Esmâ-i Hüsnâ: Allah’ın güzel isimleri (bk. s-m-v; ḥ-s-n) |
Fâtır-ı Zülcelâl: sonsuz haşmet sahibi ve herşeyi harika san’atıyla yaratan Allah (bk. f-ṭ-r; ẕü; c-l-l) |
Kadîr-i Zülcelâl: kudreti herşeyi kuşatan ve sonsuz haşmet ve yücelik sahibi olan Allah (bk. ḳ-d-r; ẕü; c-l-l) |
Lâ mevcude illâ Hû: Ondan başka hiçbir varlık yok (bk. v-c-d) |
Lâ meşhude illâ Hû: Allah’tan başka görülen hiçbir şey yoktur (bk. ş-h-d) |
Mahbûb-u Hakikî: sevilen ve gerçek anlamda sevilmeye lâyık olan Allah (bk. ḥ-b-b; ḥ-ḳ-ḳ) |
acz: âcizlik, güçsüzlük (bk. a-c-z) |
azletmek: ayırmak, uzaklaştırmak |
bâlâpervâzâne: yüksekten konuşarak, atıp tutarak |
cadde-i kübrâ: büyük cadde (bk. k-b-r) |
ehl-i vahdetü’l-vücud: Allah’tan başka varlık olmadığı, herşeyin Allah’ın tecellîsi olduğunu kabul edenler (bk. v-ḥ-d; v-c-d) |
ehl-i vahdetü’ş-şuhud: görünen herşeyin Allah’ın varlığını gösterdiğini söyleyen kimseler (bk. v-ḥ-d; ş-h-d) |
elhasıl: özetle, sonuç olarak |
eslem: en güvenli (bk. s-l-m) |
fakr: fakirlik, ihtiyaç hali (bk. f-ḳ-r) |
gaflet: umursamazlık, âhiretten ve Allah’ın emir ve yasaklarından habersiz davranma (bk. ğ-f-l) |
had: sınır, çizgi, yetki |
hakikat: gerçek (bk. ḥ-ḳ-ḳ) |
hatve: basamak, mertebe |
hikmet: herşeyin belirli gayelere yönelik olarak, mânâlı, faydalı ve tam yerli yerinde olması (bk. ḥ-k-m) |
huzur-u daimî: sürekli olarak Allah’ın huzurunda bulunduğunun bilinci içinde olma (bk. ḥ-ḍ-r) |
hâtime: sonuç, son bölüm |
hükmetmek: kesin bir yargıya varmak (bk. ḥ-k-m) |
idam: yok etme |
istihdam: çalıştırma |
istimal: kullanma |
izahat: açıklamalar |
kâinat: evren, yaratılmış herşey (bk. k-v-n) |
mahkûm: hükmedilen (bk. ḥ-k-m) |
mazhariyet: ayna olma, görünme yeri (bk. ẓ-h-r) |
mevcudat: varlıklar (bk. v-c-d) |
mutlak: kesin (bk. ṭ-l-ḳ) |
mânâ-yı harfî: bir şeyin kendisini değil de san’atkârını, ustasını, sahibini bilip tanıtan mâna (bk. a-n-y) |
mânâ-yı ismî: bir şeyin sahibine değil de, bizzat kendisine bakan ve kendisini tanıtan mânâsı (bk. a-n-y; s-m-v) |
mâşuk-u mecazî: gerçek sevgiye layık olmadığı halde aşık olunan şeyler (bk. c-v-z) |
nazar: bakış (bk. n-ẓ-r) |
nefis: kişinin kendisi (bk. n-f-s) |
nisyan-ı mutlak: tam anlamıyla unutma (bk. ṭ-l-ḳ) |
sarf-ı nazar: görmezlikten gelmek (bk. n-ẓ-r) |
tahayyül: hayal etmek (bk. ḫ-y-l) |
tarik: yol (bk. ṭ-r-ḳ) |
tefekkür: Allah’ı tanımayı sonuç verecek şekilde düşünme (bk. f-k-r) |
umumî: genel |
zevâl: yokluk, geçip gitme (bk. z-v-l) |
zâhir: açık (bk. ẓ-h-r) |
âyinedarlık: aynalık |
şatahat: mânevî sarhoşluk ve cezbe halindeyken söylenen şeriata aykırı sözler |
şefkat: içten ve karşılıksız merhamet, sevgi (bk. ş-f-ḳ) |
şeriat: Allah tarafından bildirilen İlâhî emir ve yasaklara dayanan hükümlerin hepsi (bk. ş-r-a) |
Sosyal İmleme