3. Lem'anın Kelimetolojisi

kenz-i mahfi

Sorumlu
Tekrar edilen kelimeler bir kelime sayılmak şartıyla yaklaşık 464 kelime mevcuttur.
Tekrar edilen kelimeleri ilave ettiğimiz zaman toplam 1375 kelime ediyor.
Tekrar edilen kelime oranı yaklaşık olarak 2/3’tür.

Anlamını bilemeyeceğimiz kelimeler:
“ayet, düstur, ezeli, fikir, lem’a, mantık, mizan, müraat, zevk, alakadar, camia, camiiyyet, cerrahiye, ekseri, hadsiz, istidat, mahiyet, masiva, muhabbet, tecrit, umum, azap, ebedi, firak, kabahat, medar, baki, cemal, cihet, fani, hasr, kat-ı alaka, mahbub, malik, mevcudat, sarfetmek, teberri, tevcih, alaka, beka, hakiki, ibka, itikat, marifet, bedel, cemal, ceriha, halet, hüsün, ihsan, kemal, nevi, sebep, tiryak, umumiyet, cilve, esma, fıtrat, Hüsna, işarat, kuvve, şedit, tevehhüm, vahime, zaif, zeval, alem, arzu, cennet, dua, feryat, fıtri, halketmek, tercüman, tesir, umumi, Zülcelal, beşer, enva, fatır, Halık, kalli, kerim, külli, leziziye, lisan, matumat, muvakkat, rahim, ayine, hikmet, kudret, müteveccih, peyda, rahmet, fena, muhalif, muhtelif, mütedahil, zahiren, binaen, marziyat, madum, mazi, meyyit, müstakbel, mütefavit, nefis, rabbaniye, rahmaniye, sübhaniye, ubudiyet, dalalet, gaflet, intaç, layemut, livechillah, meşhur, rıza, sahih, tazammun, teyid, visal, çendan, esef, faide, hasret, ihtar, münasebet, rüya, süfli, tahribat, zerre, bilfiil, iktiza, imkan, kadir, leyl, lieclillah, lillah, manen, sukut, suret, tebdil, Tevfik, bast-ı zaman, beyn, ihata, küsur, muhakkak, müddet, nass, velayet, vuku, vüsat, ahval, evliya, hadise, haşiye, ihbar, kesret, kizb, musaddak, müşahede, rivayet, sıdk, şüphe, tenezzül, tevatür, cihazat, elem, elhasıl, letaif, saadet, sermed, tavzif, tayy-ı mekan, yakaza” olmak üzere 178 kelimedir.

1.Yukarıdaki 178 adet kelime içerisinde günlük hayatta kullandığımız ve belki manasını tam ifade edemesek de bize yabancı olmayan kelimeler ise: “adet, fikir, mantık, zevk, camia, ekseri, hadsiz, muhabbet, umum, azap, kabahat, baki, fani, sarfetmek, alaka, beka, hakiki, itikat, marifet, bedel, ihsan, sebep, cilve, alem, arzu, cennet, dua, feryat, tercüman, tesir, umumi, beşer, hikmet, peyda, rahmet, fena, nefis, gaflet, meşhur, rıza, hasret, ihtar, münasebet, rüya, imkan, suret, küsur, muhakkak, müddet, evliya, hadise, ihbar, rivayet, şüphe, tenezzül, saadet” olmak üzere 56 kelimedir.

2.3. Lem’ada: “akıl, ait, sonra, halbuki, insan, ceza, ömür, hayat, ise, eğer, damga, derin, düşünmek, vakit, perde, adalet, nokta, eşya, beraber, ancak, dolu, hayal, aramak, çalışmak, okumak, tedavi” gibi her sınıf insanın rahatlıkla anlayabileceği yaklaşık 280 küsur kelime kullanılmıştır. Bu rakam ise kelime sayısının yaklaşık olarak 3/5’ine denk gelmektedir. Yani bu durum ise 3. Lem’anın yarısından fazlasının her sınıf insan tarafından hiç zahmet çekmeden anlaşılması demektir. 2. Maddedeki 56 kelimeyi de 280 küsur kelimeye eklersek 335 civarında kelimenin zorlanmadan anlaşıldığı ortaya çıkmaktadır. Bu rakam ise toplam 464 kelimenin 2/3’ünden daha fazladır. Yani bu durumda eserin üçte ikisinin rahatlıkla anlaşılabildiği ortaya çıkmaktadır. Tahkikatımızı genişleterek devam edelim.

3. Bu Lem’ada takip eden ibarede veya öncesinde karşılığı verilen kelimeler:
“senin ibkan ile mevcudat beka bulabildiğini…”
İbka = bakileştirme, beka bulma

“elbette bâki bir muhabbete ve ezelî ve ebedî bir aşka ve ebed için yaratılan bir kalbin alâkasına medar olamaz”
“Baki = ebedi”, “muhabbet = aşk (buradaki manası)”

“Alem-i Bekanın ve ebedi cennetin bir sebeb-i vücudu..”
“Alem-i Beka = ebedi cennet”

“mütedahil daireler gibi birbiri içinde iken…”
“mütedahil = birbiri içinde

“Allah için işleyiniz, Allah için görüşünüz, Allah için çalışınız. Lillâh,Llivechillâh, Lieclillâh rızası dairesinde hareket ediniz”
“Lillah = Allah için”, “Livechillah = Allah için”, “Lieclillah = sırf Allah rızası için”

“Bu hakikata işareten Leyle-i Kadir gibi tek bir gece…”
“Leyl = gece”

“bir ameliyat-ı cerrahiye hükmünde kalbi masivadan tecrit ediyor, kesiyor”
“Cerrahiye = ameliyatla ilgili”

4. Bu Lem’anın değişik yerlerinde kelime karşılığı verilenler:
Ceriha = Yara
Fıtrat = yaratılış
Şedit = şiddetli
Baki = ebedi
Muhabbet = sevgi, aşk
Halketmek = yaratmak
Beşer = insan
Kat’ = Kesmek
Tiryak = Merhem, ilaç
Lezaiz = lezzetler

5. Başka Risalelerde manası verilen kelimeler:
“düstur, ezeli, mizan, müraat, alakadar, istidat, mahiyet, tecrit, firak, medar, cemal, cihet, mahbub, malik, mevcudat, teberi, tevcih, cemal, halet, hüsün, kemal, nevi, umumiyet, Esma, Hüsna, işarat, kuvve, tevehhüm, vahime, zaif, zeval, enva, Halık, kalli, kerim, külli, leziziye, lisan, matumat, muvakkat, Rahim, ayine, kudret, müteveccih, muhalif, muhtelif, zahiren, binaen, marziyat, madum, mazi, meyyit, müstakbel, mütefavit, ubudiyet, dalalet, intaç, layemut, sahih, tazammun, teyid, visal, çendan, esef, faide, süfli, tahribat, zerre, iktiza, Kadir, bilfiil, manen, sukut, tebdil, Tevfik, beyn, ihata, nass, vuku, vüs’at, ahval, kizb, müşahede, sıdk, cihazat, elem, letaif, sermed, tavzif” olmak üzere 87 kelimedir.

