Tsunami;Su Unsurunun Öfkesi(!)

ademyakup

Well-known member
Evet kardeşler,tsunami su unsurunun öfkesidir.

Allahı tanımamaları,ehli dalaletin çok olması,ehli dalaletin azgınlıkları,isyanları,aşırı günah işlenmeleri gibi daha çok nedenleri vardır...

su niye öfkelenmiş;işte bu saydığımız ve saymadığımız hatalardan ve kusurlardan dolayıdır..

Ehli küfre karşı cehennem bile öfkesinden parçalanacak dereceye gelmiş...ayette vardır...

şimdi nerden çıkardık bu manaları...

inceleyelim...
 

ademyakup

Well-known member
13.lemadan ekliyelim..lemalar kitabından,

ON BİRİNCİ İŞARET
Ehl-i dalâletin (İNKARCILARIN,HAK YOLUN DIŞINDA OLANLARIN,KAFİRLERİN,MÜNAFIKLARIN V.S.) şerrinden(KÖTÜLÜKLERİNDEN,AZGINLIKLARINDAN) kâinatın kızdıklarını ve anâsır-ı külliyenin(BÜYÜK UNSURLARIN;SU,HAVA,TOPRAK,ATEŞ GİBİ) hiddet ettiklerini ve umum(bÜTÜN) mevcudatın(VARLIKLARIN) galeyana(KAYNAYIP COŞMAYA) geldiklerini, Kur'ân-ı Hakîm, mucizâne ifade ediyor.

Yani, kavm-i Nuh'un başına gelen tufan ile semâvat(GÖKLERİN) ve arzın(YERİN) hücumunu

ve kavm-i Semud ve Âd'ın inkârından hava unsurunun hiddetini(ŞİDDETLİ BİRSESLE YERE YIĞILMALARI)

ve kavm-i Firavuna karşı su unsurunun (MUSA AS VE KAVMİ GEÇERKEN,SUYUN FİRAVUN VE ADAMLARINI YUTMASI)ve denizin galeyanını

ve Karun'a karşı toprak unsurunun gayzını (ÖFKESİNİ-,KARUNUN TÜM MALLARINI YUTMASINI TOPRAĞIN ÖFKELENMESİ İLE)

ve ehl-i küfre(KAFİRLERE) karşı âhirette sırrıyla Cehennemin gayzını ve öfkesini

ve sair(DİĞER) mevcudatın(VARLIKLARIN) ehl-i küfür ve dalâlete karşı hiddetini gösterip ilân ederek gayet müthiş bir tarzda ve i'câzkârâne(MUCİZE GÖSTEREREK) ehl-i dalâlet ve isyanı zecrediyor. (engelliyor,menediyor,sakın azgınlaşma diyor)

Risale-i Nur Külliyatı Arama Motoru
 

ademyakup

Well-known member
tefekkürlerinizi bekliyoruz..
modify_inline.gif
 

ademyakup

Well-known member
"Niçin böyle ehemmiyetsiz insanların ehemmiyetsiz amelleri ve şahsî günahları kâinatın hiddetini celb ediyor?" sorusunun cevabını izah eder misiniz, kimin haklarına nasıl tecavüz ediyoruz?

