Risale-i Nur Soru Cevap 12: İkinci Lem'a (İkinci Bölüm)

TaLHa

Nur-u Aynım
Yönetici
[BILGI]
İKİNCİ NÜKTE
Yirmi Altıncı Sözde sırr-ı kadere dair beyan edildiği gibi, musibet ve hastalıklarda insanların şekvâya üç vecihle hakları yoktur.

BİRİNCİ VECİH: Cenâb-ı Hak, insana giydirdiği vücut libasını san’atına mazhar ediyor. İnsanı bir model yapmış; o vücut libasını o model üstünde keser, biçer, tebdil eder, tağyir eder, muhtelif esmâsının cilvesini gösterir. Şâfî ismi hastalığı istediği gibi, Rezzak ismi de açlığı iktiza ediyor, ve hâkezâ...

مَالِكُ الْمُلْكِ يَتَصَرَّفُ فِى مُلْكِهِ كَيْفَ يَشَاۤءُ
blank.gif
1


İKİNCİ VECİH: Hayat musibetlerle, hastalıklarla tasaffi eder,
blank.gif
2
kemal bulur, kuvvet bulur, terakki eder, netice verir, tekemmül eder, vazife-i hayatiyeyi yapar.
blank.gif
3
Yeknesak istirahat döşeğindeki hayat, hayr-ı mahz olan vücuttan ziyade, şerr-i mahz olan ademe yakındır ve ona gider.

ÜÇÜNCÜ VECİH: Şu dâr-ı dünya, meydan-ı imtihandır
blank.gif
4
ve dâr-ı hizmettir.
blank.gif
5
Lezzet ve ücret ve mükâfat yeri değildir. Madem dâr-ı hizmettir ve mahall-i ubudiyettir.
blank.gif
6
Hastalıklar ve musibetler, dinî olmamak ve sabretmek şartıyla,
blank.gif
7
o hizmete ve o ubudiyete çok muvafık oluyor ve kuvvet veriyor. Ve herbir saati bir gün ibadet hükmüne getirdiğinden,
blank.gif
8
şekvâ değil, şükretmek gerektir.

Evet, ibadet iki kısımdır: bir kısmı müsbet, diğeri menfi. Müsbet kısmı malûmdur. Menfi kısmı ise, hastalıklar ve musibetlerle, musibetzede zaafını ve aczini hissedip, Rabb-i Rahîmine ilticâkârâne teveccüh edip, Onu düşünüp, Ona yalvarıp hâlis bir ubudiyet yapar. Bu ubudiyete riyâ giremez, hâlistir. Eğer sabretse, musibetin mükâfâtını düşünse, şükretse, o vakit herbir saati bir gün ibadet hükmüne geçer. Kısacık ömrü uzun bir ömür olur. Hattâ bir kısmı var ki, bir dakikası bir gün ibadet hükmüne geçer. Hattâ bir âhiret kardeşim, Muhacir Hafız Ahmed isminde bir zâtın müthiş bir hastalığına ziyade merak ettim. Kalbime ihtar edildi: “Onu tebrik et. Herbir dakikası bir gün ibadet hükmüne geçiyor.” Zaten o zat sabır içinde şükrediyordu.



Dipnot-1
Mülkün mâliki, mülkünde dilediği gibi tasarruf eder.
Dipnot-2
bk. Müslim, Birr: 52; Ebû Dâvud, Cenâiz: 1; el-Hâkim, el-Müstedrek: 1:1500.
Dipnot-3
bk. Buhârî, Merdâ: 1; Müslim, Birr: 52; Tirmizî, Zühd: 57; Muvatta’, Cenâiz: 40.
Dipnot-4
bk. Bakara Sûresi, 2:155; Âl-i İmrân Sûresi, 3:154, 186; Mâide Sûresi, 5:48; En’âm Sûresi, 6:165.
Dipnot-5
bk. Tevbe Sûresi, 9:105; Necm Sûresi, 53:39.
Dipnot-6
bk. Bakara Sûresi, 2:21; Necm Sûresi, 53:36.
Dipnot-7
bk. Tirmizî, Deavât: 79; Nesâî, es-Sünenü’l-Kübrâ: 6:106.
Dipnot-8
bk. Dârimî, Rikak: 56; Müsned: 2:159, 194, 198, 3:148, 238, 258.

