Hadis Sohbetleri 80-Kadınlar fitne,midir.???

ABDULLAH4

Forum Yöneticisi
.







besmele-arapca1.jpg



Selamünaleyküm Degerli Kardeslerim;


avatar.jpg


Bu haftaki Hadis Sohbetleri dersimiz basladi.

avatar.jpg

Buyrun beraber mütaala edelim anladiklarimizi paylasalim insallah..






Hadis Sohbetleri 80


Kadınlar fitne,midir.???





Üsâme İbni Zeyd radıyallahu anhümâ’dan rivayet edildiğine göre Peygamber aleyhisselâm şöyle buyurdu:

[BILGI]“Benden sonra erkeklere kadınlardan daha zararlı bir fitne sebebi bırakmadım.”[/BILGI]

Buhârî, Nikâh 17; Müslim, Zikir 97, 98. Ayrıca bk. Tirmizî, Edeb 31; İbni Mâce, Fiten 31
 

Livza

Well-known member
"Ben, benden sonra erkekler için kadınlardan daha tehlikeli bir fitne (imtihan sebebi) bırakmadım." (Buhari, Nikah)

Kadınların imtihan olması ve erkekler için zarar ve tehlike arz etmesini, birkaç başlık altında değerlendirebiliriz:

Ahlaki dejenerasyon: Kadınlara, bazı ideolojik bakışları telkin ederek, İslam ahlakından uzaklaştırma projeleridir. Amaç kadını İslam ahlakından uzaklaştırıp, seküler fikirler ile günahlara ve haramlara teşvik etmektir.

Açılıp saçılma: Kadının en çok zarar gördüğü alan bu alandır. Yani tesettürü atıp açılmak ve saçılmak ile güven ve sadakati sarsmak. Bugün kadın, bayağı bir meta gibi her sektörde vücudu pazarlanıyor. Kadın hem açıklık ve saçıklık ile pis nazarlara hapis oluyor, hem de genel ahlakı bozuyor. Hem de aile hayatını zedeleyip gayrı meşru ilişkilere ivme kazandırıyor.

Moda altında israfa teşvik: Kadınlara kurulan bir tuzak da tüketim çılgınlığıdır. İslam dininde esas olan iktisat ve israftan kaçınmaktır. Ama kapitalist ve dinsiz felsefe, insanları bilhassa kadınları, israf ve gereksiz tüketime teşvik ile kulluğun önündeki en önemli engel olan geçim derdini ziyadeleştirerek; insanları dünyada boğmak istiyorlar. Moda illeti bilhassa kadınları tesirine alıp, dünya yükünü birden bine çıkarıp geçimsizliğe ve haramlara teşvik ediyor. Bazen bir koca, karısının gereksiz harcamaları yüzünden rüşvet ve hırsızlığa giriyor, günümüzde bu tip insanlara çok rastlanmaktadır.

Feminel duruş: Kadınları birtakım felsefi fikirler ile özgürleşme adı altında kocasına karşı gereksiz bir dikbaşlılığa teşvik etmektir. Halbuki İslam aile hayatında belli rolleri tespit ve tayin edip, erkek ve kadını uymaya davet ediyor. Kadın kendine biçilen rolü, erkekte kendine biçilen rolü yapmak durumundadır, yoksa ortada aile hayatı diye bir şey kalmaz. Peygamberimiz (asv) meşru işlerde kadına itaati emrederken, feminizm bunun tersini kadına telkin ediyor. Gereksiz bir dikbaşlılığı ve geçimsizliği kadına rol olarak biçiyor.

"Kadınlar yuvalarından çıkıp beşeri yoldan çıkarmış; yuvalarına dönmeli

ِ اذِا َ ﺚَّﻧَﺎَﺗ َ لﺎَﺟِّﺮﻟا ُ ءۤﺎَﻬَﻔ ُّﺴﻟا ُ تﺎ َﺳَﻮَﻬْﻟﺎِﺑ ِ اذِا ً ﻞَّﺟَﺮَﺗ َ ءۤﺎ َﺴِّﻨﻟا ُ تَاﺰ ِﺷﺎَّﻨﻟا ُ تﺎَﺣﺎَﻗَﻮْﻟﺎِﺑ Sefih erkekler hevesâtına uyarak kadınlaştığında; nâşize kadınlar da hayasızlıkla erkekleşir."

"Mimsiz medeniyet, taife-i nisâyı yuvalardan uçurmuş, hürmetleri de kırmış, mebzul metâı yapmış. Şer’-i İslâm onları"

"Rahmeten davet eder eski yuvalarına. Hürmetleri orada, rahatları evlerde, hayatı âilede. Temizlik ziynetleri."

