Lahika Analizi 30: Kastamonu Lahikasi 12.Mektup

ABDULLAH4

Forum Yöneticisi
Bismillahirrahmanirrahim.

Esselamün aleyküm ve rahmetullahi ve berakatühü ebeden daimen.


Bu haftaki Lahika Analizi dersimize Kastamonu Lahikasi 12.Mektup,dan devam ediyoruz insallah. Anladiklarinizi paylasarak katilimlarinizi bekliyoruz kardesler. Derse katilin kardeslerimize özel dua edilecektir...
Vesselam...​



[BILGI]Aziz ve sıddık ve sadık ve fedâkâr ve vefadar kardeşlerim,

Sizin bu defaki mânevî ve nurlu hediyeniz benim nazarımda Cennetü’l-Firdevsten bir desti âb-ı kevser hediyesi, âlem-i bekadan bize gelmiş gibi ruhum inşirahla doldu; bütün duygularım sürurla şükrettiler. Size uzun bir mektup yazmak arzu ediyorum, fakat zaman ve halim müsaade ve muvafakat etmediğinden, kısa kesmeye mecbur oldum. Yalnız, o hediyelerin hususî sahiplerine mâşâallah, bârekâllah, veffakakümullah, es’adekümullah derim.

Bilhassa Yirmi Yedinci Mektubun medresesinde mütehassirâne müştak bulunduğum kardeşlerimle maziye gidip tekrar görüştüm ve mükerreren ayrı ayrı görüşüyorum.
Otuz birinci âyetin birinci mukaddemesi olan [SUP]1[/SUP]
[SUP]وَاِنْ كُنْتُمْ مَرْضٰى cümlesi, bin beş yüz küsur olan makam-ı cifrîsiyle, ehl-i dalâlet tarafından aşılanan mânevî hastalıkların kısm-ı âzamı, Risaletü’n-Nur’un Kur’ânî ilâçlarıyla izale edilebilir diye işaret etmekle beraber; maatteessüf iki yüz sene kadar dünyanın ömrü bâki kalmışsa, bir fırka-i dâlle dahi devam edeceğine îmâ ediyor.

2فَتَيَمَّمُوا صَعِيدًا cümlesi, mânâ-yı işarîsinde, ikinci emarenin birinci noktasında sin harfi sad harfinin altında gizlenmesi ve sad görünmesinin iki sebebi var.

Birisi: Said, tam toprak gibi mahviyet ve terk-i enaniyet ve tevazu-u mutlakta bulunmak şarttır; tâ ki Risaletü’n-Nur’u bulandırmasın, tesirini kırmasın.

İkincisi: Şimdiki bataklığa ve manevî tâuna sukutun sebebi ise, terakkî fikrinden neş’et ettiği cihetle, onların hatâlarını gösterip, suud ve terakkî, Müslüman için ancak İslâmiyette ve imanlı olmakta olduğuna işaret etmektir.

• • •Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler :

1 : "Eğer hasta olup suyu kullanamayacak halde bulunursanız..." Mâide Sûresi, 5:6.
2 : "Toprakla teyemmüm edin." Mâide Sûresi, 5:6.


[/SUP][/BILGI][SUP]


[NOT]* Sin harfinin, Sad harfinin altında gizlenmesini nasıl anlamalıyız, bahsi geçen yeri izah eder misiniz?

* "Said, tam toprak gibi mahviyet ve terk-i enaniyet ve tevazu-u mutlakta bulunmak şarttır; tâ ki Risaletün-Nuru bulandırmasın, tesirini kırmasın." cümlesini izah eder misiniz?

* Maatteessüf iki yüz sene kadar dünyanın ömrü baki kalmışsa, bir fırka-ı dalle dahi devam edeceğine ima ediyor, ifadesini nasıl anlamalıyız?

* Ayn ve Sin Harfleri Ne Anlama Gelmektedir?

[/NOT][/SUP]
 

HAYAL ET

Well-known member
Bismillahirrahmanirrahim
Ayette geçen ve sad harfi ile yazılan “Said” kelimesi; temiz toprak anlamına geliyor. Şayet sad harfi yerine sin harfi olmuş olsa “Said” kelimesi bu sefer; Allah’ın rızasına ulaşmış mübarek kul manasını alıyor. Yani sad ve sin harfleri bu kelimenin hem zahir manasını, hem de işari manasını oluşturuyor. Ayetin kelime yapısı içinde “Sad” harfi zahir ve görünür iken, “Sin” harfi müphem ve remzidir.