Yazar: Sorularla Risale, 05-6-2010

"Sual: Niçin böyle ehemmiyetsiz insanların ehemmiyetsiz amelleri ve şahsî günahları kâinatın hiddetini celb ediyor?"
"Elcevap: Bazı risalelerde ve sabık işaretlerde ispat edildiği gibi, küfür ve dalâlet, müthiş bir tecavüzdür ve umum mevcudatı alâkadar edecek bir cinayettir. Çünkü hilkat-i kâinatın bir netice-i âzamı, ubudiyet-i insaniyedir ve rububiyet-i İlâhiyeye karşı iman ve itaatle mukabeledir. Halbuki ehl-i küfür ve dalâlet ise, küfürdeki inkârıyla, mevcudatın ille-i gayeleri ve sebeb-i bekaları olan o netice-i âzamı reddettikleri için, umum mahlûkatın hukukuna bir nevi tecavüz olduğu gibi, umum masnuatın aynalarında cilveleri tezahür eden ve masnuatın kıymetlerini aynadarlık cihetinde âli eden esmâ-i İlâhiyenin cilvelerini inkâr ettikleri için, o esmâ-i kudsiyeye karşı bir tezyif olduğu gibi, umum masnuatın kıymetini tenzil ile, o masnuata karşı bir tahkir-i azîmdir. Hem umum mevcudatın herbiri birer vazife-i âliye ile muvazzaf birer memur-u Rabbânî derecesinde iken, küfür vasıtasıyla sukut ettirip, câmid, fâni, mânâsız bir mahlûk menzilesinde gösterdiğinden, umum mahlûkatın hukukuna karşı bir nevi tahkirdir."(1)
Bütün kainat ve içindeki her şey bir takım ruhu ile insana hizmet ediyor. Güneş insan için doğar, insan için batar. Bulutlar insan için toplanıp dağılır. Dağlar insan için yerinde sebatla oturur...
Bu keyfiyetlere bakıldığı zaman, bütün mevcudat insanın hayatına ve yaşamasına hizmet ediyor ve alacaklı duruma geçiyor. Onların insanlardan hal dili ile talep ettiği tek ücret ise, insanın Allah’a karşı iman ve ibadetleridir. Yani kainatın insana bir takım gibi hizmet etmesinin ana sebebi, insanın Allah’a olan kulluğudur. Şayet insan iman ve ibadeti terk ederse bütün kainatın maksadını inkar ve hizmetini hafife almış oluyor. Böyle bir çirkinliğe karşı elbette kainat ve onun sahibi olan Allah ilgisiz ve kayıtsız kalmaz. Elbette insana bunun hesabını sorar.
Amiyane bir temsil ile bu meseleye şöyle bakabiliriz: Bir futbol takımı topu sürerek getirip golcülerine verse, golcü de topu kaleye atma imkanı varken boş alana atsa o takımın emeğini ve gayretini heba etmiş ve takım arkadaşlarına büyük bir haksızlık ve zulüm etmiş sayılır. Elbette takımın teknik sorumlusu bu gölcüden hesap sorar ve sormalıdır.
Aynı şekilde kainat da bir takım gibi Allah’ın tedbir ve terbiyesi ile hayatı sürüp insana veriyor, insan da bu hayatı ibadet kalesine atıp hanesine puan yazdırması gerekirken, hayatını küfür ve gaflet boşluğuna atıp bütün kainatın hakkına ve hukukuna tecavüz etmiş oluyor.
Elbette kainatın yaratıcısı ve müdebbiri olan Allah insandan dehşetli bir hesap soracaktır. Güneş Allah’ın varlığına ve birliğine kuvvetli bir ayet iken, onun ayet yüzünü inkar ederek ona tapınmak, ona bir hakaret ve tecavüz değil de nedir acaba.
 

ademyakup

Well-known member
"Küfürdeki inkârıyla, mevcudatın ille-i gayeleri ve sebeb-i bekaları olan o netice-i âzamı reddettikleri için, umum mahlûkatın hukukuna bir nevi tecavüz olduğu gibi, umum masnuatın aynalarında cilveleri tezahür eden..." devamıyla açıklar mısınız?

