Risale-i Nur Soru Cevap 11 : İkinci Lem'a (Birinci Bölüm)

TaLHa

Nur-u Aynım
Yönetici
Bu dersimizde ikinci lem'a nın bir kısmına dair hazırlamış olduğumuz bazı temsili sorular ile dersimizi başlatıyoruz. Sizlerinde sorularınız ve cevaplarınız ile iştirak etmenizi bekliyoruz..


[BILGI]
İkinci Lem’a


besmele.jpg



اِذْ نَادٰى رَبَّهُ اَنِّى مَسَّنِىَ الضُّرُّ وَاَنْتَ اَرْحَمُ الرَّاحِمِينَ
blank.gif
1



SABIR KAHRAMANI Hazret-i Eyyub Aleyhisselâmın şu münâcâtı, hem mücerreb, hem tesirlidir.
blank.gif
2 Fakat, âyetten iktibas suretinde, bizler münâcâtımızda

رَبِّى اَنِّى مَسَّنِىَ الضُّرُّ وَاَنْتَ اَرْحَمُ الرَّاحِمِينَ
blank.gif
3 demeliyiz.


Hazret-i Eyyub Aleyhisselâmın meşhur kıssasının hülâsası şudur ki:
blank.gif
4

Pek çok yara, bere içinde epey müddet kaldığı halde, o hastalığın azîm mükâfâtını düşünerek, kemâl-i sabırla tahammül edip kalmış. Sonra, yaralarından tevellüt eden kurtlar kalbine ve diline iliştiği zaman, zikir ve marifet-i İlâhiyenin mahalleri olan kalb ve lisanına iliştikleri için,
blank.gif
5 o vazife-i ubudiyete halel gelir düşüncesiyle, kendi istirahati için değil, belki ubudiyet-i İlâhiye için demiş: “Yâ Rab, zarar bana dokundu. Lisanen zikrime ve kalben ubudiyetime halel veriyor” diye münâcât edip, Cenâb-ı Hak o hâlis ve sâfi, garazsız, lillâh için o münâcâtı gayet harika bir surette kabul etmiş, kemâl-i âfiyetini ihsan edip envâ-ı merhametine mazhar eylemiş.
blank.gif
6

İşte bu Lem’ada Beş Nükte var.

BİRİNCİ NÜKTE

Hazret-i Eyyub Aleyhisselâmın zâhirî yara hastalıklarının mukabili, bizim bâtınî ve ruhî ve kalbî hastalıklarımız vardır. İç dışa, dış içe bir çevrilsek, Hazret-i Eyyub’dan daha ziyade yaralı ve hastalıklı görüneceğiz. Çünkü işlediğimiz herbir günah, kafamıza giren herbir şüphe, kalb ve ruhumuza yaralar açar.

Hazret-i Eyyub Aleyhisselâmın yaraları, kısacık hayat-ı dünyeviyesini tehdit ediyordu. Bizim mânevî yaralarımız, pek uzun olan hayat-ı ebediyemizi tehdit ediyor. O münâcât-ı Eyyubiyeye, o hazretten bin defa daha ziyade muhtacız.

Bahusus, nasıl ki o hazretin yaralarından neş’et eden kurtlar kalb ve lisanına ilişmişler. Öyle de, bizleri, günahlardan gelen yaralar ve yaralardan hasıl olan vesveseler, şüpheler—neûzu billâh—mahall-i iman olan bâtın-ı kalbe ilişip imanı zedeler ve imanın tercümanı olan lisanın zevk-i ruhanîsine ilişip zikirden nefretkârâne uzaklaştırarak susturuyorlar.
blank.gif
7

Evet, günah kalbe işleyip, siyahlandıra siyahlandıra, tâ nur-u imanı çıkarıncaya kadar katılaştırıyor.
blank.gif
8 Herbir günah içinde küfre gidecek bir yol var. O günah, istiğfarla çabuk imha edilmezse, kurt değil, belki küçük bir mânevî yılan olarak kalbi ısırıyor.

