Anne Ben Nereden Geldim?

NuruAhsen

Sonsuz Temâþâ
Çocukların 3-4 Yaşlarında Yaratılışa Dair En Sık Sorduğu Soru: Anne Ben Nereden Geldim?

Ali Çankırılı



AYŞE, arkadaşlarıyla bahçede evcilik oynuyordu. Ona anne rolü vermişlerdi. Hüseyin’i de baba seçmişlerdi. Kerem, Mustafa, Ceren ve Meltem de çocukları olmuştu. Oyun sırasında Hüseyin: “Güzel yemekler pişirdiği için karımı öpmek istiyorum..” dedi. Ceren hemen araya girdi ve bağırdı:
“Olmaaaaz!” Bütün çocuklar şaşırmış, Ceren’e bakıyorlardı. Ceren tekrarladı:
“Olmaz!” Elini beline koydu, abla edasıyla açıkladı:
“Eğer Hüseyin Ayşe’yi öperse çocukları olur!...”
Ayşe korkup Hüseyin’den uzaklaştı. Bütün çocuklar çok şaşırdılar.
İlk itiraz Meltem’den geldi: “Hiç öpücükten çocuk olur mu?”
Kerem onu destekledi:
“Evet, çok saçma, öpücükten çocuk olmaz!”
Ceren kendini savundu:
“Siz büyüklerden iyi mi bileceksiniz? Annem öyle dedi...”
Çocukların soru dolu gözlerle kendisine baktığını görünce açıklama gereği duydu: “Bebeğimle oynarken, anne ben nerden geldim, yani nasıl oldum, diye sordum. O da, baban beni öptü sen oldun... dedi.”
Kerem tekrar söze karıştı:
“Ben de anneme nerden geldiğimi sormuştum. Seni hastahaneden aldık,” dedi.
Bütün konuşmaları sessizce dinleyen Mustafa, gülerek:
“Size daha komik bir şey söyleyeceğim...” dedi. Bütün çocuklar Mustafa’nın söyleyeceği komik şeyin ne olduğunu merak ediyorlardı. Meltem dayanamadı:
“Hadi, söylesene, neymiş o komik şey!”
Mustafa, bir süre daha bakışlarını çocukların üzerinde gezdirdikten sonra anlatmaya başladı:
“Bizim ana okuluna gelen bir çocuk var, adı Derya. Onun annesi de:
‘Seni leylek getirdi’ demiş.”
Hüseyin:
“Gerçekten çok komik!” dedi. Hep birlikte gülmeye başladılar.
Kerem:
“Aman, nasıl olduysak olduk işte, haydi oyunumuza devam edelim!” dedi.
Ayşe’nin kafası karışmıştı. Nereden geldiğini merak ediyordu. Düşünmeden edemiyordu:
“Bu söylenenler doğru değilse, doğrusu nedir? Ben nasıl oldum, nerden geldim?” Oyundan sonra, eve gidince annesine sormaya karar verdi.
Ayşe kapının ziline bastığında annesi Nuray hanım televizyonda “Sağlıklı Yaşam” programını izliyordu. Anne kapıyı açtıktan sonra kızına:
“Hoş geldin!” dedi ve programı izlemeye devam etmek için oturma odasına geçti. Ayşe de onu takip etti. Nuray hanım, kızının düşünceli olduğunu fark edip, sordu:
“Seni düşünceli gördüm, hayrola üzücü bir şey mi oldu?”
Ayşe annesinin televizyon izlemesine engel olmamak için:
“Merak etme, üzücü bir şey olmadı, sonra anlatırım” dedi. Nuray hanım, uzaktan kumanda ile televizyonu kapattı. “İzlediğim program senden daha önemli olamaz,’ dedi kızını öperken, ‘nedir seni düşündüren olay, merak ettim doğrusu.”
Ayşe, biraz düşündükten sonra sordu:
“Anne, dedi, öpücükten çocuk olur mu?” Nuray hanım beklemediği bu soru karşısında biraz şaşırdı. Komik bulmuş olacak ki gülmeye başladı:
“Ne demek istediğini anlamadım. Bu soru nerden aklına geldi?”
Ayşe kendince açıklama yapmaya çalıştı: “Evcilik oynuyorduk. Ben anne olmak istedim. Hüseyin de baba oldu. Kerem, Mustafa, Ceren ve Meltem de çocuklarımız oldular. Ben, yapmacıktan, yemek pişirdim. Sofrayı hazırladım. Hep birlikte yemek yiyecektik. Güzel yemekler pişirdiğim için Hüseyin beni öpmek istedi. Ceren, yani bizim yalancıktan kızımız, Hüseyin’in önüne dikildi:
‘Olmaaaz!’ diye bağırdı. Hüseyin beni öperse çocuğumuz olurmuş. Ceren annesine ‘ben nasıl oldum’ diye sormuş. O da:
‘Baban beni öptü sen oldun,’ demiş...”


