tesettür çok acil cvp beklıyorum

bursa098

Yeni Üye
acil cvpz gerçekten cok ıhtıyacm var üniv mezunuyum felsefe okudm tesettürluym suanda ozel yada devlette calışmayı dusunyrm ozellıkle devlette ama her ıkısındede kendı alanımda calısırken basımı acmam gerekecek ben zorunluluktan acıyorum ama gunah olurmu genede gercekten ıcımde bulundugum duruma gore ben okudugm ıcın aılem herkes calısmamııstıyor evlenecegm sozlum baın acılacaksa ben ıstemıyorum ben senden mesulum dıyor ben ne yapmaym aılem ve ben cok caba sarfettk okumam ıcın maddi manevi

tesettürlü biri okuduğu alanda çalışmak istese yasa gereği başı acmak gunahmıdır ünivye baslarken açıktı sonradan kapandm sımdıde calıstıgım yerlerde basımı acmak zorundayım ailem zor durumda okuttu benı ve kesınlıkle calısmamı ıstıyolar evlenıncede çalışmamı istiyorlar ama evlenecegım sozlum ıstemıyor eger basım acıklacaksa istemıyor ben ne yapcam gerceketen cok zor durumdayım yardm edın
 

ABDULLAH4

Forum Yöneticisi
Değerli kardeşimiz;
Başı, hangi zaruri hallerde açmanın caiz olduğu bellidir. Bunun dışındaki durumlarda başını açan kimse günahkar olur.

Önce, kadınların başlarını örtmelerinin dinî yönüne bakalım. Bu hususta Kur'ân-ı Kerimde iki âyet mevcuttur. Bu âyetlerde Cenab-ı Hak gayet açık bir şekilde meâlen şöyle buyurmaktadır:

Ey Peygamber! Hanımlarına, kızlarına ve mü'minlerin hanımlarına söyle, evlerinden çıktıklarında dış örtülerini üzerlerine alsınlar."

"Mü'min kadınlara da söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar, namuslarını da korusunlar, zînetlerini açmasınlar, bunlardan görünen kısmı müstesnadır. Başörtülerini de yakalarının üzerini kapatacak şekilde iyice örtsünler."

Âyetlerde mü'min kadınların nasıl örtünecekleri, hangi yerlerini açabilecekleri açıkça belirtilmiyor. Fakat şu mealdeki hadîs-i şerif âyetleri tefsir ediyor. Peygamberimiz (a.s.m.) baldızı Hz. Esma'ya hitaben şöyle buyurmuştu:

Ey Esma! Bir kadın âdet görmeye başlayınca el ve yüzünden başka yerini yabancılara göstermesi caiz değildir."

Demek ki, buluğ çağma gelmiş olan Müslüman bir hanımın başını kapatması hem Allah'ın hem de Peygamberin emridir. Yani yüz kısmı açık kalacak şekilde başın kalan kısmını, boyun ve göğüsleri örtmek farz-ı ayındır. Açmak ise bir farzın terki sayıldığından haramdır. Zaten âyetten de açıkça anlaşılacağı gibi "ırz ve namusun korunması" başı örtmenin bir hikmeti, aynı zamanda bir sebebi sayılmaktadır. Başlarını açan kadınlar ırz ve namuslarım muhafaza etseler de, bu 'Allah'ın emrine uygun bir koruma sayılmamaktadır. Allah ve Resulünün emrini dinlemediği için günahkâr olmakta, büyük bir mesuliyet altına girmiş bulunmaktadır.

Bir mü'min kadın için baş açık gezmek haram ve günah olduğuna göre, bu mesuliyetten kurtulmak için ne yapabilir? Yapılacak şey bellidir. Başını kapattığı zaman hayatî bir tehlike veya yanık ve benzeri sıhhî bir mahzurla karşılaşacaksa, o tehlike ve mahzur geçinceye kadar açık bırakılabilir. Fakat böyle bir durum yoksa, kapatmak gerekir.

Kapatmayınca ne olur? Başta da söylediğimiz gibi günahkâr olur. Günahkâr olan kimse, bu günahından kurtulmak için tevbe istiğfar eder, Allah'tan affını diler.