"Haşmetleri hüsn-ü hulk, lütf-u cemâli ismet, hüsn-ü kemâli şefkat, eğlencesi evlâdı. Bunca esbab-ı ifsat, demir sebat kararı"

"Lâzımdır, tâ dayansın. Bir meclis-i ihvanda güzel karı girdikçe, riyâ ile rekabet, haset ile hodgâmlık depretir damarları."

"Yatmış olan hevesat birden bire uyanır. Taife-i nisâda serbestî inkişafı, sebep olmuş beşerde ahlâk-ı seyyienin birden bire inkişafı."

"Şu medenî beşerin hırçınlaşmış ruhunda, şu suretler denilen küçük cenazelerin, mütebessim meyyitlerin rolleri pek azîmdir. Hem müthiştir tesiri." (HAŞİYE 2)

"Memnu heykel, suretler, ya zulm-ü mütehaccir, ya mütecessid riyâ, ya müncemid hevestir. Ya tılsımdır; celb eder o habis ervahları."

"(HAŞİYE 2) : Nasıl meyyite bir karıya nefsanî nazarla bakmak nefsin dehşetle alçaklığını gösterir. Öyle de, rahmete muhtaç bir biçare meyyitenin güzel tasvirine müştehiyâne bir nazarla bakmak, ruhun hissiyât-ı ulviyesini söndürür." (1)

Üstad Hazretlerinin Lemeat adlı eserinde yapmış olduğu bu değerlendirme, hadisin mana ve esasına işaret ediyor. Ahir zaman olan bu zamanda, insanların ahlaklarının bozulmasında kadınların rolü çok büyüktür. Kadınların açılmaları ve günaha davet eder bir vaziyete girmeleri, genel ahlakın bozulmasında önemli bir faktördür.

(1) bk. Sözler, Lemeat

sorularlarisale
 

TaLHa

Nur-u Aynım
Yönetici
Elcevab: Hâşâ!.. Halk-ı şer, şer değil, belki kesb-i şer şerdir. Çünki halk ve icad, bütün netaice bakar; kesb, hususî bir mübaşeret olduğu için, hususî netaice bakar. Meselâ: Yağmurun gelmesinin binlerle neticeleri var, bütünü de güzeldir. Sû'-i ihtiyarıyla bazıları yağmurdan zarar görse, "Yağmurun icadı rahmet değildir" diyemez; "Yağmurun halkı şerdir" diye hükmedemez. Belki sû'-i ihtiyarıyla ve kesbiyle onun hakkında şer oldu. Hem ateşin halkında çok faideler var; bütünü de hayırdır. Fakat bazılar sû'-i kesbiyle, sû'-i istimaliyle ateşten zarar görse, "Ateşin halkı şerdir" diyemez. Çünki ateş yalnız onu yakmak için yaratılmamış; belki o, kendi sû'-i ihtiyarıyla, yemeğini pişiren ateşe elini soktu ve o hizmetkârını kendine düşman etti.


Mektubat ( 43 )

Yine hususan belirtebiliriz ki tesettür risalesi bu hadisi şerifi şerhidir. Oraya müracaat edilebilinir..
 

ABDULLAH4

Forum Yöneticisi
Üsâme İbni Zeyd radıyallahu anhümâ’dan rivayet edildiğine göre Peygamber aleyhisselâm şöyle buyurdu:

“Benden sonra erkeklere kadınlardan daha zararlı bir fitne sebebi bırakmadım.” (Buhârî Nikâh 17; Müslim Zikir 97 98. Ayrıca bk. Tirmizî Edeb 31; İbni Mâce Fiten 31)

İlk bakışta hadîs-i şerîfin bütün kadınları fitne ve fesada yol açan uğursuz yaratıklar kabul ettiği sanılabilir. Hayır, Efendimiz böyle bir şey söylememiştir. Bu hadiste bazı problemli kadınlara işaret edilmekte huysuzlukları sebebiyle onların erkekleri zor durumda bırakacakları belirtilmektedir.

Şu âyet-i kerîme konumuza ışık tutmaktadır:

“Ey imân edenler! Eşlerinizden ve çocuklarınızdan size düşman olanlar da vardır. Onlardan sakının. Ama affeder kusurlarını başlarına kakmaz hoşgörür ve bağışlarsanız bilin ki Allah da çok bağışlayan çok esirgeyendir”(Tegâbün, 64/14).

Malını ve canını Allah yoluna adayan bazı mü’minleri eşleri ve çocukları daha çok duygularına hitap etmek suretiyle bu davranıştan vazgeçirebilirler. Sen ölürsen biz ne yaparız? Savaşa gitme diyebilirler. Paranı boş yere harcama çoluğunu çocuğunu düşün diyerek erkeğin hayır yapmasına engel olabilirler. Sahip olduklarından daha fazlasını istemek suretiyle kocalarını gayri meşrû kazanmaya sevkedip günaha itebilirler.

