Risale-i Nur Soru Cevap 18 : Üçüncü Lem'a (İkinci Bölüm)

TaLHa

Nur-u Aynım
Yönetici
Bismillahirrahmanirrahim

Beraber anlamak ümidiyle kardeşlerimiz çekinmeden istifadelerini paylaşabilirler.. Anlaşılmayan hususlar sorulabilir.

[BILGI]
İKİNCİ NÜKTE

İnsanın fıtratında bekàya karşı gayet şedit bir aşk var. Hattâ her sevdiği şeyde, kuvve-i vâhime cihetiyle bir nevi bekà tevehhüm eder, sonra sever. Ne vakit zevâlini düşünse veya görse, derinden derine feryat eder. Bütün firaklardan gelen feryatlar, aşk-ı bekàdan gelen ağlamaların tercümanlarıdır. Eğer tevehhüm-ü bekà olmazsa muhabbet edemez. Hattâ denilebilir ki, âlem-i bekànın ve ebedî Cennetin bir sebeb-i vücudu, şu mahiyet-i insaniyedeki o şiddetli aşk-ı bekàdan çıkan gayet kuvvetli arzu-yu bekà ve bekà için fıtrî, umumî duadır ki, Bâkî-i Zülcelâl, o şedit, sarsılmaz, fıtrî arzuyu, o tesirli, kuvvetli, umumî duayı kabul etmiştir ki, fâni insanlar için bâki bir âlemi halk etmiş.

Hem hiç mümkün müdür ki, Fâtır-ı Kerîm, Hâlık-ı Rahîm, küçük midenin cüz’î arzusunu ve muvakkat bir bekà için lisan-ı hal ile duasını hadsiz envâ-ı mat’umat-ı leziziyenin icadıyla kabul etsin de, umum nev-i beşerin pek büyük bir ihtiyac-ı fıtrîden gelen pek şiddetli bir arzusunu ve küllî ve daimî ve haklı ve hakikatli, kàlli, halli, bekàya dair gayet kuvvetli duasını kabul etmesin? Hâşâ, yüz bin defa hâşâ! Kabul etmemek mümkün değildir. Hem hikmet ve adaletine ve rahmet ve kudretine hiçbir cihetle yakışmaz.

Madem insan bekàya âşıktır; elbette bütün kemâlâtı, lezzetleri, bekàya tâbidir. Ve madem bekà Bâkî-i Zülcelâle mahsustur. Ve madem Bâkînin esmâsı bâkiyedir. Ve madem Bâkînin âyineleri Bâkînin rengini, hükmünü alır ve bir nevi bekàya mazhar olur. Elbette insana en lâzım iş, en mühim vazife, o Bâkîye karşı alâka peydâ etmektir ve esmâsına yapışmaktır. Çünkü Bâkî yoluna sarf olunan herşey bir nevi bekàya mazhar olur.

İşte ikinci يَا بَاقِى أَنْتَ الْبَاقِى
blank.gif
1 cümlesi bu hakikati ifade ediyor. İnsanın hadsiz mânevî yaralarını tedavi etmekle beraber, fıtratındaki gayet şiddetli arzu-yu bekàyı onunla tatmin ediyor.

Dipnot-1
Bâkî kalan ancak Sensin, ey Bâkî.
[/BILGI]

[DIKKAT]Soru 1: "İnsanın fıtratında bekàya karşı gayet şedit bir aşk var." Sözüne binaen insanın yaratılışında bekaya karşı neden şiddetli bir aşk verilmiştir?

Soru 2: İnsanın sevgi duyduğu şeylerin sebebi nedir?

Soru 3: Fani insanlar için baki bir alem niçin yaratılmıştır?

Soru 4: İnsanın bekaya karşı yapmış olduğu fitri duanın kabulundeki hikmeti nasıl anlayabiliriz?

Soru 5: İnsanın bekaya aşık olmasının sonuçlarını açıklar mısınız?

Soru 6: Bâkînin âyineleri Bâkînin rengini, hükmünü alması ve bir nevi bekàya mazhar olması ne demektir?[/DIKKAT]
 

faris

Well-known member
Soru 1: "İnsanın fıtratında bekàya karşı gayet şedit bir aşk var." Sözüne binaen insanın yaratılışında bekaya karşı neden şiddetli bir aşk verilmiştir?

