Risale-i Nur Soru Cevap 13: İkinci Lem'a (Üçüncü Bölüm)

TaLHa

Nur-u Aynım
Yönetici
Bismillahirrahmanirrahim

Kaldığımız yerden devam ediyoruz..

[BILGI]
ÜÇÜNCÜ NÜKTE

Bir iki Sözde beyan ettiğimiz gibi, her insan geçmiş hayatını düşünse, kalbine ve lisanına ya “ah” veya “oh” gelir. Yani, ya teessüf eder, ya “Elhamdü lillâh” der.

Teessüfü dedirten, eski zamanın lezâizinin zeval ve firakından neş’et eden mânevî elemlerdir. Çünkü zevâl-i lezzet elemdir. Bazan muvakkat bir lezzet daimî elem verir. Düşünmek ise o elemi deşiyor, teessüf akıtıyor.

Eski hayatında geçirdiği muvakkat âlâmın zevâlinden neş’et eden mânevî ve daimî lezzet, “Elhamdü lillâh” dedirtir. Bu fıtrî hâletle beraber, musibetlerin neticesi olan sevap ve mükâfât-ı uhreviye ve kısa ömrü musibet vasıtasıyla uzun bir ömür hükmüne geçmesini düşünse, sabırdan ziyade, şükreder,

اَلْحَمْدُ ِللهِ عَلٰى كُلِّ حَالٍ سِوَى الْكُفْرِ وَالضَّلاَلِ
blank.gif
1


demesi iktiza eder. Meşhur bir söz var ki, “Musibet zamanı uzundur.” Evet, musibet zamanı uzundur. Fakat örf-ü nâsta zannedildiği gibi sıkıntılı olduğundan uzun değil, belki uzun bir ömür gibi hayatî neticeler verdiği için uzundur.


Dipnot-1 Küfür ve dalâletten başka her türlü hal için Allah’a hamd olsun. Ayrıca bk. Tirmizî, Deavât: 45; İbni Mâce, Mukaddime: 23; Dua: 2.
[/BILGI]

[DIKKAT]
Soru 1 : Ahlamak teesüfü ohlamak şükrün yerine geçer mi?

Soru 2 : Hangi hallerimiz için teesüf eder, elhamdülillah deriz?

Soru 3 : Teesüf nedir? Açıklar mısınız?

Soru 4 : Elhamdülillah nedir? Açıklar mısınız?

Soru 5 : "Küfür ve dalâletten başka her türlü hal için Allah’a hamd olsun." neden demeliyiz?

Soru 6 :
Musibet zamanı uzun mudur?


[/DIKKAT]
 

faris

Well-known member
Soru 1 : Ahlamak teesüfü ohlamak şükrün yerine geçer mi?

Bizler hal dilimiz ile bir çok halimizi ifade edebildiğimiz gibi kal dilimiz ile de açıktan içindeki durumumuzu ifade edebildiğimiz gibi onu daha manalı da ifade edebilmekteyiz. Ah ah dediğimiz zamanları düşündüğümüzde şikayet ve bir parça isyan olduğunu görebiliriz. Mesela geçmişte yapmış olduğumuz bir günahımızdan ötürü hayıflanabilmekteyiz. Keşke bu benim başıma gelmeseydi " ah benim başıma der ağlarız". Ya da yaptığımız güzel hadiseleri düşünüp lezzetlenebilir ve bu lezzeti oh oh diyerek ifade edebiliyoruz.

Soru 2 : Hangi hallerimiz için teesüf eder, elhamdülillah deriz?

Ustad Bediüzzaman r.a. hayatın yaşadığımız andan ibaret olduğunu geçen zamanın artık hayatı olmadığını sair risalelerde ifade etmekte. İşte bizlerde geçmişte kalanlar için ya elhamdülillah deriz ya da teesüf ederiz. Mesela daha çok esnaf ve iş adamlarında bu hali görmek mümkün. Bazı zamanlar da bolluk ve zenginlik içinde iken daha sonra sıkıntıya tücar olup sıfırı tüketen adam imkanlarının gitmesinden teesüf edebilmekte. Yine sıtma gibi ağır bir hastalık geçiren biri sıhhatine kavuştuğunda o zorlu ve hastalıklı halinden sonra sağlığına kavuşmasından müthiş şükredebilmekte.