Rivayet edildiğine göre ashâb-ı kirâm devrinde bazı sahâbîlerin eşleri ve çocukları “Eğer gidecek olursan biz sensiz ne yaparız?” bahânesiyle onların hicret etmesini geciktirmişlerdi. Bu gecikme yüzünden ne büyük mânevî kayıplara uğradıklarını anlayan o sahâbîler hanımlarını ve çocuklarını cezalandırmaya kalkınca onları daha hoşgörülü davranmaya ve affetmeye dâvet eden yukarıdaki âyet-i kerîme nâzil olmuştu. İşte kadınların erkekler için tehlike olacağı yönlerden biri budur.

Meselenin önemli bir yönü daha vardır: Kur’ân-ı Kerîm’de belirtildiği üzere (Âl-i İmrân, 3/14) insan bazı dünya zevk ve nimetlerine düşkün olarak yaratılmıştır. Bunlardan biri belki de birincisi iki cinsin birbirine olan meylidir. Bu ilginin ölçülü kullanılmaması her iki taraf için de tehlike doğurur. Hadîs-i şerîfte bu tehlikeye erkeklerin dikkati çekilmekte kadınlar konusunda dikkatli ve uyanık olmaları istenmektedir. Bu konuyu şu hadis açıkça bildirmektedir:

“Dünya tatlı, göz kamaştırıcı ve çekicidir. Allah onu sizin kullanmanıza verecek ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyaya aldanmaktan sakının. Kadınlara kapılmaktan korunun. Çünkü İsrailoğullarında ilk fitne kadınlar yüzünden çıkmıştır.”
(Müslim, Zikir 99; Tirmizî, Fiten 26; İbni Mâce,Fiten 19)

İnsan dünyaya kapıldı mı, artık nereye kadar gideceğini kestirmek mümkün olmaz. Bu nimetlerin elden çıkması da onları gerektiği gibi kullanamamakla ilgilidir. Zira Efendimiz, “Allah nasıl davranacağınıza bakacak” buyurmuş, bunların imtihan vesilesi olduklarını duyurmuştur.

Hz. Peygamber ikinci olarak kadınlara karşı da uyanık davranmayı ve “takvâ”ya yönelik olan tehlikede “kadın”ın önemli bir yeri olduğunu hatırlatmakta, hatta İsrailoğulları’ndaki ilk fitnenin kadınlar sebebiyle ortaya çıktığını da örnek göstermekle konuya ait hassâsiyeti iyice vurgulamaktadır. (Sözü edilen fitne hakkında bilgi için bk. Ali el-Kârî, Mirkât IV, 267-269)

“Takvâ”nın belli başlı iki konuda, dünya ve kadınlar konusunda daha çok gerekli olduğu, bu iki unsurun “takvâ”yı herşeyden çok etkileyeceği anlaşılmaktadır.

Nefsanî ve şeytanî güçler, insanları saptırmak için ne yazık ki, nefis ve şeytanın esiri olmuş erkek ve kadınları kullanmaktadır Burada en çok öne çıkan cins de kadındır

Diğer taraftan, bu hadisin çevirisinde göz önünde bulundurulması gereken önemli bir nokta bulunmaktadır. ‘Fitne’ kelimesinin Türkçe’de kullanıldığı anlamın, Hadis’te kullanılan anlamdan çok farklı olmasıdır. Bu sebeple, Arapça’daki anlamı, özellikle de hadisin söylendiği dönemdeki anlamı dikkate alınmadan ‘fitne’ kelimesi Türkçe’ye, olduğu gibi ‘fitne’ olarak çevrildiği zaman, kanaatimizce önemli bir anlam kayması ile karşı karşıya kalınacaktır.

Demek ki ‘fitne’ kelimesinin tarih içerisindeki anlam kaymasını göz önüne almadan, bu hadisi anlamaya çalışmak hatalı olacaktır. Ayrıntılara girmeden ifade edersek, ‘Fitne’ kelimesi, Türkçe’de ‘Azdırma, baştan çıkarma, karışıklık, fesat, arabozan, karıştırıcı… (Şemsettin Sami, Kamus-i Türkî) gibi anlamlara gelmektedir Ancak Arapça’da kelimenin esas anlamı ‘sınamak’ (Asım Efendi, Kamûs Tecümesi; Lisânü’l’Arab) , deneme, imtihan (hayır veya şerle) sınamadır. Açıkça görüleceği üzere ‘Fitne’ kelimesinin Türkçe’de kullanıldığı anlam, Arapça’daki esas anlamından farklıdır. Kelime, Arapça’da ‘sınav’ anlamına gelmektedir. (bk. Diyanet Aylık Dergi, Sayı; 165)

Elmalılı Hamdi Yazır tefsirinde, Nisa Süresinin 117 ayetin açıklamasında şunları söyler: "En yüksek sevgilerini Allah'a tahsis etmeyip de kadınlara tahsis etmiş olanlar, şeytana aldanmaktan ve ona kul olmaktan kurtulamazlar Nitekim; ‘Kadınlar şeytanın ağlarıdır’ (Nehc-ül Fesaha, 1/635, bu hadisin sıhhat konusu hadis alimlerince tartışılmaktadır) denilmiştir. Şeytanlar başka yol ile aldatamadıklarını en çok kadınla aldatırlar."

