanların tâ kendileridir.
15- Yoksa onların Allah'tan başka bir ilâhı mı var? Allah onların ortak koştukları şeylerden münezzehtir. (Tûr Sûresi, 52:29-43)

ﺍَﻡْ - ﺍَﻡْ
Yoksa, yoksa.. yahut, yahut

ﻭَﻣَﺎ ﻋَﻠَّﻤْﻨَﺎﻩُ ﺍﻟﺸِّﻌْﺮَ ﻭَﻣَﺎ ﻳَﻨْﺒَﻐِﻰ ﻟَﻪُ
Biz Ona şiir öğretmedik. Bu Ona yakışmaz da. (Yâsin Sûresi, 36:69)

ﻟَﻮْ ﻛَﺎﻥَ ﻓِﻴﻬِﻤَٓﺎ ﺍَﻟِﻬَﺔٌ ﺍِﻟﺎَّ ﺍﻟﻠَّﻪُ ﻟَﻔَﺴَﺪَﺗَﺎ
Eğer göklerde ve yerde Allah'tan başka ilâhlar olsaydı, ikisi de harap olup giderdi. (Enbiyâ Sûresi, 21:22)

(Sözler sh: 386)

ﺍَﻡْ ﻳَﻘُﻮﻟُﻮﻥَ ﺷَﺎﻋِﺮٌ ﻧَﺘَﺮَﺑَّﺺُ ﺑِﻪِ ﺭَﻳْﺐَ ﺍﻟْﻤَﻨُﻮﻥِ
Yoksa onlar "O bir şâirdir, biz onun başına gelecek felâketi bekliyoruz" mu diyorlar? (Tûr Sûresi, 52:30)

ﺍَﻡْ ﺗَﺎْﻣُﺮُﻫُﻢْ ﺍَﺣْﻠﺎَﻣُﻬُﻢْ ﺑِﻬَﺬَﺍ
Yoksa bunu onlara akılları mı söylüyor? (Tûr Sûresi, 52:32)

ﺍَﻡْ ﻫُﻢْ ﻗَﻮْﻡٌ ﻃَﺎﻏُﻮﻥَ
Yoksa onlar sırf bir azgınlar gürûhu mudur? (Tûr Sûresi, 52:32)

ﺍَﻡْ ﻳَﻘُﻮﻟُﻮﻥَ ﺗَﻘَﻮَّﻟَﻪُ ﺑَﻞْ ﻟﺎَ ﻳُﺆْﻣِﻨُﻮﻥَ
Yahut Kur'ân'ı kendisi mi uydurdu diyorlar? Doğrusu onların iman etmeye niyetleri yoktur. (Tûr Sûresi, 52:33)

ﺍَﻡْ ﺧُﻠِﻘُﻮﺍ ﻣِﻦْ ﻏَﻴْﺮِ ﺷَﻲْﺀٍ
Yoksa onlar bir yaratıcı olmaksızın mı yaratıldılar? (Tûr Sûresi, 52:35)

ﺍَﻡْ ﻫُﻢُ ﺍﻟْﺨَﺎﻟِﻘُﻮﻥَ
Veya kendi kendilerini mi yaratıyorlar? (Tûr Sûresi, 52:35)

(Sözler sh: 387)
 

Ahmet.1

Well-known member
ﺍَﻡْ ﺧَﻠَﻘُﻮﺍ ﺍﻟﺴَّﻤَﻮَﺍﺕِ ﻭَﺍْﻟﺎَﺭْﺽَ ﺑَﻞْ ﻟﺎَ ﻳُﻮﻗِﻨُﻮﻥَ
Yoksa gökleri ve yeri onlar mı yarattı? Doğrusu onların düşünüp iman etmeye niyetleri yoktur. (Tûr Sûresi, 52:36)

ﺍَﻡْ ﻋِﻨْﺪَﻫُﻢْ ﺧَﺰَٓﺍﺋِﻦُ ﺭَﺑِّﻚَ
Yoksa Rabbinin hazineleri onların yanında mı? (Tûr Sûresi, 52:37)

ﺍَﻡْ ﻫُﻢُ ﺍﻟْﻤُﺼَﻴْﻄِﺮُﻭﻥَ
Veya kâinatın tedbir ve idaresini onlar mı ele geçirdi? (Tûr Sûresi, 52:37)

ﺍَﻡْ ﻟَﻬُﻢْ ﺳُﻠَّﻢٌ ﻳَﺴْﺘَﻤِﻌُﻮﻥَ ﻓِﻴﻪِ ﻓَﻠْﻴَﺎْﺕِ ﻣُﺴْﺘَﻤِﻌُﻬُﻢْ ﺑِﺴُﻠْﻄَﺎﻥٍ ﻣُﺒِﻴﻦٍ
Yoksa göklere çıkıp da gök ehlinin haberlerini dinlemek için bir merdivenleri mi var? Öyle ise dinleyicileri, işittiklerine dair açık bir delil getirsin. (Tûr Sûresi, 52:38)

(Sözler sh: 388)

ﺍَﻡْ ﻟَﻪُ ﺍﻟْﺒَﻨَﺎﺕُ ﻭَﻟَﻜُﻢُ ﺍﻟْﺒَﻨُﻮﻥَ
Yoksa kız çocukları Onun, erkek çocuklar da sizin mi? (Tûr Sûresi, 52:39)

ﺍَﻡْ ﺗَﺴْﺎَﻟُﻬُﻢْ ﺍَﺟْﺮًﺍ ﻓَﻬُﻢْ ﻣِﻦْ ﻣَﻐْﺮَﻡٍ ﻣُﺜْﻘَﻠُﻮﻥَ
Yoksa sen onlardan bir ücret istedin de onlar ağır bir borç altına mı girdiler? (Tûr Sûresi, 52:40)

ﺍَﻡْ ﻋِﻨْﺪَﻫُﻢُ ﺍﻟْﻐَﻴْﺐُ ﻓَﻬُﻢْ ﻳَﻜْﺘُﺒُﻮﻥَ
Yoksa gaybın ilmi onların yanında da oradan mı alıp yazıyorlar? (Tûr Sûresi, 52:41)

(Sözler sh: 389)

ﺍَﻡْ ﻳُﺮِﻳﺪُﻭﻥَ ﻛَﻴْﺪًﺍ ﻓَﺎﻟَّﺬِﻳﻦَ ﻛَﻔَﺮُﻭﺍ ﻫُﻢُ ﺍﻟْﻤَﻜِﻴﺪُﻭﻥَ
Yoksa sana bir tuzak mı kurmak istiyorlar? Fakat o kâfirler tuzağa düşecek olanların tâ kendileridir. (Tûr Sûresi, 52:42)

ﺍَﻡْ ﻟَﻬُﻢْ ﺍِﻟَﻪٌ ﻏَﻴْﺮُ ﺍﻟﻠَّﻪِ ﺳُﺒْﺤَﺎﻥَ ﺍﻟﻠَّﻪِ ﻋَﻤَّﺎ ﻳُﺸْﺮِﻛُﻮﻥَ
Yoksa onların Allah'tan başka bir ilâhı mı var? Allah onların ortak koştukları şeylerden münezzehtir. (Tûr Sûresi, 52:43)

ﻟَﻮْ ﻛَﺎﻥَ ﻓِﻴﻬِﻤَٓﺎ ﺍَﻟِﻬَﺔٌ ﺍِﻟﺎَّ ﺍﻟﻠَّﻪُ ﻟَﻔَﺴَﺪَﺗَﺎ
Eğer göklerde ve yerde Allah'tan başka ilâhlar olsaydı, ikisi de harap olup giderdi. (Enbiyâ Sûresi, 21:22)

(Sözler sh: 390)

ﺗَﻨَﺰُّﻟﺎَﺕٌ ﺍِﻟَﻬِﻴَّﺔٌ ﺍِﻟَﻰ ﻋُﻘُﻮﻝِ ﺍﻟْﺒَﺸَﺮِ
Cenâb-ı Hakkın kullarının anlayış seviyesine göre konuşması.

ﺍَﻟﺮَّﺣْﻤَﻦُ ﻋَﻠَﻰ ﺍﻟْﻌَﺮْﺵِ ﺍﺳْﺘَﻮَﻯ
O Rahmân ki, hükümranlığı Arşı kaplamıştır. (Tâhâ Sûresi, 20:5)

(Sözler sh: 391)

ﻟِﻜُﻞِّ ﺍَﻳَﺔٍ ﻇَﻬْﺮٌ ﻭَﺑَﻄْﻦٌ ﻭَﺣَﺪٌّ ﻭَﻣُﻄَّﻠَﻊٌ ﻭَ ﻟِﻜُﻞٍّ ﺷُﺠُﻮﻥٌ ﻭَﻏُﺼُﻮﻥٌ ﻭَ ﻓُﻨُﻮﻥٌ
Her bir âyetin mânâ mertebeleri vardır; zâhirî (açık), bâtınî (açık ve görünür mânâsının içindeki, ehlinin anlayabileceği mânâ), haddi (kapsamı) ve muttala'ı (anlam çerçevesi) vardır. (Bu dört mânâ tabakasından her birinin de fürûatı (detayları), işaretleri, dalları ve ayrıntıları vardır. (bk. Ebû yâ'lâ, el-Müsned 9:287; et-Taberânî, el-Mu'cemü'l-evsat 1:236)

ﻭَ ﺍﻟْﺠِﺒَﺎﻝَ ﺍَﻭْﺗَﺎﺩًﺍ
Dağları zemininize kazık ve direk yaptım. (Nebe Sûresi, 78:7)

(Sözler sh: 392)

ﺳُﺒْﺤَﺎﻧَﻚَ ﻣَﺎ ﺍَﻋْﻈَﻢَ ﺷَﺎﻧُﻚَ
Sen her türlü kusur ve noksandan münezzehsin. Ne yücedir Senin şânın.

ﺍَﻟْﺤِﻜْﻤَﺔُ ﻟِﻠَّﻪِ
Hikmetli yapmak Allah'a mahsustur.

ﺍَﻥَّ ﺍﻟﺴَّﻤَﻮَﺍﺕِ ﻭَﺍْﻟﺎَﺭْﺽَ ﻛَﺎﻧَﺘَﺎ ﺭَﺗْﻘًﺎ ﻓَﻔَﺘَﻘْﻨَﺎﻫُﻤَﺎ
Gökler ve yer bitişik iken Biz onları birbirinden koparıp ayırdık. (Enbiyâ Sûresi, 21:30)

ﺭَﺗْﻘًﺎ
Bitişik

(Sözler sh: 393)

ﺍَﻣَﻨْﺖُ ﺑِﺎﻟﻠَّﻪِ ﺍﻟْﻮَﺍﺣِﺪِ ﺍْﻟﺎَﺣَﺪِ
Zatında, sıfatlarında tek ve bir olan Allah'a iman ettim.

ﻭَ ﺍﻟﺸَّﻤْﺲُ ﺗَﺠْﺮِﻯ ﻟِﻤُﺴْﺘَﻘَﺮٍّ ﻟَﻬَﺎ
Güneş de kendisine tayin edilmiş bir yere doğru akıp gider. (Yâsin Sûresi, 36:38)

ﻟِﻤُﺴْﺘَﻘَﺮٍّ
Tayin edilmiş bir yere doğru.

(Sözler sh: 394)

ﻟِﻤُﺴْﺘَﻘَﺮٍّ
Tayin edilmiş bir yere doğru.

ﻓِﻰ ﻣُﺴْﺘَﻘَﺮٍّ ﻟَﻬَﺎ ِﻟﺎِﺳْﺘِﻘْﺮَﺍﺭِ ﻣَﻨْﻈُﻮﻣَﺘِﻬَﺎ
Yani, kendi müstekarrı içinde manzumesinin istikrarı ve nizamı için hareket ediyor. Çünkü, hareket harareti, hararet kuvveti, kuvvet cazibeyi zahiren tevlit eder gibi bir âdet-i İlâhiye, bir kanun-u Rabbânîdir.

ﺍُﻭﻟَٓﺌِﻚَ ﻫُﻢُ ﺍﻟْﻤُﻔْﻠِﺤُﻮﻥَ
İşte kurtuluşa erenler onlardır. (Bakara Sûresi, 2:5)

ﺍَﻟْﻤُﻔْﻠِﺤُﻮﻥَ
Felah bulan, kurtulan.

"Ey Müslümanlar, müjde size! Ey müttakî, sen Cehennemden felâh bulursun. Ey salih, sen Cennete felâh bulursun. Ey ârif, sen rıza-i İlâhîye nail olursun. Ey âşık, sen rüyete mazhar olursun."

(Sözler sh: 395)

ﻓَﺎﻋْﻠَﻢْ ﺍَﻧَّﻪُ ﻟﺎَٓ ﺍِﻟَﻪَ ﺍِﻟﺎَّ ﺍﻟﻠَّﻪُ ﻭَﺍﺳْﺘَﻐْﻔِﺮْ ﻟِﺬَﻧْﺒِﻚَ
Bil ki, Allah'tan başka ilâh yoktur. Günahın için istiğfar et. (Muhammed Sûresi, 41:19)

ﺍَﻯْ ﻟﺎَ ﺭَﺯَّﺍﻕَ ﺍِﻟﺎَّ ﻫُﻮَ ٭ ﻟﺎَ ﺧَﺎﻟِﻖَ ﺍِﻟﺎَّ ﻫُﻮَ ٭ ﻟﺎَ ﺭَﺣْﻤَﻦَ ﺍِﻟﺎَّ ﻫُﻮَ
Yani, Ondan başka Rezzâk yoktur. Ondan başka Hâlık yoktur. Ondan başka Rahmân yoktur.

(Sözler sh: 396)

ﻭَﺍﻟْﻤُﺮْﺳَﻠﺎَﺕِ
Yemin olsun peş peşe gönderilen meleklere. (Mürselât Sûresi, 77:1)

ﻭَﺍﻟﺬَّﺍﺭِﻳَﺎﺕِ
Yemin olsun esip savuran rüzgâra. (Zâriyat Sûresi, 51:1)

ﻭَﻣَﺎ ﺗَﺸَٓﺎﺅُﻥَ ﺍِﻟﺎَّٓ ﺍَﻥْ ﻳَﺸَٓﺎﺀَ ﺍﻟﻠَّﻪُ
Allah dilemedikçe siz hiçbir şeyi isteyemezsiniz. (İnsan Sûresi, 76:30)

ﻳَﺤُﻮﻝُ ﺑَﻴْﻦَ ﺍﻟْﻤَﺮْﺀِ ﻭَﻗَﻠْﺒِﻪِ
Allah, kişi ile onun kalbi arasına girer. (Enfâl Sûresi, 8:24)

ﻭَﺍﻟﺴَّﻤَﻮَﺍﺕُ ﻣَﻄْﻮِﻳَّﺎﺕٌ ﺑِﻴَﻤِﻴﻨِﻪِ
Gökler Onun kudret elinde dürülmüştür. (Zümer Sûresi, 39:67)

ﻭَﺟَﻌَﻠْﻨَﺎ ﻓِﻴﻬَﺎ ﺟَﻨَّﺎﺕٍ ﻣِﻦْ ﻧَﺨِﻴﻞٍ ﻭَﺍَﻋْﻨَﺎﺏٍ
Orada (Yeryüzünde) hurma ve üzüm bahçeleri yarattık. (Yâsin Sûresi, 36:34)

ﺍِﺫَﺍ ﺯُﻟْﺰِﻟَﺖِ ﺍْﻟﺎَﺭْﺽُ ﺯِﻟْﺰَﺍﻟَﻬَﺎ
Ne zaman ki yer müthiş bir sarsıntıyla sarsılır. (Zilzal Sûresi, 99:1)

ﺛُﻢَّ ﺍﺳْﺘَﻮَٓﻯ ﺍِﻟَﻰ ﺍﻟﺴَّﻤَٓﺎﺀِ ﻭَﻫِﻰَ ﺩُﺧَﺎﻥٌ
Sonra iradesini buhar halindeki semâya yöneltti. (Fussilet Sûresi, 41:11)

(Sözler sh: 397)
 

Ahmet.1

Well-known member
ﺍَﻟَﺴْﺖُ ﺑِﺮَﺑِّﻜُﻢْ
Ben sizin Rabbiniz değil miyim? (A'râf Sûresi, 1:172)

ﻭُﺟُﻮﻩٌ ﻳَﻮْﻣَﺌِﺬٍ ﻧَﺎﺿِﺮَﺓٌ ﺍِﻟَﻰ ﺭَﺑِّﻬَﺎ ﻧَﺎﻇِﺮَﺓٌ
Yüzler var, o gün ışıl ışıldır, Rabbine bakar. (Kıyamet Sûresi, 75:22-23)

(Sözler sh: 398)

ﺧُﺬْ ﻣَﺎ ﺷِﺌْﺖَ ﻟِﻤَﺎ ﺷِﺌْﺖَ
İstediğin herşey için, (Kur'ân'dan) her ne istersen al.

(Sözler sh: 399)

ﻭَﻣِﻦْ ﺍَﻳَﺎﺗِﻪِ ﺧَﻠْﻖُ ﺍﻟﺴَّﻤَﻮَﺍﺕِ ﻭَﺍْﻟﺎَﺭْﺽِ ﻭَﺍﺧْﺘِﻠﺎَﻑُ ﺍَﻟْﺴِﻨَﺘِﻜُﻢْ ﻭَ ﺍَﻟْﻮَﺍﻧِﻜُﻢْ
Göklerin ve yerin yaratılışı ile dillerinizin ve renklerinizin farklılığı da yine Onun âyetlerindendir. (Rum Sûresi, 30:22)

ﻓَﺴُﺒْﺤَﺎﻥَ ﺍﻟﻠَّﻪِ ﺣِﻴﻦَ ﺗُﻤْﺴُﻮﻥَ
Akşama erdiğinizde Allah'ı tesbih edin. (Rum Sûresi, 30:17)

ﻭَﻟَﻪُ ﺍﻟْﻤَﺜَﻞُ ﺍْﻟﺎَﻋْﻠَﻰ ﻓِﻰ ﺍﻟﺴَّﻤَﻮَﺍﺕِ ﻭَﺍْﻟﺎَﺭْﺽِ ﻭَﻫُﻮَ ﺍﻟْﻌَﺰِﻳﺰُ ﺍﻟْﺤَﻜِﻴﻢُ
Göklerde ve yerde tecellî eden en yüce sıfatlar Onundur. Onun kudreti herşeye galiptir; Onun hikmeti herşeyi kuşatır. (Rum Sûresi, 30:27)

ﻭَﻣِﻦْ ﺍَﻳَﺎﺗِﻪِ ٭ ﻭَﻣِﻦْ ﺍَﻳَﺎﺗِﻪِ
Yine Onun âyetlerindendir ki...

ﻓَﺎَﺭْﺳِﻠُﻮﻥِ ٭ ﻳُﻮﺳُﻒُ ﺍَﻳُّﻬَﺎ ﺍﻟﺼِّﺪِّﻳﻖُ
Beni gönderin. Ey Yusuf, ey doğru sözlü kişi. (Yûsuf Sûresi, 12:45-46)

ﻓَﺎَﺭْﺳِﻠُﻮﻥِ
Beni gönderin

ﻳُﻮﺳُﻒُ
Yusuf (as)!

(Sözler sh: 400)

ﺍِﻟَﻰ ﻳُﻮﺳُﻒَ ِﻟﺎَﺳْﺘَﻌْﺒَﺮَ ﻣِﻨْﻪُ ﺍﻟﺮُّﺅْﻳَﺎ ﻓَﺎَﺭْﺳَﻠُﻮﻩُ ﻓَﺬَﻫَﺐَ ﺍِﻟَﻰ ﺍﻟﺴِّﺠْﻦِ ﻭَ ﻗَﺎﻝَ ﻳُﻮﺳُﻒُ
(Beni) Yusuf'a, rüyayı ona tabir ettirmek için gönderin. Onu gönderdiler. O da zindana gitti ve dedi ki: "Ey Yusuf..."

ﺍَﻟَّﺬِﻯ ﺟَﻌَﻞَ ﻟَﻜُﻢْ ﻣِﻦَ ﺍﻟﺸَّﺠَﺮِ ﺍْﻟﺎَﺧْﻀَﺮِ ﻧَﺎﺭًﺍ
Odur ki, yem yeşil ağaçtan size ateş çıkarır. (Yâsin Sûresi, 36:80)

ﺍَﻟﺸَّﺠَﺮِ ﺍْﻟﺎَﺧْﻀَﺮِ
Yem yeşil ağaç. (Yâsin Sûresi, 36:80)

(Sözler sh: 401)

ﻳَﺎ ﻫَﺎﻣَﺎﻥُ ﺍﺑْﻦِ ﻟِﻰ ﺻَﺮْﺣًﺎ
Ey Hâmân, bana bir kule yap. (Mü'min Sûresi, 40:36)

ﺻَﺮْﺣًﺎ
Kule.

ﻓَﺎﻟْﻴَﻮْﻡَ ﻧُﻨَﺠِّﻴﻚَ ﺑِﺒَﺪَﻧِﻚَ
Bugün senin gark olan cesedine necat vereceğim. (Yûnus Sûresi, 10:92)

(Sözler sh: 402)

ﻳُﺬَﺑِّﺤُﻮﻥَ ﺍَﺑْﻨَٓﺎﺀَﻛُﻢْ ﻭَﻳَﺴْﺘَﺤْﻴُﻮﻥَ ﻧِﺴَٓﺎﺀَﻛُﻢْ
Kızlarınızı sağ bırakıp erkek çocuklarınızı kesiyorlardı. (Bakara Sûresi, 2:49)

ﻭَﻟَﺘَﺠِﺪَﻧَّﻬُﻢْ ﺍَﺣْﺮَﺹَ ﺍﻟﻨَّﺎﺱِ ﻋَﻠَﻰ ﺣَﻴَﻮﺓٍ
Sen onları, hayata karşı insanların en hırslısı olarak bulursun. (Bakara Sûresi, 2:96)

ﻭَﺗَﺮَﻯ ﻛَﺜِﻴﺮًﺍ ﻣِﻨْﻬُﻢْ ﻳُﺴَﺎﺭِﻋُﻮﻥَ ﻓِﻰ ﺍْﻟﺎِﺛْﻢِ ﻭَﺍﻟْﻌُﺪْﻭَﺍﻥِ ﻭَﺍَﻛْﻠِﻬِﻢُ ﺍﻟﺴُّﺤْﺖَ ﻟَﺒِﺌْﺲَ ﻣَﺎ ﻛَﺎﻧُﻮﺍ ﻳَﻌْﻤَﻠُﻮﻥَ
Onların çoğunun günaha, zulme ve haram yemeye koşuştuklarını görürsün. Ne kötü birşeydir o yaptıkları! (Mâide Sûresi, 5:62)

ﻭَﻳَﺴْﻌَﻮْﻥَ ﻓِﻰ ﺍْﻟﺎَﺭْﺽِ ﻓَﺴَﺎﺩًﺍ ﻭَﺍﻟﻠَّﻪُ ﻟﺎَ ﻳُﺤِﺐُّ ﺍﻟْﻤُﻔْﺴِﺪِﻳﻦَ
Onlar yeryüzünde hep bozgunculuğa koşarlar. Allah ise bozguncuları sevmez. (Mâide Sûresi, 5:64)

ﻭَﻗَﻀَﻴْﻨَٓﺎ ﺍِﻟَﻰ ﺑَﻨِٓﻰ ﺍِﺳْﺮَٓﺍﺋِﻴﻞَ ﻓِﻰ ﺍﻟْﻜِﺘَﺎﺏِ ﻟَﺘُﻔْﺴِﺪُﻥَّ ﻓِﻰ ﺍْﻟﺎَﺭْﺽِ ﻣَﺮَّﺗَﻴْﻦِ
İsrailoğullarına Tevrat'ta şöyle bildirdik: Siz yeryüzünde iki kere fesat çıkaracaksınız. (İsrâ Sûresi, 17:4)

ﻭَﻟﺎَ ﺗَﻌْﺜَﻮْﺍ ﻓِﻰ ﺍْﻟﺎَﺭْﺽِ ﻣُﻔْﺴِﺪِﻳﻦَ
Bozgunculuk yaparak yeryüzünü fesada vermeyin. (Bakara Sûresi, 2:94)

ﻓَﺘَﻤَﻨَّﻮُﺍ ﺍﻟْﻤَﻮْﺕَ
Eğer doğru iseniz mevti isteyiniz. (Bakara Sûresi, 2:60)

(Sözler sh: 403)

ﺿُﺮِﺑَﺖْ ﻋَﻠَﻴْﻬِﻢُ ﺍﻟﺬِّﻟَّﺔُ ﻭَﺍﻟْﻤَﺴْﻜَﻨَﺔُ
Onların üzerine bir zillet ve yoksulluk damgası vuruldu. (Bakara Sûresi, 2:61)

(Sözler sh: 404)
 

Ahmet.1

Well-known member
ﻭَﺍﻟﻨَّﺠْﻢِ ﺍِﺫَﺍ ﻫَﻮَﻯ ٭ ﻣَﺎ ﺿَﻞَّ ﺻَﺎﺣِﺒُﻜُﻢْ ﻭَﻣَﺎ ﻏَﻮَﻯ ٭ ﻭَﻣَﺎ ﻳَﻨْﻄِﻖُ ﻋَﻦِ ﺍﻟْﻬَﻮَﻯ ٭ ﺍِﻥْ ﻫُﻮَ ﺍِﻟﺎَّ ﻭَﺣْﻰٌ ﻳُﻮﺣَﻰ
Kayan yıldıza yemin olsun ki, arkadaşınız (Peygamberiniz) ne şaştı, ne de bâtıla inandı. O kendi keyfine göre de konuşmaz. O ancak kendisine vahyolunanı söyler. (Necm Sûresi, 53:1-4)

(Sözler sh: 405)

ﺍﻟٓﻢٓ ٭ ﻏُﻠِﺒَﺖِ ﺍﻟﺮُّﻭﻡُ
Elif lâm mim. Rumlar mağlûp düştüler. (Rum Sûresi, 30:1-2)

ﻓَﺎﺻْﺒِﺮْ ﺍِﻥَّ ﻭَﻋْﺪَ ﺍﻟﻠَّﻪِ ﺣَﻖٌّ
Sabret; Allah'ın vaadi haktır. (Rum Sûresi, 30:60)

ﻟَﺘَﺪْﺧُﻠُﻦَّ ﺍﻟْﻤَﺴْﺠِﺪَ ﺍﻟْﺤَﺮَﺍﻡَ ﺍِﻥْ ﺷَٓﺎﺀَ ﺍﻟﻠَّﻪُ ﺍَﻣِﻨِﻴﻦَ ﻣُﺤَﻠِّﻘِﻴﻦَ ﺭُﺅُﺳَﻜُﻢْ ﻭَ ﻣُﻘَﺼِّﺮِﻳﻦَ ﻟﺎَ ﺗَﺨَﺎﻓُﻮﻥَ ٭ﻫُﻮَ ﺍﻟَّﺬِٓﻯ ﺍَﺭْﺳَﻞَ ﺭَﺳُﻮﻟَﻪُ ﺑِﺎﻟْﻬُﺪَﻯ ﻭَﺩِﻳﻦِ ﺍﻟْﺤَﻖِّ ﻟِﻴُﻈْﻬِﺮَﻩُ ﻋَﻠَﻰ ﺍﻟﺪِّﻳﻦِ ﻛُﻠِّﻪِ
İnşaallah, hepiniz emniyet içinde ve saçlarınızı tıraş etmiş veya kısaltmış olarak Mescid-i Harama gireceksiniz. ... Bütün dinlere üstün kılmak üzere Resulünü hak din ile gönderen Odur. (Fetih Sûresi, 48:27-28)

ﻭَﻫُﻢْ ﻣِﻦْ ﺑَﻌْﺪِ ﻏَﻠَﺒِﻬِﻢْ ﺳَﻴَﻐْﻠِﺒُﻮﻥَ ﻓِﻰ ﺑِﻀْﻊِ ﺳِﻨِﻴﻦَ ﻟِﻠَّﻪِ ﺍْﻟﺎَﻣْﺮُ
Bu mağlûbiyetlerinden sonra, birkaç yıl içinde galip geleceklerdir. Hüküm Allah'ındır. (Rum Sûresi, 30:3-4)

ﻓَﺴَﺘُﺒْﺼِﺮُ ﻭَﻳُﺒْﺼِﺮُﻭﻥَ ﺑِﺎَﻳِّﻜُﻢُ ﺍﻟْﻤَﻔْﺘُﻮﻥُ
Yakında sen de göreceksin, onlar da görecekler: Hanginiz cinnete uğramış? (Kalem Sûresi, 68:5-6)

ﺍَﻡْ ﻳَﻘُﻮﻟُﻮﻥَ ﺷَﺎﻋِﺮٌ ﻧَﺘَﺮَﺑَّﺺُ ﺑِﻪِ ﺭَﻳْﺐَ ﺍﻟْﻤَﻨُﻮﻥِ ٭ ﻗُﻞْ ﺗَﺮَﺑَّﺼُﻮﺍ ﻓَﺎِﻧِّﻰ ﻣَﻌَﻜُﻢْ ﻣِﻦَ ﺍﻟْﻤُﺘَﺮَﺑِّﺼِﻴﻦَ
Yoksa onlar 'O bir şairdir; biz onun başına gelecek felâketi bekliyoruz' mu diyorlar? Sen 'Bekleyedurun,' de. 'Ben de sizinle beraber bekliyorum.' (Tûr Sûresi, 52:30-31)

ﻭَﺍﻟﻠَّﻪُ ﻳَﻌْﺼِﻤُﻚَ ﻣِﻦَ ﺍﻟﻨَّﺎﺱِ
Allah seni insanlardan korur. (Mâide Sûresi, 5:67)

ﻓَﺎِﻥْ ﻟَﻢْ ﺗَﻔْﻌَﻠُﻮﺍ ﻭَ ﻟَﻦْ ﺗَﻔْﻌَﻠُﻮﺍ
Eğer bunu yapamazsanız ki asla yapamayacaksınız. (Bakara Sûresi, 2:24)

ﻭَ ﻟَﻦْ ﻳَﺘَﻤَﻨَّﻮْﻩُ ﺍَﺑَﺪًﺍ
Ölümü hiçbir zaman temennî etmeyecekler. (Bakara Sûresi, 2:95)

ﺳَﻨُﺮِﻳﻬِﻢْ ﺍَﻳَﺎﺗِﻨَﺎ ﻓِﻰ ﺍْﻟﺎَﻓَﺎﻕِ ﻭَﻓِٓﻰ ﺍَﻧْﻔُﺴِﻬِﻢْ ﺣَﺘَّﻰ ﻳَﺘَﺒَﻴَّﻦَ ﻟَﻬُﻢْ ﺍَﻧَّﻪُ ﺍﻟْﺤَﻖُّ
Onlara gerek âlemin her tarafında, gerekse kendi nefislerinde âyetlerimizi göstereceğiz -tâ ki Kur'ân'ın hak olduğu onlara iyice açıklanmış olsun. (Fussilet Sûresi, 41:53)

ﻗُﻞْ ﻟَﺌِﻦِ ﺍﺟْﺘَﻤَﻌَﺖِ ﺍْﻟﺎِﻧْﺲُ ﻭَﺍﻟْﺠِﻦُّ ﻋَﻠَٓﻰ ﺍَﻥْ ﻳَﺎْﺗُﻮﺍ ﺑِﻤِﺜْﻞِ ﻫَﺬَﺍ ﺍﻟْﻘُﺮْﺍَﻥِ ﻟﺎَ ﻳَﺎْﺗُﻮﻥَ ﺑِﻤِﺜْﻠِﻪِ ﻭَﻟَﻮْ ﻛَﺎﻥَ ﺑَﻌْﻀُﻬُﻢْ ﻟِﺒَﻌْﺾٍ ﻇَﻬِﻴﺮًﺍ
De ki: And olsun, eğer bu Kur'ân'ın benzerini getirmek için insanlar ve cinler bir araya toplanıp da hepsi birbirine yardımcı olsalar, yine de onun benzerini getiremezler. (İsrâ Sûresi, 11:88)

(Sözler sh: 406)

ﻳَﺎْﺗِﻰ ﺍﻟﻠَّﻪُ ﺑِﻘَﻮْﻡٍ ﻳُﺤِﺒُّﻬُﻢْ ﻭَﻳُﺤِﺒُّﻮﻧَﻪُٓ ﺍَﺫِﻟَّﺔٍ ﻋَﻠَﻰ ﺍﻟْﻤُﺆْﻣِﻨِﻴﻦَ ﺍَﻋِﺰَّﺓٍ ﻋَﻠَﻰ ﺍﻟْﻜَﺎﻓِﺮِﻳﻦَ ﻳُﺠَﺎﻫِﺪُﻭﻥَ ﻓِﻰ ﺳَﺒِﻴﻞِ ﺍﻟﻠَّﻪِ ﻭَﻟﺎَ ﻳَﺨَﺎﻓُﻮﻥَ ﻟَﻮْﻣَﺔَ ﻟﺎَٓﺋِﻢٍ
Allah öyle bir topluluk getirir ki, Allah onları sever, onlar da Allah'ı sever. Onlar mü'minlere karşı alçak gönüllü, kâfirlere karşı izzet sahibidirler; Allah yolunda cihad ederler ve dil uzatanların kınamasından da korkmazlar. (Mâide Sûresi, 5:54)

ﻭَﻗُﻞِ ﺍﻟْﺤَﻤْﺪُ ﻟِﻠَّﻪِ ﺳَﻴُﺮِﻳﻜُﻢْ ﺍَﻳَﺎﺗِﻪِ ﻓَﺘَﻌْﺮِﻓُﻮﻧَﻬَﺎ
De ki: Hamd Allah'a mahsustur. O size delillerini gösterecek, siz de onları tanıyacaksınız. (Neml Sûresi, 21:93)

ﻗُﻞْ ﻫُﻮَ ﺍﻟﺮَّﺣْﻤَﻦُ ﺍَﻣَﻨَّﺎ ﺑِﻪِ ﻭَﻋَﻠَﻴْﻪِ ﺗَﻮَﻛَّﻠْﻨَﺎ ﻓَﺴَﺘَﻌْﻠَﻤُﻮﻥَ ﻣَﻦْ ﻫُﻮَ ﻓِﻰ ﺿَﻠﺎَﻝٍ ﻣُﺒِﻴﻦٍ
De ki: O Rahmân'dır; Ona inandık ve Ona güvendik. Kimin ap açık bir sapıklık içinde bulunduğunu yakında bileceksiniz. (Mülk Sûresi, 67:29)

ﻭَﻋَﺪَ ﺍﻟﻠَّﻪُ ﺍﻟَّﺬِﻳﻦَ ﺍَﻣَﻨُﻮﺍ ﻣِﻨْﻜُﻢْ ﻭَﻋَﻤِﻠُﻮﺍ ﺍﻟﺼَّﺎﻟِﺤَﺎﺕِ ﻟَﻴَﺴْﺘَﺨْﻠِﻔَﻨَّﻬُﻢْ ﻓِﻰ ﺍْﻟﺎَﺭْﺽِ ﻛَﻤَﺎ ﺍﺳْﺘَﺨْﻠَﻒَ ﺍﻟَّﺬِﻳﻦَ ﻣِﻦْ ﻗَﺒْﻠِﻬِﻢْ ﻭَﻟَﻴُﻤَﻜِّﻨَﻦَّ ﻟَﻬُﻢْ ﺩِﻳﻨَﻬُﻢُ ﺍﻟَّﺬِﻯ ﺍﺭْﺗَﻀَﻰ ﻟَﻬُﻢْ ﻭَﻟَﻴُﺒَﺪِّﻟَﻨَّﻬُﻢْ ﻣِﻦْ ﺑَﻌْﺪِ ﺧَﻮْﻓِﻬِﻢْ ﺍَﻣْﻨًﺎ
Sizden iman edip güzel işler yapanlara Allah vaad etmiştir ki, kendilerinden önceki mü'minleri nasıl kâfirlerin yerine getirdiyse, onları da şimdiki kâfirlerin yerine, yeryüzünde hâkim kılacak, onlar için razı olduğu İslâm dinini onların kalblerinde sağlamlaştıracak ve korkularını emniyete çevirecektir. (Nûr Sûresi, 24:55)

(Sözler sh: 407)

ﻳَٓﺎ ﺍَﻫْﻞَ ﺍﻟْﻜِﺘَﺎﺏِ ﻳَٓﺎ ﺍَﻫْﻞَ ﺍﻟْﻜِﺘَﺎﺏِ
Ey kitap ehli! Ey kitap ehli! (Âl-i İmrân Sûresi, 3:64)

ﻳَٓﺎ ﺍَﻫْﻞَ ﺍﻟْﻤَﻜْﺘَﺐِ
Ey mektepliler!

ﻳَٓﺎ ﺍَﻫْﻞَ ﺍﻟْﻜِﺘَﺎﺏِ ﺗَﻌَﺎﻟَﻮْﺍ ﺍِﻟَﻰ ﻛَﻠِﻤَﺔٍ ﺳَﻮَٓﺍﺀٍ ﺑَﻴْﻨَﻨَﺎ ﻭَ ﺑَﻴْﻨَﻜُﻢْ
Ey kitap ehli! Sizinle bizim aramızda müşterek olan bir söze gelin. (Âl-i İmrân Sûresi, 3:64)

ﻗُﻞْ ﻟَﺌِﻦِ ﺍﺟْﺘَﻤَﻌَﺖِ ﺍْﻟﺎِﻧْﺲُ ﻭَﺍﻟْﺠِﻦُّ
De ki: İnsanlar ve cinler bir araya toplansa... (İsrâ Sûresi, 17:88)

(Sözler sh: 408)

ﻭَﺍَﺣَﻞَّ ﺍﻟﻠَّﻪُ ﺍﻟْﺒَﻴْﻊَ ﻭَﺣَﺮَّﻡَ ﺍﻟﺮِّﺑَﻮﺍ
Allah alışverişi helâl, faizi ise haram kıldı. (Bakara Sûresi, 2:275)

ﻭَﺍَﻗِﻴﻤُﻮﺍ ﺍﻟﺼَّﻠَﻮﺓَ ﻭَﺍَﺗُﻮﺍ ﺍﻟﺰَّﻛَﻮﺓَ
Namazı dos doğru kılın ve zekâtı verin. (Bakara Sûresi, 2:43)

(Sözler sh: 411)

ﻗُﻞْ ﻟَﺌِﻦِ ﺍﺟْﺘَﻤَﻌَﺖِ ﺍْﻟﺎِﻧْﺲُ ﻭَﺍﻟْﺠِﻦُّ ﻋَﻠَٓﻰ ﺍَﻥْ ﻳَﺎْﺗُﻮﺍ ﺑِﻤِﺜْﻞِ ﻫَﺬَﺍ ﺍْﻟﻘُﺮْﺍَﻥِ ﻟﺎَ ﻳَﺎْﺗُﻮﻥَ ﺑِﻤِﺜْﻠِﻪِ ﻭَﻟَﻮْ ﻛَﺎﻥَ ﺑَﻌْﻀُﻬُﻢْ ﻟِﺒَﻌْﺾٍ ﻇَﻬِﻴﺮًﺍ
De ki: And olsun, eğer bu Kur'ân'ın benzerini getirmek için insanlar ve cinler bir araya toplanıp da hepsi birbirine yardımcı olsalar, yine de onun benzerini getiremezler. (İsrâ Sûresi, 11:88)

(Sözler sh: 412)

ﻟَﻢْ ﻳَﻠِﺪْ ﻭَﻟَﻢْ ﻳُﻮﻟَﺪْ ﻭَﻟَﻢْ ﻳَﻜُﻦْ ﻟَﻪُ ﻛُﻔُﻮًﺍ ﺍَﺣَﺪٌ
O doğurmamış ve doğurulmamıştır. Ve hiçbir şey Onun dengi değildir. (İhlâs Sûresi, 112:3-4)

ﻭَ ﻟِﻠَّﻪِ ﺍﻟْﻤَﺜَﻞُ ﺍْﻟﺎَﻋْﻠَﻰ
En yüce meseller Allah içindir. (Nahl Sûresi, 16:60)

(Sözler sh: 413)
 

Ahmet.1

Well-known member
ﻣَﺎ ﻛَﺎﻥَ ﻣُﺤَﻤَّﺪٌ ﺍَﺑَٓﺎ ﺍَﺣَﺪٍ ﻣِﻦْ ﺭِﺟَﺎﻟِﻜُﻢْ
Muhammed, sizden hiçbir erkeğin babası değildir. (Ahzâb Sûresi, 33:40)

ﺍَﻟﻠَّﻬُﻢَّ ﺻَﻞِّ ﻋَﻠَﻴْﻪِ ﻭَ ﻋَﻠَٓﻰ ﺍَﻟِﻪِ
Allahım, Ona ve âline rahmet et.

