Hürriyeti Su-i Tefsir Etmeyiniz;..

Huseyni

Müdavim
besmele.jpg


Esselamün aleyküm kardeşlerim.


Birlikte mütalaa edelim inşallah.

[BILGI]

Sakın, ey ihvan-ı vatan, sefahetlerle ve dinde lâübaliliklerle tekrar öldürmeyiniz.

Ve bütün efkâr-ı fâsideye ve ahlâk-ı rezileye ve desais-i şeytaniyeye ve tabasbusata karşı şeriat-ı garrâ üzerine müesses olan kanun-u esasî Azrail hükmüne geçti, onları susturdu. Sakın ey ihvan-ı vatan! İsrafat ve hilâf-ı şeriat ve lezaiz-i nâmeşrua ile tekrar ihya etmeyiniz.

Demek, şimdiye kadar mezarda idik, çürüyorduk. Şimdi bu ittihad-ı millet ve meşrutiyet ile rahm-ı mâdere geçtik, neşvünemâ bulacağız. Yüz bu kadar sene geri kaldığımız mesafe-i terakkiden, inşaallah mu'cize-i Peygamberî (a.s.m.) ile, şimendifer-i kanun-u şer'iye-i esasiyeye amelen ve burak-ı meşveret-i şer'iyeye fikren bineceğiz. Bu vahşet-engiz sahra-yı kebiri kısa zamanda tayyetmekle beraber, milel-i mütemeddine ile omuz omuza müsabaka edeceğiz. Zira onlar kâh öküz arabasına binmişler, yola gitmişler; biz birden bire şimendifer ve balon gibi mebâdiye bineceğiz, geçeceğiz. Belki câmi i ahlâk-ı hasene olan hakikat-ı İslâmiyenin ve istidad-ı fıtrînin ve feyz-i imanın ve şiddet-i açlığın hazma verdiği teshil yardımıyla fersah fersah geçeceğiz. Nasıl ki vaktiyle geçmiştik.

Talebeliğin bana verdiği vazife ile ve hürriyetin ferman-ı mezuniyetiyle ihtar ediyorum ki:

Ey ebnâ-yı vatan! Hürriyeti su-i tefsir etmeyiniz; tâ elimizden kaçmasın ve müteaffin olan eski esareti başka kapta bize içirmekle bizi boğmasın. (HAŞİYE) Zira hürriyet, mürâât-ı ahkâm ve âdâb-ı şeriat ve ahlâk-ı hasene ile tahakkuk ve neşvünemâ bulur…

Bediüzzaman
(HAŞİYE) : Evet, daha dehşetli bir istibdat ile, pek acı ve zehirli bir esareti bize içirdiler.
Tarihçe-i Hayat
[/BILGI]


[TAVSIYE]Benzer dersler:Açıklamalı Risale Dersleri 18 - Nev-i Beşerin Uyanışı
Açıklamalı Risale Dersleri 19 - Hakimiyet-i Milliyenin Beş Kapısı

Diğer derslerimiz için: Risale Açıklamalı[/TAVSIYE]
 
Son düzenleme:

ASHAB-I BEDR

Well-known member
Cevap: Açıklamalı Risale Dersleri 29 - Hürriyeti Su-i Tefsir Etmeyiniz;..

Öncelikle dersi açan Hüseyin Ağabeyimizden Allah Razı Olsun.

Anladığımız kadarıyla anlatmaya çalışacağız inşaAllah...Boşlukları da Cenab-ı Hak tamamlaya inşaAllah..

Ustad Hazretleri,Risale-i Nurlarla bizlere sunduğu formülleri yine burada da çok güzel ifadelerle net bir şekilde sunmuş.Allah ondan ebeden razı olsun.

Bu bölümden öncesinde şöyle sesleniyor Ustad Hürriyete hitaben;

Ey mazlum ihvan-ı vatan!

Gidelim dâhil olalım!

