Kelime Analizi 121: Mücazefe

kenz-i mahfi

Sorumlu
MÜCAZEFE (Arapça) (مجازفه)

Söz ile karşısındakinin hakkını örtmek, aldatmak. Fıkıhta: tartıp ölçmeden göz kararı ile yapılan tahmini satış, götürü almak, toptan satmak manalarına gelmektedir.

Mücazefe kelimesi Arapça'da "rastgele, gelişine, kör dövüşü davranmak" manalarına gelen "cezefe" جزف kelimesinden türetilmiştir.

Cüzâf جزاف kelimesi fıkhi bir terim olarak götürü usulle satışı ifade etmektedir. Bu kelime Farsça'da "boş konuşma, faydasız söz, hadsiz, hesapsız" manalarına gelen güzâf كزاف kelimesinin Arapçalaşmış şeklidir.

İslam Hukuku açısından mücazefe usulü yani götürü usulüne baktığımızda satılan malın miktarının belirlenmesi esas olmakla birlikte ihtiyaç sebebiyle bu kurala bir istisna getirilmiş ve ölçülüp tartılmak veya sayılmak suretiyle miktarları belirlenmemiş malların muayyen şartlar çerçevesinde tahminle yani götürü usul ile satışına izin verilmiştir. Şafiilerde mekruh olduğuna dair bir görüş bulunmakla birlikte bu usulle yapılan satışı hukukçular genel olarak geçerli kabul etmektedirler.

Götürü usul ile satışta malın satış anında hazır bulunması, miktarının ise taraflarca bilinmeyip tahminen belirlenmesi gerekir. Taraflardan birinin miktarı bilip gizlemesi durumunda bu malın götürü usulle satışı Maliki ve Hanbeliler'e göre mümkün değildir. Çünkü genel kurala aykırı olan bu satış zaruret sebebiyle geçerli sayılmıştır. Taraflardan birinin miktarı bilmesi halinde zaruret ortadan kalkmaktadır. Hem bu durumda miktarı bilmeyen kişinin aldanma ihtimali vardır. Hanefiler ve Şafiiler'de ise hakim görüşe göre taraflardan birinin miktarı bilmesi götürü satışın geçerliliğini ortadan kaldırmaz.

Satılan malın tane, ölçek veya tartı ile belirlenebilir olması, akdin gerçekleşmesine mani teşkil etmez. Ancak faize konu olan ribevi malların, kendi cinsleriyle götürü olarak değişimi caiz değildir. Zira bu tür malların kendi cinsleriyle değişiminde eşit ve peşin olarak mübadelesi gerekir, fazlalık faiz olarak kabul edilir. Götürü usulle satışta malın tahmin edilen miktardan az veya fazla olması ihtimali bulunduğundan, bu malların götürüsatımı caiz değildir. Bu nedenle altının altın ile, gümüşün gümüş ile götürü usulle değişimi caiz değildir.

Meyl-ül mücazefe ibaresi gerçek maksadı gizleyerek iyi yönlerini göstermekle karşısındakini kandırma meyli demektir.

Mücazefe kelimesi ile mübalağa kelimeleri arasında şöyle bir fark vardır. Mübalağada hem iyi yönlerini hem de kötü yönlerini göstermek yani çok eksik veya çok fazla göstermek olduğu halde mücazefede ise sadece iyi yönü gösterip aldatmak vardır.
 

kenz-i mahfi

Sorumlu
Risale-i Nur Külliyatı'nda "mücazefe" kelimesi Sözler'de 4 defa ve üstadın eski eseri olan Muhakemat'ta 4 defa ve Sünuhat'ta 2 defa olmak üzere toplam 10 defa tekrar edilmiştir. Külliyatta az geçmesine rağmen çok mühim hakikatleri ihtiva eden cümleler teşkil etmektedir. Bunlara misal;
Sözlerde geçen cümleler:
"Mesail-i imaniyeden bir kısmın netaici, şu mukayyed ve dar aleme bakar. Diğer bir kısmı, geniş ve mutlak olan alem-i ahirete bakar. Amellerin fazilet ve sevabına dair ehadis-i şerifenin bir kısmı tergib ve terhibe münasib bir tesir vermek için belagatlı bir üslubda geldiğinden, dikkatsiz insanlar onları mübalağalı zannetmişler. Halbuki bütün onlar ayn-ı hak ve mahz-ı hakikat olduklarından mücazefe ve mübalağa, içlerinde yoktur." (Sözler, 345)
"Hem mesela: İnsafsız ehl-i ilhadın mübalağa zannettikleri hatta muhal bir mübalağa ve mücazefe tevehhüm ettikleri biri de, amellerin sevabına dair ve bazı surelerin faziletleri hakkında gelen rivayetlerdir." (Sözler, 346)