Burada şuna özellikle dikkat edilmelidir ki; takva ve dış örtüleriyle Allah'a kul olan Müslüman kadınlar, elbette şeytanın tuzağı değildir, bilakis şeytanın tuzağını bozan kişilerdir

“Kadınlar, şeytanın ağlarıdır” İfadesi; hem kadınları dikkatli olmağa çağırmakta, hem de şehvet esiri erkeklerin, gerçekte kimin ağına takıldıklarını haber vermekte ve onları ikaz etmektedir. Bu Hadis ile, şehvetine esir olmuş bir erkek, şeytanın ağına takılmış ‘serseri bir balık’ olarak tasvir edilmektedir.

Ve yine Allah Resulü, müminlerin, şeytanın bu tuzağına düşmemeleri için ikaz ederek şöyle buyurmaktadır: “Dikkat edin! Bir erkek yabancı bir kadınla baş başa kaldığında, muhakkak üçüncüsü şeytandır” (Tirmizi, Rada 16)

Bu sözden maksat, kadının yerilmesi ve kötülenmesi değil, onun çok dikkatli olması ve şeytanın bir tuzağı haline gelmekten kendisini koruyup kollaması gerektiğidir. Aksi halde hem kendisini, hem de toplumu fesada sürüklemesi kaçınılmaz olur. Maalesef günümüzde, büyük ölçüde böyle olduğu çok açık bir şekilde ortadadır.

Medyada bir çok defa şahitlik ediyoruz ki, siyasetçiler, ilim adamları, zenginler, gizli kameralarla çekilen görüntülerle, cinsellik komplosunun bir kurbanı olarak, sık sık teşhir edilmektedir. Evet, günümüzün insanlarını zorlu bir cinsellik sınavı beklemektedir. Boyalı, cilalı hanımların, her yerde arz-ı endam etmeleri, erkekler için büyük bir imtihan değil midir? Ya da çok yakışıklı ve zengin bir erkeğin bir hanımı saptırmak için yanaşması, kadınlar için büyük bir imtihan değil midir?

Şehvet türlü türlü kılıklara girerek, her zaman insanları kuşatmakta ve zorlu bir imtihana çekmektedir.

Kısaca ifade etmek gerekirse: Hem erkek hem de kadının, İlahi sevgiyle olgunlaşması için yaradılışta özlerine bu potansiyel yerleştirilmiştir. Her ikisine de olumlu veya olumsuz yöne gitme özgürlüğü verilmiştir. Kadın Hz. Meryem de olabilir, Ebu Leheb'in karısı da. Erkek Ebubekir de olabilir Ebu Cehil de.

Alinti
 

Livza

Well-known member
Tesbihat'ta, kadınların şerrinden Allah'a sığınmanın sebebi, bir şey çok değerli ise onun verebileceği zarar da çok demektir. Bu esasen kadının önemini ve değerini gösteren bir duadır. Nasıl ki elmas gibi bir madenin vereceği fayda ile zarar bir değildir. Bu açıdan "Elmasın bozulmasına çok dikkat etmek gerekir." demek, onun kötü olduğunu değil çok önemli olduğunu gösterir.

Bu açıdan Peygamber Efendimiz (asv) kadınların önemine dikkat çekmiş ve "bu kadar önemli bir varlık bozulursa çok tehlikeli olur" diyerek ikaz etmiştir.

Unutmayalım ki "Cennet annelerin ayakları altındadır." Buna göre erkekler de vesvese edebilir. Vesvesenize bunu da söylemeyi ihmal etmeyin.

İslâm inancına göre, kadın ne fitnedir, ne de fesattır. Kadın, Allah katında vahye muhatap olacak kadar akıllı ve duyarlı (Hz. Meryem), Hz. Musa (as)'ı, Firavun'un sarayında yetiştirecek kadar cesur, şefkatli yüce yaradılışta bir varlıktır. Kadın, ayrıca son Peygamber (asv)'in soyunu devam ettiricidir. (Hz. Fatıma).

