Vecdimin Penceresinden - Necip Fazıl Kısakürek

ASHAB-I BEDR

Well-known member
31696_116998175009929_105318209511259_99764_3434327_n.jpg


BEDAHET


Allah Resulünün saadet devrinde herşey bedahet halindeydi ve bedahet ölçüsüne bağlı... O devirde herkes bir nur huzmesi içinde kendinden geçmiş ve teslim olmuştu.

O devirde hiç kimsede
"kıyl ü kaal - fikir dedikodusu" ve akıl telâşı yoktu.

Bütün bunlar sonradan geldi; nur gölgelendi ve aklın zulmet arabası yağız atlarını sürmeye başladı.

Aklı akılla yenecek ve ilerisine geçecek akıl Gazalî'ye kadar gelemedi. Peşinden aklı büsbütün iflâs ettirecek kadar donduran Şeyh-i Ekber'e karşılık, herşeyin hak ve keyfiyetini kıvamlayan ve bütün gerçekleri yerli yerine oturtan, ikinci binin yenileyicisi İmam-ı Rabbânî ve yolundakiler...

Derken, bu dâvanın ne büsbütün akılla, ne de büsbütün akılsız olabileceğinden gafil, günümüze kadar sızmış sağlı ve sollu mankafalar, kuru akılcı sözde Müslümanlar, sahte mütefekkirler, ahmak reformcular ve başlarında Vahhabîlik kuluçkası İbn-Teymiyye...

İlle de akıl, ille de akıl!..


Gören şeyin göz olmadığını, gözde Allah'ın nuru yuvalandığını ve herşeyin, Batı felsefesinin bile bugün yaklaştığı bedahet duygusuna bağlı bulunduğunu anlamayanlara yazıklar olsun!..


Bedahet anlaşılmadıkça hiçbir şey anlaşılamaz.

 
Son düzenleme:

ASHAB-I BEDR

Well-known member
bu-hayat-gidiyor.jpg


ÇİLE


Bedahet hissi, Peygamberlik makamının aslî ve mutlak sahibinin buyurdukları gibi "kalbde bir nur"dur ve izahın üstünde bir şeydir.


Mevlâna der ki:


- Sarayda gece... Sultanlar uykuda... Zindanda gece... Mahpuslar uykuda...


Yani saadette ve felâkette, kimsenin hiçbir şeyden haberi yok... Hepsi gaflette birlik...


Bir şeyi bedahetle bilir, akılla ararız. Bedahet hissimiz olmasaydı akıl tek şey anlayamazdı. Bedahet öyle bir histir ki, akıl ona köle diye verilmiştir.


Akıl hiçbir şeye inanmaz; onda inanma hassası yoktur. O inanılanın arkasından gelen bir hesap memurudur.


Aklın sâf vahidi, vâhid içinde anlamak iktidarı da yok...

Nisbetlerin ölçüsü olan akıl, 1'i 2'leştirmeden anlayamaz ve kendisinde bütün nisbetlerin berhava olduğu sonsuz mücerredi kavrayâmaz.


Sâf vahidi idrak, ruhun işi...

Onda da hesap yok, kabul etmek var...


Hızlı hızlı tespih çeken bir velî'ye sorarlar:


- Tespihte ne arıyorsun?


- Gafleti arıyorum!..


Gaflet...

Sırasına göre belki en büyük nimet...

Fakat esasta zehirlerinzehiri...


Ey müslüman, sana düşen nimetse sadece çile...

Uyumamak ve düşünmeye memur olmak...

Bu çile kapısından erişilecek dünyayı bilseydin, yatağını ve yorganını satardın!
 

ASHAB-I BEDR

Well-known member
haydi-allah-de.jpg


SIR...



Lügatlerde "sır" kelimesi var da, buna rağmen Allah'ı anlamayanlar var...

Hâle bakın siz!..


Aklın kuşattığı hiçbir yerde sır yok, kuşatıldığı her yerde sır var...

Allah'ın kuşatılması muhal, kuşatması da mutlak olduğuna göre, ona giden yol sır idrakinden başka ne olabilir?..


Sır olmasaydı "meçhul" olur muydu hiç?..

Meçhul olmayınca da, ne fikir, ne ilim, ne sanat...

Sanat, Allah'a sır caddesinden giden fener alayı...

Sanatkâr, ayda, güneşte, çizgide, renkte, seste kimi aradığını bilseydi onun isminden başkasını ağzına alamazdı.


