Sadeleştirme Analizi - Birinci Söz

Huseyni

Müdavim
Bismillahirrahmanirrahim.

Bu konu altında, Ufuk Yayınlarının orjinal metinleri değiştirip, Risale-i Nur Külliyatı'ndan "Sözler" ismiyle piyasaya sürdüğü kitabtan Birinci Söz'de yapılan bariz hataları ortaya koymaya çalışacağım. Sa'y bizden, tevfik Allah'tan.

Öncelikle kapaktan başlıyoruz.

Kapak aynen şu şekilde (font büyüklüklerini de orantılı yapmaya çalışayım)


[BILGI]Risale-i Nur Külliyatı'ndan

Sözler

Bediüzzaman Said Nursi



Sadeleştiren ve Yayına Hazırlayan
Adnan Kayıhan-İlhan Atılgan
[/BILGI]



  • Görüldüğü gibi bir kitapçıya gittiğinizde ve "Sözler" isimli eseri aradığınızda, kullanılan font büyüklüklerinden dolayı, "Sadeleştirmiş Sözler" aldığınızı farkettiğinizde artık çok geç olabilir. Çünkü ilk bakışta sanki orjinalmiş görüntüsü uyandırıyor. Rengine aşina olanlar böyle bir sorunu muhtemelen yaşamazlar, ancak renginden bihaber olanlar, dediğim duruma düşebilirler.



  • İkinci husus, Üstad Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri, bir talebesine, gençlerin anlaması için, Risaleler üzerinde bazı tasarruflar yapmakta ısrarlı olunca, kitabtaki "Bediüzzaman Said Nursi" ismini silip, kendi ismini yazmasını söylüyor. Hal böyle iken kapağın göbeğine kocaman "Sözler" ve altına da "Bediüzzaman Said Nursi" yazıp, en altına da küçük harflerle "Sadeleştiren ve Yayına Hazırlayan - Adnan Kayıhan-İlhan Atılgan" yazmak, daha kitaba girmeden kuralları çiğnemek ve altüst etmektir. Çünkü biz biliyoruz ki Üstad Hazretleri böyle bir eser yazmadı ve hayatta olsaydı, muhtemelen böyle bir faaliyet karşısında, sesini duyurabildiği yere kadar, eserin kendisine ait olmadığını ilan edecekti.
 
Son düzenleme:

Huseyni

Müdavim
Cevap: Sadeleştirme Hatalarla Dolu - Birinci Söz

fahris tarafından yazılmıştır..

Çevremde Risale-i Nurların adını bilen bazı kişilere bu yapılanı sorduğumda cevaben; yapılması olması gereken birşeydi şahsen ben anlamıyorum diye okumuyordum. Yine peki sadeleştirilmiş yayınlar çıkalı bir yıl oldu madem olması gerekirdi neden almadın diye sorduğumda, vaktim yokki alıp okumaya diye cevap verildiği çok olmuştur.

Akabinde kendilerine vaktiniz olmadığı için Risale-i Nurları okumadığınız için anlamamış değilmisiniz dediğimde haklısın ömrü hayatımızda bir iki defa birkaç dakikalığına bir göz gezdirdim diye cevap verildiğide çoktur.

Akabinde yazarı Bediüzzaman Said Nursinin bu mesele için kesinlikle müsaade etmediğini söylememe binaen evet o zaman yapılan büyük bir hatadır denilmekte.

Ustad Bediüzzaman Said Nursi dahi bu eserler üzerinde dersler verdiğinde çok malumata girmemekte ve tafsilatla uğraşmamakta Risale-i Nur eserlerindeki meselelerinde çok tafsilata girilmemesi hakikati dağıtacağını bildirmekte. Bir eserin müellifi dahi bunu beyan ediyorsa bir başkası nasıl buna cüret edebilir. Yani hem Allah'a inanacak hemde bunun büyük bir vebal olduğundan korkmayacak.

Çok açık ve net bu yaşıma kadar öğrendiğimle şunu söyleyebilirim ki; yapılan bu iş iman hakikatlerini neşrine çalışmak değil bilakis imansızlığa ve küfre kapı aralamaktır. Nasılki meyvelerin kabuğunu soymanızla bozulmaya başlıyor ve zamanla lezzeti gidip hatta bir zehire dönüyorsa Risale-i Nur eserlerindeki manaların kabuklarını soymakta imanı arttırmayacağı gibi küfre dahi götürmesi muhtemeldir. Ve Allaha muhabbetiniz varsa Allahtan korkun:



Tebbet süresini hususen namazlarda defalarca okumamıza rağmen sadece Ebu leheb için indirildiğini düşünmek ve ona göre hareket etmek cehalletin en büyüğü değilmidir? Allahtan korkun ve azab size yaklaşmadan yaptıklarınızdan geri dönün..
 

Huseyni

Müdavim
Cevap: Sadeleştirme Hatalarla Dolu - Birinci Söz

Orjinal metin:


بِسْمِ اللهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
وَبِهِ نَسْـتَعِينُ
- اَلْحَمْدُ ِللهِ رَبِّ الْعٰالَمِينَ وَالصَّلٰوةُ وَالسَّلاَمُ عَلٰى سَيِّدِناَ مُحَمَّدٍ وَعَلٰۤى اٰلِهِ وَصَحْبِهِ اَجْمَعِينَ
[SUP][SUP]1[/SUP] [/SUP]

Ey kardeş! Benden birkaç nasihat istedin. Sen bir asker olduğun için, askerlik temsilâtıyla, sekiz hikâyeciklerle bir kaç hakikati nefsimle beraber dinle. Çünkü ben nefsimi herkesten ziyade nasihate muhtaç görüyorum. Vaktiyle sekiz âyetten istifade ettiğim Sekiz Sözü biraz uzunca nefsime demiştim. Şimdi kısaca ve avam lisanıyla nefsime diyeceğim. Kim isterse beraber dinlesin.



Sadeleştirilmiş metin:


بِسْمِ اللهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
وَبِهِ نَسْـتَعِينُ
- اَلْحَمْدُ ِللهِ رَبِّ الْعٰالَمِينَ وَالصَّلٰوةُ وَالسَّلاَمُ عَلٰى سَيِّدِناَ مُحَمَّدٍ وَعَلٰۤى اٰلِهِ وَصَحْبِهِ اَجْمَعِينَ
[SUP][SUP]1[/SUP] [/SUP]


Ey kardeş! Benden birkaç nasihat istedin. Sen bir asker olduğun için askerlik temsilleriyle sekiz hikâyeciği ve birkaç hakikati nefsimle beraber dinle. Çünkü ben, nefsimi nasihate herkesten daha muhtaç görüyorum. Vaktiyle sekiz ayetten istifade ederek sekiz "söz"ü, nefsime biraz uzunca söylemiştim. Şimdi kısaca ve herkesin anlayacağı bir dille anlatacağım. Kim isterse beraber dinlesin.

Orjinal metin: Ey kardeş! Benden birkaç nasihat istedin. Sen bir asker olduğun için, askerlik temsilâtıyla, sekiz hikâyeciklerle bir kaç hakikati nefsimle beraber dinle.

Sadeleştirilmiş metin: Sen bir asker olduğun için askerlik temsilleriyle sekiz hikâyeciği ve birkaç hakikati nefsimle beraber dinle.