Al-i İmran suresinde şu mealdeki bir ayeti kerime yer almaktadır:

"Ve bir günah işledikleri veya nefislerine zulmettikleri zaman, Allah'ı anarak günahlarının bağışlanmasını isteyenler, hem de yaptıkları günahta bile bile ısrar etmemiş olanlar—İşte onların mükâfatı, Rablerinden bir mağfiret, ağaçları altından ırmaklar akan Cennetlerdir. Orada ebedi olarak kalacaklardır. Güzel amel yapanların mükâfatı ne güzeldir."4

Demek ki, bir tövbenin kabul olması, bir günahın affa liyakat kazanması için hiçbir mazeret yokken o günahta ısrar edilmemesi şartı aranmaktadır. Bir insan sadece nefsini yenemediğini, çevresinin nasıl karşılayacağını bahane ederek bir haramı işlemeye devam ederse ne olur? Bu husustaki bir hadisin meali şöyledir:

"Mü'min bir günah işlediği zaman kalbinde siyah bir nokta belirir. Eğer o günahtan el çeker, Allah'tan günahı­nın affını dilerse, kalbi o siyah noktadan temizlenir. Eğer günaha devam ederse, o siyahlık artar. İşte Kur'ân'da ge­çen 'günahın kalbi kaplaması' bu mânâdadır."5

Evet, "Her bir günah içinde küfre gidecek bir yol var­dır" sözü mühim bir gerçeği dile getiriyor. Şöyle ki, bir gü­nahı işlemeye devam eden insan zamanla o günaha alışır, terk edemez bir hale gelir. Bu alışkanlık onu gün geçtikçe daha büyük manevî tehlikelere sürükler. Günahın uhrevî bir cezasının olmayacağına inanmaya, hattâ Cehennemin bile olmaması gerektiğine kadar gider. Yani kalpte yer tutan o günah tohumu zaman içinde—Allah korusun yeşillenerek bir zakkum ağacı haline dönüşebilir.6

Böyle bir tehlikeye maruz kalmamak ve şeytanın kinlerine kanmamak için bir an önce tövbeyi icap ettirecek günahı terk ederek insanın kendine çeki düzen vermesi gerekir.

Böylece hem Allah'ın emrini her şeyin üstünde kabul ederek bir farzı işlemiş olursunuz, hem de size "başınızı örtmemek" için vesvese veren şeytanı reddetmiş olursunuz. Zaten bir Müslüman hem Allah'ın rızasını kazanma­ya çalışacak, hem de bazı haramları işleyerek şeytanı "küstürmemek" gibi gülünç bir duruma düşecek, bu mümkün değildir.

1.Ahzab Sûresi, 59.
2.Nur Sûresi, 31.
3.Ebû Davud, Libas: 33.
4.Âl-i İmrân Sûresi, 135-136.
5.İbni Mace, Zühd:29.
6-Lem'alar, s. 7; Mesnevî-iNuriye, s. 115.
Kaynak: Mehmet Paksu, Sünnet ve Aile

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet
 

Abdülbâkî1

Active member
Bilmem cevap olabilir mi?

Başörtüsü Yasağına Kaderî Bakış

Güncelliği yıllarca devam eden ve çok hızlı bir şekilde ülkemizin gündemine tekrar çözüm arayışı adı altında gelen “tesettür veya başörtüsü” meselesi yine tartışılıyor ve önemini koruyor. Dinin bir emri olan başörtüsü meselesi senelerce siyâsî çalkantılar ve tartışmalar içerisinde epey örselendi ve yıpratıldı. Hâlbuki insânî ve vicdanî hiçbir kişi bu meselenin çözümünden rahatsızlık duymaması gerekir. Çünkü bu mesele dînî ve vicdânî bir tercih ve insânî bir haktır. Bu hak üzerinden yapılan ucuz hesaplar ve haksızlıklar gayretullaha dokunmuştur. Herkes bu imtihânın sorumluluğunu şahsî ve siyâsî olarak verecektir.

Tesettür veya başörtüsü meselesini değişik boyutlardan inceleyebiliriz. Zaten son günlerde bu mesele epey konuşuluyor ve tartışılıyor. Medenî ölçüler içerisinde konuşulması ve tartışılması elbette ki bu problemin çözümüne katkı yapabilir. Yıllardır siyâsî zeminlerde bu hâdisenin konuşulması ve sû-i istimâl edilmesi öncelikle bu hakkı kullanmak isteyenlere zarar verdiği de bir hakîkattir. Biz de kaderî bakış boyutundan başörtüsü ve tesettür meselesini değerlendirmek istiyoruz. Çünkü kâinatta hiçbir hâdise yoktur ki, kaderin şumûlü harici olsun. Hele ki musîbet ciheti de olan hadîselerde beşerin zulmü arkasında muhakkak kaderin hissesi ve adaleti vardır. Bu noktalara da değineceğimiz değerlendirmelerimizde özellikle meselenin ehl-i îmâna bakan yönlerini tefekkür etmek istiyoruz.