Birinci kapısı, şeriat dairesinde ittihad-ı kulûb; ikincisi, muhabbet-i milliye; üçüncüsü, maarif; dördüncüsü, sa'y-i insanî; beşincisi, terk-i sefahettir. Ötekilerini sizin zihninize havale ediyorum.


Sınırları İslamiyet'in meşru dairesi olan bir hayat...Müminlerin birbiriyle gönül birliğinde oluşan bir beraberlik,milletçe oluşan muhabbet ( teavun, tesanud, uhuvvet ) İlim ile çalışan; hem dünya hem ahiret hayatına hazırlanan yolcular ve bu yolda bala bulaşan zehire aldanmayıp zevki sefayı görmeyen bir millet...
 

ASHAB-I BEDR

Well-known member
Cevap: Açıklamalı Risale Dersleri 29 - Hürriyeti Su-i Tefsir Etmeyiniz;..

Hürriyet evet herkesin hürriyet dediği bir hayat tek bir karıncanın dahi hakkını gözeten ve koruyan Allah'ın Dinini koruyarak ve yaşayarak ancak sağlanabilir.

Aksi halde Hürriyet adı altında her türlü rezalate kapı açan bir hürriyet insanı bozguna uğrattığı gibi milletin de birliğini kemirir.Helaka sürükler...

Sakın ey ihvan-ı vatan! Sefahetlerle ve dinde lâübaliliklerle tekrar öldürmeyiniz. Ve bütün efkâr-ı fasideye ve ahlâk-ı rezileye ve desais-i şeytaniyeye ve tabasbusata karşı; şeriat-ı garra üzerine müesses olan kanun-u esasî Azrail hükmüne geçti, onları öldürdü.




Ecel hükmündeki Cenab-ı Hakk'ın kainatta vaz'ettiği fıtri kanunlar bütün gaflete giden yolları kapatmış hatta öldürmüştür.

Bunlar nedir ?

İnsanı hakiki konumuna layık gören bir Hz. İnsan 'dan çıkartıp ; laubali yaşam tarzlarıyla hürriyete sığınmalar,ispatı olmayan yitik fikirler ve düşüncelerin esiri olarak peşinde sürüklenmeler,ahlaken çöküşler ve şeytanca hilelere uyarak her hale bürünerek alçalmalar ...

Oysa ; Allah'a sığınan O'ndan başka hiç bir kapıda yalvarmaz ve boyun eğmez.Asıl Hürriyet Asıl Sahibine Dönebilmektir...Adil olan ve sonsuz Rahmet Sahibine.
.
 

ASHAB-I BEDR

Well-known member
Cevap: Açıklamalı Risale Dersleri 29 - Hürriyeti Su-i Tefsir Etmeyiniz;..

Sakın ey ihvan-ı vatan! İsrafat ve hilaf-ı şeriat ve lezaiz-i nâmeşrua ile tekrar ihya etmeyiniz! Demek şimdiye kadar mezarda idik, çürüyorduk. Şimdi bu ittihad-ı millet ve meşrutiyet ile rahm-ı madere geçtik, neşv ü nema bulacağız.

Tekrar ifadesi burada çok özel bir anlamı var şahsımca...

Yüce Kitabımız Kur'an-ı Kerim içinde o kadar yaşanmış hayat var ki hepsi bu dünyada geçti.Bu arenada yaşanan imtihanların neticeleri veya sebepleridir.

Her toplum ve o topluma gönderilen Allah'ın Elçileri...

Biz tekrar hata yapma konusunda ısrarlı olduğumuz sürece yaşanan süreçlerin de tekerrür edilmesi kaçınılmazdır.


Ustad Hazretleri tekrar diyerek;

Cenab-ı Hakk'ın Rahmetiyle yakınlık görüp, mezardan uyanmışken,dirilip yeniden can bulup hayata kavuşmuş bir tohum gibi filizlenmişken yeniden zararlarını gördüğümüz israf kapılarını kapatmak,haramlardan kaçınmak ve birlik-beraberliği bozan tüm zararlı yollar denilebilir özetle...

eski hatalara dönmeme hususunda uyarıyor bizleri...
 
