Gayb

ASHAB-I BEDR

Well-known member
249714_10150204507274672_696779671_6789925_6373306_n.jpg


GAYB, KAZA, KADER, TAKDİR, KUDRET

Kimden kaçıyoruz, kendimizden mi? Ne olmayacak şey!
Kimden kapıp kurtarıyoruz, Hak’tan mı? Ne boş zahmet! (1/78/970)


Kaza ve kaderle pençeleşmek mücahede sayılmaz. Çünkü bizi pençeleştiren, savaştıran da kaza ve kaderdir. (1/79/976)


Hile ve çare diye ‘zindanı delip de çıkmaya’ derler. Yoksa birisi zaten açılmış deliği kapatırsa yaptığı iş, soğuk ve ters bir iştir. (1/79/981)


Kaza gelince: bilgi, uykuya dalar, ay kararır, gün tutu-lur.


Kazanın bu çeşit hilesi nadir midir ki? Kaza ve kaderi inkar edenin inkarı bile, bil ki, kaza ve kaderdendir. (1/99/ 1232-1233)


Vehim, işin gizli, kapalı olduğu zamandadır. Bu araştırma görünmeyen şey içindir.
 

ASHAB-I BEDR

Well-known member
229156_211437065546308_111669798856369_669783_7923905_n.jpg


Ortada olmayan şeyin kuruntusu, büyüdükçe büyür. Fakat gaypta olan şey meydana çıktı mı, kuruntu geçer.



Gerçi bir şeyin hakikatini ızhar etmek esasen kemaldir ve canları kuruntudan kurtarır;



Fakat gayba imanın, görünen şeye nispetle bir yüz fazileti vardır. Bunu iyice bil de şüphe ve tereddütten kurtul. (1/289/3625-3626)


Gaybı adamakıllı bilen Hakk’ın has kulları can âleminde kalp casuslarıdır. (2/113/1472-1478)



Felek kabuktur, ruhun nuru iç. Bu görünür de o görünmez. Ayağın kaymasın, sallanma, kendine gel!



Cisim zahiridir, ruhsa gizli. Cisim yen gibidir, ruh el gibi.

Akılsa ruhtan daha gizlidir. Duygu, ruhu çabucak anmalı.
 

ASHAB-I BEDR

Well-known member
223443_208349665855048_111669798856369_649513_4610523_n.jpg


Mesela, bir hareket gördün mü anlarsın ki o hareket eden diridir. Fakat akıllı mı acaba?

Bunu bilemezsin.



Mevzun hareketlere başlar, bakırın kimya ile altın oluşu gibi o da hareketlerini bilgisiyle tanzim ederse,

Ele benzeyen ruhun o münasebetli, o muntazam hareketlerinden anlarsın ki aklı vardır.



Vahiy kabul eden ruhsa akıldan da gizlidir. Çünkü o gayıptır, gayıp âlemindendir.

Ahmed (s.a.v.)’in aklı kimseden gizli değildir, herkes onun akıl ve kemal sahibi olduğunu bilirdi. Fakat vahiy ruhunu her can anlayamadı.



Vahiy ruhuna münasip şeyler de var, fakat onları akıl anlayamaz. Çünkü o ruh pek yücedir.



Akıl, o ruhun işlerine gâh delilik diye bakar, gâh şaşkınlık diye. Çünkü onu anlamak, o almağa bağlıdır.
 

ASHAB-I BEDR

Well-known member
28556_126542070702475_111669798856369_199063_6307778_n.jpg


Hızır (a.s.)’a göre alelade olan işler Musa (a.s.)’nın aklını şaşırttı, Musa onları görünce bulandı.



O işler Musa (a.s.)’ya aykırı göründü. Çünkü Musa (a.s.) o hale sahip değildi.



Musa (a.s.)’nın aklı bile gayıp işlerine ermezse, ey ulu kişi, bir farenin aklı nedir ki bu işlere ersin! (2/250/3252-3264)



Allah’ın kaza ve kaderinden yine Allah’ın kaza ve kaderine kaçan kişiden başka bir kimseyi, hiçbir hile, kaza ve kaderden kurtaramaz. (3/37/473)



(Başkalarında) ayıp gören (arayan) gayb âleminin kokusunu bile alamaz. (3/45/571)



Takdirle savaşa girişen, takdire baskın yapmaya kalkışan, baş aşağı gelir, kendi kanına bulanır. (3/75/935)



Takdir yüzünden kaybettiğin şeyler, muhakkak senden belayı giderir... bunu böyle bil! (3/266/3260)



Kudret, herkesin harcı değil... Acz, Allah’tan çekinen kişiye en iyi sermayedir. (3/267/3280)



Allah, “Kaybettiğiniz şeylere eseflenmeyin, hatta kurt gelse de keçinizi yese bile!” buyurdu.