  • Noktalama işaretleri hem okuyucuya kolaylıktır, hem de bazen bir virgül, cümlenin anlamını değiştirir. Bu cümlede iki tane virgülün kaybolduğunu görüyoruz. Sadeleştirme kolaylık olsun diye yapılır, bu ise okuyucunun işini zorlaştırmaktır.


  • Burada değiştirilen kelimelere göz atalım. "askerlik temsilâtıyla" "askerlik temsilleriyle" değiştirilmiş. Temsili bildikten sonra sonundaki "at" ekini okuyucu bilmese de, meseleyi anlamaktan uzak değildir. Kelimenin çoğul ya da tekil kullanılması okuyucunun kafasındaki manayı çok fazla değiştirmez, velev değiştirse zarar da vermez. Bir temsil anlamakla, daha çok temsil anlamak çok önemli birşey değil. Ki okumada ilerledikçe, temsillerden bahsedildiğini anlıyacaktır ilk sekiz söz içerisinde..


  • İkinci değiştirilen kısım: "sekiz hikâyeciklerle bir kaç hakikati" "sekiz hikâyeciği ve birkaç hakikati" Görüldüğü üzere Üstadın "hikayecikleri" hangi hikmete binaendir bilinmez, "hikayecik" olup kaybolmuş. Bu cümleyi orjinalinden anlamayacak akıllı bir tek insan var mıdır ? (Türkçe bilenleri kastediyorum.) Ve "hikayecikleri" "hikayecik" yapmakla maksat hasıl olmuş mudur ? Bu apaçık bir bozmak değil midir ?


Orjinal metin:
Çünkü ben nefsimi herkesten ziyade nasihate muhtaç görüyorum. Vaktiyle sekiz âyetten istifade ettiğim Sekiz Sözü biraz uzunca nefsime demiştim. Şimdi kısaca ve avam lisanıyla nefsime diyeceğim. Kim isterse beraber dinlesin.

Sadeleştirilmiş metin: Çünkü ben, nefsimi nasihate herkesten daha muhtaç görüyorum. Vaktiyle sekiz ayetten istifade ederek sekiz "söz"ü, nefsime biraz uzunca söylemiştim. Şimdi kısaca ve herkesin anlayacağı bir dille anlatacağım. Kim isterse beraber dinlesin.


  • "Çünkü ben, nefsimi nasihate herkesten daha muhtaç görüyorum." bu cümlede fazladan bir virgül var. Değiştirilen kısımlar: "nefsimi herkesten ziyade nasihate muhtaç görüyorum." "nefsimi nasihate herkesten daha muhtaç görüyorum." hangisi daha anlaşılır ve okuması hoş, insaf sahiplerine bırakıyorum. Sırf "ziyade" yi "daha" diye çevirmek için, bir cümle bu kadar bozulur mu ? Hem "ziyade" kelimesini bilmeyen kaç kişi vardır bu ülkede ? "Şundan ziyade bu", "bundan ziyade şu" "bu daha ziyade" gibi sözler hiç mi kullanılmıyor bu memlekette ? Çıkın sokaktaki insanlara sorun, "ziyade" ne demektir diye. Merak ediyorum bilmeyen çıkacak mıdır ? Hem de "ziyade" kelimesinin karşılığı "daha" mıdır ?


  • Değiştirilen kısım: Vaktiyle sekiz âyetten istifade ettiğim Sekiz Sözü biraz uzunca nefsime demiştim. "Vaktiyle sekiz ayetten istifade ederek sekiz "söz"ü, nefsime biraz uzunca söylemiştim." "istifade ettiğim" "istifade ederek" olarak değiştirilmiş. "Sekiz Sözü" "sekiz "söz"ü," olarak değiştirilmiş ki hem virgülü fazla gereksiz, hem de söz ü tırnak içine almak gereksiz. Bunu yapmakla nasıl sadeleştirme oluyor hayret doğrusu. "biraz uzunca nefsime demiştim." "nefsime biraz uzunca söylemiştim." şeklinde değiştirilmiş. Şimdi bu cümledeki değiştirilen kısımlara bir bakın. Orjinalini sadece ters düz etmekten başka birşey var mı ? Bir cümleyi tersine çevirmek onun manalarının kolay anlaşılmasını mı sağlıyor ? "demiştim." "söylemiştim." olduğunda daha mı anlaşılır hale geliyor ? "Demiştim" in manasını bilmeyen ve bu sözü kullanmayan bir tane bile akıllı insan var mıdır şu memlekette ?


  • Değiştirilen kısım: "Şimdi kısaca ve avam lisanıyla nefsime diyeceğim. Kim isterse beraber dinlesin." "Şimdi kısaca ve herkesin anlayacağı bir dille anlatacağım. Kim isterse beraber dinlesin." "avam lisanıyla nefsime diyeceğim." "herkesin anlayacağı bir dille anlatacağım." a dönüşmüş. İki cümle arasında zerre kadar bir irtibat yok. Çünkü Üstad "nefsime diyeceğim" diyor. Tahrifatı yapanlar ise "bir dille anlatacağım" diyor. Yani birincisinde muhatap nefis iken, ikincisinde muhatap maalesef belli değil. Hem Üstad "diyeceğim." diyor. "anlatacağım." nerden çıktı ? "diyeceğim" i "anlatacağım"a çevrimenin ne gereği var ve "demek"le "anlatmak" aynı şey mi ?
 

Huseyni

Müdavim
Cevap: Sadeleştirme Hatalarla Dolu - Birinci Söz

kenz-i mahfi tarafından yazılmıştır..

Bu eserlerin yazılalı 80 yılı geçti. Madem böyle bir ihtiyaç vardı şimdiye kadar bu zevatlar niye yapmadılar da bu milleti mahrum bıraktılar, sorabilir miyim? Yoksa millet birden bire mi anlamaz oldu? Elbette ki öyle değil.

Gelin şöyle bir değerlendirmeye göz atalım. İşin özü şu ki, bu zatlar yani sadeleştirmeyi yapan enaniyetli yıldız böcekleri, üstadın talebelerinin yani neşir hizmetini onlara emanet ettiği varis talebelerinin vefat etmelerini bekleyemediler. Onlar da biliyorlar ki sadeleştirmeye üstadın izninin olmadığını... ama ne yazıktır ki enaniyetten aldıkları bir his ile kendi mahsulatlarının "satılmasını" istedikleri için ve üstadın varis talebelerinin vefat etmelerini daha fazla bekleyemedikleri için işin doğrusu biraz acele ettiler. Çünkü biliyorlardı ki üstadın varis talebeleri buna karşı çıkacak. Onun için üstadın varis talebelerine sormadılar...... sorma ihtiyacını hissetmediler.

Peki madem ki bu eserler anlaşılmıyordu, 70-80 sene neyi beklediler, niye beklediler, niye bu işe soyunmadılar da şimdi eserler bu kadar intişar etmişken, insanların risalelere karşı teveccühleri artmışken, "Anlaşılmıyor" diye ortalığa çıkıp bu işe giriştiler?

Evvela bu işi yapanlar bu sorulara cevap versinler, sonra eğer vicdanları varsa, bu menhus işten vazgeçerler. Ama şu bir gerçek ki, enaniyetlerinden dolayı hiç bir uyarıyı dinlemeyenler, zamanın sillesini yiyeceklerinde şüphe yoktur.
 