Son düzenleme:

ASHAB-I BEDR

Well-known member
Cevap: Açıklamalı Risale Dersleri 29 - Hürriyeti Su-i Tefsir Etmeyiniz;..

Yüz bu kadar sene geri kaldığımız mesafe-i terakkiden inşâallah mu'cize-i Peygamberî ile, şimendifer-i kanun-u şer'iye-i esasiyeye amelen ve burak-ı meşveret-i şer'iyeye fikren bineceğiz. Bu vahşet-engiz sahra-yı kebiri kısa zamanda tayyetmekle beraber, milel-i mütemeddine ile omuz omuza müsabaka edeceğiz.

Zira onlar kâh öküz arabasına binmişler, yola gitmişler. Biz birdenbire şimendifer ve balon gibi mebadiye bineceğiz, geçeceğiz. Belki câmi'-i ahlâk-ı hasene olan hakikat-ı İslâmiyenin ve istidad-ı fıtrînin ve feyz-i imanın ve şiddet-i açlığın hazma verdiği teshil yardımıyla fersah fersah geçeceğiz. Nasıl ki vaktiyle geçmiştik.


Talebeliğin bana verdiği vazife ile ve hürriyetin ferman-ı mezuniyetiyle ihtar ediyorum ki:



Ey ebna-yı vatan! Hürriyeti sû'-i tefsir etmeyiniz, tâ elimizden kaçmasın. Ve müteaffin olan eski esareti başka kabda bize içirmekle bizi boğmasın. {(Haşiye): Evet daha dehşetli bir istibdad ile, pek acı ve zehirli bir esareti bize içirdiler. } Zira hürriyet, müraat-ı ahkâm ve âdâb-ı şeriat ve ahlâk-ı hasene ile tahakkuk eder ve neşvünema bulur.


.........


Bedîüzzaman

Aramızdaki mesafeleri ise; Peygamber Efendimizin (a.s.m) Mirac'a yükselmesini önder alarak fikren,amelen ve manen Mukaddes bir vasıta ile kapatacağız inşaAllah.

Hürriyeti zannınızca tefsir etmeyiniz diye de tekrardan ikazda bulunuyor Ustad Hazretleri...

Ve Kısaca Ustad Hazretlerinin neden böyle bir hitap etme ihtiyacı duyduğu dönemin bilgilerini de paylaşalım kısaca;


[NOT]31 MART OLAYI VE BEDİÜZZAMAN


Hürriyetin ilanı ile birlikte İstanbul'un her tarafında bir kargaşa ve infial dönemi başlamıştır. Bu sosyal çalkantıları durdurmak ve insanları yatıştırmak gerekiyordu.

Bunun tek bir yolu vardı; insanları ikaz etmek ve hürriyetin nimetlerini inandırıcı bir üslupla anlatmak…
Meşrutiyet'in başına meşruiyeti de ilave ederek, "Meşrutiyeti meşrua" sloganı ile hürriyeti anlatmaya çalışan Bediüzzaman, Meşrutiyet'in üçüncü gününden itibaren bir taraftan gazete ve dergilere yazı yazarken, diğer yandan da etkili hitabeti ile miting meydanlarında ve konferans salonlarında binlerce insana hitap ederek ortamın bir an önce yumuşamasına yardımcı oldu.Bugünlerde, özellikle Selanik patlamaya hazır bir bombayı andırıyordu.

Bediüzzaman 11 Temmuz'da Sultan Ahmet meydanında yaptığı
"Hürriyete Hitap" nutkunun aynısını, Selanik meydanında da vererek, tırmanan tehlikenin önünü kesti.

Özellikle Şehzadebaşı'ndaki Ferah Tiyatrosu'nda çıkan kavgayı, etkileyici hitabetiyle son anda önlemiş oldu.