(Sözler sh: 415)

ﻫُﻮَ ﺍﻟَّﺬِﻯ ﺧَﻠَﻖَ ﻟَﻜُﻢْ ﻣَﺎ ﻓِﻰ ﺍْﻟﺎَﺭْﺽِ ﺟَﻤِﻴﻌًﺎ ﺛُﻢَّ ﺍﺳْﺘَﻮَٓﻯ ﺍِﻟَﻰ ﺍﻟﺴَّﻤَٓﺎﺀِ ﻓَﺴَﻮَّﻳﻬُﻦَّ ﺳَﺒْﻊَ ﺳَﻤَﻮَﺍﺕٍ ﻭَﻫُﻮَ ﺑِﻜُﻞِّ ﺷَﻲْﺀٍ ﻋَﻠِﻴﻢٌ
Odur ki, yeryüzünde ne varsa hepsini sizin için yarattı. Sonra iradesini semâya yöneltti ve gökleri yedi tabaka olarak tanzim etti. O herşeyi hakkıyla bilendir. (Bakara Sûresi, 2:29)

ﺍَﻟَﻢْ ﻧَﺠْﻌَﻞِ ﺍْﻟﺎَﺭْﺽَ ﻣِﻬَﺎﺩًﺍ ٭ ﻭَ ﺍﻟْﺠِﺒَﺎﻝَ ﺍَﻭْﺗَﺎﺩًﺍ ٭ ﻭَﺧَﻠَﻘْﻨَﺎﻛُﻢْ ﺍَﺯْﻭَﺍﺟًﺎ
Yeryüzünü bir döşek, dağları birer kazık yapmadık mı? Sizi de çift çift yarattık. (Nebe Sûresi, 78:6-8)

(Sözler sh: 416)

ﺍِﻥَّ ﻳَﻮْﻡَ ﺍﻟْﻔَﺼْﻞِ ﻛَﺎﻥَ ﻣِﻴﻘَﺎﺗًﺎ
Şüphesiz, hüküm günü, belirlenmiş bir vakittir. (Nebe Sûresi, 78:17)

ﻗُﻞْ ﻣَﻦْ ﻳَﺮْﺯُﻗُﻜُﻢْ ﻣِﻦَ ﺍﻟﺴَّﻤَٓﺎﺀِ ﻭَﺍْﻟﺎَﺭْﺽِ ﺍَﻣَّﻦْ ﻳَﻤْﻠِﻚُ ﺍﻟﺴَّﻤْﻊَ ﻭَﺍْﻟﺎَﺑْﺼَﺎﺭَ ﻭَﻣَﻦْ ﻳُﺨْﺮِﺝُ ﺍﻟْﺤَﻰَّ ﻣِﻦَ ﺍﻟْﻤَﻴِّﺖِ ﻭَﻳُﺨْﺮِﺝُ ﺍﻟْﻤَﻴِّﺖَ ﻣِﻦَ ﺍﻟْﺤَﻰِّ ﻭَﻣَﻦْ ﻳُﺪَﺑِّﺮُ ﺍْﻟﺎَﻣْﺮَ ﻓَﺴَﻴَﻘُﻮﻟُﻮﻥَ ﺍﻟﻠَّﻪُ ﻓَﻘُﻞْ ﺍَﻓَﻠﺎَ ﺗَﺘَّﻘُﻮﻥَ ﻓَﺬَﻟِﻜُﻢُ ﺍﻟﻠَّﻪُ ﺭَﺑُّﻜُﻢُ ﺍﻟْﺤَﻖُّ
De ki: Kimdir gökten ve yerden sizi rızıklandıran? Kimdir kulak ve gözler yaratıp size veren? Kimdir ölüden diriyi, diriden ölüyü çıkaran? Kimdir kâinatı yerli yerince tedbir ve idare eden? Onlar diyecekler ki, 'Allah'tır.' Öyle ise, 'Hâlâ Ona ortak koşmaktan korkmaz mısınız?' de. İşte, Hak olan Rabbiniz Allah Odur. (Yûnus Sûresi, 10:31-32)

(Sözler sh: 417)

ﻓَﺬَﻟِﻜُﻢُ ﺍﻟﻠَّﻪُ ﺭَﺑُّﻜُﻢُ ﺍﻟْﺤَﻖُّ
İşte, Hak olan Rabbiniz Allah Odur. (Yûnus Sûresi, 10:31-32)

ﺍِﻥَّ ﻓِﻰ ﺧَﻠْﻖِ ﺍﻟﺴَّﻤَﻮَﺍﺕِ ﻭَﺍْﻟﺎَﺭْﺽِ ﻭَﺍﺧْﺘِﻠﺎَﻑِ ﺍﻟَّﻴْﻞِ ﻭَﺍﻟﻨَّﻬَﺎﺭِ ﻭَﺍﻟْﻔُﻠْﻚِ ﺍﻟَّﺘِﻰ ﺗَﺠْﺮِﻯ ﻓِﻰ ﺍﻟْﺒَﺤْﺮِ ﺑِﻤَﺎ ﻳَﻨْﻔَﻊُ ﺍﻟﻨَّﺎﺱَ ﻭَﻣَٓﺎ ﺍَﻧْﺰَﻝَ ﺍﻟﻠَّﻪُ ﻣِﻦَ ﺍﻟﺴَّﻤَٓﺎﺀِ ﻣِﻦْ ﻣَٓﺎﺀٍ ﻓَﺎَﺣْﻴَﺎ ﺑِﻪِ ﺍْﻟﺎَﺭْﺽَ ﺑَﻌْﺪَ ﻣَﻮْﺗِﻬَﺎ ﻭَﺑَﺚَّ ﻓِﻴﻬَﺎ ﻣِﻦْ ﻛُﻞِّ ﺩَٓﺍﺑَّﺔٍ ﻭَﺗَﺼْﺮِﻳﻒِ ﺍﻟﺮِّﻳَﺎﺡِ ﻭَﺍﻟﺴَّﺤَﺎﺏِ ﺍﻟْﻤُﺴَﺨَّﺮِ ﺑَﻴْﻦَ ﺍﻟﺴَّﻤَٓﺎﺀِ ﻭَﺍْﻟﺎَﺭْﺽِ َﻟﺎَﻳَﺎﺕٍ ﻟِﻘَﻮْﻡٍ ﻳَﻌْﻘِﻠُﻮﻥَ
Göklerin ve yerin yaratılmasında, gecenin ve gündüzün değişmesinde, insanlara faydalı şeylerle denizde akıp giden gemilerde, Allah'ın gökten su indirip onunla yeryüzünü ölümünden sonra diriltmesinde, her türlü canlıyı yeryüzüne yaymasında, rüzgârları sevk etmesinde ve gökle yer arasında Allah'ın emrine boyun eğmiş bulutlarda, aklını kullanan bir topluluk için nice deliller vardır. (Bakara Sûresi, 2:164)

(Sözler sh: 418)

ﻟَﺎَﻳَﺎﺕٍ ﻟِﻘَﻮْﻡٍ ﻳَﻌْﻘِﻠُﻮﻥَ
Aklını kullanan bir topluluk için nice deliller vardır. (Bakara Sûresi, 2:164)

ﻭَﻛَﺬَﻟِﻚَ ﻳَﺠْﺘَﺒِﻴﻚَ ﺭَﺑُّﻚَ ﻭَﻳُﻌَﻠِّﻤُﻚَ ﻣِﻦْ ﺗَﺎْﻭِﻳﻞِ ﺍْﻟﺎَﺣَﺎﺩِﻳﺚِ ﻭَﻳُﺘِﻢُّ ﻧِﻌْﻤَﺘَﻪُ ﻋَﻠَﻴْﻚَ ﻭَﻋَﻠَٓﻰ ﺍَﻝِ ﻳَﻌْﻘُﻮﺏَ ﻛَﻤَٓﺎ ﺍَﺗَﻤَّﻬَﺎ ﻋَﻠَٓﻰ ﺍَﺑَﻮَﻳْﻚَ ﻣِﻦْ ﻗَﺒْﻞُ ﺍِﺑْﺮَﺍﻫِﻴﻢَ ﻭَﺍِﺳْﺤَﻖَ ﺍِﻥَّ ﺭَﺑَّﻚَ ﻋَﻠِﻴﻢٌ ﺣَﻜِﻴﻢٌ
Rabbin seni böylece seçkin kılacak, sana rüya tabirini öğretecek ve bundan önce ataların İbrahim ve İshak üzerine nimetini tamamladığı gibi, senin ve Yakuboğullarının üzerine de nimetini tamamlayacaktır. Muhakkak ki senin Rabbin Alîm ve Hakîmdir. (Yûsuf Sûresi, 12:6)

ﻗُﻞِ ﺍﻟﻠَّﻬُﻢَّ ﻣَﺎﻟِﻚَ ﺍﻟْﻤُﻠْﻚِ ﺗُﺆْﺗِﻰ ﺍﻟْﻤُﻠْﻚَ ﻣَﻦْ ﺗَﺸَٓﺎﺀُ
De ki: Ey mülkün hakikî sahibi olan, âlemlerde dilediği gibi tasarruf eden Allahım! Sen mülkü dilediğine verir. (Âl-i İmrân Sûresi, 3:26)

(Sözler sh: 419)

ﻭَ ﺗَﺮْﺯُﻕُ ﻣَﻦْ ﺗَﺸَٓﺎﺀُ ﺑِﻐَﻴْﺮِ ﺣِﺴَﺎﺏٍ
Dilediğini de hesabsız rızıklandırırsın. (Âl-i İmrân Sûresi, 3:27)

ﻭَﻟَﻘَﺪْ ﺧَﻠَﻘْﻨَﺎ ﺍْﻟﺎِﻧْﺴَﺎﻥَ ﻣِﻦْ ﺳُﻠﺎَﻟَﺔٍ ﻣِﻦْ ﻃِﻴﻦٍ ٭ ﺛُﻢَّ ﺟَﻌَﻠْﻨَﺎﻩُ ﻧُﻄْﻔَﺔً ﻓِﻰ ﻗَﺮَﺍﺭٍ ﻣَﻜِﻴﻦٍ ٭ ﺛُﻢَّ ﺧَﻠَﻘْﻨَﺎ ﺍﻟﻨُّﻄْﻔَﺔَ ﻋَﻠَﻘَﺔً ﻓَﺨَﻠَﻘْﻨَﺎ ﺍﻟْﻌَﻠَﻘَﺔَ ﻣُﻀْﻐَﺔً ﻓَﺨَﻠَﻘْﻨَﺎ ﺍﻟْﻤُﻀْﻐَﺔَ ﻋِﻈَﺎﻣًﺎ ﻓَﻜَﺴَﻮْﻧَﺎ ﺍﻟْﻌِﻈَﺎﻡَ ﻟَﺤْﻤًﺎ ﺛُﻢَّ ﺍَﻧْﺸَﺎْﻧَﺎﻩُ ﺧَﻠْﻘًﺎ ﺍَﺧَﺮَ ﻓَﺘَﺒَﺎﺭَﻙَ ﺍﻟﻠَّﻪُ ﺍَﺣْﺴَﻦُ ﺍﻟْﺨَﺎﻟِﻘِﻴﻦَ ٭
And olsun ki Biz insanı çamurun özünden yarattık. Sonra onu sağlam ve korunmuş olan anne rahmine bir damla su olarak yerleştirdik. Sonra o su damlasını rahme asılı pıhtılaşmış bir kan olarak yarattık. O pıhtılaşmış kanı bir parça et olarak yarattık. O et parçasını kemikler olarak yarattık. Kemiklere de et giydirdik. Sonra da onu bam başka bir yaratışla inşa ettik. Yaratıcılık mertebelerinin en güzelinde olan Allah'ın şânı ne yücedir! (Mü'minûn Sûresi, 23:12-14)

ﻓَﺘَﺒَﺎﺭَﻙَ ﺍﻟﻠَّﻪُ ﺍَﺣْﺴَﻦُ ﺍﻟْﺨَﺎﻟِﻘِﻴﻦَ
Yaratıcılık mertebelerinin en güzelinde olan Allah'ın şânı ne yücedir! (Mü'minûn Sûresi, 23:14)

ﺍِﻥَّ ﺭَﺑَّﻜُﻢُ ﺍﻟﻠَّﻪُ ﺍﻟَّﺬِﻯ ﺧَﻠَﻖَ ﺍﻟﺴَّﻤَﻮَﺍﺕِ ﻭَﺍْﻟﺎَﺭْﺽَ ﻓِﻰ ﺳِﺘَّﺔِ ﺍَﻳَّﺎﻡٍ ﺛُﻢَّ ﺍﺳْﺘَﻮَﻯ ﻋَﻠَﻰ ﺍﻟْﻌَﺮْﺵِ ﻳُﻐْﺸِﻰ ﺍﻟَّﻴْﻞَ ﺍﻟﻨَّﻬَﺎﺭَ ﻳَﻄْﻠُﺒُﻪُ ﺣَﺜِﻴﺜًﺎ ﻭَﺍﻟﺸَّﻤْﺲَ ﻭَﺍﻟْﻘَﻤَﺮَ ﻭَﺍﻟﻨُّﺠُﻮﻡَ ﻣُﺴَﺨَّﺮَﺍﺕٍ ﺑِﺎَﻣْﺮِﻩِ ﺍَﻟﺎَ ﻟَﻪُ ﺍﻟْﺨَﻠْﻖُ ﻭَﺍْﻟﺎَﻣْﺮُ ﺗَﺒَﺎﺭَﻙَ ﺍﻟﻠَّﻪُ ﺭَﺏُّ ﺍﻟْﻌَﺎﻟَﻤِﻴﻦَ
Şüphesiz ki sizin Rabbiniz, gökleri ve yeri altı günde yaratan, sonra da Arş üzerinde hükmünü icra eden Allah'tır. O, gündüzü, peşi sıra kovalayan gece ile örter. O, güneşi, ayı ve yıldızları da emrine boyun eğmiş olarak yarattı. İyi bilin ki, yaratmak da Ona aittir, yaratıklarının tedbir ve idaresi de. Âlemlerin Rabbi olan Allah'ın şânı ne yücedir! (A'râf Sûresi, 1:54)

(Sözler sh: 420)

ﺑَﺎﺭَﻙَ ﺍﻟﻠَّﻪُ ٭ ﻣَﺎﺷَٓﺎﺀَ ﺍﻟﻠَّﻪُ ٭ ﻓَﺘَﺒَﺎﺭَﻙَ ﺍﻟﻠَّﻪُ ﺭَﺏُّ ﺍﻟْﻌَﺎﻟَﻤِﻴﻦَ
Allah'ın şanı ne yücedir! Allah dilediğini yapar! Âlemlerin Rabbi olan Allah'ın şanı ne yücedir!

ﺗَﺒَﺎﺭَﻙَ ﺍﻟﻠَّﻪُ ﺭَﺏُّ ﺍﻟْﻌَﺎﻟَﻤِﻴﻦَ
Âlemlerin Rabbi olan Allah'ın şanı ne yücedir!

ﻭَﻋَﻠَّﻢَ ﺍَﺩَﻡَ ﺍْﻟﺎَﺳْﻤَٓﺎﺀَ ﻛُﻠَّﻬَﺎ ﺛُﻢَّ ﻋَﺮَﺿَﻬُﻢْ ﻋَﻠَﻰ ﺍﻟْﻤَﻠَٓﺌِﻜَﺔِ ﻓَﻘَﺎﻝَ ﺍَﻧْﺒِﺌُﻮﻧِﻰ ﺑِﺎَﺳْﻤَٓﺎﺀِ ﻫَٓﺆُﻟﺎَٓﺀِ ﺍِﻥْ ﻛُﻨْﺘُﻢْ ﺻَﺎﺩِﻗِﻴﻦَ ٭ ﻗَﺎﻟُﻮﺍ ﺳُﺒْﺤَﺎﻧَﻚَ ﻟﺎَ ﻋِﻠْﻢَ ﻟَﻨَٓﺎ ﺍِﻟﺎَّ ﻣَﺎ ﻋَﻠَّﻤْﺘَﻨَٓﺎ ﺍِﻧَّﻚَ ﺍَﻧْﺖَ ﺍﻟْﻌَﻠِﻴﻢُ ﺍﻟْﺤَﻜِﻴﻢُ
Âdem'e bütün isimleri öğrettikten sonra eşyayı meleklere gösterdi. 'Eğer iddianızda doğru iseniz, bunların isimlerini Bana söyleyin' buyurdu. Melekler 'Seni her türlü noksandan tenzih ederiz,' dediler. 'Senin bize öğrettiğinden başka bilgimiz yoktur. Muhakkak ki Alîm ve Hakîm olan Sensin.' (Bakara Sûresi, 2:31-32)

ﺍَﻧْﺖَ ﺍﻟْﻌَﻠِﻴﻢُ ﺍﻟْﺤَﻜِﻴﻢُ
Alîm ve Hakîm Sen olduğun için Âdem'i talim ettin, bize galip oldu. Hakîm olduğun için bize istidadımıza göre veriyorsun, onun istidadına göre rüçhaniyet veriyorsun.

ﻭَﺍِﻥَّ ﻟَﻜُﻢْ ﻓِﻰ ﺍْﻟﺎَﻧْﻌَﺎﻡِ ﻟَﻌِﺒْﺮَﺓً ﻧُﺴْﻘِﻴﻜُﻢْ ﻣِﻤَّﺎ ﻓِﻰ ﺑُﻄُﻮﻧِﻪِ ﻣِﻦْ ﺑَﻴْﻦِ ﻓَﺮْﺙٍ ﻭَﺩَﻡٍ ﻟَﺒَﻨًﺎ ﺧَﺎﻟِﺼًﺎ ﺳَٓﺎﺋِﻐًﺎ ﻟِﻠﺸَّﺎﺭِﺑِﻴﻦَ
Ehlî hayvanlarda da sizin için birer ibret vardır. Onların karınlarında, kan ile fışkı arasından çıkan ve içenlerin boğazından kolayca geçen hâlis bir sütle sizi besleriz." (Nahl Sûresi, 16:66)

(Sözler sh: 421)

ﻓِﻴﻪِ ﺷِﻔَٓﺎﺀٌ ﻟِﻠﻨَّﺎﺱِ ﺍِﻥَّ ﻓِﻰ ﺫَﻟِﻚَ َﻟﺎَﻳَﺔً ﻟِﻘَﻮْﻡٍ ﻳَﺘَﻔَﻜَّﺮُﻭﻥَ
Onda insanlar için şifa bulunur. Düşünen bir topluluk için şüphesiz bunda bir delil vardır. (Nahl Sûresi, 16:69)

ﺍِﻥَّ ﻓِﻰ ﺫَﻟِﻚَ َﻟﺎَﻳَﺔً ﻟِﻘَﻮْﻡٍ ﻳَﺘَﻔَﻜَّﺮُﻭﻥَ
Düşünen bir topluluk için şüphesiz bunda bir delil vardır. (Nahl Sûresi, 16:69)

ﻭَﺳِﻊَ ﻛُﺮْﺳِﻴُّﻪُ ﺍﻟﺴَّﻤَﻮَﺍﺕِ ﻭَﺍْﻟﺎَﺭْﺽَ ﻭَﻟﺎَ ﻳَﺆُﺩُﻩُ ﺣِﻔْﻈُﻬُﻤَﺎ ﻭَﻫُﻮَ ﺍﻟْﻌَﻠِﻰُّ ﺍﻟْﻌَﻈِﻴﻢُ
Onun hâkimiyet ve saltanatı gökleri ve yeri kuşatmıştır. Gökleri ve yeri tasarrufu altında tutmak Onun kudretine ağır gelmez. Herşeyden yüce ve herşeyden büyük olan da ancak Odur. (Bakara Sûresi, 2:255)

ﻣَﻦْ ﺫَﺍﺍﻟَّﺬِﻯ ﻳَﺸْﻔَﻊُ ﻋِﻨْﺪَﻩُٓ ﺍِﻟﺎَّ ﺑِﺎِﺫْﻧِﻪِ
Onun katında, Onun izni olmaksızın kim şefaat edebilir? (Bakara Sûresi, 2:255)

ﻭَﻫُﻮَ ﺍﻟْﻌَﻠِﻰُّ ﺍﻟْﻌَﻈِﻴﻢُ
En yüce ve en büyük olan da ancak Odur. (Bakara Sûresi, 2:255)

ﺍَﻟﻠَّﻪُ ﺍﻟَّﺬِﻯ ﺧَﻠَﻖَ ﺍﻟﺴَّﻤَﻮَﺍﺕِ ﻭَﺍْﻟﺎَﺭْﺽَ ﻭَﺍَﻧْﺰَﻝَ ﻣِﻦَ ﺍﻟﺴَّﻤَٓﺎﺀِ ﻣَٓﺎﺀً ﻓَﺎَﺧْﺮَﺝَ ﺑِﻪِ ﻣِﻦَ ﺍﻟﺜَّﻤَﺮَﺍﺕِ ﺭِﺯْﻗًﺎ ﻟَﻜُﻢْ ﻭَﺳَﺨَّﺮَ ﻟَﻜُﻢُ ﺍﻟْﻔُﻠْﻚَ ﻟِﺘَﺠْﺮِﻯَ ﻓِﻰ ﺍﻟْﺒَﺤْﺮِ ﺑِﺎَﻣْﺮِﻩِ ﻭَﺳَﺨَّﺮَ ﻟَﻜُﻢُ ﺍْﻟﺎَﻧْﻬَﺎﺭَ ٭ ﻭَﺳَﺨَّﺮَ ﻟَﻜُﻢُ ﺍﻟﺸَّﻤْﺲَ ﻭَﺍﻟْﻘَﻤَﺮَ ﺩَٓﺍﺋِﺒَﻴْﻦِ ﻭَﺳَﺨَّﺮَ ﻟَﻜُﻢُ ﺍﻟَّﻴْﻞَ ﻭَﺍﻟﻨَّﻬَﺎﺭَ ٭ ﻭَﺍَﺗَﻴﻜُﻢْ ﻣِﻦْ ﻛُﻞِّ ﻣَﺎ ﺳَﺎَﻟْﺘُﻤُﻮﻩُ ﻭَﺍِﻥْ ﺗَﻌُﺪُّﻭﺍ ﻧِﻌْﻤَﺖَ ﺍﻟﻠَّﻪِ ﻟﺎَ ﺗُﺤْﺼُﻮﻫَﺎ
O Allah ki, gökleri ve yeri yarattı, gökten de bir su indirdi ki, onunla sizin için rızık olarak meyvelerden bitirdi. Onun emriyle denizde seyretsinler diye gemileri sizin hizmetinize verdi. Nehirleri de yine sizin hizmetinize verdi. Birbiri ardınca dönüp duran güneşi ve ayı da sizin hizmetinize verdi. Geceyi ve gündüzü de sizin hizmetinize verdi. O, sözünüz ve halinizle istediğiniz herşeyden size verdi. Allah'ın nimetlerini saymaya kalksanız, saymakla bitiremezsiniz. (İbrahim Sûresi, 14:32-34)

(Sözler sh: 422)

ﻭَﺍَﺗَﻴﻜُﻢْ ﻣِﻦْ ﻛُﻞِّ ﻣَﺎ ﺳَﺎَﻟْﺘُﻤُﻮﻩُ ﻭَﺍِﻥْ ﺗَﻌُﺪُّﻭﺍ ﻧِﻌْﻤَﺖَ ﺍﻟﻠَّﻪِ ﻟﺎَ ﺗُﺤْﺼُﻮﻫَﺎ
O, sözünüz ve halinizle istediğiniz herşeyden size verdi. Allah'ın nimetlerini saymaya kalksanız, saymakla bitiremezsiniz. (İbrahim Sûresi, 14:32-34)

(Sözler sh: 423)

ﻓَﻠْﻴَﻨْﻈُﺮِ ﺍْﻟﺎِﻧْﺴَﺎﻥُ ﺍِﻟَﻰ ﻃَﻌَﺎﻣِﻪِ ٭ ﺍَﻧَّﺎ ﺻَﺒَﺒْﻨَﺎ ﺍﻟْﻤَٓﺎﺀَ ﺻَﺒًّﺎ ٭ ﺛُﻢَّ ﺷَﻘَﻘْﻨَﺎ ﺍْﻟﺎَﺭْﺽَ ﺷَﻘًّﺎ ٭ ﻓَﺎَﻧْﺒَﺘْﻨَﺎ ﻓِﻴﻬَﺎ ﺣَﺒًّﺎ ٭ ﻭَ ﻋِﻨَﺒًﺎ ﻭَ ﻗَﻀْﺒًﺎ ٭ ﻭَ ﺯَﻳْﺘُﻮﻧًﺎ ﻭَ ﻧَﺨْﻠﺎً ٭ ﻭَ ﺣَﺪَٓﺍﺋِﻖَ ﻏُﻠْﺒًﺎ ٭ ﻭَ ﻓَﺎﻛِﻬَﺔً ﻭَ ﺍَﺑًّﺎ ٭ ﻣَﺘَﺎﻋًﺎ ﻟَﻜُﻢْ ﻭَ ِﻟﺎَﻧْﻌَﺎﻣِﻜُﻢْ
İnsan, yediklerine bir baksın. Biz suyu bol bol indirdik. Toprağı yardıkça yardık. Ondan daneler, üzümler, sebzeler, zeytinlikler, hurmalıklar, bol ağaçlı bahçeler, çeşit çeşit meyveler ve otlar bitirdik - size ve hayvanlarınıza rızık olsun diye. (Abese Sûresi, 80:24-32)

ﻣَﺘَﺎﻋًﺎ ﻟَﻜُﻢْ
Sizin yararlanmanız için.

ﻣَﺘَﺎﻋًﺎ ﻟَﻜُﻢْ ﻭَ ِﻟﺎَﻧْﻌَﺎﻣِﻜُﻢْ
Sizin ve davarlarınızın yararlanması için. (Abese Sûresi, 80:32)

ﺍَﻟَﻢْ ﺗَﺮَ ﺍَﻥَّ ﺍﻟﻠَّﻪَ ﻳُﺰْﺟِﻰ ﺳَﺤَﺎﺑًﺎ ﺛُﻢَّ ﻳُﺆَﻟِّﻒُ ﺑَﻴْﻨَﻪُ ﺛُﻢَّ ﻳَﺠْﻌَﻠُﻪُ ﺭُﻛَﺎﻣًﺎ ﻓَﺘَﺮَﻯ ﺍﻟْﻮَﺩْﻕَ ﻳَﺨْﺮُﺝُ ﻣِﻦْ ﺧِﻠﺎَﻟِﻪِ ﻭَ ﻳُﻨَﺰِّﻝُ ﻣِﻦَ ﺍﻟﺴَّﻤَٓﺎﺀِ ﻣِﻦْ ﺟِﺒَﺎﻝٍ ﻓِﻴﻬَﺎ ﻣِﻦْ ﺑَﺮَﺩٍ ﻓَﻴُﺼِﻴﺐُ ﺑِﻪِ ﻣَﻦْ ﻳَﺸَٓﺎﺀُ ﻭَ ﻳَﺼْﺮِﻓُﻪُ ﻋَﻦْ ﻣَﻦْ ﻳَﺸَٓﺎﺀُ ﻳَﻜَﺎﺩُ ﺳَﻨَﺎ ﺑَﺮْﻗِﻪِ ﻳَﺬْﻫَﺐُ ﺑِﺎْﻟﺎَﺑْﺼَﺎﺭِ ٭ ﻳُﻘَﻠِّﺐُ ﺍﻟﻠَّﻪُ ﺍﻟَّﻴْﻞَ ﻭَ ﺍﻟﻨَّﻬَﺎﺭَ ﺍِﻥَّ ﻓِﻰ ﺫَﻟِﻚَ ﻟَﻌِﺒْﺮَﺓً ِﻟﺎُﻭﻟِﻰ ﺍْﻟﺎَﺑْﺼَﺎﺭِ ٭ ﻭَﺍﻟﻠَّﻪُ ﺧَﻠَﻖَ ﻛُﻞَّ ﺩَٓﺍﺑَّﺔٍ ﻣِﻦْ ﻣَٓﺎﺀٍ ﻓَﻤِﻨْﻬُﻢْ ﻣَﻦْ ﻳَﻤْﺸِﻰ ﻋَﻠَﻰ ﺑَﻄْﻨِﻪِ ﻭَ ﻣِﻨْﻬُﻢْ ﻣَﻦْ ﻳَﻤْﺸِﻰ ﻋَﻠَﻰ ﺭِﺟْﻠَﻴْﻦِ ﻭَ ﻣِﻨْﻬُﻢْ ﻣَﻦْ ﻳَﻤْﺸِﻰ ﻋَﻠَٓﻰ ﺍَﺭْﺑَﻊٍ ﻳَﺨْﻠُﻖُ ﺍﻟﻠَّﻪُ ﻣَﺎ ﻳَﺸَٓﺎﺀُ ﺍِﻥَّ ﺍﻟﻠَّﻪَ ﻋَﻠَﻰ ﻛُﻞِّ ﺷَﻲْﺀٍ ﻗَﺪِﻳﺮٌ

Görmedin mi ki Allah bulutları dilediği yere sevk eder, sonra onları birleştirir ve üst üste yığar. Sonra da onun arasından yağmur tanelerinin süzüldüğünü görürsün. Gökteki dağ gibi bulutlardan, Allah, dolu taneleri indirir ki, onu dilediğine isabet ettirir, dilediğinden de onu uzak tutar. Şimşeğin parıltısı ise neredeyse gözleri alıverir.

Allah geceyi ve gündüzü birbirine çevirir. Şüphesiz ki bunda gören gözler için bir ibret vardır. Allah, hareket eden her canlıyı bir çeşit sudan yaratmıştır. Onlardan kimi karnı üstünde sürünür, kimi iki ayak üstünde yürür, kimi dört ayak üstünde yürür. Allah dilediğini dilediği şekilde yaratır. Allah'ın kudreti muhakkak ki herşeye yeter. (Nûr Sûresi, 24:43-45)

(Sözler sh: 424)

ﺍَﻭَ ﻟَﻢْ ﻳَﺮَ ﺍْﻟﺎِﻧْﺴَﺎﻥُ ﺍَﻧَّﺎ ﺧَﻠَﻘْﻨَﺎﻩُ ﻣِﻦْ ﻧُﻄْﻔَﺔٍ ﻓَﺎِﺫَﺍ ﻫُﻮَ ﺧَﺼِﻴﻢٌ ﻣُﺒِﻴﻦٌ
Görmedi mi o insan? Biz onu bir damla sudan yarattık da, sonra o Bize ap açık bir düşman kesiliverdi. (Yâsin Sûresi, 36:77)

ﺍَﻟَّﺬِﻯ ﺟَﻌَﻞَ ﻟَﻜُﻢْ ﻣِﻦَ ﺍﻟﺸَّﺠَﺮِ ﺍْﻟﺎَﺧْﻀَﺮِ ﻧَﺎﺭًﺍ
Odur ki, yem yeşil ağaçtan size ateş çıkarır. (Yâsin Sûresi, 36:80)

(Sözler sh: 425)
 

Ahmet.1

Well-known member
ﻣَﻦْ ﻳُﺤْﻴِﻰ ﺍﻟْﻌِﻈَﺎﻡَ
Çürümüş kemikleri kim diriltir? (Yâsin Sûresi, 36:78)

ﻓَﺴُﺒْﺤَﺎﻥَ ﺍﻟَّﺬِﻯ ﺑِﻴَﺪِﻩِ ﻣَﻠَﻜُﻮﺕُ ﻛُﻞِّ ﺷَﻲْﺀٍ

Herşeyin hüküm ve tasarrufu elinde olan Zât, her türlü kusur ve noksandan münezzehtir. (Yâsin Sûresi, 36:83)

ﻭَ ﺍِﻟَﻴْﻪِ ﺗُﺮْﺟَﻌُﻮﻥَ
Siz de Ona döndürüleceksiniz. (Yâsin Sûresi, 36:83)

ﺍِﺫَﺍ ﺍﻟﺸَّﻤْﺲُ ﻛُﻮِّﺭَﺕْ
Güneş dürülüp toplandığında. (Tekvîr Sûresi, 81:1)

ﺍِﺫَﺍ ﺍﻟﺴَّﻤَٓﺎﺀُ ﺍﻧْﻔَﻄَﺮَﺕْ
Gök çatlayıp yarıldığında. (İnfitar Sûresi, 82:1)

ﺍِﺫَﺍ ﺍﻟﺴَّﻤَٓﺎﺀُ ﺍﻧْﺸَﻘَّﺖْ
Gök yarıldığında. (İnşikak Sûresi, 84:1)

(Sözler sh: 426)

ﺍِﺫَﺍ ﺍﻟﺼُّﺤُﻒُ ﻧُﺸِﺮَﺕْ
Defterler açılıp neşredildiğinde. (Tekvîr Sûresi, 81:10)

ﺍِﺫَﺍ ﺍﻟﺸَّﻤْﺲُ ﻛُﻮِّﺭَﺕْ
Güneş dürülüp toplandığında. (Tekvîr Sûresi, 81:1)

(Sözler sh: 427)

ﺍِﺫَﺍ ﺍﻟﺸَّﻤْﺲُ ﻛُﻮِّﺭَﺕْ
Güneş dürülüp toplandığında. (Tekvîr Sûresi, 81:1)

ﻗَﺪْ ﺳَﻤِﻊَ ﺍﻟﻠَّﻪُ ﻗَﻮْﻝَ ﺍﻟَّﺘِﻰ ﺗُﺠَﺎﺩِﻟُﻚَ ﻓِﻰ ﺯَﻭْﺟِﻬَﺎ ﻭَﺗَﺸْﺘَﻜِٓﻰ ﺍِﻟَﻰ ﺍﻟﻠَّﻪِ ﻭَﺍﻟﻠَّﻪُ ﻳَﺴْﻤَﻊُ ﺗَﺤَﺎﻭُﺭَﻛُﻤَﺎ ﺍِﻥَّ ﺍﻟﻠَّﻪَ ﺳَﻤِﻴﻊٌ ﺑَﺼِﻴﺮٌ
Kocası hakkında sana müracaat eden ve Allah'a şikâyette bulunan kadının sözünü Allah işitti. Zaten Allah sizin konuşmalarınızı işitiyordu. Muhakkak ki Allah herşeyi hakkıyla işitir, herşeyi hakkıyla görür. (Mücâdele Sûresi, 58:1)

ﺍِﻥَّ ﺍﻟﻠَّﻪَ ﺳَﻤِﻴﻊٌ ﺑَﺼِﻴﺮٌ
Muhakkak ki Allah herşeyi hakkıyla işitir, herşeyi hakkıyla görür. (Mücâdele Sûresi, 58:1)

ﺳُﺒْﺤَﺎﻥَ ﺍﻟَّﺬِٓﻯ ﺍَﺳْﺮَﻯ ﺑِﻌَﺒْﺪِﻩِ ﻟَﻴْﻠﺎً ﻣِﻦَ ﺍﻟْﻤَﺴْﺠِﺪِ ﺍﻟْﺤَﺮَﺍﻡِ ﺍِﻟَﻰ ﺍﻟْﻤَﺴْﺠِﺪِ ﺍْﻟﺎَﻗْﺼَﻰ ﺍﻟَّﺬِﻯ ﺑَﺎﺭَﻛْﻨَﺎ ﺣَﻮْﻟَﻪُ ﻟِﻨُﺮِﻳَﻪُ ﻣِﻦْ ﺍَﻳَﺎﺗِﻨَﺎ ﺍِﻧَّﻪُ ﻫُﻮَ ﺍﻟﺴَّﻤِﻴﻊُ ﺍﻟْﺒَﺼِﻴﺮُ
Âyetlerimizden bir kısmını ona göstermek için kulunu bir gece Mescid-i Haramdan alıp, çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksâya seyahat ettiren Allah, her türlü noksandan münezzehtir. Şüphesiz ki O herşeyi hakkıyla işiten, herşeyi hakkıyla görendir. (İsrâ Sûresi, 11:1)

ﺍِﻧَّﻪُ ﻫُﻮَ ﺍﻟﺴَّﻤِﻴﻊُ ﺍﻟْﺒَﺼِﻴﺮُ
Şüphesiz ki O herşeyi hakkıyla işiten, herşeyi hakkıyla görendir. (İsrâ Sûresi, 11:1)

ﺍِﻧَّﻪُ
Şüphesiz ki O..

(Sözler sh: 428)

ﺍَﻟْﺤَﻤْﺪُ ﻟِﻠَّﻪِ ﻓَﺎﻃِﺮِ ﺍﻟﺴَّﻤَﻮَﺍﺕِ ﻭَﺍْﻟﺎَﺭْﺽِ ﺟَﺎﻋِﻞِ ﺍﻟْﻤَﻠَٓﺌِﻜَﺔِ ﺭُﺳُﻠﺎً ﺍُ ﻭﻟِٓﻰ ﺍَﺟْﻨِﺤَﺔٍ ﻣَﺜْﻨَﻰ ﻭَﺛُﻠﺎَﺙَ ﻭَﺭُﺑَﺎﻉَ ﻳَﺰِﻳﺪُ ﻓِﻰ ﺍﻟْﺨَﻠْﻖِ ﻣَﺎ ﻳَﺸَٓﺎﺀُ ﺍِﻥَّ ﺍﻟﻠَّﻪَ ﻋَﻠَﻰ ﻛُﻞِّ ﺷَﻲْﺀٍ ﻗَﺪِﻳﺮٌ
Hamd o Allah'a mahsustur ki, gökleri ve yeri yoktan yaratmış, melekleri de ikişer, üçer, dörder kanatlı elçiler kılmıştır. O, yarattıkları için neyi dilerse onu arttırır. Muhakkak ki Allah herşeye hakkıyla kadirdir. (Fâtır Sûresi, 35:1)

ﻣَﺜْﻨَﻰ ﻭَﺛُﻠﺎَﺙَ ﻭَﺭُﺑَﺎﻉَ
İkişer, üçer, dörder. (Fâtır Sûresi, 35:1)

(Sözler sh: 429)

ﺍِﻥَّ ﺍﻟﻠَّﻪَ ﻋَﻠَﻰ ﻛُﻞِّ ﺷَﻲْﺀٍ ﻗَﺪِﻳﺮٌ
Muhakkak ki Allah herşeye kàdirdir. (Fâtır Sûresi, 35:1)

ﻗُﻞْ ﻟَﻮْ ﻛَﺎﻥَ ﻣَﻌَﻪُٓ ﺍَﻟِﻬَﺔٌ ﻛَﻤَﺎ ﻳَﻘُﻮﻟُﻮﻥَ ﺍِﺫًﺍ ﻟﺎَﺑْﺘَﻐَﻮْﺍ ﺍِﻟَﻰ ﺫِﻯ ﺍﻟْﻌَﺮْﺵِ ﺳَﺒِﻴﻠﺎً ٭ ﺳُﺒْﺤَﺎﻧَﻪُ ﻭَﺗَﻌَﺎﻟَﻰ ﻋَﻤَّﺎ ﻳَﻘُﻮﻟُﻮﻥَ ﻋُﻠُﻮًّﺍ ﻛَﺒِﻴﺮًﺍ ٭ ﺗُﺴَﺒِّﺢُ ﻟَﻪُ ﺍﻟﺴَّﻤَﻮَﺍﺕُ ﺍﻟﺴَّﺒْﻊُ ﻭَﺍْﻟﺎَﺭْﺽُ ﻭَﻣَﻦْ ﻓِﻴﻬِﻦَّ ﻭَ ﺍِﻥْ ﻣِﻦْ ﺷَﻲْﺀٍ ﺍِﻟﺎَّ ﻳُﺴَﺒِّﺢُ ﺑِﺤَﻤْﺪِﻩِ ﻭَ ﻟَﻜِﻦْ ﻟﺎَ ﺗَﻔْﻘَﻬُﻮﻥَ ﺗَﺴْﺒِﻴﺤَﻬُﻢْ ﺍِﻧَّﻪُ ﻛَﺎﻥَ ﺣَﻠِﻴﻤًﺎ ﻏَﻔُﻮﺭًﺍ
De ki: Eğer onların dedikleri gibi, Allah ile beraber başka ilâhlar da bulunsaydı, Arşın sahibi olan Allah'a üstün gelmek için elbette bir yol ararlardı. Allah, onların söyledikleri şeylerden pek münezzehtir ve pek büyük bir yücelikle yücedir. Yedi gökle yer ve onların içindekiler Onu tesbih eder. Hiçbir şey yoktur ki Onu övüp Onu tesbih etmesin; lâkin siz onların tesbihini anlamazsınız. Şüphesiz ki O halîmdir, ceza vermekte acele etmez; gafûrdur, günahları çokça bağışlar. (İsrâ Sûresi, 11:42-44)

(Sözler sh: 430)

ﺍِﻧَّﻪُ ﻛَﺎﻥَ ﺣَﻠِﻴﻤًﺎ ﻏَﻔُﻮﺭًﺍ
Şüphesiz ki O halîmdir, ceza vermekte acele etmez; gafûrdur, günahları çokça bağışlar. (İsrâ Sûresi, 17:44)

ﻣَﺎ ﻫَﺬَﺍ ﻛَﻠﺎَﻡُ ﺍﻟْﺒَﺸَﺮِ
Bu hiçbir beşerin sözü olamaz.