Çoğu meselede olduğu gibi tesettür veya başörtüsü meselesinde de birileri yine hâlen işin kışır boyutunda geziniyor. Bir türlü başörtüsü meselesi lüb ve öz olan emir boyutuna geçemiyor. Hâlen ulemâ-yı ehl-i zâhirlerin de aldandıkları yer olan illet ve hikmet meselesi karıştırılıyor. Hikmeti illetin önüne geçirmek ve böylece lübbü kışıra fedâ etmek olan “Lübbü bulmayan, kışır ile meşgul olur”1 cihetine hamlediyor.

Tesettürün hiçbir dünya maslahatı için fedâ edilmemesi gereği ve gerçeği atlanıyor. Dahâ fazla kışır ve dış görünüş ciheti nazarlara sunuluyor. Hakîkatte tâife-i nisânın fıtratının gereği olarak emredilen tesettür basitleştirilerek dünyevîleştiriliyor. Üzerinde çok u’cûbe yorumlar yapılıyor. Böylece lübbe ulaşılamayınca lübdeki sır kışırdaki sûrete kurban ediliyor. Öncelikle tesettürün rûhlarda ve kalblerde ma’kes bulan emir ciheti ve fıtrat yönü atlanıyor. Yani lübbü ve özü öncelenmesi gerekirken kışrı ve kabuğu ile gündemde kalınmasına çalışılıyor.

Ancak rûhlarda ve kalblerde ma’kes bulacak olan îmânî salâbet ve tesettürden sonra sûretteki görüntüler de hakîkate ve rızâ ma’kamına ulaşacaktır İnşâallah. Ümîdimiz ve inancımız böyledir.

Musîbet sadece kışırdaki kusurlardan değil, lübdeki kırılmalardan terâküm eden kaymalarla verdirilen fetvaların toplamı olmalı ki; zalimlerin tasallutuna kaderin fetvası olmuş olmalıdır. Tekrar o kalbî ve fıtrî lübbe dönülsün ve sadece Allah rızâsı için fiiller derûhte edilsin. İşte o zaman bütün mesele hallolacaktır İnşâallah.

Buradan şunu rahatlıkla anlıyoruz ki, zaman çok ızdırârî duâ vaktidir. Duâya devam edilmelidir ki, kalbler toplu olarak Rabb-i Rahîm’e yönelsin. Musîbet devam ediyorsa, duâ vakti de devam ediyor bilinsin. İnşâallah kalbî, fiilî ve kavlî duâlarla zulmün kalkmasına ve hakkın hükmünün ve hürriyet-i şer’iyenin tahakkukuna çalışılsın. Ubûdiyet niyeti ile vazîfeler yapılsın ve netice Rabb-i Rahîm’den beklenilsin.

“İnsan zulmeder, kader adalet eder” hükmüne göre acaba başımıza gelen bu musîbette kaderin nasıl bir adaleti vardır?

Bu dünya imtihân dünyasıdır. Onun için de burada Yüce Allah hikmeti ile hükmetmektedir. Ahirette ise kudreti ile tecelli edecektir. İnsanın başına gelen hadîselerde beşerin hissesi olduğu kadar, kaderin de hissesi vardır. “Her şeyde, her musîbette, husûsan beşer eliyle gelen zulümlü musîbetlerde, Risâle-i Kader’de beyân edildiği gibi, iki sebep var. Biri: Zâhiren esbâba bakan beşerdir. Diğeri: Kader-i İlâhî’dir. Beşer, zâhirî esbâba bakar; bâ’zan yanlış eder, zulmeder. Fakat kader, başka noktalara bakar, adalet eder.”2 İşte bu hakîkat, musîbetlerin altında yatan hikmetlerin îzâhıdır. Üstadımız Bedîüzzamân Saîd Nursî Hazretleri buna şöyle işaret etmektedir: “Maatteessüf başımıza gelen şefkat tokatını, iki üç gündür, kat’î bir kanaatla anladım. Hattâ, ehl-i isyan hakkında gelen bir âyetin çok işârâtından bir işâreti bize bakıyor gibi hissettim. O da şudur: yânî: ‘Onlara ihtâr ettiğimiz ders ve nasîhatı unuttukları ve amel etmedikleri vakit, onları tutup musîbet altına aldık.’”3

Yukarıdaki âyete göre başımıza gelen musîbetlerde ve tokatlarda ihmâl ettiğimiz “Onlara ihtâr ettiğimiz ders ve nasîhatı unuttukları ve amel etmedikleri vakit, onları tutup musîbet altına aldık” 4 hakîkatıdır. Acaba hangi ihtâr edilen dersleri ve nasîhatleri unuttuk ve amel etmedik? Şu gelen noktalar olabilir mi diye düşünüyoruz.