İnsanın fıtratında mübalağa ile mücazefe meyli fazla olduğundan dolayı Muhakematta bu mesele hakkında Yedinci Mesele'de geniş izah vardır. Muhakematta insandaki mübalağa ve mücazefe meylinin ne kadar yanlış yerlere götürdüğüne dair bir bahis vardır. Muhakematta geçen 4 mücazefe kelimesi de bu bahsin içerisindedir. Bahis şöyledir:
"Mübalağa ihtilalcidir. Şöyle ki: Beşerin seciyelerindendir, telezzüz ettiği şeyde meyl-üt tezeyyüd ve vasfettiği şeyde meyl-ü mücazefe ve hikaye ettiği şeyde meyl-ül mübalağa ile, hayali hakikata karıştırmaktır. Bu seciye-i seyyie ile iyilik etmek, fenalık etmek demektir. Bilmediği halde tezyidinden noksan, ıslahından fesad, medhinden zemm, tahsininden kubh tevellüd eder. Zira müvazenet ve tenasübden naşi olan hüsnü, "min haysü la yeş'ur" ihlal eder.Nasıl ki bir ilacı istihsan edip izdiyad etmek, devayı da'e inkılab etmektir. Öyle de hiçbir vakit hak ona muhtaç olmayan mübalağalı tergib ve terhib ile, gıybeti katle müsavi veya ayakta bevletmek zina derecesinde göstermek veya bir dirhemi tasadduk etmek hacca mukabil tutmak gibi müvazenesiz sözler, katl ve zinayı tahfif ve haccın kıymetini tenzil ediyorlar.Bu sırra binaen: Vaiz hem hakim, hem muhakemeli olmalıdır. Evet müvazenesiz vaizler, çok hakaik-i neyyire-i diniyenin husufuna sebep olmuşlardır. Mesela:İnşikak-ı Kamer olan mu'cize-i mütevatire-i bahireyi, meyl-ü mücazefe ile, arza nüzul ile peygamberin cebine girip çıkmış olan ilave, o güneş-misal mu'cizeyi Süha yıldızı gibi mahfi ve kamer-misal olan bürhan-ı nübüvveti münhasif ettiği gibi münkirlerinin bahanelerine kapılar açtı. Hasıl-ı kelam: Her muhibb-i dine ve aşık-ı hakikata lazımdır. Her şeyin kıymetine kanaat etmek ve mücazefe ve tecavüz etmemektir. Zira mücazefe kudrete iftiradır ve "Daire-i imkânda daha ahsen yoktur" olan sözü, İmam-ı Gazali'ye dediren hilkatteki kemal ve hüsne adem-i kanaattır ve istihfaf demektir."

Kainatta olan her şey en güzel şekilde yaratılmıştır. Bundan daha güzeli düşünülemez. Fakat insandaki mübalağa ve mücazefe meyli yüzünden sanki daha iyisi ve güzeli olabilirmiş gibi düşünmektedir. Mesela "Allah daha büyüğünü, daha mükemmelini yaratır" diyebilmektedir. Evet doğrudur, Allah istediği şeyi yaratabilir, mesela ağaçların veya hayvanların boylarını yüzlerce metre yapabilirdi. Fakat güzellik ve hüsün ve kemalat sadece boyda ve büyüklükte olmadığı için bir sineği, fil kadar sanatlı yaratmıştır. Karıncanın kafasını mükemmel olarak tanzim etmiştir. Demek ki bir şeyin küçük ve hakir olması sanatsız ve basit olduğu manasına gelmemektedir. Demek ki daha güzeli ve mükemmeli imkan dairesinde yoktur. Mesela insanın şu hal-i hazırdaki şekli en güzel olanıdır. Burun biraz büyük olduğu vakit sureti çirkin gösterdiği malumdur. Öyle ise yaratılan bir burunun büyüklüğü dahi imkan dairesinin en mükemmel vaziyetindedir. İnsan için daha farklı ve daha güzel bir şekil imkan dairesinde yoktur. Allah (CC) insana en güzel ve en hikmetli olanı vermiştir. Ağaçlar, çiçekler, dağlar, denizler, bütün mevcudat en güzel şekliyle tanzim edilmiştir. Allah (CC) her şeye en güzelini takdir etmiştir.

Risalelerde "mücazefe" kelimesinin geçtiği hemen bütün yerlerde mübalağa kelimesi de geçmektedir. Yukarıda dediğimiz gibi mübalağa bir şeyi eksik veya fazla göstermek olduğu halde mücazefe ise bir şeyin sadece iyi yönünü göstermektir.
 
Üst