Kelime Analizi 90: Kuruş

kenz-i mahfi

Sorumlu
KURUŞ (Almanca)
Liranın yüzde biri değerindeki para birimidir.
Osmanlı Devleti'nde kesilen paralardan biri de kuruştur. Kuruş kelimesi o zamanlarda yalnız başına kullanıldığı zaman gümüş madeni parayı ifade etmekteydi.
Kuruş kelimesinin kökeni 13.yüzyıl Avrupası'na dayanmaktadır. Ortaçağda Avrupa'da 1 gram ağırlığında küçük gümüş sikkeler tedavüle çıkarılmıştı. Avrupa'da gümüş madeninin bulunmasıyla daha büyük gümüş sikkeler basılmaya başlanmıştır. 13.yüzyılda İtalya'da önce 2 gramlık, daha sonra da 4 gramlık büyük sikkeler tedavüle çıktı. Avrupa'nın pek çok ülkesinde basılmaya başlanan bu sikkelere İtalyan'lar "büyük" manasına gelen "grosso" demişlerdir. Almanlar ise bu paraya grechen demişlerdir. Osmanlılar ise guruş ve daha sonraları da kuruş demişlerdir. Fransa krallarından Saint Louis zamanında madeni paralarla ıslahat yapılarak ihtaç olunan gümüş sikkelere Gros tournois adı verilmiştir. Arapça'da "kuruş" kelimesi "kazanmak" manasına gelmektedir. Bu kelime dilimize para birimi olarak girmiştir. Osmanlı sultanlarından Hüdavendigar Gazi Murad Hanın Bosna ve Sırbistan seferleri sırasında oralarda kullanılan gümüş paraları doğuya gönderdiği, kuvvetli ihtimal olarak kabul olunmaktadır. Avrupa ile devamlı temas ve seferlerde bulunan Osmanlılarda onların kullandıkları paraların alınması tabii bir olaydır. İkinci Sultan Süleyman Han (1687-1691) devrinde, Avrupalıların kullandıkları büyük gümüş paralar gibi sikkeler (para) bastırılarak, bunlara kuruş adı verilmiştir. Bunlar 833 ayarında, dört cm çapında altı dirhem (19,2 gr) ağırlığındaydı. Osmanlı kuruşu adı verilen bu gümüş paralara 1688 yılından sonra rastlanmaktadır. Çeşitli zamanlarda kuruşlar, çeşitli ağırlık ve büyüklüklerde tekrar basılmıştır. Sultan Abdülmecid Han (1839-1861) devrinde bir kuruş, halis gümüşten olmak üzere yarım dirhemden az basılmıştı. Bunların ikilikleri olduğu gibi yarısı olan yirmi paralıkları da vardı. Osmanlılar devrinde Kuzey Afrika ülkelerinde de az sayıda kuruş basıldı. Kuruşun küçük birimleri: Yarımlık, yirmilik veya yarım kuruşluk, onbeşlik, onluk ve beşlikler de vardı. Kuruşun büyük birimleri: Altmışlık (birbuçuk kuruş), ikilik (iki kuruş), yüzlük (iki buçuk kuruş)tür.
Amerika kıtasının keşfi üzerine Meksika ve Peru'daki madenlerden büyük miktarlarda altın ve gümüş gelmeye başladı. Bu değerli madenlerin bir kısmı Güney Amerika'da bir kısmı da Avrupa'da sikke olarak basılıp tedavüle girdi. Amerika kıtasından gelen gümüş ve altın madeni ile geliri artan Avrupalılar ticarette çok büyük gelirler elde etmeye başladılar. Avrupalı devletlerin altın ve özellikle de büyükboy gümüş sikkeleri çok kullanılan birer ödeme aracı olarak bütün dünyaya yayıldı. 16.yüzyılın ortalarından itibaren Avrupa guruşları Balkanlar üzerinden Osmanlı topraklarına da girdi ve piyasalarda kullanılmaya başlandı.
Bu paralardan en çokbilineni ise Hollanda taleri idi. Üzerindeki arslan resminden dolayı bu paraya Osmanlı piyasalarında "esedi guruş" ya da "aslanlı guruş" denilmiştir. Diğer yaygın kullanılan sikke ise İspanyolların 8 reallik parçasıydı. (reales de a ocho). 24 gramlık gümüş içeren bu sikke 16.yüzyılın 2.yarısı ile 17.yüzyılda Avrupa'da ve Asya'da en yaygın kullanılan ödeme aracı olmuştur.
Osmanlı piyasalarında ayrıca Avusturya ve Almanya'nın büyük boy gümüş sikkeleri de "kara guruş, kamil guruş" gibi adlarla tedavüle girmiştir. Guruşlardan biraz daha ufak olan Polonya ve Hollanda kökenli olan zolotaları (isolette) Osmanlı piyasalarında tedavül eden büyük boy gümüş sikkeler arasında sayılmaktadır. Osmanlı akçesinin ayarı bozulduğu zaman Avrupa guruşlarının kur değerleri hemen yükselmekteydi.
Osmanlı Devleti'nin kendi mali güçlükleri ve savaşlar yüzünden 1640'lı yıllardan itibaren Osmanlı darphaneleri birbiri ardına kapanmıştır. Yaklaşık 50 yıllık bir süre boyunca Osmanlı akçesi tedavülden çıkmış, sadece hesap birimi olarak kalmıştır. Bu dönemde Osmanlı piyasalarında ödeme aracı olarak çeşitli Avrupa sikkeleri ve en çok da gümüş guruşları kulanılmıştır.