6. Türkçede kelime karşılığı olmayanlar:
“lem’a, camiiyyet, masiva, bast-ı zaman, tevatür, tayy-ı mekan, Rabbaniye, Sübhaniye, Rahmaniye Zülcelal, Halık, Fatır” olmak üzere 12 kelimedir.

7. Manasını bilemeyeceğimiz: “hasr, fıtri, elhasıl, yakaza” olmak üzere 4 kelime kalıyor. Bu kelimeleri tahlil edelim.
“hasr = Bir şeyi içine alma. Yalnız birşeye mahsus kılma. Sıkıştırma” manasına gelen bu kelime nesle yabancı olmasına karşılık külliyatta çok kullanılan bir kelimedir. Daha çok “mahsus” manasında kullanılmıştır. Burada “hasr-ı muhabbet” şeklindeki terkiple “muhabbetini ve sevgisini O’na mahsus kılmak” manasında kullanılmıştır.

“fıtri” ve “elhasıl” kelimelerini 2. Lem’a’da işlemiştik. Oraya müracaat edilebilir.

Geriye bilemeyeceğimiz “yakaza = uyanık, şuurlu ve dikkatli bir vaziyette” kelimesi kalıyor. Bu kelime de şimdiki neslin aşina olmadığı bir kelimedir. Lem’alar kitabında sadece 3. Lem’ada geçtiği gibi bütün külliyatta toplam 15 defa zikredilmiştir. Günde 50 kelime frengi lügatından öğrenebilen bir insan için bu kelimeyi lügata bakarak öğrenmek hiç zor olmasa gerektir.
Kusur varsa şahsıma aittir.
Saygılarımla...
 

Huseyni

Müdavim
Bu kelimelerin birçoğu Kur'an da da benzer şekilde geçiyor. Yani aslında öğrendiğimiz her bir kelime cümleyi anlamaya yardımcı olmasının yanında, Kur'anı da anlamamızı kolaylaştırıyor. Biraz daha tahlilleri genişletsek, Kur'an da geçtiği şeklini de ortaya koysak, Risalelerin orjinalliğinin ne büyük bir nimet olduğu daha iyi anlaşılacaktır. Allah razı olsun, amin.
 

kenz-i mahfi

Sorumlu
Kur’an-ı Kerim’de geçen kelimeler:

“mizan = terazi, ölçü, tartı, denge” kelimesi Rahman Suresi’nde 3 defa olmak üzere Kur’an-ı Kerim’de 9 defa zikredilmiştir. Külliyatta çok kullanılan kelimelerden birisidir. “mizan” kelimesinin külliyatta manası pek çok yerde verilmiştir. Buna misaller ise: “hassas bir mizan ve ölçü içindedir”, “bu Üçüncü Lem’a mantık mizanlarıyla tartılmamalı”, “muhkemat-ı Kur’aniyenin mizanlarıyla ve sünnet-i seniyyenin terazileriyle”, “bazı terazi manasına olarak mizan suretini” gibi ifadelerde “mizan” kelimesinin manasını hiçbir lügata bakmadan zaten cümlenin içinde verilmesinden dolayı rahatlıkla anlayabiliyoruz ve Kur’an-ı Kerim’de zikredilmesinden dolayı birbiriyle irtibatlandırıp Kur’an’ı anlamamız kolaylaştırılmış oluyor. Eğer “mizan” yerine başka bir kelime (ölçü, tartı vs.) kullanılacak olsaydı Kur’an ile irtibatımız kesilirdi. Kur’an’ın en mükemmel bir tefsiri olan Risale-i Nur’da bu hususiyet bizce kasten gözetilmiştir.

“firak = ayrılık, ayrılma, hicran” kelimesi Kur’an-ı Kerim’de 2 yerde geçmektedir. Yine Külliyatta çok kullanılan kelimelerden birisidir. “firak” kelimesinin manası Risalelerde cümle içinde kullanılmıştır. Buna misal: “bütün sevdiklerinden bir firak-ı elimane içinde ayrılıp kabre girmek zamanını hatırlatır” cümlesinde “ayrılık” kelimesi kullanılarak hiçbir sözlüğe bakmadan kelimenin karşılığını anlamamız sağlanmıştır.
Bizi Kur’an ile rabtedip bağlayan Risale-i Nur’un elbette ki Kur’an’ın kudsi kelimelerini kullanması ve bize en güzel bir şekilde talim etmesi onun bir mucizesi değil midir?
 

kenz-i mahfi

Sorumlu
“Tefsir iki kısımdır. Birisi, malum tefsirlerdir ki, Kur'ân'ın ibaresini ve kelime ve cümlelerinin mânâlarını beyan ve izah ve ispat ederler. İkinci kısım tefsir ise, Kur'ân'ın imanî olan hakikatlerini kuvvetli hüccetlerle beyan ve ispat ve izah etmektir. Bu kısmın pekçok ehemmiyeti var. Zâhir malûm tefsirler, bu kısmı bazen mücmel bir tarzda derc ediyorlar. Fakat Risale-i Nur, doğrudan doğruya bu ikinci kısmı esas tutmuş, emsalsiz bir tarzda muannid filozofları susturan bir mânevî tefsirdir.” Bu ikinci kısım tefsirler içinde en son ve en harikası olan Risale-i Nur’un Lem’alar kitabının 3. Lem’asının kelimelerini Kur’an-ı Kerim’de zikredilen kelimeler yönüyle tahlilimizde bulabildiğimiz kelimeler şunlardır: (mizan ve firak kelimelerinden bir önceki mesajda bahsetmiştik)

3. “ayet = delil, nişan, bürhan” manalarına geldiği gibi Kur’an-ı Kerim’in her bir cümlesine de “ayet” denilmiştir. Kur’an’da 6666 adet ayet vardır. Çoğulu “âyât” kelimesidir. İki kelime hem Kur’an’da hem de Risale-i Nur’da zikredilmiştir. “Ayet” kelimesinin karşılığı olan “delil, alamet, bürhan, işaret vs.” gibi kelimeler de külliyatta çokça zikredilerek mananın daha iyi anlaşılması sağlanmıştır.