Bu yönüyle Peygamberimiz (asv), soyun erkekten devam etmesi gerektiği şeklindeki ön yargıyı yıkmış ve soyunun Hz. Fatıma (r.anha) kanalıyla devam edeceğini ifade etmiştir.

Hem erkek hem de kadına, olumlu veya olumsuz yöne gitme özgürlüğü verilmiştir. Kadın, Hz. Meryem de olabilir, Ebu Leheb'in karısı da. Erkek, Hz. Ebubekir (ra) de olabilir, Ebu Cehil de...

“Erkek olsun kadın olsun şeytanın adımlarını izleyen ve nefsini karartan, zararlı çıkar. Buna karşılık nefsini arıtan kurtulur.” (Leyl, 92/3-5)

Kur'an, hem erkeğe hem de kadına iyiliği yayma, kötülükten sakındırma görevini yüklemiştir. Her ikisi de toplumsal barıştan ve düzenden aynı oranda sorumludur. Ahiret mükafatı bakımından da farkları yoktur. (Enfal Sûresi, 72).

sorularlaislamiyet
 

garp

Active member
Peygamber Efendimiz (s.a.s) Buhari’de geçen bir hadislerinde kendisinden sonra erkekler için kadından daha zararlı bir fitne bırakmadığını ifade buyurmuştur. Diğer yandan Cenab-ı Hak Al-i İmran Suresinde: “Kadınlar, oğullar, yığın yığın biriktirilmiş altın ve gümüş, güzel cins atlar, davarlar ve ekinler gibi nefsin hoşuna giden şeyler insanlara cazip gelmektedir. Bunlar dünya hayatının geçici bir metaından ibarettir. Asıl varılacak güzel yer ise, Allah’ın katındadır” (Âli İmran Suresi, 3/14) buyurarak nefsin hoşuna giden nimetleri sayarak insanı bunlara karşı dikkatli davranmaya çağırmış, bunların ahiret nimetlerine nazaran geçici ve muvakkat olduklarına işaret edilmiş ve böylece hakikatte meşru olan bu nimetlerin birer gaye haline getirilmek suretiyle insanı Allah’tan uzaklaştırabilecek potansiyel birer tehlike olduklarına dikkat çekilmiştir. Ayet-i kerimede nefsin hoşuna giden şeylerin başında kadınların zikredilmesi de konumuz açısından dikkat çekicidir.


Birçok manaya gelen fitnenin temelde iki anlamda kullanıldığını söyleyebiliriz. Birinci anlamı, madeni ateşte eritmek suretiyle saflaştırma, yani onun hasını hamından ayırma, imtihan etme, deneme; diğer anlamı ise, kargaşa çıkarma, bozgunculuk yapma ve herc u merce sebebiyet vermedir. Buna göre hadis-i şerifte kadının fitne olmasıyla anlatılmak istenen temel husus, onun gerek kendisi ve gerekse erkekler için bir imtihan unsuru olmasıdır. Çünkü kadın fıtrat ve tabiatı gereği kendi güzelliklerini sergilemeye meftun olduğu gibi, erkekler de yaratılış icabı güzele meyyaldirler.

Üstad Bediüzzaman Hazretleri şu veciz ifadeleriyle bu hususu dile getirmişlerdir: “Ve kadın, kendi güzelliklerini göstermeye fıtraten çok meyyal olmasından, seve seve o fitneye atılır, baştan çıkar. Ve fıtraten cemalperest erkekler dahi, nefsine mağlûp olup o ateşe sarhoşâne bir sürurla düşer, yanar.”

Evet, kadının fitne olduğunun dile getirilmesi katiyen onun adına bir noksanlık değildir. Çünkü burada, onda mevcut olan bir kusur değil, potansiyel bir tehlike nazara verilmiştir. Aslında günümüzde çarşı-pazarda, televizyonda, internette, reklam ve filmlerde kadının nasıl suiistimal edildiğine bakacak olursak, her halde hadis-i şerifi anlamakta hiç zorluk çekmeyiz.

Cenab-ı Hakk’ın Rahim ismine mazhariyette en önde olan bu şefkat abidesi, ruh yüceliği ve vicdan enginliğiyle değil; cismiyle, bedeniyle, güzelliğiyle ön plana çıkarılmış ve neticede toplumda değişik gayr-i meşru davranışların ortaya çıkmasında bir sebep teşkil etmiştir. Bu açıdan kadının fitne olmasını mutlak manada değil, onun sahip olduğu vasıflar itibariyle anlamak gerekir.