Yazar: Sorularla Risale, 25-12-2010

Her şey Allah’ı tanıtmak ve sevdirmek üzere programlanmıştır. Bu programın dışına çıkıp bazı şeyleri bazı sebeplere vermek ise şirk ve zulümdür ve affı kabil değildir. Allah kainattan matlup olan ilahî maksatlarını miskin ve aciz olan sebeplere kaptırmaz, onlara bozdurmaz. Bu sebeple kâinatın her şeyi üstünde müthiş bir cebir ve izzet ile kendini ihsas edip ilan ediyor. Bu ilana göz kapamayı veya inkar etmeyi de sonsuz bir azap ile cezalandırıyor.
Mesela, Rezzak ismi kainattaki bütün canlıların rızkını mükemmel bir ahenk ve titizlikle temin ediyor. İnsan bu ismin tecellilerini okuyup, önce Rezzak isminin manasını ve hükmünü talim edip, sonra bu ismin sahibi ve kaynağı olan Allah’a intikal etmesi gerekirken, bütün rızıkları sebeplere taksim ederek ne ismi ne de ismin arkasında duran Allah’ın Zat-ı Akdesini tanımıyor. Bu tanımamak ve inkar etmek, hem Rezzak isminin hukukuna bir tecavüzdür, hem de o ismin sahibi olan Allah’a hürmetsizlik ve saygısızlıktır.
Bu sebeple inkâr ve küfür ebedi bir cehennemi iktiza ediyor. Bu örneği diğer isimlere de tatbik edebiliriz. Mesela, şifa güzel ve tatlı bir nimet olup, Şafi ismine işaret ediyor iken, insan bu şifa nimetini sebepler olan ilaçlara verse, aynı zulüm ve çirkinliği irtikap etmiş olur.
Yine küfür, kainattaki bütün mevcudatın haklarına bir tecavüz bir hakarettir. Kainatın birinci maksadı Allah’ı insanlara tanıtmak ve sevdirmektir. Bütün mevcudat bu maksat etrafında kümelenmiş hizmet ederken, insanın bu ana maksadı görmezden gelmesi ve inkar etmesi, bir cihetle atomdan gezegenlere kadar her mevcudun hareket ve vazifesini hafife almak olup, onların haklarına bir tecavüzdür. Öyle ise basit gibi duran inkâr, neticesi itibari ile çok büyük ve zulümlü bir harekettir. Şirkte büyük bir zulüm vardır, ayeti buna işaret ediyor.
Diğer bir husus; nasıl mahkemede suçun yanında bir de kamu davası açılır. Zira mahkeme insanların ortak bir alanıdır. Aynı şekilde küfür ve şirk sadece Allah’ın izzet ve azametine dokunan bir suç değil, ayrıca bütün kamunun da hakkına bir tecavüz olmasından, Allah kafiri cezalandırırken, bütün bu hakları da nazara alıyor ve öyle yargılıyor.
Bin kişinin çalıştığı bir gemide, dümenci vazifesini yapmasa ve gemiyi karaya oturtsa, gemi sahibi o dümenciyi cezalandırırken, diğer gemi çalışanların da hakkını o dümenciden sorar. Dümencinin; ben basit bir dümeni döndürdüm, neden bu kadar üstüme geliyorsunuz, demeye hakkı yoktur. Belki dümeni sağa çevirmek basit bir eylem olabilir, ama neticesinde koca gemi mürettebatı ile batıyor. Demek önem eylemin basitliğinde değil, ondan sudur eden neticenin büyüklüğündendir.
İşte kainat da koca bir gemi gibidir. İçinde, insandan başka, sayısız mahlukat tam vazifesini ifa ediyor. İnsan ise mahiyeti noktasından şu kainat gemisinin dümencisi gibidir. Şayet iman ve ibadet vazifesini terk ederse, bütün kainat gemisinin mürettebatını tahkir ve tezyif etmiş olur. O zaman elbette kainat gemisinin sahibi olan Allah, hem kendine hem de gemi mürettebatına yapılan bu zulmü cezalandırır.
Özet olarak, mevcudatın asıl yaratılma gayesi ve varlıklarının devam etme gerekçesi, Allah’ın bütün isim ve sıfatları ile insana kendini tanıtmak ve sevdirmek istemesidir. İnsanın en büyük vazifesi de bu tanıtmak ve sevdirmek istemeye mukabil iman ile tanımak, ibadet ile de sevmektir. Koca kainatın çarkları insanın iman ve ibadetine hizmet ederken, insanın küfür ve dalalet ile bu vazifeyi terk etmesi, hem kainatın hukukuna bir tecavüz hem de kainatın arkasında asıl aktör olarak çalışan Allah’ın isimlerine bir tahkirdir, bir hakarettir.
 

teblið

Vefasýz
Allah (c.c) razı olsun Adem hoca;

Evet büyük ibretle izledik bizlerde bu deprem olayını;

Allah 'ın (c.c.)gazabından ,yine Rahmetine sığınıyoruz...;

Bir dönem bir kitapta okumuştum;

Zinanın arttığı beldelere Rabbülalemin depremle cezalandırır diye okumuştum...Rabbim bizleri bu tür günahlara şahid dahi ettirmesin...

konuyu dikkatle takip edeceğim..Güzel açıklamalar çünkü..Allah (c.c.)razı olsun sizden...
 

