Bilgisizliğin böylesine ancak ağlanır

uður1

Well-known member
Bilgisizliğin böylesine ancak ağlanır
14 Kasım 2011 Pazartesi 07:21
Hz. Ömer Efendimiz (r.a.), yaşı sekseni aşmış fakat hakkı, hidayeti bulamamış birini görünce dizlerinin bağı çözülmüş ve "Bu yaşa gelmiş, fakat ne yazık ki hâlâ hakkı, hidayeti bulamamış!" diye ağlamıştı.
Aynı yaşlardaki Hakkı Devrim'in Peygamber Efendimiz (s.a.s.) hakkındaki sözlerindeki bilgisizliğe de doğrusu ancak ağlanır.
Hakkı Devrim, Peygamberimiz'i de, Osmanlı tarihini de okuduğunu söylüyor. Okuduğunu anlamış olsa, Kur'ân'ı, Sünnet'i, icma, kıyas, mesalih-i mürsele, istihsan, istishab, sedd-i zeraî gibi Kur'ân ve Sünnet'ten hüküm istinbatı kurallarını bilse, Fıkıh Usulü'nden behresi bulunsaydı böyle konuşur muydu? Devrim, Fransız İlimler Akademisi'nin altın madalya ile mükâfatlandırdığı Mecelle'yi olsun, Ömer Nasuhi Bilmen'in Hukuk-u İslâmiyye ve Istılahat'ı Fıkhiyye Kamusu'nu olsun eline almış mıdır, alsa da anlayabilir mi bilmiyorum. Kanunî'yi de biraz tanımış olsaydı, onun Peygamber Efendimiz'in "kadem-i pâki"nin izini sarığına sorguç yapmayı, Peygamber Efendimiz'in pişdarı olduğu "Sonsuzluk Kervanı"nın peşinde ağır aksak da olsa gidebilmeyi en büyük şeref addedeceğini, kanunlarında Şeyhu'l-İslâmlığa bağlı bulunduğunu ve Şeyhu'l-İslâm Ebu's-Suud Efendi'nin fetvalarına göre hareket ettiğini olsun bilirdi.
Burada, Peygamberlik ve Peygamber Efendimiz hakkındaki "mük'ap cehalet"in önünde belki biraz biraz ışık olur diye binlercesinden sadece dört şehadete kısaca temas edeceğim.
Michael Hart, 1992'de yeniden yayınladığı A Ranking of the Most Influential Persons in History adlı eserinde Peygamber Efendimiz'i tarihin en etkili şahsı olarak birinci sıraya yerleştirir ve O'nun için "Hem dinî, hem dünyevî sahada en büyük başarının sahibi olmuştur." der.
İnsanlık tarihinin yıldızlarından İbn Sina'ya talebelerinden biri bir gün "Üstad" der, "peygamberlik iddia etsen arkandan yüzbinler gelir." İbn Sina, cevap vermez. Soğuk bir kış günü talebeleriyle sahrada çadırda kalırken sabah namazı vakti girer. O talebesine "Evlâdım, ibrik ve leğeni getiriver de, abdestimi alayım!" der. Ricasını belli aralıklarla birkaç defa tekrar etmesine rağmen talebeye sıcak yatağını terk edip dışarıdan leğen ve ibriği getirmek zor gelir. Bu arada ezan okunmaya başlar. İbn Sina, talebesine cevabı o anda verir: "Sen ki, kaç yıldır talebemsin ve sende doğrudan hakkım var. Ve peygamberlik iddia etsem arkamdan yüzbinlerin geleceğini söylemene rağmen, benim bir tek isteğimi bile yerine getiremedin. Bu müezzini duyuyor musun? Bunun gibi on binlercesi (şimdi yüz binlerce) o Zât'a ittiba ile, hem de maddî karşılık beklemeden (o zaman müezzinler maaşsızdı) her gün beş defa minareye çıkıyor, o Zât'ın adını Allah'ın İsmi ile beraber anıp, peygamberliğini ilan ediyor ve milyonlarca insan günde beş defa o Zât'ın davetine uyup camilere koşuyor. Şimdi peygamberle bizim aramızdaki farkı anladın mı?"
Fransız tarihçisi LaMartine, Türkler'in Tarihi adlı eserinde Peygamber Efendimiz'i fevkalâde cümlelerle tanıttıktan sonra şu hükmü verir: "Dünya üzerinde hiç kimse, onunki gibi büyük ve kalıcı bir ikinci inkılâbı gerçekleştirmiş değildir. Gayenin büyüklüğü, vasıtaların azlığı ve neticenin şaşırtıcılığı insan dehasının üç ölçüsüyse, tarihte kim Muhammed'le karşılaştırılabilir? Fikirlerin filozofu, hatibi, elçisi, cenkçisi ve fâtihi; aklî inançların, tasvir, timsal ve heykelleri olmayan bir dinin ve yirmi dünyevî ve bir manevî devletin kurucusu Muhammed. İnsan büyüklüğünün tesbitinde kullanılan bütün ölçüler içinde soruyoruz: O'ndan daha büyüğü var mıdır?"
Bediüzzaman, meydan okur: "Şu modern dönemde alın yüz filozofunuzu, yüz sosyologunuzu, yüz pedagogunuzu, o Zât'ın (s.a.s.) yirmi üç yılda yaptığının yüzde birini dünyanın herhangi bir yerinde yüz senede yapabilir misiniz?" Hodri meydan!
İslâm'a, Kur'ân'a, Peygamber Efendimiz'e saldıranların ve İslâm hakkında kafaları karıştırmak için ekrana çıkarılan bazı teologların cehaletini gördükçe, Kur'ân'a, İslâm'a, Peygamber Efendimiz'e iman ve itimadım doğrusu arttıkça artıyor.
Zaman
 
Üst