Huseyni

Müdavim
Cevap: Sadeleştirme Hatalarla Dolu - Birinci Söz

kenz-i mahfi tarafından yazılmıştır..

"nefsimi herkesten ziyade nasihate muhtaç görüyorum."

cümlesi

"nefsimi nasihate herkesten daha muhtaç görüyorum" cümlesiyle sadeleştirilmiş.

Şimdi orijinal metinde anlaşılmayan hangi kelime var?

"Ziyade" kelimesinin karşılığı Türk Dil Kurumu'nun sözlüğünde "çok, daha çok, daha fazla" olarak geçtiği gibi, Osmanlıca Sözlükte "artan, fazla kalan, çok bol, fazladan" gibi manalara gelmektedir. Kelimenin kökü Arapça "artmak" fiilinden gelmektedir. "Ziyade" kelimesinin sadece "daha" diye bir karşılığını sözlükte bulamadım. Yani anlayacağınız gibi "ziyade" kelimesinin "daha" diye bir karşılığı yoktur. "Ziyade" kelimesinin içeriğinde "ihtiyaç var" buna karşılık "artan bir ihtiyaç var" demektir. Yani burada fazla ihtiyaçtan bahsedilmiyor, artan bir ihtiyaçtan bahsediliyor. Bunu anlayamıyor musunuz?

Hem orijinal metinin okunuşu kulağa hoş geldiği halde, sadeleştirilmiş metinde öyle bir akıcılık olmadığını da farketmiş olacaksınız. Akıclığı giderildiği gibi, manası da daha zorlaştırılmıştır.

Dediğimiz gibi orijinal cümlede anlaşılmayan hiç bir kelime olmadığı halde, "Anlaşılmıyor" diyen kişiye, neyin anlaşılmadığını sormak isterim?

İlginçtir ki "ziyade" kelimesini millet bilmiyor ama "nasihat" ve "muhtaç" kelimesini biliyor. Peki neden bunları da sadeleştirmediniz? Yoksa bu kelimelerin karşılığı yok mu? Yani "ziyade" kelimesini değiştirmeyince bu cümle anlaşılmıyor mu veya şöyle diyelim "ziyade" kelimesini karşılığı olmayan "daha" kelimesiyle sadeleştirince metin anlaşılır mı oldu?

Ne kadar maskara olduğunuzun farkında mısınız? Yoksa Gülhane Parkında mısınız?
 

Huseyni

Müdavim
Cevap: Sadeleştirme Hatalarla Dolu - Birinci Söz

Henüz Birinci Söz'e girmiş bulunmuyoruz. Ve kapaktan Birinci Söz'e kadar bulduğumuz hataların hepsi birkaç satırda. Koca bir kitapta nasıl hatalar olabileceğini düşünün artık..

Şimdi Birinci Söz'e geçmeden önce,
özet mahiyetinde yapılan hataları paylaşayım.

[BILGI]
Risale-i Nur Külliyatı'ndan

Sözler

Bediüzzaman Said Nursi



Sadeleştiren ve Yayına Hazırlayan
Adnan Kayıhan-İlhan Atılgan
[/BILGI]


  • Eserin sahibi Bediüzzaman Said Nursi olmadığından, ve bilhassa vurgulanması gereken kısım küçük harflerle, müellifinin istemediği yazıların ise büyük harflerle kapakta yazılması, müşteriyi aldatmaya yönelik hareket olarak ve aynı zamanda müellif-i muhtereme bir saygısızlık, hürmetsizlik olarak değerlendirilebilir.


  • "askerlik temsilâtıyla" "askerlik temsilleriyle" ile değiştirilmiş. (gereksiz bir değişiklik)


  • "sekiz hikâyeciklerle bir kaç hakikati" "sekiz hikâyeciği ve birkaç hakikati" ile değiştirilmiş. (Hem gereksiz hem hatalı değişiklik.)


  • "nefsimi herkesten ziyade nasihate muhtaç görüyorum." "nefsimi nasihate herkesten daha muhtaç görüyorum." ile değiştirilmiş. (Hem anlamı bozan, hem gereksiz, hem de cümlenin letafetini bozan bir değişiklik.)


  • "Vaktiyle sekiz âyetten istifade ettiğim Sekiz Sözübiraz uzunca nefsime demiştim." "Vaktiyle sekiz ayetten istifade ederek sekiz "söz"ü, nefsime biraz uzunca söylemiştim." (Hem cümlenin okunuşunu zorlaştıran, hem ters düz edilmiş, hem gereksiz değişiklikler.)


  • "Şimdi kısaca ve avam lisanıyla nefsime diyeceğim. Kim isterse beraber dinlesin." "Şimdi kısaca ve herkesin anlayacağı bir dille anlatacağım. Kim isterse beraber dinlesin." (Hem gereksiz, hem eksik ve hem de anlamı bozan bir değişiklik.)
 

Huseyni

Müdavim
Cevap: Sadeleştirme Hatalarla Dolu - Birinci Söz

Devrik cümleleri okumaktan meseleyi anlamak daha zorlaşıyor.

"nefsimi herkesten ziyade nasihate muhtaç görüyorum."

cümlesi

"nefsimi nasihate herkesten daha muhtaç görüyorum"

Bu kadar mı dilbilgisinden yoksun olunur?

Hocam Allah'tan daha kapıdayız, henüz içeri girmedik.
Daha neler olacak ve neler göreceğiz ben bile kestiremiyorum..
 

Huseyni

Müdavim
Cevap: Sadeleştirme Hatalarla Dolu - Birinci Söz

Orjinal metin:

Birinci Söz

BİSMİLLÂH her hayrın başıdır. Biz dahi başta ona başlarız. Bil, ey nefsim, şu mübarek kelime, İslâm nişanı olduğu gibi, bütün mevcudâtın lisan-ı hâl ile vird-i zebânıdır.



Sadeleştirilmiş metin:


Birinci Söz

b424.gif



"Bismillah" her hayrın başıdır. Biz de önce onunla başlarız. Bil ey nefsim! Şu mübarek kelime, İslam'ın nişanı olduğu gibi bütün varlıkların da hal diliyle daimî virdidir.



  • Bismillah deyip başlayalım inşaallah Birinci Söze. Daha ilk satıra dikkat edelim. Orjinalinde görülecektir ki, Birinci söz besmele ile başlamıyor. Yani sadeleştirmeyi yapanların tamamen kendi tasarrufuyla besmeleyi koyduğunu görüyoruz. Artık her ne amaçlanmışsa bilemiyorum ama Üstaddan daha fazla bir alimlik sergileniyor gibi hissediyorum ben burada. Üstad Hazretleri sanki besmeleyi oraya koymayı unutmuşta, bu kardeşlerimiz hatasını düzletmişler. Allah akıl fikir versin. Rahatsızlığımız besmeleden değil. Neden Üstadın yapmadığı bir şey ilave ediliyor ilginç olan o.


  • "BİSMİLLÂH her hayrın başıdır." "Bismillah" her hayrın başıdır." olarak çevrilmiş. Bismillah tırnak içine alınarak ve küçük harflerle yazılarak sadeleştirilmiş ve böylece daha kolay anlaşılması sağlanmış güya!!!