Ehl-i îmân olarak dünyevîleştik. Her hâdisede dünyamızın rahatını düşündük. Bu ise ekseriyet teşkil edip kadere fetvâ verdirmiş olabilir. Hâlbuki dünyayı ahiretin mezraası ve esmâ-i ilâhînin tecellîgâhı bilmeliydik.

Başörtüsü zulmünün altında çok hikmetler saklıdır. Bu musîbeti sadece kızlarımız ve nisâ tâifesi ile sınırlamak çok yanlış olur. Mutlaka hepimizin “Umûmî musîbet, ekseriyetin hatasından ileri gelmesi cihetiyle, ekser nâsın o zâlim eşhâsın harekâtına fiilen veya iltizâmen veya iltihâken taraftar olmasıyla mânen iştirak eder, musîbet-i âmmeye sebebiyet verir”5 hakîkatinden hissesi olmalıdır.

Başörtüsü gibi Allah’ın emri ile farz olan bir ibâdet, emir boyutundan dünyevî maslahat, görüntü ve hatta modaya kurban edildiği görünüyor. Tesettür nisâ tâifesinin fıtratının bir gereği iken, bu cihet unutulmuş olabilir. İstisnâlar mevzûmuzun haricindedir. Emir boyutunda sırf ubûdiyet gereği yapılan tesettür elbette ki rızâ-i İlâhiye mazhar olur. Burada dahâ çok umûmî musîbete bakan cihetler değerlendirilmektedir. Kalbler Allah’ın elindedir. Hiç kimse için “Sen böyle yaptın?” diyerek meseleyi şahsîleştirmemek gerekir. Ancak seküler bir hayatın ehl-i îmânı dünyevîleştirmediğini kimse iddiâ edemez.

Bu musîbetlerle esâsında kader adalet ediyor diyebiliriz. Hepimizden öncelikle enfüse dönmemiz, ubûdiyet ve duâlarla tekrar hakîkî mâ’nâda kalbî hicretlere yönelmemiz isteniyor olmalıdır. Bu kalbî hicretlere ulaşamadıktan sonra musîbetler şekil değiştirerek devam edebilir. Çünkü “Zalim Allahın kılıcıdır. Onunla intikamını alır, sonra o kılıcı da kırar” bir hakîkattir.

Rabbimiz biz kullarının arş-ı kemâlâta ulaşmasını istiyor. Ancak kul kendi irâdesi ile buraya ulaşmakta tembellik yapıyor ve kullukta, duâda aksamalar baş gösteriyor. Yüce Allah kullarını musîbetlerle aciz bırakıp kendisine ve kulluğuna dönmesini istiyor. İşte bu cihetle de kader adalet ediyor olmalıdır. Son cümlelerimiz Risâle-i Nûrlardan: “Zâhirde zararlı gibi görünen şeyler, hakîkatte nimettir. Zahmette rahmet vardır. İmân hizmeti uğrunda başımıza ne gelse hayırdır. Biz başımıza geleceği düşünmekle mükellef değiliz, hizmet-i Kur’âniye ile mükellefiz. Biz, Rabb-i Rahîmimizin daima inâyeti altındayız. Ölsek şehidiz, kalırsak Kur’ân’ın hizmetkârıyız. İslâmiyet düşmanları bizi müebbed dünya hapsine de mahkûm etseler, bizler yine Risâle-i Nûr’un hizmetindeyiz, diye îmân etmişler ve fakat sadece imanla kalmamışlar, bilfiil de amel etmişlerdir, meydandadır.“6 İşte böyle davranmak ehl-i îmânın şe’nidir.

Bâkî ÇİMİÇ
bakicimic@hotmail.com

Dipnotlar:
1- Muhâkemât, 2006, s: 74.
2- Kastamonu Lâhikası, 2006, s: 384.
3- Lem’alar, 2005, s: 638.
4- En’âm Sûresi, 6: 44.
5- Sözler, 2004, s: 279.
6- Tarihçe-i Hayat, 2006, s: 828.

Başörtüsü Yasağına Kaderî Bakış | Feyz-i Nûr
 

Muvahhid1

Well-known member
Allah yardımcınız olsun .. Bana kalırsa 'açmam gerekecek' diyerek kendınızı koşullamayın .her ne olursa olsun Allah için açmıycam başımı dersenız , ister devlette ıster özel de olsun hakkınızda hayırlı olan kapıyı Allah c.c mutlaka açacaktır.
 