Meselâ, utandıracak bir günahı gizli işleyen bir adam, başkasının ıttılaından çok hicap ettiği zaman, melâike ve ruhaniyâtın vücudu ona çok ağır geliyor. Küçük bir emâre ile onları inkâr etmek arzu ediyor.

Hem meselâ, Cehennem azabını intaç eden büyük bir günahı işleyen bir adam, Cehennemin tehdidâtını işittikçe istiğfarla ona karşı siper almazsa, bütün ruhuyla Cehennemin ademini arzu ettiğinden, küçük bir emâre ve bir şüphe, Cehennemin inkârına cesaret veriyor.

Hem meselâ, farz namazını kılmayan ve vazife-i ubudiyeti yerine getirmeyen bir adamın, küçük bir âmirinden küçük bir vazifesizlik yüzünden aldığı tekdirden müteessir olan o adam, Sultan-ı Ezel ve Ebedin mükerrer emirlerine karşı farzında yaptığı bir tembellik, büyük bir sıkıntı veriyor. Ve o sıkıntıdan arzu ediyor ve mânen diyor ki, keşke o vazife-i ubudiyeti bulunmasaydı! Ve bu arzudan, bir mânevî adâvet-i İlâhiyeyi işmam eden bir inkâr arzusu uyanır. Bir şüphe, vücud-i İlâhiyeye dair kalbe gelse, kat’î bir delil gibi ona yapışmaya meyleder; büyük bir helâket kapısı ona açılır. O bedbaht bilmiyor ki, inkâr vasıtasıyla, gayet cüz’î bir sıkıntı vazife-i ubudiyetten gelmeye mukabil, inkârda milyonlarla o sıkıntıdan daha müthiş mânevî sıkıntılara kendini hedef eder.
blank.gif
9 Sineğin ısırmasından kaçıp yılanın ısırmasını kabul eder.

Ve hâkezâ, bu üç misale kıyas edilsin ki,
blank.gif
10 بَلْ رَانَ عَلٰى قُلوُبِهِمْ sırrı anlaşılsın.


Dipnot-1
“Eyyub’u da hatırla ki, Rabbine şöyle niyaz etmişti: ‘Bana gerçekten zarar dokundu. Sen ise merhametlilerin en merhametlisisin.’” Enbiyâ Sûresi, 21:83.
Dipnot-2
bk. Enbiyâ Sûresi; 21:84.
Dipnot-3
Ey Rabbim! Bana gerçekten zarar dokundu. Sen ise merhametlilerin en merhametlisisin.
Dipnot-4
bk. et-Taberî, Câmiu’l-Beyân: 17:71-72; İbn-i Hacer, Fethü’l-Bârî: 6:421; İbnü’l-Mübarek, ez-Zühd: s.49.
Dipnot-5
bk. Ebnü’l-Esîr, el-Kâmil fi’t-Târîh: 1:98-100
Dipnot-6
bk. Enbiyâ Sûresi, 21:84; Sâd Sûresi, 38:42-43. Ayrıca bk. Buhârî, Gusül: 20, Tevhid: 35; Müsned: 2:314.
Dipnot-7
bk. Tâhâ Sûresi, 20:124; Zuhruf Sûresi, 43:36.
Dipnot-8
bk. Tirmizî, Tefsîru Sûre: 83:1; İbni Mâce, Züht: 29; Muvattâ, Kelâm: 18; Müsned, 2:297.
Dipnot-9
bk. Nûr Sûresi, 24:39; Hac Sûresi, 22:31.
Dipnot-10
“Kazandıkları günahlar, kalblerini kaplayıp karartmıştır.” Mutaffifîn Sûresi, 83:14.

[/BILGI]

[DIKKAT]
Soru 1 : Hz. Eyüb a.s.'ın hayatı hakkında kısaca bilgi verir misiniz?

Soru 2 : Hz. Eyüb a.s. münacatı nedir ve mücerreb olduğuna örnek verir misiniz?

Soru 3 : Bizler bu münacatı dualarımızda nasıl demeliyiz?

Soru 4 : Hz. Eyüb a.s. neden sabır kahramanıdır?