İnsan diğer mahlukatlar gibi anını yaşayan bir varlık değildir. Çünkü insana verilen cihazatlar bir anlık yaşanacak bir hayat ile mümkün değildir. Nitekim bekaya karşı bir istek ve arzu fitri olarak verilmeseydi, insanın ne yaratılmasında bir mana olacaktı nede hayatında bir anlam ifade edebilecekti. İnsanın bütün kemalatı ve lezzetleri bekaya baktığı için insanda yaratılışından gelen bekaya karşı gayet şiddetli bir istek olacaktır.
 

mihrimah

Well-known member
İnsan diğer mahlukatlar gibi anını yaşayan bir varlık değildir. Çünkü insana verilen cihazatlar bir anlık yaşanacak bir hayat ile mümkün değildir. Nitekim bekaya karşı bir istek ve arzu fitri olarak verilmeseydi, insanın ne yaratılmasında bir mana olacaktı nede hayatında bir anlam ifade edebilecekti. İnsanın bütün kemalatı ve lezzetleri bekaya baktığı için insanda yaratılışından gelen bekaya karşı gayet şiddetli bir istek olacaktır.
Allah razı olaun abi.
Bir örnekle misallendirecek olursak;
Dünyanın yaratılmasını ssat 12:00 kabul edelim. Kıyametin kopmasını da 00:00 kabul edelim. ilk insan Hz. adem (as) bu dünya ömründe 23:57 de yaratılmış gibidir. Eğer insan dünya için yaratılsaydı 12:01 de yaratılırdı. Dolayısıyla o başka alem için yaratılmıştır. Dünyanın gidişatı ile alakalı bir konfereansta dinlemiştim.
Belki anlaşılması güç gelecek, tepki toplayacak bir örnek gibi gelebilir lakin gözardı edilemeyecek bir gerçek.
 

TaLHa

Nur-u Aynım
Yönetici
Allah razı olaun abi.
Bir örnekle misallendirecek olursak;
Dünyanın yaratılmasını ssat 12:00 kabul edelim. Kıyametin kopmasını da 00:00 kabul edelim. ilk insan Hz. adem (as) bu dünya ömründe 23:57 de yaratılmış gibidir. Eğer insan dünya için yaratılsaydı 12:01 de yaratılırdı. Dolayısıyla o başka alem için yaratılmıştır. Dünyanın gidişatı ile alakalı bir konfereansta dinlemiştim.
Belki anlaşılması güç gelecek, tepki toplayacak bir örnek gibi gelebilir lakin gözardı edilemeyecek bir gerçek.

Nitekim Hz. Adem a.s. babamız ile Hz Havva r.a. annemiz yaratılışlarına müteakip cennette yaşamlarını devam ettiriyorlardı. Cennet ve içinde bulunan mevcudat ise zaman ile mukayed değil bilakis baki bir hayatları vardı. Kur'anı Azimüşşanda Allahu teala "..biz insanı en güzel surette yarattık" buyurmakta ve diğer ayeti kerimelerde ise cenneti tasvir ederken insanın cihazatlarına uygun olduğunu göstermekte mesela der ".. orada nefislerinin arzu ettiği sayısız nimet içinde ebedi kalıcıdırlar.." Cennet ve insanı tarif ve tasvir edenn ayeti kerimeler ile hadisi şeriflere baktığımızda insanın ancak orada bütün hislerinin bütün ihtiyaçlarının karşılanabileceğini anlıyoruz.

Öyle ise bu fani dünyadan ve fani mevcudatları ile alakamızı fani olduğunu bilerek ve zaruret miktarınca alaka peyda etmek gerektiğini bilerek ya baki entel baki diyerek yüzümüzü bekaya çevirerek ellerimizi açıp bekayı istemeli ve ona göre yaşantımızı idare etmeliyiz..
 

faris

Well-known member
Soru 2: İnsanın sevgi duyduğu şeylerin sebebi nedir?

"Hattâ her sevdiği şeyde, kuvve-i vâhime cihetiyle bir nevi bekà tevehhüm eder, sonra sever. Ne vakit zevâlini düşünse veya görse, derinden derine feryat eder."

Ustadımız Bediüzzaman r.a. insandaki sevgi hissiyatını tasvir ederken bu bağın oluşabilmesini bekaya ilişkilendirmektedir. Nitekim sevginin olabilmesi için bir daimilik olması gerekmektedir. Hatta ahirete inanmayan insanların yaşantılarına bakıldığında ne bir aile kurabilmişler ki kurmuşlarsa bile bunu sevgilerinden değil başka menfaatlerinden dolayı kurduklarını ama yine de zurriyetlerini devam ettirecek bir aile yapısı oluşturmamışlardır. Hatta denilebilir ki insandaki sevgi hissiyatı en temelinde bekayı oluşturmaktadır. Ahirete inanan olsun inanmayan olsun her bir insanda beka anlayışı vardır. Ahirete inanandaki beka anlayışı ile ahirete inanmayan arasındaki beka anlayışı elbette farklılık gösterecektir. Biri bütün yaşantısını sadece dünya ile ibaret gördüğünden ondaki beka anlayışı ölene kadar olacaktır. Ama bu dünya sadece numunelerden ibaret olduğundan bütün zevk ve kemal ve lezzeti numuneleri nisbetince istifade edeceklerdir. Ancak tatmin olabilmek hakiki manadaki beka ile olabilmektir bu ise ancak ahirete inanmak ile olabilecektir.
 

