Vecdimin Penceresinden

ASHAB-I BEDR

Well-known member
196727_136703829734012_135132706557791_247828_842104_n.jpg

BEDAHET

Allah Resulünün saadet devrinde herşey bedahet halindeydi ve bedahet ölçüsüne bağlı... O devirde herkes bir nur huzmesi içinde kendinden geçmiş ve teslim olmuştu.

O devirde hiç kimsede "kıyl ü kaal - fikir dedikodusu" ve akıl telâşı yoktu.

Bütün bunlar sonradan geldi; nur gölgelendi ve aklın zulmet arabası yağız atlarını sürmeye başladı. Aklı akılla yenecek ve ilerisine geçecek akıl Gazalî'ye kadar gelemedi.

Peşinden aklı büsbütün iflâs ettirecek kadar donduran Şeyh-i Ekber'e karşılık, herşeyin hak ve keyfiyetini kıvamlayan ve bütün gerçekleri yerli yerine oturtan, ikinci binin yenileyicisi İmam-ı Rabbânî ve yolundakiler... Derken, bu dâvanın ne büsbütün akılla, ne de büsbütün akılsız olabileceğinden gafil, günümüze kadar sızmış sağlı ve sollu mankafalar, kuru akılcı sözde Müslümanlar, sahte mütefekkirler, ahmak reformcular ve başlarında Vahhabîlik kuluçkası İbn-Teymiyye...

İlle de akıl, ille de akıl!..

Gören şeyin göz olmadığını, gözde Allah'ın nuru yuvalandığını ve herşeyin, Batı felsefesinin bile bugün yaklaştığı bedahet duygusuna bağlı bulunduğunu anlamayanlara yazıklar olsun!..

Bedahet anlaşılmadıkça hiçbir şey anlaşılamaz.


N.Fazıl KISAKÜREK
 

ASHAB-I BEDR

Well-known member
284561_10150274561079672_696779671_7318335_2545746_n.jpg

SIR

Lügatlerde "sır" kelimesi var da, buna rağmen Allah'ı anlamayanlar var... Hâle bakın siz!..

Aklın kuşattığı hiçbir yerde sır yok, kuşatıldığı her yerde sır var... Allah'ın kuşatılması muhal, kuşatması da mutlak olduğuna göre, ona giden yol sır idrakinden başka ne olabilir?..

Sır olmasaydı "meçhul" olur muydu hiç?.. Meçhul olmayınca da, ne fikir, ne ilim, ne sanat...

Sanat, Allah'a sır caddesinden giden fener alayı... Sanatkâr, ayda, güneşte, çizgide, renkte, seste kimi aradığını bilseydi onun isminden başkasını ağzına alamazdı.

O ki, beni kuşatır ve hâkimiyeti altına alır, benim için bir sır olur. O ki, hâkimdir, mahkûmun gözünde sırdır. O ki, büyüktür, küçüğü kuşatır. Ve O ki, en büyüktür ve her şeyi kuşatmıştır, kuşatma âleti olan akıl tarafından nasıl kuşatılabilir?

İşte Allah'ı anlamak, bu en büyüğü anlamak, yani anlamanın muhal olduğunu anlamak dâvası...

Aklı bir anda vecde döndüren bu anlayıştır ki, anlamaya hiç pay kalmayan yerde tam anlamaktır. Sır anlayışı...

Şu "anladım" tesellisiyle, gölgelere hacim izafe edip ölçe biçe gidenlere ve Allah'ın her zerreye nakşettiği büyük sır kapısını görmeyenlere nisbet, en âdî hayvan ne kadar âlîdir. Böyleleri için Kur'ân'daki "Hayvandan aşağı" tavsifinden işte bir hikmet zerresi!..

Gözleri kör bir sahabî, Allah Resulünün îlâhî visale kavuşmalarından sonra Hazret-i Âişe'ye gitti.

Mübarek Peygamber zevcesi kör sahabîyi huzuruna kabul etmeden sımsıkı örtündü, kapandı ve ondan sonra haber gönderdi:

- Buyursunlar!.. Vaziyeti anlayan sahabî:

- Ben körüm, dedi; görmüyorum, niçin örtünüyorsunuz?..

Hazret-i Âişe'nin cevabı, sır idrakinin en ince noktasına erişen bir derinliktedir:

- Siz görmeyebilirsiniz; ben sizi görüyorum ya, kâfi...

 
Üst