AYŞE’Yİ dikkatle dinleyen Nuray hanım, kızını konuşmaya yüreklendirmek için, gülümsedi:
“Ceren’in annesi öyle demiş ha, çok ilginç... Başka neler konuştunuz?” Ayşe hatırlamaya çalıştı. “Kerem’in annesi de ‘seni hastahaneden aldık’ demiş. Mustafa’nın ana okulunda bir arkadaşı varmış, adı Derya. Onun annesi de ‘seni leylek getirdi’ demiş... Hepimiz buna çok güldük.”
Nuray hanım, kızının başını okşarken:
“Evet, gerçekten çok komik,” dedi. “Hiç insan yavrusunu leylek getirir mi?”
“Getirmez. Leyleğin, leylek yavrusu olur.”
“Evet, doğru söyledin, leylek annenin leylek yavrusu olur. Peki, sence öpücükten çocuk olur mu?”
“Bilmem, olmaz herhalde...”
“Çocuk olması için ne gerekir?”
“Bilmem....”
“Bir anne bir de baba olması gerekir, değil mi?”
“Evet.”
“Çocuktan anne baba olmaz. Anne baba olmak için büyümüş olmak gerekir. Siz daha büyümediğinize göre, sizin çocuğunuz olmaz.”
Ayşe yeni bir şey öğrenmiş olmanın sevinciyle gülümsedi. Kendi kendine: “Bunu nasıl da düşünemedim! Tabi ya, çocuklardan anne baba olmaz,” dedi.
Nuray hanım kızını bilgilendirmeye devam etti: “Büyümüş bir erkekle, büyümüş bir bayanın anne baba olabilmeleri, yani çocuk sahibi olabilmeleri için evlenmeleri gerekir.”


ANNE BEN
NASIL OLDUM?

AYŞE, bir bebeğin nasıl dünyaya geldiğini hâlâ merak ediyordu. Annesine döndü:
“Hani anlatmıştım ya...” dedi. “Beraber evcilik oynadığımız arkadaşım var ya... Hülya teyzenin oğlu, Gülay ablanın kardeşi...”
“Kerem mi?”
“Evet, Kerem. Annesine ‘Ben nerden geldim?’ diye sormuş. Hülya teyze de: ‘Seni hastaneden getirdik,’ demiş ya... Bu doğru mu? Siz de beni hastaneden mi getirdiniz?”
“Anladığım kadarıyla sen bebeğin nerden ve nasıl geldiğini merak ediyor, doğrusunu öğrenmek istiyorsun...”
“Evet. Hem de çok merak ediyorum.”
“Daha önce konuştuklarımızı hatırlayacaksın. Bebek olması için bir baba bir de anne olması gerekir. Anne baba olabilmek için de büyümek ve evlenmek gerekir.”
“Bunları biliyorum. Ben bebeğin hastaneden gelip gelmediğini merak ediyorum...”
“Bebeğin hastaneden geldiği doğru olsa bile, hastaneye nerden geldiği önemli...”
“Evet, işte ben de tam bunu merak ediyordum.”
“Hatırlarsan, çocuklardan anne baba olamayacağını, anne baba olabilmek için büyümek gerektiğini anlatmıştım. Büyüyen, evlenen, aynı evde karı-koca olarak yaşamaya ve aynı yatakta yatmaya başlayan bir erkekle bir bayan çocuk sahibi olmak için dua ederler. Çünkü onların duasını kabul edecek ve bebeği yaratacak olan Allah’tır. Birinin duasının kabul olması yetmez. İki duanın da kabul olması gerekir. Allah ikisinin de duasını kabul edince, iki dua birleşir, annenin karnında özel bir yere, gözle görülemeyecek kadar minicik bir bebek olarak yerleşir. İki duanın birleşmesine “döllenme”, minik bebeğin anne karnında yerleştiği özel yere ‘döl yatağı’ veya ‘rahim’ adı verilir.”
“Çok ilginç!... Siz de babamla benim için dua ettiniz demek.”
“Evet. Dualarımızı kabul ettiği ve bize senin gibi güzel bir kız verdiği için Allah’a ne kadar teşekkür etsek azdır. ”
“Bir şeyi daha çok merak ediyorum...”
“Neymiş, o çok merak ettiğin şey, bakalım?”
“Dua ederken bebeğin kız olmasını mı istediniz?”
“Babanı bilmiyorum, ama ben kız veya erkek olsun diye dua etmedim; Allah’ım hayırlı bir çocuk ver!” dedim. Sanırım baban da böyle dua etmiştir. Demek hayırlı olduğun için Allah bize seni verdi.”
“‘Hayırlı’ ne demek, anneciğim?”
“Sağlıklı, akıllı, terbiyeli, güzel... demek.”
“Beni hayırlı yaptığın için çok teşekkür ederim, Allah’ım!”
 
Üst