  • "Biz dahi başta ona başlarız." "Biz de önce onunla başlarız." olarak değiştirilmiş. "dahi" "de" ye dönüştürülerek "dahi" yi anlamayanlara "de" demek suretiyle yardımcı olunmuş. Bu yazıyı okuyanlardan biri çıkıp ben "dahi" nin anlamını bilmiyordum diyebilir mi acaba ? Sonra "başta" yerine "önce" konulmuş. Yani "başta"yı bilmeyen kardeşlerimizin "önce"yi bilebilecekleri düşünülmüş. Garip..Asıl facia bundan sonra geliyor. İki cümle arasında anlam olarak en ufak bir irtibat sözkonusu değil. Cümlelerin anlamları tamamen değişik. Mesela Üstad "ona başlarız" derken, sadeleştirmeyi yapanlar "onunla başlarız" diyor. Birinci cümleden şöyle bir mana çıkar: "Biz dahi başta ona başlarız." yani en başta hem Bismillah deriz, hem de Onu anlatmakla başlarız. Dolayısıyla bu söz Birinci Sözün giriş kısmından taa On Dördüncü Lem'a'nın İkinci Makamının sonuna kadar olan kısmı kapsıyor. "Biz de önce onunla başlarız." sözü ise önce "Bismillah" deriz, anlamına geliyor. Peki ya sonrası ? Sonrası belli değil..


  • "Bil, ey nefsim," "Bil ey nefsim!" olarak değiştirilmiş.Sırf sadeleşsin diye iki virgülü yok edip ekstradan bir ünlem işareti konulmuş. Bu mu sadeleştirme ? Söyleseydiniz böyle olcağını biz hallederdik, size ne gerek vardı ? Hey Allahım ne günlere kaldık yahu..İki virgül çalıp yerine ekstradan bir ünlem koyunca iman hizmeti mi yapmış oldunuz ? İnsanların anlayışı mı kolaylaştı ? Anlatmaktaki bütün sır bu mu yani ?


  • "şu mübarek kelime, İslâm nişanı olduğu gibi," "Şu mübarek kelime, İslam'ın nişanı olduğu gibi" olarak değiştirilmiş. Tek fark "İslam nişanı" İslam'ın nişanı" olmuş. Bu farkı koyarak ne yapmak istediklerini de anlayan varsa çıkıp anlatsın..Yani anlamıycak adam, İslamın da desen anlamaz, İslam da desen anlamaz..O zaman değiştirmenin ne mantığı kaldı. Hem "İslam nişanı" "İslamın nişanı"ndan daha genel bir ifade gibi duruyor. İslamın demekle sanki kelimenin anlamı daraltılmış gibi görünüyor. Ki her ne olursa olsun, bunun insanların anlamasına yardımcı olmayacak bir değişiklik olduğu kesin. O zaman bu işte samimiyetten ziyade keyfiyet öne çıkıyor. Aç kitabı kelimelerin yerini değiştir, başına sonuna ekler koy al sana sadeleştirme. Sizi de sadeleştirirler birgün. Üstad "hırs hasaret ve muvaffakiyetsizliğin sebebidir" diyor. Boşa dememiş. Hırsınız ile hasarete düşüyorsunuz ve muvaffakiyetten de çok uzaksınız..Hala vazgeçmeyecek misiniz ?



  • "bütün mevcudâtın lisan-ı hâl ile vird-i zebânıdır." "bütün varlıkların da hal diliyle daimî virdidir." olarak değiştirilmiş. "mevcudât" ın karşılığı "varlıklar" olarak çevrilmiş. "mevcudât" dilimize o kadar yabancı bir kelime değil. "vird-i zebânıdır." "daimî virdidir" şeklinde değiştirilmiş. Eyvallah, peki "zeban" ı bilmeyen insanlar "vird" i çok mu iyi biliyorlar ?
 

Huseyni

Müdavim
Cevap: Sadeleştirme Hatalarla Dolu - Birinci Söz

Orjinal metin: Bismillâh ne büyük, tükenmez bir kuvvet, ne çok, bitmez bir bereket olduğunu anlamak istersen, şu temsîlî hikâyeciğe bak, dinle. Şöyle ki:

Sadeleştirilmiş metin: "Bismillah"ın ne büyük tükenmez bir kuvvet, ne bitmez bir bereket olduğunu anlamak istersen şu temsilî hikâyeciğe bak, dinle:


  • "Bismillâh ne büyük, tükenmez bir kuvvet," "Bismillah"ın ne büyük tükenmez bir kuvvet," şeklinde değiştirilmiş. Aslıyla arasındaki farklar; orjinalinde Bismillah tırnak içinde değil. Sadeleştirilmiş metinde tırnak içinde. Orjinalinde "a" nın üzerinde şapka var, bunlarınkin de yok. Orjinali "Bismillâh", diğeri "Bismillah"ın..Burada sadeleştirmeden çok müellifini dolaylı yoldan beğenmemek görüyorum. Gerçi genelde buna rastlıyoruz. Üstad "Bismillah" yazmış, siz "Bismillah"ın yazmakla cümlenin anlaşılmasına herhangi bir katkıda bulunmuyorsunuz. O zaman müellifinin yazdığını beğenmediniz de mi böyle bir değişikliğe gittiniz ?


  • "ne çok, bitmez bir bereket olduğunu anlamak istersen," "ne bitmez bir bereket olduğunu anlamak istersen" şeklinde değiştirilmiş. Burada da "çok" kelimesi kaldırılarak, iman hizmeti yapılmak ve insanların bu cümleyi anlaması kolaylaştırılmak istenmiş. Yani "çok" kelimesi varken cümleyi anlamak zor olduğundan, onu kaldırıp kolayca anlaşılması sağlanmış. İki tane de virgül çalınmış. Bence siz bu sadeleştirme işinden vazgeçip, mizah dergisi filan yazın. Çok daha geniş bir kitleye hitap edeceğinizi düşünüyorum.


  • "şu temsîlî hikâyeciğe bak, dinle. Şöyle ki:" "şu temsilî hikâyeciğe bak, dinle:" şeklinde değiştirilmiş. Anlamı bozan çok fazla bir değişiklik görünmüyor. Noktalama işaretlerinde keyfi tasarruf var yine bu kısımda. Ayrıca müellifinin "Şöyle ki:" ifadesinin nesini beğenmediniz de kaldırdınız hayret doğrusu. Bunu kaldırınca daha mı kolay anlaşılır oldu ? Zaten şu ana kadar yaptığınız değişiklikler, tamamen cümleyi ters-düz etmek, ya bi yerinden eksiltmek, ya gereksiz ilavelerde bulunmak şeklinde yapılmış. Anlamaya katkı yapacak 2-3 kelimeden başka hiçbirşey yok. Onları da zaten dersin sonunda özet geçeceğim. Ki insanlar okuduğu eserin aslıyla ne kadar uzak olduğunu anlasınlar. Yani sırf oturup pc nin başına "şurasını kırpayım, şurası eksik olmuş ilavede bulunayım, şurayı ters-düz edeyim" gibi bir zihniyetle yapılmışa benziyor. Kitabınızın başında bu işi yaparken, "azami dikkat, titizlik ve hassasiyet" gösterildiği yazıyor. Dikkat etmeseydiniz nasıl birşey çıkacaktı ki ortaya ? Dikkatle yapılanından ben bu kadar hata buluyorum. Müdakkik ellere düşseniz haliniz nice olur ? Hala vazgeçmeyecek misiniz ?
 