Soru 5 : Hz. Eyüb a.s. neden dua etmiş ve Allah bu duayı niçin kabul etmiş?

Soru 6 :
Kur'an-ı Kerimin bir çok süresinde kıssasından bahsedilen hatta tevratta dahi kıssasına neden yer verilmiştir?

Soru 7 : Hz. Eyüb a.s.'ın yaraları ile bizim hastalığımız arasında nasıl bir ilişki vardır? Zararı nelerdir?

Soru 8 : "Evet, günah kalbe işleyip, siyahlandıra siyahlandıra, tâ nur-u imanı çıkarıncaya kadar katılaştırıyor." Hazreti Ustadın naklettiği bu hadis-i şeriften ne anlamalıyız?

Soru 9 : "Herbir günah içinde küfre gidecek bir yol var. O günah, istiğfarla çabuk imha edilmezse, kurt değil, belki küçük bir mânevî yılan olarak kalbi ısırıyor." ifadesini açıklar mısınız? Örnek verir misiniz?

Soru 10 : "Sineğin ısırmasından kaçıp yılanın ısırmasını kabul eder." vecizesinden ne anlıyoruz?

[/DIKKAT]
 

HüSRaN

Member
Cevap: Risale-i Nur Soru Cevap : İkinci Lem'a (Birinci Bölüm)

SABIR KAHRAMANI Hazret-i Eyyub Aleyhisselâmın şu münâcâtı, hem mücerreb, hem tesirlidir.
blank.gif
2
Fakat, âyetten iktibas suretinde, bizler münâcâtımızda

رَبِّى اَنِّى مَسَّنِىَ الضُّرُّ وَاَنْتَ اَرْحَمُ الرَّاحِمِينَ
blank.gif
3
demeliyiz.

Hazret-i Eyyub Aleyhisselâmın meşhur kıssasının hülâsası şudur ki:
blank.gif
4

burdan sonrası okunmuyor?
 

TaLHa

Nur-u Aynım
Yönetici
Cevap: Risale-i Nur Soru Cevap : İkinci Lem'a (Birinci Bölüm)

Mesaj içeriğinde sorun yok tamamı okunabiliyor. Tarayıcınızdan kaynaklı bir sorun olabilir sayfayı yeniden yükleyiniz veya başka tarayıcıdan bağlanmayı deneyiniz..
 

Ukbaa

Well-known member
Cevap: Risale-i Nur Soru Cevap : İkinci Lem'a (Birinci Bölüm)

Soru 9 : "Herbir günah içinde küfre gidecek bir yol var. O günah, istiğfarla çabuk imha edilmezse, kurt değil, belki küçük bir mânevî yılan olarak kalbi ısırıyor." ifadesini açıklar mısınız? Örnek verir misiniz?
Bir günahı işleyen insan eğer kalbinde iman varsa, bu günahının başkaları tarafından duyulmasından rahatsız olur, onlardan utanır. Mesela oruç ibadetini terk eden adam utandığından dolayı kimsenin onu göremeyeceği bir yerde yemeğini yer. Fakat biliyor ki kimse onu görmese bile sağında ve solunda bulunan melekler bunu görüp kayd altına alıyor. İnsan bu halde iken manevi rahatsızlıktan kurtulmak için melekleri inkar arzusu uyanıyor.

Ve işlediği günahın gerektirdiği cezayı düşününce rahatsız olur ve bütün hücrelerinde hissettiği bu sıkıntıdan kurtulmak için nefis insana Cehennemi inkar fikrini sunar. Bu fikir insana cazip gelir çünkü ceza çekilecek bir yer olmayınca, günah işledikten sonra içimiz rahat olacak!

Veya farz ibadetini yerine getirmeyip, kulluk vazifesini aksattığından dolayı kalbi müteessir olan insan, bu sıkıntıdan kurtulmak için içten içe ’keşke böyle bir vazife bulunmasaydı’ diye şikayet eder. Bu şikayetle birlikte kalbine farketmeden, ona bu kulluk vazifesini yükleyen Allah’a karşı düşmanlık tohumu ekmektedir.Bu tohum,kulluğunda gösterdiği her tembellikle sünbüllenir.