[/BILGI]



[DIKKAT]

Soru 1:
Vücut Libası betimlemesi ile hastalık arasında nasıl bir ilişki var?

Soru 2: "Şâfî ismi hastalığı istediği gibi, Rezzak ismi de açlığı iktiza ediyor, ve hâkezâ... " sözüne mukabil Gaffar ismi de günahları ister diyebilir miyiz? Eğer diyebiliyorsak bu zorla günah işletmeye girmez mi?

Soru 3: Hayatın vazifeleri nelerdir?

Soru 4: "Yeknesak istirahat döşeğindeki hayat, hayr-ı mahz olan vücuttan ziyade, şerr-i mahz olan ademe yakındır ve ona gider." sözünden ne anlıyoruz?

Soru 5: Dini hastalık ve musibetlere örnek verir misiniz?

Soru 6: Hastalıklar ve musibetler o hizmete ve ubudiyete nasıl muvafık olur ve kuvvet verir?

Soru 7: Hasta olduğumuz vakitler nasıl ibadet hükmüne geçer ve bire bin sevap verir? Her hastalıkta mümkün mü?

Soru 8: Müsbet ve menfi ibadeti açıklar mısınız?

Soru 9: ibadette riya nasıl olur? Hangi ibadetler halistir?[/DIKKAT]
 

faris

Well-known member
[DIKKAT]Soru 1: Vücut Libası betimlemesi ile hastalık arasında nasıl bir ilişki var?[/DIKKAT]

Evvelinde Ustadımız r.a. diyor insanın musibet ve hastalıkta insanın üç sebeble şikayete hakkı yoktur demekte ve birinci sebebi tabiri caiz ise modelist olarak açıklıyor :

"BİRİNCİ VECİH: Cenâb-ı Hak, insana giydirdiği vücut libasını san’atına mazhar ediyor. İnsanı bir model yapmış; o vücut libasını o model üstünde keser, biçer, tebdil eder, tağyir eder, muhtelif esmâsının cilvesini gösterir."

Şayet bugün bir arabanız olsa ve o arabayı aldığınızda standart bazı özellikleri kendi zevk ve isteğinize göre; kapaklı olan lastiklerinize çelik çant takdığınızda, kumaş koltuklarını deri koltuk olarak döşediğinizde camlarına film çektiğinizde, araba dile gelip beni çirkinleştiriyorsun yapma dese haklı bir söz söylememiş olur. İşte öyle de Nasıl ki bu kainatı yaratıp bizlerin hizmetine müsahhar eden Allah elbette bizleri de yoktan var etmiştir. Nasıl ki bu kainatı çeşitli hadiseler ile kışı ve baharı getirerek kainatı yeniler güzelleştirir, sanatını gösterir işte öyle de bizlerinde bedenini hastalık gibi hadiseler ile yeniler, değiştirir, güzelleştirir, bozar, çizer, keser, biçer ve yine sanatını yine bizim için gösterir.
 

faris

Well-known member
[DIKKAT]Soru 2: "Şâfî ismi hastalığı istediği gibi, Rezzak ismi de açlığı iktiza ediyor, ve hâkezâ... " sözüne mukabil Gaffar ismi de günahları ister diyebilir miyiz? Eğer diyebiliyorsak bu zorla günah işletmeye girmez mi?[/DIKKAT]

Allah'ın isimlerinden olan Şafi ismi şifa veren, Rezzak ismi rızık veren olduğu gibi Gaffar ismi de günahları bağışlayan manasındadır.

Bir insanın bu isimlere ihtiyaç duyacak şekilde yaratılması bu isimlerin zorla yaptırdığı anlamına gelemez. Daireyei küçülterek Gaffar ismi ise;

Yusuf Süresinde mealen "ben nefsimi temize çıkarmam şüphesizki nefis şiddetle kötülüğü emreder" ayeti kerimesinde nefsin kötülüğü istemesi ile Gaffar ismi günahı işletmez, işletemez de o zaman bu insanı hipotek altına almak olur ve Allahın diğer isim ve sıfatlarına zıt olurdu. Ve Allah'ın Adl, Hakim gibi isimleri buna müsaade etmez. Hem insanda sadece onun kontrolünde olan irade ile bu engellemiş olur. Mesela arabanın kaza yapmaya müsait olması onun kaza yapacağı anlamına gelmez neticede onun kontrolü sadece sürücüdedir. Sürücü kendi hatasından dolayı kaza yapacağı zaman bir başkasına sen bana zorla kaza yaptırdın diyemez. Söylese kimse inanmaz.