ﺍِﻥْ ﻫُﻮَ ﺍِﻟﺎَّ ﻭَﺣْﻰٌ ﻳُﻮﺣَﻰ
O ancak kendisine vahyolunanı söyler. (Necm Sûresi, 53:4)

ﻳَﺎ ﺍَﺭْﺽُ ﺍﺑْﻠَﻌِٓﻰ ﻣَٓﺎﺀَﻙِ ﻭَﻳَﺎ ﺳَﻤَٓﺎﺀُ ﺍَﻗْﻠِﻌِﻰ
Yâ arz! Vazifen bitti; suyunu yut. Yâ semâ! Hâcet kalmadı; yağmuru kes. (Hûd Sûresi, 11:44)

ﻓَﻘَﺎﻝَ ﻟَﻬَﺎ ﻭَ ﻟِﻠْﺎَﺭْﺽِ ﺍﺋْﺘِﻴَﺎ ﻃَﻮْﻋًﺎ ﺍَﻭْ ﻛَﺮْﻫًﺎ ﻗَﺎﻟَﺘَٓﺎ ﺍَﺗَﻴْﻨَﺎ ﻃَٓﺎﺋِﻌِﻴﻦَ
Yâ arz, yâ semâ! İster istemez geliniz, hikmet ve kudretime râm olunuz. Ademden çıkıp, vücutta meşhergâh-ı san'atıma geliniz' dedi. Onlar da: "Biz kemâl-i itaatle geliyoruz. Bize gösterdiğin her vazifeyi Senin kuvvetinle göreceğiz." (Fussilet Sûresi, 41:11)

(Sözler sh: 431)

ﺍُﺳْﻜُﻨِﻰ ﻳَٓﺎ ﺍَﺭْﺽُ ﻭَﺍﻧْﺸَﻘِّﻰ ﻳَﺎ ﺳَﻤَٓﺎﺀُ ﻭَﻗُﻮﻣِﻰ ﺍَﻳَّﺘُﻬَﺎ ﺍﻟْﻘِﻴَﺎﻣَﺔُ
Ey yer, sâkin ol; ey gök, yarıl; ey kıyamet, kop!

ﺍِﻧَّﻤَٓﺎ ﺍَﻣْﺮُﻩُٓ ﺍِﺫَٓﺍ ﺍَﺭَﺍﺩَ ﺷَﻴْﺌًﺎ ﺍَﻥْ ﻳَﻘُﻮﻝَ ﻟَﻪُ ﻛُﻦْ ﻓَﻴَﻜُﻮﻥُ
Birşeyin olmasını murad ettiği zaman, Onun işi sadece 'Ol' demektir; o da oluverir. (Yâsin Sûresi, 36:82)

ﻭَﺍِﺫْ ﻗُﻠْﻨَﺎ ﻟِﻠْﻤَﻠَٓﺌِﻜَﺔِ ﺍﺳْﺠُﺪُﻭﺍ ِﻟﺎَﺩَﻡَ
Meleklere, 'Âdem'e secde edin' dediğimizde... (Bakara Sûresi, 2:34)

ﺍَﻓَﻠَﻢْ ﻳَﻨْﻈُﺮُٓﻭﺍ ﺍِﻟَﻰ ﺍﻟﺴَّﻤَٓﺎﺀِ ﻓَﻮْﻗَﻬُﻢْ ﻛَﻴْﻒَ ﺑَﻨَﻴْﻨَﺎﻫَﺎ ﻭَ ﺯَﻳَّﻨَّﺎﻫَﺎ ﻭَﻣَﺎ ﻟَﻬَﺎ ﻣِﻦْ ﻓُﺮُﻭﺝٍ ٭ ﻭَﺍْﻟﺎَﺭْﺽَ ﻣَﺪَﺩْﻧَﺎﻫَﺎ ﻭَ ﺍَﻟْﻘَﻴْﻨَﺎ ﻓِﻴﻬَﺎ ﺭَﻭَﺍﺳِﻰَ ﻭَ ﺍَﻧْﺒَﺘْﻨَﺎ ﻓِﻴﻬَﺎ ﻣِﻦْ ﻛُﻞِّ ﺯَﻭْﺝٍ ﺑَﻬِﻴﺞٍ ٭ ﺗَﺒْﺼِﺮَﺓً ﻭَ ﺫِﻛْﺮَﻯ ﻟِﻜُﻞِّ ﻋَﺒْﺪٍ ﻣُﻨِﻴﺐٍ ٭ ﻭَ ﻧَﺰَّﻟْﻨَﺎ ﻣِﻦَ ﺍﻟﺴَّﻤَٓﺎﺀِ ﻣَٓﺎﺀً ﻣُﺒَﺎﺭَﻛًﺎ ﻓَﺎَﻧْﺒَﺘْﻨَﺎ ﺑِﻪِ ﺟَﻨَّﺎﺕٍ ﻭَ ﺣَﺐَّ ﺍﻟْﺤَﺼِﻴﺪِ ٭ ﻭَﺍﻟﻨَّﺨْﻞَ ﺑَﺎﺳِﻘَﺎﺕٍ ﻟَﻬَﺎ ﻃَﻠْﻊٌ ﻧَﻀِﻴﺪٌ ٭ ﺭِﺯْﻗًﺎ ﻟِﻠْﻌِﺒَﺎﺩِ ﻭَ ﺍَﺣْﻴَﻴْﻨَﺎ ﺑِﻪِ ﺑَﻠْﺪَﺓً ﻣَﻴْﺘًﺎ ﻛَﺬَﻟِﻚَ ﺍﻟْﺨُﺮُﻭﺝُ

1- Üstlerindeki göğe bakmazlar mı, onu nasıl binâ edip süsledik ki, hiçbir gediği yoktur.
2- Yeryüzüne döşedik, onda sabit dağlar yarattık, onda her güzel çiftten bitkiler yeşerttik.
3- Hakka yönelen herbir kul için bunlar görüp ibret alınacak delillerdir.
4- Gökten de bereketli bir su indirdik ve kullar için rızık olsun diye onunla bağları, daneli ekinleri, salkımları üst üste binmiş yüksek hurma ağaçlarını bitirdik.
5- O suyla ölü bir beldeye can verdik. İşte kabrinizden çıkışınız da böyle olacaktır. (Kâf Sûresi, 50:6-11)

ﻛَﺬَﻟِﻚَ ﺍﻟْﺨُﺮُﻭﺝُ
İşte kabrinizden çıkışınız da böyle olacaktır. (Kâf Sûresi, 50:11)

(Sözler sh: 432)
 

Ahmet.1

Well-known member
ﺍَﻓَﻠَﻢْ ﻳَﻨْﻈُﺮُﻭﺍ
Üstlerindeki göğe bakmazlar mı? (Kâf Sûresi, 50:6)

ﻛَﺬَﻟِﻚَ ﺍﻟْﺨُﺮُﻭﺝُ
İşte kabrinizden çıkışınız da böyle olacaktır. (Kâf Sûresi, 50:11)

(Sözler sh: 433)

ﺍَﻳْﻦَ ﺍﻟﺜَّﺮَﺍ ﻣِﻦَ ﺍﻟﺜُّﺮَﻳَّﺎ
Yer nerede, Süreyyâ yıldızı nerede?

(Sözler sh: 434)

ﺳَﺒَّﺢَ ﻟِﻠَّﻪِ ﻣَﺎ ﻓِﻰ ﺍﻟﺴَّﻤَﻮَﺍﺕِ ﻭَﺍْﻟﺎَﺭْﺽِ ﻭَﻫُﻮَ ﺍﻟْﻌَﺰِﻳﺰُ ﺍﻟْﺤَﻜِﻴﻢُ
Göklerde ve yerde ne varsa Allah'ı tesbih eder. Onun kudreti herşeye galiptir ve hikmeti herşeyi kuşatır. (Hadid Sûresi, 51:1)

ﻳُﺴَﺒِّﺢُ ﻟِﻠَّﻪِ ﻣَﺎ ﻓِﻰ ﺍﻟﺴَّﻤَﻮَﺍﺕِ ﻭَﻣَﺎ ﻓِﻰ ﺍْﻟﺎَﺭْﺽِ ﺍﻟْﻤَﻠِﻚِ ﺍﻟْﻘُﺪُّﻭﺱِ ﺍﻟْﻌَﺰِﻳﺰِ ﺍﻟْﺤَﻜِﻴﻢِ
Göklerde ne var, yerde ne varsa, hepsi o Allah'ı tesbih eder ki, herşeyin hakikî sahibidir, her türlü noksandan münezzehtir, kudreti herşeye galiptir ve hikmeti herşeyi kuşatır. (Cum'a Sûresi, 62:1)

ﺳَﺒَّﺢَ ﻳُﺴَﺒِّﺢُ
Tesbih etti, tesbih eder.

ﺗُﺴَﺒِّﺢُ ﻟَﻪُ ﺍﻟﺴَّﻤَﻮَﺍﺕُ ﺍﻟﺴَّﺒْﻊُ ﻭَﺍْﻟﺎَﺭْﺽُ
Yedi gök ve yer Onu tesbih eder. (İsrâ Sûresi, 11:44)

(Sözler sh: 435)

ﻭَ ﻟِﻠَّﻪِ ﺍﻟْﻤَﺜَﻞُ ﺍْﻟﺎَﻋْﻠَﻰ
En yüce misaller Allah içindir. (Nahl Sûresi, 16:60)

ﻳَﺤُﻮﻝُ ﺑَﻴْﻦَ ﺍﻟْﻤَﺮْﺀِ ﻭَﻗَﻠْﺒِﻪِ
O, kişiyle kalbinin arasına girer. (Enfâl Sûresi, 8:24)

ﻓَﺎﻟِﻖُ ﺍﻟْﺤَﺐِّ ﻭَﺍﻟﻨَّﻮَﻯ
Daneleri ve çekirdekleri çatlatan Odur. (En'âm Sûresi, 6:95)

ﻭَﺍﻟﺴَّﻤَﻮَﺍﺕُ ﻣَﻄْﻮِﻳَّﺎﺕٌ ﺑِﻴَﻤِﻴﻨِﻪِ
Gökler Onun kudret eliyle dürülmüştür. (Zümer Sûresi, 39:67)

ﺧَﻠَﻖَ ﺍﻟﺴَّﻤَﻮَﺍﺕِ ﻭَﺍْﻟﺎَﺭْﺽَ ﻓِﻰ ﺳِﺘَّﺔِ ﺍَﻳَّﺎﻡٍ
Gökleri ve yeri altı günde yarattı. (Hûd Sûresi, 11:7)

(Sözler sh: 437)

ﺍَﻟْﻘَﺎﺭِﻋَﺔُ ﻣَﺎ ﺍﻟْﻘَﺎﺭِﻋَﺔُ
Çarpacak olan felâket. Nedir o çarpacak olan felâket? (Kària Sûresi, 101:1-2)

ﺍِﺫَﺍ ﻭَﻗَﻌَﺖِ ﺍﻟْﻮَﺍﻗِﻌَﺔُ
Kıyamet koptuğu zaman. (Vâkıa Sûresi, 56:1)

ﻭَ ﺍﻟﻄّﻮُﺭِ ﻭَ ﻛِﺘَﺎﺏٍ ﻣَﺴْﻄﻮُﺭٍ
Yemin olsun Tûr'a ve satır satır yazılı kitaba. (Tûr Sûresi, 52:1-2)

(Sözler sh: 438)

ﺍَﻭَﻟَﻢْ ﻳَﻨْﻈُﺮُﻭﺍ ﻓِﻰ ﻣَﻠَﻜﻮُﺕِ ﺍﻟﺴَّﻤَﻮَﺍﺕِ ﻭَ ﺍْﻟﺎَﺭْﺽِ
Onlar göklerin ve yerin ifade ettiği mânâlara bakmazlar mı? (A'râf Sûresi, 7:185)

ﺍَﻓَﻠَﻢْ ﻳَﻨْﻈُﺮُٓﻭﺍ ﺍِﻟَﻰ ﺍﻟﺴَّﻤَٓﺎﺀِ ﻓَﻮْﻗَﻬُﻢْ ﻛَﻴْﻒَ ﺑَﻨَﻴْﻨَﺎﻫَﺎ
Üstlerindeki göğe bakmazlar mı, onu nasıl bina etmişiz? (Kâf Sûresi, 50:6)

ﺍَﻭَﻟَﻢْ ﻳَﺮَ ﺍﻟَّﺬِﻳﻦَ ﻛَﻔَﺮُٓﻭﺍ ﺍَﻥَّ ﺍﻟﺴَّﻤَﻮَﺍﺕِ ﻭَﺍْﻟﺎَﺭْﺽَ ﻛَﺎﻧَﺘَﺎ ﺭَﺗْﻘًﺎ
İnkâr edenler görmedi mi ki, gökler ve yer bitişik idi? (Enbiyâ Sûresi, 21:30)

ﺍَﻟﻠَّﻪُ ﻧُﻮﺭُ ﺍﻟﺴَّﻤَﻮَﺍﺕِ ﻭَﺍْﻟﺎَﺭْﺽِ
Allah göklerin ve yerin nurudur. (Nûr Sûresi, 24:35)

ﻭَﻣَﺎ ﺍﻟْﺤَﻴَﻮﺓُ ﺍﻟﺪُّﻧْﻴَٓﺎ ﺍِﻟﺎَّ ﻟَﻌِﺐٌ ﻭَ ﻟَﻬْﻮٌ
Dünya hayatı ancak bir oyun ve bir oyalanmadan ibarettir. (En'âm Sûresi, 6:32)

ﺍِﺫَﺍ ﺍﻟﺸَّﻤْﺲُ ﻛُﻮِّﺭَﺕْ
Güneş dürülüp toplandığında. (Tekvîr Sûresi, 81:1)

ﺍِﺫَﺍ ﺍﻟﺴَّﻤَٓﺎﺀُ ﺍﻧْﻔَﻄَﺮَﺕْ
Gök yarıldığı zaman. (İnfitar Sûresi, 82:1)

ﺍِﺫَﺍ ﺍﻟﺴَّﻤَٓﺎﺀُ ﺍﻧْﺸَﻘَّﺖْ
Gök yarıldığında. (İnşikak Sûresi, 84:1)

ﻭَﻧُﻔِﺦَ ﻓِﻰ ﺍﻟﺼُّﻮﺭِ ﻓَﺼَﻌِﻖَ ﻣَﻦْ ﻓِﻰ ﺍﻟﺴَّﻤَﻮَﺍﺕِ ﻭَﻣَﻦْ ﻓِﻰ ﺍْﻟﺎَﺭْﺽِ ﺍِﻟﺎَّ ﻣَﻦْ ﺷَٓﺎﺀَ ﺍﻟﻠَّﻪُ
Sûra üfürülür. Ve Allah'ın dilediklerinden başka göklerde kim var, yerde kim varsa düşüp ölür. (Zümer Sûresi, 39:68)

ﻳَﻌْﻠَﻢُ ﻣَﺎ ﻳَﻠِﺞُ ﻓِﻰ ﺍْﻟﺎَﺭْﺽِ ﻭَﻣَﺎ ﻳَﺨْﺮُﺝُ ﻣِﻨْﻬَﺎ ﻭَﻣَﺎ ﻳَﻨْﺰِﻝُ ﻣِﻦَ ﺍﻟﺴَّﻤَٓﺎﺀِ ﻭَﻣَﺎ ﻳَﻌْﺮُﺝُ ﻓِﻴﻬَﺎ ﻭَﻫُﻮَ ﻣَﻌَﻜُﻢْ ﺍَﻳْﻦَ ﻣَﺎ ﻛُﻨْﺘُﻢْ ﻭَﺍﻟﻠَّﻪُ ﺑِﻤَﺎ ﺗَﻌْﻤَﻠُﻮﻥَ ﺑَﺼِﻴﺮٌ
O, yere gireni ve yerden çıkanı, gökten ineni ve göğe yükseleni bilir. Nerede olsanız O sizinledir. Allah yaptıklarınızı hakkıyla görür. (Hadid Sûresi, 51:4)

ﻭَﻗُﻞِ ﺍﻟْﺤَﻤْﺪُ ﻟِﻠَّﻪِ ﺳَﻴُﺮِﻳﻜُﻢْ ﺍَﻳَﺎﺗِﻪِ ﻓَﺘَﻌْﺮِﻓُﻮﻧَﻬَﺎ ﻭَﻣَﺎ ﺭَﺑُّﻚَ ﺑِﻐَﺎﻓِﻞٍ ﻋَﻤَّﺎ ﺗَﻌْﻤَﻠُﻮﻥَ
De ki: Hamd Allah'a mahsustur; O size delillerini gösterecek, siz de onları tanıyacaksınız. Senin Rabbin, işlediklerinizden habersiz değildir. (Neml Sûresi, 21:93)

(Sözler sh: 440)

ﻭَﺍْﻟﺎَﺭْﺽُ ﺟَﻤِﻴﻌًﺎ ﻗَﺒْﻀَﺘُﻪُ ﻳَﻮْﻡَ ﺍﻟْﻘِﻴَﺎﻣَﺔِ ﻭَﺍﻟﺴَّﻤَﻮَﺍﺕُ ﻣَﻄْﻮِﻳَّﺎﺕٌ ﺑِﻴَﻤِﻴﻨِﻪِ
Kıyamet gününde yeryüzü bütünüyle Onun kabza-i tasarrufundadır. Gökler de Onun yed-i kudretinde dürülmüştür. (Zümer Sûresi, 39:67)

ﻳَﻮْﻡَ ﻧَﻄْﻮِﻯ ﺍﻟﺴَّﻤَٓﺎﺀَ ﻛَﻄَﻰِّ ﺍﻟﺴِّﺠِﻞِّ ﻟِﻠْﻜُﺘُﺐِ
O gün semâyı, kitap sahifelerini dürer gibi düreriz. (Enbiyâ Sûresi, 21:104)

ﺍِﻥَّ ﺍﻟﻠَّﻪَ ﻟﺎَ ﻳَﺨْﻔَﻰ ﻋَﻠَﻴْﻪِ ﺷَﻲْﺀٌ ﻓِﻰ ﺍْﻟﺎَﺭْﺽِ ﻭَﻟﺎَ ﻓِﻰ ﺍﻟﺴَّﻤَٓﺎﺀِ ٭ ﻫُﻮَ ﺍﻟَّﺬِﻯ ﻳُﺼَﻮِّﺭُﻛُﻢْ ﻓِﻰ ﺍْﻟﺎَﺭْﺣَﺎﻡِ ﻛَﻴْﻒَ ﻳَﺸَٓﺎﺀُ
Ne yerde ve ne de gökte hiçbir şey Allah'tan gizli kalmaz. Annelerinizin rahimlerinde size dilediği gibi bir suret veren de Odur.
(Âl-i İmrân Sûresi, 3:5-6)
 

Ahmet.1

Well-known member
ﻣَﺎ ﻣِﻦْ ﺩَٓﺍﺑَّﺔٍ ﺍِﻟﺎَّ ﻫُﻮَ ﺍَﺧِﺬٌ ﺑِﻨَﺎﺻِﻴَﺘِﻬَﺎ
Hiçbir canlı yoktur ki, Allah onu alnından tutup kudretine boyun eğdirmiş olmasın. (Hûd Sûresi, 11:56)

ﻭَﻛَﺎَﻳِّﻦْ ﻣِﻦْ ﺩَٓﺍﺑَّﺔٍ ﻟﺎَ ﺗَﺤْﻤِﻞُ ﺭِﺯْﻗَﻬَﺎ ﺍَﻟﻠَّﻪُ ﻳَﺮْﺯُﻗُﻬَﺎ ﻭَﺍِﻳَّﺎﻛُﻢْ
Yeryüzünde yürüyen ve kendi rızkını yüklenemeyen nice canlının ve sizin rızkınızı Allah verir. (Ankebût Sûresi, 29:60)

ﺧَﻠَﻖَ ﺍﻟﺴَّﻤَﻮَﺍﺕِ ﻭَﺍْﻟﺎَﺭْﺽَ ﻭَﺟَﻌَﻞَ ﺍﻟﻈُّﻠُﻤَﺎﺕِ ﻭَﺍﻟﻨُّﻮﺭَ
Gökleri ve yeri yarattı, karanlıkları ve aydınlığı var etti. (En'âm Sûresi, 6:1)

ﺧَﻠَﻘَﻜُﻢْ ﻭَﻣَﺎ ﺗَﻌْﻤَﻠُﻮﻥَ
Sizi de, yaptıklarınızı da yarattı. (Sâffât Sûresi, 31:96)

ﻳُﺤْﻴِﻰ ﺍْﻟﺎَﺭْﺽَ ﺑَﻌْﺪَ ﻣَﻮْﺗِﻬَﺎ
Yeryüzünü ölümünün ardından diriltir. (Rum Sûresi, 30:50)

ﻭَ ﺍَﻭْﺣَﻰ ﺭَﺑُّﻚَ ﺍِﻟَﻰ ﺍﻟﻨَّﺤْﻞِ
Rabbin balarısına ilham etti. (Nahl Sûresi, 16:68)

ﻭَ ﺍﻟﺸَّﻤْﺲَ ﻭَﺍﻟْﻘَﻤَﺮَ ﻭَﺍﻟﻨُّﺠُﻮﻡَ ﻣُﺴَﺨَّﺮَﺍﺕٍ ﺑِﺎَﻣْﺮِﻩِ
Güneşi, ayı ve yıldızları da emrine boyun eğmiş olarak yarattı. (A'râf Sûresi, 1:54)

(Sözler sh: 441)

ﺍَﻭَ ﻟَﻢْ ﻳَﺮَﻭْﺍ ﺍِﻟَﻰ ﺍﻟﻄَّﻴْﺮِ ﻓَﻮْﻗَﻬُﻢْ ﺻَٓﺎﻓَّﺎﺕٍ ﻭَﻳَﻘْﺒِﻀْﻦَ ﻣَﺎ ُﻳﻤْﺴِﻜُﻬُﻦَّ ﺍِﻟﺎَّ ﺍﻟﺮَّﺣْﻤَﻦُ ﺍِﻧَّﻪُ ﺑِﻜُﻞِّ ﺷَﻲْﺀٍ ﺑَﺼِﻴﺮٌ
Üzerlerinde dizi dizi kanat çırpıp duran kuşları da mı görmüyorlar? Onları havada tutan Rahmân'dan başkası değildir. O herşeyi hakkıyla görür. (Mülk Sûresi, 61:19)

ﻭَﺳِﻊَ ﻛُﺮْﺳِﻴُّﻪُ ﺍﻟﺴَّﻤَﻮَﺍﺕِ ﻭَﺍْﻟﺎَﺭْﺽَ ﻭَﻟﺎَ ﻳَﺆُﺩُﻩُ ﺣِﻔْﻈُﻬُﻤَﺎ
Onun hâkimiyet ve saltanatı gökleri ve yeri kuşatmıştır. Gökleri ve yeri tasarrufu altında tutmak Onun kudretine ağır gelmez. (Bakara Sûresi, 2:255)

ﻭَﻫُﻮَ ﻣَﻌَﻜُﻢْ ﺍَﻳْﻦَ ﻣَﺎ ﻛُﻨْﺘُﻢْ
Nerede olsanız O sizinledir. (Hadid Sûresi, 51:4)

ﻫُﻮَ ﺍْﻟﺎَﻭَّﻝُ ﻭَﺍْﻟﺎَﺧِﺮُ ﻭَﺍﻟﻈَّﺎﻫِﺮُ ﻭَﺍﻟْﺒَﺎﻃِﻦُ ﻭَﻫُﻮَ ﺑِﻜُﻞِّ ﺷَﻲْﺀٍ ﻋَﻠِﻴﻢٌ
O Evveldir, Âhirdir, Zâhirdir, Bâtındır. O herşeyi hakkıyla bilendir. (Hadid Sûresi, 51:3)

ﻭَﻟَﻘَﺪْ ﺧَﻠَﻘْﻨَﺎ ﺍْﻟﺎِﻧْﺴَﺎﻥَ ﻭَﻧَﻌْﻠَﻢُ ﻣَﺎ ﺗُﻮَﺳْﻮِﺱُ ﺑِﻪِ ﻧَﻔْﺴُﻪُ ﻭَ ﻧَﺤْﻦُ ﺍَﻗْﺮَﺏُ ﺍِﻟَﻴْﻪِ ﻣِﻦْ ﺣَﺒْﻞِ ﺍﻟْﻮَﺭِﻳﺪِ
And olsun ki insanı Biz yarattık; nefsinin ona ne vesvese verdiğini de biliriz. Çünkü Biz ona şahdamarından daha yakınız. (Kâf Sûresi, 50:16)

ﺗَﻌْﺮُﺝُ ﺍﻟْﻤَﻠَٓﺌِﻜَﺔُ ﻭَﺍﻟﺮُّﻭﺡُ ﺍِﻟَﻴْﻪِ ﻓِﻰ ﻳَﻮْﻡٍ ﻛَﺎﻥَ ﻣِﻘْﺪَﺍﺭُﻩُ ﺧَﻤْﺴِﻴﻦَ ﺍَﻟْﻒَ ﺳَﻨَﺔٍ
Melekler ve Cebrâil, elli bin sene uzunluğunda olan bir günde, Allah'ın emrini almak üzere Arşa yükselirler. (Meâric Sûresi, 10:4)

ﺍِﻥَّ ﺍﻟﻠَّﻪَ ﻳَﺎْﻣُﺮُ ﺑِﺎﻟْﻌَﺪْﻝِ ﻭَﺍْﻟﺎِﺣْﺴَﺎﻥِ ﻭَﺍِﻳﺘَٓﺎﺉِ ﺫِﻯ ﺍﻟْﻘُﺮْﺑَﻰ ﻭَﻳَﻨْﻬَﻰ ﻋَﻦِ ﺍﻟْﻔَﺤْﺸَٓﺎﺀِ ﻭَﺍﻟْﻤُﻨْﻜَﺮِ ﻭَﺍﻟْﺒَﻐْﻰِ
Allah adaleti, iyilik yapmayı ve iyi kullukta bulunmayı, akrabaya ikram etmeyi emreder; fuhşiyâtı, kötülüğü ve azgınlığı yasaklar. (Nahl Sûresi, 16:90)

(Sözler sh: 443)

ﻗُﻞْ ﻟَﺌِﻦِ ﺍﺟْﺘَﻤَﻌَﺖِ ﺍْﻟﺎِﻧْﺲُ ﻭَﺍﻟْﺠِﻦُّ ﻋَﻠَٓﻰ ﺍَﻥْ ﻳَﺎْﺗُﻮﺍ ﺑِﻤِﺜْﻞِ ﻫَﺬَﺍ ﺍْﻟﻘُﺮْﺍَﻥِ ﻟﺎَ ﻳَﺎْﺗُﻮﻥَ ﺑِﻤِﺜْﻠِﻪِ ﻭَﻟَﻮْ ﻛَﺎﻥَ ﺑَﻌْﻀُﻬُﻢْ ﻟِﺒَﻌْﺾٍ ﻇَﻬِﻴﺮًﺍ
De ki: And olsun, eğer bu Kur'ân'ın benzerini getirmek için insanlar ve cinler bir araya toplanıp da hepsi birbirine yardımcı olsalar, yine de onun benzerini getiremezler. (İsrâ Sûresi, 11:88)

ﺳُﺒْﺤَﺎﻧَﻚَ ﻟﺎَ ﻋِﻠْﻢَ ﻟَﻨَٓﺎ ﺍِﻟﺎَّ ﻣَﺎ ﻋَﻠَّﻤْﺘَﻨَٓﺎ ﺍِﻧَّﻚَ ﺍَﻧْﺖَ ﺍﻟْﻌَﻠِﻴﻢُ ﺍﻟْﺤَﻜِﻴﻢُ
Seni her türlü noksandan tenzih ederiz. Senin bize öğrettiğinden başka bilgimiz yoktur. Muhakkak ki ilmi ve hikmeti herşeyi kuşatan Sensin. (Bakara Sûresi, 2:32)
(Sözler sh: 444)

ﺭَﺑَّﻨَﺎ ﻟﺎَ ﺗُﺆَﺍﺧِﺬْﻧَٓﺎ ﺍِﻥْ ﻧَﺴِﻴﻨَٓﺎ ﺍَﻭْ ﺍَﺧْﻄَﺎْﻧَﺎ
Ey Rabbimiz, unutur veya hataya düşer de bir kusur işlersek bizi onunla hesaba çekme. (Bakara Sûresi, 2:286)

ﺭَﺏِّ ﺍﺷْﺮَﺡْ ﻟِﻰ ﺻَﺪْﺭِﻯ ٭ ﻭَﻳَﺴِّﺮْﻟِٓﻰ ﺍَﻣْﺮِﻯ ٭ ﻭَﺍﺣْﻠُﻞْ ﻋُﻘْﺪَﺓً ﻣِﻦْ ﻟِﺴَﺎﻧِﻰ ٭ ﻳَﻔْﻘَﻬُﻮﺍ ﻗَﻮْﻟِﻰ
Ey Rabbim, gönlüme genişlik ver. İşimi kolaylaştır. Dilimdeki tutukluğu çöz tâ ki sözümü iyice anlasınlar. (Tâhâ Sûresi, 20:25-28)

ﺍَﻟﻠَّﻬُﻢَّ ﺻَﻞِّ ﻭَ ﺳَﻠِّﻢْ ﺍَﻓْﻀَﻞَ ﻭَ ﺍَﺟْﻤَﻞَ ﻭَ ﺍَﻧْﺒَﻞَ ﻭَ ﺍَﻇْﻬَﺮَ ﻭَ ﺍَﻃْﻬَﺮَ ﻭَ ﺍَﺣْﺴَﻦَ ﻭَﺍَﺑَﺮَّ ﻭَ ﺍَﻛْﺮَﻡَ ﻭَ ﺍَﻋَﺰَّ ﻭَ ﺍَﻋْﻈَﻢَ ﻭَ ﺍَﺷْﺮَﻑَ ﻭَ ﺍَﻋْﻠَﻰ ﻭَ ﺍَﺯْﻛَﻰ ﻭَ ﺍَﺑْﺮَﻙَ ﻭَ ﺍَﻟْﻄَﻒَ ﺻَﻠَﻮَﺍﺗِﻚَ ﻭَ ﺍَﻭْﻓَﻰ ﻭَ ﺍَﻛْﺜَﺮَ ﻭَ ﺍَﺯْﻳَﺪَ ﻭَ ﺍَﺭْﻗَﻰ ﻭَ ﺍَﺭْﻓَﻊَ ﻭَ ﺍَﺩْﻭَﻡَ ﺳَﻠﺎَﻣِﻚَ ﺻَﻠﺎَﺓً ﻭَ ﺳَﻠﺎَﻣًﺎ ﻭَ ﺭَﺣْﻤَﺔً ﻭَ ﺭِﺿْﻮَﺍﻧًﺎ ﻭَ ﻋَﻔْﻮًﺍ ﻭَ ﻏُﻔْﺮَﺍﻧًﺎ ﺗَﻤْﺘَﺪُّ ﻭَ ﺗَﺰِﻳﺪُ ﺑِﻮَﺍﺑِﻞِ ﺳَﺤَٓﺎﺋِﺐِ ﻣَﻮَﺍﻫِﺐِ ﺟُﻮﺩِﻙَ ﻭَ ﻛَﺮَﻣِﻚَ ﻭَ ﺗَﻨْﻤُﻮﺍ ﻭَ ﺗَﺰْﻛُﻮﺍ ﺑِﻨَﻔَٓﺎﺋِﺲِ ﺷَﺮَٓﺍﺋِﻒِ ﻟَﻄَٓﺎﺋِﻒِ ﺟُﻮﺩِﻙَ ﻭَ ﻣِﻨَﻨِﻚَ ﺍَﺯَﻟِﻴَّﺔً ﺑِﺎَﺯَﻟِﻴَّﺘِﻚَ ﻟﺎَ ﺗَﺰُﻭﻝُ ﺍَﺑَﺪِﻳَّﺔً ﺑِﺎَﺑَﺪِﻳَّﺘِﻚَ ﻟﺎَ ﺗَﺤُﻮﻝُ ﻋَﻠَﻰ ﻋَﺒْﺪِﻙَ ﻭَ ﺣَﺒِﻴﺒِﻚَ ﻭَ ﺭَﺳُﻮﻟِﻚَ ﻣُﺤَﻤَّﺪٍ ﺧَﻴْﺮِ ﺧَﻠْﻘِﻚَ ﺍﻟﻨُّﻮﺭِ ﺍﻟْﺒَﺎﻫِﺮِ ﺍﻟﻠﺎَّﻣِﻊِ ﻭَ ﺍﻟْﺒُﺮْﻫَﺎﻥِ ﺍﻟﻈَّﺎﻫِﺮِ ﺍﻟْﻘَﺎﻃِﻊِ ﻭَ ﺍﻟْﺒَﺤْﺮِ ﺍﻟﺬَّﺍﺧِﺮِ ﻭَ ﺍﻟﻨُّﻮﺭِ ﺍﻟْﻐَﺎﻣِﺮِ ﻭَ ﺍﻟْﺠَﻤَﺎﻝِ ﺍﻟﺰَّﺍﻫِﺮِ ﻭَ ﺍﻟْﺠَﻠﺎَﻝِ ﺍﻟْﻘَﺎﻫِﺮِ ﻭَ ﺍﻟْﻜَﻤَﺎﻝِ ﺍﻟْﻔَﺎﺧِﺮِ ﺻَﻠﺎَﺗَﻚَ ﺍﻟَّﺘِﻰ ﺻَﻠَّﻴْﺖَ ﺑِﻌَﻈَﻤَﺔِ ﺫَﺍﺗِﻚَ ﻋَﻠَﻴْﻪِ ﻭَ ﻋَﻠَٓﻰ ﺍَﻟِﻪِ ﻭَ ﺻَﺤْﺒِﻪِ ﻛَﺬَﻟِﻚَ ﺻَﻠﺎَﺓً ﺗَﻐْﻔِﺮُ ﺑِﻬَﺎ ﺫُﻧُﻮﺑَﻨَﺎ ﻭَ ﺗَﺸْﺮَﺡُ ﺑِﻬَﺎ ﺻُﺪُﻭﺭَﻧَﺎ ﻭَ ﺗُﻄَﻬِّﺮُ ﺑِﻬَﺎ ﻗُﻠُﻮﺑَﻨَﺎ ﻭَ ﺗُﺮَﻭِّﺡُ ﺑِﻬَٓﺎ ﺍَﺭْﻭَﺍﺣَﻨَﺎ ﻭَ ﺗُﻘَﺪِّﺱُ ﺑِﻬَٓﺎ ﺍَﺳْﺮَﺍﺭَﻧَﺎ ﻭَ ﺗُﻨَﺰِّﻩُ ﺑِﻬَﺎ ﺧَﻮَﺍﻃِﺮَﻧَﺎ ﻭَ ﺍَﻓْﻜَﺎﺭَﻧَﺎ ﻭَ ﺗُﺼَﻔِّﻰ ﺑِﻬَﺎ ﻛُﺪُﻭﺭَﺍﺕِ ﻣَﺎ ﻓِٓﻰ ﺍَﺳْﺮَﺍﺭِﻧَﺎ ﻭَ ﺗَﺸْﻔِﻰ ﺑِﻬَٓﺎ ﺍَﻣْﺮَﺍﺿَﻨَﺎ ﻭَ ﺗَﻔْﺘَﺢُ ﺑِﻬَٓﺎ ﺍَﻗْﻔَﺎﻝَ ﻗُﻠُﻮﺑِﻨَﺎ

Allah'ım! Cömertlik ve ikramınla yüklü bulutların çoşkun yağmurları gibi devam edip artan; cömertlik ve in'amlarının değerli, enfes ve latîf tecellileriyle gelişip çoğalan; ezeliyetine münasip tarzda kesilmeyen ve ebediyetine lâyık şekilde sona ermeyen en üstün, en güzel, en yüce, en zâhir, en temiz, en hoş, en iyi, en değerli, en aziz, en büyük, en şerefli, en yüksek, en pâk, en mübârek ve en latîf salâvatın; ve en mükemmel, en fazla, en ziyâde, en yüksek, en yüce ve en devamlı selâmın; bir salât ü selâm, bir rahmet ve rıza ve bir af ve mağfiret manasında; göz kamaştıran parlak nur, pek kesin delil, uçsuz bucaksız bir deryâ, aydınlığı pek şiddetli nur, pek parlak güzellik, pek üstün heybet, fevkalâde mükemmel ve yarattıklarının en hayırlısı, kulun, habîbin ve resulün olan Muhammed'in üzerine olsun. Senin yüce zâtına yakışır şekilde Ona ve aynı şekilde Onun âl ve ashâbına salât et. Allah'ım, bu salâvat sebebiyle günahlarımızı bağışla, gönlümüze ferahlık ver, kalplerimizi temizle, ruhlarımızı rahatlat, sırlarımızı pak eyle, kalbimizden geçenleri ve düşüncelerimizi arındır, sırlarımızdaki bulanıklığı berraklaştır, hastalıklarımıza şifa ver, kalplerimizin kilitlerini aç.