Huseyni

Müdavim
Cevap: Sadeleştirme Hatalarla Dolu - Birinci Söz

Orjinal metin: Bedevî Arap çöllerinde seyahat eden adama gerektir ki, bir kabile reisinin ismini alsın ve himayesine girsin tâ şakîlerin şerrinden kurtulup hâcâtını tedarik edebilsin. Yoksa, tek başıyla, hadsiz düşman ve ihtiyacatına karşı perişan olacaktır.

Sadeleştirilmiş metin: Eskiden bedevî Arap çöllerinde bir adamın rahatça seyahat edebilmesi ve eşkıyanın şerrine uğramadan ihtiyaçlarını karşılayabilmesi için bir kabile reisinin ismini alması ve onun himayesine girmesi gerekirmiş. Yoksa o adam tek başına, sayısız düşman karşısında ihtiyaçlarıyla perişan olurmuş.



  • İki cümle arasındaki farka baktığımızda göze ilk çarpanlar: Üstad Hazretlerinin emin bir şekilde söylediği bu sözü, sadeleştirenler "mış" lı "muş" lu ifadelerle anlatıyor. "olurmuş" "gerekirmiş" gibi ifadelerle, bu kısmı masala çevirdiklerini net bir şekilde söylemek mümkündür.


  • Orjinalinde zamanla ilgili bir ifade yokken, sadeleştirilmiş metnin hemen başında "eskiden" ifadesini görüyoruz. Yani bu durumda sadeleştirenlere göre bu ders, şimdiki insanları kapsamıyor. Çünkü yukarıdaki temsilin girişi genel bir kaideyi anlatmak içindir. Yoksa "geçmişte böyle olurdu da artık böyle değil" gibi bir mana kesinlikle orjinal metinde bulunmamaktadır. Sadeleştirilmiş metinde ise, meseleyi genel ele almaktan uzak, geçmişte olmuş bir hadise gibi, masal şeklinde anlatılmıştır.


  • Bu kısımda okuyucunun anlayamayacağı "bedevî" "şakî" ve "hâcât" kelimeleri olabilir. "şakî" ve "hâcât" kelimelerinin anlamları verilmiş olmakla birlikte, "bedevî" kelimesini, okuyucunun anlayacağı düşünülmüş olmalı ki, anlamı verilmemiş. Aslında cümleye bir bütün olarak baktığımızda, bu üç kelime dahi okuyucunun zihninde az çok canlanacaktır. En azından bunları bilmemesi, cümlenin manasını anlamasına engel olacak durumda değildir. Bu durumda, bu cümleyi aslından çok uzak, alakasız bir duruma çevirenleri Allah'a havale ediyoruz..
 

Huseyni

Müdavim
Cevap: Sadeleştirme Hatalarla Dolu - Birinci Söz

Orjinal metin: İşte, böyle bir seyahat için, iki adam sahrâya çıkıp gidiyorlar. Onlardan birisi mütevazi idi, diğeri mağrur. Mütevazii, bir reisin ismini aldı; mağrur almadı. Alanı her yerde selâmetle gezdi.

Sadeleştirilmiş metin: İşte böyle bir seyahat için iki adam çölde yola çıkmışlar. Onlardan biri mütevazı, diğeri gururluymuş. Mütevazı olan, bir reisin ismini almış; öteki almamış. Reisin ismini alan, her yerde selametle gezmiş.


  • "İşte, böyle bir seyahat için, iki adam sahrâya çıkıp gidiyorlar." "İşte böyle bir seyahat için iki adam çölde yola çıkmışlar." şeklinde değiştirilmiş. Üstadın kullandığı ifade şu anki zamana tekabül ediyor. Yani okuyucu, sanki temsildeki kişileri izliyormuş gibi anlatıyor. Direkt olayın içinde gibi bir anlatım sözkonusu. Sadeleştirilmiş metinde ise masalın devam ettiğini görüyoruz. Temsil temsil olmaktan çıkıp, masal suretine girmiş. Hadi "sahrâ" yı çöl olarak çevirdin, bu kısmın anlaşılmasını sağladın peki diğer rahat anlaşılan kısımları ne diye oynuyorsun be kardeşim ? Cümlenin virgüllerinden ne istiyorsun ? Sadece bir kelimenin anlamını verince, noktanın virgülün de mi kaldırılması gerekiyor ?


  • "Onlardan birisi mütevazi idi, diğeri mağrur." "Onlardan biri mütevazı, diğeri gururluymuş." şeklinde değiştirilmiş. "mağrur" un anlamı verilirken, "mütevazi" nin kolayca anlaşılacağı düşünülmüş. Halbuki ikisi de haklımızca bilinen kelimelerdir. Ya da "mağrur"u bilmeyen "mütevazi" yi de bilmez. İkincisi Üstad "idi" diyor, siz "gururluymuş" diyorsunuz..Yani masal devam ediyor sevgili izleyiciler..Masal ve mizah okumak isteyen varsa, buyursun, alsın, okusun ne diyelim..


  • "Mütevazii, bir reisin ismini aldı; mağrur almadı." "Mütevazı olan, bir reisin ismini almış; öteki almamış." şeklinde değiştirilmiş. Burada da "mağrur" "öteki" olmuş. "Mütevazi" nin önüne "olan" eklenmiş. Yani "Mütevazı olan, bir reisin ismini almış;" deyince anlaşılıyor da,"Mütevazii, bir reisin ismini aldı;" deyince anlaşılmıyor. Allah cc. akıl fikir versin..Ve yine bu cümlede de masal devam ediyor. "mış" lı ve "muş" lu ifadeler..


  • "Alanı her yerde selâmetle gezdi." "Reisin ismini alan, her yerde selametle gezmiş." şeklinde değiştirilmiş. Cümleyi geriden okuyarak gelen kişi neyi aldığını ve kimin aldığını anlayacaktır çok rahat. Orjinalinde "Alanı" diye geçiyor. Gerideki cümlelerden bu kişinin "mütevazi" kişi olduğunu anlıyoruz. Ve aldığı şeyin de "reisin ismi" olduğunu anlıyoruz. Yani her okuyanda bunu rahatlıkla anlar. Sadeleştirilmiş metinde ise "reisin ismini alan" şeklinde geçiyor. Yani okuyucuyu daha önce okuduklarını anlamamakla itham eden bir ifade türü. Hadi Üstada saygınız yok, varislerine saygınız yok, talebelerine saygınız yok..okuyucunuza da mı saygınız yok ?
 

Huseyni

Müdavim
Cevap: Sadeleştirme Hatalarla Dolu - Birinci Söz

"bütün mevcudâtın lisan-ı hâl ile vird-i zebânıdır." "bütün varlıkların da hal diliyle daimî virdidir." olarak değiştirilmiş. "mevcudât" ın karşılığı "varlıklar" olarak çevrilmiş. "mevcudât" dilimize o kadar yabancı bir kelime değil. "vird-i zebânıdır." "daimî virdidir" şeklinde değiştirilmiş. Eyvallah, peki "zeban" ı bilmeyen insanlar "vird" i çok mu iyi biliyorlar ?

fahris tarafından yazılmıştır..

virdi zebânıdır birleşik kelimede zebân kelimesi yok edilmiş yerine daimî kelimesi konulmuş. Birincisi zebân kelimesi çok anlamlara gelir ama hiçbir anlamları arasında daimî kelimesi yoktur. Madem bilmiyorlardı benim gibi sözlüğede mi bakamıyorlar :

ZEBAN : f. Dil, lisan, lügat, lehçe.