Hem bir kudsi hadisde mealen "Eğer siz günah işlemeyen bir toplum olsaydınız Allah sizi helak eder yerinize günah işleyen bir toplum getirirdi" denilmekte. Evet bizler nefsimiz ve şeytani lümme itibari ile günah işlemeye meyilliyiz. Ama oto kontrol bizde olduğundan mesul biziz ve bundan dolayı Gaffar ismine muhtacız yoksa başka bir istimdatımız olamaz mazallah boylu boyuna cehennem alevleri arasında kalırdık..

Ve ayrıca böyle cebir ve zorlama var diye düşünebiliyorsak bizde Hz. Yusuf a.s. gibi ki o peygamber en güzel ahlak ile ahlaklanmış ve sıdk ve ismet sıfatlıdır o dahi Yusuf Süresinde nakledildiği gibi "..ben nefsimi temize çıkarmam" diyerek bizlerde bunun şeytandan gelen bir vesvese olduğunu bilmeli nefsimizi temize çıkarmaya çalışmak yerine Allahın Gaffar, Gafir, Gafur isimlerine iltica etmeliyiz..
 

Huseyni

Müdavim
Soru 4: "Yeknesak istirahat döşeğindeki hayat, hayr-ı mahz olan vücuttan ziyade, şerr-i mahz olan ademe yakındır ve ona gider." sözünden ne anlıyoruz?

Yeknesak istirahat döşeğindeki hayatı; monoton, sorunsuz, her istediğine ulaşabilecek rahatlıkta bir hayat tarzı olarak anlıyorum. Rahat bir hayat insanı gaflete düşürür. Bir hastalık, musibet olmazsa Rabbi Rahiminden istemeyi unutur. Allah insanı ihtiyaçlar içinde yaratmış ve bu ihtiyaçlarını giderebilmesi için ona vücud vermiş, güç kuvvet vermiş. Bir şeyi elde edebildiğimiz sürece ona olan ihtiyacımızı tam hissedemiyoruz. Mesela su gibi bir nimet her daim yanımızda olduğundan, her zaman suya rahatça ulaşabiliyor olmamız, ona olan ihtiyacımızı tam anlamıyla hissettirmediği gibi, suyu sahiplenme gibi bir yanılgıya da düşürüyor. Halbuki o nimet her halikarda Allahın verdiği bir nimettir. Bir vesileyle onu elimizden alabilir. İşte o zaman, ihtiyacımızın şiddetlendiği anda suyun gerçek sahibini düşünmeye başlıyoruz. Düşünmek, tefekkür etmek ve o anki acizliğimiz netice itibariyle Mün'imi Hakikiden istemeye vesile oluyor. Çünkü bütün vesileler, sebepler devre dışı kalmış, mülk sahibi istemezse bir damlasına da ulaşamıyoruz.

Dualarımız, mülkü mülk sahibinden isteyişimiz Allah'ın rahmetinin celbine vesile oluyor. Duamıza ehemmiyet veriyor. Birçok hikmetler sebebiyle istediğimizi vermediği zaman bile, istememizden razı oluyor. İhtiyaçlar, musibetler, acizliklerimiz ve fakirliklerimiz duaya, ibadete vesile oluyor. Bu da insanın manen terakkisini ve hayr-ı mahz (mutlak hayır) olan vücudu netice veriyor. Aksi halde nisyan çöküyor, unutuyoruz, gaflet ediyoruz. Unuttuğumuz bile aklımıza gelmiyor. Bu da şerr-i mahz (mutlak şer) olan ademe, yokluğa, şiddetli azaba doğru yakınlaştırıyor. Allah muhafaza.