ﺭَﺑَّﻨَﺎ ﻟﺎَ ﺗُﺰِﻍْ ﻗُﻠُﻮﺑَﻨَﺎ ﺑَﻌْﺪَ ﺍِﺫْ ﻫَﺪَﻳْﺘَﻨَﺎ ﻭَﻫَﺐْ ﻟَﻨَﺎ ﻣِﻦْ ﻟَﺪُﻧْﻚَ ﺭَﺣْﻤَﺔً ﺍِﻧَّﻚَ ﺍَﻧْﺖَ ﺍﻟْﻮَﻫَّﺎﺏُ
Ey Rabbimiz! Bizi doğru yola eriştirdikten sonra kalblerimizi sapıklığa meylettirme. Yüce katından bize bir rahmet bağışla. Muhakkak ki Vehhâb olan, istediklerimizi bize veren ancak Sensin. (Âl-i İmrân Sûresi, 3:8)

ﻭَ ﺍَﺧِﺮُ ﺩَﻋْﻮَﻳﻬُﻢْ ﺍَﻥِ ﺍﻟْﺤَﻤْﺪُ ﻟِﻠَّﻪِ ﺭَﺏِّ ﺍﻟْﻌَﺎﻟَﻤِﻴﻦَ

Onların duaları, 'Âlemlerin Rabbi olan Allah'a hamd olsun' sözleriyle sona erer. (Yûnus Sûresi, 10:10)

ﺍَﻣِﻴﻦَ ﺍَﻣِﻴﻦَ ﺍَﻣِﻴﻦَ
Ya Rabbi, kabul et! (üç defa)

(Sözler sh: 446)
 

Ahmet.1

Well-known member
ﻓَﺎﺻْﺪَﻉْ ﺑِﻤَﺎ ﺗُﺆْﻣَﺮُ
Emrolunduğun şeyi açıkça (onları çatlatırcasına) söyle. (Hicr Sûresi, 15:94)

(Sözler sh: 447)

ﺳَﺒَّﺢَ ﻟِﻠَّﻪِ ﻣَﺎ ﻓِﻰ ﺍﻟﺴَّﻤَﻮَﺍﺕِ ﻭَﺍْﻟﺎَﺭْﺽِ
Göklerde ve yerde ne varsa Allah'ı tesbih eder. (Hadîd Sûresi, 57:1)

(Sözler sh: 450)

ﻟﺎَٓ ﺍِﻟَﻪَ ﺍِﻟﺎَّ ﺍﻟﻠَّﻪُ ﺍﻟْﻮَﺍﺟِﺐُ ﺍﻟْﻮُﺟُﻮﺩِ ﺍﻟْﻮَﺍﺣِﺪُ ﺍْﻟﺎَﺣَﺪُ ﺍﻟَّﺬِﻯ ﺩَﻝَّ ﻋَﻠَﻰ ﻭُﺟُﻮﺏِ ﻭُﺟُﻮﺩِﻩِ ﻓِﻰ ﻭَﺣْﺪَﺗِﻪِ ﺍﻟْﻘُﺮْﺍَﻥُ ﺍﻟْﻤُﻌْﺠِﺰُ ﺍﻟْﺒَﻴَﺎﻥِ ﺍَﻟْﻤَﻘْﺒُﻮﻝُ ﺍﻟْﻤَﺮْﻏُﻮﺏُ ِﻟﺎَﺟْﻨَﺎﺱِ ﺍﻟْﻤَﻠَﻚِ ﻭَ ﺍْﻟﺎِﻧْﺲِ ﻭَ ﺍﻟْﺠَٓﺎﻥِّ ﺍَﻟْﻤَﻘْﺮُﻭﺀُ ﻛُﻞُّ ﺍَﻳَﺎﺗِﻪِ ﻓِﻰ ﻛُﻞِّ ﺩَﻗِﻴﻘَﺔٍ ﺑِﻜَﻤَﺎﻝِ ﺍْﻟﺎِﺣْﺘِﺮَﺍﻡِ ﺑِﺎَﻟْﺴِﻨَﺔِ ﻣِﺄَٓﺕِ ﻣِﻠْﻴُﻮﻥٍ ﻣِﻦْ ﻧَﻮْﻉِ ﺍْﻟﺎِﻧْﺴَﺎﻥِ ﺍﻟﺪَّﺍﺋِﻢُ ﺳَﻠْﻄَﻨَﺘُﻪُ ﺍﻟْﻘُﺪْﺳِﻴَّﺔُ ﻋَﻠَﻰ ﺍَﻗْﻄَﺎﺭِ ﺍْﻟﺎَﺭْﺽِ ﻭَ ﺍْﻟﺎَﻛْﻮَﺍﻥِ ﻭَ ﻋَﻠَﻰ ﻭُﺟﻮُﻩِ ﺍْﻟﺎَﻋْﺼَﺎﺭِ ﻭَ ﺍﻟﺰَّﻣَﺎﻥِ ﻭَ ﺍﻟْﺠَﺎﺭِﻯ ﺣَﺎﻛِﻤِﻴَّﺘُﻪُ ﺍﻟْﻤَﻌْﻨَﻮِﻳَّﺔُ ﺍﻟﻨُّﻮﺭَﺍﻧِﻴَّﺔُ ﻋَﻠَﻰ ﻧِﺼْﻒِ ﺍْﻟﺎَﺭْﺽِ ﻭَ ﺧُﻤْﺲِ ﺍﻟْﺒَﺸَﺮِ ﻓِﻰ ﺍَﺭْﺑَﻌَﺔَ ﻋَﺸَﺮَ ﻋَﺼْﺮٍ ﺑِﻜَﻤَﺎﻝِ ﺍْﻟﺎِﺣْﺘِﺸَﺎﻡِ .. ﻭَ ﻛَﺬَﺍ ﺷَﻬِﺪَ ﻭَ ﺑَﺮْﻫَﻦَ ﺑِﺎِﺟْﻤَﺎﻉِ ﺳُﻮَﺭِﻩِ ﺍﻟْﻘُﺪْﺳِﻴَّﺔِ ﺍﻟﺴَّﻤَﺎﻭِﻳَّﺔِ ﻭَ ﺑِﺎِﺗِّﻔَﺎﻕِ ﺍَﻳَﺎﺗِﻪِ ﺍﻟﻨُّﻮﺭَﺍﻧِﻴَّﺔِ ﺍْﻟﺎِﻟَﻬِﻴَّﺔِ ﻭَ ﺑِﺘَﻮَﺍﻓُﻖِ ﺍَﺳْﺮَﺍﺭِﻩِ ﻭَ ﺍَﻧْﻮَﺍﺭِﻩِ ﻭَ ﺑِﺘَﻄَﺎﺑُﻖِ ﺣَﻘَﺎﺋِﻘِﻪِ ﻭَ ﺛَﻤَﺮَﺍﺗِﻪِ ﻭَ ﺍَﺛَﺎﺭِﻩِ ﺑِﺎﻟْﻤُﺸَﺎﻫَﺪَﺓِ ﻭَ ﺍﻟْﻌَﻴَﺎﻥِ

Allah'tan başka ilâh yoktur. O Vâcibü'l-Vücud ve Vâhid-i Ehad ki, melek ve ins ve cin ecnâsının makbulü ve mergubu olan, her dakikada bütün âyetleri nev-i insandan yüz milyonların lisanında kemâl-i ihtiramla okunan, saltanat-ı kudsiyesi arzın ve âlemlerin aktarında ve zamanın ve asırların yüzlerinde devam eden, nuranî hâkimiyet-i mâneviyesi arzın yarısında ve beşerin beşte birinde on dört asırdır kemâl-i ihtişamla cârî olan Kur'ân-ı Mu'cizü'l-Beyan, Onun vahdet içindeki vücub-u vücuduna delâlet eder. Kezâ, Kur'ân, müşahede ve ayân ile, kudsî ve semâvî sûrelerinin icmâı ve nurânî ve İlâhî âyetlerinin ittifakı ve esrar ve envârının tevafuku ve hakaik ve semerât ve âsârının tetabukuyla Onun vahdet içindeki vücub-u vücuduna şehadet ve onu ispat eder. (Sözler sh: 452)

ﺍَﻟﻈَّﺎﻟِﻤِﻴﻦَ ﺍَﻟﻈَّﺎﻟِﻤِﻴﻦَ
Zulmedenler.. Zulmedenler.. Zâlimler..

(Sözler sh: 453)

ﺑِﺴْﻢِ ﺍﻟﻠَّﻪِ ﺍﻟﺮَّﺣْﻤَﻦِ ﺍﻟﺮَّﺣِﻴﻢِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın adıyla

(Sözler sh: 454)

ﺍِﻥَّ ﺭَﺑَّﻚَ ﻟَﻬُﻮَ ﺍﻟْﻌَﺰِﻳﺰُ ﺍﻟﺮَّﺣِﻴﻢُ
Rabbin ise, şüphesiz ki, kudreti herşeye galip olan ve rahmeti herşeyi kuşatan Allah'tır. (Şuarâ Sûresi, 26:9)

ﻓَﺒِﺎَﻯِّ ﺍَﻟﺎَٓﺀِ ﺭَﺑِّﻜُﻤَﺎ ﺗُﻜَﺬِّﺑَﺎﻥِ
Ey insanlar ve cinler, Rabbinizin nimetlerinden hangi birini inkâr edersiniz? (Rahmân Sûresi, 55:13)

ﻭَﻳْﻞٌ ﻳَﻮْﻣَﺌِﺬٍ ﻟِﻠْﻤُﻜَﺬِّﺑِﻴﻦَ
Yazıklar olsun o gün yalanlayanlara! (Mürselât Sûresi, 11:15)

ﺳُﺒْﺤَﺎﻧَﻚَ ﻳَﺎ ﻟﺎَٓ ﺍِﻟَﻪَ ﺍِﻟﺎَّ ﺍَﻧْﺖَ ﺍْﻟﺎَﻣَﺎﻥُ ﺍْﻟﺎَﻣَﺎﻥُ ﺧَﻠِّﺼْﻨَﺎ ﻭَ ﺍَﺟِﺮْﻧَﺎ ﻭَ ﻧَﺠِّﻨَﺎ ﻣِﻦَ ﺍﻟﻨَّﺎﺭِ
Sen aczden ve şerikten münezzeh ve mukaddessin. Senden başka ilâh yok ki bize imdat etsin. El-aman, el-aman! Bizi azap ateşinden ve Cehennemden halâs et, kurtar ve bize necat ver.

(Sözler sh: 455)

ﺍِﻥَّ ﺍﻟﻠَّﻪَ ﻋَﻠَﻰ ﻛُﻞِّ ﺷَﻲْﺀٍ ﻗَﺪِﻳﺮٌ
Muhakkak ki Allah herşeye hakkıyla kàdirdir. (Bakara Sûresi, 2:20)

ﺍِﻥَّ ﺍﻟﻠَّﻪَ ﺑِﻜُﻞِّ ﺷَﻲْﺀٍ ﻋَﻠِﻴﻢٌ
Şüphesiz ki Allah herşeyi hakkıyla bilir. (Ankebût Sûresi, 29:62)

ﻭَﻫُﻮَ ﺍﻟْﻌَﺰِﻳﺰُ ﺍﻟْﺤَﻜِﻴﻢُ
Onun kudreti herşeye galiptir; O herşeyi hikmetle yapar. (Rum Sûresi, 30:27)

ﻭَﻫُﻮَ ﺍﻟْﻌَﺰِﻳﺰُ ﺍﻟﺮَّﺣِﻴﻢُ
Onun kudreti herşeye galiptir, O çok bağışlayıcıdır. (Rum Sûresi, 30:5)

(Sözler sh: 456)

ﺭَﺏُّ ﺍﻟْﻌَﺎﻟَﻤِﻴﻦَ
Âlemlerin Rabbi.

ﺭَﺑُّﻚَ ، ﺭَﺑُّﻚَ
Rabbin. Rabbin.

ﺧَﻠَﻖَ ﺍﻟﺴَّﻤَﻮَﺍﺕِ ﻭَ ﺍْﻟﺎَﺭْﺽَ
Yeri ve göğü yaratan Odur. (Hadîd Sûresi, 51:4)

ﻳُﻮﻟِﺞُ ﺍﻟَّﻴْﻞَ ﻓِﻰ ﺍﻟﻨَّﻬَﺎﺭِ ﻭَ ﻳُﻮﻟِﺞُ ﺍﻟﻨَّﻬَﺎﺭَ ﻓِﻰ ﺍﻟَّﻴْﻞِ
O geceyi gündüze, gündüzü de geceye geçirir. (Hadîd Sûresi, 57:6)

ﻭَ ﻫُﻮَ ﻋَﻠِﻴﻢٌ ﺑِﺬَﺍﺕِ ﺍﻟﺼُّﺪُﻭﺭِ
Zemin ve göklerin haşmet-i hilkatinde kalbin dahi hâtırâtını bilir idare eder. (Hadîd Sûresi, 51:6)

ﻭَﻓَﻮْﻕَ ﻛُﻞِّ ﺫِﻯ ﻋِﻠْﻢٍ ﻋَﻠِﻴﻢٌ
Her bilenin üzerinde daha iyi bilen biri vardır. (Yûsuf Sûresi, 12:7)

(Sözler sh: 457)

ﺍِﻥَّ ﺍﻟَّﺬِﻳﻦَ ﺍَﻣَﻨُﻮﺍ ﻭَﻋَﻤِﻠُﻮﺍ ﺍﻟﺼَّﺎﻟِﺤَﺎﺕِ ﻟَﻬُﻢْ ﺟَﻨَّﺎﺕٌ ﺗَﺠْﺮِﻯ ﻣِﻦْ ﺗَﺤْﺘِﻬَﺎ ﺍْﻟﺎَﻧْﻬَﺎﺭُ
İmân eden ve güzel işler yapanlar için ise, altından ırmaklar akan Cennetler vardır. (Burûc Sûresi, 85:11)

ﺧَﺎﻟِﺪِﻳﻦَ ﻓِﻴﻬَٓﺎ ﺍَﺑَﺪًﺍ
İçlerinde ebedî kalacakları (cennetlere) koyacağız. (Nisâ Sûresi, 4:57)

(Sözler sh: 458)

ﺍِﻥَّ ﺍﻟْﻜَﺎﻓِﺮِﻳﻦَ ﻓِﻰ ﻧَﺎﺭِ ﺟَﻬَﻨَّﻢَ
Hiç şüphesiz kâfirler... (Nisâ Sûresi, 4:101) Cehennem ateşindedir. (Tevbe Sûresi, 9:35, 109)

ﺍَﻟﻈَّﺎﻟِﻤِﻴﻦَ ﻟَﻬُﻢْ ﻋَﺬَﺍﺏٌ ﺍَﻟِﻴﻢٌ
Ve zâlimler... (İnsan Sûresi, 16:31) Onlar için acı bir azap vardır. (İbrahim Sûresi, 14:22)

ﺍِﺫَٓﺍ ﺍُﻟْﻘُﻮﺍ ﻓِﻴﻬَﺎ ﺳَﻤِﻌُﻮﺍ ﻟَﻬَﺎ ﺷَﻬِﻴﻘًﺎ ﻭَﻫِﻰَ ﺗَﻔُﻮﺭُ ٭ ﺗَﻜَﺎﺩُ ﺗَﻤَﻴَّﺰُ ﻣِﻦَ ﺍﻟْﻐَﻴْﻆِ
Oraya atıldıklarında Cehennemin gürleyişini işitirler ki, kaynayıp duruyor. Neredeyse o Cehennem onlara olan öfkesinden parçalanacak! (Mülk Sûresi, 61:7-8)

ﻟﺎَ ﺍِﻟَﻪَ ﺍِﻟﺎَّ ﺍﻟﻠَّﻪُ
Allah'tan başka hiçbir ilâh yoktur.

(Sözler sh: 459)

ﻟﺎَ ﺍِﻟَﻪَ ﺍِﻟﺎَّ ﺍﻟﻠَّﻪُ
Allah'tan başka hiçbir ilâh yoktur.

ﻣُﺤَﻤَّﺪٌ ﺭَﺳُﻮﻝُ ﺍﻟﻠَّﻪِ
Muhammed (a.s.m.) resulüdür.

ﺍَﻟﺴَّﺒَﺐُ ﻛَﺎﻟْﻔَﺎﻋِﻞِ
Bir şeye sebep olan onu işleyen gibidir.

(Sözler sh: 460)

ﻗَﺪْ ﻳُﻨْﻜِﺮُ ﺍﻟْﻤَﺮْﺀُ ﺿَﻮْﺀَ ﺍﻟﺸَّﻤْﺲِ ﻣِﻦْ ﺭَﻣَﺪٍ ٭ ﻭَ ﻳُﻨْﻜِﺮُ ﺍﻟْﻔَﻢُ ﻃَﻌْﻢَ ﺍﻟْﻤَﺎﺀِ ﻣِﻦْ ﺳَﻘَﻢٍ
Bazan insan, göz hastalığından dolayı güneş ışığını inkâr eder. Ağzındaki hastalıktan dolayı da suyun tadını beğenmez

(Sözler sh: 462)

ﺳُﺒْﺤَﺎﻧَﻚَ ﻟﺎَ ﻋِﻠْﻢَ ﻟَﻨَٓﺎ ﺍِﻟﺎَّ ﻣَﺎ ﻋَﻠَّﻤْﺘَﻨَٓﺎ ﺍِﻧَّﻚَ ﺍَﻧْﺖَ ﺍﻟْﻌَﻠِﻴﻢُ ﺍﻟْﺤَﻜِﻴﻢُ
Seni her türlü noksandan tenzih ederiz, Senin bize öğrettiğinden başka bilgimiz yoktur. Sen herşeyi hakkıyla bilir, her işi hikmetle yaparsın. (Bakara Sûresi, 2:32)

(Sözler sh: 463)
 

Ahmet.1

Well-known member
Yirmialtıncı Söz - Kader Risalesi

Yirmialtıncı Söz, Barla'da 1927-30 yılları arasında telif edilmiştir.

ﺑِﺴْﻢِ ﺍﻟﻠَّﻪِ ﺍﻟﺮَّﺣْﻤَﻦِ ﺍﻟﺮَّﺣِﻴﻢِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın adıyla

ﻭَﺍِﻥْ ﻣِﻦْ ﺷَﻲْﺀٍ ﺍِﻟﺎَّ ﻋِﻨْﺪَﻧَﺎ ﺧَﺰَٓﺍﺋِﻨُﻪُ ﻭَﻣَﺎ ﻧُﻨَﺰِّﻟُﻪُٓ ﺍِﻟﺎَّ ﺑِﻘَﺪَﺭٍ ﻣَﻌْﻠُﻮﻡٍ
Hiçbir şey yoktur ki, hazineleri Bizim yanımızda olmasın. Herşeyi Biz belirli bir miktarla indiririz. (Hicr Sûresi, 15:21)

ﻭَ ﻛُﻞَّ ﺷَﻲْﺀٍ ﺍَﺣْﺼَﻴْﻨَﺎﻩُ ﻓِٓﻰ ﺍِﻣَﺎﻡٍ ﻣُﺒِﻴﻦٍ
Biz herşeyi İmam-ı Mübînde tek tek sayıp yazdık. (Yâsin Sûresi, 36:12)

(Sözler sh: 467)

ﻣَﺎ ﻟَﻢْ ﻳَﺠِﺐْ ﻟَﻢْ ﻳُﻮﺟَﺪْ
Birşey vâcip olmazsa, vücuda gelmez.

(Sözler sh: 469)

ﻭَﻟﺎَ ﺭَﻃْﺐٍ ﻭَﻟﺎَ ﻳَﺎﺑِﺲٍ ﺍِﻟﺎَّ ﻓِﻰ ﻛِﺘَﺎﺏٍ ﻣُﺒِﻴﻦٍ
Yaş ve kuru ne varsa hepsi ap açık bir kitapta yazılmıştır. (En'âm Sûresi, 6:59)

(Sözler sh: 472)

ﻣَﻦْ ﺍَﻣَﻦَ ﺑِﺎﻟْﻘَﺪَﺭِ ﺍَﻣِﻦَ ﻣِﻦَ ﺍﻟْﻜَﺪَﺭِ
Kadere iman eden, kederden emin olur. (ed-Deylemî, el-Müsned 1:113; el-Müsâvî, Feyzu'l-Kadîr 3:187; Ali el-Müttakî, Kenzü'l-Ummâl 1:106)

(Sözler sh: 473)

ﺍِﻥَّ ﺍﻟﻠَّﻪَ ﻟَﻴُﺆَﻳِّﺪُ ﻫَﺬَﺍ ﺍﻟﺪِّﻳﻦَ ﺑِﺎﻟﺮَّﺟُﻞِ ﺍﻟْﻔَﺎﺟِﺮِ
Muhakkak ki Allah, bu dini fâcir adamla da teyid ve takviye eder. (Buhari, Cihad: 182, Meğâzî: 38, Kader: 5; Müslim, İmân: 178; İbn-i Mâce, Fiten: 35; Dârimî, Siyer: 13; Müsned, 2:309, 5:45.)

(Sözler sh: 474, 475)

ﺍَﻟﻠَّﻪُ ﺍَﻛْﺒَﺮُ ﺍِﺫْ ﻫُﻮَ ﺍﻟْﻘَﺪِﻳﺮُ ﺍﻟْﻌَﻠِﻴﻢُ ﺍﻟْﺤَﻜِﻴﻢُ ﺍﻟْﻜَﺮِﻳﻢُ ﺍﻟﺮَّﺣِﻴﻢُ ﺍﻟْﺠَﻤِﻴﻞُ ﺍﻟﻨَّﻘَّﺎﺵُ ﺍْﻟﺎَﺯَﻟِﻰُّ ﺍﻟَّﺬِﻯ ﻣَﺎ ﺣَﻘِﻴﻘَﺔُ ﻫَﺬِﻩِ ﺍﻟْﻜَﺎﺋِﻨَﺎﺕِ ﻛُﻠﺎًّ ﻭَ ﺟُﺰْﺀً ﻭَ ﺻَﺤَﺎﺋِﻒَ ﻭَ ﻃَﺒَﻘَﺎﺕٍ ﻭَ ﻣَﺎ ﺣَﻘَﺎﺋِﻖُ ﻫَﺬِﻩِ ﺍﻟْﻤَﻮْﺟُﻮﺩَﺍﺕِ ﻛُﻠِّﻴًّﺎ ﻭَ ﺟُﺰْﺋِﻴًّﺎ ﻭَ ﻭُﺟُﻮﺩًﺍ ﻭَ ﺑَﻘَﺎﺀً ﺍِﻟﺎَّ ﺧُﻄُﻮﻁُ ﻗَﻠَﻢِ ﻗَﻀَﺎﺋِﻪِ ﻭَ ﻗَﺪَﺭِﻩِ ﻭَ ﺗَﻨْﻈِﻴﻤِﻪِ ﻭَ ﺗَﻘْﺪِﻳﺮِﻩِ ﺑِﻌِﻠْﻢٍ ﻭَ ﺣِﻜْﻤَﺔٍ ﻭَ ﻧُﻘُﻮﺵُ ﭘَﺮْﻛَﺎﺭِ ﻋِﻠْﻤِﻪِ ﻭَ ﺣِﻜْﻤَﺘِﻪِ ﻭَ ﺗَﺼْﻮِﻳﺮِﻩِ ﻭَ ﺗَﺪْﺑِﻴﺮِﻩِ ﺑِﺼُﻨْﻊٍ ﻭَ ﻋِﻨَﺎﻳَﺔٍ ﻭَ ﺗَﺰْﻳِﻴﻨَﺎﺕُ ﻳَﺪِ ﺑَﻴْﻀَﺎﺀِ ﺻُﻨْﻌِﻪِ ﻭَ ﻋِﻨَﺎﻳَﺘِﻪِ ﻭَ ﺗَﺰْﻳِﻴﻨِﻪِ ﻭَ ﺗَﻨْﻮِﻳﺮِﻩِ ﺑِﻠُﻄْﻒٍ ﻭَ ﻛَﺮَﻡٍ ﻭَ ﺍَﺯَﺍﻫِﻴﺮُ ﻟَﻄَﺎﺋِﻒِ ﻟُﻄْﻔِﻪِ ﻭَ ﻛَﺮَﻣِﻪِ ﻭَ ﺗَﻮَﺩُّﺩِﻩِ ﻭَ ﺗَﻌَﺮُّﻓِﻪِ ﺑِﺮَﺣْﻤَﺔٍ ﻭَ ﻧِﻌْﻤَﺔٍ ﻭَ ﺛَﻤَﺮَﺍﺕُ ﻓَﻴَّﺎﺽِ ﺭَﺣْﻤَﺘِﻪِ ﻭَ ﻧِﻌْﻤَﺘِﻪِ ﻭَ ﺗَﺮَﺣُّﻤِﻪِ ﻭَ ﺗَﺤَﻨُّﻨِﻪِ ﺑِﺠَﻤَﺎﻝِ ﻭَ ﻛَﻤَﺎﻝِ ﻭَ ﻟَﻤَﻌَﺎﺕِ ﺗَﺠَﻠِّﻴَﺎﺕِ ﺟَﻤَﺎﻟِﻪِ ﻭَ ﻛَﻤَﺎﻟِﻪِ ﺑِﺸَﻬَﺎﺩَﺓِ ﺗَﻔَﺎﻧِﻴَﺔِ ﺍﻟْﻤَﺮَﺍﻳَﺎ ﻭَ ﺳَﻴَّﺎﻟِﻴَّﺔِ ﺍﻟْﻤَﻈَﺎﻫِﺮِ ﻣَﻊَ ﺑَﻘَﺎﺀِ ﺍﻟْﺠَﻤَﺎﻝِ ﺍﻟْﻤُﺠَﺮَّﺩِ ﺍﻟﺴَّﺮْﻣَﺪِﻯِّ ﺍﻟﺪَّﺍﺋِﻢِ ﺍﻟﺘَّﺠَﻠِّﻰ ﻭَ ﺍﻟﻈُّﻬُﻮﺭِ ﻋَﻠَﻰ ﻣَﺮِّ ﺍﻟْﻔُﺼُﻮﻝِ ﻭَ ﺍﻟْﻌُﺼُﻮﺭِ ﻭَ ﺍﻟﺪُّﻫُﻮﺭِ ﻭَ ﺍﻟﺪَّﺍﺋِﻢِ ﺍْﻟﺎِﻧْﻌَﺎﻡِ ﻋَﻠَﻰ ﻣَﺮِّ ﺍْﻟﺎَﻧَﺎﻡِ ﻭَ ﺍْﻟﺎَﻳَّﺎﻡِ ﻭَ ﺍْﻟﺎَﻋْﻮَﺍﻡِ ﻧَﻌَﻢْ ﻓَﺎْﻟﺎَﺛَﺮُ ﺍﻟْﻤُﻜَﻤَّﻞُ ﻳَﺪُﻝُّ ﻟِﺬِﻯ ﻋَﻘْﻞٍ ﻋَﻠَﻰ ﺍﻟْﻔِﻌْﻞِ ﺍﻟْﻤُﻜَﻤَّﻞِ ﺛُﻢَّ ﺍﻟْﻔِﻌْﻞُ ﺍﻟْﻤُﻜَﻤَّﻞُ ﻳَﺪُﻝُّ ﻟِﺬِﻯ ﻓَﻬْﻢٍ ﻋَﻠَﻰ ﺍْﻟﺎِﺳْﻢِ ﺍﻟْﻤُﻜَﻤَّﻞِ ﺛُﻢَّ ﺍْﻟﺎِﺳْﻢُ ﺍﻟْﻤُﻜَﻤَّﻞُ ﻳَﺪُﻝُّ ﺑِﺎﻟْﺒَﺪَﺍﻫَﺔِ ﻋَﻠَﻰ ﺍﻟْﻮَﺻْﻒِ ﺍﻟْﻤُﻜَﻤَّﻞِ ﺛُﻢَّ ﺍﻟْﻮَﺻْﻒُ ﺍﻟْﻤُﻜَﻤَّﻞُ ﻳَﺪُﻝُّ ﺑِﺎﻟﻀَّﺮُﻭﺭَﺓِ ﻋَﻠَﻰ ﺍﻟﺸَّﺎْﻥِ ﺍﻟْﻤُﻜَﻤَّﻞِ ﺛُﻢَّ ﺍﻟﺸَّﺎْﻥُ ﺍﻟْﻤُﻜَﻤَّﻞُ ﻳَﺪُﻝُّ ﺑِﺎﻟْﻴَﻘِﻴﻦِ ﻋَﻠَﻰ ﻛَﻤَﺎﻝِ ﺍﻟﺬَّﺍﺕِ ﺑِﻤَﺎ ﻳَﻠِﻴﻖُ ﺑِﺎﻟﺬَّﺍﺕِ ﻭَ ﻫُﻮَ ﺍﻟْﺤَﻖُّ ﺍﻟْﻴَﻘِﻴﻦُ. ﻧَﻌَﻢْ ﺗَﻔَﺎﻧِﻰ ﺍﻟْﻤِﺮْﺍَﺓِ ﺯَﻭَﺍﻝُ ﺍﻟْﻤَﻮْﺟُﻮﺩَﺍﺕِ ﻣَﻊَ ﺍﻟﺘَّﺠَﻠِّﻰ ﺍﻟﺪَّﺍﺋِﻢِ ﻣَﻊَ ﺍﻟْﻔَﻴْﺾِ ﺍﻟْﻤُﻠﺎَﺯِﻡِ ﻣِﻦْ ﺍَﻇْﻬَﺮِ ﺍﻟﻈَّﻮَﺍﻫِﺮِ ﺍَﻥَّ ﺍﻟْﺠَﻤَﺎﻝَ ﺍﻟﻈَّﺎﻫِﺮَ ﻟَﻴْﺲَ ﻣُﻠْﻚَ ﺍﻟْﻤَﻈَﺎﻫِﺮِ ﻣِﻦْ ﺍَﻓْﺼَﺢِ ﺗِﺒْﻴَﺎﻥٍ ﻣِﻦْ ﺍَﻭْﺿَﺢِ ﺑُﺮْﻫَﺎﻥٍ ﻟِﻠْﺠَﻤَﺎﻝِ ﺍﻟْﻤُﺠَﺮَّﺩِ ﻟِﻠْﺎِﺣْﺴَﺎﻥِ ﺍﻟْﻤُﺠَﺪَّﺩِ ﻟِﻠْﻮَﺍﺟِﺐِ ﺍﻟْﻮُﺟُﻮﺩِ ﻟِﻠْﺒَﺎﻗِﻰ ﺍﻟْﻮَﺩُﻭﺩِ.. ﺍَﻟﻠَّﻬُﻢَّ ﺻَﻞِّ ﻋَﻠَﻰ ﺳَﻴِّﺪِﻧَﺎ ﻣُﺤَﻤَّﺪٍ ﻣِﻦَ ﺍْﻟﺎَﺯَﻝِ ﺍِﻟَﻰ ﺍْﻟﺎَﺑَﺪِ ﻋَﺪَﺩَ ﻣَﺎ ﻓِﻰ ﻋِﻠْﻢِ ﺍﻟﻠَّﻪِ ﻭَ ﻋَﻠَٓﻰ ﺍَﻟِﻪِ ﻭَ ﺻَﺤْﺒِﻪِ ﻭَ ﺳَﻠِّﻢْ

Allah en büyüktür, o Kadîr, Alîm, Hakîm, Kerîm, Rahîm, Cemîl olan Ezelî Nakkaş'tır ki, bu kâinatın sayfaları ve tabakalarıyla, küll ve cüz olarak hakikati ve bu mevcudatın külliyet ve cüz'iyet ve vücut ve bekà itibarıyla hakikati, Onun kazâ ve kader kaleminin ilim ve hikmetle tanzim ve takdir ettiği hatları; ilim ve hikmet pergelinin sun' ve inâyetle tasvir ve tedbir ettiği nakışları; sun' ve inâyetinin yed-i beyzâsının lütuf ve keremle süsleyip aydınlattığı zinetleri, tezyinatı, lütuf ve kereminin ve teveddüd ve taarrüfünün latîfelerinden rahmet ve nimetle açan çiçekleri; rahmet ve nimetinin ve terahhum ve tahannününün feyzinden cemâl ve kemâl ile çıkan meyveleri; ve, aynaların fâniliği ve mazharların seyyâliyetiyle beraber, onlarda tecellî eden o mücerred ve sermedî cemâlin bâki kalarak, gelip geçen mevsimler ve asırlar ve dehirler üzerinde tecelliyat ve zuhurâtının ve gelip geçen mahlûkat ve günler ve seneler üzerindeki in'âmâtının devam etmesinin şehâdetiyle, Onun cemâl ve kemâlinin tecelliyat ve lemeâtından başka birşey değildir.

Evet, eserin mükemmelliği, akıl sahipleri için, fiilin mükemmelliğine delâlet eder. Mükemmel fiil ise, fehim sahipleri için, ismin mükemmelliğine delâlet eder. İsmin mükemmelliği, bilbedâhe sıfâtın mükemmelliğine; sıfâtın mükemmelliği ise, bizzarure şe'nin mükemmelliğine; şe'nin mükemmelliği ise, hakkalyakîn derecesinde bir kat'iyetle ve o zâta lâyık bir şekilde, zâtın mükemmelliğine delâlet eder.

Evet, aynaların fâniliği ve mevcudatın zevâliyle beraber tecelliyâtın ve füyuzâtın devam etmesi, bütün zuhurattan daha zâhir bir surette, onlarda görünen cemâlin mazharlara ait olmadığına delâlet eder ve en fasih bir lisanla ve en vâzıh bir burhanla gösterir ki, o tecelliyat, Vâcibü'l-Vücudun ve Bâkî-i Vedûdun mücerred cemâlinin ve mazharlar üzerinde daimî yenilenen ihsânâtının cilveleridir. Allahım! Efendimiz Muhammed'e, âl ve ashâbına, ezelden ebede, ilm-i İlâhînin mevcudatı adedince salât ve selâm et.

(Sözler sh: 476)

ﺑِﺴْﻢِ ﺍﻟﻠَّﻪِ ﺍﻟﺮَّﺣْﻤَﻦِ ﺍﻟﺮَّﺣِﻴﻢِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın adıyla

ﻓَﻠﺎَ ﺗُﺰَﻛُّﻮٓﺍ ﺍَﻧْﻔُﺴَﻜُﻢْ
Nefislerinizi temize çıkarmayın. (Necm Sûresi, 53:32)

ﻭَﻟﺎَ ﺗَﻜُﻮﻧُﻮﺍ ﻛَﺎﻟَّﺬِﻳﻦَ ﻧَﺴُﻮﺍ ﺍﻟﻠَّﻪَ ﻓَﺎَﻧْﺴَﻴﻬُﻢْ ﺍَﻧْﻔُﺴَﻬُﻢْ
Allah'ı unutanlar gibi olmayın ki, Allah da onlara kendi nefislerini unutturmuştur. (Haşir Sûresi, 59:19)

(Sözler sh: 477)

ﻣَٓﺎ ﺍَﺻَﺎﺑَﻚَ ﻣِﻦْ ﺣَﺴَﻨَﺔٍ ﻓَﻤِﻦَ ﺍﻟﻠَّﻪِ ﻭَﻣَٓﺎ ﺍَﺻَﺎﺑَﻚَ ﻣِﻦْ ﺳَﻴِّﺌَﺔٍ ﻓَﻤِﻦْ ﻧَﻔْﺴِﻚَ
Sana her ne iyilik erişirse Allah'tandır. Sana her ne kötülük gelirse, o da kendi nefsindendir. (Nisâ Sûresi, 4:79)

ﻛُﻞُّ ﺷَﻲْﺀٍ ﻫَﺎﻟِﻚٌ ﺍِﻟﺎَّ ﻭَﺟْﻬَﻪُ
Herşey helâk olup gidicidir -Ona bakan yüzü müstesnâ. (Kasas Sûresi, 28:88)

ﻓَﻠﺎَ ﺗُﺰَﻛُّﻮٓﺍ ﺍَﻧْﻔُﺴَﻜُﻢْ
Nefislerinizi temize çıkarmayın. (Necm Sûresi, 53:32)

ﻣَﻦِ ﺍﺗَّﺨَﺬَ ﺍِﻟَﻬَﻪُ ﻫَﻮَﻳﻪُ
Nefsinin arzusunu kendine mâbud edinen kimse. (Furkan Sûresi, 25:43)

ﻭَﻟﺎَ ﺗَﻜُﻮﻧُﻮﺍ ﻛَﺎﻟَّﺬِﻳﻦَ ﻧَﺴُﻮﺍ ﺍﻟﻠَّﻪَ ﻓَﺎَﻧْﺴَﻴﻬُﻢْ ﺍَﻧْﻔُﺴَﻬُﻢْ
Allah'ı unutanlar gibi olmayın ki, Allah da onlara kendi nefislerini unutturmuştur. (Haşir Sûresi, 59:19)

ﻣَٓﺎ ﺍَﺻَﺎﺑَﻚَ ﻣِﻦْ ﺣَﺴَﻨَﺔٍ ﻓَﻤِﻦَ ﺍﻟﻠَّﻪِ ﻭَﻣَٓﺎ ﺍَﺻَﺎﺑَﻚَ ﻣِﻦْ ﺳَﻴِّﺌَﺔٍ ﻓَﻤِﻦْ ﻧَﻔْﺴِﻚَ
Sana her ne iyilik erişirse Allah'tandır. Sana her ne kötülük gelirse, o da kendi nefsindendir. (Nisâ Sûresi, 4:79)

(Sözler sh: 478)

ﻗَﺪْ ﺍَﻓْﻠَﺢَ ﻣَﻦْ ﺯَﻛَّﻴﻬَﺎ
Nefsini günahlardan arındıran kurtuluşa ermiştir. (Şems Sûresi, 91:9)

ﻛُﻞُّ ﺷَﻲْﺀٍ ﻫَﺎﻟِﻚٌ ﺍِﻟﺎَّ ﻭَﺟْﻬَﻪُ
Herşey helâk olup gidicidir -Ona bakan yüzü müstesnâ. (Kasas Sûresi, 28:88)

(Sözler sh: 480)




 

Ahmet.1

Well-known member
Yirmiyedinci Söz - İçtihad Risalesi

Yirmiyedinci Söz olan İçtihad Risalesi ve Zeyli Barla'da 1929 yılında te'lif edilmiştir.

ﺑِﺴْﻢِ ﺍﻟﻠَّﻪِ ﺍﻟﺮَّﺣْﻤَﻦِ ﺍﻟﺮَّﺣِﻴﻢِ

Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın adıyla

ﻭَﻟَﻮْ ﺭَﺩُّﻭﻩُ ﺍِﻟَﻰ ﺍﻟﺮَّﺳُﻮﻝِ ﻭَ ﺍِﻟَٓﻰ ﺍُﻭﻟِﻰ ﺍْﻟﺎَﻣْﺮِ ﻣِﻨْﻬُﻢْ ﻟَﻌَﻠِﻤَﻪُ ﺍﻟَّﺬِﻳﻦَ ﻳَﺴْﺘَﻨْﺒِﻄُﻮﻧَﻪُ ﻣِﻨْﻬُﻢْ
Eğer o meseleyi Peygambere ve mü'minlerden ihtisas ve salâhiyet sahibi kimselere havale etselerdi, elbette o kimselerden hüküm çıkarmaya ehliyetli olanlar işin doğrusunu bilirlerdi. (Nisâ Sûresi, 4:83)

(Sözler sh: 482)

ﺍِﻥَّ ﺍﻟﻀَّﺮُﻭﺭَﺍﺕِ ﺗُﺒِﻴﺢُ ﺍﻟْﻤَﺤْﻈُﻮﺭَﺍﺕِ
Zaruret haramı helâl derecesine getirir.