4. “akıl = İnsanın hayrı ve şerri ve ilimleri anlayan, sebeplerden neticeleri çıkaran ve eserden eser sahibine intikal eden hassası, düşünme ve anlama hassası” manasında olan bu kelimeyi günlük hayatta kullandığımız için biliyoruz. Kur’an-ı Mu’ciz-ül Beyan’da “efelâ te’kilûn, leallekum te’kilûn” gibi muhtelif şekillerde zikredilmiştir.

5. “derece = basamak, kademe, mertebe” manasındadır. Çoğulu “derecât” kelimesidir. Kur’an’da zikredilen kelimelerdendir ve külliyatta da epey kullanılmıştır. Günlük hayatta kullandığımızdan manasını az çok biliyoruz.

6. “fikir = akıl, düşünce” manasındadır. Kur’an’da “yetefekkerun, tetefekkerun” v.s. zikredilmiştir. Fikir kelimesinin tam kelime karşılığı olan “düşünce” ve “akıl” kelimesi de külliyatta çokça kullanılarak mana zenginleştirilmiştir.

7. “hiss = duymak, farkına varmak” kelimesi de külliyatta çok kullanıldığı gibi Kur’an’da “ehasse” olarak geçmektedir.

8. “zevk = lezzet alma, hoşa gitme, tatmak” manasındadır. Bu kelime ile çoğulu olan “ezvak” kelimesi külliyatta çok kullanılmıştır. Kur’an’da “zûkû, fezûkû, ve tezûkû” gibi kullanılmıştır.

9. “azim = büyük, yüce, çok ileri” kelimesi Allah (CC)’ın isimlerinden olup, külliyatta çok kullanılmıştır. Ayrıca Kur’an okunduktan sonra bitireceğimiz zaman ve namazda rükuda Allah (CC)’ın “Azim” ismini zikrediyoruz. “Azim” kelimesi yerine başka bir kelime kullanılsaydı bu şekilde bir irtibat acaba sağlanabilir miydi?

10. “beyan = izah, açıklama, anlatma” manasındadır. Çoğulu “beyanat” kelimesidir. Kur’anî bir kelime olduğundan Külliyatta çok kullanılmaktadır ve “Kur’an-ı Mu’ciz-ül Beyan” şeklinde yüce kitabımız vasıflandırılmaktadır. “beyan” kelimesinin yerine “izah” veya “açıklama” gibi bir kelime konulsaydı acaba Kur’an ile irtibat sağlanabilir miydi?

11. “hüküm = karar, emir, kuvvet, hakimlik, amirlik, irade, kumanda” gibi manalara gelen bu kelime de Kur’anî bir kelimedir. “Hüküm” kelimesine yabancı sayılmayız. Kur’an-ı Kerim’de 54 defa zikredilmiştir.

12. “insan = Cenab-ı Hakk’ın en mükerrem yarattığı mahluk” manasında ve kullandığımız bir kelimedir. Kur’an’da pek çok zikredildiği 76. surenin ismi de “İnsan Suresi”dir. “beşer = insan” kelimesi de yine hakeza zikredilmiştir. Kur’an-ı Kerim’de 65 defa zikredilmiştir.

13. “kalb = vücudun kan dolaşım merkezi, gönül, yürek” manasında olan bu kelimeyi de sık sık kullanıyoruz. Kur’anî olan bu kelime külliyatta çok zikredilmiştir. Kalb vücuda merkez olduğu gibi, insan da kainata merkezdir.
“Kalbden maksat, sanevberi (çam kozalağı) gibi bir et parçası değildir. Ancak, bir latife-i Rabbaniyedir ki, mazhar-ı hissiyatı vicdan, makes-i efkarı dimağdır. Binaenaleyh, o latife-i Rabbaniyeyi tazammun eden o et parçasına kalb tabirinden şöyle bir letafet çıkıyor ki, o latife-i Rabbaniyenin insanın maneviyatına yaptığı hizmet, cism-i sanevberinin cesede yaptığı hizmet gibidir.” (İşarat-ül İ’caz)

14. “azab = dünyada işlenen suç ve kabahate mukabil ahrette çekilecek ceza, eziyet, büyük sıkıntı, şiddetli elem” manasına gelen bu kelimeye aşinayız. Kur’an-ı Mu’ciz-ül Beyan’da mükerreren zikredilen bu kelimeye yabancı değiliz ve aynı zamanda Risalelerde pek çok tekraren kullanılmıştır.

15. “cennet = Allah'a (C.C.) inanan ve O'na ibadet ve itaat edenlerin, iman ve İslâmiyyet'e ihlâs ve sadâkatle hizmet edenlerin, Kur'ana bir hizb-ül Kur'ân olarak mücâhidâne bir sûrette hizmetkâr olan mücâhidlerin, cihâd-ı diniyye erlerinin âhirette fazl-i İlâhi ile gidip ebediyyen içinde kalacakları mekân ve mesken” manasındaki bu kelimeyi zikretmeden geçmeyelim. Çoğulu “cennât” kelimesidir.

16. “dünya = en yakın, en aşağı, şimdiki alemimiz” manasındaki bu kelime de günlük hayatta en çok kullandığımız kelimelerden birisidir. Zaten insan dünyaya mübteladır. Kur’an’da 111 defa zikredilmiştir. Risalelerde ise “dünya” kelimesiyle beraber “küre-i arz, küre-i zemin, yeryüzü” gibi değişik kelimeler ile kelime hazinesi zenginleştirilerek mana genişletilmiştir.

17. “cemal = Yüz güzelliği, fertteki güzellik” manasındaki bu kelime Kur’an’da geçmektedir. “El-Cemil” Cenab-ı Hakk’ın isimlerindendir. “cemal” kelimesinin Külliyatta manası verilmiştir. Buna misal:” gayet güzel bir cemal, kendini görecek ve gösterecek bir ayna iktiza eder.” Bizi Kur’an ile rabteden Risalelerde bu kelime pek çok zikredilmekle beraber Cenab-ı Hakk’ı “Baki-i Zülcemal, Sani-i Zülcemal, Rahim-i Zülcemal” gibi terkiplerle “cemal” kelimesi kullanılarak tavsif etmiştir.