Vücudumuz, maddi manevi sahip olduğumuz herşeyi, sorunsuz kullanabildikçe kendimizin zannediyoruz. Ta ki bir musibet onu elimizden alana kadar. Bir musibet Allah'a yakınlaşmaya vesile oluyor ise sabretmek, mümkün ise şükretmek gerekir. Allah'tan uzaklaştıran yani dine gelen musibetten Allah cc. cümlemizi muhafaza eylesin, amin.
 

faris

Well-known member
[DIKKAT]Soru 3: Hayatın vazifeleri nelerdir? [/DIKKAT]

Hayatı, can olarak düşündüğümüzde canlı her bir mevcudun; canlı kalabilmesi için belirli vazifeleri vardır. İnsanın belirli yaşta yaşadığı ortama uyum sağlayabilmesi için gerekli şartlar bazı hastalıklar ile mümkün olabilmekte. Ve yine belirli yaşlarda geçirdiği hastalıklar ile hayatın kıymetini ve ehemmiyetini anlayabilmekte. Hatta sabır ve şükür etse kemalata erişebilmekte.. Tasaffi, Kemal ve kuvveti hayatın vazifeleri olarak sıralayabiliriz..

[DIKKAT]Soru 5: Dini hastalık ve musibetlere örnek verir misiniz?[/DIKKAT]


Dini hastalık olarak; ülfet ve nisyan, gafleti dine gelen hastalık olarak düşünecek olursak, isyan, inkar, dalalet gibi hususları ise dine gelen musibet olarak değerlendirmek mümkündür.
 

teblið

Vefasýz
Soru 3: Hayatın vazifeleri nelerdir?

İslâm dininde , ibadetler, sadece Allah Teala’ya yaklaşmak için yapılan belirli bazı davranışlar olarak görülmemiş, hemen bütün dünya hayatının bir ibadet haline dönüştürülebilmesi için, Allah Teala’ya kulluk ve O’na yakınlaşma maksadıyla yapılan veya terk edilen her davranış, bizlerin hayattaki görevleridir. Şu ayette Cenâb-ı Hak buna işaret eder: “De ki: Şüphesiz benim namazım, kurbanım, hayatım ve ölümüm hepsi âlemlerin Rabbi olan Allah içindir” (el-En’âm, ).

Buna göre İslâm’da ibadet ve kulluk, sadece namaz, oruç, hac, zekat ve dualardan ibaret değil, Müslüman’ın yüce Allah’ın rızasını kazanmak amacıyla yaptığı dünyadaki her güzel ve yararlı iş; yani “amel-i salih”tir. Dindarlığın esasını iman vücuda getirirse de, kalpteki imanın varlığını fiilen ibadetler ortaya koyar.

Allah Teala, “Ben insanları ve cinleri sadece bana ibadet etsinler diye yarattım” (ez-Zâriyât,) buyurarak, kâinattaki en şerefli mahluk olan insanın da kendisine kulluk maksadıyla yaratıldığını bildirir.
Şu halde insanoğlu, iş ve ibadet hayatını bu gayeye uygun olarak, kendisine verilen görevleri yerine getirme derecesine göre, Allah Teala’ya yaklaşır.
 

faris

Well-known member
[DIKKAT]Soru 6: Hastalıklar ve musibetler o hizmete ve ubudiyete nasıl muvafık olur ve kuvvet verir?[/DIKKAT]

[BILGI]Şu dâr-ı dünya, meydan-ı imtihandır
blank.gif
4
ve dâr-ı hizmettir.
blank.gif
5
Lezzet ve ücret ve mükâfat yeri değildir. Madem dâr-ı hizmettir ve mahall-i ubudiyettir.
blank.gif
6
Hastalıklar ve musibetler, dinî olmamak ve sabretmek şartıyla,
blank.gif
7
o hizmete ve o ubudiyete çok muvafık oluyor ve kuvvet veriyor. Ve herbir saati bir gün ibadet hükmüne getirdiğinden,
blank.gif
8
şekvâ değil, şükretmek gerektir.

[/BILGI]


Ayeti Kerimede mealen " insanları ve cinleri ancak bana ibadet etsinler diye yarattım" buyurulmakta ve yine başka bir ayeti kerimede ise " iman edip güzel ameller işleyenler Rabbinin izniyle altlarından ırmaklar akan cennette ebediyen kalacaklardır.." buyurulmaktadır. Ustadımız bediüzzamanın işaret ettiği gibi bu ayeti kerimelerden görüyoruz ki bu dünya imtihan ve hizmet yeridir ve mükafat yeri değildir. Onun içindir ki hastalıklar ve musibetler dini olmamak şartını koyarak bu hizmete uygun olduğunu haber vermekte. Çünkü bu hastalıklar ve musibetler her ne kadar görünüşte güzel olmasa ve çirkin olsada onlar ile gaflet ve dalaletimiz ile perdelenen hissiyatlarımız o perdeleri yırtmakta, kulluk ve ubudiyet vazifelerimizi hatırlamaktayız.

