Kelime Analizi 40: Heba

kenz-i mahfi

Sorumlu
HEBA (Arapça) (هباء) İnce toz, boş, beyhude, nafile, faydasız, israf, ziyan, aklı az olan. manalarına gelir.

"Heba" kelimesi (هبو) kökünden türetilmiştir. (toz, duman) kalkmak, kaçmak, kaçıp gitmek" manalarına gelir.

"zehebe hebaen" kelimesi "boşa gitmek, heba olmak" manasına gelir ki dilimizde "heba" kelimesi bu manada kullanılmaktadır.

Dilimizde "heba olmak" veya "heba etmek" gibi pek çok işlerde ve yerde bu ifadeyi kullanmak mümkündür.

"Hebaete" kelimesi "uçuşan toz zerresi",

"Hebvete" kelimesi ise "toz kalkışı" demektir.

Boşa gitti, zayi oldu manasında olarak "hebaen mensur" tabiri kullanılır.

"Heba" kelimesi Kur'an-ı Kerim'de 2 defa zikredilmiş ve toz, toprak gibi ehemmiyetsiz şey manasında kullanılmıştır.

Risale-i Nur'da "heba" kelimesi sadece İşarat-ül İ'caz'da "toz" manasında kullanılmıştır. Diğer yerlerde "boşa gitmek, zayi olmak manasında kullanılmıştır. "Heba" kelimesini günlük dilimizde kullandığımız için manasına az çok biliyoruz. Külliyatta bu kelimenin geçtiği cümlelerde manası da verilmiştir.

"Heba" kelimesi Külliyatta;
Sözler: 5
Mektubat: 2
Lem'alar: 1
Mesnevi-i Nuriye: 2
İşarat-ül İ'caz: 3
Asa-yı Musa: 1
Barla Lahikası: 3 ve
Tarihçe-i Hayatı: 2 olmak üzere toplam 19 defa zikredilmiştir. "Heba, hebaen veya hebaen mensur" şeklinde zikredilmiştir.

"Heba" (هباء) kelimesinin Ebced Değeri: 9'dur.
 
Son düzenleme:

kenz-i mahfi

Sorumlu
Güneş ışığının pencereden vurması anında ışığın vasıtasıyla havada uçuştukları görülen tozlara da "heba" denilmiştir. İman etmeyenlerin amellerinin ve işlerinin toz gibi savrulup gideceği yani amellerinin onlara bir fayda vermeyip, onları kurtarmayacağı ayette beyan edilmiştir.

Kur'an-ı Kerim'de ahirette hiç bir karşılık verilmeyip, boşa giden, geçersiz kabul edilen ameller için kullanılmıştır.
Ebu Hureyre (RA)'den rivayet edilen bir hadis-i şerifte Resulullah (sav) buyurdular ki: "Beni İsrail'de birbirine zıd maksad güden iki kişi vardı: Biri günahkardı diğeri de ibadette gayret gösteriyordu. Abid olan diğerine günah işlerken rastlardı da: "Vazgeç!" derdi. Bir gün, yine onu günah üzerinde yakaladı. Yine, "vazgeç" dedi. Öbürü: "Beni Allah'la başbaşa bırak. Sen benim başıma müfettiş misin?" dedi. Öbürü: "Vallahi Allah seni mağfiret etmez. Veya: "Allah seni cennetine koymaz!" dedi. Bunun üzerine Allah ikisininde ruhlarını kabzetti. Bunlar Rabbülaleminin huzurunda bir araya geldiler. Allah Teala Hazretleri ibadette gayret edene: "Sen benim elimdekine kadir misin?" dedi. Günahkara da dönerek: "Git, rahmetimle cennete gir!" buyurdu. Diğeri için de: "Bunu ateşe götürün" emretti. Ebu Hüreyre (ra) der ki: "(Adamcağız Allah'ın gadabına dokunan münasebetsiz) bir kelime konuştu, bu kelime dünyasını da, ahiretini de heba etti." (Ebu Davud, Edeb 51)
 
Üst