(Sözler sh: 487)

ﺳُﺒْﺤَﺎﻧَﻚَ ﻟﺎَ ﻋِﻠْﻢَ ﻟَﻨَٓﺎ ﺍِﻟﺎَّ ﻣَﺎ ﻋَﻠَّﻤْﺘَﻨَٓﺎ ﺍِﻧَّﻚَ ﺍَﻧْﺖَ ﺍﻟْﻌَﻠِﻴﻢُ ﺍﻟْﺤَﻜِﻴﻢُ
Seni her türlü noksandan tenzih ederiz. Senin bize öğrettiğinden başka bilgimiz yoktur. Muhakkak ki Sen, ilmi ve hikmeti herşeyi kuşatan Alîm-i Hakîmsin. (Bakara Sûresi, 2:32)

ﺍَﻟﻠَّﻬُﻢَّ ﺻَﻞِّ ﻭَ ﺳَﻠِّﻢْ ﻋَﻠَﻰ ﻣَﻦْ ﺗَﻤَﺜَّﻞَ ﻓِﻴﻪِ ﺍَﻧْﻮَﺍﺭُ ﻣَﺤَﺒَّﺘِﻚَ ﻟِﺠَﻤَﺎﻝِ ﺻِﻔَﺎﺗِﻚَ ﻭَ ﺍَﺳْﻤَٓﺎﺋِﻚَ ﺑِﻜَﻮْﻧِﻪِ ﻣِﺮْﺍَﺓً ﺟَﺎﻣِﻌَﺔً ﻟِﺘَﺠَﻠِّﻴَﺎﺕِ ﺍَﺳْﻤَٓﺎﺋِﻚَ ﺍﻟْﺤُﺴْﻨَﻰ ﻭَ ﻣَﻦْ ﺗَﻤَﺮْﻛَﺰَ ﻓِﻴﻪِ ﺷُﻌَﺎﻋَﺎﺕُ ﻣَﺤَﺒَّﺘِﻚَ ﻟِﺼَﻨْﻌَﺘِﻚَ ﻓِﻰ ﻣَﺼْﻨُﻮﻋَﺎﺗِﻚَ ﺑِﻜَﻮْﻧِﻪِ ﺍَﻛْﻤَﻞَ ﻭَ ﺍَﺑْﺪَﻉَ ﻣَﺼْﻨُﻮﻋَﺎﺗِﻚَ ﻭَ ﺻَﻴْﺮُﻭﺭَﺗِﻪِ ﺍَﻧْﻤُﻮﺫَﺝَ ﻛَﻤَﺎﻟﺎَﺕِ ﺻَﻨْﻌَﺘِﻚَ ﻭَ ﻓِﻬْﺮِﺳْﺘَﺔَ ﻣَﺤَﺎﺳِﻦِ ﻧُﻘُﻮﺷِﻚَ ﻭَ ﻣَﻦْ ﺗَﻈَﺎﻫَﺮَ ﻓِﻴﻪِ ﻟَﻄَﺎﺋِﻒُ ﻣَﺤَﺒَّﺘِﻚَ ﻭَ ﺭَﻏْﺒَﺘِﻚَ ِﻟﺎِﺳْﺘِﺤْﺴَﺎﻥِ ﺻَﻨْﻌَﺘِﻚَ ﺑِﻜَﻮْﻧِﻪِ ﺍَﻋْﻠَﻰ ﺩَﻟﺎَّﻟِﻰ ﻣَﺤَﺎﺳِﻦِ ﺻَﻨْﻌَﺘِﻚَ ﻭَ ﺍَﺭْﻓَﻊَ ﺍﻟْﻤُﺴْﺘَﺤْﺴِﻨِﻴﻦَ ﺻَﻮْﺗًﺎ ﻓِﻰ ﺍِﻋْﻠﺎَﻥِ ﺣُﺴْﻦِ ﻧُﻘُﻮﺷِﻚَ ﻭَ ﺍَﺑْﺪَﻋِﻬِﻢْ ﻧَﻌْﺘًﺎ ﻟِﻜَﻤَﺎﻟﺎَﺕِ ﺻَﻨْﻌَﺘِﻚَ ﻭَ ﻣَﻦْ ﺗَﺠَﻤَّﻊَ ﻓِﻴﻪِ ﺍَﻗْﺴَﺎﻡُ ﻣَﺤَﺒَّﺘِﻚَ ﻭَ ﺍِﺳْﺘِﺤْﺴَﺎﻧِﻚَ ﻟِﻤَﺤَﺎﺳِﻦِ ﺍَﺧْﻠﺎَﻕِ ﻣَﺨْﻠُﻮﻗَﺎﺗِﻚَ ﻭَ ﻟَﻄَﺎﺋِﻒِ ﺍَﻭْﺻَﺎﻑِ ﻣَﺼْﻨُﻮﻋَﺎﺗِﻚَ ﺑِﻜَﻮْﻧِﻪِ ﺟَﺎﻣِﻌًﺎ ﻟِﻤَﺤَﺎﺳِﻦِ ﺍْﻟﺎَﺧْﻠﺎَﻕِ ﻛَﺎﻓَّﺔً ﺑِﺎِﺣْﺴَﺎﻧِﻚَ ﻭَ ﻟِﻠَﻄَﺎﺋِﻒِ ﺍْﻟﺎَﻭْﺻَﺎﻑِ ﻗَﺎﻃِﺒَﺔً ﺑِﻔَﻀْﻠِﻚَ ﻭَ ﻣَﻦْ ﺻَﺎﺭَ ﻣِﺼْﺪَﺍﻗًﺎ ﺻَﺎﺩِﻗًﺎ ﻭَ ﻣِﻘْﻴَﺎﺳًﺎ ﻓَﺎﺋِﻘًﺎ ﻟِﺠَﻤِﻴﻊِ ﻣَﻦْ ﺫَﻛَﺮْﺕَ ﻓِﻰ ﻓُﺮْﻗَﺎﻧِﻚَ ﺍِﻧَّﻚَ ﺗُﺤِﺒُّﻬُﻢْ ﻣِﻦَ ﺍﻟْﻤُﺤْﺴِﻨِﻴﻦَ ﻭَ ﺍﻟﺼَّﺎﺑِﺮِﻳﻦَ ﻭَ ﺍﻟْﻤُﺆْﻣِﻨِﻴﻦَ ﻭَ ﺍﻟْﻤُﺘَّﻘِﻴﻦَ ﻭَ ﺍﻟﺘَّﻮَّﺍﺑِﻴﻦَ ﻭَ ﺍْﻟﺎَﻭَّﺍﺑِﻴﻦَ ﻭَ ﺟَﻤِﻴﻊِ ﺍْﻟﺎَﺻْﻨَﺎﻑِ ﺍﻟَّﺬِﻳﻦَ ﺍَﺣْﺒَﺒْﺘَﻬُﻢْ ﻭَ ﺷَﺮَﻓْﺘَﻬُﻢْ ﻟِﻤَﺤَﺒَّﺘِﻚَ ﻓِﻰ ﻓُﺮْﻗَﺎﻧِﻚَ ﺣَﺘَّﻰ ﺻَﺎﺭَ ﺍِﻣَﺎﻡَ ﺍﻟْﺤَﺒِﻴﺒِﻴﻦَ ﻟَﻚَ ﻭَ ﺳَﻴِّﺪَ ﺍﻟْﻤَﺤْﺒُﻮﺑِﻴﻦَ ﻟَﻚَ ﻭَ ﺭَﺋِﻴﺲَ ﺍَﻭِﺩَّﺍﺋِﻚَ ﻭَ ﻋَﻠَٓﻰ ﺍَﻟِﻪِ ﻭَ ﺍَﺻْﺤَﺎﺑِﻪِ ﻭَ ﺍِﺧْﻮَﺍﻧِﻪِ ﺍَﺟْﻤَﻌِﻴﻦَ ﺍَﻣِﻴﻦَ ﺑِﺮَﺣْﻤَﺘِﻚَ ﻳَﺎ ﺍَﺭْﺣَﻢَ ﺍﻟﺮَّﺍﺣِﻤِﻴﻦَ

Allahım! Esmâ-i Hüsnânın tecelliyâtına câmi' bir ayna oluşu sırrıyla, esmâ ve sıfâtının güzelliğine olan kudsî muhabbetinin envârı onda temessül eden, masnuâtının en ekmeli ve en bedîi, kemâlât-ı san'atının enmuzeci ve mehâsin-i nukuşunun fihristesi olması hasebiyle, masnuâtındaki san'atına olan kudsî muhabbetinin şuaları onda temerküz eden, mehâsin-i san'atının en âlî dellâlı, nukuşunun güzelliklerini ilân edenler arasında sesçe en yüksek oluşu ve kemâlât-ı san'atının en güzel medîhelerini dile getirişi sebebiyle, san'atının istihsânına muhabbet ve rağbetinin en latîf cilveleri onda tezahür eden, Senin ihsânın olan mehâsin-i ahlâkın kâffesini ve eser-i fazlın olan letâif-i evsâfın hepsini câmi' olması sırrıyla, mahlûkatının güzel ahlâkına ve masnuâtının latîf evsâfına olan muhabbet ve istihsânının aksâmı onda tecemmu eden, Furkan'ında muhsinlerden, sâbirlerden, mü'minlerden, müttakîlerden, tevvâbînden, evvâbînden ve Kendini onlara sevdirdiğin ve muhabbetinle onları şereflendirdiğin bilcümle esnâf-ı ibâdın için doğru bir mihenk ve fâik bir mikyas teşkil eden, ve öyle bir mihenk ve mikyas ki, Senin habiblerinin imamı ve Senin mahbublarının seyyidi ve Senin dostlarının reisi olan Zâta, bütün ashâbına ve ihvânına, salât ve selâm et. Âmin, rahmetinle ey Erhamürrâhimîn.

(Sözler sh: 488)
 

Ahmet.1

Well-known member
Yirmiyedinci Söz'ün Zeyli - Sahabeler Hakkında

Yirmiyedinci Söz ve Zeyli, Barla'da 1929 yılında te'lif edilmişlerdir.

Mevlânâ Câmî'nin dediği gibi derim:

ﻳَﺎ ﺭَﺳُﻮﻝَ ﺍﻟﻠَّﻪِ ﭼِﻪ ﺑَﺎﺷَﺪْ ﭼُﻮﻥْ ﺳَﮓِ ﺍَﺻْﺤَﺎﺏِ ﻛَﻬْﻒْ
ﺩَﺍﺧِﻞِ ﺟَﻨَّﺖْ ﺷَﻮَﻡْ ﺩَﺭْ ﺯُﻣْﺮَﻩﺀِ ﺍَﺻْﺤَﺎﺏِ ﺗُﻮ
ﺍُﻭ ﺭَﻭَﺩْ ﺩَﺭْ ﺟَﻨَّﺖْ ﻣَﻦْ ﺩَﺭْ ﺟَﻬَﻨَّﻢْ ﻛَﻰْ ﺭَﻭَﺍﺳْﺖْ
ﺍُﻭ ﺳَﮓِ ﺍَﺻْﺤَﺎﺏِ ﻛَﻬْﻒْ ﻣَﻦْ ﺳَﮓِ ﺍَﺻْﺤَﺎﺏِ ﺗُﻮ


Yâ Resulallah, nasıl olur ki Ashab-ı Kehfin köpeği, senin ashabınla beraber Cennete girsin? O Cennette, ben Cehennemde revâ mıdır bu? O Kehf Ashabının köpeği, ben senin ashabının...

ﺑِﺎﺳْﻤِﻪِ ﺳُﺒْﺤَﺎﻧَﻪُ
Her türlü noksan sıfatlardan yüce olan Allah'ın adıyla.

ﻭَﺍِﻥْ ﻣِﻦْ ﺷَﻲْﺀٍ ﺍِﻟﺎَّ ﻳُﺴَﺒِّﺢُ ﺑِﺤَﻤْﺪِﻩِ
Hiçbir şey yoktur ki Allah'ı hamd ile tesbih etmesin. (İsrâ Sûresi, 17:44)

ﺑِﺴْﻢِ ﺍﻟﻠَّﻪِ ﺍﻟﺮَّﺣْﻤَﻦِ ﺍﻟﺮَّﺣِﻴﻢِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın adıyla

ﻣُﺤَﻤَّﺪٌ ﺭَﺳُﻮﻝُ ﺍﻟﻠَّﻪِ ﻭَﺍﻟَّﺬِﻳﻦَ ﻣَﻌَﻪُٓ ﺍَﺷِﺪَّٓﺍﺀُ ﻋَﻠَﻰ ﺍﻟْﻜُﻔَّﺎﺭِ ﺭُﺣَﻤَٓﺎﺀُ ﺑَﻴْﻨَﻬُﻢْ
Muhammed Allah'ın Resulüdür. Onunla beraber olanlar da kâfirlere karşı şiddetli, kendi aralarında ise pek merhametlidirler. (Fetih Sûresi, 48:29)

(Sözler sh: 490)

ﺳُﺒْﺤَﺎﻥَ ﺭَﺑِّﻰَ ﺍْﻟﺎَﻋْﻠَﻰ
Herşeyden nihayetsiz derecede yüce olan Rabbimi bütün noksanlardan tenzih ederim.

(Sözler sh: 493)

ﺍَﻟﺴَّﺒَﺐُ ﻛَﺎﻟْﻔَﺎﻋِﻞِ
Bir şeye sebep olan, o şeyi işleyen gibidir. (Müslim, İmare 133; Tirmizî, İlim 14; Ebu Dâvud, Edep 115; Müsned, 4:120, 5:272-274, 357)

ﺍَﻟﻠَّﻬُﻢَّ ﺻَﻞِّ ﻋَﻠَﻰ ﺳَﻴِّﺪِﻧَﺎ ﻣُﺤَﻤَّﺪٍ ﻭَﻋَﻠَٓﻰ ﺍَﻟِﻪِ ﻭَﺍَﺻْﺤَﺎﺑِﻪِ
Allahım, Efendimiz Muhammed'e ve âl ve Ashabına rahmet et.

ﺍَﻟﻠَّﻬُﻢَّ ﺻَﻞِّ ﻋَﻠَﻰ ﺳَﻴِّﺪِﻧَﺎ ﻣُﺤَﻤَّﺪٍ ﺍﻟَّﺬِﻯ ﻗَﺎﻝَ ﺍَﺻْﺤَﺎﺑِﻰ ﻛَﺎﻟﻨُّﺠُﻮﻡِ ﺑِﺎَﻳِّﻬِﻢْ ﺍِﻗْﺘَﺪَﻳْﺘُﻢْ ﺍِﻫْﺘَﺪَﻳْﺘُﻢْ ﻭَ ﺧَﻴْﺮُ ﺍﻟْﻘُﺮُﻭﻥِ ﻗَﺮْﻧِﻰ ﻭَ ﻋَﻠَٓﻰ ﺍَﻟِﻪِ ﻭَ ﺻَﺤْﺒِﻪِ ﻭَ ﺳَﻠِّﻢْ
Allahım! "Ashabım yıldızlar gibidir; hangisine uysanız doğru yolu bulursunuz" (el-Aclûnî, Keşfü'l-Hafâ, 1:132, Hadis No: 381) ve "Asırların en hayırlısı benim asrımdır" (Buhari, Şehâdât: 9, Fadâilü Ashâbi'n-Nebî: 1, Rikak: 1, Eymân: 10, 27; Tirmizi, Fiten: 45, Menâkıb: 56; İbn-i Mâce, Ahkâm: 21; Müsned, 1:378, 417, 2:228, 410, 4:267, 276, 5:350.) buyuran Efendimiz Muhammed'e, âline ve ashabına salât ve selâm olsun.

ﺳُﺒْﺤَﺎﻧَﻚَ ﻟﺎَ ﻋِﻠْﻢَ ﻟَﻨَٓﺎ ﺍِﻟﺎَّ ﻣَﺎ ﻋَﻠَّﻤْﺘَﻨَٓﺎ ﺍِﻧَّﻚَ ﺍَﻧْﺖَ ﺍﻟْﻌَﻠِﻴﻢُ ﺍﻟْﺤَﻜِﻴﻢُ

Seni her türlü noksandan tenzih ederiz. Senin bize öğrettiğinden başka bilgimiz yoktur. Muhakkak ki Sen, ilmi ve hikmeti herşeyi kuşatan Alîm-i Hakîmsin. (Bakara Sûresi, 2:32)

(Sözler sh: 495)

Nakşibendî hakkında, o tarikatin kahramanlarından ve imamlarından bazıları, esasını böyle tarif etmişler, demişler ki:

ﺩَﺭْ ﻃَﺮِﻳﻖِ ﻧَﻘْﺸِﺒَﻨْﺪِﻯ ﻟﺎَﺯِﻡْ ﺁﻣَﺪْ ﭼَﺎﺭْ ﺗَﺮْﻙْ
ﺗَﺮْﻙِ ﺩُﻧْﻴَﺎ ﺗَﺮْﻙِ ﻋُﻘْﺒَﻰ ﺗَﺮْﻙِ ﻫَﺴْﺘِﻰ ﺗَﺮْﻙِ ﺗَﺮْﻙْ


Yani, "Tarik-i Nakşîde dört şeyi bırakmak lâzım: Hem dünyayı, hem nefis hesabına âhireti dahi maksud-u hakikî yapmamak, hem vücudunu unutmak, hem ucbe, fahre girmemek için bu terkleri düşünmemektir."

(Sözler sh: 496)

ﺍَﻟﻠَّﻬُﻢَّ ﺻَﻞِّ ﻭَ ﺳَﻠِّﻢْ ﻋَﻠَﻰ ﺭَﺳُﻮﻟِﻚَ ﺍﻟَّﺬِﻯ ﻗَﺎﻝَ ﻟﺎَﺗَﺴُﺒُّﻮﺍ ﺍَﺻْﺤَﺎﺑِﻰ ﻟَﻮْ ﺍَﻧْﻔَﻖَ ﺍَﺣَﺪُﻛُﻢْ ﻣِﺜْﻞَ ﺍُﺣُﺪٍ ﺫَﻫَﺒًﺎ ﻣَﺎ ﺑَﻠَﻎَ ﻧِﺼْﻒَ ﻣُﺪٍّ ﻣِﻦْ ﺍَﺻْﺤَﺎﺑِﻰ ﺻَﺪَﻕَ ﺭَﺳُﻮﻝُ ﺍﻟﻠَّﻪِ

Allahım! "Ashabıma sövmeyin; sizden birisi Uhud Dağı kadar altın bağışlasa, Ashabımdan birinin yarım müdd (bir avuçluk) bağışının yerini tutmaz" buyuran Resulüne salât ve selâm et. (Buhari, Fedâilü Ashâbi'n-Nebî: 5; Müslim, Fedâilü's-Sahâbe: 221, 222; Ebû Dâvud, Sünnet: 10; Tirmizi, Menâkıb: 58; İbn-i Mâce, Mukaddime: 11; Müsned, 3:11.)

ﺳُﺒْﺤَﺎﻧَﻚَ ﻟﺎَ ﻋِﻠْﻢَ ﻟَﻨَٓﺎ ﺍِﻟﺎَّ ﻣَﺎ ﻋَﻠَّﻤْﺘَﻨَٓﺎ ﺍِﻧَّﻚَ ﺍَﻧْﺖَ ﺍﻟْﻌَﻠِﻴﻢُ ﺍﻟْﺤَﻜِﻴﻢُ

Seni her türlü noksandan tenzih ederiz. Senin bize öğrettiğinden başka bilgimiz yoktur. Muhakkak ki Sen, ilmi ve hikmeti herşeyi kuşatan Alîm-i Hakîmsin. (Bakara Sûresi, 2:32)

(Sözler sh: 497)




 

Ahmet.1

Well-known member
Yirmisekizinci Söz

Yirmisekizinci Söz, Barla'da 1928'de te'lif edilmiştir.

ﺑِﺴْﻢِ ﺍﻟﻠَّﻪِ ﺍﻟﺮَّﺣْﻤَﻦِ ﺍﻟﺮَّﺣِﻴﻢِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın adıyla

ﻭَﺑَﺸِّﺮِ ﺍﻟَّﺬِﻳﻦَ ﺍَﻣَﻨُﻮﺍ ﻭَﻋَﻤِﻠُﻮﺍ ﺍﻟﺼَّﺎﻟِﺤَﺎﺕِ ﺍَﻥَّ ﻟَﻬُﻢْ ﺟَﻨَّﺎﺕٍ ﺗَﺠْﺮِﻯ ﻣِﻦْ ﺗَﺤْﺘِﻬَﺎ ﺍْﻟﺎَﻧْﻬَﺎﺭُ ﻛُﻠَّﻤَﺎ ﺭُﺯِﻗُﻮﺍ ﻣِﻨْﻬَﺎ ﻣِﻦْ ﺛَﻤَﺮَﺓٍ ﺭِﺯْﻗًﺎ ﻗَﺎﻟُﻮﺍ ﻫَﺬَﺍ ﺍﻟَّﺬِﻯ ﺭُﺯِﻗْﻨَﺎ ﻣِﻦْ ﻗَﺒْﻞُ ﻭَ ﺍُﺗُﻮﺍ ﺑِﻪِ ﻣُﺘَﺸَﺎﺑِﻬًﺎ ﻭَ ﻟَﻬُﻢْ ﻓِﻴﻬَٓﺎ ﺍَﺯْﻭَﺍﺝٌ ﻣُﻄَﻬَّﺮَﺓٌ ﻭَﻫُﻢْ ﻓِﻴﻬَﺎ ﺧَﺎﻟِﺪُﻭﻥَ
İman eden ve güzel işler yapanları müjdele: Altlarından ırmaklar akan Cennetler onlarındır. O Cennetlerden rızık olarak bir meyve yediklerinde, 'Bu daha önce yediğimiz rızıktandır' derler. Rızıkları, dünyadakine benzer şekilde kendilerine sunulur. Orada onlar için ter temiz eşler vardır. Onlar orada ebedî olarak kalacaklardır. (Bakara Sûresi, 2:25)

(Sözler sh: 499)

ﻭَﻣَﺎ ﻫَﺬِﻩِ ﺍﻟْﺤَﻴَﻮﺓُ ﺍﻟﺪُّﻧْﻴَٓﺎ ﺍِﻟﺎَّ ﻟَﻬْﻮٌ ﻭَﻟَﻌِﺐٌ ﻭَﺍِﻥَّ ﺍﻟﺪَّﺍﺭَ ﺍْﻟﺎَﺧِﺮَﺓَ ﻟَﻬِﻰَ ﺍﻟْﺤَﻴَﻮَﺍﻥُ
Bu dünya hayatı bir oyun ve oyalanmadan başka birşey değildir. Asıl hayata mazhar olan ise âhiret yurdudur. (Ankebût Sûresi, 29:64)

ﺍَﻟْﻤَﺮْﺀُ ﻣَﻊَ ﻣَﻦْ ﺍَﺣَﺐَّ
Dost, dostuyla beraber Cennet'te bulunacaktır.

ﺍِﻥَّ ﺍﻟﺪَّﺍﺭَ ﺍْﻟﺎَﺧِﺮَﺓَ ﻟَﻬِﻰَ ﺍﻟْﺤَﻴَﻮَﺍﻥُ
Asıl hayata mazhar olan âhiret yurdudur. (Ankebût Sûresi, 29:64)

(Sözler sh: 501)

ﻭَﻓِﻴﻬَﺎ ﻣَﺎ ﺗَﺸْﺘَﻬِﻴﻪِ ﺍْﻟﺎَﻧْﻔُﺲُ ﻭَﺗَﻠَﺬُّ ﺍْﻟﺎَﻋْﻴُﻦُ
Orada canların çekeceği, gözlerin zevk alacağı herşey vardır. (Zuhruf Sûresi, 43:71)

(Sözler sh: 502)

ﺳُﺒْﺤَﺎﻧَﻚَ ﻟﺎَ ﻋِﻠْﻢَ ﻟَﻨَٓﺎ ﺍِﻟﺎَّ ﻣَﺎ ﻋَﻠَّﻤْﺘَﻨَٓﺎ ﺍِﻧَّﻚَ ﺍَﻧْﺖَ ﺍﻟْﻌَﻠِﻴﻢُ ﺍﻟْﺤَﻜِﻴﻢُ
Seni her türlü noksandan tenzih ederiz. Senin bize öğrettiğinden başka bilgimiz yoktur. Muhakkak ki Sen, ilmi ve hikmeti herşeyi kuşatan Alîm-i Hakîmsin. (Bakara Sûresi, 2:32)

ﺭَﺑَّﻨَﺎ ﻟﺎَ ﺗُﺆَﺍﺧِﺬْﻧَٓﺎ ﺍِﻥْ ﻧَﺴِﻴﻨَٓﺎ ﺍَﻭْ ﺍَﺧْﻄَﺎْﻧَﺎ
Ey Rabbimiz, unutur veya hataya düşer de bir kusur işlersek bizi onunla hesaba çekme. (Bakara Sûresi, 2:286)

(Sözler sh: 503)

ﺍَﻟﻠَّﻬُﻢَّ ﺻَﻞِّ ﻋَﻠَﻰ ﺣَﺒِﻴﺒِﻚَ ﺍﻟَّﺬِﻯ ﻓَﺘَﺢَ ﺍَﺑْﻮَﺍﺏَ ﺍﻟْﺠَﻨَّﺔِ ﺑِﺤَﺒِﻴﺒِﻴَّﺘِﻪِ ﻭَ ﺑِﺼَﻠﺎَﺗِﻪِ ﻭَ ﺍَﻳَّﺪَﺗْﻪُ ﺍُﻣَّﺘُﻪُ ﻋَﻠَﻰ ﻓَﺘْﺤِﻬَﺎ ﺑِﺼَﻠَﻮَﺍﺗِﻬِﻢْ ﻋَﻠَﻴْﻪِ ﻋَﻠَﻴْﻪِ ﺍﻟﺼَّﻠﺎَﺓُ ﻭَ ﺍﻟﺴَّﻠﺎَﻡُ ﺍَﻟﻠَّﻬُﻢَّ ﺍَﺩْﺧِﻠْﻨَﺎ ﺍﻟْﺠَﻨَّﺔَ ﻣَﻊَ ﺍْﻟﺎَﺑْﺮَﺍﺭِ ﺑِﺸَﻔَﺎﻋَﺔِ ﺣَﺒِﻴﺒِﻚَ ﺍﻟْﻤُﺨْﺘَﺎﺭِ ﺍَﻣِﻴﻦَ
Allahım! Habibiyeti ve salâtıyla Cennetin kapılarını açan ve ona getirdikleri salâvatlarla ümmeti de onu teyid eden, Habibin Aleyhissalâtü Vesselâma rahmet et. Allahım! Bizi, ebrâr ile beraber, seçkin Habibinin şefaatiyle Cennete idhal et. Âmin.

ﺭَﺑَّﻨَﺎ ﻣَﺎ ﺧَﻠَﻘْﺖَ ﻫَﺬَﺍ ﺑَﺎﻃِﻠﺎً ﺳُﺒْﺤَﺎﻧَﻚَ ﻓَﻘِﻨَﺎ ﻋَﺬَﺍﺏَ ﺍﻟﻨَّﺎﺭِ
Bunları boş yere yaratmadın, ey Rabbimiz. Seni bütün noksanlardan tenzih ederiz. Sen bizi Cehennem ateşinin azabından koru. (Âl-i İmrân Sûresi, 3:191)

(Sözler sh: 504)




 

Ahmet.1

Well-known member
Yirmidokuzuncu Söz

Beka-i Ruh ve Melaike ve Haşre dair olan bu Söz 1929 yılında Barla'da te'lif edilmiştir.

ﺍَﻋُﻮﺫُ ﺑِﺎﻟﻠَّﻪِ ﻣِﻦَ ﺍﻟﺸَّﻴْﻄَﺎﻥِ ﺍﻟﺮَّﺟِﻴﻢِ
Allah'ın rahmetinden kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım.

ﺑِﺴْﻢِ ﺍﻟﻠَّﻪِ ﺍﻟﺮَّﺣْﻤَﻦِ ﺍﻟﺮَّﺣِﻴﻢِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın adıyla

ﺗَﻨَﺰَّﻝُ ﺍﻟْﻤَﻠَٓﺌِﻜَﺔُ ﻭَﺍﻟﺮُّﻭﺡُ ﻓِﻴﻬَﺎ ﺑِﺎِﺫْﻥِ ﺭَﺑِّﻬِﻢْ
Melekler ve Cebrâil o gecede Rablerinin izniyle yeryüzüne iner. (Kadir Sûresi, 91:4)

ﻗُﻞِ ﺍﻟﺮُّﻭﺡُ ﻣِﻦْ ﺍَﻣْﺮِ ﺭَﺑِّﻰ
De ki: Ruh, Rabbimin emrindendir. (İsrâ Sûresi,17:85)

(Sözler sh: 505)

ﻃُﻴُﻮﺭٌ ﺧُﻀْﺮٌ
Hadis-i şerifte "Ehl-i Cennet ruhları, berzah âleminde yeşil kuşların cevflerine girerler ve Cennette gezerler" diye işaret ettiği, "tuyurun hudrun" tesmiye edilen Cennet kuşları.

(Sözler sh: 514)

ﻭَﺍﻟْﻤُﺮْﺳَﻠﺎَﺕِ ﻋُﺮْﻓًﺎ ٭ ﻓَﺎﻟْﻌَﺎﺻِﻔَﺎﺕِ ﻋَﺼْﻔًﺎ ٭ ﻭَﺍﻟﻨَّﺎﺷِﺮَﺍﺕِ ﻧَﺸْﺮًﺍ ٭ ﻓَﺎﻟْﻔَﺎﺭِﻗَﺎﺕِ ﻓَﺮْﻗًﺎ ٭ ﻓَﺎﻟْﻤُﻠْﻘِﻴَﺎﺕِ ﺫِﻛْﺮًﺍ
Yemin olsun peş peşe gönderilen meleklere; ve rüzgâr gibi esip her tarafa yayılanlara; ve bulutları yeryüzüne dağıtanlara; ve hak ile bâtılı ayıranlara; ve peygamberlere vahiy getirenlere. (Mürselât Sûresi, 11:1-5)

ﻭَﺍﻟﻨَّﺎﺯِﻋَﺎﺕِ ﻏَﺮْﻗًﺎ ٭ ﻭَﺍﻟﻨَّﺎﺷِﻄَﺎﺕِ ﻧَﺸْﻄًﺎ ٭ ﻭَﺍﻟﺴَّﺎﺑِﺤَﺎﺕِ ﺳَﺒْﺤًﺎ ٭ ﻓَﺎﻟﺴَّﺎﺑِﻘَﺎﺕِ ﺳَﺒْﻘًﺎ ٭ ﻓَﺎﻟْﻤُﺪَﺑِّﺮَﺍﺕِ ﺍَﻣْﺮًﺍ
Yemin olsun kâfirin ruhunu tâ derinliklerinden şiddetle söküp alanlara; ve mü'minin ruhunu kolaylıkla alanlara; ve suda yüzercesine gökten inenlere; ve Allah'ın emrini yerine getirmek için yarışanlara; ve emrolundukları işi tanzim ve tedbir edenlere. (Nâziât Sûresi, 19:1-5)

ﺗَﻨَﺰَّﻝُ ﺍﻟْﻤَﻠَٓﺌِﻜَﺔُ ﻭَﺍﻟﺮُّﻭﺡُ ﻓِﻴﻬَﺎ ﺑِﺎِﺫْﻥِ ﺭَﺑِّﻬِﻢْ
Melekler ve Cebrâil o gecede Rablerinin izniyle yeryüzüne iner. (Kadir Sûresi, 91:4)

ﻋَﻠَﻴْﻬَﺎ ﻣَﻠَٓﺌِﻜَﺔٌ ﻏِﻠﺎَﻅٌ ﺷِﺪَﺍﺩٌ ﻟﺎَ ﻳَﻌْﺼُﻮﻥَ ﺍﻟﻠَّﻪَ ﻣَٓﺎ ﺍَﻣَﺮَﻫُﻢْ ﻭَ ﻳَﻔْﻌَﻠُﻮﻥَ ﻣَﺎ ﻳُﺆْﻣَﺮُﻭﻥَ
O ateşin başında, Allah'ın emrine karşı gelmeyen ve verilen emri yerine getiren haşîn ve şiddetli melekler vardır. (Tahrîm Sûresi, 66:6)

ﺳُﺒْﺤَﺎﻧَﻪُ ﺑَﻞْ ﻋِﺒَﺎﺩٌ ﻣُﻜْﺮَﻣُﻮﻥَ ٭ ﻟﺎَ ﻳَﺴْﺒِﻘُﻮﻧَﻪُ ﺑِﺎﻟْﻘَﻮْﻝِ ﻭَﻫُﻢْ ﺑِﺎَﻣْﺮِﻩِ ﻳَﻌْﻤَﻠُﻮﻥَ
O, evlât edinmekten ve her türlü kusurdan münezzehtir. Melekler ise, Allah'ın ikramda bulunduğu kullardır. Allah emretmedikçe bir söz söylemezler; ancak Onun emriyle hareket ederler. (Enbiyâ Sûresi, 21:26-27)

ﻗُﻞْ ﺍُﻭﺣِﻰَ ﺍِﻟَﻰَّ ﺍَﻧَّﻪُ ﺍﺳْﺘَﻤَﻊَ ﻧَﻔَﺮٌ ﻣِﻦَ ﺍﻟْﺠِﻦِّ
De ki: Cinlerden bir topluluğun Kur'ân'ı dinledikleri bana vahyolundu. (Cin Sûresi, 72:1)

ﺍِﻧَّﺎ ﺳَﻤِﻌْﻨَﺎ ﻗُﺮْﺍَﻧًﺎ ﻋَﺠَﺒًﺎ ٭ ﻳَﻬْﺪِٓﻯ ﺍِﻟَﻰ ﺍﻟﺮُّﺷْﺪِ ﻓَﺎَﻣَﻨَّﺎ ﺑِﻪِ ﻭَﻟَﻦْ ﻧُﺸْﺮِﻙَ ﺑِﺮَﺑِّﻨَٓﺎ ﺍَﺣَﺪًﺍ
Biz, doğru yola ileten harikulâde bir Kur'ân dinledik ve ona iman ettik. Biz Rabbimize hiç kimseyi ortak koşmayacağız. (Cin Sûresi, 72:1-2)

(Sözler sh: 518)

ﻗُﻞِ ﺍﻟﺮُّﻭﺡُ ﻣِﻦْ ﺍَﻣْﺮِ ﺭَﺑِّﻰ
De ki: Ruh, Rabbimin emrindendir. (İsrâ Sûresi, 11:85)

(Sözler sh: 522)

ﻗُﻞْ ﻳُﺤْﻴِﻴﻬَﺎ ﺍﻟَّﺬِٓﻯ ﺍَﻧْﺸَﺎَﻫَٓﺎ ﺍَﻭَّﻝَ ﻣَﺮَّﺓٍ
De ki: Onu hiçten bu derece hikmetli bir surette kim inşa etmişse, Odur ki onu âhirette diriltecektir. (Yâsin Sûresi, 36:79)

ﻭَ ﻗَﺪْ ﺧَﻠَﻘَﻜُﻢْ ﺍَﻃْﻮَﺍﺭًﺍ
O sizi halden hale sokarak yarattı. (Nuh Sûresi, 11:14)

ﻭَ ﻣَﺎ ﺭَﺑُّﻚَ ﺑِﻈَﻠﺎَّﻡٍ ﻟِﻠْﻌَﺒِﻴﺪِ
Rabbin, kullarına haksızlık edecek değildir. (Fussilet Sûresi, 41:46)

(Sözler sh: 524)

ﻗُﻞْ ﻳُﺤْﻴِﻴﻬَﺎ ﺍﻟَّﺬِٓﻯ ﺍَﻧْﺸَﺎَﻫَٓﺎ ﺍَﻭَّﻝَ ﻣَﺮَّﺓٍ
De ki: Onu hiçten bu derece hikmetli bir surette kim inşa etmişse, Odur ki onu âhirette diriltecektir. (Yâsin Sûresi, 36:79)

ﻭَﻫُﻮَ ﺍﻟَّﺬِﻯ ﻳَﺒْﺪَﺅُﺍ ﺍﻟْﺨَﻠْﻖَ ﺛُﻢَّ ﻳُﻌِﻴﺪُﻩُ ﻭَﻫُﻮَ ﺍَﻫْﻮَﻥُ ﻋَﻠَﻴْﻪِ
Halkı önce yaratan, sonra tekrar diriltecek olan Odur; bu ise Onun için daha da kolaydır. (Rum Sûresi, 30:27)

ﻭَ ﻣَﺎ ﺭَﺑُّﻚَ ﺑِﻈَﻠﺎَّﻡٍ ﻟِﻠْﻌَﺒِﻴﺪِ
Rabbin, kullarına haksızlık edecek değildir. (Fussilet Sûresi, 41:46)

(Sözler sh: 526)

ﻣَﺎ ﺧَﻠْﻘُﻜُﻢْ ﻭَﻟﺎَ ﺑَﻌْﺜُﻜُﻢْ ﺍِﻟﺎَّ ﻛَﻨَﻔْﺲٍ ﻭَﺍﺣِﺪَﺓٍ
Sizin yaratılmanız da, diriltilmeniz de, tek bir kişinin yaratılıp diriltilmesi gibidir. (Lokman Sûresi, 31:28)

(Sözler sh: 529)

ﻣَﺎ ﺧَﻠْﻘُﻜُﻢْ ﻭَﻟﺎَ ﺑَﻌْﺜُﻜُﻢْ ﺍِﻟﺎَّ ﻛَﻨَﻔْﺲٍ ﻭَﺍﺣِﺪَﺓٍ
Sizin yaratılmanız da, diriltilmeniz de, tek bir kişinin yaratılıp diriltilmesi gibidir. (Lokman Sûresi, 31:28)

(Sözler sh: 530)

ﺍِﺫَﺍ ﺍﻟﺸَّﻤْﺲُ ﻛُﻮِّﺭَﺕْ
Güneş dürülüp ışığı söndüğü zaman. (Tekvîr Sûresi, 81:1)

ﻭَﺍِﺫَﺍ ﺍﻟﻨُّﺠُﻮﻡُ ﺍﻧْﻜَﺪَﺭَﺕْ
Yıldızlar yerlerinden düşüp dağıldığı zaman. (Tekvîr Sûresi, 81:2)

ﻭَﺍِﺫَﺍ ﺍﻟْﺠِﺒَﺎﻝُ ﺳُﻴِّﺮَﺕْ
Dağlar yürütüldüğü zaman, (Tekvîr Sûresi, 81:3)

ﺍِﺫَﺍ ﺍﻟﺴَّﻤَٓﺎﺀُ ﺍﻧْﻔَﻄَﺮَﺕْ ٭ ﻭَﺍِﺫَﺍ ﺍﻟْﻜَﻮَﺍﻛِﺐُ ﺍﻧْﺘَﺜَﺮَﺕْ ٭ ﻭَﺍِﺫَﺍ ﺍﻟْﺒِﺤَﺎﺭُ ﻓُﺠِّﺮَﺕْ
Gök yarıldığı zaman; yıldızlar saçıldığı zaman; denizler kaynayıp birbirine karıştığı zaman. (İnfitar Sûresi, 82:1-3)

(Sözler sh: 531)

ﻳَﻮْﻡَ ﺗُﺒَﺪَّﻝُ ﺍْﻟﺎَﺭْﺽُ ﻏَﻴْﺮَ ﺍْﻟﺎَﺭْﺽِ
O gün yeryüzü başka bir şekle girer. (İbrahim Sûresi, 14:48)

(Sözler sh: 533)

ﻭَﺍﻣْﺘَﺎﺯُﻭﺍ ﺍﻟْﻴَﻮْﻡَ ﺍَﻳُّﻬَﺎ ﺍﻟْﻤُﺠْﺮِﻣُﻮﻥَ
Sizler, ayrılın, ey mücrimler! (Yâsin Sûresi, 36:59)

ﺳَﻠﺎَﻡٌ ﻋَﻠَﻴْﻜُﻢْ ﻃِﺒْﺘُﻢْ ﻓَﺎﺩْﺧُﻠُﻮﻫَﺎ ﺧَﺎﻟِﺪِﻳﻦَ
Size selâm olsun. Buraya ter temiz geldiniz, ne mutlu size! Ebediyen kalmak üzere girin Cennete. (Zümer Sûresi, 39:73)

(Sözler sh: 534)

ﺍِﺫَﺍ ﺯُﻟْﺰِﻟَﺖِ ﺍْﻟﺎَﺭْﺽُ ﺯِﻟْﺰَﺍﻟَﻬَﺎ ٭ ﻭَﺍَﺧْﺮَﺟَﺖِ ﺍْﻟﺎَﺭْﺽُ ﺍَﺛْﻘَﺎﻟَﻬَﺎ ٭ ﻭَ ﻗَﺎﻝَ ﺍْﻟﺎِﻧْﺴَﺎﻥُ ﻣَﺎﻟَﻬَﺎ ٭ ﻳَﻮْﻣَﺌِﺬٍ ﺗُﺤَﺪِّﺙُ ﺍَﺧْﺒَﺎﺭَﻫَﺎ ٭ ﺑِﺎَﻥَّ ﺭَﺑَّﻚَ ﺍَﻭْﺣَﻰ ﻟَﻬَﺎ ٭ ﻳَﻮْﻣَﺌِﺬٍ ﻳَﺼْﺪُﺭُ ﺍﻟﻨَّﺎﺱُ ﺍَﺷْﺘَﺎﺗًﺎ ﻟِﻴُﺮَﻭْﺍ ﺍَﻋْﻤَﺎﻟَﻬُﻢْ ٭ ﻓَﻤَﻦْ ﻳَﻌْﻤَﻞْ ﻣِﺜْﻘَﺎﻝَ ﺫَﺭَّﺓٍ ﺧَﻴْﺮًﺍ ﻳَﺮَﻩُ ٭ ﻭَﻣَﻦْ ﻳَﻌْﻤَﻞْ ﻣِﺜْﻘَﺎﻝَ ﺫَﺭَّﺓٍ ﺷَﺮًّﺍ ﻳَﺮَﻩُ
Ne zaman ki yer müthiş bir sarsıntıyla sarsılır. Ve yeryüzü bütün ağırlıklarını dışarı çıkarır. Ve insan 'Ne oluyor buna?' der. O gün yeryüzü, üzerinde herkesin ne iş yaptığını haber verir. Çünkü Rabbin ona konuşmasını emretmiştir. O gün insanlar yaptıklarının karşılığını görmek için hesap yerinden bölük bölük dönerler. Kim zerre kadar bir iyilik yaparsa onun mükâfâtını görür. Kim zerre kadar bir kötülük yaparsa onun cezasını görür. (Zilzal Sûresi, 99:1-8)

ﻭَﺑَﺸِّﺮِ ﺍﻟَّﺬِﻳﻦَ ﺍَﻣَﻨُﻮﺍ ﻭَﻋَﻤِﻠُﻮﺍ ﺍﻟﺼَّﺎﻟِﺤَﺎﺕِ ﺍَﻥَّ ﻟَﻬُﻢْ ﺟَﻨَّﺎﺕٍ ﺗَﺠْﺮِﻯ ﻣِﻦْ ﺗَﺤْﺘِﻬَﺎ ﺍْﻟﺎَﻧْﻬَﺎﺭُ ﻛُﻠَّﻤَﺎ ﺭُﺯِﻗُﻮﺍ ﻣِﻨْﻬَﺎ ﻣِﻦْ ﺛَﻤَﺮَﺓٍ ﺭِﺯْﻗًﺎ ﻗَﺎﻟُﻮﺍ ﻫَﺬَﺍ ﺍﻟَّﺬِﻯ ﺭُﺯِﻗْﻨَﺎ ﻣِﻦْ ﻗَﺒْﻞُ ﻭَﺍُﺗُﻮﺍ ﺑِﻪِ ﻣُﺘَﺸَﺎﺑِﻬًﺎ ﻭَﻟَﻬُﻢْ ﻓِﻴﻬَٓﺎ ﺍَﺯْﻭَﺍﺝٌ ﻣُﻄَﻬَّﺮَﺓٌ ﻭَﻫُﻢْ ﻓِﻴﻬَﺎ ﺧَﺎﻟِﺪُﻭﻥَ
İman eden ve güzel işler yapanları müjdele: Altlarından ırmaklar akan Cennetler onlarındır. O Cennetlerden rızık olarak bir meyve yediklerinde, 'Bu daha önce yediğimiz rızıktandır' derler. Rızıkları, dünyadakine benzer şekilde kendilerine sunulur. Orada onlar için ter temiz kadınlar vardır. Onlar orada ebedî olarak kalacaklardır. (Bakara Sûresi, 2:25)

ﺳُﺒْﺤَﺎﻧَﻚَ ﻟﺎَ ﻋِﻠْﻢَ ﻟَﻨَٓﺎ ﺍِﻟﺎَّ ﻣَﺎ ﻋَﻠَّﻤْﺘَﻨَٓﺎ ﺍِﻧَّﻚَ ﺍَﻧْﺖَ ﺍﻟْﻌَﻠِﻴﻢُ ﺍﻟْﺤَﻜِﻴﻢُ

Seni her türlü noksandan tenzih ederiz. Senin bize öğrettiğinden başka bilgimiz yoktur. Muhakkak ki Sen herşeyi hakkıyla bilir, her işi hikmetle yaparsın. (Bakara Sûresi, 2:32)

ﺭَﺑَّﻨَﺎ ﻟﺎَ ﺗُﺆَﺍﺧِﺬْﻧَٓﺎ ﺍِﻥْ ﻧَﺴِﻴﻨَٓﺎ ﺍَﻭْ ﺍَﺧْﻄَﺎْﻧَﺎ
Ey Rabbimiz! Unutur veya hataya düşer de bir kusur işlersek, bizi onunla hesaba çekme. (Bakara Sûresi, 2:286)

ﺍَﻟﻠَّﻬُﻢَّ ﺻَﻞِّ ﻋَﻠَﻰ ﺳَﻴِّﺪِﻧَﺎ ﻣُﺤَﻤَّﺪٍ ﻭَ ﻋَﻠَٓﻰ ﺍَﻝِ ﺳَﻴِّﺪِﻧَﺎ ﻣُﺤَﻤَّﺪٍ ﻛَﻤَﺎ ﺻَﻠَّﻴْﺖَ ﻋَﻠَﻰ ﺳَﻴِّﺪِﻧَﺎ ﺍِﺑْﺮَﺍﻫِﻴﻢَ ﻭَ ﻋَﻠَٓﻰ ﺍَﻝِ ﺳَﻴِّﺪِﻧَﺎ ﺍِﺑْﺮَﺍﻫِﻴﻢَ ﺍِﻧَّﻚَ ﺣَﻤِﻴﺪٌ ﻣَﺠِﻴﺪٌ
Allahım! Tıpkı Efendimiz İbrahim'e ve Efendimiz İbrahim'in nesline salât ettiğin gibi, Efendimiz Muhammed'e ve Efendimiz Muhammed'in nesline de salât et. Muhakkak ki Sen her türlü övgüye sonsuz derecede lâyık olan ve şanı herşeyden sonsuz derecede yüce olan Hamîd-i Mecîdsin.