Þefkat_

Well-known member
Allah yardımcınız olsun.Benim teyzemde yıllardır Diyarbakırda imam hatip lisesinde öğretmenlik yapıyor ve Allaha şükür ben başımı açmayacağım nereye kadar giderse diyordu 12 senedir de öyle gidiyor inşaallah sizde kararlı olursanız Rabbim kolaylık nasip eder inşaallah.
 

ebrar172

Well-known member
Değerli kardeşim, düşünün ki üniversiteye başlarken tesettürlü değilmişsiniz ve Allah nasip eylemiş tesettüre girmişsiniz ve müslüman bir hanımın nasıl olması gerektiğinin idrakiyle ve Rabbimin hidayetiyle bu size nasip olmuş. Bu soruyu soruyor olmanız zaten içinizin, vijdanınız rahat olmadığınızı gösteriyor ki; vijdan en büyük yol göstericidir. Nişanlı olduğunuz beyefendi zaten sizin açılmanızı istemiyor ve sizin geçiminizi temin edecek inşaAllah. Şimdiden size ve gelecekteki eşinize mutluluklar dilemek düşer bize. :)
 

Müekked

Well-known member
kendi nefisinizi firavunun nefsinden daha mı masum görüyorsunuz... O zaman aldanıyorsunuz. Nefis şeytandan bile tehlikelidir.. Kimse nefsini masum ve temiz görmesin.. Din kalıplara uydurulup yaşanamaz. Kesinlikle haramdır. Başını para için açmanın neyi caiz olabilir ki. Soruya verilen cevapları da gülünç buluyorum. Haram haramdır. Haramları helal görmeye başlayan dalalete düşmüş demekdir. Her ne sebeple olursa olsun...
 

ABDULLAH4

Forum Yöneticisi
Soruya verilen cevapları da gülünç buluyorum. Haram haramdır. Haramları helal görmeye başlayan dalalete düşmüş demekdir. Her ne sebeple olursa olsun...

Sevgili kardesim verilen cevaplarda Harama Helal diyenmi olmus.. Kardesler fikirlerini cok,da güzel beyan etmisler sence gülünc olan nedir.

Böyle önemli bir konuyu hakkinda lakayit davranip keskin bir dil kullanmanizi anlayamadim.. bir birimize hüsnü zanla hitap edersek daha faydali oluruz insallah..selametle..
 

insanFakiri

Well-known member
Üniversiteyi okumak için baş açmak caiz mi?


Başı
virgs.gif
hangi zaruri hallerde açmanın caiz olduğu bellidir. Bunun dışındaki durumlarda başını açan kimse günahkar olur.

Önce
virgs.gif
kadınların başlarını örtmelerinin dinî yönüne bakalım. Bu hususta Kur'ân-ı Kerimde iki âyet mevcuttur. Bu âyetlerde Cenab-ı


Hak gayet açık bir şekilde meâlen şöyle buyurmaktadır:

Ey Peygamber! Hanımlarına
virgs.gif
kızlarına ve mü'minlerin hanımlarına söyle
virgs.gif
evlerinden çıktıklarında dış örtülerini üzerlerine alsınlar."

"Mü'min kadınlara da söyle
virgs.gif
gözlerini haramdan sakınsınlar
virgs.gif
namuslarını da korusunlar
virgs.gif
zînetlerini açmasınlar
virgs.gif
bunlardan görünen kısmı müstesnadır. Başörtülerini de yakalarının üzerini kapatacak şekilde iyice örtsünler."


Âyetlerde mü'min kadınların nasıl örtünecekleri
virgs.gif
hangi yerlerini açabilecekleri açıkça belirtilmiyor. Fakat şu mealdeki hadîs-i şerif âyetleri tefsir ediyor.

Peygamberimiz (a.s.m.) baldızı Hz. Esma'ya hitaben şöyle buyurmuştu:

Ey Esma! Bir kadın âdet görmeye başlayınca el ve yüzünden başka yerini yabancılara göstermesi caiz değildir."