Ve ebedi olacak inkar ve küfür bataklığından kurtarmakta. Çünkü hastalık ve musibetler ile insan aczini ve fakrını anlar gözle görülemeyecek o mikroblar ile baş edemeyen nasıl kainat ile mücadele edebilir ve yine gücü elinin yetiştiği kadar olan insan istek ve arzuları ise nihayetsiz olduğunu anlar. O sıkıntı ve hastalık halinden ancak onu ve o hastalığı halk edenin kurtaracağını bilir kendine gelir ve öyle hareket eder..

Hem der o hastalık vazifeli bir askerdir sabreder, şükreder. Sabrına ve şükrüne mukabil hem evvelinden daha sağlıklı bir bedene kavuşurken yine evvelinden daha şuurlu ve ciddiyetli bir ruh haline kavuşur. Hizmet basamaklarını tırmanır. O hastalık ve musibet günahlarına kefaret hükmüne geçer kar üzere kar elde eder..

Hem kuvvetli hastalıklar ve musibetler evvela peygamberlere akabinde al ve ashablarına ve varislerine gelmiştir. Demek ki o hastalıklar ve musibetler o hizmete uygundur.

Günümüzdeki bir başka gaflet ise hastalığın hakikatinin anlatılmaması, hastalığı çirkin ve korkutucu göstererek mahiyetinin anlaşılmamasını sağlamakta. Elhamdülillah bu dersler ile ustadımız bize hakikatten haber veriyor..
 

teblið

Vefasýz
Soru 9: ibadette riya nasıl olur? Hangi ibadetler halistir?

İhlas, gerek beden ile, gerek mal ile yapılan farz veya nafile bütün ibadetleri, Allah rızası için yapmaktır. Mal, mevki, saygı, şöhret kazanmak için yapılan ibadette ihlas olmaz, riya olur.

İbadet ederken, maddi faydaları düşünülürse, mesela Allah rızası için oruç tutan kimse, bu arada rejim de yapmış olup, fazla kilolarımı azaltırım diyorsa, Allah rızası için namaz kılarken, jimnastik de olur diyorsa, bu ibadetler riyanın açık adresidir ..(Allah muhafaza)

Diğer bir örnekte Sadaka konusunada değinebiliriz ;Güzel bir ahlaktır İslam dininde (Sağ elinin verdiğini sol elin görmesin )

Gizli yapılan sadakalar katbe kat daha efdaldir inşl;

Sadakayı başkalarına beğendirmek amacıyla veriyorsan işte sen gene Riyanın sahilindesindir ...

Rabbim muhafaza eylesin bu kalbi hastalıktan cümlemizi inşl....
 

Huseyni

Müdavim

İ’lem eyyühe’l-aziz! Cenâb-ı Hakkın sana in’âm ettiği vücut ile vücuda lâzım olan şeyler, temlik suretiyle değildir. Yani, senin mülkün ve malın olup istediğin gibi tasarruf etmek için verilmemiştir. Ancak, o gibi nimetlerde, Allah’ın rızasına muvafık tasarruf edilebilir.

Evet, bir misafir, ev sahibinin iznine ve rızasına muvafık olmayacak derecede, yemeklerde ve sair şeylerde israf edemez.

Mesnevi-i Nuriye
 

faris

Well-known member
[DIKKAT]Soru 7: Hasta olduğumuz vakitler nasıl ibadet hükmüne geçer ve bire bin sevap verir? Her hastalıkta mümkün mü?[/DIKKAT]


[BILGI]Menfi kısmı ise, hastalıklar ve musibetlerle, musibetzede zaafını ve aczini hissedip, Rabb-i Rahîmine ilticâkârâne teveccüh edip, Onu düşünüp, Ona yalvarıp hâlis bir ubudiyet yapar.[/BILGI]


Demek ki hasta olduğumuz zamanları şikayet edecek şekilde bu benim başıma neden geldi diyerek hayıflanmak yerine, zaaf ve aczimizi hissederek Rahim olan Rabbimize sığınmalı ve Ondan yardım dilemeliyiz. Böyle bir düşünce ve hal tefekküre girdiğinden ve halis olduğundan ibadet hükmüne geçmekte.