Görüyoruz ki; bir günahtan dolayı insan meleklerin inkarına, cehennemin inkarına, feraizlerin inkarına, en kötüsü de Allah’ın inkarına kadar gidebiliyor. Eğer günah çabuk tövbe ve istiğfarla temizlenmezse suya damlayan mürekkep misali zamanla dağılıp bütün suyun rengini değiştiriyor.

[BILGI]Mâsiyetin mahiyetinde, bilhassa devam ederse, küfür tohumu vardır. Çünkü, o mâsiyete devam eden, ülfet peyda eder, sonra ona âşık ve müptelâ olur. Terkine imkân bulamayacak dereceye gelir. Sonra o mâsiyetinin ikaba mûcip olmadığını temenniye başlar. Bu hal böylece devam ettikçe, küfür tohumu yeşillenmeye başlar. En nihayet, gerek ikabı ve gerek dârü'l-ikabı inkâra sebep olur.

Mesnevi-i Nuriye- Habbe - 107[/BILGI]
 

HüSRaN

Member
Soru 5 : Hz. Eyüb a.s. neden dua etmiş ve Allah bu duayı niçin kabul etmiş?
[/DIKKAT]
Hz. Eyyub, hastalık deyince de onun hastalığı akla gelir. Gerçekten de Eyyub Peygamber, seksen yıl kadar sağlıklı ve variyetler içerisinde yaşadıktan sonra çok ağır ve amansız hastalıklara yakalanmış, yedi yıl kadar hastalık çektikten sonra tekrar iyi olmuştu.
Bunca hastalık ve dertlerin adamı olan Hz. Eyyub, , Yüce Allah’a sitemlerde bulunmamıştı. Büyük bir sabır örneği göstermiş ve çaresiz kalınca da derdini sadece Allah’a arz etmişti. Eyyub peygamberin hastalığı ile ilgili olarak Kur’ân şunları söyler:
“Eyyûb’u hatırla. Hani o, Rabbine: “Bu dert bana dokundu, sen merhametlilerin en merhametlisisin!” diye dua etmişti. (Enbiya Suresi, 83)


Bize örnek olarak sunulan ve amansız hastalıklara yakalanan Eyyub Peygamber, asla şikâyet etmemiş, sızlanmamış ve hep sabretmiştir. O, hastalığının en şiddetli anlarında şöyle diyordu: “Yüce Allah’ın bana lutfettiği seksen yıllık bolluk ve
kuranvesaglik2-.jpg
sağlığa karşılık, yedi yıllık sabır çok mu?
 

teblið

Vefasýz
Soru 4 : Hz. Eyüb a.s. neden sabır kahramanıdır?

İmanın büyüklüğü ,kulun karşılaştığı sıkıntı ve meşşakketlere dayanma sıyla ve sabrıyla belli olur;Nitekim İslam tarihinde sıkıntılara ve ağır imtihanlara maruz kalan en evvel peygamberlerdir..

Evet Hz Eyyüb(as) hayatını okuyupta etkilenmeyen varmıdır;Ve onun dağlar kadar büyük deryalar kadar engin sabrını okuyupta haya etmeyen kul varmıdır?

Hz Eyyübün hayatına baktığımızda ,gerek mal gerek evlad ve gerekse erk(güç) olarak envai hikmetler bahşetmişti Yaradan;Ve bu haliyle bir gün dahi şükründen geri kalmadı Allah'ın (c.c) sadık kulu Hz Eyyüp;Bu sınavı geçmişti Eyyüp;

Sırada nefsi daha çok zorlayan çetin bir sınav başlayacaktı Hz Eyyübün hayatında..Yokluk ve hastalık sınavı;Ne güzel bir abd'ı Eyyüp ;Sabrı çağlar sonrasında bile bizlere en büyük ders oldu..;

İnsan teffekkür ettikçe sabrının enginliği karşısında aklı hayali duruyor değilmi?

Günümüzde bizler bırakın tüm dertleri çekmeyi ,küçücük bir derde düçar olduğumuzda yüreklerimiz feryadı figan ediyor ..