Hamallar, İttihatçılara ve dolayısı ile Meşrutiyet'e karşı tavırlarını boykot yaparak ortaya koydular. İstanbul'da yaşayan ve hamallık yapan Kürtlerin bu siyasi ve anarşik olayların içine çekilmesi tehlikesini sezen Said Nursi, hamalların yoğun olduğu yerlere, özellikle kahvehanelere gidip konuşmalar yaptı ve Meşrutiyeti anlattı. "İlla boykot yapacaksanız, (O sırada) Bosna Hersek'i ilhak eden, Avusturya mallarına karşı yapın."Diyerek, öfkelerini başka tarafa çekmeyi başarmış ve çıkması muhtemel büyük bir boykot ve anarşiyi önlemiş oldu.

Meşrutiyet'ten rahatsız olan bir diğer kesim de ulema ve talebelerdi. Zira onlar, anayasal sistemin ve hürriyetin dine aykırı olduğunu iddia ediyorlardı. Bunu fark eden Said Nursi, Meşrutiyet-i meşruanın İslam'a aykırı olmadığını, dört hak mezhebin klasik kaynaklarına dayanarak ve İslam tarihinden örnekler vererek ortaya koymaya çalıştı. Bunu yaparken, bir yandan gazetelere, dergilere yazılar gönderiyor, diğer yandan da medrese mensuplarının toplandığı yerlere giderek konuşmalar yapıyordu.
Meşrutiyete tepkili diğer bir zümre de askerlerdi. Üstlerine, özellikle Harbiyeli subaylara itaat etmemeye başlayan askerler, büyük bir felakete adeta davetiye çıkarıyorlardı.

Bu tehlikeyi fark eden Bediüzzaman, İstanbul'un farklı yerlerinde bulunan avcı taburlarını bir bir dolaşarak "Meşrutiyet'in yanlış anlaşıldığını ve dine aykırı bir tarafı olmadığını" anlattı. İslam'ın anarşiye karşı olduğunu ve üstlerine itaat etmemeleri durumunda anarşiyi körükleyeceklerini anlatarak, onları itaate sevketti.

Meşrutiyet'in ilanı sadece İstanbul'da değil, Doğu'da da infiallere neden olmuştu. Said Nursi "Bediüzzaman" imzası ile doğudaki nüfuzlu kişilere ve aşiret reislerine altmış kadar telgraf çekti. "Meşrutiyet ile dine bir zarar gelmeyeceğini, aksine dinin inkişaf edeceğini" anlatarak onları yatıştırdı.
Bugünleri sonradan anlatan Bediüzzaman, hizmetlerini şu cümleyle özetliyordu: "Nerede bir yangın görsem, onu söndürmeye koştum."

Takvimler 13 nisan 1909'u gösterdiğinde, tarihe "31 Mart Vakası" olarak geçen büyük bir isyan baş gösterdi. Mevcut kargaşayı fırsat bilen karanlık ellerin çıkardığı bu isyanla her şey altüst olmuş ve İkinci Abdülhamit tahtan indirilmişti.
Said Nursi, isyanın üçüncü gününde isyan eden askerlere gazetede yazdığı yazılarla, dördüncü gününde ise bizzat Harbiye Nezareti'ne giderek onlara hitap etti ve isyanı bitirmelerini istedi.İsyanın on birinci gününde, Mahmut Şevket Paşa komutasındaki Hareket Ordusu isyanı bastırdı ve sıkıyönetim ilan edildi. İsyancıların elebaşıları yakalanarak sıkıyönetim mahkemesinde idam edildiler.

İsyanı yatıştırmak için bir dakika boş durmayan Said Nursi de olaya karıştığı iddiası ile tutuklanır. Üç hafta kadar hapiste kaldıktan sonra mahkeme huzuruna çıkarılır.
Müdafaasında, isyan öncesindeki dokuz aylık sürede yaptığı hizmetleri ve isyanın durdurulması için üstlendiği rolü dile getiren Nursi,"Demek ki, ben bu hizmetleri yapmakla büyük cinayetler etmişim ki, burada idamla yargılanıyorum." der.