Hatta soframızda ala çeşit nimetler olduğunda, soframızın bir kuru ekmekle geçirdiğimiz anları düşünerek o halimize binler şükredebilmekteyiz. Yine bunun zıddı bir hal olan soframızda envai çeşit nimetler olduğu zamanlardan sonra bir kuru ekmeğe talim olduğumuz da teesüf edebilmekteyiz.

Ama şunu iyi anlamalıyız ki, daha sonraki kısımlarda gelecek küfür ve dalalet hariç her halimiz için şükür halinde olmalıyız. İktisad risalesinde anlatıldığı gibi bir kuru ekmek gibi nimetler ile baklava gibi lezzetli nimetler aynı işi görmekte ve aynı icraatı yapmakta aradaki farkın ise dil gibi bir kapıcıya çok rüşvetler vermektir. Esas olan midenin ihtiyacını karşılamakta. Ve anlamalıyız ki nasıl küfür imanın zıddı ise teesüf ise şükrün zıddıdır.
 

faris

Well-known member
Soru 3 : Teesüf nedir? Açıklar mısınız?

Lugatta geçen manası ile Teesüf : Üzülme, beğenmeme ve râzı olmadığını ifâde etme, eseflenme.

Ustadımız Bediüzzaman risalelerde kati isbat ettiği gibi insana verilen cihaz ve cihazat, his ve hissiyatın bakiye müteveccih olduğu mutlakdır. Bundan dolayıdır ki bakiye kazandırmadığı her amelinden insan üzüntü duyabilmekte. Bu üzüntü hoş olmayan yani elinden gittiğinden dolayı hoşnut ve razı olmadığından gelmekte. Mektubatta ifade edildiği gibi;

Hem o hususî dünyamız, âhiret ve Cennetin muvakkat bir fidanlığı olduğunu derk edip, ona karşı şedit hırs ve talep ve muhabbet gibi hissiyatımızı onun neticesi ve semeresi ve sümbülü olan uhrevî fevâidine çevirsek, o vakit o mecazî aşk hakikî aşka inkılâp eder.

Yoksa,

b121.gif

-"Onlar Allah'ı unuttular. Allah da onlara kendi âkıbetlerini unutturdu. Onlar yoldan çıkmış kimselerin tâ kendisidir." (Haşir Sûresi: 59:19.)-
sırrına mazhar olup, nefsini unutup, hayatın zevâlini düşünmeyerek hususî, kararsız dünyasını aynı umumî dünya gibi sabit bilip kendini lâyemut farz ederek dünyaya saplansa, şedit hissiyatla ona sarılsa, onda boğulur, gider. O muhabbet onun için hadsiz belâ ve azaptır. Çünkü, o muhabbetten yetimâne bir şefkat, meyusâne bir rikkat tevellüt eder. Bütün zîhayatlara acır, hattâ güzel ve zevâle maruz bütün mahlûkata bir rikkat ve bir firkat hisseder; elinden bir şey gelmez, ye's-i mutlak içinde elem çeker.
 

teblið

Vefasýz
Soru 4 : Elhamdülillah nedir? Açıklar mısınız?

inananlar için bir nevii kulluk vazifesidir diyebiliriz..Rabbini tanıma ,tasdikleme ,tevhidi inancın içersinde olma,yani kısacası İman gölgesinde Yüce Mevlayı övme anma ve yüceltmedir diyebiliriz;
Elhamdulillah ;Şükürlerin başıdır..Zikirdir aynı zamanda..;

Küçük bir sorum olacak müsadenizle;

Yüce Mevla'yı şükretmek sadece (Elhamdulillah ) demekle mi olur;Şükrün illada dille olması mı gerekiyor..???Başka ne gibi ameller şükrümüzün MÜHRÜ olur??????????
 

faris

Well-known member
Yüce Mevla'yı şükretmek sadece (Elhamdulillah ) demekle mi olur;Şükrün illada dille olması mı gerekiyor..???Başka ne gibi ameller şükrümüzün MÜHRÜ olur??????????