Üstad ebcet ve cifir vasıtası veya ayetten çıkardığı sırlı manalar ile, bu ayette Said’in nasıl olması gerektiğine işaret çıkarıyor. Nasıl olması gerektiğini de zaten yukarıda vermiş olduğunuz iki sebepte izah ediyor.

Nasıl sin harfi sad harfinin altında gizlenmiş ise, yani sad zahir olarak ayetin manası iken sin harfi batini ve gizli manası şeklinde kalmış. Aynı şekilde Said Nursi de; iman ve Kur’an hizmetinde toprak gibi mütevazi olmalı ve kendi şahsını nazara vermemelidir, diye kendi nefsine ikazda bulunuyor.
 

ABDULLAH4

Forum Yöneticisi

[NOT]
[SUP]* "Said, tam toprak gibi mahviyet ve terk-i enaniyet ve tevazu-u mutlakta bulunmak şarttır; tâ ki Risaletün-Nuru bulandırmasın, tesirini kırmasın." cümlesini izah eder misiniz?[/SUP]


[/NOT]





[BILGI][SUP] Risale-i Nurların tesirli olmasının en önemli sebeplerinden birisi ihlas, diğeri de ihtiyaç ile yazılmasındandır. Şayet ihtiyaç yokken ve ilmi bir ihtiras ile yazılmış olsa idi bu denli insanlar arasında tesirli ve etkili olamazdı. İhlas ise ancak mahviyet ve terk-i enaniyet ile kazanılır. Üstad Hazretlerinin ifade etmek istediği husus burasıdır.

Diğer bir husus Risale-i Nurlar manevi ve vehbi şekilde yazılmış bir tefsirdir. Manevi ve vehbi tefsirlerde zahirdeki müellif ne kadar benliğini ve kişiliğini eritip aradan çekilir ise o kadar güçlü ve kuvvetli olur. Üstad Hazretlerinin kalp ve hafızası insanlar ile Allah arasında bir araç, bir vasıtadır. Zira Allah’ın nimet ve ihsanlarını sebepler eli ile göndermesi değişmez bir adetidir. Bu hakikatten yola çıkarak Üstad Hazretleri kendini daima bir sebep, bir vasıta olarak görmüş ve mümkün mertebe benliğini aradan çekmeye çabalamıştır.

Başka bir husus mahviyet ve mutlak tevazu, üzerimizdeki nimetleri inkar edip görmezlikten gelmek demek değildir. Böyle olursa küfran-ı nimet olur. Yani Allah’ın üzerimizdeki nimetleri inkar etmek anlamına gelir ki bu caiz değildir. Öyle ise ne nimetleri kendimizden bileceğiz, ne de nimetleri inkar edip görmezlikten geleceğiz ve nimetleri Allah’tan bilip şükredeceğiz.

Üstad Hazretleri Risale-i Nurların çok yerinde tahdis-i nimet nevinden üzerindeki nimetleri izhar ve ilan ediyor.

Özet olarak mahviyet, tevazu ve terk-i enaniyet, nimetleri Allah’tan bilip şükretmek ve insanlar üstünde faziletfüruşluk taslamamaktır. Bu şartlar dahilinde, üzerimizdeki nimetleri tahdis nevinden izhar ve ilan etmemizde bir sakınca yoktur. Üstad Hazretleri bu halleri üzerinde cem eden güzel bir misaldir.
sorularla Risale
[/SUP]

[/BILGI]
 

Huseyni

Müdavim
"Said, tam toprak gibi mahviyet ve terk-i enaniyet ve tevazu-u mutlakta bulunmak şarttır; tâ ki Risaletün-Nuru bulandırmasın, tesirini kırmasın." cümlesini izah eder misiniz?

Şahıslarla bağlı olan bir şeyi çürütmek kolaydır. Bilhassa böyle bir zamanda din muarızları, bir eseri çürütmek istediklerinde önce onun müellifinde olan kusurları nazara veriyorlar. Bu da "müellifi böyle ise, ortaya koyduğu eserde kusurludur" gibi bir algılayışa sebep oluyor. Nitekim Risale-i Nur'lar intişara başladığında tesirini farkeden din muarızları, Risale-i Nur'dan ziyade müellifini çürütmeye çalışmışlar, fakat muvaffak olamamışlardır. Çünkü Üstad Hazretleri, bu konuda zaten Risale-i Nur okuyucularını ikaz ediyor. Mesela diyor ki: "
Lezzetli üzüm salkımlarının hasiyetleri, kuru çubuğunda aranılmaz. İşte ben de öyle bir kuru çubuk hükmündeyim." Yani ben kuru çubuk, Risale-i Nur ise lezzetli üzüm salkımlarıdır diyerek, eserin kendi meziyetlerinin bir sonucu olmadığını söylüyor. Enaniyetini terk ve şahsını, imanın selametine feda ediyor.
 