18. “malik = sahib, malı elinde bulunduran, her şeyin sahibi olan Allah” manasında olan bu kelime Allah (CC)’ın isimlerindendir. Fatiha Suresi’nde geçen bu kelimeye yabancı sayılmayız. 3. Lem’ada 1 yerde geçmektedir.

19. “terk = bırakmak, salıvermek, vazgeçmek” manasında olan bu kelime Kur’anî’dir. Kur’an’da “terake” olarak geçmektedir. Acaiptendir ki bu kelimeyi çok kullandığımız halde acaba Kur’an’da geçtiğini hiç düşündük mü? Risalelerde kullanılması bizce bu noktada kastidir. Tam kelime manası külliyatta verilmiştir. Buna misal: ” bütün mahbubat, benim vefatımla bana arkalarını çevirip beni terk ettiler, yalnız bıraktılar”

20. “ömür = yaşama, hayat, yaşayış” manasındaki bu kelime Kur’anî’dir. Bu Lem’ada 10 defa zikredilen “ömür” kelimesinin yerine daha çok “hayat” kelimesini kullanıyoruz.

21. “bedel = karşılık, bir şeyin yerine verilen ve yerini tutan şey, ivaz” manasındaki bu kelime hakeza Kur’an’da geçmektedir. Manasına yabancı olduğumuz bir kelime değildir. Genellikle bu kelimenin yerine “karşılık” kelimesini daha çok istimal ediyoruz. Kur’an-ı Kerim’de 36 defa zikredilmiştir.

22. “hüsün = güzellik, iyilik, eksiksizlik” manasındaki bu kelime yine Kur’anî’dir. Risalelerde pek çok şekilde zikredilmiştir. Külliyatta “hüsn-ü niyet, hüsn-ü zan, hüsn-ü haslet, hüsn-ü hizmet, hüsn-ü mahfi, hüsn-ü sanat, hüsn-ü münezzeh, hüsn-ü edep” gibi pek çok terkiplerde kullanılmıştır. Bu kelimenin bu kadar kullanılması manasındaki güzellik ve Kur’anî bir kelime olmasından dolayı olsa gerektir.

23. “ihsan = iyilik, lütuf, bağışlamak, Allah’ı görür gibi ibadet etmek” manasındaki bu kelime aynen hüsün kelimesi gibi Kur’anî’dir ve külliyatta en çok zikredilen kelimeler arasındadır.

24. “sebeb = vasıta, alet” manasındaki bu kelime Kur’an’da zikredilmiştir. Bu kelimeyi günlük hayatta aynen olduğu gibi kullanıyoruz.

25. “esma = adlar, namlar, isimler” manasında Kur’an’da geçen bir kelimedir. Cenab-ı Hakk’ın isimleri “Esma-ül Hüsna” diye adlandırılır. Külliyatta manası verilmiştir. Buna misal: ”o mukaddes cemalin cilvesinden, esmalarda, belki her isimde çok gizli defineler bulunduğunu…” Risalelerde “esma-i kudsiye, esma-i ilahiye, esma-i Hüsna, hakaik-ı esma, cilve-i esma” gibi terkiplerde istimal edilmiştir. Yine en çok geçen kelimeler arasındadır. Bu kelimenin tekili olan “isim” kelimesi Kur’an’da geçmekle beraber günlük hayatta kullandığımız kelimeler arasındadır.

26. “hatta = harf-i atıftır (bağlaç), gaye bildirir, bundan başka, (fazla olarak, kadar, bile, dahi, hem de…) manalarına gelir” Arapçada kullanılan 10 bağlaçtan birisidir. Kur’an’da 138 defa zikredilmiştir. Külliyatta en çok kullanılan bağlaçlardan birisidir.

27. “şedid = sert, sıkı, şiddetli” manasına gelen ve bize biraz yabancı olan kelime Kur’an’da 52 defa zikredilmiştir. Çok fazla olmamakla beraber “şedit” veya “şedid” olarak külliyatta geçmektedir.

28. “şey’ = nesne, şey” manasındaki bu kelime günlük hayatta en çok kullandığımız ve “eşya” yerine kullandığımız bir kelime olup Kur’an’da en çok zikredilen kelimeler arasındadır.

29. “vakit = zaman, saat” manasında günlük hayatta kullandığımız bir kelimedir. Kur’an’da 2 yerde geçmektedir.

30. “zaif = güçsüz, iktidarsız, kuvveti az, kuvvetsiz” manasına gelen bu kelime Kur’an’da 4 yerde geçmektedir.

31. “alem = bütün cihan, kainat, dünya” manasındaki kelime Kur’anî’dir. Kur’an’da çok zikredilen bir kelimedir ve hakeza risalelerde “alem-i dünya, alem-i berzah, alem-i ahiret, intizam-ı alem, çarşı-yı alem, alem-i beka, alem-i ervah, hilkat-i alem” gibi pek çok terkiplerde kullanılmıştır. Fatiha Suresi’nde “Rabbil âlemîn” olarak geçmektedir.

32. “dua = Allah (CC)’a karşı rağbet, niyaz, yalvarış” manasındaki bu kelime yaratılışın gayesi olduğu gibi Kur’an’ın yedide biri duadır. Dua bahsi, risalelerde pek çok yerde ve şekilde anlatılmaktadır. Cennetin ve ebedi alemin yaratılmasına sebep duadır.

33. “halk = yaratmak, icat, örneği ve benzeri olmayan bir şeyi yaratmak” manasındaki bu kelime Kur’an’da pek çok yerde zikredilmiştir.

34. “kabul = Ist.bir malı satın almak için kabul ettiğini bildiren söz, icap” kelimesi Kur’an’da 1 yerde geçmektedir. Günlük hayatta kullandığımız bir kelimedir.

35. “kuvvet = sükunette bulunan cisimleri harekete, harekettekileri sükunete getirmeye muktedir olan sebep” manasındaki bu kelime Kur’an’da 28 defa zikredilmiştir.