Ardından İttihad-ı Muhammedi Cemiyeti'ne dahil oluş nedenini ve şeriatın ne anlama geldiğini izah ederek, cesaret ve feraset dolu bir müdafaa yapar. Bu savunma daha sonra, Dinvan-ı Harbi Örfi adı ile kitaplaştırılır.
İdam edileceğini beklerken, beraat eden Nursi, kendisinden sonra yargılanan kırk elli kişinin de idamdan kurtulmasına vesile olur.

İstanbul'da bulunduğu iki senelik zaman diliminde, faydalı gördüğü sivil toplum kuruluşları ile hizmet etmekten kaçınmayan Said Nursi, İttihadı Muhammedi Cemiyeti'nin kurulduğunu duyunca, bu evrensel ve mübarek ismin bir grubun elinde istismar edilmemesi ve şahsi düşüncelere alet edilmemesi için hemen gidip dahil olur.
31 Mart olayında, sıkıyönetim mahkemesinde yaptığı müdafaada; İttihadı Muhammedi Cemiyeti'ne niçin dahil olduğunu şöyle ifade eder:"İşittim İttihadı Muhammedi Cemiyeti adı ile bir cemiyet teşekkül etmiş. Nihayet derecede korktum ki, bu ismi mübarek atlında bazılarının bir yanlış hareketi meydana gelir. Sonra işittim ki bu ismi mübareki bazı mübarek zevat, Süheyl Paşa va Şeyh Sadık gibi zatlar daha basit ve sırf ibadet ve sünnet-i seniyeye tebaiyyete nakletmişler.""Lakin tekrar korktum, bu isim umumun hakkıdır, tahsis ve tahdit kabul etmez.

Ben nasıl ki, dindar müteaddit cemiyete bir cihette mensubum. Zira maksatlarını gördüm. Kezalik o ismi mübareke de intisap ettim. Bu cemiyetin reisi Fahrül Alemdir. Gayesi ise Ahlak-ı Ahmediye ile tahalluk ve sünneti Nebeviyeyi ihya ve başkalarına da muhabbet etmektir."
"İşte ben bu ittihadın efradındanım, bu ittihadın tezahürüne teşebbüs edenlerdenim. Yoksa sebebi iftirak olan fırkalardan, partilerden değilim."

Bu ifadelerden de anlaşıldığı gibi Said Nursi, her şeyden önce, herhangi bir grubun, Hz. Muhammed (asv)'in ismini taşıyan bu cemiyeti kendi tekeli altına alıp siyasi maksatları uğruna kullanmasından ve daha ötesi, böyle bir cemiyetin toplumda ayrılığın ve çekişmenin kaynağı haline getirilmesinden şiddetle endişe ettiği için dahil olmuş ve gerçekten de bu istismarlara engel de olmuştur.

Said Nursi'nin 23 mayıs 1909'da sıkıyönetim mahkemesinde serbest bırakılması o günün gazetelerinde şu ifadelerle duyurulmuştur:
"Bediüzzaman Said Kürdi mukaddem (başlangıçta) vaki olan ihbaratın saniadan (uydurmadan) ibaret olduğu ve bilakis mumaileyhin (kendisinin) tesisi meşrutiyette hidematı bergüzidesi (üstün ve seçkin hizmetleri) sebkeylediği (geçtiği) tahakkuk eylemekle tahliye edilmiştir."
[/NOT]​
 

Denis

Well-known member
Cevap: Açıklamalı Risale Dersleri 29 - Hürriyeti Su-i Tefsir Etmeyiniz;..

Aynen görüşlerine katılıyorum kardeşim, istişareler bizleri de zenginleştiriyor...
 
Üst