Osmanlı devleti yeni bir hamle ile 1690'lı yıllarda kendi büyük boy gümüş sikkelerini darbetmeye başladı. İlk yıllarda bu sikkeler Osmanlı piyasalarında tedavülde olan zolotaların standartlarında basılıyordu. Sultan II. Ahmet zamanında Osmanlı Devleti kendi kuruşlarını darbetmeye başladı. Böylece Osmanlı para birimi olan 1 kuruş = 120 akçe = 40 para üzerinden yeni bir para birimi olmuştur. Para, kuruşun 40'da biri, akçe ise 120'de biri olarak kabul edilmiştir. İlk Osmanlı kuruşları 25,6 gram ağırlığında olup yaklaşık olarak 16 gram saf gümüş içermekteydi.
Osmanlı Devleti kuruşunun 1760'lı yılların ortalarına kadar istikrarlı olduğu söylenebilir. Avrupa devleti para birimleri karşısında bu istikrarını korumasındaki en büyük sebep o zamanlarda savaşların az olmasıyla birlikte Gümüşhane, Keban ve Ergani'de gümüş madenlerinin bulunmasıyla bu madenlerin para basımında katkısıdır.
Fakat 1760'lı yıllardan sonra Osmanlı Devleti'nin birbiri ardına savaşlara girmesiyle kuruşun içeriğindeki saf gümüş miktarı hızla düştü. O zamanlarda Venedik altın dukasının 4 kuruşa karşılık gelmesine rağmen, bu tarihten sonra hızlı bir düşüş ile 1duka = 10 kuruş olmuştur.
Kuruşun en hızlı tağşişi ise reformcu padişah Sultan II. Mahmud'un içte ve dışta yoğun bunalımlarla geçen saltanatına rastlar. Bir yandan imparatorluk içinde yeniçerilere ve taşradaki unsurlara karşı merkezin hâkimiyetini kurmak için sürdürülen mücadeleler, öte yandan Mısır, Yunanistan ve Rusya ile girişilen savaşlar maliye üzerinde çok büyük yük oluşturmuştur. Hazinede kaynak kalmadığı dönemlerde kısa vadeli ek gelir sağlamak amacıyla başvurulan tağşîşler sonucunda 1808 ile 1839 yıllan arasında kuruşun gümüş içeriği yaklaşık 5.9 gramdan 1 gramın altına düşmüştür. Bu hızlı süreç içinde bir sikke olarak kuruş da hızla küçülmüş ve ayarı bozulmuştur. Kuruşun Venedik dukası karşısındaki kuru aynı yıllarda 1 duka = 10 kuruştan 50 kuruşa kadar gerilemiştir. Bir başka deyişle bu bunalımlı otuz yılda kuruş gümüş içeriğinin yüzde 80'den fazlasını yitirmiştir. Bu kadar hızlı bir tağşîşe Osmanlı tarihinin hiçbir döneminde rastlanmamaktadır. Yalnızca XVI. yüzyılın sonlarında ve 17.. yüzyıl başlarında kısa süreler için ya da geçici olarak buna yakın tağşîş oranlan görülmektedir.
Bu hızlı tağşîş döneminin aynı zamanda Osmanlı tarihinin en hızlı enflasyon dönemi olduğu anlaşılmaktadır. Başbakanlık Arşivi'ndeki saray mutfağı hesap defterleri, çeşitli vakıfların hesap defterleri ve narh defterleri kullanılarak yapılan ve henüz sonuçlanmamış hesaplamalar, 1760'lann ortalarından 1844 yılına kadar İstanbul'da gıda mallan fiyatlarının on-onbeş kat arttığını göstermektedir. En hızlı fiyat artışlan 1808-1840 yılları arasında görülmektedir.
Sultan II. Mahmud döneminde (1808-1839) yaşanan hızlı tağşîş süreci parasal istikrar arayışlarını da beraberinde getirdi. Başarısız kalan çeşitli girişimlerden sonra Tanzimat reform hamlelerinin de bir parçası olarak gerçekleştirilen 1844 tarihli tashîh-i sikke işlemiyle hem gümüş kuruş için hem de yeni oluşturulan altın lira birimi için yeni standartlar belirlendi. 100 gümüş kuruş = 1 altın lira hesabına göre hazırlanan yeni standartlara göre 1 kuruş 1 gram saf gümüş, 1 altın lira ise 6,6 gram saf altın içeriyordu. Böylece altın-gümüş paritesi 100/6.6 = 15,1 ya da 1 gram altın = 15,1 gram gümüş üzerinden sabitleniyor ve Osmanlı Devleti sabit kurla belirlenmiş çift metalli para düzenine geçmiş oluyordu. Halbuki daha önceki çalkantılı dönemde ayarı ve vezinleri sık sık değişen altın ve gümüş sikkeler arasındaki rayici piyasalar belirlemekteydi.
Tashîh-i sikke işlemiyle birlikte bir yandan yepyeni bir teknolojiyle üretilen gümüş sikkelerle altın liralar piyasaya sürülürken öte yandan çeşitli vezin ve ayardaki eski sikkeler piyasalardan toplanarak tedavülden kaldırılmaya çalışıldı. Yeni gümüş sikkeler içinde 20 kuruşluklar o günlerden bu yana mecidiye olarak bilinmektedir. 10 ve 5 kuruşluklar da yarım ve çeyrek mecidiye olarak anılmaktadır.
 