(Sözler sh: 535)




 

Ahmet.1

Well-known member
Otuzuncu Söz - Ene ve Zerre Risalesi

Otuzuncu Söz olan Ene ve Zerre Risalesi 1929 ve 1930 yılları arasında Barla'da te'lif edilmiştir.

ﺑِﺴْﻢِ ﺍﻟﻠَّﻪِ ﺍﻟﺮَّﺣْﻤَﻦِ ﺍﻟﺮَّﺣِﻴﻢِ

Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın adıyla

ﺍِﻧَّﺎ ﻋَﺮَﺿْﻨَﺎ ﺍْﻟﺎَﻣَﺎﻧَﺔَ ﻋَﻠَﻰ ﺍﻟﺴَّﻤَﻮَﺍﺕِ ﻭَﺍْﻟﺎَﺭْﺽِ ﻭَﺍﻟْﺠِﺒَﺎﻝِ ﻓَﺎَﺑَﻴْﻦَ ﺍَﻥْ ﻳَﺤْﻤِﻠْﻨَﻬَﺎ ﻭَﺍَﺷْﻔَﻘْﻦَ ﻣِﻨْﻬَﺎ ﻭَﺣَﻤَﻠَﻬَﺎ ﺍْﻟﺎِﻧْﺴَﺎﻥُ ﺍِﻧَّﻪُ ﻛَﺎﻥَ ﻇَﻠُﻮﻣًﺎ ﺟَﻬُﻮﻟﺎً
Biz emaneti göklere, yere ve dağlara teklif ettik. Hepsi de onu yüklenmekten kaçındı ve ondan korktu. İnsan ise onu yüklendi. Gerçekten insan çok zalim, çok cahildir. (Ahzâb Sûresi, 33:72)

(Sözler sh: 537)

ﻗَﺪْ ﺍَﻓْﻠَﺢَ ﻣَﻦْ ﺯَﻛَّﻴﻬَﺎ
Nefsini günahlardan arındıran, kurtuluşa ermiştir. (Şems Sûresi, 91:9)

ﻟَﻪُ ﺍﻟْﻤُﻠْﻚُ ﻭَ ﻟَﻪُ ﺍﻟْﺤَﻤْﺪُ ﻭَ ﻟَﻪُ ﺍﻟْﺤُﻜْﻢُ ﻭَ ﺍِﻟَﻴْﻪِ ﺗُﺮْﺟَﻌُﻮﻥَ
Mülk Ona, hamd Ona, hüküm Ona aittir; siz de Ona döndürüleceksiniz.

ﻭَ ﻗَﺪْ ﺧَﺎﺏَ ﻣَﻦْ ﺩَﺳَّﻴﻬَﺎ
Nefsini günaha daldıran, hüsrana düşmüştür. (Şems Sûresi, 91:10)

(Sözler sh: 538)

ﺍِﻥَّ ﺍﻟﺸِّﺮْﻙَ ﻟَﻈُﻠْﻢٌ ﻋَﻈِﻴﻢٌ
Muhakkak ki şirk pek büyük bir zulümdür. (Lokman Sûresi, 31:13)

(Sözler sh: 541)

ﺗَﺨَﻠَّﻘُﻮﺍ ﺑِﺎَﺧْﻠﺎَﻕِ ﺍﻟﻠَّﻪِ
Allah'ın (C.C) ahlâkıyla ahlâklanınız. "Ahlâk-ı İlâhiye ile muttasıf olup Cenâb-ı Hakka mütezellilâne teveccüh edip, acz, fakr, kusurunuzu bilip dergâhına abd olunuz." (Mansur Ali Nâsıf, et-Tâc, 1:13; Cürcanî, Tarifat, 1:564; Gazalî, İhyau Ulûmiddin, 4:306; Taberanî, Mu'cemü'l-Evsaf, 87:184)

(Sözler sh: 542)

"Nübüvvetin tevhid-i İlâhî hakkındaki netâic-i âliyesinden ve düstur-u gàliyesinden;

ﺍَﻟْﻮَﺍﺣِﺪُ ﻟﺎَ ﻳَﺼْﺪُﺭُ ﺍِﻟﺎَّ ﻋَﻦِ ﺍﻟْﻮَﺍﺣِﺪِ
Her birliği bulunan yalnız birden sudur edecektir; madem herşeyde ve bütün eşyada bir birlik var, demek birtek Zâtın icadıdır.

Eski felsefenin bir düstur-u itikadiyesinden olan;

ﺍَﻟْﻮَﺍﺣِﺪُ ﻟﺎَ ﻳَﺼْﺪُﺭُ ﻋَﻨْﻪُ ﺍِﻟﺎَّ ﺍﻟْﻮَﺍﺣِﺪُ
"Birden bir sudur eder"; yani "Bir zâttan bizzat birtek sudur edebilir. Sair şeyler, vasıtalar vasıtasıyla ondan sudur eder"

ﻭَ ﺍِﻥْ ﻣِﻦْ ﺷَﻲْﺀٍ ﺍِﻟﺎَّ ﻳُﺴَﺒِّﺢُ ﺑِﺤَﻤْﺪِﻩِ
Hiçbir şey yoktur ki, Onu hamd ile tesbih etmesin. (İsrâ Sûresi, 17:44)

(Sözler sh: 543)

ﻣَﻦْ ﻳُﺤْﻴِﻰ ﺍﻟْﻌِﻈَﺎﻡَ ﻭَ ﻫِﻰَ ﺭَﻣِﻴﻢٌ
Çürümüş kemikleri kim diriltecek? (Yâsin Sûresi, 36:78)

(Sözler sh: 544)

ﻓَﻤَﻦْ ﻳَﻜْﻔُﺮْ ﺑِﺎﻟﻄَّﺎﻏُﻮﺕِ ﻭَﻳُﺆْﻣِﻦْ ﺑِﺎﻟﻠَّﻪِ ﻓَﻘَﺪِ ﺍﺳْﺘَﻤْﺴَﻚَ ﺑِﺎﻟْﻌُﺮْﻭَﺓِ ﺍﻟْﻮُﺛْﻘَﻰ ﻟﺎَ ﺍﻧْﻔِﺼَﺎﻡَ ﻟَﻬَﺎ ﻭَﺍﻟﻠَّﻪُ ﺳَﻤِﻴﻊٌ ﻋَﻠِﻴﻢٌ
Kim tâğûtu reddeder de Allah'a iman ederse, işte o kopmaz ve kırılmaz, sapa sağlam bir kulpa yapışmıştır. Allah ise herşeyi hakkıyla işiten, herşeyi hakkıyla bilendir. (Bakara Sûresi, 2:256)

ﺻِﺮَﺍﻁَ ﺍﻟَّﺬِﻳﻦَ ﺍَﻧْﻌَﻤْﺖَ ﻋَﻠَﻴْﻬِﻢْ ﻏَﻴْﺮِ ﺍﻟْﻤَﻐْﻀُﻮﺏِ ﻋَﻠَﻴْﻬِﻢْ ﻭَ ﻟﺎَ ﺍﻟﻀَّٓﺎﻟِّﻴﻦَ
Kendilerine in'âm ve ihsanda bulunduklarının yolu, gazabına uğrayanların ve sapıtmış olanların yolu değil. (Fâtiha Sûresi, 1:7)

(Sözler sh: 546)

ﻭَﻟﺎَ ﺍﻟﻀَّٓﺎﻟِّﻴﻦَ
Sapıtmış olanların yoluna değil. (Fâtiha Sûresi, 1:7)

ﻏَﻴْﺮِ ﺍﻟْﻤَﻐْﻀُﻮﺏِ
Gazabına uğrayanların yoluna değil. (Fâtiha Sûresi, 1:7)

ﺍَﻟَّﺬِﻳﻦَ ﺍَﻧْﻌَﻤْﺖَ ﻋَﻠَﻴْﻬِﻢْ
Kendilerine in'âm ve ihsanda bulunduklarının yolu... (Fâtiha Sûresi, 1:7)

(Sözler sh: 547)

ﺑِﺴْﻢِ ﺍﻟﻠَّﻪِ ﺍﻟﺮَّﺣْﻤَﻦِ ﺍﻟﺮَّﺣِﻴﻢِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın adıyla

ﻭَﻗَﺎﻝَ ﺍﻟَّﺬِﻳﻦَ ﻛَﻔَﺮُﻭﺍ ﻟﺎَ ﺗَﺎْﺗِﻴﻨَﺎ ﺍﻟﺴَّﺎﻋَﺔُ ﻗُﻞْ ﺑَﻠَﻰ ﻭَ ﺭَﺑِّﻰ ﻟَﺘَﺎْﺗِﻴَﻨَّﻜُﻢْ ﻋَﺎﻟِﻢِ ﺍﻟْﻐَﻴْﺐِ ﻟﺎَ ﻳَﻌْﺰُﺏُ ﻋَﻨْﻪُ ﻣِﺜْﻘَﺎﻝُ ﺫَﺭَّﺓٍ ﻓِﻰ ﺍﻟﺴَّﻤَﻮَﺍﺕِ ﻭَﻟﺎَ ﻓِﻰ ﺍْﻟﺎَﺭْﺽِ ﻭَﻟﺎَٓ ﺍَﺻْﻐَﺮُ ﻣِﻦْ ﺫَﻟِﻚَ ﻭَﻟﺎَٓ ﺍَﻛْﺒَﺮُ ﺍِﻟﺎَّ ﻓِﻰ ﻛِﺘَﺎﺏٍ ﻣُﺒِﻴﻦٍ
İnkâr edenler, "Kıyamet bize gelmeyecektir" dediler. De ki: "Hayır, öyle değil, gaybı bilen Rabbime andolsun ki, Kıyamet size mutlaka gelecektir. Ne göklerde ve ne de yerde zerre ağırlığında bir şey bile O'ndan gizli kalmaz. Bundan daha küçük ve daha büyük ne varsa, hepsi apaçık bir kitaptadır." (Sebe Sûresi, 34:3)

(Sözler sh: 549)

ﻟﺎَ ﻳَﻌْﻠَﻢُ ﺍﻟْﻐَﻴْﺐَ ﺍِﻟﺎَّ ﺍﻟﻠَّﻪُ
Gaybı Allah'tan başkası bilmez. (Neml Sûresinin 65. âyeti ve benzeri diğer âyetlerden iktibas..)

(Sözler sh: 551)

ﻭَ ﺍِﻥْ ﻣِﻦْ ﺷَﻲْﺀٍ ﺍِﻟﺎَّ ﻳُﺴَﺒِّﺢُ ﺑِﺤَﻤْﺪِﻩِ
Hiçbir şey yoktur ki, Onu hamd ile tesbih etmesin. (İsrâ Sûresi, 17:44)

(Sözler sh: 556)

ﻳَﻮْﻡَ ﺗُﺒَﺪَّﻝُ ﺍْﻟﺎَﺭْﺽُ ﻏَﻴْﺮَ ﺍْﻟﺎَﺭْﺽِ
O gün yeryüzü başka bir şekle girer. (İbrahîm Sûresi, 14:48)

ﻭَﺍِﻥَّ ﺍﻟﺪَّﺍﺭَ ﺍْﻟﺎَﺧِﺮَﺓَ ﻟَﻬِﻰَ ﺍﻟْﺤَﻴَﻮَﺍﻥُ
Asıl hayata mazhar olan ise âhiret yurdudur. (Ankebût Sûresi, 29:64)

(Sözler sh: 558)

ﺑِﺴْﻢِ ﺍﻟﻠَّﻪِ ﺍﻟﺮَّﺣْﻤَﻦِ ﺍﻟﺮَّﺣِﻴﻢِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın adıyla

ﺍَﻟْﺤَﻤْﺪُ ﻟِﻠَّﻪِ ﺭَﺏِّ ﺍﻟْﻌَﺎﻟَﻤِﻴﻦَ
Her türlü hamd ve övgü, şükür ve minnet, âlemlerin Rabbi olan Allah'a mahsustur. (Fâtiha Sûresi, 1:2)

ﺩَﻋْﻮَﻳﻬُﻢْ ﻓِﻴﻬَﺎ ﺳُﺒْﺤَﺎﻧَﻚَ ﺍﻟﻠَّﻬُﻢَّ ﻭَﺗَﺤِﻴَّﺘُﻬُﻢْ ﻓِﻴﻬَﺎ ﺳَﻠﺎَﻡٌ ﻭَ ﺍَﺧِﺮُ ﺩَﻋْﻮَﻳﻬُﻢْ ﺍَﻥِ ﺍﻟْﺤَﻤْﺪُ ﻟِﻠَّﻪِ ﺭَﺏِّ ﺍﻟْﻌَﺎﻟَﻤِﻴﻦَ
Onların Cennetteki duaları şöyledir: 'Allahım, Seni bütün noksan sıfatlardan tenzih ederiz.' Aralarındaki dilekleri de hep selâmdır, iyiliktir. Duaları ise şu sözlerle sona erer: 'Ezelden ebede her türlü hamd ve övgü, şükür ve minnet, Âlemlerin Rabbi olan Allah'a mahsustur. (Yûnus Sûresi, 10:10)

ﺳُﺒْﺤَﺎﻧَﻚَ ﻟﺎَ ﻋِﻠْﻢَ ﻟَﻨَٓﺎ ﺍِﻟﺎَّ ﻣَﺎ ﻋَﻠَّﻤْﺘَﻨَٓﺎ ﺍِﻧَّﻚَ ﺍَﻧْﺖَ ﺍﻟْﻌَﻠِﻴﻢُ ﺍﻟْﺤَﻜِﻴﻢُ
Seni her türlü noksandan tenzih ederiz. Senin bize öğrettiğinden başka bilgimiz yoktur. Muhakkak ki ilmi ve hikmeti herşeyi kuşatan Sensin. (Bakara Sûresi, 2:32)

ﺭَﺑَّﻨَﺎ ﻟﺎَ ﺗُﺰِﻍْ ﻗُﻠُﻮﺑَﻨَﺎ ﺑَﻌْﺪَ ﺍِﺫْ ﻫَﺪَﻳْﺘَﻨَﺎ ﻭَﻫَﺐْ ﻟَﻨَﺎ ﻣِﻦْ ﻟَﺪُﻧْﻚَ ﺭَﺣْﻤَﺔً ﺍِﻧَّﻚَ ﺍَﻧْﺖَ ﺍﻟْﻮَﻫَّﺎﺏُ
Ey Rabbimiz! Bizi doğru yola eriştirdikten sonra kalblerimizi sapıklığa meylettirme. Yüce katından bize bir rahmet bağışla. Muhakkak ki veren Sensin, dua edip istediklerimizi bize bağışlayan Sensin. (Âl-i İmrân Sûresi, 3:8)

ﺍَﻟﻠَّﻬُﻢَّ ﺻَﻞِّ ﻋَﻠَﻰ ﺳَﻴِّﺪِﻧَﺎ ﻣُﺤَﻤَّﺪٍ ﺻَﻠﺎَﺓً ﺗَﻜُﻮﻥُ ﻟَﻚَ ﺭِﺿَٓﺎﺀً ﻭَ ﻟِﺤَﻘِّﻪِ ﺍَﺩَٓﺍﺀً ﻭَ ﻋَﻠَٓﻰ ﺍَﻟِﻪِ ﻭَ ﺻَﺤْﺒِﻪِ ﻭَ ﺍِﺧْﻮَﺍﻧِﻪِ ﻭَ ﺳَﻠِّﻢْ ﻭَﺳَﻠِّﻤْﻨَﺎ ﻭَ ﺳَﻠِّﻢْ ﺩِﻳﻨَﻨَﺎ ﺍَﻣِﻴﻦَ ﻳَﺎ ﺭَﺏَّ ﺍﻟْﻌَﺎﻟَﻤِﻴﻦَ
Allahım! Efendimiz Muhammed'e, âline, ashabına ve ihvânına, Senin razı olacağın şekilde ve onun hakkını eda edecek bir surette salât ve selâm et, bize ve dinimize selâmet ver. Âmin, ey Rabbü'l-Âlemîn.

(Sözler sh: 559)




 

Ahmet.1

Well-known member
Otuzbirinci Söz - Mi'rac Risalesi

1928-1929 yıllarında Barla'da te'lif edilmiştir.

Mi'rac-ı Nebeviyeye Dairdir (A.S.M.)

ﺑِﺴْﻢِ ﺍﻟﻠَّﻪِ ﺍﻟﺮَّﺣْﻤَﻦِ ﺍﻟﺮَّﺣِﻴﻢِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın adıyla

ﺳُﺒْﺤَﺎﻥَ ﺍﻟَّﺬِٓﻯ ﺍَﺳْﺮَﻯ ﺑِﻌَﺒْﺪِﻩِ ﻟَﻴْﻠﺎً ﻣِﻦَ ﺍﻟْﻤَﺴْﺠِﺪِ ﺍﻟْﺤَﺮَﺍﻡِ ﺍِﻟَﻰ ﺍﻟْﻤَﺴْﺠِﺪِ ﺍْﻟﺎَﻗْﺼَﻰ ﺍﻟَّﺬِﻯ ﺑَﺎﺭَﻛْﻨَﺎ ﺣَﻮْﻟَﻪُ ﻟِﻨُﺮِﻳَﻪُ ﻣِﻦْ ﺍَﻳَﺎﺗِﻨَﺎ ﺍِﻧَّﻪُ ﻫُﻮَ ﺍﻟﺴَّﻤِﻴﻊُ ﺍﻟْﺒَﺼِﻴﺮُ
Âyetlerimizden bir kısmını ona göstermek için kulunu bir gece Mescid-i Haramdan alıp, çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksâya seyahat ettiren Allah, her türlü noksandan münezzehtir. Şüphesiz ki O herşeyi hakkıyla işiten, herşeyi hakkıyla görendir. (İsrâ Sûresi, 11:1)

ﺍِﻥْ ﻫُﻮَ ﺍِﻟﺎَّ ﻭَﺣْﻰٌ ﻳُﻮﺣَﻰ ٭ ﻋَﻠَّﻤَﻪُ ﺷَﺪِﻳﺪُ ﺍﻟْﻘُﻮَﻯ ٭ ﺫُﻭ ﻣِﺮَّﺓٍ ﻓَﺎﺳْﺘَﻮَﻯ ٭ ﻭَ ﻫُﻮَ ﺑِﺎْﻟﺎُﻓُﻖِ ﺍْﻟﺎَﻋْﻠَﻰ ٭ ﺛُﻢَّ ﺩَﻧَﺎ ﻓَﺘَﺪَﻟَّﻰ ٭ ﻓَﻜَﺎﻥَ ﻗَﺎﺏَ ﻗَﻮْﺳَﻴْﻦِ ﺍَﻭْ ﺍَﺩْﻧَﻰ ٭ ﻓَﺎَﻭْﺣَٓﻰ ﺍِﻟَﻰ ﻋَﺒْﺪِﻩِ ﻣَٓﺎ ﺍَﻭْﺣَﻰ ٭ ﻣَﺎ ﻛَﺬَﺏَ ﺍﻟْﻔُﺆَﺍﺩُ ﻣَﺎ ﺭَﺍَﻯ ٭ ﺍَﻓَﺘُﻤَﺎﺭُﻭﻧَﻪُ ﻋَﻠَﻰ ﻣَﺎ ﻳَﺮَﻯ ٭ ﻭَﻟَﻘَﺪْ ﺭَﺍَﻩُ ﻧَﺰْﻟَﺔً ﺍُﺧْﺮَﻯ ٭ ﻋِﻨْﺪَ ﺳِﺪْﺭَﺓِ ﺍﻟْﻤُﻨْﺘَﻬَﻰ ٭ ﻋِﻨْﺪَﻫَﺎ ﺟَﻨَّﺔُ ﺍﻟْﻤَﺎْﻭَﻯ ٭ ﺍِﺫْ ﻳَﻐْﺸَﻰ ﺍﻟﺴِّﺪْﺭَﺓَ ﻣَﺎ ﻳَﻐْﺸَﻰ ٭ ﻣَﺎ ﺯَﺍﻍَ ﺍﻟْﺒَﺼَﺮُ ﻭَﻣَﺎ ﻃَﻐَﻰ ٭ ﻟَﻘَﺪْ ﺭَﺍَﻯ ﻣِﻦْ ﺍَﻳَﺎﺕِ ﺭَﺑِّﻪِ ﺍﻟْﻜُﺒْﺮَﻯ
1-O ancak kendisine vahyolunanı söyler. 2-Onu muazzam kuvvetlere sahip olan öğretti ki, 3-kendisine gerçek suretiyle görünmüştür. 4-O, ufkun en yukarısında idi. 5-Sonra indi ve yaklaştı. 6-Nihayet kendisine iki yay kadar, hattâ daha da yakın oldu. 7-Sonra da vahyolunacak şeyi Kendi kuluna vahyetti. 8-Onun gördüğünü kalbi yalanlamadı. 9-Şimdi onun gördüğü hakkında onunla mücadele mi edeceksiniz? 10-And olsun ki, onu bir kere daha hakikî suretinde, 11-Sidre-i Müntehâda gördü ki, 12-onun yanında Me'vâ Cenneti vardır. 13-O zaman Sidre'yi Allah'ın nuru kaplamıştı. 14-Göz ne şaştı, ne de başka birşeye baktı. 15-And olsun ki Rabbinin âyetlerinden en büyüklerini gördü. (Necm Sûresi, 53:4-18)

(Sözler sh: 560)

ﺍِﻧَّﻪُ
Şüphesiz ki O... (İsrâ Sûresi, 11:1)

ﺍِﻧَّﻪُ ﻫُﻮَ ﺍﻟﺴَّﻤِﻴﻊُ ﺍﻟْﺒَﺼِﻴﺮُ
Şüphesiz ki O herşeyi hakkıyla işiten, herşeyi hakkıyla görendir. (İsrâ Sûresi, 11:1)

ﻭَ ﺍﻟﻨَّﺠْﻢِ ﺍِﺫَﺍ ﻫَﻮَﻯ
Kayan yıldıza yemin olsun ki... (Necm Sûresi, 53:1)

ﺍِﻧَّﻪُ
Şüphesiz ki O... (İsrâ Sûresi, 11:1)

(Sözler sh: 561)

ﺍَﻗْﺮَﺏُ ﺍِﻟَﻴْﻪِ ﻣِﻦْ ﺣَﺒْﻞِ ﺍﻟْﻮَﺭِﻳﺪِ
Ona şahdamarından daha yakın. (Kâf Sûresi, 50:16)

ﻭَ ﻟِﻠَّﻪِ ﺍﻟْﻤَﺜَﻞُ ﺍْﻟﺎَﻋْﻠَﻰ
En yüce sıfatlar, misaller Allah'a aittir. (Nahl Sûresi, 16:60)

(Sözler sh: 569)

ﺛُﻢَّ ﺍﺳْﺘَﻮَٓﻯ ﺍِﻟَﻰ ﺍﻟﺴَّﻤَٓﺎﺀِ ﻓَﺴَﻮَّﻳﻬُﻦَّ ﺳَﺒْﻊَ ﺳَﻤَﻮَﺍﺕٍ
Sonra da iradesini semâya yöneltti ve gökleri yedi tabaka olarak tanzim etti. (Bakara Sûresi, 2:29)

(Sözler sh: 570)

ﺍَﻟﺴَّﻤَﺎﺀُ ﻣَﻮْﺝٌ ﻣَﻜْﻔُﻮﻑٌ
Sema, dalgaları karar kılmış bir denizdir. (Tirmizi, Tefsîru Sûreti'l-Hadîd: 1; Müsned, 2:370)

ﻣَﺠَﺮَّﺓُ ﺍﻟﺴَّﻤَﺎﺀِ
Samanyolu. Büyük parlak yıldız kümesi.

(Sözler sh: 574)

ﻭَ ﻟِﻠَّﻪِ ﺍﻟْﻤَﺜَﻞُ ﺍْﻟﺎَﻋْﻠَﻰ
En yüce sıfatlar, misaller Allah'a aittir. (Nahl Sûresi, 16:60)

(Sözler sh: 576)

ﻭَ ﺍﻧْﺸَﻖَّ ﺍﻟْﻘَﻤَﺮُ
Ay yarıldı. (Kamer Sûresi, 54:1)

(Sözler sh: 578)

ﺍَﻟﺴَّﺒَﺐُ ﻛَﺎﻟْﻔَﺎﻋِﻞِ
Bir şeye sebep olan, onu işleyen gibidir. ["Hayrın yolunu gösteren, onu işleyen gibidir" (Feyzü'l- Kadîr, c.3, s. 531, hadîs no: 4250; Keşfü'l-Hafâ, c. 1, s. 399.) hadîsinden alınan bir ölçü.]

(Sözler sh: 585)

ﺍَﻟﻠَّﻬُﻢَّ ﺻَﻞِّ ﻋَﻠَﻰ ﻣَﻦِ ﺍﻧْﺸَﻖَّ ﺑِﺎِﺷَﺎﺭَﺗِﻪِ ﺍﻟْﻘَﻤَﺮُ ﻭَ ﻧَﺒَﻊَ ﻣِﻦْ ﺍَﺻَﺎﺑِﻌِﻪِ ﺍﻟْﻤَﺎﺀُ ﻛَﺎﻟْﻜَﻮْﺛَﺮِ ﺻَﺎﺣِﺐُ ﺍﻟْﻤِﻌْﺮَﺍﺝِ ﻭَ ﻣَﺎ ﺯَﺍﻍَ ﺍﻟْﺒَﺼَﺮُ ﺳَﻴِّﺪِﻧَﺎ ﻣُﺤَﻤَّﺪٍ ﻭَ ﻋَﻠَٓﻰ ﺍَﻟِﻪِ ﻭَ ﺍَﺻْﺤَﺎﺑِﻪِ ﺍَﺟْﻤَﻌِﻴﻦَ ﻣِﻦْ ﺍَﻭَّﻝِ ﺍﻟﺪُّﻧْﻴَﺎ ﺍِﻟَﻰ ﺍَﺧِﺮِ ﺍﻟْﻤَﺤْﺸَﺮِ
Allahım! Onun işaretiyle ay parçalanan, parmaklarından kevser gibi sular akan, gözün asla şaşmadığı Mirac mu'cizesinin sahibi, Efendimiz Muhammed'e ve bütün âl ve ashabına, dünyanın iptidâsından mahşerin âhirine kadar salât et.

ﺳُﺒْﺤَﺎﻧَﻚَ ﻟﺎَ ﻋِﻠْﻢَ ﻟَﻨَٓﺎ ﺍِﻟﺎَّ ﻣَﺎ ﻋَﻠَّﻤْﺘَﻨَٓﺎ ﺍِﻧَّﻚَ ﺍَﻧْﺖَ ﺍﻟْﻌَﻠِﻴﻢُ ﺍﻟْﺤَﻜِﻴﻢُ
Seni her türlü noksandan tenzih ederiz. Senin bize öğrettiğinden başka bilgimiz yoktur. Muhakkak ki ilmi ve hikmeti herşeyi kuşatan Sensin. (Bakara Sûresi, 2:32)

ﺭَﺑَّﻨَﺎ ﺗَﻘَﺒَّﻞْ ﻣِﻨَّﺎ ﺍِﻧَّﻚَ ﺍَﻧْﺖَ ﺍﻟﺴَّﻤِﻴﻊُ ﺍﻟْﻌَﻠِﻴﻢُ
Dualarımızı kabul et, ey Rabbimiz. Herşeyi hakkıyla işiten de, herşeyi hakkıyla bilen de ancak Sensin. (Bakara Sûresi, 2:127)

ﺭَﺑَّﻨَﺎ ﻟﺎَ ﺗُﺆَﺍﺧِﺬْﻧَٓﺎ ﺍِﻥْ ﻧَﺴِﻴﻨَٓﺎ ﺍَﻭْ ﺍَﺧْﻄَﺎْﻧَﺎ
Ey Rabbimiz, unutur veya hataya düşersek bizi onunla hesaba çekme. (Bakara Sûresi, 2:286)

ﺭَﺑَّﻨَﺎ ﻟﺎَ ﺗُﺰِﻍْ ﻗُﻠُﻮﺑَﻨَﺎ ﺑَﻌْﺪَ ﺍِﺫْ ﻫَﺪَﻳْﺘَﻨَﺎ
Ey Rabbimiz, bizi hidayete eriştirdikten sonra kalblerimizi tekrar sapıklığa meylettirme. (Âl-i İmrân Sûresi, 3:8)

ﺭَﺑَّﻨَٓﺎ ﺍَﺗْﻤِﻢْ ﻟَﻨَﺎ ﻧُﻮﺭَﻧَﺎ ﻭَﺍﻏْﻔِﺮْﻟَﻨَﺎ ﺍِﻧَّﻚَ ﻋَﻠَﻰ ﻛُﻞِّ ﺷَﻲْﺀٍ ﻗَﺪِﻳﺮٌ
Ey Rabbimiz, nurumuzu tamamla ve bizi bağışla. Muhakkak ki Senin herşeye gücün yeter. (Tahrîm Sûresi, 66:8)

ﻭَ ﺍَﺧِﺮُ ﺩَﻋْﻮَﻳﻬُﻢْ ﺍَﻥِ ﺍﻟْﺤَﻤْﺪُ ﻟِﻠَّﻪِ ﺭَﺏِّ ﺍﻟْﻌَﺎﻟَﻤِﻴﻦَ
Onların duaları, 'Hamd Âlemlerin Rabbi olan Allah'a mahsustur' sözleriyle sona erer. (Yûnus Sûresi, 10:10)

(Sözler sh: 586)

Şakk-ı Kamer Mu'cizesine Dairdir

ﺑِﺴْﻢِ ﺍﻟﻠَّﻪِ ﺍﻟﺮَّﺣْﻤَﻦِ ﺍﻟﺮَّﺣِﻴﻢِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın adıyla

ﺍِﻗْﺘَﺮَﺑَﺖِ ﺍﻟﺴَّﺎﻋَﺔُ ﻭَ ﺍﻧْﺸَﻖَّ ﺍﻟْﻘَﻤَﺮُ ٭ ﻭَﺍِﻥْ ﻳَﺮَﻭْﺍ ﺍَﻳَﺔً ﻳُﻌْﺮِﺿُﻮﺍ ﻭَ ﻳَﻘُﻮﻟُﻮﺍ ﺳِﺤْﺮٌ ﻣُﺴْﺘَﻤِﺮٌّ
Kıyamet yaklaştı, ay yarıldı. Onlar ise, ne zaman bir mu'cize görseler yüz çevirir ve 'Bu daimî bir sihirdir' derler. (Kamer Sûresi, 54:1-2)

ﻭَ ﺍﻧْﺸَﻖَّ ﺍﻟْﻘَﻤَﺮُ
Ve Ay yarıldı. (Kamer Sûresi, 54:1)

(Sözler sh: 587)

ﻭَ ﻳَﻘُﻮﻟُﻮﺍ ﺳِﺤْﺮٌ ﻣُﺴْﺘَﻤِﺮٌّ
Bu daimî bir sihirdir' derler. (Kamer Sûresi, 54:2)

(Sözler sh: 589)

ﻭَ ﺍﻧْﺸَﻖَّ ﺍﻟْﻘَﻤَﺮُ
Ve Ay yarıldı. (Kamer Sûresi, 54:1)

ﻋَﻠَﻴْﻪِ ﻭَ ﻋَﻠَٓﻰ ﺍَﻟِﻪِ ﺍﻟﺼَّﻠﺎَﺓُ ﻭَ ﺍﻟﺘَّﺴْﻠِﻴﻤَﺎﺕُ ﻣِﻠْﺄَ ﺍْﻟﺎَﺭﺽِ ﻭَ ﺍﻟﺴَّﻤَﻮَﺍﺕِ
Ona ve âline, yer ve gökler dolusunca salât ve selâm olsun.

ﺳُﺒْﺤَﺎﻧَﻚَ ﻟﺎَ ﻋِﻠْﻢَ ﻟَﻨَٓﺎ ﺍِﻟﺎَّ ﻣَﺎ ﻋَﻠَّﻤْﺘَﻨَٓﺎ ﺍِﻧَّﻚَ ﺍَﻧْﺖَ ﺍﻟْﻌَﻠِﻴﻢُ ﺍﻟْﺤَﻜِﻴﻢُ
Seni her türlü noksandan tenzih ederiz. Senin bize öğrettiğinden başka bilgimiz yoktur. Muhakkak ki ilmi ve hikmeti herşeyi kuşatan Sensin. (Bakara Sûresi, 2:32)

ﺍَﻟﻠَّﻬُﻢَّ ﺑِﺤَﻖِّ ﻣَﻦِ ﺍﻧْﺸَﻖَّ ﺍﻟْﻘَﻤَﺮُ ﺑِﺎِﺷَﺎﺭَﺗِﻪِ ﺍﺟْﻌَﻞْ ﻗَﻠْﺒِﻰ ﻭَ ﻗُﻠُﻮﺏَ ﻃَﻠَﺒَﺔِ ﺭَﺳَﺎﺋِﻞِ ﺍﻟﻨُّﻮﺭِ ﺍﻟﺼَّﺎﺩِﻗِﻴﻦَ ﻛَﺎﻟْﻘَﻤَﺮِ ﻓِﻰ ﻣُﻘَﺎﺑَﻠَﺔِ ﺷَﻤْﺲِ ﺍﻟْﻘُﺮْﺍَﻥِ ﺍَﻣِﻴﻦَ ﺍَﻣِﻴﻦَ
Allahım! Bir işaretiyle ay parçalanan zâtın hürmetine, benim kalbimi ve Risale-i Nur'un sadık talebelerinin kalblerini, Kur'ân güneşine mukabil bir ay hükmüne getir. Âmin, âmin.

(Sözler sh: 590)




 

Ahmet.1

Well-known member
Otuzikinci Söz

1928-1929 yıllarında Barla'da te'lif edilmiştir.

ﻟَﻮْ ﻛَﺎﻥَ ﻓِﻴﻬِﻤَٓﺎ ﺍَﻟِﻬَﺔٌ ﺍِﻟﺎَّ ﺍﻟﻠَّﻪُ ﻟَﻔَﺴَﺪَﺗَﺎ
Eğer göklerde ve yerde Allah'tan başka ilâhlar olsaydı, ikisi de harap olup giderdi. (Enbiyâ Sûresi, 21:22)

ﺑِﺴْﻢِ ﺍﻟﻠَّﻪِ ﺍﻟﺮَّﺣْﻤَﻦِ ﺍﻟﺮَّﺣِﻴﻢِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın adıyla

ﻟَﻮْ ﻛَﺎﻥَ ﻓِﻴﻬِﻤَٓﺎ ﺍَﻟِﻬَﺔٌ ﺍِﻟﺎَّ ﺍﻟﻠَّﻪُ ﻟَﻔَﺴَﺪَﺗَﺎ
Eğer göklerde ve yerde Allah'tan başka ilâhlar olsaydı, ikisi de harap olup giderdi. (Enbiyâ Sûresi, 21:22)

ﻟﺎَٓ ﺍِﻟَﻪَ ﺍِﻟﺎَّ ﺍﻟﻠَّﻪُ ﻭَﺣْﺪَﻩُ ﻟﺎَ ﺷَﺮِﻳﻚَ ﻟَﻪُ ﻟَﻪُ ﺍﻟْﻤُﻠْﻚُ ﻭَ ﻟَﻪُ ﺍﻟْﺤَﻤْﺪُ ﻳُﺤْﻴِﻰ ﻭَ ﻳُﻤِﻴﺖُ ﻭَ ﻫُﻮَ ﺣَﻰٌّ ﻟﺎَ ﻳَﻤُﻮﺕُ ﺑِﻴَﺪِﻩِ ﺍﻟْﺨَﻴْﺮُ ﻭَ ﻫُﻮَ ﻋَﻠَﻰ ﻛُﻞِّ ﺷَﻲْﺀٍ ﻗَﺪِﻳﺮٌ ﻭَ ﺍِﻟَﻴْﻪِ ﺍﻟْﻤَﺼِﻴﺮُ
Allah'tan başka ibadete lâyık hiçbir ilâh yoktur. O birdir ve hiçbir şeriki yoktur. Mülk umumen Onundur; hamd bütünüyle Ona aittir. Hayatı veren de, ölümü veren de Odur. O, kendisine ölüm ârız olmayan Hayy-ı Ezelîdir. Bütün hayır Onun elindedir. Onun kudreti herşeye yeter. Herkesin ve herşeyin dönüşü de Onadır. (Buharî, Ezân 155, Teheccüd 21, Umre 12, Cihad 133, Bed'ü'l-Halk 11, Mağâzî 29, Daavât 18, 52, Rikâk 11, I'tisâm 3; Müslim, Zikir 28, 30, 14, 15, 16, Vitir 24, Cihad 158, Edeb 101; Tirmizî, Mevâkıt 108, Hac 104, Daavât 35, 36; Nesâî, Sehiv 83-86, Menâsik 163, 110, Îmân 12; İbni Mâce, Ticârât 40, Menâsik 84, Edeb 58, Dua 10, 14, 16; Ebû Dâvud, Menâsik 56; Dârîmî, Salât 88, 90, Menâsik 34, İsti'zân 53, 51; Muvatta', Hac 121, 243, Kur'ân 20, 22)

ﻟﺎَ ﺷَﺮِﻳﻚَ ﻟَﻪُ
Hiçbir şeriki yoktur.

(Sözler sh: 593)

ﻓَﺴُﺒْﺤَﺎﻥَ ﻣَﻦْ ﺗَﺤَﻴَّﺮَ ﻓِﻰ ﺻُﻨْﻌِﻪِ ﺍﻟْﻌُﻘُﻮﻝُ
Sanatında akılların hayrete düştüğü Allah, her türlü kusur ve noksandan uzaktır.