36. “beşer = insan, âdem” manasındaki kelime Kur’anîdr. “insan” kelimesini işlediğimiz yerde bahsedilmiştir. Külliyatta hem insan, hem beşer, hem de âdem kelimeleri çokça kullanılmıştır. Bu üç kelime Kur’an’da geçmektedir.

37. “fatır = benzersiz ve harika şeyleri yaratan Allah, yaratmak” kelimesi Kur’an’da “fetara” olarak geçmektedir. Esma-ül Hüsna’dandır.

38. “hâlık = yoktan yaratan Allah” manasında Esma-ül Hüsna’dandır. Kur’an’da 12 defa zikredilmiştir. Allah’ın güzel isimlerinden olan bu kelime külliyatta pek çok istimal edilmiştir. İsm-i Azam’ın mazharı olan risalelerde Allah (CC)’ın en güzel isimlerinin azami tecellilerinin anlaşılması içindir. Bu kelime yerine “yaratıcı” kelimesini kullanılmış olsaydı Cenab-ı Hakk’ın “Hâlık” ismini nasıl hatırlayabilirdik.

39. “kâl = söz” manasındaki bu kelime Kur’an’da “kâle” veya “kâlû” olarak çokça kullanılmıştır. Külliyatta ise “lisan-ı kal” veya “kalli” olarak geçmektedir.

40. “kerim = Her şeyin en iyisi, faydalısı, kerem ile muttasıf olan, ihsan ve inayet sahibi” manasında Esma-ül Hüsna’dandır. Kur’an-ı Kerim’de 27 defa zikredilen bu kelime 2 yerde Cenab-ı Hakk hakkında kullanılmıştır. Külliyatta “Rezzak-ı Kerim, Cevad-ı Kerim, Cenab-ı Kerim-i Mutlak, Rabb-i Kerim, Malik-i Kerim, Sani-i Kerim” gibi terkiplerde ziyade istimal edilmiştir. Risalelerde kullanılmasıyla bu isimlerin bizim için ne kadar önem arz ettiğini idrak etmiş oluyoruz.

41. “lisan = dil, konuşma dili, lehçe” manasındaki bu kelime Kur’an’da 15 defa zikredilmiştir. Külliyatta en çok kullanılan kelimeler arasındadır. Günlük hayatta “dil” kelimesi kullanılsa da unutulmaya yüz tutan bu kelimenin istimaliyle Kur’an ile irtibat sağlanmıştır. Bizce bu kadar çok kullanılması kastidir.

42. “Rahim = rahmet edici, merhamet eyleyen” manasında Esma-ül Hüsna’dandır. Kur’an’da 227 defa zikredilmiştir. Külliyatta en ç ok zikredilen isimler arasındadır.

43. “hikmet = insanın mevcudatın hakikatlerini bilip hayırlı işleri yapmak sıfatı” olan bu kelime Kur’an’da 21 defa zikredilmiştir.

44. “iş = yaşayış, yaşamak, zevk ve safa sürmek, hayata medar olan ve geçinilen şeyler” manasındaki bu kelime Kur’an’da 2 defa zikredilmiştir.

45. “tabi = birinin arkası sıra giden, ona uyan” manasındadır. Kur’an’da 5 defa zikredilmiştir.

46. “saat = bir günün yirmidörtte biri, zaman, vakit, kıyamet” manasındaki bu kelime Kur’an’da 48 defa zikredilmiştir. Kur’an’da bazı yerde “kıyamet vakti” olarak zikredilmiştir. Külliyatta 24 saat misali meşhurdur.

47. “cisim = varlığı bilinen, hayyiz olan, mekanı, ciheti, tûlû, genişliği ve derinliği olan şey” manasındaki bu kelime Kur’an-ı Kerim’de 1 yerde geçmektedir.

48. “dahil = girmek, karışmak, dokunmak, taarruz etmek, müdahale etmek” manasındaki bu kelime Kur’an’da 125 defa zikredilmiştir. Günlük hayatta kullandığımız bir kelimedir.

49. “hayat = dirilik, canlılık, yaşama” manasındaki bu kelime yine günlük hayatta kullandığımız kelimeler arasındadır. Kur’an-ı Kerim’de 71 defa zikredilmiştir. Genellikle “hayat-üd dünya” şeklinde zikredilmiştir.

50. “hâzır = huzurda olan, göz önünde olan” manasındaki bu kelime Kur’an’da 4 yerde geçmektedir.

51. “meyyit = ölü, cansız, ölmüş” manasında “mevt = ölüm” kelimesinden türetilmiştir.

52. “nefs = can, kişi, kendi, öz, varlık” manasındaki bu kelime Kur’an-ı Kerim’de en çok zikredilen kelimeler arasındadır. (nefsini beğenen ve nefsine itimat eden bedbahttır. Nefsinin ayıbını gören bahtiyardır)

53. “ruh = can, nefes, canlılık, Hz. İsa (AS), Hz. Cebrail (AS)” manasındaki bu kelime yine Kur’an-ı Kerim’de pek çok yerde zikredilmiştir. 5 yerde Hazret-i Cebrail (AS) yerinde kullanılmıştır. Bildiğimiz bir kelimedir.

54. “dalalet = iman ve islamiyetten ayrılmak Allah’a isyankar olmak” manasındaki bukelime Kur’an-ı Kerim’de “dâllîn” veya “dâllûn” olarak geçmektedir. Risalelerde ehl-i dalalet terkibi şeklinde çokça istimal edilmiştir.

55. “gaflet = dikkatsizlik, endişesizlik, vurdumduymazlık, en mühim vazifeyi düşünmeyip, Cenab-ı Hakk’a itaat gibi işleri bilmeyip, başka kıymetsiz şeylerle uğraşmak” manasındadır. Kur’an-ı Kerim’de 5 defa zikredilmiştir.

56. “rıza = memnunluk, hoşluk, razı olmak” manasındadır. Kur’an-ı Kerim’de 9 yerde geçmektedir.

57. “esef = hüzün, gam, pişmanlık” manasındadır. Kur’anî bir kelimedir.

58. “rüya = uykuda görülen misali alem, düş” manasındadır. Kur’an-ı Kerim’de 7 defa zikredilmiştir. Yusuf Suresi’nde 3 defa zikredilmiştir.

59. “zerre = pek ufak parça, atom” manasındadır. Çoğulu “zerrat” kelimesidir. Zilzal Suresi’nde geçmektedir. Risalelerde pek çok defa istimal edilmiştir.