kenz-i mahfi

Sorumlu
Risale-i Nur Külliyatı'nda "kuruş" kelimesi;
Toplam 31 defa zikredilmiştir.
Bilindiği üzere Risalelerde kuruşların miktarı verilerek zikredilmektedir. Mesela; bir kuruş, beş kuruş, on kuruş, yüz kuruş gibi. Buna göre bu rakamların toplamına baktığımızda,
Sözler kitabında toplam kuruş miktarı 268 etmektedir.
Mektubat kitabında toplam kuruş miktarı 910 etmektedir.
Lem'alar kitabında toplam kuruş miktarı 725 etmektedir.
Diğer kitaplarda toplam kuruş miktarı ise 99 etmektedir. Bunlardan Mesnevi-i Nuriye'de geçen "birkaç kuruşluk" ibaresinde kuruş sayısını Arapça'da en az çokluk adedi olan 3 olarak aldığımızda (cemin ekalli üçtür) 102 etmektedir.
Risale-i Nur Külliyatı'nda buna göre kuruş miktarları toplamı 2005 etmektedir. Türkiye'de en son 1989 yılında en küçük madeni para olan 1 kuruş tedavülden kalkmıştır. Kuruşun tedavülden kalktığı bu tarihten 16 yıl sonra 2005 tarihinde para birimimizden 6 sıfırın atılmasıyla YTL dönemine geçilmiş ve yeni neslin unuttuğu Kuruş tekrar basılmaya başlanmıştır. Buna göre 100 kuruş = 1 lira olmuştur.

Kuruşun tekrar tedavüle çıktığı tarih 2005 olduğu gibi Risale-i Nur Külliyatı'ndaki kuruşların rakamlarının toplamı da 2005 etmektedir.

Eğer Emirdağ Lahikası'nda geçen "beş-on kuruş" ibaresindeki rakamı 10 olarak alırsak toplam kuruş adedi 2010 yapmaktadır. Bu tarih ise YTL'den TL'ye kesin olarak geçtiğimiz tarihtir. Her ne kadar önemsiz gibi gözükse de bizce güzel ve yerinde bir tevafuktur.

Hem yine 1 kuruş'un tedavülden kalktığı 1989 tarihi ile (bu paranın basım tarihi olan 1975 tarihi esas alındığında) yeniden tedavüle girdiği 2005 tarihi arasında 31 çeşit madeni para basılmıştır. Bu rakam ise Risale-i Nur'da geçen 31 kuruş kelimesine denk gelmektedir. Bu da ayrı bir güzel tevafuk olsa gerektir.
 
Üst