Abidin1

Well-known member
Selamın Aleyküm,
Açıklayıcı bilgiler için Allah (c.c.) razı olsun.
Olay olduktan sonra bende bu konunun üzerine epeyce düşünmüştüm.

Aklımda canlandı. Katrinanın yıktığı Amerikan eyaleti, Selin yıktığı Avustralya eyaleti, Depremin yıktığı Christchurch Yeni Zellanda.Bunların hepsi Irak'a giden tayfadan.. Aynı Koalisyondan..

Tabi ki yedikleri nanelerin yanında yaşadıkları çok hafif. Bu nedenle ancak bu bir başlangıç olabilir diye düşünüyorum. Felaketlerin şiddet derecelerine bakınca hepsinin derecelerinin farklı olduğu gözüküyor. İçlerinde en şiddetlice tutulan Japonlar. Düşününce bunun şu nedenle olabileceği aklıma geldi. Yüce Allah (c.c.) bazı kafirleri bırakır ki azgınlıkları artsın kalplerini daha fazla azgınlıkları kaplasın da kendilerine zulm edip kendi kendilerini cehenneme sürüklensinler diye.

Yüce Rabbimin Japonları tutuş derecesi ile diğerlerini tutuşuna baktığımda. Japonlarınki çok daha şiddetli olduğu açıkça gözüküyor. Rabbim bunla ne murat etmiştir diye düşününce Bunun sebebinin Japonların bulundukları koalisyondaki diğer sapkın halklara oranla, çok mert insanlar olmaları olabilir diye düşündüm. Yemek gelenekleri bir yana Japonlar hep mert insanlardı. Fakat tarihe bakınca şu gözüküyor imparatorlarının yanlış kararları yüzünden yanlış bir koalisyona girdiler. Hitler ile birlik oldular. Mançurya da Kore de zulümler yaptılar. Sonunda Onları kirli bir azap yakaladı.. Nagasaki, Hiroşima.. Şu işe bakın ki gene aynı kirli azabın pençesine düştüler..

Belki düşünür yola gelirler diye Yüce Rabbim firavun halkına da elem verici türlü azaplar göndermişti.. Japon halkı o kadar mert bir halk ki halklarının bekası için kamikaze gibi davranabiliyorlar.. Ancak gelenekleri değişip Neo Küresel kültüre bağlandıkça ve Kapital sömürü sisteminde dev şirketleri ile yer aldıkça. Arz onlardan razı olmuyor. !!

Eğer google da bu nu okuyacak bir japon bulunursa. Onlar için esenliğe kavuşmalarının tek yolu var. Japon halkı olarak Bilim adamlarınca Kuran araştırma enstitüsü kurmaları ve kuranı incelemeleri gerek. Bu depremi tabii ki durdurmaz. Yüce Allah (c.c.)'ın ayetlerinde-kanunlarında bir değişiklik bulamazsınız. Deprem gene olacaktır fakat onları başına gelen acı verici olaylar boyut değiştirecektir azalacaktır.

Hem bu olay öyle bir ibrettir ki Kuranı okurlarsa kendilerini içinde bulacaklar. Çünkü kayaları oyan kavim gibi onlarda depreme çok dayanıklı binalar yaptılar. Binaları yıkılmadı. Fakat azap onlara farklı bir yerden geldi. Gidenleri dalga aldı götürdü. Kalanları radyasyon sarıyor. Firavun halkını çekirgelerin sarması gibi bir şeydir bu ! Japonları tek kurtuluşu Kuran-ı Kerime tutunmaktır.. Yoksa benim düşünceme göre Yüce ALlah (c.c.)'ın arzı böyle mert milletlerin yanlış yerde olmasını kabul etmez.