Demek ki
virgs.gif
buluğ çağma gelmiş olan Müslüman bir hanımın başını kapatması hem
Allahim.gif
'ın hem de Peygamberin emridir. Yani yüz kısmı açık kalacak şekilde başın kalan kısmını
virgs.gif
boyun ve göğüsleri örtmek farz-ı ayındır. Açmak ise bir farzın terki sayıldığından haramdır. Zaten âyetten de açıkça anlaşılacağı gibi "ırz ve namusun korunması" başı örtmenin bir hikmeti
virgs.gif
aynı zamanda bir sebebi sayılmaktadır. Başlarını açan kadınlar ırz ve namuslarım muhafaza etseler de
virgs.gif
bu '
Allahim.gif
'ın emrine uygun bir koruma sayılmamaktadır.
Allahim.gif
ve Resulünün emrini dinlemediği için günahkâr olmakta
virgs.gif
büyük bir mesuliyet altına girmiş bulunmaktadır.


Bir mü'min kadın için baş açık gezmek haram ve günah olduğuna göre
virgs.gif
bu mesuliyetten kurtulmak için ne yapabilir? Yapılacak şey bellidir. Başını kapattığı zaman hayatî bir tehlike veya yanık ve benzeri sıhhî bir mahzurla karşılaşacaksa
virgs.gif
o tehlike ve mahzur geçinceye kadar açık bırakılabilir. Fakat böyle bir durum yoksa
virgs.gif
kapatmak gerekir.


Kapatmayınca ne olur?

Başta da söylediğimiz gibi günahkâr olur. Günahkâr olan kimse
virgs.gif
bu günahından kurtulmak için tevbe istiğfar eder
virgs.gif
Allahim.gif
'tan affını diler.


Al-i İmran suresinde şu mealdeki bir ayeti kerime yer almaktadır:

"Ve bir günah işledikleri veya nefislerine zulmettikleri zaman
virgs.gif
Allahim.gif
'ı anarak günahlarının bağışlanmasını isteyenler
virgs.gif
hem de yaptıkları günahta bile bile ısrar etmemiş olanlar" İşte onların mükâfatı
virgs.gif
Rablerinden bir mağfiret
virgs.gif
ağaçları altından ırmaklar akan Cennetlerdir. Orada ebedi olarak kalacaklardır. Güzel amel yapanların mükâfatı ne güzeldir."
Demek ki
virgs.gif
bir tövbenin kabul olması
virgs.gif
bir günahın affa liyakat kazanması için hiçbir mazeret yokken o günahta ısrar edilmemesi şartı aranmaktadır. Bir insan sadece nefsini yenemediğini
virgs.gif
çevresinin nasıl karşılayacağını bahane ederek bir haramı işlemeye devam ederse ne olur?

Bu husustaki bir hadisin meali şöyledir:

"Mü'min bir günah işlediği zaman kalbinde siyah bir nokta belirir. Eğer o günahtan el çeker
virgs.gif
Allahim.gif
'tan günahı¤nın affını dilerse
virgs.gif
kalbi o siyah noktadan temizlenir. Eğer günaha devam ederse
virgs.gif
o siyahlık artar. İşte Kur'ân'da ge¤çen 'günahın kalbi kaplaması' bu mânâdadır."


Evet
virgs.gif
"Her bir günah içinde küfre gidecek bir yol var¤dır" sözü mühim bir gerçeği dile getiriyor. Şöyle ki
virgs.gif
bir gü¤nahı işlemeye devam eden insan zamanla o günaha alışır
virgs.gif
terk edemez bir hale gelir. Bu alışkanlık onu gün geçtikçe daha büyük manevî tehlikelere sürükler. Günahın uhrevî bir cezasının olmayacağına inanmaya
virgs.gif
hattâ Cehennemin bile olmaması gerektiğine kadar gider. Yani kalpte yer tutan o günah tohumu zaman içinde...
Allahim.gif
korusun yeşillenerek bir zakkum ağacı haline dönüşebilir.


Böyle bir tehliaaae maruz kalmamak ve şeytanın kinlerine kanmamak için bir an önce tövbeyi icap ettirecek günahı terk ederek insanın kendine çeki düzen vermesi gerekir.


Böylece hem
Allahim.gif
'ın emrini her şeyin üstünde kabul ederek bir farzı işlemiş olursunuz
virgs.gif
hem de size "başınızı örtmemek" için vesvese veren şeytanı reddetmiş olursunuz. Zaten bir Müslüman hem
Allahim.gif
'ın rızasını kazanma¤ya çalışacak
virgs.gif
hem de bazı haramları işleyerek şeytanı "küstürmemek" gibi gülünç bir duruma düşecek
virgs.gif
bu mümkün değildir.
 