O bela, daha büyük belaları defetmek, o ziyan daha şiddetli ziyanları menetmek içindir. (3/266/3264-3265)



... Kaza ve kader, aklı da ahmak bir hale sokuyor, akıllıyı da. (3/317/3880)



İyiyi-kötüyü fark eden adamla oyun olmaz; hele o adamın bu fark edişi ve aklı, gayıpları görür, söylerse!



Hiçbir büyü, hiçbir şeytanlık ve hile, devlet sahibi olanların gönlüne perde geremez. (4/105/1273-1274)



Şu halde “ona girişelim, kaza ve kadere uygun olarak o işi görelim” diye önce ondaki ayıbı, kusuru bizden gizlenmiştir.


Kaza ve kader hükmünü ızhar edince göz açılır: pişmanlık gelir, çatar!



Bu pişmanlık da ayrı bir kaza ve kaderdir... bu pişmanlığı bırak da Hakk’a tap!



Pişman olmayı kendine adet edinirsen boyuna pişman olur, durur, nihayet bu pişmanlığa daha ziyade pişman olursun!

Ömrünün yarısı perişanlıkta geçer, öbür yarısı da pişmanlıkta heder olur gider.



Bu fikri, bu pişmanlığı terk et de daha iyi bir hal, daha iyi bir dost ve daha iyi bir iş ara! (4/109-110/1338-1342)



Görünen sûret, gayb âlemindeki sûrete delalet eder, o da başka bir gayb sûretinden vücut bulmuştur. (4/232/2887)
 

ASHAB-I BEDR

Well-known member
225478_10150204527779672_696779671_6790132_5500375_n.jpg


Himmeti veren ancak Allah’tır... hiçbir saman çöpü, padişahın himmetine sahip değildir.



Allah’ın bir adamı bir işe ayırması, bir işe koşması, dileği, isteği, ihtiyar ve iradeyi menetmek değildir ki!



Fakat talihsize bir zahmet erdi mi o, pılısını, pırtısını toplar, küfür ve isyan semtine çeker!



Talihli birisine zahmet verdi mi o, pılısını, pırtısını daha yakınına çeker, getirir. (4/234/2913-2916)



Kadının rahminde meniyi kabule mani bir şey yoksa bu can, doğuş yoluyla gelir, yüz gösterir.



Her nerede iki adam, sevgiyle yahut kinle birleşseler, bir üçüncü can mutlaka doğar.



Fakat o sûretler, gayb âleminde doğarlar. Oraya varınca onları gözünle de görürsün. (5/316/3893-3895)



Allah’ın sanatı, cihanının bütün cüzülerine karşı adeta afsuncuların ağzından çıkan soluğun, harfin tesirini yapar.

Hak çekişi tesir ve sebeplerle olur. Harfsiz, dudaksız yüzlerce söz söyler, Allah.



Tesir ediş de kaderden değil midir? Fakat tesiri akılla anlaşılmaz.



Akıl asıllarda mukallit olduğu için bil ki fer’ilerinde de mukallittir. (6/87-88/1070-1073)



Körün, kuyuya düşmesine şaşılmaz, fakat yolu gören de düşer, buna şaşılır, işte!

Bu kaza ve kaderin çeşit çeşit işleri vardır. Adamın gözünü, Allah nasıl dilerse öyle bağlar.



Gönül hilesini hem bilir, hem bilmez. Mührünü vurmak için demiri bile yumuşatır, muma döndürür.



Gönül der ki: “Madem ki Allah’ın takdiri böyle, bunu istiyor, ha olsun, ne yapalım?



Kendisini bundan gafil tutmaktaydı. Can da onun ipiyle bağlanmış, kalmıştı.

O yüce kişi, bu takdir yüzünden mat olursa bu, alt olma değildir, Allah’ın kazasına uğramadır.



Bir musibet, onu yüzlerce musibetten kurtarır. Bir iniş onu yüceliklere çıkarır. (6/218-219/2759-2765)



Şu halde sebep, eşeğin kuyruğu gibi oynar, döner durur. Ona pek dayanmazsan daha iyi edersin.



Hatta sebebe yapışırsan bile yiğit olmamalısın ki altında nice tehlikeler gizlidir.



İşte bu tedbir ve çekinme, “Allah izin verirse” demenin sırrıdır. Çünkü bu kaza ve kader, insana eşeği keçi gösterir.



Bir adam, yiğit ve akıllı bile olsa kaza ve kader, onun gözünü bağladı mı şaşkınlığından eşek gözüne keçi görünür.



Gözleri döndüren Allah’tır. Peki gönlü ve fikirleri döndüren kimdir?



Kuyuyu lâtif bir ev görürsün, tuzağı zarif bir tane.

Bu, sofestailik değildir. Allah’ın değiştirmesidir. Hakikatler nerede? Sana böyle böyle gösterir işte.



Hakikatleri inkar eden tamamıyla bir hayâl peşine düşmüştür.

Fakat demez ki her şeyi hayâl sanan da bir ‘hayâl’ olur mu? Gözünü ov da bak! (6/292/3690-3698)




MESNEVİ'DEN...
 
Üst