O ki, beni kuşatır ve hâkimiyeti altına alır, benim için bir sır olur. O ki, hâkimdir, mahkûmun gözünde sırdır.

O ki, büyüktür, küçüğü kuşatır.

Ve O ki, en büyüktür ve her şeyi kuşatmıştır, kuşatma âleti olan akıl tarafından nasıl kuşatılabilir?

İşte Allah'ı anlamak, bu en büyüğü anlamak, yani anlamanın muhal olduğunu anlamak dâvası...

Aklı bir anda vecde döndüren bu anlayıştır ki, anlamaya hiç pay kalmayan yerde tam anlamaktır.

Sır anlayışı...



Şu "anladım" tesellisiyle, gölgelere hacim izafe edip ölçe biçe gidenlere ve Allah'ın her zerreye nakşettiği büyük sır kapısını görmeyenlere nisbet, en âdî hayvan ne kadar âlîdir.

Böyleleri için Kur'ân'daki
"Hayvandan aşağı" tavsifinden işte bir hikmet zerresi!..


Gözleri kör bir sahabî, Allah Resulünün îlâhî visale kavuşmalarından sonra Hazret-i Âyişe'ye gitti.
Mübarek Peygamber zevcesi kör sahabîyi huzuruna kabul etmeden sımsıkı örtündü, kapandı ve ondan sonra haber gönderdi:


- Buyursunlar!.. Vaziyeti anlayan sahabî:


- Ben körüm, dedi; görmüyorum, niçin örtünüyorsunuz?..


Hazret-i Âyişe'nin cevabı, sır idrakinin en ince noktasına erişen bir derinliktedir:


- Siz görmeyebilirsiniz; ben sizi görüyorum ya, kâfi...
 

ASHAB-I BEDR

Well-known member
namaz.jpg


CÜCE


Akıl, cüceler içinde belki en becerikli cüce; fakat muhakkak ki, bir cüce...

Mesafeleri karış karış ölçmeyi, zamanı tık tık saymayı, develere çelme takmayı, cücelere ökçeli iskarpin giydirmeyi, denize dalmayı, havada uçmayı, daha birçok şeyi; birçok şeyi bilir fakat birşeyi bilmez:

Eğer kırk bir mizan ve tecrübe işaretiyle defterinde kayıtlı değilse, bir kere birin kaç ettiğini...


Fakat bir büyüğün dediği gibi, ne sadece akılla olur, ne de büsbütün akılsız...

Ona da vazife vermiş sahibi...


"Peygamberlik tavrı aklın verâsıdır" sözünden daha üstün bir hikmet dinlemedim.

Büyük bir velînin bu muazzam buluşunu, büyük ve çilekeş İmam-ı Gazalî ne güzel ifadelendirmiş:


- Gördüm ki, akıl izmihlal içindedir ve her şer Peygamberin ruhaniyetine yapışma davasıdır; aklı bıraktım ve ona yapıştım.


Gerçek akılsız, dolayısiyle nasipsiz kimdir bilir misiniz?

Ne aklın altında kalıp da onu hiç kullanmadan inanan, ne de aklın üstüne çıkıp onu akıl aleyhinde kullanarak inanmaya bakan...

Akılsız, aklın içinde kalandır; akıl fıçısı içinde, "nârıbeyzâ"dan aşk parmaklariyle cidar pencereleri açamadan ve bu işte aklı kullanmadan ermeye de yol kapalı...


Akılla aşk nasıl geçinebilsin?..

Akıl, kemmiyetin uşağı; ve aşk, keyfiyetin meczubu...


Keyfiyet ise şu kadar kırat pırlanta gibi kemmiyetin şahitliğine muhtaç...
 

ASHAB-I BEDR

Well-known member
429711_308489015864898_293432190703914_814086_1796031493_n.jpg


PUF


Akıl, o "ufacık fıçıcık, içi dolu turşucuk" maskara, inanmadığı şeylere "acaba, ya olursa, belki" gözüyle bakar da, inandığı şeylere "niçin, ne sebeple, neden dolayı" gibilerden bir şüphe tavrı ve ille anlama kaygısı gösterir.

Bu inceliği, aklın sınırlarını yırtmış olan İmam-ı Gazalî de harikulade bir akılla yakalamıştır.