insanFakiri

Well-known member
Sual: Denizde, hamamda, kaplıcada, “Hepimiz erkeğiz veya hepimiz kadınız” diyerek, erkek erkeklerin yanında, kadın kadınların yanında açık duruyorlar. Bu günah değil midir?
Nur suresinin, (Ey Resulüm, müminlere söyle, harama bakmasınlar ve avret yerlerini haramdan korusunlar) mealindeki 31. âyetinde bildirilen avret yerleri nerelerdir?
CEVAP
Bakılması haram olan yere avret yeri denir. Hanefi ve Şafii’de erkeğin avret yeri göbek ile diz arasıdır. Maliki ve Hanbeli’de ise yalnız seveteyn, yani sadece ön ve arka kısımdır. Kadınların birbirlerine avret yeri, erkeğin erkeğe avret yeri gibidir. Müslüman kadının, gayrimüslim ve fasık kadınlar ile dinsiz amca ve dayının yanında örtünmesi üç mezhepte farz, Hanbeli mezhebinde caizdir. Hanbeli mezhebinin farklı yönü şöyledir:

Erkeğin erkeğe avret yeri, diz ile göbek arası değil, sadece seveteyn, yani iki kaba avret mahallidir. Kadının kadına avret yeri diğer mezhepler gibi, diz ile göbek arasıdır. Ancak diğer mezheplerden farklı olarak, gayrimüslim kadınlara da, göbek ile diz arası hariç, diğer yerlerini göstermesi caizdir. Diğer üç mezhepte caiz değildir. Zaruret olunca Hanbeli mezhebi taklit edilerek kapalı kadın, açık kadınların yanında başını, kollarını açabilir.

Avret yerini açmak veya başkasının avret yerine bakmak büyük günahtır. Hamama, kaplıcaya, denize gidenin diz ile göbek arasını ve dizlerini de örtmesi farzdır. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Erkeğin göbek ile dizleri arası avrettir.) [Ebu Davud]

(Uyluk avret yeridir.) [Buhari, Ebu Davud, Tirmizi]

(Avret yerini açmak büyük günahtır.)
[Hakim]

(Erkek erkeğin; kadın kadının avret yerine bakması helal olmaz.) [Müslim]

(Evlerin en kötüsü hamamdır. Orada sesler yükselir, avretler açılır. Tedavi veya kirden temizlenmek için girecek olan örtülü girsin.)
[Taberani]

(Allahü teâlâya ve ahirete inanan hamama peştamal ile örtülü girsin!)
[Nesai]

(Avret yerini açana ve başkasının avret yerine bakana Allah lanet etsin!) [Beyheki]

(Din kardeşinin avret yerine kasten bakanın kırk gecelik namazı kabul olmaz.) [İ. Asakir]

Kapalı da olsa kadına şehvetle bakmak günahtır. Kadının erkeğe bakması da günahtır. Ümm-i Seleme validemiz anlatır: Resulullahın yanında iken, iki gözü de görmeyen İbni Ümmi Mektum, izin isteyip içeri girdi. Resulullah bize, (İçeri girin) buyurdu. (O â’mâ değil mi, bizi görmez) dedim. (O sizi görmüyorsa, siz onu görmüyor musunuz?) buyurdu. (Tirmizi, Ebu Davud)
 

uður1

Well-known member
Evet günahtır hocam burdaki durum çok zorunluluksada olsa bilede başınızı açmadan çalışmak zorundasınız kuranda öyle geçiyor.....
 
Selamün aleyküm arkadaşım içinde bulunduğunuz durum gerçekten çok müşkül ancak sizin göz önünde bulundurmanız gereken iki seçenek var biri ailenizin rızasını kazanamak diğeri de Cenab-ı Hakk'ın rızası ikisini yan yana kefede tartın size göre hangisi baskın gelecek.Gerçi haklı nedenleriniz var gibi görünüyor ancak Risale-i Nur'da şöyle geçiyor ve beni çok sarsan yerlerden birisidir :Amelinizde rıza-i ilahi olmalı .Eğer o razı olsa ,bütün dünya küsse ehemmiyeti yok .Eğer o kabul etse ,bütün halk reddetse tesiri yok.O razı olduktan ve kabul ettikten sonra ,isterse halklara da kabul ettirir.
Ayrıca fetva yetkim yok ancak bildiğim kadarıyla anne ve babaya saygı ,hürmet en öncelikli vazifelerimizden biridir ve üzerimize farz derecede bir sorumluluktur.Ancak aile çocuğu dinini yaşamak için engel oluyorsa burada durumlar değişir.Onlara itaat etmeyebililir.Açıkçası sözlünüzü bu konuda tebrik ediyorum.Şu zamanda bu tarz kişilere ender rastlanıyor.Allah hayırlı kararlar almanızı nasip etsin inş.A.e.o
 

Müekked

Well-known member
Cevabül ahmakus sükut... Etmek en doğru olanı sanırım. Buna Teşekkür edenleri de katıyorum... Keskin dil ve lakaytlık konusunda da size birşey dememe gerek yok. Hakkın hatrı alidir hiçbir hatır için feda edilemez.. Sözlerimin arkasındayım.
 