Ve insan kıyas yapmaya bile haya ediyor Hz Eyyübün sabrıyla ..;

Affet İlahi Affu mağfiret et bizleri..Bizlerede bembeyaz sabırlar öğret İlahiii.....
 

faris

Well-known member

[DIKKAT]Soru 10 : "Sineğin ısırmasından kaçıp yılanın ısırmasını kabul eder." vecizesinden ne anlıyoruz?[/DIKKAT]

Sinek bizi ısırdığında en fazla bir kaç gün ısırdığı yer kaşınır ancak ciddi bir tehlike arz etmemekte ama yılan ısırmasını bırakın kendisi dahi ciddi bir tehlike arz etmekte. Kainatta bulunan sivri sineğin yüzde birinden az bir türü zararlı iken sadece hastalık yaparken yılanların hepsi zararlı olmakla beraber hepsi zehirlidir ve öldürücüdür. İşte Ustadımız Bediüzzaman r.a. bu gerçek örneği vererek zahiri olan ve geçici bulunacak bir sıkıntıyı yani mesela bir oruç hususunda en fazla 16 saat açlık sıkıntısını sivri sineğin ısırmasına ve bu orucun bu sıkıntısından kaçarak kendisini cehennem ateşine atmayı yılanın ısırmasına benzetmiş.

iki oda olsa ve bu odalardan birinde sivri sinek birinde yılanlar bulunsa ve başka seçeneğimiz olmasa hangisini tercih ederdik?
 

faris

Well-known member
[DIKKAT]Soru 7 : Hz. Eyüb a.s.'ın yaraları ile bizim hastalığımız arasında nasıl bir ilişki vardır? Zararı nelerdir? [/DIKKAT]


[BILGI]Hazret-i Eyyub Aleyhisselâmın zâhirî yara hastalıklarının mukabili, bizim bâtınî ve ruhî ve kalbî hastalıklarımız vardır. İç dışa, dış içe bir çevrilsek, Hazret-i Eyyub’dan daha ziyade yaralı ve hastalıklı görüneceğiz. Çünkü işlediğimiz herbir günah, kafamıza giren herbir şüphe, kalb ve ruhumuza yaralar açar.[/BILGI]

Hazreti Eyyub a.s.'ın maddi yani bedeni bir rahatsızlığı bulunmaktaydı, ama bizim ise manevi yani ruh ve kalbimize ait hastalıklar. Hz. Peygamber a.s. daki rahatsızlık hastalık iken bizdeki hastalık günahlarımızdır. Ustadımız Bediüzzaman Hastalar risalesinde hastalığın vazifeli bir asker olduğunu vazifesini gördükten sonra yerine evvelinden daha iyi bir sağlık bırakarak gidecektir demekte. Peygamber a.s'a gelen hastalık bu türden bir hastalıktı. Oysaki bizdeki hastalık vazifeli bir asker değil bilakis bizlerin nefsimizin heva ve heveslerine uyması ile işlediğimiz günahlarımız ve bunların bıraktığı manevi kirlerdir. Ruh ve kalb nurani olduğundan bu manevi kirler ruhumuzu ve kalbimizi kirletmekte ve onlardaki kabiliyetleri istidatları köreltmekte. Bir kaç mesele ile örneklendirecek olursak;

Ruh ve Kalb zekat vermek ister çünkü fitri olarak Allah bu hissi onlara vermiştir. Ama bizler faizle iştigal ettikçe ruhumuzun bu kabiliyetlerini köreltmekteyiz. Manevi cihazatlarımız orucu ister ama bizler haram yedikçe bu cihazatları köreltmekteyiz. Hakeza..