ABDULLAH4

Forum Yöneticisi
Maatteessüf iki yüz sene kadar dünyanın ömrü baki kalmışsa, bir fırka-ı dalle dahi devam edeceğine ima ediyor, ifadesini nasıl anlamalıyız?



Fırak-ı dallenin hangisi olduğunu şimdiden bilemiyoruz. Kıyamete yakın demesi ise, zatan kıyamet kafirlerin başında kopacaktır. Firak-ı dalle olmadan da olmayacağına göre, her zaman dini tahrip etmeye çalışanlar gibi, bir grup ortaya çıkacaktır, diye anlıyoruz.
 
Z

Ziyaretçi

Misafir
Ustadimizin nazara verdigi maide 6. Ayetin ortalarinda diyor ki seferi oldugunuz da su yok ise kadina bulasmis iseniz temiz topraktan teyemmum alin . Yani seferinin ebcet ve cifiri 1.Dunya Savasina yani herkes savas korkusu ile telaslanirken siz Said Nursi ye yapisiniz . Su yok iken in manasi da islamiyetin suyu hukmunde olan imanin onune sed cekilmesi tekye ve zaviyelerin ezanin Ismullah yerine baska sekil almasi malumunuz ,ebcet ve cifiri o tarihlere yani Allah Allah diyen kalmadigi devir de Said Nursiye dayaniniz ondan teyemmum aliniz kadin bahsi ise cok acik ahirzaman fitnesi hengaminda Said Nursi yapisiniz teyemmum aliniz . Daha cok manalar var kisa kestim hakkinizi helal edin. Selam ve dua ile
 

Bahtiyar

Active member
gayet öz bir hulasa şeklinde bu mektubun ifade ettiklerini arkadaşlar
harika bir şekilde beyan etmişler . Risale i nur anlaşılmıyor diyen adamların
fevkinde oldukları için değil bu mektubu anlama ihtiyacının tezahürüdür.gayretleri ziyade ola.
İkincisi: Şimdiki bataklığa ve manevî tâuna sukutun sebebi ise, terakkî fikrinden neşâ€™et ettiği cihetle, onların hatâlarını gösterip, suud ve terakkî, Müslüman için ancak İslâmiyette ve imanlı olmakta olduğuna işaret etmektir.
Dinsiz serserilerden birisi teraki için "Biz, Allah Allah diye diye geri kaldık. Avrupa,top tüfek diye diye ileri gitti." Demiş
Maddi teraaki için din ikinci üçüncü derecede kalmış, kimi dinsizliği seçmiş.Bu fikre kapılanlar maddinyunluk bataklığına girmiş boğulmuş, bu fikir veba gibi yayılmış ve manen ve maddetende öldürücü olmuş.
Terakki, Müslüman için ancak islamiyet ve imanla olmaktadır öylemi ?
29.mektup 7.kısım
"Acaba bu ehl-i bid'a ve doğrusu ehl-i ilhad, bu dinsizlikte hangi menfaati buluyorlar? Eğer idare ve asayişi
düşünüyorlarsa; Allah'ı bilmeyen dinsiz on serserinin idaresi ve şerlerini def'etmesi, bin ehl-i diyanetin
idaresinden daha müşkildir. Eğer terakkiyi düşünüyorlarsa; öyle dinsizler idare-i hükûmete muzır oldukları gibi,
terakkiye dahi manidirler. Terakki ve ticaretin esası olan emniyet ve asayişi kırıyorlar. Doğrusu onlar,
meslekçe tahribatçıdırlar. Dünyada en büyük ahmak odur ki, böyle dinsiz serserilerden terakki ve saadet-i hayatiyeyi
beklesin."
ehl-i İslâm, dünyaya ve hırsa sevketmeye ve teşvik etmeye muhtaç değildirler. Terakkiyat ve asayişler, bununla temin edilmez. Belki mesaîlerinin tanzimine ve mabeynlerindeki emniyetin tesisine ve teavün düsturunun teshiline muhtaçtırlar. Bu ihtiyaç da, dinin evamir-i kudsiyesiyle ve takva ve salabet-i diniye ile olur.
"17. lema 7. nota"
 
Üst