5. Bölüm - 10. FASIL: Ensar'ın İkram ve Hizmetlerde Bulunması

Huseyni

Müdavim

10. FASIL: ENSAR’IN İKRAM ve HİZMETLERDE BULUNMASI


Üseyd b. Hudayr ile Hz. Peygamber Arasında Geçenler ve Hz. Peygamber’in Ensar’a İkramda Bulunması


- Hz. Peygamber bir gün sahabiler arasında gıda maddesi dağıtmıştı. Bunu duyan Useyd b. Hudayr Hz. Peygamber’e giderek


“Ey Allah’ın Rasûlü “Filan yerde Ensar’dan Benî Zafer kabilesine mensup bir hâne vardır. Orada bulunanların çoğu kadın olup kendileri de ihtiyaç sahipleridir. Onlara da birşeyler verseydin” dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber, Üseyd’e


“Ey Üseyd! Sen, elimizdeki mallar bittikten sonra geldin. Bundan sonra bize bir mal geldiğini işitirsen gel bana o hâne halkını hatırlat!”
buyurdular. Bu olaydan sonra Hz. Peygambere Hayber’den arpa ve hurma geldi. Hz. Peygamber bu gelen malları da halka bol bol dağıttı. Üseyd b. Hudayr’ın haber vermiş olduğu hâne halkına diğerlerinden daha çok verdi. Üseyd b. Hudayr, Hz. Peygamber’e teşekkür ederek şunları söyledi:

“Ey Allah’ın Peygamberi! Allah sana mükâfatların en güzelini ve en hayırlısını versin!”. Hz. Peygamber’se şöyle dedi:


“Ey Ensar topluluğu! Allah aynı şekilde size de mükâfaatların en güzelini ve en hayırlısını versin! Biliyorum ki siz namuslu ve sabırlı insanlarsınız. Benden sonra bazı insanların size tercih edildiğini göreceksiniz. Benimle havuzumun başında buluşuncaya kadar bütün bunlara sabrediniz.”
[1]

- Üseyd b. Hudayr şöyle anlatıyor: Kendi kavmimden, biri Zaferoğullarına, diğeri ise Muâviye oğullarına mensup iki aile bana gelerek

“Bizim için Hz. Peygamber’le konuş da gelen mallardan bize de bir pay versin” dediler. Bunun üzerine Hz. Peygamber’e gidip onların isteklerini söyledim. Hz. Peygamber de


“Ey Üseyd! Allah Teâlâ bize tekrar mal gönderdiğinde gel bana hatırlat da onlar için de birşeyler ayırıp vereyim”
buyurdular. O zaman ben

“Ey Allah’ın Rasûlü! Allah sana güzel bir mükâfaat versin!” dedim. Hz. Peygamber de


“Allah size de güzel mükâfaat versin! Çünkü bildiğim kadarıyla siz namuslu ve sabırlı kimselersiniz. Benden sonra hoşunuza gitmeyecek şekilde başkalarının size tercih edildiğini göreceksiniz”
buyurdu.

Daha sonra Hz. Ömer’in halifeliği döneminde halka bazı mallar dağıtıldı. Hz. Ömer bana da bir elbise göndermişti. Ben bunu az buldum. Bir gün namaz kılmakta olduğum bir sırada yanımdan geçmekte olan Kureyşli bir gence gözüm takıldı. Üzerinde bana gönderilen elbisenin bir benzeri vardı ve yerlerde sürüyerek gidiyordu. O anda aklıma Hz. Peygamber’in
“Benden sonra hoşunuza gitmeyecek şekilde başkalarının size tercih edildiğini göreceksiniz” sözleri geldi ve “Allah ve O’nun Rasûlü doğru söylediler!” deyiverdim. Bunu duyan bir adam gidip Hz. Ömer’e haber verdi. Ben daha namazımı bitirmemiştim ki Hz. Ömer geldi ve

“Ey Üseyd! Namazını tamamla da sana soracaklarım var” dedi. Ben namazımı bitirdiğimde Hz. Ömer o sözleri niçin söylemiş olduğumu sordu. Hadiseyi olduğu gibi anlattım. Bunun üzerine Hz. Ömer


“O gencin sırtındaki elbise Bedir, Uhud savaşlarıyla Akabe biatlarında bulunmuş olan birisine verilmişti. Bu genç gidip o elbiseyi ondan satın almıştır.