İlle anlamak isteyenler, eğer aklı anlar gibi olsalardı, gönül güneşinin yanında akla bir kibrit alevinden fazla değer vermezler ve birçok yerde onu püf diye söndürmeyi bilirlerdi.


Ona "püf!" de ki, güneş açılsın!..
 

ASHAB-I BEDR

Well-known member
nur-namaz.jpg


NE GÜN?


Eli inmeli, dili düğümlü, kalbi buruk, edası pısırık, sermayesi korkak, işi ürkek, ahlâkı katlanmak, ibadeti saklanmak...


Bu mu müslüman?..


Velînin sahabîler üzerindeki hükmü malûm:


- Siz onları görseydiniz deli derdiniz; onlar da sizi görselerdi "bunlar müslüman değil!" derlerdi.


Müslümanlık iddiacıları!

Ne gün divaneleşeceksiniz?..
 

ASHAB-I BEDR

Well-known member
546308_209837919128545_2069114925_n.jpg


MUHAL FARZ



Şeriatte "muhal farz" demek ve bilmek şartıyla akla, hakikati tersinden muhakeme ve nefyi yolundan tespit hakkı verilmiştir. Hendesedeki "aks-i dâva"larda olduğu gibi...


Muhal farz:


- Allah olmasa, oluş ne olur?


Şeklinde... Bu noktada beyin çatlar ve hüküm şöyle gelir:


- Muhal farz, Allah olmasa insan için tek gaye, atomu çatlatırcasına dünyayı berhava etmek ve bir elden hayata son vermek olur.


Muhal farz:


Şeriat, boynu, elleri ve ayaklarıyla insanın çarmıha gerilip tek noktaya baka baka çıldırması ve ölüm nimetinden de mahrum, öylece kalması demek olsa tek saadet bu olur.


Muhal farz:


O'nun yolu ebedî cehennem olsa sonsuz devlet bu olur.


Bana:


"- Kuzum sen çıldırıyor musun, bu dipsiz fikirler de ne oluyor?" diye çıkışmayın!


Bu dipsiz fikirler, her şeyin Kâinatın Efendisinden geldiğini, O'nu Allah'tan sonra "1" diye kabul edip bütün sayıların işte bu "1" etrafında halkalanmakla hayat bulacağını, O olmasaydı, eflâkin yaratılmamış olacağını anlamaya yaklaşmaktan geliyor.


Siz yer çekimi sayesinde topuklarınızın dibine basar ve dengenizi bulurken, ben, bu soydan bütün dengelere boş vermiş, başımın topuklarıyla yedinci kat gökte çekimlerin çekimi noktasına, dipsizliğe tutulmuş bulunuyorum.


Aman, aman, aman!..

Muhal farz, Allah olmasaydı, bu kadar zulmün, bu kadar yanlışın, bu kadar küfranın, bunca mazlumluğun, bunca hakkın, bunca gözyaşının hesabı ne olurdu?

Bu hesabın oluşu, oluşunun hasreti, oluşunun zarureti ilân ediyor ki, Allah var!.. Var olmaktan fışkıran bunca varlık yokluğa nasıl sığar?

Ahenk ve nizamdan gelen bunca şey, hayâl edilmesi bile imkânsız bir nisbetsizlik ve karışıklıkta nasıl toplanır?

Muhali konuşuyorum, anlamıyor musunuz?

Yalnız Allah var!..
 

ASHAB-I BEDR

Well-known member
246532_359905304063545_107859100_n.jpg




İHLAS


Dua, dua, dua... Boyuna dua edelim... Hiç bir dua çevrilmez!

Elverir ki, edebilelim... Boyuna isteyelim... Hiç bir istek döndürülmez...

Elverir ki, isteyebilelim...

Mâlik, mahruma vermez olur mu?.. Bunun için yaratıldık.

İsteyelim!..

Elverir ki, istemeyi bilelim...

Ümmetin, sahabîlerden sonra en büyük ferdi İmam-ı Rabbânî Hazretleri, "Allah, vermeyeceğini istetmez" buyuruyor.

Bu ölçüdeki hikmeti sezenler, bir şeye malik olmak için o şeyi istemenin yeter olduğunu anlarlar. Ama istemenin istemek olması için dudakların yetmeyeceğini anlasalar...


Ey İhlâs!..

Senin olduğun yerde hiç bir şey eksik değildir!
 