Nitekim İmam-ı Buhari’nin yukarıdaki hadisi “huysuz ve uğursuz kadından sakınılması” adında açtığı babın altına alması da bunu göstermektedir. Aynı şekilde Cenab-ı Hak Tegâbun suresinde: “Ey iman edenler! Eşlerinizden ve evlatlarınızdan size düşman olanlar da çıkabilir. Böyle olanlara karşı dikkatli olun!” (Tegâbun Suresi, 64/14) buyurarak kocalarına bile düşmanlık yapabilecek kadınların bulunabileceğine dikkat çekerken, Efendimiz (s.a.s) de bir hadis-i şeriflerinde saliha kadını dünya mamelekinin en hayırlısı olarak göstermiştir. (Müslim, Rada’ 64) Buradan anlıyoruz ki, kadın için esas olan onun sahip olduğu vasıflardır. Eğer saliha bir kadın olursa, erkek nazarında dünyadaki en hayırlı varlık olurken, sahip olduğu bir kısım kötü sıfatlardan dolayı yine erkek için bir fitne haline gelebiliyor.


Burada dikkat edilmesi gereken bir diğer husus da meselenin erkeklere bakan tarafıdır. Aslında kadınların fitne olması bir yönüyle de erkeklerdeki zaaflara işaret ediyor. İradesinin hakkını vermeyen bir erkeğin kadın karşısında dize gelebileceğine işaret ediliyor. Efendimiz (s.a.s) bir hadis-i şeriflerinde: “Dünya tatlı ve hoştur. Allah sizi ona vâris kılacak ve nasıl hareket edeceğinize bakacaktır. Öyleyse dünyadan sakının, kadından da sakının! Zîra Benî İsrâil'in ilk fitnesi kadın yüzünden çıkmıştır.” (Müslim, Zikr 99) buyurarak bu hususa dikkat çekmiştir.


Dolayısıyla kadının fitne olmasını daha ziyade pratik hayata bakan yönüyle değerlendirmeli ve buradan alınması gereken dersler üzerinde durmalıyız. Kadınlar açısından meseleye baktığımızda, onlar; giyim kuşamlarına dikkat ederek, avret mahallerini erkeklerin nazarından uzak tutarak, erkeklerin yanında bulunduklarına konuşmalarına, hal ve hareketlerine dikkat ederek en büyük sermayelerinin iffet ve haya olduğunu bir an hatırdan çıkarmamalı ve böylece bir fitne (imtihan) unsuru haline gelmemeye çalışmalıdırlar.

Erkekler de, iradelerinin hakkını vermek ve haramlara karşı sabretmek suretiyle bu zaaflarını bir sevap vesilesine dönüştürmenin yolunu aramalıdırlar. Özellikle günümüzde gözlerin kalbe açılan bir pencere olduğunu ve kalbe akıp gelecek günah ziftlerinin oradan gireceğini bir an hatırdan çıkarmamalı ve günaha girme ihtimallerinin olduğu mahallerden de uzak durmalıdırlar. Erkekler ve kadınlar ancak bu surette, Cenab-ı Hakk’ın “zinaya yaklaşmayın” emri çerçevesinde hareket etmiş olacaklardır.



Son olarak Fethullah Gülen Hocaefendi’nin bazı büyük zatların dualarında kadın fitnesinden Allah’a sığınmaları meselesine getirdiği yorumla meseleyi hitama erdirelim: “Erkek için bir imtihan unsuru olması açısından kadına “fitne” de denilmiştir. Bir kısım mü’minlerin sabah akşam dualarında “Allahümme ecirnâ min şerri’n-nisâ, Allahümme ecirnâ min belai’n-nisâ, Allahümme ecirnâ min fitneti’n-nisâ” demeleri; yani, “Allahım, erkekliğin altında kalıp kadınla imtihanı kaybederek bir kötülük işlemekten bizi koru; Allahım, şehvetin arkasında sürüklenip bir felakete uğramaktan bizi muhafaza et; Allahım bir kadının cazibesine kapılıp doğru yoldan sapmaktan bizi halâs eyle!” diyerek Allah Teâlâ’ya iltica etmeleri kadının potansiyel bir iptila vesile olmasındandır. Güzeller Güzeli Yaratıcı, kadına cemalinden bir parıltı vermiş ve onu tenasübü, güzelliği, edâsı ve endâmıyla erkeğin gönlüne çok câzip gelebilecek bir hilkatte yaratmıştır. Bazıları, o câzibe karşısında iradelerinin hakkını vermekte zorlanabilirler; kadını bir imtihan vesilesi görür ve onun karşısında iradesiz davranmamak için de sabah akşam ellerini açıp -arz ettiğim gibi- Allah’ın hıfz u himayesine sığınırlar. Yoksa, mü’minler, kadının şer, bela ve fitne olarak yaratıldığını asla düşünmez ve kadın fitnesinden korunma dualarını o bâtıl inanca bağlamazlar. Bu açıdan, aslında erkek de kadın için bir imtihan aracıdır ve kadın da erkek sebebiyle başına gelebilecek şerden, beladan ve fitneden sürekli Hazret-i Hafîz’e sığınmalıdır. Hatta o da –dilerse– dualarında “Allahümme ecirnâ min şerri’r-ricâl, Allahümme ecirnâ min belâi’r-ricâl, Allahümme ecirnâ min fitneti’r-ricâl” diyebilir. Evet, erkek-kadın münasebetleri çerçevesinde her ikisi de birbiriyle imtihan olmaktadır ve herbiri diğeri için bir imtihan unsuru, bir bela sebebi ve bir fitne vasıtasıdır.