“Ey Üseyd! Nasıl oluyor da Hz. Peygamber’in bu sözlerinin benim halifeliğimde gerçekleşeceğini zannedebiliyorsun?” dedi. Ben de


‘Vallahi ey Mü’minlerin Emîri! Bunun senin zamanında gerçekleşeceğini zannetmiyorum!” dedim.[2]

_____________________________

[1] Kenz VII/135 (İbn Adiyy, Beyhaki ve İbn Asakir, Enes’ten); Hakim IV/79 (Hakim ‘Senedi sahih olmasına rağmen bu hadisi Buhari ve Müslim rivayet etmemiştir’ der).
[2] Heysemi X/33 (İmam Ahmed’den).
Muhammed Yusuf Kandehlevi, Hayatu’s-Sahabe, Akçağ Yayınları: 1/391-392.
 

Huseyni

Müdavim

Muhammed b. Mesleme ile Hz. Ömer Arasında Geçen Bir Hadise


- Muhammed b. Mesleme şöyle anlatıyor: Mescide giderken Kureyş’ten birinin üzerinde yeni bir elbise gördüm ve ona


“Bu elbiseyi sana kim verdi?” dedim. O

“Mü’minlerin emîri verdi” dedi. Biraz sonra yine Kureyş’ten bir başkasının sırtında da aynı elbiseden gördüm. Ona da nereden aldığını sordum. O da birincisi gibi

“Mü’minlerin Emîri verdi” dedi. Bunun üzerine mescide girerek

“Allâhu Ekber! Allah ve Rasûlü doğru söylemişlerdir! Allahu ekber! Allah ve Rasûlu doğru söylemişlerdir!” diye bağırdım. Sesimi işiten Hz. Ömer birisini yollayarak beni huzuruna çağırttı.

“İki rekat namazı kılmadıkça gelmem” dedim. Hz. Ömer’in gönderdiği kişi

“Muhakkak gelmelisiniz; artık namazı da sonra kılarsın” diye zorladıysa da ben

“Kendime söz veriyorum ki iki rekat namaz kılmadan gelmeyeceğim” dedim ve namaza durdum. Bunun üzerine Hz. Ömer, bizzat gelerek yanıma oturdu. Namazımı bitirdikten sonra bana

“Söyle bakalım niçin Hz. Peygamber’in mescidinde yüksek sesle tekbir getirerek “Allah ve Rasûlü doğru söylemişlerdir!” dedin?” diye sordu. Ben de

“Ey Mü’minlerin Emîri! Mescide doğru geliyordum. Kureyş’ten falan kişiyi gördüm; sırtında yeni bir elbise vardı. Onu kendisine kimin verdiğini sorduğumda Mü’minlerin Emîri’nin verdiğini söyledi. Daha sonra yine Kureyş’ten falan oğlu falanla karşılaştım. Onun da sırtında aynı elbiseden vardı. “Bunu sana kim verdi?” diye sordum. O da “Mü’minlerin Emîri” dedi. Biraz daha ilerleyince bu kez de Ensar’dan biriyle karşılaştım. Onun da sırtında yeni bir elbise vardı fakat bu diğer ikisine benzemiyordu. Elbiseyi nereden aldığını sorduğumda o da Mü’minlerin Emîri’nin verdiğini söyledi. Hz. Peygamber bizlere “Benden sonra bir kısım insanların size tercih edildiğini göreceksiniz” buyurmuştu. Ama ben bunun, senin devrinde olmasını istemiyorum” dedim. Bunun üzerine Hz. Ömer ağladı ve “Allah’tan bağışlanma diliyorum. Bir daha böyle bir şey olmayacaktır!” dedi. Gerçekten de o günden sonra Hz. Ömer’in Kureyş’ten birilerini Ensar’dan birilerine tercih ettiği görülmemiştir.[1]

___________________________

[1] Kenz II/329 (İbn Asakir’den).
Muhammed Yusuf Kandehlevi, Hayatu’s-Sahabe, Akçağ Yayınları: 1/392-393.
 

Huseyni

Müdavim

Hz. Peygamber’in Sa’d b. Übâde’ye İkramda Bulunması


- Sa’d Übâde yanında oğlu olduğu halde Hz. Peygamber’in yanına girdi. Selam verip bir tarafa oturmak istediyse de Hz. Peygamber “Şuraya! Şuraya!” diye işaret ederek onu sağ tarafına oturttu. Sonra Hz. Peygamber iki kere “Ensar’a merhaba!” buyurdular. Sa’d oğlunu oturtmamıştı. Hz. Peygamber ayakta durmakta olan çocuğa “Yaklaş!” dediler. Çocuk yaklaştı ve Hz. Peygamber’in ellerini ve ayaklarını öptü. Hz. Peygamber “Ben de Ensar’danım! Onların yavrularındanım!” buyurdular. Bunun üzerine Sa’d “Bize şeref verdiğin gibi Allah da seni şereflendirsin!” deyince Hz. Peygamber “Ben size şeref vermezden önce sizi Allah Teâlâ şereflendirmiştir. Benden sonra birtakım hoşa gitmeyen kayırmalarla karşı karşıya geleceksiniz. Havuzumun yanında bana kavuşuncaya dek sabrediniz” buyurdular.
[1]