(Sözler sh: 598)

ﻟَﻮْ ﻛَﺎﻥَ ﻓِﻴﻬِﻤَٓﺎ ﺍَﻟِﻬَﺔٌ ﺍِﻟﺎَّ ﺍﻟﻠَّﻪُ ﻟَﻔَﺴَﺪَﺗَﺎ
Eğer göklerde ve yerde Allah'tan başka ilâhlar olsaydı, ikisi de harap olup giderdi. (Enbiyâ Sûresi, 21:22)

ﺳُﺒْﺤَﺎﻧَﻚَ ﻟﺎَ ﻋِﻠْﻢَ ﻟَﻨَٓﺎ ﺍِﻟﺎَّ ﻣَﺎ ﻋَﻠَّﻤْﺘَﻨَٓﺎ ﺍِﻧَّﻚَ ﺍَﻧْﺖَ ﺍﻟْﻌَﻠِﻴﻢُ ﺍﻟْﺤَﻜِﻴﻢُ
Seni her türlü noksandan tenzih ederiz. Senin bize öğrettiğinden başka bilgimiz yoktur. Muhakkak ki ilmi ve hikmeti herşeyi kuşatan Sensin. (Bakara Sûresi, 2:32)

ﺍَﻟﻠَّﻬُﻢَّ ﺻَﻞِّ ﻭَ ﺳَﻠِّﻢْ ﻋَﻠَﻰ ﺳَﻴِّﺪِﻧَﺎ ﻣُﺤَﻤَّﺪٍ ﺳِﺮَﺍﺝِ ﻭَﺣْﺪَﺗِﻚَ ﻓِﻰ ﻛَﺜْﺮَﺓِ ﻣَﺨْﻠُﻮﻗَﺎﺗِﻚَ ﻭَ ﺩَﻟﺎَّﻝِ ﻭَﺣْﺪَﺍﻧِﻴَّﺘِﻚَ ﻓِﻰ ﻣَﺸْﻬَﺮِ ﻛَٓﺎﺋِﻨَﺎﺗِﻚَ ﻭَ ﻋَﻠَٓﻰ ﺍَﻟِﻪِ ﻭَ ﺻَﺤْﺒِﻪِٓ ﺍَﺟْﻤَﻌِﻴﻦَ
Allahım! Mahlûkatının kesret daireleri içinde sirâc-ı vahdetin ve kâinatının meşherinde dellâl-ı vahdâniyetin olan Efendimiz Muhammed'e ve bütün âl ve ashabına salât ve selâm olsun.

(Sözler sh: 599)

ﺑِﺴْﻢِ ﺍﻟﻠَّﻪِ ﺍﻟﺮَّﺣْﻤَﻦِ ﺍﻟﺮَّﺣِﻴﻢِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın adıyla

ﻓَﺎﻧْﻈُﺮْ ﺍِﻟَٓﻰ ﺍَﺛَﺎﺭِ ﺭَﺣْﻤَﺖِ ﺍﻟﻠَّﻪِ ﻛَﻴْﻒَ ﻳُﺤْﻴِﻰ ﺍْﻟﺎَﺭْﺽَ ﺑَﻌْﺪَ ﻣَﻮْﺗِﻬَﺎ
Bak Allah'ın rahmet eserlerine: Yeryüzünü ölümünün ardından nasıl diriltiyor! (Rum Sûresi, 30:50)

١ ﺣَﺘَّﻰ ﻛَﺎَﻥَّ ﺍﻟﺸَّﺠَﺮَ ﺍﻟْﻤُﺰَﻫَّﺮَﺓَ ٭ ﻗَﺼِﻴﺪَﺓٌ ﻣَﻨْﻈُﻮﻣَﺔٌ ﻣُﺤَﺮَّﺭَﺓٌ


٢ ﻭَ ﺗُﻨْﺸِﺪُ ﻟِﻠْﻔَﺎﻃِﺮِ ﺍﻟْﻤَﺪَﺍﺋِﺢَ ﺍﻟْﻤُﺒَﻬَّﺮَﺓَ ٭ ﺍَﻭْ ﻓَﺘَﺤَﺖْ ﺑِﻜَﺜْﺮَﺓٍ ﻋُﻴُﻮﻧُﻬَﺎ ﺍﻟْﻤُﺒَﺼَّﺮَﺓَ


٣ ﻟِﺘُﻨْﻈِﺮَ ﻟﻠِﺼَّﺎﻧِﻊِ ﺍﻟْﻌَﺠَﺎﺋِﺐَ ﺍﻟْﻤُﻨَﺸَّﺮَﺓَ ٭ ﺍَﻭْ ﺯَﻳَّﻨَﺖْ ﻟِﻌِﻴﺪِﻫَﺎ ﺍَﻋْﻀَﺎﺋَﻬَﺎ ﺍﻟْﻤُﺨَﻀَّﺮَﺓَ


٤ ﻟِﻴَﺸْﻬَﺪَ ﺳُﻠْﻄَﺎﻧُﻬَﺎ ﺍَﺛَﺎﺭَﻩُ ﺍﻟْﻤُﻨَﻮَّﺭَﺓَ ٭ ﻭَ ﺗُﺸْﻬِﺮَ ﻓِﻰ ﺍﻟْﻤَﺤْﻀَﺮَﺓِ ﻣُﺮَﺻَّﻌَﺎﺕِ ﺍﻟْﺠَﻮْﻫَﺮِ


٥ ﻭَ ﺗُﻌْﻠِﻦَ ﻟِﻠْﺒَﺸَﺮِ ﺣِﻜْﻤَﺔَ ﺧَﻠْﻖِ ﺍﻟﺸَّﺠَﺮِ ٭ ﺑِﻜَﻨْﺰِﻫَﺎ ﺍﻟْﻤُﺪَﺧَّﺮِ ﻣِﻦْ ﺟُﻮﺩِ ﺭَﺏِّ ﺍﻟﺜَّﻤَﺮِ


٦ ﺳُﺒْﺤَﺎﻧَﻪُ ﻣَﺎ ﺍَﺣْﺴَﻦَ ﺍِﺣْﺴَﺎﻧَﻪُ ٭ ﻣَﺎ ﺍَﺯْﻳَﻦَ ﺑُﺮْﻫَﺎﻧَﻪُ ﻣَﺎ ﺍَﺑْﻴَﻦَ ﺗِﺒْﻴَﺎﻧَﻪُ


"Arabî fıkranın tercümesi:

1- Yani, güya çiçek açmış herbir ağaç, güzel yazılmış manzum bir kasidedir ki, o kaside Fâtır-ı Zülcelâlin medâyih-i bâhiresini inşad edip, şairane lisan-ı hâl ile söylüyor.

2- Veyahut o çiçek açmış herbir ağaç, binler bakar ve baktırır gözlerini açmış, tâ Sâni-i Zülcelâlin neşir ve teşhir olunan acaib-i san'atını bir iki gözle değil, belki binler gözlerle baksın, tâ ehl-i dikkati öyle baktırsın.

3- Veyahut o çiçek açan herbir ağaç, umumî bayram olan baharın içindeki hususî bayramında ve resmigeçit-misal bir anda yeşillenmiş âzâlarını en süslü müzeyyenatla süslemiş.

4- Tâ ki, onun Sultan-ı Zülcelâli, ona ihsan ettiği hedâyâyı ve letâifi ve âsâr-ı nuraniyesini müşahede etsin.

5- Hem meşher-i san'at-ı İlâhiye olan zeminin yüzünde ve bahar mevsiminde, murassaât-ı rahmetini enzâr-ı halka teşhir etsin. Ve şecerin hikmet-i hilkatini beşere ilân etsin.

6-İncecik dallarında ne kadar mühim hazineler bulunduğunu ve ihsanat-ı Rahmâniyenin meyvelerinde ne derece mühim defineler var olduğunu göstermekle kemâl-i kudret-i İlâhiyeyi göstersin."

7-İhsanları ne güzel, varlığının şahitleri ve delilleri ne müzeyyen, mevcudiyeti çok açık, ayan-beyan olan Cenab-ı Hakkın şanı ne yücedir ki, O'nu bütün noksan sıfatlardan ve kusurlardan takdis ederiz.

١ ﺧَﻴَﺎﻝْ ﺑِﻴﻨَﺪْ ﺍَﺯِﻳﻦْ ﺍَﺷْﺠَﺎﺭْ ﻣَﻠﺎَﺋِﻚْ ﺭَﺍ ﺟَﺴَﺪْ ﺁﻣَﺪْ ﺳَﻤَﺎﻭِﻯ ﺑَﺎ ﻫَﺰَﺍﺭَﺍﻥْ ﻧَﻰْ .. ٢ ﺍَﺯِﻳﻦْ ﻧَﻴْﻬَﺎ ﺷُﻨِﻴﺪَﺕْ ﻫُﻮﺵْ ﺳِﺘَﺎﻳِﺸْﻬَﺎﻯِ ﺫَﺍﺕِ ﺣَﻰْ


٣ ﻭَﺭَﻗْﻬَﺎﺭَﺍ ﺯَﺑَﺎﻥْ ﺩَﺍﺭَﻧْﺪْ ﻫَﻤَﻪ ﻫُﻮ ﻫُﻮ ﺫِﻛْﺮْ ﺁﺭَﻧْﺪْ ﺑَﺪَﺭْ ﻣَﻌْﻨَﺎﻯِ ﺣَﻰُّ ﺣَﻰْ


٤ ﭼُﻮ ﻟﺎَٓ ﺍِﻟَﻪَ ﺍِﻟﺎَّ ﻫُﻮ ﺑَﺮَﺍﺑَﺮْ ﻣِﻴﺰَﻧَﺪْ ﻫَﺮْﺷَﻰْ .. ٥ ﺩَﻣَﺎ ﺩَﻡْ ﺟُﻮﻳَﺪَﻧْﺪْ ﻳَﺎ ﺣَﻖْ ٦ ﺳَﺮَﺍﺳَﺮْ ﮔُﻮﻳَﺪَﻧْﺪْ ﻳَﺎ ﺣَﻰْ ﺑَﺮَﺍﺑَﺮْ ﻣِﻴﺰَﻧَﻨْﺪْ ﺍَﻟﻠَّﻪْ


1-Hayal görüyor ki, bu ağaçlar meleklere cesed olmuş, onlardan binlerce ney sesi geliyor. 2-Onların neylerinden fikir, Hay olan Cenâb-ı Hakkın medihlerini işitiyor. 3-Onların yaprakları birer dil olmuş, her zaman yâ Hay, yâ Hay mânâsında "hû" , "hû" zikrini çekiyorlar. 4-Ki her şey beraber, "Lâilâhe illâllah" diyor; 5-her zaman "yâ Hak," hakkı hayat istiyorlar; 6-baştanbaşa "ya Hay" diyorlar; hep beraber "Allah" diye zikrediyorlar.

ﻭَ ﻧَﺰَّﻟْﻨَﺎ ﻣِﻦَ ﺍﻟﺴَّﻤَٓﺎﺀِ ﻣَٓﺎﺀً ﻣُﺒَﺎﺭَﻛًﺎ
Gökten bereketli bir su indirdik. (Kâf Sûresi, 50:9)

(Sözler sh: 601)
 

Ahmet.1

Well-known member
ﻓَﺎﺳْﺘَﻤِﻊْ ﺍَﻳَﺔَ
Âyetten işit.

ﺍَﻓَﻠَﻢْ ﻳَﻨْﻈُﺮُٓﻭﺍ ﺍِﻟَﻰ ﺍﻟﺴَّﻤَٓﺎﺀِ ﻓَﻮْﻗَﻬُﻢْ ﻛَﻴْﻒَ ﺑَﻨَﻴْﻨَﺎﻫَﺎ ﻭَ ﺯَﻳَّﻨَّﺎﻫَﺎ...ﺍﻟﺦ
Üstlerindeki göğe bakmazlar mı, onu nasıl bina edip süsledik. (Kâf Sûresi, 50:6)

ﺛُﻢَّ ﺍﻧْﻈُﺮْ ﺍِﻟَﻰ ﻭَﺟْﻪِ ﺍﻟﺴَّﻤَٓﺎﺀِ ﻛَﻴْﻒَ ﺗَﺮَﻯ ﺳُﻜُﻮﺗًﺎ ﻓِﻰ ﺳُﻜُﻮﻧَﺔٍ ﺣَﺮَﻛَﺔً ﻓِﻰ ﺣِﻜْﻤَﺔٍ ﺗَﻠَﺌْـُﻠﺄً ﻓِﻰ ﺣِﺸْﻤَﺔٍ ﺗَﺒَﺴُّﻤًﺎ ﻓِﻰ ﺯِﻳﻨَﺔٍ ﻣَﻊَ ﺍِﻧْﺘِﻈَﺎﻡِ ﺍﻟْﺨِﻠْﻘَﺔِ ﻣَﻊَ ﺍِﺗِّﺰَﺍﻥِ ﺍﻟﺼَّﻨْﻌَﺔِ ﺗَﺸَﻌْﺸُﻊُ ﺳِﺮَﺍﺟِﻬَﺎ ﺗَﻬَﻠْﻬُﻞُ ﻣِﺼْﺒَﺎﺣِﻬَﺎ ﺗَﻠَﺌْﻠُﺆُ ﻧُﺠُﻮﻣِﻬَﺎ ﺗُﻌْﻠِﻦُ ِﻟﺎَﻫْﻞِ ﺍﻟﻨُّﻬَﻰ ﺳَﻠْﻄَﻨَﺔً ﺑِﻠﺎَٓ ﺍِﻧْﺘِﻬَٓﺎﺀٍ

Sonra göğün yüzüne bak, nasıl sükûnet içerisinde bir sessizlik, hikmet içerisinde bir hareket, haşmet içerisinde bir parıldama, zînet içerisinde bir tebessüm göreceksin. Bunlar intizam-ı hilkat, ittizân-ı san'at ile beraber olmaktadır. Kandilinin parlaması, lâmbasının ışık vermesi, yıldızlarının parıldamaları akıl sahiplerine sonsuz bir saltanatın varlığını ilân eder.

ﺛُﻢَّ ﺍﻧْﻈُﺮْ ﺍِﻟَﻰ ﻭَﺟْﻪِ ﺍﻟﺴَّﻤَٓﺎﺀِ ﻛَﻴْﻒَ ﺗَﺮَﻯ ﺳُﻜُﻮﺗًﺎ ﻓِﻰ ﺳُﻜُﻮﻧَﺔٍ
Sonra göğün yüzüne bak, nasıl göreceksin; sükûnet içerisinde bir sessizlik.

(Sözler sh: 602)

ﺣَﺮَﻛَﺔً ﻓِﻰ ﺣِﻜْﻤَﺔٍ
Hikmet içerisinde bir hareket.

ﺗَﻠَﺌْﻠُﺄً ﻓِﻰ ﺣِﺸْﻤَﺔٍ ﺗَﺒَﺴُّﻤًﺎ ﻓِﻰ ﺯِﻳﻨَﺔٍ
Haşmet içerisinde bir parıldama, zînet içerisinde bir tebessüm.

ﻣَﻊَ ﺍِﻧْﺘِﻈَﺎﻡِ ﺍﻟْﺨِﻠْﻘَﺔِ ﻣَﻊَ ﺍِﺗِّﺰَﺍﻥِ ﺍﻟﺼَّﻨْﻌَﺔِ
Bunlar intizam-ı hilkat, ittizân-ı san'at ile beraber olmaktadır.

(Sözler sh: 603)

ﺗَﺸَﻌْﺸُﻊُ ﺳِﺮَﺍﺟِﻬَﺎ ﺗَﻬَﻠْﻬُﻞُ ﻣِﺼْﺒَﺎﺣِﻬَﺎ ﺗَﻠَﺌْﻠُﺆُ ﻧُﺠُﻮﻣِﻬَﺎ ﺗُﻌْﻠِﻦُ ِﻟﺎَﻫْﻞِ ﺍﻟﻨُّﻬَﻰ ﺳَﻠْﻄَﻨَﺔً ﺑِﻠﺎَٓ ﺍِﻧْﺘِﻬَٓﺎﺀٍ
Kandilinin parlaması, lâmbasının ışık vermesi, yıldızlarının parıldamaları akıl sahiplerine sonsuz bir saltanatın varlığını ilân eder.

(Sözler sh: 605)

ﺑِﺴْﻢِ ﺍﻟﻠَّﻪِ ﺍﻟﺮَّﺣْﻤَﻦِ ﺍﻟﺮَّﺣِﻴﻢِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın adıyla

ﻗُﻞْ ﻫُﻮَ ﺍﻟﻠَّﻪُ ﺍَﺣَﺪٌ ٭ ﺍَﻟﻠَّﻪُ ﺍﻟﺼَّﻤَﺪُ
De ki: O Allah birdir. O Allah'tır, Sameddir; herşey Ona muhtaç iken O hiçbir şeye muhtaç değildir. (İhlâs Sûresi, 112:1-2)

ﻭَﻟَﺌِﻦْ ﺳَﺎَﻟْﺘَﻬُﻢْ ﻣَﻦْ ﺧَﻠَﻖَ ﺍﻟﺴَّﻤَﻮَﺍﺕِ ﻭَﺍْﻟﺎَﺭْﺽَ ﻟَﻴَﻘُﻮﻟُﻦَّ ﺍﻟﻠَّﻪُ
And olsun ki, onlara "Gökleri ve yeri yaratan kimdir?" diye sorsan, elbette "Allah" derler. (Lokman Sûresi, 31:25)

ﻭَﻣِﻦْ ﺍَﻳَﺎﺗِﻪِ ﺧَﻠْﻖُ ﺍﻟﺴَّﻤَﻮَﺍﺕِ ﻭَﺍْﻟﺎَﺭْﺽِ ﻭَﺍﺧْﺘِﻠﺎَﻑُ ﺍَﻟْﺴِﻨَﺘِﻜُﻢْ ﻭَ ﺍَﻟْﻮَﺍﻧِﻜُﻢْ
Göklerin ve yerin yaratılışı ile dillerinizin ve renklerinizin farklılığı da Onun âyetlerindendir. (Rum Sûresi, 30:22)

(Sözler sh: 606)

ﻟَﻴَﻘُﻮﻟُﻦَّ ﺍﻟﻠَّﻪُ
Elbette "Allah" derler. (Lokman Sûresi, 31:25)

(Sözler sh: 607)

ﻭَﻣِﻦْ ﺍَﻳَﺎﺗِﻪِ ﺧَﻠْﻖُ ﺍﻟﺴَّﻤَﻮَﺍﺕِ ﻭَﺍْﻟﺎَﺭْﺽِ ﻭَﺍﺧْﺘِﻠﺎَﻑُ ﺍَﻟْﺴِﻨَﺘِﻜُﻢْ ﻭَ ﺍَﻟْﻮَﺍﻧِﻜُﻢْ ﺍِﻥَّ ﻓِﻰ ﺫَﻟِﻚَ َﻟﺎَﻳَﺎﺕٍ ﻟِﻠْﻌَﺎﻟِﻤِﻴﻦَ
Göklerin ve yerin yaratılışı ile dillerinizin ve renklerinizin farklılığı da Onun âyetlerindendir. İlim sahipleri için elbette bunda deliller vardır. (Rum Sûresi, 30:22)

ﻟﺎَ ﻋِﺒْﺮَﺓَ ﻟِْﻠﺎِﺣْﺘِﻤَﺎﻝِ ﺍﻟْﻐَﻴْﺮِ ﺍﻟﻨَّﺎﺷِﻰ ﻋَﻦْ ﺩَﻟِﻴﻞٍ ٭ ﻭَ ﻟﺎَ ﻳُﻨَﺎﻓِﻰ ﺍْﻟﺎِﻣْﻜَﺎﻥُ ﺍﻟﺬَّﺍﺗِﻰُّ ﺍﻟْﻴَﻘِﻴﻦَ ﺍﻟْﻌِﻠْﻤِﻰَّ
Bir delilden, bir emareden neş'et etmeyen bir ihtimalin ehemmiyeti yok; kat'î ilme şek katmaz, yakîn-i hükmîyi sarsmaz.

(Sözler sh: 609)

ﻗُﻞْ ﻫُﻮَ ﺍﻟﻠَّﻪُ ﺍَﺣَﺪٌ ٭ ﺍَﻟﻠَّﻪُ ﺍﻟﺼَّﻤَﺪُ
De ki: O Allah birdir. O Allah'tır, Sameddir; herşey Ona muhtaç iken O hiçbir şeye muhtaç değildir. (İhlâs Sûresi, 112:1-2)

(Sözler sh: 612)

ﻧَﻌَﻢْ ﻓَﺎْﻟﺎَﺛْﻤَﺎﺭُ ﻭَﺍﻟْﺒُﺬُﻭﺭُ ﻣُﻌْﺠِﺰَﺍﺕُ ﺍﻟْﺤِﻜْﻤَﺔِ ﺧَﻮَﺍﺭِﻕُ ﺍﻟﺼَّﻨْﻌَﺔِ ﻫَﺪَﺍﻳَﺎﺀُ ﺍﻟﺮَّﺣْﻤَﺔِ ﺑَﺮَﺍﻫِﻴﻦُ ﺍﻟْﻮَﺣْﺪَﺓِ ﺑَﺸَﺎﺋِﺮُ ﻟُﻄْﻔِﻪِ ﻓِﻰ ﺩَﺍﺭِ ﺍْﻟﺎَﺧِﺮَﺓِ ﺷَﻮَﺍﻫِﺪُ ﺻَﺎﺩِﻗَﺔٌ ﺑِﺎَﻥَّ ﺧَﻠﺎَّﻗَﻬَﺎ ﻟِﻜُﻞِّ ﺷَﻲْﺀٍ ﻗَﺪِﻳﺮٌ ﺑِﻜُﻞِّ ﺷَﻲْﺀٍ ﻋَﻠِﻴﻢٌ ﻛُﻞُّ ﺍْﻟﺎَﺛْﻤَﺎﺭِ ﻭَﺍﻟْﺒُﺬُﻭﺭِ ﻣَﺮَﺍﻳَﺎﺀُ ﺍﻟْﻮَﺣْﺪَﺓِ ﻓِﻰ ﺍَﻃْﺮَﺍﻑِ ﺍﻟْﻜَﺜْﺮَﺓِ ﺍِﺷَﺎﺭَﺍﺕُ ﺍﻟْﻘَﺪَﺭِ ﺭُﻣُﻮﺯَﺍﺕُ ﺍﻟْﻘُﺪْﺭَﺓِ ﺑِﺎَﻥَّ ﺗَﺎﻙَ ﺍﻟْﻜَﺜْﺮَﺓَ ﻣِﻦْ ﻣَﻨْﺒَﻊِ ﺍﻟْﻮَﺣْﺪَﺓِ ﺗَﺼْﺪُﺭُ ﺷَﺎﻫِﺪَﺓً ﻟِﻮَﺣْﺪَﺓِ ﺍﻟْﻔَﺎﻃِﺮِ ﻓِﻰ ﺍﻟﺼُّﻨْﻊِ ﻭَﺍﻟﺘَّﺼْﻮِﻳﺮِ ﺛُﻢَّ ﺍِﻟَﻰ ﺍﻟْﻮَﺣْﺪَﺓِ ﺗَﻨْﺘَﻬِﻰ ﺫَﺍﻛِﺮَﺓً ﻟِﺤِﻜْﻤَﺔِ ﺍﻟْﻘَﺎﺩِﺭِ ﻓِﻰ ﺍﻟْﺨَﻠْﻖِ ﻭَﺍﻟﺘَّﺪْﺑِﻴﺮِ ﻭَﻛَﺬَﺍﻫُﻦَّ ﺗَﻠْﻮِﻳﺤَﺎﺕُ ﺍﻟْﺤِﻜْﻤَﺔِ ﺑِﺎَﻥَّ ﺻَﺎﻧِﻊَ ﺍﻟْﻜُﻞِّ ﺑِﻜُﻠِّﻴَّﺔِ ﺍﻟﻨَّﻈَﺮِ ﺍِﻟَﻰ ﺍﻟْﺠُﺰْﺋِﻰِّ ﻳَﻨْﻈُﺮُ ﺛُﻢَّ ﺍِﻟَﻰ ﺟُﺰْﺋِﻪِ ﺍِﺫْ ﺍِﻥْ ﻛَﺎﻥَ ﺛَﻤَﺮًﺍ ﻓَﻬُﻮَ ﺍﻟْﻤَﻘْﺼُﻮﺩُ ﺍْﻟﺎَﻇْﻬَﺮُ ﻣِﻦْ ﺧَﻠْﻖِ ﻫَﺬَﺍ ﺍﻟﺸَّﺠَﺮِ ﻓَﺎﻟْﺒَﺸَﺮُ ﺛَﻤَﺮٌ ﻟِﻬَﺬِﻩِ ﺍﻟْﻜَﺎﺋِﻨَﺎﺕِ ﻓَﻬُﻮَ ﺍﻟْﻤَﻄْﻠُﻮﺏُ ﺍْﻟﺎَﻇْﻬَﺮُ ﻟِﺨَﺎﻟِﻖِ ﺍﻟْﻤَﻮْﺟُﻮﺩَﺍﺕِ ﻭَﺍﻟْﻘَﻠْﺐُ ﻛَﺎﻟﻨَّﻮَﺍﺓِ ﻓَﻬُﻮَ ﺍﻟْﻤِﺮْﺍَﺓُ ﺍْﻟﺎَﻧْﻮَﺭُ ﻟِﺼَﺎﻧِﻊِ ﺍﻟْﻜَﺎﺋِﻨَﺎﺕِ ﻣِﻦْ ﻫَﺬِﻩِ ﺍﻟْﺤِﻜْﻤَﺔِ ﺻَﺎﺭَ ﺍْﻟﺎِﻧْﺴَﺎﻥُ ﺍْﻟﺎَﺻْﻐَﺮُ ﻓِﻰ ﻫَﺬِﻩِ ﺍﻟْﻤَﺨْﻠُﻮﻗَﺎﺕِ ﻫُﻮَ ﺍﻟْﻤَﺪَﺍﺭُ ﺍْﻟﺎَﻇْﻬَﺮُ ﻟِﻠﻨَّﺸْﺮِ ﻭَﺍﻟْﻤَﺤْﺸَﺮِ ﻓِﻰ ﻫَﺬِﻩِ ﺍﻟْﻤَﻮْﺟُﻮﺩَﺍﺕِ ﻭَﺍﻟﺘَّﺨْﺮِﻳﺐِ ﻭَﺍﻟﺘَّﺒْﺪِﻳﻞِ ﻟِﻬَﺬِﻩِ ﺍﻟْﻜَﺎﺋِﻨَﺎﺕِ

(Sözler sh: 613)

Bu Arabî fıkranın mebdei şudur:

ﻓَﺴُﺒْﺤَﺎﻥَ ﻣَﻦْ ﺟَﻌَﻞَ ﺣَﺪِﻳﻘَﺔَ ﺍَﺭْﺿِﻪِ ﻣَﺸْﻬَﺮَ ﺻَﻨْﻌَﺘِﻪِ ﻣَﺤْﺸَﺮَ ﺣِﻜْﻤَﺘِﻪِ ﻣَﻈْﻬَﺮَ ﻗُﺪْﺭَﺗِﻪِ ﻣَﺰْﻫَﺮَ ﺭَﺣْﻤَﺘِﻪِ ﻣَﺰْﺭَﻉَ ﺟَﻨَّﺘِﻪِ ﻣَﻤَﺮَّ ﺍﻟْﻤَﺨْﻠُﻮﻗَﺎﺕِ ﻣَﺴِﻴﻞَ ﺍﻟْﻤَﻮْﺟُﻮﺩَﺍﺕِ ﻣَﻜِﻴﻞَ ﺍﻟْﻤَﺼْﻨُﻮﻋَﺎﺕِ ﻓَﻤُﺰَﻳَّﻦُ ﺍﻟْﺤَﻴْﻮَﺍﻧَﺎﺕِ ﻣُﻨَﻘَّﺶُ ﺍﻟﻄُّﻴُﻮﺭَﺍﺕِ ﻣُﺜَﻤَّﺮُ ﺍﻟﺸَّﺠَﺮَﺍﺕِ ﻣُﺰَﻫَّﺮُ ﺍﻟﻨَّﺒَﺎﺗَﺎﺕِ ﻣُﻌْﺠِﺰَﺍﺕُ ﻋِﻠْﻤِﻪِ ﺧَﻮَﺍﺭِﻕُ ﺻُﻨْﻌِﻪِ ﻫَﺪَﺍﻳَﺎﺀُ ﺟُﻮﺩِﻩِ ﺑَﺸَﺎﺋِﺮُ ﻟُﻄْﻔِﻪِ ﺗَﺒَﺴُّﻢُ ﺍْﻟﺎَﺯْﻫَﺎﺭِ ﻣِﻦْ ﺯِﻳﻨَﺔِ ﺍْﻟﺎَﺛْﻤَﺎﺭِ ﺗَﺴَﺠُّﻊُ ﺍْﻟﺎَﻃْﻴَﺎﺭِ ﻓِﻰ ﻧَﺴْﻤَﺔِ ﺍْﻟﺎَﺳْﺤَﺎﺭِ ﺗَﻬَﺰُّﺝُ ﺍْﻟﺎَﻣْﻄَﺎﺭِ ﻋَﻠَﻰ ﺧُﺪُﻭﺩِ ﺍْﻟﺎَﺯْﻫَﺎﺭِ ﺗَﺮَﺣُّﻢُ ﺍﻟْﻮَﺍﻟِﺪَﺍﺕِ ﻋَﻠَﻰ ﺍْﻟﺎَﻃْﻔَﺎﻝِ ﺍﻟﺼِّﻐَﺎﺭِ ﺗَﻌَﺮُّﻑُ ﻭَﺩُﻭﺩٍ ﺗَﻮَﺩُّﺩُ ﺭَﺣْﻤَﻦٍ ﺗَﺮَﺣُّﻢُ ﺣَﻨَّﺎﻥٍ ﺗَﺤَﻨُّﻦُ ﻣَﻨَّﺎﻥٍ ﻟِﻠْﺠِﻦِّ ﻭَ ﺍْﻟﺎِﻧْﺴَﺎﻥِ ﻭَ ﺍﻟﺮُّﻭﺡِ ﻭَ ﺍﻟْﺤَﻴْﻮَﺍﻥِ ﻭَ ﺍﻟْﻤَﻠَﻚِ ﻭَ ﺍﻟْﺠَﺎﻥِّ

İşte bu Arabî tefekkürün kısa bir meâli şudur ki:

Bütün meyveler ve içindeki tohumcuklar, hikmet-i Rabbâniyenin birer mu'cizesi, san'at-ı İlâhiyenin birer harikası, rahmet-i İlâhiyenin birer hediyesi, vahdet-i İlâhiyenin birer burhan-ı maddîsi, âhirette eltâf-ı İlâhiyenin birer müjdecisi, kudretinin ihatasına ve ilminin şümulüne birer şahid-i sadık oldukları gibi, şunlar, âlem-i kesretin aktârında ve şu ağaç gibi tekessür etmiş bir nevi âlemin etrafında vahdet âyineleridirler. Enzârı kesretten vahdete çeviriyorlar. Lisan-ı hâl ile herbirisi der: "Dal budak salmış şu koca ağacın içinde dağılma, boğulma. Bütün o ağaç bizdedir. Onun kesreti, vahdetimizde dahildir."

Hattâ, her meyvenin kalbi hükmünde olan herbir çekirdek dahi, vahdetin birer maddî âyinesi oldukları gibi, zikr-i kalbiyy-i hafî ile, koca ağacın zikr-i cehrî suretiyle çektiği ve okuduğu bütün esmâyı zikreder, okur.

Hem o meyveler, tohumlar, vahdetin âyineleri oldukları gibi, kaderin meşhud işârâtı ve kudretin mücessem rumuzâtıdır ki, kader onlarla işaret eder ve kudret o kelimelerle remzen der:

Nasıl ki şu ağacın kesretli dal ve budakları birtek çekirdekten gelmiş ve şu ağacın san'atkârının icad ve tasvirde vahdetini gösteriyor. Sonra şu ağaç, dal ve budak salıp tekessür ve intişar ettikten sonra, bütün hakikatini bir meyvede toplar, bütün mânâsını bir çekirdekte derc eder, onunla Hâlık-ı Zülcelâlinin halk ve tedbirindeki hikmetini gösterir.

(Sözler sh: 616)

ﺍَﺣْﺴَﻦُ ﺍﻟْﺨَﺎﻟِﻘِﻴﻦَ
Yaratıcıların, Hâlıkıyet mertebelerinin en güzeli. (Mü'minûn Sûresi, 23:14; Sâffât Sûresi, 31:125)

ﺍَﺭْﺣَﻢُ ﺍﻟﺮَّﺍﺣِﻤِﻴﻦَ
Merhametlilerin en merhametlisi. (A'râf Sûresi, 1:151; Yûsuf Sûresi, 12:64)

(Sözler sh: 617)

ﺍَﺣْﺴَﻦُ ﺍﻟْﺨَﺎﻟِﻘِﻴﻦَ
Herşeyi herşeye layık bir tarzda, en güzel bir mertebede yaratır bir Hâlık. (Mü'minûn Sûresi, 23:14; Sâffât Sûresi, 31:125)

ﺍَﺣْﺴَﻦُ ﺍﻟْﺨَﺎﻟِﻘِﻴﻦَ
Yaratıcıların en güzeli. (Mü'minûn Sûresi, 23:14; Sâffât Sûresi, 37:125)

ﺍَﺣْﺴَﻦَ ﻛُﻞَّ ﺷَﻲْﺀٍ ﺧَﻠَﻘَﻪُ
O herşeyi en güzel şekilde yarattı." (Secde Sûresi, 32:7)

ﺍَﺣْﺴَﻦُ ﺍﻟْﺨَﺎﻟِﻘِﻴﻦَ
Yaratıcıların en güzeli. (Mü'minûn Sûresi, 23:14; Sâffât Sûresi, 37:125)

ﺍَﻟﻠَّﻪُ ﺍَﻛْﺒَﺮُ
Allah en büyüktür. (Ebû Hanîfe, el-Müsned s. 148; Ebû Yûsuf, Kitabu'l-Âsâr s. 18; eş Şafiî, es-Sünenu'l-Me'sûra s. 290; İbni Ebî Şeybe, el-Musannef 6:75; et-Taberânî, el-Mu'cemü'l-Evsat 5:28.)

ﺧَﻴْﺮُ ﺍﻟْﻔَﺎﺻِﻠِﻴﻦَ
Ayırt edenlerin en hayırlısı. (En'âm Sûresi, 6:57)

ﺧَﻴْﺮُ ﺍﻟْﻤُﺤْﺴِﻨِﻴﻦَ
İhsan edenlerin en hayırlısı.

(Sözler sh: 618)

ﻟَﻪُ ﺍْﻟﺎَﺳْﻤَﺎﺀُ ﺍﻟْﺤُﺴْﻨَﻰ
En güzel isimler Onundur. (Haşir Sûresi, 59:24)

ﺍِﻳَّﺎﻙَ ﻧَﻌْﺒُﺪُ ﻭَﺍِﻳَّﺎﻙَ ﻧَﺴْﺘَﻌِﻴﻦُ
Ancak Sana kulluk eder, ancak Senden yardım isteriz. (Fâtiha Sûresi, 1:5)

(Sözler sh: 619)

ﺍَﺣْﺴَﻦُ ﺍﻟْﺨَﺎﻟِﻘِﻴﻦَ
Yaratıcıların en güzeli. (Mü'minûn Sûresi, 23:14; Sâffât Sûresi, 37:125)

ﺍَﺭْﺣَﻢُ ﺍﻟﺮَّﺍﺣِﻤِﻴﻦَ
Merhametlilerin en merhametlisi. (A'râf Sûresi, 1:151; Yûsuf Sûresi, 12:64)

ﺍَﻟﻠَّﻪُ ﺍَﻛْﺒَﺮُ
Allah en büyüktür. (Ebû Hanîfe, el-Müsned s. 148; Ebû Yûsuf, Kitabu'l-Âsâr s. 18; eş Şafiî, es-Sünenu'l-Me'sûra s. 290; İbni Ebî Şeybe, el-Musannef 6:75; et-Taberânî, el-Mu'cemü'l-Evsat 5:28.)

(Sözler sh: 621)

ﻧَﻌَﻢْ ﺗَﻔَﺎﻧِﻰ ﺍﻟْﻤِﺮْﺍَﺕِ ﺯَﻭَﺍﻝُ ﺍﻟْﻤَﻮْﺟُﻮﺩَﺍﺕِ ﻣَﻊَ ﺗَﺠَﻠِّﻰ ﺍﻟﺪَّﺍﺋِﻢِ ﻣَﻊَ ﺍﻟْﻔَﻴْﺾِ ﺍﻟْﻤُﻠﺎَﺯِﻡِ ﻣِﻦْ ﺍَﻇْﻬَﺮِ ﺍﻟﻈَّﻮَﺍﻫِﺮِ ﺍَﻥَّ ﺍﻟْﺠَﻤَﺎﻝَ ﺍﻟﻈَّﺎﻫِﺮَ ﻟَﻴْﺲَ ﻣُﻠْﻚَ ﺍﻟْﻤَﻈَﺎﻫِﺮِ ﻣِﻦْ ﺍَﻓْﺼَﺢِ ﺗِﺒْﻴَﺎﻥٍ ﻣِﻦْ ﺍَﻭْﺿَﺢِ ﺑُﺮْﻫَﺎﻥٍ ﻟِﻠْﺠَﻤَﺎﻝِ ﺍﻟْﻤُﺠَﺮَّﺩِ ِﻟْﻠﺎِﺣْﺴَﺎﻥِ ﺍﻟْﻤُﺠَﺪَّﺩِ ﻟِﻠْﻮَﺍﺟِﺐِ ﺍﻟْﻮُﺟُﻮﺩِ ﻟِﻠْﺒَﺎﻗِﻰ ﺍﻟْﻮَﺩُﻭﺩِ

Evet, âyinelerin fâniliği ve mevcudatın zevâliyle beraber tecelliyâtın ve füyuzâtın devam etmesi, bütün zuhurattan daha zâhir bir surette, onlarda görünen cemâlin mazharlara ait olmadığına delâlet eder ve en fasih bir lisanla ve en vâzıh bir burhanla gösterir ki, o tecelliyat, Vâcibü'l-Vücudun ve Bâkî-i Vedûdun mücerred cemâlinin ve mazharlar üzerinde daimî yenilenen ihsânâtının cilveleridir.

(Sözler sh: 624)

ﻓَﻠَﻚْ ﻣَﺴْﺖْ ﻣَﻠَﻚْ ﻣَﺴْﺖْ ﻧُﺠُﻮﻡْ ﻣَﺴْﺖْ ﺳَﻤَﻮَﺍﺕْ ﻣَﺴْﺖْ ﺷَﻤْﺲْ ﻣَﺴْﺖْ ﻗَﻤَﺮْ ﻣَﺴْﺖْ ﺯَﻣِﻴﻦْ ﻣَﺴْﺖْ ﻋَﻨَﺎﺻِﺮْ ﻣَﺴْﺖْ ﻧَﺒَﺎﺕْ ﻣَﺴْﺖْ ﺷَﺠَﺮْ ﻣَﺴْﺖْ ﺑَﺸَﺮْ ﻣَﺴْﺖْ ﺳَﺮَﺍﺳَﺮْ ﺫِﻯ ﺣَﻴَﺎﺕْ ﻣَﺴْﺖْ ﻫَﻤَﻪ ﺫَﺭَّﺍﺕِ ﻣَﻮْﺟُﻮﺩَﺍﺕْ ﺑَﺮَﺍﺑَﺮْ ﻣَﺴْﺖْ ﺩَﺭْﻣَﺴْﺘَﺴْﺖْ
Felek mest, melek mest, yıldızlar mest, gökler mest. Bütün canlılar baştan başa mest. Güneş mest, kamer mest, zemin mest, unsurlar mest, nebat mest, ağaçlar mest,beşer mest. Bütün varlıkların zerreleri beraber ve iç içe mesttirler.

ﺑِﺤُﺮْﻣَﺔِ ﺳَﻴِّﺪِ ﺍﻟْﻤُﺮْﺳَﻠِﻴﻦَ
Peygamberlerin Efendisi hürmetine duamızı kabul etsin.

(Sözler sh: 627)

ﺑِﺴْﻢِ ﺍﻟﻠَّﻪِ ﺍﻟﺮَّﺣْﻤَﻦِ ﺍﻟﺮَّﺣِﻴﻢِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın adıyla

ﻭَ ﺍِﻥْ ﻣِﻦْ ﺷَﻲْﺀٍ ﺍِﻟﺎَّ ﻳُﺴَﺒِّﺢُ ﺑِﺤَﻤْﺪِﻩِ
Hiçbir şey yoktur ki, Onu hamd ile tesbih etmesin. (İsrâ Sûresi, 17:44)

(Sözler sh: 631)

ﻭَ ﺍِﻥْ ﻣِﻦْ ﺷَﻲْﺀٍ ﺍِﻟﺎَّ ﻳُﺴَﺒِّﺢُ ﺑِﺤَﻤْﺪِﻩِ
Hiçbir şey yoktur ki, Onu hamd ile tesbih etmesin. (İsrâ Sûresi, 17:44)

ﺳُﺒْﺤَﺎﻥَ ﻣَﻦِ ﺍﺧْﺘَﻔَﻰ ﺑِﺸِﺪَّﺓِ ﻇُﻬُﻮﺭِﻩِ
Şiddet-i zuhurundan gizlenmiş olan Zât her türlü noksandan münezzehtir.