ASHAB-I BEDR

Well-known member
Esselamü Aleyküm ve Rahmatullahu ve Berakatuhu,

Öncelikle belirtmek isterim ki tesettür konusunda tartışmalara katılmanın çok gereksiz olduğunu anlamış bulunmaktayım.

Bu düşüncemi bir ön hazırlık cümlesinin ısındırma turu ya da bir refleks olarak düşünmeyiniz.

Sadece tesettürün basamaklarının olduğuna inanmadığım gibi ve Allah (c.c ) huzurunda da takva tesettüründen daha safiyane bir elbisenin olmadığına inandığım gibi...

Konunun açılmasına vesile olan değerli kardeşime sesleniyorum;

Çok Muhterem Değerli Kardeşim,

Tesettüre girdiğinizde Neye inanarak yola çıktıysanız yine bu soruyu kendinize sorun inşaAllah.

Zira kararı veren sizsiniz ve hertürlü sıkıntıyı göze almış olduğunuza iman ettiyseniz inanıyorumki bi sıkıntı da çıkmaz.Bu yola girerken kişlerin düşüncesini mi düşündünüz de tesettüre girdiniz şimdi işin içinde olmayan insanların görüşlerini soruyorsunuz ? Çelişkili sorular akıldaki gevezeliklerin ürünüdür.

TEVEKKÜL !..Özetle..

Unutmayalım ki ; Allah (c.c ) kulunu sınar ama kulun böyle bir cüreti ve gücü yoktur.


Kısaca ; Tesettüre girerken Kime İnanıp Dayandıysanız yine aynı şeyi yapıp O'na müracaat ediniz hatta ve hatta istihare gibi namazlar ile hadislerde yeri vardır bilgi alabilirsiniz.

Haşiye : Tesettüre girilince kimse madalya beklemesin ayrıca ...Sanki bir lutufmuş gibi değerlendirmeye münasip kapılar ve tartışma ortamları açmayalım rica ederim.
 
Müekked bey cevaplarınızdan anlaşıldığı kadarıyla oldukça sert bir mizacınız var .Ben bu forum sitesine daha yeni katılanlardanım herkesin verdiği cevaplardan nasıl bir fikir yapısına sahip olduğu anlaşılıyor.Risale foruma üye olmuşsunuz ancak ne kadar risale okuyorsunuz merak ettim doğrusu.Ayrıca şunu da belirtmek isterim kardeşimizin bir müşkülü var ve herkes fikrini burada özgürce açıklıyor.Siz burada fikri bir istibdad uygulayamazsınız.Hele insanları fikirleri yüzünden hakaret etmeye hiç hakkınız yok.Bu birincisi ,ikincisi de bizim davamız iman hakikatlerini tebliğ etmektir,ancak kırıp geçirerek değil.Kavl-i leyyin ile davamızı götürmeyi nasip etsin Cenab-ı Hak bizlere...
 
Bu noktalar umarım ki olumlu şeyleri ifade ediyordur Müekked bey.Sükutta bir cevaptır değil mi aynı davanın yolcusuysak sizin gibi birinin uhuvvetimizi sarsmadan hareket edeceğinizi düşünüyorum...
 

Hüzün Rüzgarý

Well-known member
Kardeşim Allah tesettürünü mübarek kılsın.. Fakat şunu bilmeni isterim ki; bir kadının çalışma hayatına girmemesi gereklidir.. Çünkü kadın başlı başına bir mücevherdir ve mücevherler daima koruma altına alınır... kadında bir mücevher olduğundan tesettürüyle kendini koruma altına alır... Siz sormuşsunuz ki; çalımak için başımı açmam doğrumudur..? bir günah varmıdır..? Elbette vardır.. çünkü başı açmak için biz içtihad olduğunu zannetmiyorum... Ayrıca Üstadımız kadınların çalışma alanına girmesini uygun görmemiş ve kadınların çalışma hayatına girmesinin Ahir Zaman Fitnesine sebep olduğunu belirtmiştir... Ey kardeşim besbelli ki nışanlında hem günaha girmeni hemde bu fitneye senin de sebep olmanı istemiyor... nişanlının bu isteğini Allah'ın Emri kabul edip yerine getirmeni tavsiye ederim... :)
 
Üst