Besmele bahsinde Ustad Hazretleri nimetin şükrü elhamdülillahtır demekte, oysaki insan şu kainatta sadece nimet ile taltif edilmiyor, tasavvuratına baktığımızda rızık, merhamet, lütuf, ikram, ihsan ve hakeza çeşitli idamesi vardır. Dua nasıl bir ibadet ise ibadette bir şükürdür. Nimetin şükrü lisanen elhamdülillah ise rızkın şükrü ise zekattır, nefsin şükrü oruçtur. Hastalığın şükrü sabırdır ve ila ahir..

Soru 5 : "Küfür ve dalâletten başka her türlü hal için Allah’a hamd olsun." neden demeliyiz?

Yokluktan varlığa geçen bir ehli imanı düşündüğümüzde nasıl ki evveliyatta sofrasında bir kuru ekmek bulunuyordu (ve bulunmasına mukabil isyan etmiyor şükrediyor ziyadesiyle ikrama mashar oluyor) ahirinde bu sofrası çeşitli leziz taamlar ve nimetler ile donatıldığında evvel ki sofrasını düşünüp hali hazırdaki lezzetli taamlara mukayese ederek her iki sofrasını da verenin aynı Zat olduğunu derk edip her iki hali içinde şükretmek o insan için imanın bir gerekliliğidir. Aksi halde şiddetli bir tokat ile o leziz taamlar da elinden gidecek ve yokluğa düşmesi ihtimaldir.

Sadece varlığa şükredilmez yokluğa da şükür edilir. Burada ölçü yukarıya bakmak değil aşağıya bakmaktır. Çünkü mülk bizim değil ve biz o Sultanı Kainatın hem mülküyüz hem de memlüküyüz. Mülkü veren mülkünde dilediği gibi tasavvur eder. Belki sadece lisanen ve halen aczimizi ve muhtaçlığımızı anlayarak O El Melikül Mülk'ten istemeye hakkımız var verirse fazlından verecektir. Vermez ise kanaat edip iktisad edeceğiz..
 

Ukbaa

Well-known member

[DIKKAT]Soru 6 : Musibet zamanı uzun mudur?[/DIKKAT]


Evet musibet zamanı uzundur. Bu uzunluğu iki şekilde anlayabiliriz.
Birincisi sıkıntı içerisinde olunduğu için zamanın geçmek bilmemesinden..
İkincisi ise bu dünyanın imtihan yeri olduğunu düşünüp, ve bu imtihan yerinin ahiret için kurulmuş bir pazar, bir ticaretgah olduğu şuurunda hareket eden bir insana göre uzun bir ömür gibi hayati neticeler verdiğinden...


Üstad 25. Lem’a da bu konuya ışık tutuyor.

“Çünkü ömür bir sermayedir, gidiyor. Meyvesi bulunmazsa zayi olur. Hem rahat ve gafletle olsa, pek çabuk gidiyor. Hastalık, senin o sermayeni büyük kârlarla meyvedar ediyor. Hem ömrün çabuk geçmesine meydan vermiyor, tutuyor, uzun ediyor-tâ meyveleri verdikten sonra bırakıp gitsin.”


Adeta musibet zamanları bast-ı zamana uğramış gibi geçmek bilmediğinden insanın hayatı üzerinde uzun boylu düşünmesine fırsat tanıyor. Layemut olmadığının farkına varmasına vesile oluyor.



[NOT]Meşhur bir söz var ki, “Musibet zamanı uzundur.” Evet, musibet zamanı uzundur. Fakat örf-ü nâsta zannedildiği gibi sıkıntılı olduğundan uzun değil, belki uzun bir ömür gibi hayatî neticeler verdiği için uzundur. (Lem'alar)[/NOT]
 
Üst