ASHAB-I BEDR

Well-known member
422252_398446706886810_1849437402_n.jpg


HAYÂL


Işık saniyede 300 bin kilometre yol alıyor ve aydan dünyaya 1 saniyede geliyor da,

hayâl, milyarlarca ışık senesi tutan mesafeyi bir anda kestiriveriyor.

Neyi ve nereyi hayâl ederseniz, onda ve oradasınız.

Demek insanda zaman ve mekân üstü bir arayıcılık kudreti var...

Aranan Ve arayan olmadan arayan ve arama olmayacağına göre,

ki arıyorum, kimi aramaya memur bulunuyorum?
 

ASHAB-I BEDR

Well-known member
422162_286540634744085_397046152_n.jpg


YOK


-Yok!


Diyenlere bir sözüm var:


- Siz bana gerçekten yok olan bir şeyi gösterebilir misiniz ki, yok'u ispat edebilesiniz?..

Gösterebilecek olsanız zaten o şey yok değil, var olur.

Gösteremeyince de yok demeye imkânınız kalmaz!

Allah'a yok diyebilmeniz ayrıca ispat ediyor ki, o
"var"ın ta kendisi, "yok"un da yaratıcısı...

 

ASHAB-I BEDR

Well-known member
319444_398648036866677_357198294_n.jpg




DELİ



Kapıları yıkarcasına tekmeleyeceğim,

limandaki bütün vapurların ve şehirdeki bütün fabrika bacalarının canavar düdüklerini

öttüreceğim, trafiği durduracağım, insanları oldukları yerde mıhlayacağım ve gök tavanını

yıkan bir sesle haykıracağım geliyor:

- İnsanlar!

Allah var!

O'nu düşünmekten başka her işe paydos!...


Bana "deli" mi diyecekler?


Canım kurban, aklın son durağı olan böyle deliliğe!..
 

Denis

Well-known member
422162_286540634744085_397046152_n.jpg


YOK


-Yok!


Diyenlere bir sözüm var:


- Siz bana gerçekten yok olan bir şeyi gösterebilir misiniz ki, yok'u ispat edebilesiniz?..

Gösterebilecek olsanız zaten o şey yok değil, var olur.

Gösteremeyince de yok demeye imkânınız kalmaz!

Allah'a yok diyebilmeniz ayrıca ispat ediyor ki, o
"var"ın ta kendisi, "yok"un da yaratıcısı...



Üstad ne güzel dile getirmiş.
Teşekkür ederim Kardeşim.
 

ASHAB-I BEDR

Well-known member
374881_268505859880896_583180534_n.jpg


BİR


1 var, 1... Ne 2, ne 3, ne 5... Git gidebildiğin kadar...

Olan yalnız bir...

Öbürleri 1 'in kendi üzerinde katlanışından ibaret...


2, 3, 5 ki, mahiyetini 1'in, 2, 3, 5 kere kendi üzerinde katlanışından alıyor, demek kendisiyle yok.

Ve 1 ki, 1 elma, 1 yıldız, 1 insan gibi, 2, 3, 5 olabiliyor, o da kendisiyle yok... Ve herşey ideal 1'den, nişane...


Evet, dâva 1'de, 2, 3, 5 olması muhal olan mutlak 1'de...


Allah'ım!


Sayılar bile senin azamet ve saltanat marşını söylüyor da kimse farkında olmuyor.

Yüksek matematikçiler bile...
 

Denis

Well-known member
Uyumak İstiyorum

İki yıldız arası öğe asılı hamak....
Uyku, uyku...zamansız ve mekansız uyumak

Harfsiz ve kelimesiz düşünmek yaradanı.

İlgisizlik, her şeyden kesilmiş ilgisizlik;
Bilmeyiz ki, en büyük ilme denk bilgisizlik.

Usandım boşyere hep gitmelerden, gelmelerden
Bırakın uyuyayım, yandım kelimelerden.

Göz kapaklarımda gün, kapkara bir kızıllık;
Kulağımda tarihin çıkrık sesi, bin yıllık.

Bir yurt ki bu, diriler ölü, ölüler diri;
Raflarda toza batmış peygamberlerden bildiri.

Hergün yalnız namazdan namaza uyanayım;

Bir dilim kuru ekmek, acı suya banayım!
Ve tekrar uyuyayım ve kalkayım ezanla
Yaşaya dursun insan, hayat dediği zanla.

Necip Fazıl Kısakürek
 

ASHAB-I BEDR

Well-known member
217779_402507819814032_126285520_n.jpg



HAKİKAT



Ya beni telkinin altına al, ya benim telkinim altına gir; her halde münakaşadan, itişip çekişmeden bir hayır bekleme!