60. “Allah = İnsanı, dünyayı, kâinatı, görülen veya görülemiyen bütün varlıkların yaratıcısı. (Bütün Esmâ-i Hüsna'nın ifâde ettiği mânalar ile bütün sıfât-ı kemâliyeye Lâfza-i Celâl olan "Allah", bil'iltizam delâlet eder. Sair ism-i haslar yalnız müsemmalarına delâlet eder. Sıfatlara delâletleri yoktur. Çünki: Sıfatlar, müsemmalarına cüz olmadığı gibi aralarında lüzum-u beyyin de yoktur. Bu itibarla ne tazammunen ve ne iltizâmen sıfatlara delâletleri yoktur. Amma Lâfza-i Celâl bil-mutâbakat Zât-ı Akdese delâlet eder. Zât-ı Akdes ile sıfât-ı kemaliyye arasında lüzum-u beyyin olduğundan, sıfatlara da bil-iltizam delâlet der. Ve kezâ Uluhiyet ünvanı Sıfât-ı kemâliyyeyi istilzam etmesi ism-i has olan "Allah"ın da o sıfâtı istilzam ettiğini istilzam ediyor. Ve kezâ, "Allah" kelimesi de, nefiyden sonra sıfatlar ile beraber düşünülür. Binâenaleyh, "Lâ İlâhe İllallah" kelâmı, Esmâ-i Hüsnânın adedince kelâmları tazammun ediyor. Bu itibarla, şu Kelime-i Tevhid kelâmı delâlet ettiği sıfatlar itibariyle bir kelâm iken bin kelâm oluyor. M.N.) Kuran-ı Kerim’de 2806 defa zikredilmiştir.

61. “Kadir = kudreti mutlak olan ve her hususa muktedir olan, nihayetsiz kudret sahibi Allah” manasındadır. Esma-ül Hüsna’dandır. Kur’an-ı Kerim’in 97.suresidir. 3. Lem’ada 1 defa zikredilmiştir. Bu lem’a’da “Kadir Gecesi” manasında kullanılmıştır.

62. “leyl = gece” manasındadır. Çoğulu “leyâl” kelimesidir. İkisi de Kur’an-ı Kerim’de zikredilmektedir. Leyl Suresi Kur’an-ı Kerim’in 92.suresidir. Külliyatta manası verilmiştir. Buna misal: “…onlardan bir kısmı leylidir; gecede sükuta dalan…”, “bu hakikate işareten, leyle-i kadir gibi birtek gece, seksen küsur seneden ibaret olan bin ay hükmünde olduğunu…” Risalelerde “Leyle-i Kadir, Leyle-i Miraç, Leyle-i Berat, Leyle-i îd, leyle-i aşere, leyle-i süveyda, leyl-i münevver” gibi terkiplerde ve çoğul haliyle “leyali-i meşhure, leyali-i mübareke, leyali-i aşir” gibi terkiplerde sık sık kullanılmıştır. Unutulmaya yüz tutan bu kelime kullanılmasıyla Kur’an ile irtibat sağlanmıştır.

63. “tebdil = değiştirmek, tağyir etmek, bir şeyi başka bir hale veya şeye değiştirmek” manasındadır. Kur’an-ı Kerim’de 7 defa zikredilmiştir. Risalelerde kelime manası tam olarak verilmiştir. Buna misal: “sonra daimi saraylara tebdil edilecek; bu yerler değişecekler…” Risalelerde “tebdil-i mekan, tebdil-i hayat, tebdil-i beden, tebdil-i hava, tebdil-i came” gibi terkiplerde kullanılmıştır. Ayrıca “tebeddül”, “mütebeddil” gibi kelimeler şeklinde de kullanılmıştır.

64. “tevfik = uygun düşürme, uydurma, muvafık kılma, Cenab-ı Hakk’ın kuluna yardım etmesi” manasındadır. Kur’an-ı Kerim’de 2 yerde geçmektedir. Risalelerde çok kullanılan bir kelimedir. Unutulmaya yüz tutan bu kelime kullanılmasıyla Kur’an ile irtibat sağlanmıştır.

65. “bast = açma, yayma, genişleme, serme, döşeme” manasındadır. Kur’an-ı Kerim’de muhtelif şekillerde 18 defa zikredilmiştir. Külliyatta çok kullanılan bir kelime olmamakla beraber “bast-ı zaman, kabz-ı bast, bast-ı özür” terkipleri şeklinde bilhassa “bast-ı zaman” terkibi en fazla kullanılanıdır. Unutulmaya yüz tutan bir kelimedir.

66. “beyn = arası, arasında, aralık, iki şeyin arası, ikisinin ortası, meyan, firkat” manasındadır. Kur’an-ı Kerim’de çok zikredilen kelimeler arasındadır. Risalelerde çok kullanılan kelimelerdendir. Bazen aynı manaya gelen “mabeyn” kelimesi kullanılmıştır.

67. “Kur’an = Allah (CC) tarafından Hz.Muhammed Aleyhissalatü Vesselam’a Cebrail Aleyhisselamvasıtası ile (yani vahiyle) gönderilen ve beşeriyetin bütün saadet düsturlarını havi en mukaddes ve en son kitab-ı semavidir” Kur’an-ı Kerim’de 70 defa zikredilmiştir.

68. “müddet = belli ve muayyen vakit” manasındadır. Kur’an-ı Kerim’de 2 defa zikredilmiştir.

69. “bazı = bir şeyin bir kısmı, bir parçası” manasındadır. Kur’an-ı Kerim’de çok defa zikredilmiştir.

70. “evliya = Çok ibâdet ederek ve günahlardan kaçarak mânen Allah`a yakın olan kimse; Allah dostu” manasındadır. Kur’an-ı Kerim’de 43 defa zikredilmiştir.

71. “hak = doğru, gerçek, vacip ve lazım olan” manasındadır. Kur’an-ı Kerim’de çok zikredilen kelimeler arasındadır. “El-Hakk” Esma-ül Hüsna’dandır.

72. “kesret = çokluk, sıklık, bir şeyin ekserisi ve muazzamı, bolluk” manasındadır. Maide Suresi 100.ayette 1 defa zikredilmiştir. Bu eserde de 2 defa kullanılmıştır. Külliyatta 500’den fazla kullanılmıştır. Manası gibi çok kullanılan bir kelimedir.