Buradaki manası olarak ise bütün mevcudatın yani canlı ve cansız, nebati ve hayvani ve insi ve cinni ve melaiki her varlığını zikir dili manasına gelmekte. Sadeleştirme birşeyleri anlatmak yerine tahrip etmek ise bari yaptığınız eserin üzerine Sadeleştirme yazısı yerine Tahripleştirme yazmalısınız.

Orjinal metin: Bedevî Arap çöllerinde seyahat eden adama gerektir ki, bir kabile reisinin ismini alsın ve himayesine girsin tâ şakîlerin şerrinden kurtulup hâcâtını tedarik edebilsin. Yoksa, tek başıyla, hadsiz düşman ve ihtiyacatına karşı perişan olacaktır.

Sadeleştirilmiş metin: Eskiden bedevî Arap çöllerinde bir adamın rahatça seyahat edebilmesi ve eşkıyanın şerrine uğramadan ihtiyaçlarını karşılayabilmesi için bir kabile reisinin ismini alması ve onun himayesine girmesi gerekirmiş. Yoksa o adam tek başına, sayısız düşman karşısında ihtiyaçlarıyla perişan olurmuş.

Burada yapılanı daha öncede yapmışlardı sanırım bu gibi temsili hikayelerin hepsinde genel olan bir temsili, geçmişte olan bir masal olarak ele almışlar. Bir İnci adında mubarek bir kardeşimiz var o bile bu temsilleri masal olarak değil hakikat olarak ifade ederken

Birincisi bunu yazanın ve okuyanlarn yaş grubundan şüphe etmek gerekir.

İkincisi bu temsiller her zaman için geçerli olduğundan temsili hikayecikler denilmiştir.

Üçüncüsü bu temsili hikayelerde anlatılmak istenen hali zamandır. Yoksa orada da geçmişten bahsedilir.

Dördüncüsü bu temsiller hakikatleri akıllara yaklaştırmak için neşredilmiştir. Ancak sadeleştirilen metinde akıla yakınlaştırmaktan ziyade aklı hakikaten uzaklaştırmak mevcut.

Orjinal metin: İşte, böyle bir seyahat için, iki adam sahrâya çıkıp gidiyorlar. Onlardan birisi mütevazi idi, diğeri mağrur. Mütevazii, bir reisin ismini aldı; mağrur almadı. Alanı her yerde selâmetle gezdi.

Sadeleştirilmiş metin: İşte böyle bir seyahat için iki adam çölde yola çıkmışlar. Onlardan biri mütevazı, diğeri gururluymuş. Mütevazı olan, bir reisin ismini almış; öteki almamış. Reisin ismini alan, her yerde selametle gezmiş.

Temsili hikayelerin hepsinde böyle yapıldığı hususunda umarım haksız çıkarım..

"Onlardan birisi mütevazi idi, diğeri mağrur." "Onlardan biri mütevazı, diğeri gururluymuş."şeklinde değiştirilmiş. "mağrur" un anlamı verilirken, "mütevazi" nin kolayca anlaşılacağı düşünülmüş. Halbuki ikisi de haklımızca bilinen kelimelerdir. Ya da "mağrur"u bilmeyen "mütevazi" yi de bilmez. İkincisi Üstad "idi" diyor, siz "gururluymuş" diyorsunuz..Yani masal devam ediyor sevgili izleyiciler..Masal ve mizah okumak isteyen varsa, buyursun, alsın, okusun ne diyelim..


Mağrur kelimesinin buradaki anlamı yerine gururlu kullanmak büyük hatadır. Nitekim gururlu kelimesi kibirli anlamından ziyade karakteristik özellikleri yansıtmaktadır. Mesela genelde gururlu kelimesi kişinin kimsenin minneti altına girmemesi için kullanılır. Lakin buradaki meselede Allah ile kulun münasebeti var ve kul Allah'a gurur yapamaz ama kibir yapar..

"Alanı her yerde selâmetle gezdi." "Reisin ismini alan, her yerde selametle gezmiş."




"Alanı" kelimesi "Reisin ismini alan" kelimeleriyle değiştirilerek anlam ve mana daraltılmış. Çünkü burada Alanı denilirken sadece bir kişiden bahsedilmiyor bilakis bütün mevcudattan bahsediyor. Ancak sadeleştirilen kısımda çok açık bir şekilde sadece bir kişiden bahsediliyor muş gibi ele alınmış..
 

Huseyni

Müdavim
Cevap: Sadeleştirme Hatalarla Dolu - Birinci Söz

virdi zebânıdır birleşik kelimede zebân kelimesi yok edilmiş yerine daimî kelimesi konulmuş. Birincisi zebân kelimesi çok anlamlara gelir ama hiçbir anlamları arasında daimî kelimesi yoktur. Madem bilmiyorlardı benim gibi sözlüğede mi bakamıyorlar :

Hocam haklısınız, yalnız vird-i zebani olarak baktığınızda risaleara.com da devamlı okunan zikir olarak çevrilmiş. Sorularla Risalede de, sık sık tekrar edilen dua, dilde tesbih şeklinde çevrilmiş. Lugat sıkıntısı malesef ki risale sitelerinde de var. Ben gördüklerimi bizzat site yöneticilerine bildiriyorum.
 

Huseyni

Müdavim
Cevap: Sadeleştirme Hatalarla Dolu - Birinci Söz

Hocam haklısınız, yalnız vird-i zebani olarak baktığınızda risaleara.com da devamlı okunan zikir olarak çevrilmiş. Sorularla Risalede de, sık sık tekrar edilen dua, dilde tesbih şeklinde çevrilmiş. Lugat sıkıntısı malesef ki risale sitelerinde de var. Ben gördüklerimi bizzat site yöneticilerine bildiriyorum.

faris tarafından yazılmıştır..

Hüseyin abi Lugat sadece pencere açmaktır. Nitekim lugatta anlamı verilen bir çok kelimeyi Risale-i Nurda okuduğumuzda o anlamları çok zayıf verdiğini hakikatte daha kuvvetli manalar ve anlamlar çıktığını görebilmekteyiz. Bu nedenle Lugat sadece pencere açmaktadır. Hakika mana ve anlamlar Risale-i Nurları kendi aleminde okumakla intişar etmekdedir. Bu sadeleştirme işine giren zavallılar maalesef hiç kendi alemlerinde okumamışlar.


Bu arada mesajlarınızı takip ediyoruz..
 

Huseyni

Müdavim
Cevap: Sadeleştirme Hatalarla Dolu - Birinci Söz

Orjinal metin: Bir kàtıu’t-tarîke rast gelse, der: “Ben filân reisin ismiyle gezerim.” Şakî def olur gider, ilişemez. Bir çadıra girse o nam ile hürmet görür.

Sadeleştirilmiş metin: Ne zaman biri yolunu kesse, "Ben filan reisin ismiyle geziyorum." der, eşkıya da ona ilişemezmiş. Bir çadıra girdiğinde o reisin namıyla hürmet görürmüş.