[DIKKAT]Soru 8 : "Evet, günah kalbe işleyip, siyahlandıra siyahlandıra, tâ nur-u imanı çıkarıncaya kadar katılaştırıyor." Hazreti Ustadın naklettiği bu hadis-i şeriften ne anlamalıyız? [/DIKKAT]

Kalbi yumuşak ya da yumuşak kalbi sıfatı mümine has bir sıfattır. Ama kişi günah işlmeye devam ettikçe ve günahtan zevk ve lezzet alıyor pişmanlık duymuyor ve başklarınında işlemesine çalışıyor ise o işlemeye devam ettiği günahlar ile her bir devam ettiği günah kalbdeki onun zıttını kalbini yumuşak tutan hasletini nurunu karartmakta. Böyle olunca gaflet ve dalalet ile defalarca inkara girebilmekte. Bir kişi ameli olarak kusurlu olabilir veya günahkar da olabilir ama günahında ısrar etmeyip pişmanlık af dilerse bunda küfre girmez küfür itikad ile olduğundan günahların devamı ve pişmanlık vermemesi neticesinde inkar getirebilmekte..

Zamanımızda gaflet ve dalalet ve cehalet çok fazla olduğundan insanları değerlendirirken de "Kim bir din kardeşine kafir derse o küfre girmiştir" mealinde hadisi şerifini unutmadan yaklaşmak gerekmektedir. Çünkü bir müslümanın küfre girmesi ve kalbinden iman nurunun çıkması çok ağır ve ciddi şartlara da bağlandığı unutulmamalıdır. Hatta dillerden düşmeyen bir söz var "para ile imanın kimde olduğu bilinmez" diye..
 

teblið

Vefasýz
Soru 8 : "Evet, günah kalbe işleyip, siyahlandıra siyahlandıra, tâ nur-u imanı çıkarıncaya kadar katılaştırıyor." Hazreti Ustadın naklettiği bu hadis-i şeriften ne anlamalıyız?

Bizim manevî yaralarımız, pek uzun olan hayat-ı ebediyemizi tehdid ediyor. O münacat-ı Eyyübiyeye, o Hazretten bin defa daha ziyade muhtacız. Bahusus nasılki o Hazretin yaralarından neş'et eden kurtlar, kalb ve lisanına ilişmişler; öyle de; bizleri, günahlardan gelen yaralar ve yaralardan hasıl olan vesveseler, şübheler (neûzü billah) mahall-i iman olan bâtın-ı kalbe ilişip imanı zedeler ve imanın tercümanı olan lisanın zevk-i ruhanîsine ilişip zikirden nefretkârane uzaklaştırarak susturuyorlar.

Evet günah kalbe işleyip, siyahlandıra siyahlandıra tâ nur-u imanı çıkarıncaya kadar katılaştırıyor. Herbir günah içinde küfre gidecek bir yol var. O günah istiğfar ile çabuk imha edilmezse, kurt değil, belki küçük bir manevî yılan olarak kalbi ısırıyor."
 

faris

Well-known member
[BILGI]Soru 6 :Kur'an-ı Kerimin bir çok süresinde kıssasından bahsedilen hatta tevratta dahi kıssasına neden yer verilmiştir? [/BILGI]

Ustadımız Bediüzzamanın şerhiyle bu münacatın neden nakledildiğini anlıyabiliyoruz. Çünkü insanın en önemli vazifesi olan ubudiyet vazifesinde imtihanı olan günaha girmemektir. Ustadımız günahın mahiyetini ve günaha girmenin tehlikesini ve tevbenin gerekliliğini bu risale ile bizlere münacatın sırrıyla izah etmiş. Bu nedenden dolayıdır ki Allah kutsal kitablarda tabiri caizse bunu ders vermiştir..

[BILGI]Soru 4 : Hz. Eyüb a.s. neden sabır kahramanıdır?[/BILGI]

Çünkü Hz. Eyüb a.s.'ın hayatını hatırlar isek zenginlik içinde iken çocuklarıyla malıyla ve nihayetinde hastalıkla imtihan edilmiş ve bu imtihanlar uzun bir süre devam etmiş hastalığı dahi yedi yıl gibi bir zamandan bahsedilmekte bu kadar zamanda bile dua edip sıkıntıdan kurtulmak için iltica etmek hakkı iken sabır göstermiş rıza göstermiş. Bundan dolayıdır ki sabır kahramanıdır ve Allahın sabır isminin cilvesi O a.s.'da tezahür etmiştir.
 