73. “kizb = yalan, yalan söylemek” manasındadır. Kur’an-ı Kerim’de 241 defa zikredilmiştir. Rahman Suresi’nde 32 defa zikredilmiştir. Lem’alar kitabında sadece 3. Lem’ada ve 1 defa olmak üzere külliyatta toplam 65 defa zikredilmiştir. Daha çok İşarat-ül İ’caz eserinde “Münafıklar” bahsinde “kizb” kelimesi işlenmiştir. Münafıklar bahsindeki “kizb” ile alakalı parçayı böyle bahsedilmiştir: “Münafıkların azaplarının, mezkur cinayetleri arasında yalnız kizb ile vasıflandırılması, kizbin şiddet-i kubh ve çirkinliğine işarettir. Bu işaret dahi, kizbin ne kadar tesirli bir zehir olduğuna bir şahid-i sadıktır. Zira kizb, küfrün esasıdır. Kizb, nifakın birinci alametidir. Kizb, kudret-i İlahiyeye bir iftiradır. Kizb, hikmet-i Rabbaniyeye zıttır. Ahlak-ı aliyeyi tahrip eden, kizbdir. alem-i İslamı zehirlendiren, ancak kizbdir. alem-i beşerin ahvalini fesada veren, kizbdir. Nev-i beşeri kemalattan geri bırakan, kizbdir. Müseylime-i Kezzab ile emsalini alemde rezil ve rüsvay eden, kizbdir. İşte bu sebeplerden dolayıdır ki, bütün cinayetler içinde tel'ine, tehdide tahsis edilen, kizbdir. Bu ayet, insanları, bilhassa Müslümanları dikkate davet eder. “

74. “musaddak = doğruluğu tasdik edilmiş, sadakati ve doğruluğu tanınmış, isbat edilmiş olan” manasındadır. “musaddık = tasdik eden, doğruluğunu kabul eden, imzalayan” manasındaki kelime ile Arapça yazılışları aynıdır. “musaddık” kelimesi Kur’an-ı Kerim’de 21 defa zikredilmiştir. “musaddak” ve “musaddık” kelimesi külliyatta toplam 54 defa zikredilmiştir. Lem’alar kitabında 3 defa ve bu eserde ise sadece 1 defa zikredilmiştir.

75. “sıdk = doğru söz, hakikata muvafık olan” manasındadır. Kur’an-ı Kerim’de 26 defa zikredilmiştir. Bu eserde 1 defa zikredilmiştir. “sıddık” ve “sadık” kelimesiyle beraber külliyatta en fazla kullanılan kelimeler arasındadır. Yine İşarat-ül İ’caz eserinde “Münafıklar” bahsinde “sıdk” ile alakalı olarak böyle bahsedilmiştir: “Hülasa, yol ikidir: Ya sükut etmektir; çünkü söylenilen her sözün doğru olması lazımdır. Veya sıdktır; çünkü İslamiyetin esası, sıdktır. İmanın hassası, sıdktır. Bütün kemalata isal edici, sıdktır. Ahlak-ı aliyenin hayatı, sıdktır. Terakkiyatın mihveri sıdktır. alem-i İslamın nizamı, sıdktır. Nev-i beşeri kabe-i kemalata isal eden sıdktır. Ashab-ı Kiramı bütün insanlara tefevvuk ettiren, sıdktır. Muhammed-i Haşimi Aleyhissalatü Vesselamı meratib-i beşeriyenin en yükseğine çıkaran, sıdktır.”

76, “tenezzül = inmek, düşme, aşağılama, gönül alçaklığı” manasındadır. Çoğulu “tenezzülat” kelimesidir. Kur’an-ı Kerim’de “tenezzel” şeklinde 11 defa zikredilmiştir. Lem”alar kitabında 7 defa ve bu eserde 1 defa zikredilmekle beraber külliyatta 150’den fazla istimal edilmiştir.
 

kenz-i mahfi

Sorumlu
3. Lem'anın 460 adet kelimeleri incelendiğinde Kur'an-ı Kerim'de geçen 76 kelime tespit edilmiştir. Risalelerin dili Osmanlıca olmasından dolayı Arapça kelimeler ağırlıktadır. Tespitlerimiz neticesinde Kur'an'da geçen kelimeler ile birlikte yaklaşık olarak 270 adet Arapça kelime kullanılmıştır. Ayrıca tespit edebildiğimiz Farsça kelimeler ve manaları şöyledir:
“düstur = umumi kaide, kanun, nizam, örnek”
“hem = birlikte, beraber olmak”
“bahçe = küçük bağ”
“çünkü = Zira, şundan dolayı ki, şuna binaen ki, şu sebepten ki”
“perde = kapı, pencere gibi yerlere asılan veya iki yeri birbirinden ayıran görünmeye mani olan şey, gergi, bir sahne eserinin büyük bölümlerinden her biri”
“arzu = istek, dilek, meyil”
“feryat = bağırıp çağırmak, yüksek sesle medet istemek, figan”
“hiç = değersiz, kıymetsiz”
“ayine = ayna”
“peyda = mevcut, var olan, açık, aşikar, meydanda olan”
“çendan = gerçi, her ne kadar, o kadar, pek o kadar”
“çare = neticeye varmak üzere maniaları kaldırmak için tutulması icap eden çıkar yol, kurtuluş yolu, tedbir, yardım, yol, hile”
“sermed = daimi, sürekli, cavid, ebedi, ezeli olmak”
 

kenz-i mahfi

Sorumlu
3.Lem'adaki Arapça kelimeleri ve bilhassa Kur'an-ı Kerim'de geçen 76 adet kelimenin kullanılması ile hem Arapça dili gibi dünyada en zengin kelime hazinesine ve mana içeriğine sahip bir dilin kelimeleri muhafaza edilmiş, hem Kur'an-ı Kerim'in kudsi kelimeleri muhafaza edilmiş, hem de yukarıda izah edildiği gibi o zamanın eserlerine göre anlaşılması en kolay eser olan Risalelerde bu kelimeler kullanılmakla mana çok zenginleşmiş, ebedi sanatlarda en ileri bir mevki almış, bütün imani meseleler ispat edilmiş ve en mühimmi bu eserlerin her tabakadan insanın anlayabileceği bir seviyede yazılmış olmasıyla misli asla mesbuk değildir.