Aldatan Havva imajı ve ilk günahın vebalinin kadına yüklenmesi, Batılı toplumlarda, asırlar boyu kadın hakkında çok olumsuz yorumlara sebebiyet vermiştir. Bu çarpık anlayıştan dolayı, kadın, güvenilmez, doğrudan muhatap kabul edilmez, ikinci sınıf bir varlık konumuna itilmiş; âdet hali, hamilelik ve çocuk doğurma, onun ebedî suçuna bir ceza olarak telâkki edilmiştir. Oysa İslam’ın kadına bakışı, erkeğe bakışından hiç farklı değildir. Kur’an’ın ifade ettiği yaratılış keyfiyeti, önce Hazreti Âdem’in daha sonra da ondan, onun mayasından eşinin yaratılması şeklindedir. Kur’an’ın tasviri, kadın-erkek ayrımı yapılmadan her ikisinin de insan olduğunu hatırlatmaya ve bu iki varlığın birbirini tamamlayıcı önemli birer fenomen olduklarını nazara vermeye matuftur. İslam’a göre, kadın ve erkek arasında bir kısım farklılıklar bulunsa da, bunlar pek çok maslahat için planlanmış özel bir dizaynın neticesidir; fakat aralarında ontolojik bir farklılık kat’iyen söz konusu değildir.”


Hikmet.Net
 

Kýrýk Testi

Well-known member
Hz. Peygamber (sav) da, hanımlara mescid-i nebevi’de bir gün tahsis etti ve bir dersin bir yerinde şöyle buyurdu: “Kimin üç kız çocuğu olur da, onları her türlü engellere rağmen yedirir, içirir, giydirir ve İslami emirler istikametinde yetiştirirse o cennetliktir. Cennetin hangi kapısından isterse o kapısından girer.”Bir hanım sahabi, üç kızı olmadığı için üzüntüsünden Hz. Peygamber’e gelerek, “İki kızı olsa olmaz mı?” diye sordu. Hz. Peygamber de bir müddet bekledikten sonra: “İki de olsa olur, iki de olsa olur” buyurdu.Orada iki kızı olmayan, tek kızı olan bir sahabi hanım ağlamaya başlayınca, Hz. Peygamber: “Bir de olsa olur, bir de olsa olur” buyurdular. [Buhari, Nikâh]
 

erdem0406

New member
sevgili din kardeşlerim.. kadının önemini ve bu hadis-i şerifin hikmetinin görüldüğü bir dönemdeyiz. yukarıda kardeşlerimin fitnenin arapça anlamını ben de bildiğimden fitneyi bir imtihan sebebi olarak görmemiz daha makul olacaktır. zira çoğumuz okul hayatı görmüşüzdür. sınavlar da en önemli konular kimin sınıfı geçip yükseleceğini kimin kalıp yerinde sayacağını ortaya koyar. bu hadis kadının aslında en önemli imtihan sebebi olduğunu gösteriyor. kadın önemli bir konu diye bize ihtar içeriyor aslında bu hadis. ve bu konuyu iyi özümseyemezseniz sınavı veremeyip yerimizde sayacağımıza işarettir kanımca. günümüz de kadınlar Halık'ın anlatılmaması, dayatma bir şekilde doğduğundan bu yana açılmasının meşruluğunun anlatılması kadının merkez olduğu bilimsel dönemde zihnimize işleyerek bizi geriye götürmektedir. yanlış hatırlıyor olabilirim Üstad Bediüzzaman da buna ilişkin bir söz söylemiş olup eski said olarak 10 yıllık istanbul yaşamım boyunca bir kadına bakmadığını belirtmiştir. sözün özü şu an yer yüzünde ins cinsinin kadın ve erkek denilen iki nüshası vardır ve ikisi de birbirinden sorumludur. kadını kadını fuhşiyat sebebi sayıp dışlamak , sorumluluk alanımızdan çıkarmak Alem-i islamın özüne yakışmaz. bu dünya da kadın ve erkek olark yaşamamızın hikmetini de düşünerek konuya bakalım.. ben ispat konusun da acizim. ama duyduğum herşey işler beynime. bu dediklerimin çoğu bir sohbetin bir alimin ışığıdır. ama zihnim bunları hatırlamaya aciz olduğundan kaynak belirtemedim ... hakkınızı helal ediniz
 

ABDULLAH4

Forum Yöneticisi
MÜSTENCENLİK, NASIL FİTNE UNSURU HALİNE GELİR?
Akla geliyor ki, kadın olmasaydı peygamberler olmazdı. Çünkü bütün peygamberleri kadınlar dünyaya getirmiş, besleyip büyüterek topluma hizmete sunmuşlardır.