  • "Bir kàtıu’t-tarîke rast gelse, der: Ben filân reisin ismiyle gezerim." "Ne zaman biri yolunu kesse, "Ben filan reisin ismiyle geziyorum." der," şeklinde değiştirilmiş. Cümle baştan aşağıya değişime uğramış. Orjinal risalede "ne zaman" diye bir ifade yok. Ne amaçla ortaya çıktı, neden kondu bilemiyoruz. Bu cümleyi "Bir yolkesen eşkıyaya rast gelse, der: Ben filan reisin ismiyle gezerim. " şeklinde çevirmekte mi zor ? Bu kadar gereksiz şekilde heryeriyle oynamanın ne alemi var ? Hiç bir şekilde değiştirilmesinden yana değiliz elbette ama ortada yapılmış bir şey var. Bir cümleyi anlaşılır yapmak için en kestirme ve en az zayiatla bunu yapmak varken, neden bütün cümlenin anlamını bozulacak işler yapılıyor. "Bir kàtıu’t-tarîke rast gelse," "Ne zaman biri yolunu kesse," şimdi bu kısım orjinalinde geçen kısmın yerini tutabilir mi soruyorum ? Üstadın ifadesi "Bir yolkesen eşkıyaya rast gelse" manasını taşırken, sadeleştirilmiş metinde açık bir ifade ile "ne zaman biri yolunu kesse" anlamını taşıyor. "rast gelmek" ile "yol kesmek" aynı şey mi ? "Ben filân reisin ismiyle gezerim." "Ben filan reisin ismiyle geziyorum." der," şeklinde değişime uğramış. Ve Üstadın noktayı koyduğu yerde, sadeleştirilmiş metindeki cümle devam ediyor. Yani bir kolaylıktan daha ziyade, anlamayı zorlaştıran, gereksiz, saçma sapan uzun bir cümle var. Hem "gezerim." "geziyorum." anlamına nasıl gelir ? Orjinali geniş zamanı ifade ederken, sadeleştirilmiş metin, şimdiki zamandan bahsediyor. "gezerim" i "geziyorum" şeklinde değiştirmek anlamaya nasıl bir katkı sağlayabilir ?


  • "Şakî def olur gider, ilişemez." "eşkıya da ona ilişemezmiş." şeklinde değişime uğramış. Görünen o ki bu masal hiç bitmeyecek. İki cümlenin anlamı aynı değil bir kere. Üstad şaki nin defolup gideceğini ve ilişemeyeceğini ifade ederken, diğer metinde def olup gitme fiili ortadan tamamen kaldırılmış, sadece ilişemeyeceği ifade edilmiş. Yani cümle katledilmiş. Hem orjinal metinde kesin bir ifade varken, sadeleştirilmiş metinde şüpheci bir yaklaşım var ve "miş" le ifade ediliyor bu şüphe. Üstadın talebelerinin neden cinayet, ihanet gibi sözler sarfettiğini şimdi daha iyi anlıyorum.


  • "Bir çadıra girse o nam ile hürmet görür." "Bir çadıra girdiğinde o reisin namıyla hürmet görürmüş." şeklinde değiştirilmiş. "girdiğinde" "girse" şeklinde değiştirilip, anlamada çığır açılmış ve bu şekilde çok kolay anlaşılabiliyor. "girdiğinde" kelimesini anlamak çok zor ama "girse" denildiğinde kolayca anlıyıveriyoruz. Hem orjinalinde "o reisin namıyla" diye bir ifade yok. Tamamen sonradan ilave edilmiş bir kısım. Ve okuyucuyu, az önce okuduklarını anlamamakla itham eden bir tutum. Çünkü gerideki satırlar zaten bunun izahını yapıyor. Ayrıca bildirmeye gerek olsaydı Üstad bildirirdi. Bir de cümleye tek bir parça halinde bakıldığında, anlaşılmayacak neresi var da değiştirdiniz ki ? "bir" mi anlaşılmıyor, "çadır" mı anlaşılmıyor, "girse" mi anlaşılmıyor, "o" mu anlaşılmıyor, "nam" mı anlaşılmıyor, "ile" mi anlaşılmıyor, "hürmet" mi anlaşılmıyor ve "görür" mü anlaşılmıyor. Burada anlaşılmayan tek bir kelime var mı ? Hem Üstad "görür" diye kesin bir ifade kullanıyor, siz "görürmüş" kullanarak masalınıza devam ediyorsunuz. "görür" ne zamandan beri "görürmüş" oldu yahu ?


  • Yaptığınız iş gerçekten büyük bir faicadır. Biz orjinalini az çok biliyoruz da "bu risale değildir" diyebiliyoruz. Ama ilk defa bilinçsizce, bir tavsiye üzerine bu eserinizi "risale" diye alan bir şahıs, herhalde "birinci söz" den çıkmaya bile tahammül edemeyecektir. Ve orjinalini bilmediğinden bunu risale zannedip, risaleleri bir masal kitabı gibi, kendi söylediğinden kendi bile tereddüt eden bir kitap gibi algılayacaktır. Yazık, çok üzücü şeylere vesile oluyorsunuz..
 

Huseyni

Müdavim
Cevap: Sadeleştirme Hatalarla Dolu - Birinci Söz

Orjinal metin: Öteki mağrur, bütün seyahatinde öyle belâlar çeker ki, tarif edilmez. Daima titrer, daima dilencilik ederdi. Hem zelil, hem rezil oldu.

Sadeleştirilmiş metin: Mağrur olan ise seyahati boyunca öyle belâlar çekmiş ki, tarif edilemez. Daima titremiş, dilencilik etmiş; hem zelil hem rezil olmuş.



  • "Öteki mağrur, bütün seyahatinde" "Mağrur olan ise seyahati boyunca" şeklinde çevrilmiş. Orjinalinde anlaşılmayacak hiçbir kelime yok. Olaki "mağrur" anlaşılmadı diyelim. Zaten bu kelimenin muhafaza edildiğini görüyoruz. Yapılan değişiklikler: "öteki" "olan ise" olmuş. "öteki" nin böyle bir anlamı var mı ? "seyahatinde" "seyahati boyunca" olmuş. "Seyahatinde" yi anlamayan insan, "seyahati boyunca" yı anlayacak mı ? Yahu burda değiştirdin madem, anlasınlar diye uğraşıyorsun, "mağrur" u değiştir. Ona hiç dokunmayıp, bütün cümleyi bozmanın alemi ne ?


  • "öyle belâlar çeker ki, tarif edilmez." "öyle belâlar çekmiş ki, tarif edilemez." şeklinde değiştirilmiş. "çeker ki" çekmiş ki" olmuş ve "edilmez" "edilemez" olmuş. Orjinal kısma bakalım. Anlaşılmayacak tek bir kelime var mı ? Yok..Sırf bozmak için, "çeker" "çekmiş" ve "edilmez" de "edilemez" olmuş. Yuh..yuh..yuh size..Böyle anlatma kolaylığı mı olur ? Hiç mi ilim tahsil etmediniz, kalem kağıt görmediniz..?


  • "Daima titrer, daima dilencilik ederdi." " Daima titremiş, dilencilik etmiş;" şeklinde değiştirilmiş. Geniş zamanla ifade edilen cümle "miş" li geçmiş zamanla ifade edilerek güya anlamada kolaylık sağlanmış. Üstad burda bu cümleyi bitirmiş, bu garipler cümlenin noktasını beğenmemiş olacak ki, devamındaki cümleyle birleştirmek için ";" koyup tek cümle haline getirmiş. Bu kadar da olmaz be kardeşim..