____________________________

[1] Kenz VII/134 (İbn Asakir, Zeyd b. Sabit’ten); el-Mizan II/3 (Nesai ve Darekutni’nin de rivayet ettiği kaydedilir). Bu olaydan da anlaşılıyor ki ilk zamanlarda sahabiler Hz. Peygamber’in ayaklarını da öperlerdi. Sonradan kaldırılmış olmalıdır.
Muhammed Yusuf Kandehlevi, Hayatu’s-Sahabe, Akçağ Yayınları: 1/393.
 

Huseyni

Müdavim

Cerir’in Ensar’dan Olduğu için Enes’e Hizmet Etmesi


- Enes şöyle anlatıyor: Cerir’le birlikte yolculuk yapıyorduk. Kendisi bana hizmet ediyor ve şöyle diyordu:


“Ben Ensar’ın Hz. Peygamber’e hizmet edişine şahit oldum. Bunu bildiğim için de Ensar’dan kimi görsem ona hizmette bulunurum.”
[1]

____________________________

[1] Kenz VII/136 (Begavi, Beyhaki ve İbn Asakir’den).
Muhammed Yusuf Kandehlevi, Hayatu’s-Sahabe, Akçağ Yayınları: 1/393.
 

Huseyni

Müdavim

Abdullah İbn Abbas’ın, Kendisine Misafir Olan Ebû Eyyüb el-Ensârî’ye Hizmet Etmesi


- Hz. Ebu Eyyüb el-Ensârî, Muaviye’ye giderek borçlu olduğunu söyleyip ondan bu konuda kendisine yardımcı olmasını istedi. Fakat Muaviye’den, gereken ilgiyi göremedi. Bunun üzerine


“Hz. Peygamber’in “Benden sonra sizden başkalarının tercih edildiğini göreceksiniz” dediğini bizzat işitmiştim” dedi. Muaviye

“Peki o size daha başka neler söyledi?” diye sorunca da Ebu Eyyüb

“Sabretmemizi tavsiye etti” dedi. Muaviye de

“O halde sabrediniz!” dedi. Bu sözler üzerine Ebu Eyyüb, Muaviye’ye hitâben

“Allah’a yemin ederim ki bundan böyle senden hiç bir şey istemeyeceğim” dedi. Sonra da Şam’dan Basra’ya geçerek İbn Abbas’a misafir oldu. İbn Abbas onun için evini boşalttı ve

“Senin Hz. Peygamber’e hizmet ettiğin gibi bugün de ben sana hizmet edeceğim” dedi. Aile efrâdını evden çıkardıktan sonra Ebu Eyyüb’e

“Evde ne var ne yoksa hepsi senindir” deyip ayrıca da kırkbin dirhemle yirmi köle vererek onu en güzel bir şekilde ağırladı.
[1]

- Ebu Eyyüb el-Ensârî, Hz. Ali’nin Basra’ya vali tayin ettiği İbn Abbas’ın yanına vardı. İbn Abbas onu çok güzel karşıladı ve

“Ey Ebâ Eyyüb! Sen evini Hz. Peygamber’e terketmiştin. Aynı şekilde ben de evimi sana vermek istiyorum” dedi. Sonra ailesini evden çıkararak orasını tamamen Ebu Eyyüb el-Ensârî’ye bıraktı. İbn Abbas daha sonra da Medine’ye gitmek üzere ayrılacağı sırada ona ihtiyacının ne olduğunu sordu. Ebu Eyyüb de

“Dört bin dirhem borcum ve işlerimde çalıştırmak üzere sekiz köleye ihtiyacım vardır” dedi. İbn Abbas ise onun bu isteklerini beşe katlayarak kendisine yirmibin dirhem ve kırk tane de köle verdi.
[2]

____________________________

[1] Kenz VII/95 (Ruyani ve İbn Asakir, Habib b. Ebi Sabit’ten. Ayrıca Hakim’in de Mukassım tarikiyle rivayet ettiği ve ‘İsnadı sahihtir; fakat Müslim ve Buhari tarafından rivayet edilmemiştir’ dediği zikredlir).
[2] Mecma IX/323 (Taberani’den. Heysemi şöyle der: ‘Taberani hadisi iki sentle rivayet etmiştir. Birisinin ravileri sahihin ravileridir. Ancak Habib b. Ebi Sabit şahsen Ebu Eyyüb’den hadis dinlememiştir); Hakim III/461 (Yine Habib b. Ebi Sabit tarikiyle).
Muhammed Yusuf Kandehlevi, Hayatu’s-Sahabe, Akçağ Yayınları: 1/394.
 