Ukbaa

Well-known member
Soru 1 : Hz. Eyüb a.s.'ın hayatı hakkında kısaca bilgi verir misiniz?

Hz. İbrahim soyundan gelen bir peygamber.

Eyyûb (a.s.)'dan Kuran'da dört yerde bahsedilir ve sabır örneği olarak takdim edilir (en-Nisâ, 4/163; el-En'âm, 6/84; el-Enbiyâ, 21/83; Sâd, 38/41). Tevrat'ta da "Eyyûb" adıyla müstakil bir kitap, Hz. Eyyûb'un kıssasına tahsis edilmiştir.

İslâm kaynaklarına göre Havrân bölgesinde yasayan ve çok zengin olup, sayısız malı-mülkü, birçok oğlu kızı bulunan Eyyûb (a.s.), kendi toplumuna peygamber olarak gönderilmiştir. Sabah-aksam ümmeti ve Allah'a ibâdetle meşgul olan Hz. Eyyûb, Rabbinin bir imtihanına mârûz kalmış, bütün servetini, çocuklarını kaybettiği gibi şeytanın kendisine musallat olması neticesinde kalbi ve dili hâriç bütün vücudunda çıbanlar çıkmış, iltihaplı yaralar açılmış, yaralarına kurtlar dolmuş ve vücudu bozulup kokmaya baslamıştır. Bu durumda kocasına hizmete sebât eden esi "Rahmet" hariç hiç kimse onun yanına yanaşmadığından cemiyetten çekilmek mecburiyetinde kalmış, fakat hiçbir zaman sabrını ve Cenâb-ı Hakk'a bağlılığını kaybetmemiştir.

Farklı rivâyetlere göre 3, 7, 13 veya 18 sene gibi epey uzun süren bu sıkıntılı dönemden sonra sabrıyla imtihanı kazanan Eyyûb (a.s.) Cenâb-ı Hakk'ın lütfu ve emriyle ayağını yere vurmuş, fışkıran su kaynağından yıkanıp içerek eski sıhhati ve güzelliğine kavuşmuştur. Ayrıca kendisine yeniden birçok servet ve çocuk da ihsân edilmiştir.

Genellikle kabul edildiğine göre bu imtihana uğradığı sırada yetmiş yaşında olan Hz. Eyyûb, şifâ bulduktan sonra yirmi yıl daha yaşamış, diğer bazı rivâyetlere göre ise hastalığından önceki kadar daha ömür sürmüştür. Kendisinden sonra Bişr adındaki bir oğlu, kavmine peygamberlik yapmıştır. (Alıntı)




Soru 2 : Hz. Eyüb a.s. münacatı nedir ve mücerreb olduğuna örnek verir misiniz?

Hz. Eyyüp a.s'ın münacatı Enbiya Suresinin 83. ayeti olan
رَبِّى اَنِّى مَسَّنِىَ الضُّرُّ وَاَنْتَ اَرْحَمُ الرَّاحِمِينَ'dir.


Meali :
“Eyyub’u da hatırla ki, Rabbine şöyle niyaz etmişti: ‘Bana gerçekten zarar dokundu. Sen ise merhametlilerin en merhametlisisin.” (Enbiyâ Sûresi, 21:83)

Mücerreb olmasına en büyük delil Hz. Eyyüp A.s'ın bu azim duayı yaparak şifa bulmasıdır. Ve Eyyüp Aleyhisselam gibi imtihanın şekli ve süresi ne olursa olsun, sabırla mukabele ederek Allah'ın merhametine sığınarak, bu duanın sırrına mazhar olup, şifa bulan insanları sayabiliriz.
 

teblið

Vefasýz
Şöyle bir soru sormak isterim müsadenizle;

Şimdi Siyer kitaplarını her okuduğumuzda Başta peygamberler olmak üzere Sıkıntı ve meşakketlere karşı Muazzam birer sabır göstermişlerdir;İnsan onları okurken hep hayranlık duyuyor ,hemde Haya! ediyor ;


Peki biz asrın müslümanları küçücük bir musibete denk geldiğimizde dahi Böylesi sabırlar gösteremiyoruz neden acaba?