Bu bakımdan kadınların tarih boyunca kudsi hizmetlerini, dünyaya getirdikleri kahramanları hesaba katmamak mümkün değildir. Elbette hepsi de böyle değildir. Fitneye sebep olanlar da olacaktır. Nitekim erkekler arasında da zıtlıklar olduğu gibi.

Burada ?Fitne? ne demektir? diye sorulan sorulara cevap olsun için, birazcık bu kelime üzerinde durmak icap eder. Şöyle ki: Fitne: İmtihan, musibet ve saptırma örnekleri diye de ifade edilmektedir.


Maneviyat büyüklerinin kitaplarına geçmiş meşhur dualarına baktığımızda, bütün fitnelerden birer defa Allah?a sığındıkları halde kadın fitnesinden üçer defa sığınma ihtiyacı duyduklarını görmekteyiz

Allahım, kadın fitnesinden, kadın belasından, kadın şerrinden sana sığınırız! demişlerdir.

Demek ki erkekler arasında kadınlar için fitne olanlar olduğu gibi; kadınlar arasında erkekler için fitne unsuru olanlar da bulunmaktadır. Hatta kadın fitnesi erkek fitnesinden daha büyük ve dehşetli olsa gerektir.


Bunu bir hadisin ikazından da anlamak mümkündür.

Benden sonra ümmetim için (kadın fitnesinden) daha büyük bir fitne olmayacaktır!
Evet, müstehcenliğe âlet edilen kadın fitnesinden büyük ve zararlı bir fitne gelmeyecek ve olmayacaktır. Bütün fitneler bir yana, müstehcenlik fitnesi bir yana...

Neden öyle?

Çünkü müstehcen kadın fitnesi, öyle bir fitnedir ki, kadın kendini sadece teşhir eder. Sana fiilen ısrarda bulunmaz. Onun ısrarı, zorlaması, senin içindeki duygularını tahrikle olur. Seni nefsinle, şeytanınla baş başa bırakır. Azdırdığı nefis ve şeytanın sana öylesine musallat olur ki, o geçip gider, ama sen kendini kurtaramazsın, galeyana getirdiği hislerin seni otomobil çarpmışa döndürür, ne yaptığını bilemez hale gelirsin...

Bir de kendine geldiğinde bakarsın ki, ömür boyu pişman olacağın günahlara girmiş, hayat boyu üzüntü ve ıstırabını hissedeceğin hataları işlemişsin.

Bu durumda müstehcenlik fitnesini ister bela ve musibet diye izah et, istersen imtihan olarak yorumla. Gerçek odur ki, zamanımızda müstehcen kadın fitnesi, insanların en zorlu imtihanı, hele gençlerin en büyük tuzağıdır.

Bundan olacak ki, maneviyat büyükleri bütün fitnelerden Allah?a sığındıkları halde, müstencenlik fitnesine gelince titremişler, dualarında ayrı bir ısrara girerek hep yalvarmışlardır:


Ya Rab, ahir zamandaki müstehcenlik fitnesinden, belasından, şerrinden sana sığınırız!
Bu konuda düşündürücü bir ikaz da şöyle:

? Fitne uykudadır. Uyandırana Allah lanet etsin!

Evet, insanın içindeki yalnız nikahlısına karşı duyacağı cinsel hisleri, başkalarına karşı uykudadır. Sahibini asla rahatsız edecek duruma gelmez. Hikmetine uygun şekilde bulunur, zorlamaz.

Ama o fitneyi uyandıranlar vardır; uykudaki fitneyi uyandıran müstehcen görüntüler gibi.
Allah?ın Resûlü onlar için okumaktadır lanetini.

? Fitne uykudadır. Uyandırana Allah lanet etsin!
Konuyu şöyle bağlayalım izin verirseniz. Peygamberler dünyaya getirmiş olan kadına, kanunlarla yasaklanmış müstehcenlik (erotizm) hiç yakışmıyor. Topluma da hiçbir fayda sağlamıyor. Aksine peygamberlerin getirdiği ahlakî değerleri tahribe sebep oluyor. Keşke müstehcenliğe yönelmeseler, hadisteki ağır ikaza da layık hale gelmeseler. ....

Ahmet sahin..

 
Üst