Eğer hakikati ikiye, üçe, ona, yüze bölmek mümkün olsaydı, iki, üç, on ve yüz kişi arkasında iane toplarcasına hakikat tahsildarlığına çıkılabilirdi.


Hakikat birdir ve daima bir kişidedir. O bir kişi, bin kişide aranmaz; bin kişi kendini o bir kişide bulur.


Eskiden beri bazı ukalâlar "hakikat şimşeği fikirlerin çarpışmasından doğar" derler.

Halbuki fikirlerin çarpışmasından çok defa müthiş bir toz kalkar ve bu toz perdesi arkasında hakikat, bir zıplayışta geyik gibi kaçar gider.


Bir'e inan ve gergin ipliklerden daha doğru bir yola düş ve kargaşalıktan kurtul!
Allah birdir; ve en büyük Peygamberi bir,..


Hak! Kimbilir kaç devirlik mesafe yüzünden kaplumbağaların arkasından geliyor gibi görünen tazıya karşı kaplumbağaları kahkahalarla güldürdün!..

Allahım, sana şükrederim!..


Böyleyken her insanın da ruhunda, hakikatin tek ve onun kendi hakikati olduğuna dair bir emniyet mevcut...

Demek ki, hakikat bir; ve gerisi sadece teselli...

Fakat siz, hakikatin kuvvetine bakın ki, bu kadar bölümlülük içinde bile birliğini kaybetmiyor.
 

ASHAB-I BEDR

Well-known member
561639_418392591558888_2083865737_n.jpg


İTİDAL



Şeytan, daima mübalâğanın yanındadır.

Her ne işte olursa olsun, mübalâğanın yanında...

Yani hakikati karartmanın yanında...

Çok defa tefritte, olamayınca ifrattadır...


Ah itidal!..

Sen ne büyük sırsın!
 

ASHAB-I BEDR

Well-known member
383986_418378548226959_991373754_n.jpg



ŞÜKÜR


Allahım, sana ettiğim şükürlerin başında şu var:

Beni, yeniler ve ileriler içinde gözün göremeyeceği kadar yeni ve ileri olan İslama bağladıktan sonra, onu, birçok göze, eskiler ve geriler içinde en eski ve en geri bir dâva diye gösterdin;

ve böylece bana, herkesin kolayca hükmettiği bir mevzuda izahı en çetin ve kaba gözlere karşı dış görünüşün

aksine en mahrem meselenin müdafaasını yükledin.
 

ASHAB-I BEDR

Well-known member
537083_330159523715529_864698093_n.jpg


AĞAÇ VE BÖCEK


Varlık hudutsuz girift bir ağaç...

Ve sen ey dinatın Efendisi; onun, hudutsuz girift köküsün!

Bu köke bağlı gövde... Bu gövdeye bağlı ince dal...

İnce dala bağlı yaprak...

Yaprağın üstünde el ayası gibi lif lif bir ağaç haritası...

Onun üstünde de küçücük bir böcek...


Ben de buyum!..

Bütün insanlık budur!..

Ve senin getirdiğin nizam ağacının en küçük yaprağında bir böcek olmaktan üstün paye yoktur!
 

ASHAB-I BEDR

Well-known member
539139_330159450382203_935907025_n.jpg


"O"


Allah'ın diliyle "Ben insanın en büyük sırrıyım; ve insan benim en büyük sırrım" hitabına hedef O...


Allah'la arasında kıl farkı kalan, fakat o kılın bir kenariyle öbürü arasında ebediyetler esen ve bir kenardan öbürüne varmak muhal olan; ve bu muhali göstermeye gelen O...


Böyleyken bütün mikyas çerçevelerinin üstünde, bütün sayı cambazlıklarının tepesinde, sayısız kerre sayısızın varamayacağı, tutamayacağı, bulamayacağı O... O... İşte O...


Her zerrenin içinde bir güneş yakan...

Her zerrenin içindeki güneşlerden bir tanesiyle bütün fezayı nura boğacak ışığı getiren...

Her zerrenin içindeki güneşte insanoğlunun niçin yaratıldığı sırrını ışıldatan...

Sen!.. İnsanoğlunun ufku!..

Tek ve ebedî dâva, onun mukaddes ayaklarının izinden yürütmek...
 
Üst