Neden bizim sabrımızla o mubareklerin sabırları aynı renkte değil? Biz ne kaybettik sizce;Aradaki fark nedir ???
 

faris

Well-known member
Şöyle bir soru sormak isterim müsadenizle;

Şimdi Siyer kitaplarını her okuduğumuzda Başta peygamberler olmak üzere Sıkıntı ve meşakketlere karşı Muazzam birer sabır göstermişlerdir;İnsan onları okurken hep hayranlık duyuyor ,hemde Haya! ediyor ;


Peki biz asrın müslümanları küçücük bir musibete denk geldiğimizde dahi Böylesi sabırlar gösteremiyoruz neden acaba?

Neden bizim sabrımızla o mubareklerin sabırları aynı renkte değil? Biz ne kaybettik sizce;Aradaki fark nedir ???

O peygamberler ahiretin tesisi için ciddi ve samimi çalışır iken bizler en azından ben bu dünyanın imarı için ciddi ve samimi ve gayretliyiz. Böyle olunca da hadiselere dünyevi boyutuyla bakmakta ve ona göre muamele etmekteyim. Hadisi Şerifde sabırın manası olarak mealen "Sabır ilk toslamadır." denilmekte ve musibet veya sıkıntı ile ilk karşılaştığımız anda gösterdiğimiz haleti ruhiyemizdir. Benim kalbimde ahiretin manaları ağır olsaydı ilk toslamamda o peygamler gibi sabır ile olurdu ama maalesef dünya hayatı kalbimi kapladığından bütün hadiselere dünyevi bakmaktayım.. Ama inşallah ahiret için gayretli ve ciddiyetli ve samimiyetli ve iştiyaklı oldukça inşallah bende ilk toslama anımızda sabırlı olacağım.

[DIKKAT]Soru 3 : Bizler bu münacatı dualarımızda nasıl demeliyiz?[/DIKKAT]

Bizlerde bu münacatı Kur'an-ı Azimüşşan bizlere ders verdiğinden ve o derece makbul olduğundan dualarımızda bu duayı ayetten iktibas suretinde ve Hz. Eyub a.s.'ın tecrübesiyle sabit olduğundan ‘Bana gerçekten zarar dokundu. Sen ise merhametlilerin en merhametlisisin.’ Enbiyâ Sûresi, 21:83. diye dua etmeliyiz..
 

fenafinnur

New member
O peygamberler ahiretin tesisi için ciddi ve samimi çalışır iken bizler en azından ben bu dünyanın imarı için ciddi ve samimi ve gayretliyiz. Böyle olunca da hadiselere dünyevi boyutuyla bakmakta ve ona göre muamele etmekteyim. Hadisi Şerifde sabırın manası olarak mealen "Sabır ilk toslamadır." denilmekte ve musibet veya sıkıntı ile ilk karşılaştığımız anda gösterdiğimiz haleti ruhiyemizdir. Benim kalbimde ahiretin manaları ağır olsaydı ilk toslamamda o peygamler gibi sabır ile olurdu ama maalesef dünya hayatı kalbimi kapladığından bütün hadiselere dünyevi bakmaktayım.. Ama inşallah ahiret için gayretli ve ciddiyetli ve samimiyetli ve iştiyaklı oldukça inşallah bende ilk toslama anımızda sabırlı olacağım.

[DIKKAT]Soru 3 : Bizler bu münacatı dualarımızda nasıl demeliyiz?[/DIKKAT]

Bizlerde bu münacatı Kur'an-ı Azimüşşan bizlere ders verdiğinden ve o derece makbul olduğundan dualarımızda bu duayı ayetten iktibas suretinde ve Hz. Eyub a.s.'ın tecrübesiyle sabit olduğundan ‘Bana gerçekten zarar dokundu. Sen ise merhametlilerin en merhametlisisin.’ Enbiyâ Sûresi, 21:83. diye dua etmeliyiz..

Çok güzel bir açıklama kardeş...
 
Üst