  • "Hem zelil, hem rezil oldu." "hem zelil hem rezil olmuş." şeklinde değiştirilmiş. Bir virgülü kaldırıp, bir de masal şeklindeki "muş" lara devam edip kolay anlaşılmasını sağlamışlar..?
 

Huseyni

Müdavim
Cevap: Sadeleştirme Hatalarla Dolu - Birinci Söz

Orjinal metin: İşte, ey mağrur nefsim, sen o seyyahsın. Şu dünya ise bir çöldür. Aczin, fakrın hadsizdir. Düşmanın, hâcâtın nihayetsizdir.

Sadeleştirilmiş metin: İşte ey mağrur nefsim! Sen, o yolcusun. Şu dünya ise bir çöldür. Aczin ve fakrın sınırsızdır. Düşmanların ve ihtiyaçların sonsuzdur.


  • "İşte, ey mağrur nefsim," "İşte ey mağrur nefsim!" şeklinde değişime uğramış. Kelimeler aynı durmakla birlikte, orjinalindeki virgüllerin anlamayı zorlaştırdığı düşünülmüş olacak ki, onlar kaldırılıp, yerine bir adet ünlem işareti konulmuş. Böylece anlaşılması sağlanmış. Ustalık isteyen bir durum, herkes yapamaz..


  • "sen o seyyahsın." "Sen, o yolcusun." şeklinde değiştirilmiş."seyyah" "yolcu" olmuş. Halbuki bu kelimenin anlamı yolcu değil, "seyahat eden, gezgin" dir. Hadi diyelim ki yolcu tuttu, doğru çevrildi. 3 kelimeden oluşan bi cümlenin noktalama işaretlerinden neden rahatsız oluyorsun da kafana göre her tarafına yeni bir işaret koyuyorsun ? Maksat "anlaşılsın" diye hizmette bulunmak mı, yoksa esere düşmanlık yapmak mı ?


  • "Şu dünya ise bir çöldür." " Şu dünya ise bir çöldür." değiştirilmemiş. Bravo diyoruz ve tebrik ediyoruz. Böyle anlaşıldığı halde değiştirilmeyen sadece 2 cümle var şu ana kadar hatırladığım. Onlarda hepsi 6 kelimeden oluşuyor. Lütufta bulunmuşlar..


  • "Aczin, fakrın hadsizdir." "Aczin ve fakrın sınırsızdır." şeklinde değiştirilmiş. Buradaki üç kelime de hemen herkesin malumudur. Daha az bilinen hangisidir dersek, herhalde "acz ve fakr" diyeceğiz. Çünkü bunlar bilinmekle birlikte çok kullanılan kelimeler değil. "hadsizdir" i ise herhalde anlamayan yoktur. Çünkü bu hemen herkesin kullandığı bir kelimedir. "Haddini bil" "Haddini aşma" gibi sözün ne anlama geldiğini bilmeyen yoktur tahminim. Bu da o "had" lerden biri. Onu kaldırıp "sınırsız" yapmak, diğer daha az kullanılanlara dokunmamak hangi amaca hizmet ediyor olabilir ? Hem orjinalinde "ve" diye birşey yok. "aczin" den sonra virgül koyup "fakrın" denmiş. Bu şekilde anlaşılmıyor da "aczin ve fakrın" deyince mi anlaşılıyor ?


  • "Düşmanın, hâcâtın nihayetsizdir." "Düşmanların ve ihtiyaçların sonsuzdur." şeklinde çevrilmiş. "düşmanın" ne hikmete binaense artık "düşmanların" olmuş. Bu cümlede bilinmeyen tek kelime "hâcât" olabilir. O anlaşıldığı zaman cümlenin her tarafını ilköğretimden çıkan çocuk bile anlar ki siz ilkokul öğrencilerinden ziyade gençleri hedefliyorsunuz. Genç olupta "nihayeti ve düşman"ı bilmeyen kaç insan var ki ?


  • Hem burada risalelerin muhakkak anlaşılması gibi bri yanılgıya düşüyoruz. Anlaşılmasa ne çıkar ? Herkes her okuduğunu hemen anlıyor mu ? Herkes her okuduğunu anlıyorsa neden her sınavda öğrenciler adedince farklı not çıkıyor ? Demek anladıkları dilde olduğu zannedilen şeyleri de anlamayabiliyorlar. Ki bu eserler bir talebenin ya da bir gencin imanını ve ahiretini ilgilendiren bilgilerle dolu. Dünyası için yarı ömründen fazlasını anlamaya veren insan, günde 20 dakika okuyarak bu eserlerden hiçbirşey anlayamaz mı ? Anlamasa da ruhen bir lezzet hissedemez mi ? Yazdığınız Sözleri açın kendiniz bir okuyun, ruhunuza hitab eden bir cümle bulabilecek misiniz ? Aklımıza hitap ediyor derseniz onda da yanılıyorsunuz ? Çünkü akıllıca bir çeviri olmadığını şuraya gelene kadar en az 30 kırk misali ile gösterdik. Bu kadar hatanın hepsi yaklaşık bir sayfa kadar bir kısımda bulunuyor. Ve henüz daha birinci söz bile bitmiş değil.
 

Huseyni

Müdavim
Cevap: Sadeleştirme Hatalarla Dolu - Birinci Söz

Orjinal metin: Madem öyledir; şu sahrânın Mâlik-i Ebedî ve Hâkim-i Ezelîsinin ismini al. Ta bütün kâinatın dilenciliğinden ve her hâdisâtın karşısında titremeden kurtulasın.

Sadeleştirilmiş metin: Madem öyle, bütün kâinata dilencilik etmekten ve her hadise karşısında titremekten kurtulmak için şu çölün Ebedî Mâlik'inin ve Ezelî Hâkim'inin ismini al!



  • "Madem öyledir;" "Madem öyle," ye dönüşmüş. "öyledir" i "öyle" diye çevirmekle anlamaya nasıl bir katkı sağlanabilir ki ? "öyledir" diyor Üstad demek ki "öyledir" ne gerek var değişmeye ? Devamı daha da ilginç ve tuhaf. İki cümle tek cümle ile ifade edilmeye çalışılarak, cümledeki bütün letafet kaybedilmiş.


  • "Malik-i Ebedi" ve "Hakim-i Ezeli" Allah için söylenilen bu ifadeler, gerçek manasını anlatmaktan çok uzak "Ebedi Malik ve Ezeli Hakim" olarak çevrilmiş. Maksat sadeleştirmekse, anlamayı kolaylaştırmak ise, sadece bu ifadeleri tersinden okumak yeterli geliyor mu ? Yani "Allahın hakimiyeti ezelidir" sözünden anlamayan birine "Ezelidir Allahın hakimiyeti" demek çözüm müdür ?


  • "Malik-i Ebedi ve Hakim-i Ezeli" ifadeleri hariç her tarafı anlaşılıyor zaten cümlenin. O ikisini de sadece ters-düz etmişsiniz, "sahra" da olduğu gibi duruyor ? O zaman cümleyi neden bozdunuz ? Neden 2 cümle 1 cümleye dönüştü ?
 
Üst