ﻭَ ﻫُﻮَ ﺍﻟْﻌَﺰِﻳﺰُ ﺍﻟْﺤَﻜِﻴﻢُ
Sadece O herşeyi hakkıyla bilir ve herşeye hakkıyla kâdirdir. (Rum Sûresi, 30:54)

ﻭَ ﻫُﻮَ ﺍﻟْﻐَﻔُﻮﺭُ ﺍﻟﺮَّﺣِﻴﻢُ
Sadece O çok bağışlayıcı ve çok merhamet edicidir. (Yûnus Sûresi, 10:107)

ﻭَ ﻫُﻮَ ﺍﻟْﻌَﻠِﻴﻢُ ﺍﻟْﻘَﺪِﻳﺮُ
Sadece Onun kudreti herşeye galiptir ve O herşeyi hikmetle yapar. (Rum Sûresi, 30:27)

(Sözler sh: 637)

ﻟَﻘَﺪْ ﺧَﻠَﻘْﻨَﺎ ﺍْﻟﺎِﻧْﺴَﺎﻥَ ﻓِٓﻰ ﺍَﺣْﺴَﻦِ ﺗَﻘْﻮِﻳﻢٍ ٭ ﺛُﻢَّ ﺭَﺩَﺩْﻧَﺎﻩُ ﺍَﺳْﻔَﻞَ ﺳَﺎﻓِﻠِﻴﻦَ ٭ ﺍِﻟﺎَّ ﺍﻟَّﺬِﻳﻦَ ﺍَﻣَﻨُﻮﺍ ﻭَ ﻋَﻤِﻠُﻮﺍ ﺍﻟﺼَّﺎﻟِﺤَﺎﺕِ
And olsun ki, Biz insanı en güzel bir şekilde yarattık. Sonra da onu en aşağı seviyeye indirdik -ancak iman eden ve güzel işler yapanlar müstesna. (Tîn Sûresi, 95:4)

ﻓَﻤَﺎ ﺑَﻜَﺖْ ﻋَﻠَﻴْﻬِﻢُ ﺍﻟﺴَّﻤَٓﺎﺀُ ﻭَ ﺍْﻟﺎَﺭْﺽُ
Gök ve yer onlara ağlamadı. (Duhân Sûresi, 44:29)

(Sözler sh: 639)

ﺍِﻣَّﺎ ﻳَﺒْﻠُﻐَﻦَّ ﻋِﻨْﺪَﻙَ ﺍﻟْﻜِﺒَﺮَ ﺍَﺣَﺪُﻫُﻤَٓﺎ ﺍَﻭْ ﻛِﻠﺎَﻫُﻤَﺎ ﻓَﻠﺎَ ﺗَﻘُﻞْ ﻟَﻬُﻤَٓﺎ ﺍُﻑٍّ
Onlardan biri veya her ikisi senin yanında ihtiyarlık çağına erişecek olursa, sakın onlara 'Öf' bile deme. (İsrâ Sûresi, 11:23)

ﺍَﻟْﺤُﻜْﻢُ ﻟﻠَّﻪِ
Hüküm (yetki ve karar) Allah'ındır. (Mü'min Sûresi, 40:12)

ﺍَﻟْﺤُﺐُ ﻓِﻰ ﺍﻟﻠَّﻪِ
Allah için sevmek. (Ebû Dâvûd, Sünnet 15; Tirmizî, Kıyâmet 60; Müsned 3:438, 440)

(Sözler sh: 640)

ﺍَﻟﻠَّﻬُﻢَّ ﺍﺭْﺯُﻗْﻨَﺎ ﺣُﺒَّﻚَ ﻭَ ﺣُﺐَّ ﻣَﺎ ﻳُﻘَﺮِّﺑُﻨَﺎ ﺍِﻟَﻴْﻚَ
Allahım! Bize Senin muhabbetini ve bizi Sana yaklaştıracak şeylerin muhabbetini nasip et!

(Sözler sh: 642)

ﺍَﻟْﺤَﻤْﺪُ ﻟِﻠَّﻪِ ﻋَﻠَﻰ ﺭَﺣْﻤَﺎﻧِﻴَّﺘِﻪِ ﻭَ ﻋَﻠَﻰ ﺭَﺣِﻴﻤِﻴَّﺘِﻪِ
Şefkat ve merhameti dünya ve âhireti kuşatmasından ve rahmetinin çok özel cilveleri olmasından dolayı Allah'a hamd ve senâlar olsun.

(Sözler sh: 645)

ﻟَﻴْﺖَ ﺍﻟﺸَّﺒَﺎﺑَﺔَ ﻳَﻌُﻮﺩُ ﻳَﻮْﻣًﺎ ﻓَﺎُﺧْﺒِﺮُﻩُ ﺑِﻤَﺎ ﻓَﻌَﻞَ ﺍﻟْﻤَﺸِﻴﺐُ
Keşke gençliğim birgün dönseydi, ihtiyarlık benim başıma neler getirdiğini şekvâ ederek haber verecektim.

(Sözler sh: 647)

ﺍَﺻْﺪَﻕُ ﺍﻟْﻜَﻠﺎَﻡِ ﻭَﺍَﺑْﻠَﻎُ ﺍﻟﻨِّﻈَﺎﻡِ ﻛَﻠﺎَﻡُ ﺍﻟﻠَّﻪِ ﺍﻟْﻤَﻠِﻚِ ﺍﻟْﻌَﺰِﻳﺰِ ﺍﻟْﻌَﻠﺎَّﻡِ
Sözün en doğrusu ve nazmın en beliği, bütün mülkün hakikî Mâliki olan, kudreti herşeye galip bulunan ve ilmi herşeyi kuşatan Allah'ın kelâmıdır.

(Sözler sh: 648)

ﻭِﻟْﺪَﺍﻥٌ ﻣُﺨَﻠَّﺪُﻭﻥَ
Ebediyen yaşlanmayacak çocuklar... (Vâkıa Sûresi, 56:17; İnsan Sûresi, 16:19)

ﺍَﻟْﺤُﺐُ ﻓِﻰ ﺍﻟﻠَّﻪِ
Allah için sevmek (Ebû Dâvûd, Sünnet 15; Tirmizî, Kıyâmet 60; Müsned 3:438, 440)

ﻋَﻠَﻰ ﺳُﺮُﺭٍ ﻣُﺘَﻘَﺎﺑِﻠِﻴﻦَ
Karşılıklı tahtlarda kardeş kardeş otururlar. (Hicr Sûresi, 15:47)

(Sözler sh: 649)

ﺍَﻟْﻤَﺮْﺀُ ﻣَﻊَ ﻣَﻦْ ﺍَﺣَﺐَّ
Kişi sevdiğiyle beraberdir. (Buhari, Edeb 96; Müslim, Birr 165; Tirmizi, Zühd 50, Daavât 98)

(Sözler sh: 650)

ﺍَﻟﻠَّﻬُﻢَّ ﺍﺭْﺯُﻗْﻨَﺎ ﻓِﻰ ﺍﻟﺪُّﻧْﻴَﺎ ﺣُﺒَّﻚَ ﻭَ ﺣُﺐَّ ﻣَﺎ ﻳُﻘَﺮِّﺑُﻨَﺎ ﺍِﻟَﻴْﻚَ ﻭَ ﺍْﻟﺎِﺳْﺘِﻘَﺎﻣَﺔَ ﻛَﻤَﺎ ﺍَﻣَﺮْﺕَ ﻭَ ﻓِﻰ ﺍْﻟﺎَﺧِﺮَﺓِ ﺭَﺣْﻤَﺘَﻚَ ﻭَ ﺭُﺅْﻳَﺘَﻚَ
Allah'ım! Bize, dünyada Senin muhabbetini ve bizi Sana ve yaklaştıracak şeylerin muhabbetini ve Senin emrettiğin şekilde istikameti, âhirette de rahmetini ve rüyetini nasip et!

ﺳُﺒْﺤَﺎﻧَﻚَ ﻟﺎَ ﻋِﻠْﻢَ ﻟَﻨَٓﺎ ﺍِﻟﺎَّ ﻣَﺎ ﻋَﻠَّﻤْﺘَﻨَٓﺎ ﺍِﻧَّﻚَ ﺍَﻧْﺖَ ﺍﻟْﻌَﻠِﻴﻢُ ﺍﻟْﺤَﻜِﻴﻢُ
Seni her türlü noksandan tenzih ederiz. Senin bize öğrettiğinden başka bilgimiz yoktur. Muhakkak ki Sen, ilmi ve hikmeti herşeyi kuşatan Alîm-i Hakîmsin. (Bakara Sûresi, 2:32)

(Sözler sh: 651)

ﺍَﻟﻠَّﻬُﻢَّ ﺻَﻞِّ ﻭَ ﺳَﻠِّﻢْ ﻋَﻠَﻰ ﻣَﻦْ ﺍَﺭْﺳَﻠْﺘَﻪُ ﺭَﺣْﻤَﺔً ﻟِﻠْﻌَﺎﻟَﻤِﻴﻦَ ﻭَ ﻋَﻠَٓﻰ ﺍَﻟِﻪِ ﻭَ ﺻَﺤْﺒِﻪِ ﺍَﺟْﻤَﻌِﻴﻦَ ﺍَﻣِﻴﻦَ
Allah'ım! Âlemlere rahmet olarak gönderdiğin Zâta ve bütün âl ve ashabına salât ve selâm et. Âmin.

(Sözler sh: 652)

١ ﺍِﻟَﻬِٓﻰ ﺍَﻧْﺖَ ﺭَﺑِّﻰ ﻭَ ﺍَﻧَﺎ ﺍﻟْﻌَﺒْﺪُ ٭ ٢ ﻭَ ﺍَﻧْﺖَ ﺍﻟْﺨَﺎﻟِﻖُ ﻭَ ﺍَﻧَﺎ ﺍﻟْﻤَﺨْﻠُﻮﻕُ
٣ ﻭَ ﺍَﻧْﺖَ ﺍﻟﺮَّﺯَّﺍﻕُ ﻭَ ﺍَﻧَﺎ ﺍﻟْﻤَﺮْﺯُﻭﻕُ ٭ ٤ ﻭَ ﺍَﻧْﺖَ ﺍﻟْﻤَﺎﻟِﻚُ ﻭَ ﺍَﻧَﺎ ﺍﻟْﻤَﻤْﻠُﻮﻙُ
٥ ﻭَ ﺍَﻧْﺖَ ﺍﻟْﻌَﺰِﻳﺰُ ﻭَ ﺍَﻧَﺎ ﺍﻟﺬَّﻟِﻴﻞُ ٭ ٦ ﻭَ ﺍَﻧْﺖَ ﺍﻟْﻐَﻨِﻰُّ ﻭَ ﺍَﻧَﺎ ﺍﻟْﻔَﻘِﻴﺮُ
٧ ﻭَ ﺍَﻧْﺖَ ﺍﻟْﺤَﻰُّ ﻭَ ﺍَﻧَﺎ ﺍﻟْﻤَﻴِّﺖُ ٭ ٨ ﻭَ ﺍَﻧْﺖَ ﺍﻟْﺒَﺎﻗِﻰ ﻭَ ﺍَﻧَﺎ ﺍﻟْﻔَﺎﻧِﻰ
٩ ﻭَ ﺍَﻧْﺖَ ﺍﻟْﻜَﺮِﻳﻢُ ﻭَ ﺍَﻧَﺎ ﺍﻟﻠَّﺌِﻴﻢُ ٭ ٠١ ﻭَ ﺍَﻧْﺖَ ﺍﻟْﻤُﺤْﺴِﻦُ ﻭَ ﺍَﻧَﺎ ﺍﻟْﻤُﺴِٓﻰﺀُ
١١ ﻭَ ﺍَﻧْﺖَ ﺍﻟْﻐَﻔُﻮﺭُ ﻭَ ﺍَﻧَﺎ ﺍﻟْﻤُﺬْﻧِﺐُ ٭ ٢١ ﻭَ ﺍَﻧْﺖَ ﺍﻟْﻌَﻈِﻴﻢُ ﻭَ ﺍَﻧَﺎ ﺍﻟْﺤَﻘِﻴﺮُ
٣١ ﺍَﻧْﺖَ ﺍﻟْﻘَﻮِﻯُّ ﻭَ ﺍَﻧَﺎ ﺍﻟﻀَّﻌِﻴﻒُ ٭ ٤١ ﻭَ ﺍَﻧْﺖَ ﺍﻟْﻤُﻌْﻄِﻰ ﻭَ ﺍَﻧَﺎ ﺍﻟﺴَّٓﺎﺋِﻞُ
٥١ ﻭَ ﺍَﻧْﺖَ ﺍْﻟﺎَﻣِﻴﻦُ ﻭَ ﺍَﻧَﺎ ﺍﻟْﺨَٓﺎﺋِﻒُ ٭ ٦١ ﻭَ ﺍَﻧْﺖَ ﺍﻟْﺠَﻮَّﺍﺩُ ﻭَ ﺍَﻧَﺎ ﺍﻟْﻤِﺴْﻜِﻴﻦُ
٧١ ﻭَ ﺍَﻧْﺖَ ﺍﻟْﻤُﺠِﻴﺐُ ﻭَ ﺍَﻧَﺎ ﺍﻟﺪَّﺍﻋِﻰ ٭ ٨١ ﻭَ ﺍَﻧْﺖَ ﺍﻟﺸَّﺎﻓِﻰ ﻭَ ﺍَﻧَﺎ ﺍﻟْﻤَﺮِﻳﺾُ
٩١ ﻓَﺎﻏْﻔِﺮْﻟِﻰ ﺫُﻧُﻮﺑِﻰ ﻭَ ﺗَﺠَﺎﻭَﺯْ ﻋَﻨِّﻰ ﻭَ ﺍﺷْﻒِ ﺍَﻣْﺮَﺍﺿِﻰ ﻳَﺎ ﺍَﻟﻠَّﻪُ ﻳَﺎ ﻛَﺎﻓِﻰ
ﻳَﺎ ﺭَﺏُّ ﻳَﺎ ﻭَﺍﻓِﻰ ٭ ﻳَﺎ ﺭَﺣِﻴﻢُ ﻳَﺎ ﺷَﺎﻓِﻰ ٭ ﻳَﺎ ﻛَﺮِﻳﻢُ ﻳَﺎ ﻣُﻌَﺎﻓِﻰ
ﻓَﺎﻋْﻒُ ﻋَﻨِّﻰ ﻣِﻦْ ﻛُﻞِّ ﺫَﻧْﺐٍ ﻭَ ﻋَﺎﻓِﻨِﻰ ﻣِﻦْ ﻛُﻞِّ ﺩَٓﺍﺀٍ ﻭَﺍﺭْﺽَ ﻋَﻨِّﻰ ﺍَﺑَﺪًﺍ ﺑِﺮَﺣْﻤَﺘِﻚَ ﻳَٓﺎ ﺍَﺭْﺣَﻢَ ﺍﻟﺮَّﺍﺣِﻤِﻴﻦَ


1- Ey İlâhım! Rabbim Sensin. Çünkü ben bir kulum. Nefsimin terbiyesinden âcizim. Demek beni terbiye eden Sensin.

2- Hem Sensin Yaratıcı. Çünkü ben yaratılmış bir varlığım, yapılıyorum.

3- Hem rızık veren Sensin. Çünkü ben rızka muhtacım ve ona elim yetişmiyor. Demek rızkımı veren Sensin.

4- Hem Sensin Mâlik, Mülkün gerçek sahibisin. Çünkü ben bir memluk ve köleyim; benden başkası bende tasarruf ediyor. Demek benim sahibim Sensin.

5- Hem Sen izzet sahibisin, yücesin. Ben ise zelilim; Halbuki üzerimde bir izzet ve bir onur cilvesi görünüyor. Demek Senin izzetinin aynasıyım.

6- Hem Sensin sınırsız zengin. Çünkü ben muhtaç ve fakirim; bana bu fakir hâlimle ulaşamayacağım bir zenginlik veriliyor. Demek mutlak zengin Sensin, veren Sensin.

7- Hem ölümü olmayan devamlı hayat sahibi Sensin. Çünkü ben ölümlüyüm; dirilmem ve ölmemde Senin daimî hayat sıfatının cilvesi görünüyor.

8- Hem Sensin Bâkî. Çünkü ben fâniyim; ömrümün sona ermesinde Senin varlığının devamlı ve bâkî olduğunu anlıyorum.

9- Hem Sen şeref sahibi yüceler yücesisin. Çünkü ben kötülükler içinde bocalıyorum; Demek şeref ve haysiyet Senden geliyor.

10- Hem sonsuz ihsan sahibi Sensin. Ben ise günâh işleyen bir kulum. Fakat pişman olup tevbe edince bana ihsan kapıları açılıyor. Demek ihsanınla bağışlayıp sonsuz güzellikler bahşeden Sensin.

11- Hem günahları affeden yalnız Sensin. Ben ise, günahkârım. Demek günahları affedecek Senin kapından başka kapı yoktur.

12- Hem büyüklük ve azamet sahibi Sensin. Ben ise hakir ve küçüğüm. Küçüklüğüme bakarak Senin büyüklüğünün her türlü övgüden daha yüce olduğunu anlıyorum.

13- Hem kuvveti bütün kâinatı kaplamış ve bütün varlıkları zapt ederek hükmü altına almış olan Sensin. Çünkü ben aciz ve zayıfım; bende zayıflığın aksine bir güç görünüyor. Demek güç ve kuvvet Senden geliyor.

14- Hem kâinatı rahmet hediyeleriyle dolduran ve istekleri en güzel şekilde karşılayan Sensin. Çünkü ben sözlerimle ve hâlimle daima yalvararak istiyorum, dileniyorum. Demek veren ve hediye eden Sensin.

15- Hem vadinde ve sözünde emîn olan ve güvenenlerin güvenini boşa çıkarmayan Sensin. Çünkü ben korku ve kaygı içindeyim; Sana dayanıp güvendiğimde bütün korkularımdan kurtuluyorum. Demek emîn olan ve güven veren Sensin.

16- Hem cömert olan Sensin. Çünkü ben miskinim ve hayatıma lâzım olan şeyleri elde etmekten acizim. Fakat acizliğime rağmen bir zenginlik içindeyim. Demek cömertçe ihsan eden Sensin.

17- Hem dualara cevap veren Sensin. Çünkü ben hâlimle ve dilimle daima dua edip istiyorum, niyaz edip yalvarıyorum. Arzularım yerine geliyor. İsteklerime cevap veriliyor. Demek arzu ve isteklerime cevap veren Sensin.

18- Hem her türlü hastalığa şifâ veren Sensin. Çünkü ben hastayım. Hastalıktan her kurtuluşumda Senin şifa verici tecellini görüyorum. Demek her türlü hastalığa şifa veren Sensin.

19- Benim günahlarımı affet. Hatalarımı bağışla. Hastalıklarıma şifa ver, ey bütün kemâl sıfatların sahibi ve noksan sıfatlardan münezzeh olan Allah!

Ey güzel isimlerinin sonsuz hazineleri her şeyin her ihtiyacını her zaman en mükemmel şekilde karşılayan Kâfî!

Ey varlıkları yaratıp onları en münasip organ ve duygularla donatan ve ihtiyaçlarını en güzel şekilde karşılayarak onları yaratılış gayelerine sevk eden Rab!

Ey vaadini yerine getirmesinde şüphe olmayan ve bütün varlıkların ihtiyaçlarını kudret ve rahmetiyle gideren Vâfî!

Ey rahmet ve merhameti her şeyi kuşatmakla birlikte imanlı ve ihlâslı kullarına çok özel ikram ve şefkati olan Rahîm!

Ey maddî ve mânevî her çeşit hastalığa şifâ veren Şâfî! Ey sayısız rahmet meyvelerini ve nimetlerini bütün canlıların önlerine seren ve iyiliği bol olan Kerîm!

Ey maddî ve mânevî dertleri gideren, afiyet ve sağlık veren Muâfî!

Benim bütün günahlarımı bağışla. Benim bütün dertlerime âfiyet ver. Beni ebediyen rızana mazhar et. Rahmetinle ey merhametlilerin en merhametlisi.

ﻭَ ﺍَﺧِﺮُ ﺩَﻋْﻮَﻳﻬُﻢْ ﺍَﻥِ ﺍﻟْﺤَﻤْﺪُ ﻟِﻠَّﻪِ ﺭَﺏِّ ﺍﻟْﻌَﺎﻟَﻤِﻴﻦَ
Onların duâları, "Âlemlerin Rabbi olan Allah'a hamd olsun" sözleriyle sona erer. (Yûnus Sûresi, 10:10)

(Sözler sh: 653)
 
Son düzenleme:

Ahmet.1

Well-known member
Otuzüçüncü Söz - Pencereler Risalesi

Otuzüçüncü Söz, Pencereler Risalesi olup 1929 yılında Barla'da te'lif edilmiştir.

ﺑِﺴْﻢِ ﺍﻟﻠَّﻪِ ﺍﻟﺮَّﺣْﻤَﻦِ ﺍﻟﺮَّﺣِﻴﻢِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın adıyla

ﺳَﻨُﺮِﻳﻬِﻢْ ﺍَﻳَﺎﺗِﻨَﺎ ﻓِﻰ ﺍْﻟﺎَﻓَﺎﻕِ ﻭَﻓِٓﻰ ﺍَﻧْﻔُﺴِﻬِﻢْ ﺣَﺘَّﻰ ﻳَﺘَﺒَﻴَّﻦَ ﻟَﻬُﻢْ ﺍَﻧَّﻪُ ﺍﻟْﺤَﻖُّ ﺍَﻭَﻟَﻢْ ﻳَﻜْﻒِ ﺑِﺮَﺑِّﻚَ ﺍَﻧَّﻪُ ﻋَﻠَﻰ ﻛُﻞِّ ﺷَﻲْﺀٍ ﺷَﻬِﻴﺪٌ
Onlara, gerek içinde yaşadıkları âlemin her tarafında, gerekse kendi nefislerinde âyetlerimizi göstereceğiz -tâ ki Kur'ân'ın hak olduğu onlara iyice açıklanmış olsun. Rabbinin herşeye şahit olması yetmez mi? (Fussilet Sûresi, 41:53)

ﻭَ ﻫُﻮَ ﻋَﻠَﻰ ﻛُﻞِّ ﺷَﻲْﺀٍ ﻗَﺪِﻳﺮٌ
O herşeye kàdirdir. (Mülk Sûresi, 67:1)

(Sözler sh: 654)

ﻭَ ﻟِﻠَّﻪِ ﺍﻟْﻤَﺜَﻞُ ﺍْﻟﺎَﻋْﻠَﻰ
En yüce misaller Allah'a mahsustur. (Nahl Sûresi, 16:60)

(Sözler sh: 656)

ﻓَﺎﺭْﺟِﻊِ ﺍﻟْﺒَﺼَﺮَ ﻫَﻞْ ﺗَﺮَﻯ ﻣِﻦْ ﻓُﻄُﻮﺭٍ
Haydi, çevir gözünü: En küçük bir kusur görüyor musun? (Mülk Sûresi, 61:3)

(Sözler sh: 657)

ﺍِﻥَّ ﻓِﻰ ﺧَﻠْﻖِ ﺍﻟﺴَّﻤَﻮَﺍﺕِ ﻭَﺍْﻟﺎَﺭْﺽِ ﻭَﺍﺧْﺘِﻠﺎَﻑِ ﺍﻟَّﻴْﻞِ ﻭَﺍﻟﻨَّﻬَﺎﺭِ ﻭَﺍﻟْﻔُﻠْﻚِ ﺍﻟَّﺘِﻰ ﺗَﺠْﺮِﻯ ﻓِﻰ ﺍﻟْﺒَﺤْﺮِ ﺑِﻤَﺎ ﻳَﻨْﻔَﻊُ ﺍﻟﻨَّﺎﺱَ ﻭَﻣَٓﺎ ﺍَﻧْﺰَﻝَ ﺍﻟﻠَّﻪُ ﻣِﻦَ ﺍﻟﺴَّﻤَٓﺎﺀِ ﻣِﻦْ ﻣَٓﺎﺀٍ ﻓَﺎَﺣْﻴَﺎ ﺑِﻪِ ﺍْﻟﺎَﺭْﺽَ ﺑَﻌْﺪَ ﻣَﻮْﺗِﻬَﺎ ﻭَﺑَﺚَّ ﻓِﻴﻬَﺎ ﻣِﻦْ ﻛُﻞِّ ﺩَٓﺍﺑَّﺔٍ ﻭَﺗَﺼْﺮِﻳﻒِ ﺍﻟﺮِّﻳَﺎﺡِ ﻭَﺍﻟﺴَّﺤَﺎﺏِ ﺍﻟْﻤُﺴَﺨَّﺮِ ﺑَﻴْﻦَ ﺍﻟﺴَّﻤَٓﺎﺀِ ﻭَﺍْﻟﺎَﺭْﺽِ َﻟﺎَﻳَﺎﺕٍ ﻟِﻘَﻮْﻡٍ ﻳَﻌْﻘِﻠُﻮﻥَ
Göklerin ve yerin yaratılmasında, gecenin ve gündüzün değişmesinde, insanlara faydalı şeylerle denizde akıp giden gemilerde, Allah'ın gökten su indirip onunla yeryüzünü ölümünden sonra diriltmesinde, her türlü canlıyı yeryüzüne yaymasında, rüzgârları sevk etmesinde ve gökle yer arasında Allah'ın emrine boyun eğmiş bulutlarda, aklını kullanan bir topluluk için nice deliller vardır. (Bakara Sûresi, 2:164)

(Sözler sh: 661)

ﻭَﺍَﻧْﺰَﻝَ ﻣِﻦَ ﺍﻟﺴَّﻤَٓﺎﺀِ ﻣَٓﺎﺀً ﻓَﺎَﺧْﺮَﺝَ ﺑِﻪِ ﻣِﻦَ ﺍﻟﺜَّﻤَﺮَﺍﺕِ ﺭِﺯْﻗًﺎ ﻟَﻜُﻢْ ﻭَﺳَﺨَّﺮَ ﻟَﻜُﻢُ ﺍﻟْﻔُﻠْﻚَ ﻟِﺘَﺠْﺮِﻯَ ﻓِﻰ ﺍﻟْﺒَﺤْﺮِ ﺑِﺎَﻣْﺮِﻩِ ﻭَﺳَﺨَّﺮَ ﻟَﻜُﻢُ ﺍْﻟﺎَﻧْﻬَﺎﺭَ ٭ ﻭَﺳَﺨَّﺮَ ﻟَﻜُﻢُ ﺍﻟﺸَّﻤْﺲَ ﻭَﺍﻟْﻘَﻤَﺮَ ﺩَٓﺍﺋِﺒَﻴْﻦِ ﻭَﺳَﺨَّﺮَ ﻟَﻜُﻢُ ﺍﻟَّﻴْﻞَ ﻭَﺍﻟﻨَّﻬَﺎﺭَ ٭ ﻭَﺍَﺗَﻴﻜُﻢْ ﻣِﻦْ ﻛُﻞِّ ﻣَﺎ ﺳَﺎَﻟْﺘُﻤُﻮﻩُ ﻭَﺍِﻥْ ﺗَﻌُﺪُّﻭﺍ ﻧِﻌْﻤَﺖَ ﺍﻟﻠَّﻪِ ﻟﺎَ ﺗُﺤْﺼُﻮﻫَﺎ
Gökten de bir su indirdi ki, onunla sizin için rızık olarak meyvelerden bitirdi. Onun emriyle denizde seyretsinler diye gemileri sizin hizmetinize verdi. Nehirleri de yine sizin hizmetinize verdi. * Birbiri ardınca dönüp duran güneşi ve ayı da sizin hizmetinize verdi. Geceyi ve gündüzü de sizin hizmetinize verdi. * O, sözünüz ve halinizle istediğiniz herşeyden size verdi. Allah'ın nimetlerini saymaya kalksanız, saymakla bitiremezsiniz. (İbrahim Sûresi, 14:32-34)

ﺍَﻟﺎَ ﺑِﺬِﻛْﺮِ ﺍﻟﻠَّﻪِ ﺗَﻄْﻤَﺌِﻦُّ ﺍﻟْﻘُﻠُﻮﺏُ
Haberiniz olsun ki, kalbler ancak Allah'ın zikriyle huzura kavuşur. (Ra'd Sûresi, 13:28)

(Sözler sh: 662)

ﺳَﺒِّﺢِ ﺍﺳْﻢَ ﺭَﺑِّﻚَ ﺍْﻟﺎَﻋْﻠَﻰ ٭ ﺍَﻟَّﺬِﻯ ﺧَﻠَﻖَ ﻓَﺴَﻮَّﻯ ٭ ﻭَﺍﻟَّﺬِﻯ ﻗَﺪَّﺭَ ﻓَﻬَﺪَﻯ
Herşeyden yüce olan Rabbinin ismini tesbih et. O Rabbin ki, herşeyi yaratıp düzene koydu. O Rabbin ki, herşeye lâyık bir şekil ve ölçü tayin ederek onu yaratılış gayesine yöneltti. (Alâ Sûresi, 87:1-3)

(Sözler sh: 663)

ﻭَ ﺍِﻥْ ﻣِﻦْ ﺷَﻲْﺀٍ ﺍِﻟﺎَّ ﻳُﺴَﺒِّﺢُ ﺑِﺤَﻤْﺪِﻩِ
Hiçbir şey yoktur ki, Onu hamd ile tesbih etmesin." (İsrâ Sûresi, 17:44)

ﻗُﻞْ ﻣَﻦْ ﺑِﻴَﺪِﻩِ ﻣَﻠَﻜُﻮﺕُ ﻛُﻞِّ ﺷَﻲْﺀٍ
De ki: Herşeyin mülk ve tasarrufu kimin elindedir? (Mü'minûn Sûresi, 23:88)

ﻭَﺍِﻥْ ﻣِﻦْ ﺷَﻲْﺀٍ ﺍِﻟﺎَّ ﻋِﻨْﺪَﻧَﺎ ﺧَﺰَٓﺍﺋِﻨُﻪُ
Hiçbir şey yoktur ki, hazineleri Bizim yanımızda olmasın. (Hicr Sûresi, 15:21)

ﻣَﺎ ﻣِﻦْ ﺩَٓﺍﺑَّﺔٍ ﺍِﻟﺎَّ ﻫُﻮَ ﺍَﺧِﺬٌ ﺑِﻨَﺎﺻِﻴَﺘِﻬَﺎ
Hiçbir canlı yoktur ki, Allah onu alnından tutup kudretine boyun eğdirmiş olmasın. (Hûd Sûresi, 11:56)

ﺍِﻥَّ ﺭَﺑِّﻰ ﻋَﻠَﻰ ﻛُﻞِّ ﺷَﻲْﺀٍ ﺣَﻔِﻴﻆٌ
Muhakkak ki benim Rabbim herşeyi hakkıyla koruyucudur. (Hûd Sûresi, 11:57)

(Sözler sh: 664)

ﺍَﻟَّﺬِٓﻯ ﺍَﺣْﺴَﻦَ ﻛُﻞَّ ﺷَﻲْﺀٍ ﺧَﻠَﻘَﻪُ
O herşeyi en güzel şekilde yaratandır. (Secde Sûresi, 32:7)

(Sözler sh: 665)

ﺍِﻥَّ ﻓِﻰ ﺍﻟﺴَّﻤَﻮَﺍﺕِ ﻭَﺍْﻟﺎَﺭْﺽِ َﻟﺎَﻳَﺎﺕٍ ﻟِﻠْﻤُﺆْﻣِﻨِﻴﻦَ
Muhakkak ki, göklerde ve yerde, iman edenler için deliller vardır. (Câsiye Sûresi, 45:3)

(Sözler sh: 666)

ﻟَﻪُ ﺍْﻟﺎَﺳْﻤَٓﺎﺀُ ﺍﻟْﺤُﺴْﻨَﻰ
En güzel isimler Onundur. (Tâhâ Sûresi, 20:8)

(Sözler sh: 667)

ﺍَﻭَﻟَﻢْ ﻳَﻨْﻈُﺮُﻭﺍ ﻓِﻰ ﻣَﻠَﻜُﻮﺕِ ﺍﻟﺴَّﻤَﻮَﺍﺕِ ﻭَ ﺍْﻟﺎَﺭْﺽِ
Onlar, göklerin ve yerin iç yüzüne (özüne) bakmadılar mı? (A'râf Sûresi, 1:185)

(Sözler sh: 668)

ﺗُﺴَﺒِّﺢُ ﻟَﻪُ ﺍﻟﺴَّﻤَﻮَﺍﺕُ ﺍﻟﺴَّﺒْﻊُ ﻭَﺍْﻟﺎَﺭْﺽُ ﻭَﻣَﻦْ ﻓِﻴﻬِﻦَّ ﻭَ ﺍِﻥْ ﻣِﻦْ ﺷَﻲْﺀٍ ﺍِﻟﺎَّ ﻳُﺴَﺒِّﺢُ ﺑِﺤَﻤْﺪِﻩِ
Yedi gök ve yer ve onların içindekiler Onu tesbih eder. Hiçbir şey yoktur ki, Onu hamd ile tesbih etmesin. (İsrâ Sûresi, 11:44)

(Sözler sh: 669)

ﻳُﺴَﺒِّﺢُ ﻟِﻠَّﻪِ ﻣَﺎ ﻓِﻰ ﺍﻟﺴَّﻤَﻮَﺍﺕِ ﻭَﻣَﺎ ﻓِﻰ ﺍْﻟﺎَﺭْﺽِ
Göklerde ve yerde olan herşey Allah'ı tesbih eder. (Haşir Sûresi, 59:24)

(Sözler sh: 670)

ﻓَﺴُﺒْﺤَﺎﻥَ ﺍﻟَّﺬِﻯ ﺑِﻴَﺪِﻩِ ﻣَﻠَﻜُﻮﺕُ ﻛُﻞِّ ﺷَﻲْﺀٍ
Herşeyin melekûtu elinde olan Allah her türlü kusurdan münezzehtir. (Yâsin Sûresi, 36:83)

ﻭَﺍِﻥْ ﻣِﻦْ ﺷَﻲْﺀٍ ﺍِﻟﺎَّ ﻋِﻨْﺪَﻧَﺎ ﺧَﺰَٓﺍﺋِﻨُﻪُ ﻭَﻣَﺎ ﻧُﻨَﺰِّﻟُﻪُٓ ﺍِﻟﺎَّ ﺑِﻘَﺪَﺭٍ ﻣَﻌْﻠُﻮﻡٍ ٭ ﻭَ ﺍَﺭْﺳَﻠْﻨَﺎ ﺍﻟﺮِّﻳَﺎﺡَ ﻟَﻮَﺍﻗِﺢَ ﻓَﺎَﻧْﺰَﻟْﻨَﺎ ﻣِﻦَ ﺍﻟﺴَّﻤَٓﺎﺀِ ﻣَٓﺎﺀً ﴿ﻣُﺒَﺎﺭَﻛًﺎ﴾ ﻓَﺎَﺳْﻘَﻴْﻨَﺎﻛُﻤُﻮﻩُ ﻭَ ﻣَٓﺎ ﺍَﻧْﺘُﻢْ ﻟَﻪُ ﺑِﺨَﺎﺯِﻧِﻴﻦَ
Hiçbir şey yoktur ki, hazineleri Bizim yanımızda olmasın. Herşeyi Biz belirli bir miktarla indiririz. Rüzgârları da Biz aşılayıcı olarak gönderdik, sonra gökten bir su indirip onunla sizi suladık. Yoksa o suyu hazinesinde saklayan siz değilsiniz. (Hicr Sûresi, 15:21-22)

١ ﺗَﻠَﺌْﻠﺎُﺀُ ﺍﻟﻀِّﻴَٓﺎﺀِ ﻣِﻦْ ﺗَﻨْﻮِﻳﺮِﻙَ ﺗَﺸْﻬِﻴﺮِﻙَ ٭ ﺗَﻤَﻮُّﺝُ ﺍْﻟﺎِﻋْﺼَﺎﺭِ ﻣِﻦْ ﺗَﺼْﺮِﻳﻔِﻚَ ﺗَﻮْﻇِﻴﻔِﻚَ

ﺳُﺒْﺤَﺎﻧَﻚَ ﻣَﺎ ﺍَﻋْﻈَﻢَ ﺳُﻠْﻄَﺎﻧَﻚَ ٭ ٢ ﺗَﻔَﺠُّﺮُ ﺍْﻟﺎَﻧْﻬَﺎﺭِ ﻣِﻦْ ﺗَﺪْﺧِﻴﺮِﻙَ ﺗَﺴْﺨِﻴﺮِﻙَ

ﺗَﺰَﻳُّﻦُ ﺍْﻟﺎَﺣْﺠَﺎﺭِ ﻣِﻦْ ﺗَﺪْﺑِﻴﺮِﻙَ ﺗَﺼْﻮِﻳﺮِﻙَ ٭ ﺳُﺒْﺤَﺎﻧَﻚَ ﻣَﺎ ﺍَﺑْﺪَﻉَ ﺣِﻜْﻤَﺘَﻚَ

٣ ﺗَﺒَﺴُّﻢُ ﺍْﻟﺎَﺯْﻫَﺎﺭِ ﻣِﻦْ ﺗَﺰْﻳِﻴﻨِﻚَ ﺗَﺤْﺴِﻴﻨِﻚَ ٭ ﺗَﺒَﺮُّﺝُ ﺍْﻟﺎَﺛْﻤَﺎﺭِ ﻣِﻦْ ﺍِﻧْﻌَﺎﻣِﻚَ ﺍِﻛْﺮَﺍﻣِﻚَ

ﺳُﺒْﺤَﺎﻧَﻚَ ﻣَﺎ ﺍَﺣْﺴَﻦَ ﺻَﻨْﻌَﺘَﻚَ ٭ ٤ ﺗَﺴَﺠُّﻊُ ﺍْﻟﺎَﻃْﻴَﺎﺭِ ﻣِﻦْ ﺍِﻧْﻄَﺎﻗِﻚَ ﺍِﺭْﻓَﺎﻗِﻚَ

ﺗَﻬَﺰُّﺝُ ﺍْﻟﺎَﻣْﻄَﺎﺭِ ﻣِﻦْ ﺍِﻧْﺰَﺍﻟِﻚَ ﺍِﻓْﻀَﺎﻟِﻚَ ٭ ﺳُﺒْﺤَﺎﻧَﻚَ ﻣَﺎ ﺍَﻭْﺳَﻊَ ﺭَﺣْﻤَﺘَﻚَ ٭ ٥ ﺗَﺤَﺮُّﻙُ ﺍْﻟﺎَﻗْﻤَﺎﺭِ ﻣِﻦْ ﺗَﻘْﺪِﻳﺮِﻙَ ﺗَﺪْﺑِﻴﺮِﻙَ ﺗَﺪْﻭِﻳﺮِﻙَ ﺗَﻨْﻮِﻳﺮِﻙَ ٭ ﺳُﺒْﺤَﺎﻧَﻚَ ﻣَﺎ ﺍَﻧْﻮَﺭَ ﺑُﺮْﻫَﺎﻧَﻚَ ﻣَﺎ ﺍَﺑْﻬَﺮَ ﺳُﻠْﻄَﺎﻧَﻚَ

1- Işığın parıldaması Senin nurlandırman ve teşhir etmendendir. Fırtınanın dalgalanması Senin yönlendirmen ve görevlendirmendendir. Sen her noksandan münezzehsin; ne büyüktür saltanatın!

2- Nehirlerin fışkırması Senin depolayıp emre boyun eğdirmendendir. Taşların süsleri Senin tedbirin ve şekillendirmendendir. Sen her noksandan münezzehsin; ne eşsizdir Senin hikmetin!

3- Çiçeklerin tebessümü Senin süsleyip güzelleştirmendendir. Meyvelerin süslenmesi Senin in'âmın ve ikramındandır. Sen her noksandan münezzehsin; ne güzeldir Senin san'atın!

4- Kuşların cıvıldaşması Senin konuşturman ve yakınlaştırmandandır. Damlaların şıpıltısı Senin indirmen ve fazlındandır. Sen her noksandan münezzehsin; ne geniştir Senin rahmetin!

5- Ayların seyretmesi Senin takdirin ve tedbirinle, Senin döndürmen ve aydınlatmandandır. Sen her noksandan münezzehsin; ne aydınlatıcıdır delilin, ne engindir saltanatın!

(Sözler sh: 672)
 
Üst