Ukbaa

Well-known member
Soru 6: Bâkînin âyineleri Bâkînin rengini, hükmünü alması ve bir nevi bekàya mazhar olması ne demektir?
Aynanın karşısına konmuş bir mum farzedelim. Aynada mum ışığıyla beraber görünecektir. Ve bu görüntü mum bitene kadar aynada devam edecek. Mumu söndürsek veya aynanın yüzünü başka tarafa çevirsek ayna karanlıkta kalacak.

İşte aynen bu gibi insanda Cenab-ı Hakk’ın esmalarına bir aynadır. İnsan kendisini Cenab-ı Hakk’a yönettiğinde o esmaların nuru ile aydınlanacak, ne zaman yüzünü başka tarafa çevirdi o zaman karanlıkta kalacak. Cenab-ı Hakkın sıfatlarından birisi de Beka olduğu için bu ismin bir cilvesi de insanda tezahür edecek, ebedi bir alem için bakileşecek…
 

faris

Well-known member
Soru 4: İnsanın bekaya karşı yapmış olduğu fitri duanın kabulundeki hikmeti nasıl anlayabiliriz?

İkinci ve Sekizinci Sözlerde ispat edildiği gibi, İmân mânevî bir Cennetin çekirdeğini taşıyor, küfür dahi mânevî bir Cehennemin tohumunu saklıyor. Nasıl ki küfür, Cehennemin bir çekirdeğidir; öyle de, Cehennem onun bir meyvesidir.

Nasıl, küfür Cehenneme duhûlüne sebeptir; öyle de, Cehennemin vücuduna ve icadına dahi sebeptir. Zîrâ, küçük bir hâkimin küçük bir izzeti, küçük bir gayreti, küçük bir celâli bulunsa; bir edebsiz ona serkeşâne dese, "Beni te'dib etmezsin ve edemezsin"; herhalde, o yerde hapishâne yoksa da, tek o edebsiz için bir hapishâne teşkil edecek, onu içine atacaktır. (Yirmisekizinci Söz)

Allahu tealanın adetullahında ve sünnetullahında muhakakki bir illet ve hikmet bulunmaktadır. İnsanı yaratması bütün kainatı yaratmasına sepeb olmuş. Çünkü insandaki maddi ve manevi cihazatlar, o cihazatları kullanabilmesi için bir tezgah olması gerekmektedir. Yoksa o cihazatların yaratılması boşa olacaktır. İşte öylede insandaki her cihazat için bir tezgah halk edilmişken, nasıl olurda bekaya karşı cevapsız olacaktır. Elbette onun içinde ona uygun bir tezgah halk edecektir..
 

pendüender

Well-known member
Bâkînin âyineleri Bâkînin rengini, hükmünü alması ve bir nevi bekàya mazhar olması ne demektir?

Bazı eblehler var ki, güneşi tanımadıkları için, bir aynada güneşi görse, aynayı sevmeye başlar. Şedit bir hisle onun muhafazasına çalışır—tâ ki içindeki güneşi kaybolmasın. Ne vakit o ebleh, güneş, aynanın ölmesiyle ölmediğini ve kırılmasıyla fenâ bulmadığını derk etse, bütün muhabbetini gökteki güneşe çevirir. O vakit anlar ki, aynada görünen güneş, aynaya tâbi değil, bekası ona mütevakkıf değil. Belki güneştir ki, o aynayı o tarzda tutuyor ve onun parlamasına ve nuruna medet veriyor. Güneşin bekası onunla değil; belki aynanın hayattar parlamasının bekası, güneşin cilvesine tâbidir.

Ey insan! Senin kalbin ve hüviyet ve mahiyetin bir aynadır. Senin fıtratında ve kalbinde bulunan şedit bir muhabbet-i beka, o ayna için değil ve o kalbin ve mahiyetin için değil. Belki o aynada istidada göre cilvesi bulunan Bâkî-i Zülcelâlin cilvesine karşı muhabbetindir ki, belâhet yüzünden, o muhabbetin yüzü başka yere dönmüş. Madem öyledir; Yâ Bâkî Ente’l-Bâkî de. Yani, madem Sen varsın ve bâkisin. Fenâ ve adem ne isterse bize yapsın, ehemmiyeti yok!
Mesnevî-i Nûriye,
 
Üst