Huseyni

Müdavim

İbn Abbas’ın Ensar’ın İhtiyaçları İçin Halife Katında Çaba Sarfetmesi


- Hassân b. Sâbit şöyle anlatıyor: Ensar olarak bizlerin Hz. Ömer’den veya Osman’dan (Buradaki tereddüt ravilerden Abdurrahman b. Ebî Zinad’dan kaynaklanmaktadır) bir isteğimiz vardı. Yanımıza Abdullah b. Abbas ile birkaç sahabi alarak valinin yanına gittik. İbn Abbas ile götürdüğümüz sahabiler sözü Ensar’a getirerek onların faziletlerinden ve üstünlüklerinden bahsettiler. Vali ise çeşitli bahaneler uydurarak birşey vermek istemedi. Durum çok kritikti. Biz validen ihtiyaçlarımızı istiyor, bizimle gelen sahabiler ricada bulunuyorlar; fakat vali birşey vermemekte diretiyordu. Sonunda ümitleri kesilen sahabiler özür beyan ederek ayrıldılar. İbn Abbas ise orada kaldı ve


“Allah’a yemin ederim ki ben bir yere ayrılmayacağım. Çünkü Ensar’a ait hiç bir ev yoktur ki İslâm’a ve müslümanlara yardım edip Hz. Peygamber’i bağrına basmış olmasın!” dedi. Sonra da Ensar’ın faziletlerini teker teker saydı ve beni göstererek şöyle devam etti: “Bu, Allah Rasûlünün şâiri ve onu müdâfaa eden kişidir”. Böylece İbn Abbas güzel ve derin manalar içeren bir konuşma yaptı. Valinin kaçabileceği bütün kapıları kapattı. Sonunda vali isteğimizi yerine getirmekten başka çare bulamadı. Bu şekilde Allah Teâlâ’nın izniyle İbn Abbas’ın sözleri sayesinde ihtiyaçlarımızı gidermiş olarak onun huzurundan çıktık. Ben İbn Abbas’ın elinden tutarak onu övdüm ve kendisine dua ettim. Yolda, bizimle beraber gelip de onun gibi direnmeyen diğer sahabilerle karşılaştık. Ben onların duyabileceği şekilde şunları söyledim:

“Bize göre İbn Abbas sizin en üstününüzdür. Allah’a yemin ederim ki O Hz. Peygamber’in verâsetine sahiptir ve buna hepinizden daha layıktır!”. Onlar da

“Evet, haklısın!” diyerek beni tasdik ettiler. Sonra Abdullah b. Abbas’ı işaret ederek şu şiiri okudum!

“Aralarını ayırmaksızın konuşmaya başladığında karşısındaki için kaçacak yer bırakmıyor. İhtiyaçları giderme hususunda onun bu sözleri yetiyor; hiç kimseye söyleyecek birşey bırakmıyor. O, bu ikna kabiliyetinin zirvesine hiç zahmet çekmeksizin çıkmıştır.”
[1]

- Hassân b. Sâbit, İbn Abbas hakkında şunları söylemiştir: “Yemin ederim ki Hz. Peygamber’in verâsetine hepinizden çok o layıktır. Onu valinin karşısında direnmeye zorlayan da sahip olduğu bu damardır”. Bunun üzerine kavmi Hassan b. Sâbit’e

“Ey Hassân! Daha güzel konuş!” dediler. İbn Abbas da

“Evet, kavmin doğru söylüyor” dedi. Hassân ise Abdullah b. Abbas’ı methetmeye başladı ve şunları söyledi:

“İbn Abbas’ı gördüğünüzde onun diğer insanlara olan üstünlüğü hemen anlaşılıyor. Ey İbn Abbas! Sen vefa ve cömertlik timsâli ve beliğ olarak yaratıldın. Yine sen gevşek ve tembel değil kuvvetli olarak yaratıldın!”. Hassân’ın bu şiiri valinin kulağına gittiğinde

“Allah’a yemin ederim ki o, tembel kelimesiyle benden başkasını kastetmemektedir. Artık aramızda Allah hükmedecektir” dedi.
[2]

_____________________________

[1] Hakim III/544 (Abdurrahman b. Ebi Zinad. Onun babası ve Abdullah b. Fadl b. Abbas tarikiyle)
[2] Mecma IX/284 (Tabarani, Hassan b. Sabit’ten).
Muhammed Yusuf Kandehlevi, Hayatu’s-Sahabe, Akçağ Yayınları: 1/394-395.
 
Üst