Arapça ve bilhassa Kur'an-ı Kerim'de geçen kelimeler bakımından tahlilini yapmaktaki maksadımız şudur:

Mektubat Mecmuasının 29. Mektubunun 7. Kısmında bir sual vardır. Sual şöyledir: "Ehl-i ilhada kapılan ulema-üs-sû’, milleti aldatmak için diyorlar ki: İmam-ı A’zam, sair imamlara muhalif olarak demiş ki: “İhtiyaç olsa, diyar-ı baîdede, Arabî hiç bilmeyenlere, ihtiyaç derecesine göre; Fatiha yerine Fârisî tercümesi cevazı var.” Öyle ise, biz de muhtacız, Türkçe okuyabiliriz?...

İmam-ı Azam Ebu Hanife (RA)’nin sair imamlara muhalif olarak Arapça bilmeyenler için sadece Fatiha’nın Farsça tercümesini okuyabilmelerine imkan veren fetvasını esas tutarak milleti aldatmak için ehl-i ilhadın kandırmacasına kapılan ve Türkçülük perdesine sığınarak “Öyle ise biz de muhtacız, Türkçe okuyabiliriz” diyerek üstadın devamında 5 madde ile izah ettiği zahirde “anlaşılmıyor” veya “anlamıyoruz” diyerek Kur’an-ı Kerim’in Türkçe tercümesini Arapçasının yerine okumak olan dehşetli fitnenin –ki ezanın senelerce Türkçe okunması bu fitnenin mahsulüdür- bu zamanda bir vechi Risaleleri “anlamıyoruz” veya “anlaşılmıyor” diyerek sadeleştirmek isteyenlerin ortaya attıkları aynı fitnedir.

Bu meseleye verilen 5 maddelik cevabın en mühimi olan 5. maddesinde şöyle cevap verilmiştir: “…Halbuki, zaaf-ı imandan gelen ve menfî fikr-i milliyetten çıkan ve lisan-ı Arabîye karşı nefret ve zaaf-ı imandan tevellüd eden mey-i tahrip sâikasıyla tercüme edip Arabî aslını terk etmek, dini terk ettirmektir.” İşte bu müthiş sual ve cevabı biraz açalım.

Sualin başında “ehl-i ilhada kapılan ulema-üs-sû’”dan bahsedilmiştir. Zaten Kur’an-ı Kerim’in Arapça aslının yerine Türkçe okunması fikri dinsizlerin bir fitnesidir. “ulema-üs-sû’” da buna alet olmuştur. Bilhassa Ziya Gökalp gibiler müthiş bir zındıka fikriyle ehl-i imanın fikrini bozmak ve zehirlendirmek için dessasane çalışmışlardır. Bilhassa Türkçülüğü kendilerine perde etmişlerdir. “Anlamıyoruz” veya “anlaşılmıyor” diyerek Arapça aslını terk etmişler, Kur’an-ı Kerim’i, tekbirleri, ezanı Türkçe okumuşlardır. Ezan, bu memlekette 18 sene Türkçe okunmuştur. Halbuki zahirde ne kadar masumane bir fikirdir. Fikrin ana kaynağı “anlamıyoruz”, “anlaşılmıyor”, “tercüme edilsin herkes anlasın” düşüncesinden çıkmaktadır. Halbuki yapılan işe İslam alimleri şiddetle karşı çıktıkları gibi üstadımız ise sahte ezanı asla okumamış ve okutmamıştır.

Ehl-i ilhad, milleti aldatmak için böyle dessasane bir fikir ortaya atmıştır. Halbuki görünüşte ne kadar masumane ve faydalı gibi gözükmektedir. Evet münafığın fitnesi zaten böyle yapmakla netice verir.

Devamında “öyle ise biz de muhtacız, Türkçe okuyabiliriz” diyerek müthiş bir fitnenin kapısını açmışlardır. Bu fitnenin neticesinde Kur’an ve ezanın Arapça aslı yerine Türkçe tercümesi okunmuştur. Yine bu fitnenin mahsulü olarak “anlaşılmıyor” veya “anlamıyoruz” denilen bütün edebi eserler “sadeleştirme” yani “Türkçeleştirme” ismi altında müthiş bir tahribata uğratılmıştır. Çünkü sadeleştirme fikrinin altında yatan düşünce de “anlamıyoruz” veya “anlaşılmıyor” ifadeleridir.

Gelin şimdi üstadın verdiği cevabı risalelerin sadeleştirilmesi konusuna tatbik ederek bir kontrol edelim. Bakalım büyük üstad bu haddini aşan nadanlara nasıl cevap vermiş. Üstadın 5.maddede verdiği cevabı sadeleştirme konusunda inceleyelim.

1.Bu fikrin iman zayıflığından çıktığını beyan etmiştir.
2. Menfî milliyetçilik fikrinden çıktığını beyan etmiştir. İnsanların en zayıf damarlarından birisi milliyetçiliktir, bunu okşamakla her türlü fenalık yaptırılabilir. Görünüşte iyilik yapıyoruz zannıyla fenalık da yaptırılabilir. Örneği Ezanın Türkçeleştirilmesi gibi,
3. Arapça lisasına nefretten… İşte bu nokta çok mühimdir. Türkçeleştirme ve sadeleştirme fikrinin altında yatan asıl sebep Arapça’ya düşmanlıktır. Bu düşmanlığı “Türkçeleştirme” fikriyle göstermek istiyorlar. Çünkü risalelerin dili o kadar anlaşılır bir şekilde yazıldığı halde ve en çok okunan ve anlaşılan eser olduğu halde “anlaşılmıyor” fikrini serrişte ederek aslında niyetlerini ortaya koymak istemişlerdir. Bunu da Arapça lisasına düşmanlığın ve nefretin bir yansıması olan “Türkçülük” perdesine bürünerek yapmak istemişlerdir.
4. Zaaf-ı imandan tevellüd eden meyl-i tahrip… Evet bu ifadeye çok dikkat etmek lazımdır. Meyl-i tahrip diyoruz çünkü gerçekten müthiş bir tahribat yapılmıştır. Arapça kelimelerin yerine, kasıtlı olarak kısır bırakılmış ve uydurma kelimeler ilave edilmiş ve bozuk bir dilin kelimelerini koymaya çalışmışlardır. Peki manayı muhafazaya ve maksada muvaffak olabilmişler midir? Asla ve kat’a… Zira bunu yukarıda bir nebze olsun beyan etmeye çalıştık ve ehl-i hakikat nazarında tam manasıyla “maskara” olmuşlardır.
 
Üst