[DIKKAT]
Soru 8: Müsbet ve menfi ibadeti açıklar mısınız?[/DIKKAT]


Müsbet ibadetler için :

Allah'ın emrettiği farzlar ile beraber peygamber efendimiz a.s.v'in sünneti olarak örnek verebiliriz.

Menfi ibadetler ise dini olmayan hastalık ve musibetleri örnek verebilriz. Bu hususta hadis-i şerfde :

Ebu Musa radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: Ebu Hureyre ve Ebu Said radıyallahu anhüma'nın anlattıklarına göre, Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm şöyle buyurmuştur:
"Mü'min kişiye bir ağrı, bir yorgunluk, bir hastalık bir üzüntü hatta bir ufak taşa isabet edecek olsa, Allah onun sebebiyle mü'minin günahından bir kısmını mağfiret buyurur."(2)

Hz. Cabir radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm, Ümmü's-Saib radıyallahu anhâ'nın yanına girdi ve: "Niye zangırdıyorsun, neyin var?" dedi. Kadın: "Humma (sıtma)! Allah belasını versin!" dedi. Aleyhissalatu vesselam da: "Sakın hummaya sövme! Çünkü o, insanların hatalarını temizlemektedir, tıpkı körüğün demirdeki pislikleri temizlediği gibi!" buyurdular."

Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm bir hummalıyı ziyaret etmişti. Hastaya:
"Müjde! Zira Allah Teâla hazretleri diyor ki: "Humma benim ateşimdir, ben onu mü'min kuluma musallat ederim, ta ki, ateşten tadacağı nasibi(ni dünyada tadmış) olsun."Rezin tahric etmiştir.(3).

Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"Allah bir kuluna hayır murad etti mi onun cezasını tacil edip dünyada verir; bir kulu hakkında da kötülük murad etti mi onun günahlarını tutar, kıyamet günü cezasını verir. Mükâfaatın büyüklüğü belânın büyüklüğü ile (orantılıdır). Allah bir cemaati sevdi mi onları musebete müptela eder. Kim bundan razı olursa Allah da ondan razı olur, kim de razı olmazsa Allah da ondan razı olmaz."(4)

Hz. Cabir radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"Kıyamet günü, afiyet ehli kimseler, bela ehline sevapları verilince, dünyada iken derilerinin makaslarla kazınmış olmasını temenni edecekler."(5)

Dipnotlar:

(1) bk. Buhari, Cihad 134; Ebu Davud, Cenaiz 2, (3091).
(2) bk. Buhari, Marda 1; Müslim, Birr 52, (2573); Tirmizi, Cenaiz 1, (966).
(3) bk. Ahmed İbnu Hanbel'in Müsned'inde mevcuttur: 2, 440
(4) bk. Tirmizi, Zühd 57, (2398).
(5) bk. Tirmizi, Zühd 59, (2404).


"Bir kul, salih amel işlerken araya bir hastalık veya sefer girerek ameline mani olsa, Allah ona sıhhati yerinde ve mukim iken yapmakta olduğu salih amelin sevabını aynen yazar."(1)
[DIKKAT]
 

teblið

Vefasýz
Soru 7: Hasta olduğumuz vakitler nasıl ibadet hükmüne geçer ve bire bin sevap verir? Her hastalıkta mümkün mü?

Elbette ki mümkündür inşl..Hastalık kendini anlaması bilmesi,kulluğunu hatırlaması ve ölüme hazırlanması için en büyük uyarıcıdır..İnsan acizliğini ve bir gün bu fani dünyadan ayrılacağını en güzel anlatan hastalıklarımızdır..Hastalık insanın bir yolcu gibi davranmasını öğretir.

.İnsana ebed yolculuğunda gerekli olan gerekli malzemelerin elde etmesini sağlar..Hastalık anındaki derin sabır ve teslimiyet günahların keffaretine sebebtir inşl..Gülün dikenin batmasına dahi şefaat doğuyorsa büyük hastalıklara göster,ilen sabrın mükafatı Allahu alem kim bilir ne büyük ecirler saklar ilahi hazinede!!!!

hastalığa gösterilen sabır ve şükürler ebedi hayatın yaralarının ilacıdır inşl..
 
Üst