Açıklamalı - 11. Lem'a- Dokuzuncu Nükte - Sünnet-i Seniyye'ye İttiba

Ukbaa

Well-known member
Bismillâhirrahmânirrahîm,

Dokuzuncu Nükte:Sünnet-i seniyenin herbir nev'ine tama­men bilfiil ittibâ' etmek, ehass-ı havâssa dahi ancak müyesser olur.

Ehass-ı havas- has alimlerin daha has olanları, Abdulkadir-i Geylani, İmam-ı Rabbani, Üstad Said Nursî gibi zatlar ehass-ı havasdırlar.

Ona bilfiil olmasa da, binniyye, bilkasd ve tarafdârâne ve iltizâmkârâne tâlib olmak, herkesin elinden gelir.

Sünnetin tamamına istisna zatlar hariçinde kalanlar, elbette sünnetin tamamına guç yetiremeyecekler ama kasd edebilirler, niyet edebilirler, kabul edebilirler. Demek tatbik etmek elimizden gelmesede, kabul etmek, niyet etmek, kasd etmek herkesin elinden gelir.

Farz ve vâcib kısımlara, zaten ittibâa mecbûriyet vardır.

Fıkıh kitablarındaki farz vacib sunnet sıralamasında, farzlar ve vacibler sunnet değildir manasında değildir. Sünnet ifade olarak Peygamber Efendimizin hali, kavli, ve fiili olduğuna göre, farzlar ve vaciblerde sunnetin içinde farzlardır, vaciblerdir. Farzlar ve vaciblere riayette Efendimiz asv. en önce ittiba etmiştir. Demek sünnetin envaıdan olan farzlar ve vaciblere riayete zaten herkes ittibaa mecburdurlar.

Ubûdiyetteki müstehab olan sünnet-i seniyenin terkinde günah olmasa dahi, büyük sevabın zâyiâtı var.

Mesale sünnet olan sünnet namazlar gibi, ibadetteki sunnetler; çok buyuk sevaba ve menfaate medardırlar, şefaate vesiledirler istikamete sebebdirler, muhabbet-i ilahiye vasıtadılar. Daha bunlar gibi çok menfaat zayi olur gider.

Tağyîrinde ise, büyük hatâ vardır. Âdât ve muâmelâttaki sünnet-i seniye ise, ittibâ' ettikçe o âdât, ibâdet olur.

Ubudiyetteki sunnetin tağyiri bidattır, hiç ittiba etmese terkdir zarardır ama ittiba etmediği gibi kaldırıb yerine yenilik getirse bidattır, sarık gibi, Hattı Kur'an gibi, sarığı kaldırıb yerine kep getirmek bidattır, Hattı Kur'anı kaldırıp yerine latin harflerini getirmek bidattır gibi. Ama adet olan sünnetleri terk etmek adabı terkdir, tatbik etse adab-ı nebevi ile kendimizi edeblendirmiş oluruz ve adi hareketlerimiz ibadet ve edeb olur.

İttibâ' etmezse, itâb yok. Fakat Habîbullâh'ın âdâb-ı hayatiyesinin nûrundan istifâdesi azalır. Ahkâm-ı ubûdiyette yeni îcâdlar, bid'attir. Bid'atler ise,
b536.gif
sırrına münâfî olduğu için, merdûddur. Ahkâm-ı ubûdiyette yeni îcâdlar, bid'attir. Bid'atler ise, (elyevme ekmeltu lekum dinekum) sırrına münâfî olduğu için, merdûddur. Fakat, tarîkatteki evrâd ve ezkâr ve meşrebler nev'inden olsa; ve asılları Kitap ve Sünnetten ahz edilmek şartıyla, ayrı ayrı tarzda, ayrı ayrı sûrette olmakla beraber, mukarrer olan usûl ve esâsât-ı sünnet-i seniyeye muhâlefet etmemek ve tağyîr etmemek şartıyla, bid'a değillerdir.


Burada tarikatlar sahabeler zamnında yoktu sonrada icad edildi, demek islamda yeri yoktur diyenlerin hata ettiklerin,mi ifade ediyor, tarikatlar hareketlerinin asıllarını kitab ve sünnetten aldıkları surece ve esasat-ı sunnet i seniyyeye muhalefet etmedikleri sürece, bidat değillerdir.

Lâkin bir kısım ehl-i ilim, bunlardan bir kısmını bid'aya dâhil etmişler, fakat “Bid'a-i hasene” nâmını vermişler. İmâm-ı Rabbânî Müceddid-i Elf-i Sânî(ra) diyor ki: “Ben seyr ü sülûk-ü rûhânîde görüyordum ki, Resûl-ü Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm'dan mervî olan kelimât nûrludur, sünnet-i seniye şuâı ile parlıyor.

Evet İmam-ı Rabbani hazretleri ahir ömründe tasavvudan ziyade hakikat ilmiyle meşgul olmuş ve teşvik etmiştir. Bu sırrı yakaladığı için ondan mervî olmayan parlak ve kuvvetli virdleri ve hâlleri gördüğüm vakit, üstlerinde o nûr yoktu. Bu kısmın en parlağı, evvelkinin en azına mukabil gelmiyordu. Bundan anladım ki; sünnet-i seniyenin şuâı, bir iksîrdir. Hem o sünnet, nûr isteyenlere kâfîdir, hâricinde nûr aramaya ihtiyaç yoktur!”

İşte böyle hakîkat ve şerîatın bir kahramanı olan bir zâtın bu hükmü gösteriyor ki; sünnet-i seniye, saadet-i dâreynin temel taşıdır ve kemâlâtın ma'deni ve menbaıdır

Zannımca, ummetce sunnet-i seniyyenin ne olduğunun anlaşılması lazım. Fıkhi bir çerçeve ile bakıp yapılmasa da olur nasılsa cezası yok nazarla bakmak, nefsimize zulum olsa gerek. Sünnet-i seniyye her alanda bize kafidir, eksiklik yokki harici yol aramak ihtiyaç olsun. Sünnet-i seniyyenin bu iktifaiyyeti ancak ilimle olur.

Risale-i Nur bu bildirme vazifesini tam ifa etmektedir Elhamdülillah.



b457.gif

el Fatiha



 
Üst