Diğer taraftan bakıyoruz gündeme fitne bütün İslam coğrafyasını kaplamış. Libya da çok ibret verici olaylar oluyor. Müslümanların başına da geliyor çok acı felaketler. Aceh te Pakistanda depremler ile yıkıldı. diğerleri açlığın cahilliğin ve fitnenin elinde.. Bir kısmı da direk birleşmiş Hristiyan ordularınca işgal ediliyor.. Çok acı olaylar yaşanıyor.. Düşününce bunun da nedenleri var, ama burada yazmam.. :dft012: Allah (c.c.) tüm Müslüman kardeşlerime yardım etsin İnşaallah..

Yardım etsin çünkü fitnenin ardından hedef olarak Libya yı belirlediler.. Fakat Suudilerin bahreyn de yaptıklarına tık demediler.. Birde bu günkü Kudüs patlaması.. İşte bunların bağdaştırması ancak şu sonucu verebilir.. Batı ve İsrail büyük bir işe girişecek ki Kaddafiyi çıkıntı-pürüz olarak gördüler.. Pürüzleri düzeltiyorlar..

Benimde fikren kabul etmediğim çok görüşleri var.. Ancak ben Caferi kardeşlerim için hep dua ederim. Fadlallah heleki görüşlerine hayran olduklarımdan biridir.. Yani Rabbim yardım etsin İnşaallah.. Tüm Müslümanlarında çok yanlışları ama ama Rabbim Allah diyen, kendine yakaran herkezi korur İnşaallah..

Ben mi çok karamsarım bilmem :dft002:

Benim düşüncelerim bunlardır. Saygılar..
 

teblið

Vefasýz
Bir çok fikrinize katılıyorum Abidin bey kardeşim;Güzeltesbitler yapmışsınız vesselam..Şu sıralar kainatın her yerinde olağan üstü şeyler olmakta..İnsanoğlu ne yaparsa yapsın ,ne tedbir alırsa alsın ,Yüce Allah (c.c) sistemi işliyor..

Evet japonlar çok akıllı olduklarını zannedip depereme dayanıklı evler ürettiler..Teknolojinin beyni adeta japonya gibi görünmekte öyle değil mi?Ama ne çare Yüce Allah (c..c.) bu sefer tsunami ile helak etti ,,Tıpkı semud ve ad kavmini yok ettiği gibi;

Hiç bir kuvvet Yüce Allah'ın (c.c) gücüyle kıyaslanamaz..bunu bir kez daha gördük Amenna:

Nemrut ilahlık taslıyordu ,kendi döneminde ...ee ne oldu sonu ;Cenabı Allah (c.c) bir sineği musallat etti nemruta ve yok ettti..sadece bir sinekle bitirdi o sözüm ona çoook güçlü Nemrutu;sadece bir sinek...düşünenler için çoki bret verici bir durumdur Nemrutun helakı..

Ve günümüz müslüman alemi;Fitne içinde yüzen islam alemi;bunu söylerken bile ruhum acı hissediyor ama gerçek maalesef ki;
Bu gün bir çok arap liderinin eşleri hep yabancı uyruklu kadınlar..ya ingiliz yada fransız asıllı kadınlar!!!Hemde evlilikleri süresincede dinlerini dahi değiştirmeyenlerin sayısı hiçte az değil;

Bir ara israill ianlatan bir kitap okumuştum.Çok ilginç gelen bir satır hayrete düşürmüştü beni;Yahudiler asla kendi ırkları dışında kimseyle evlenmezlermiş..Sebebide kendi ırklarının yeryüzünde en temiz ve yüce ırk gördükleri için başka ırkaları kendi soylarına katmazlarmış..Adamlarda ki fanatikliğe bakarmısınız...Hani fanatik ve radikal olduklarını bilirdim de bu kadarınada pes dedim satırları okurken..;

Dönelim bizim islam coğrafyasında;Günden güne KURANI KERİMDEN uzaklaşan bir ümmet..Zevkü sefalar ayyuka çıkmış..Arabistana gittiğimde bir arap müslümanla tanıştım..ona sorular sordum..oradaki krallığı daha iyi tanımakiçin yerinden öğrenmenin daha doğru olduğunu düşünmüştüm..Bir ara sohbet nasıl geldiyse Kral Abdulaziizin yaz tatillerini ailesiyle beraber baba BUSH 'un teksastaki yazlığında tatil yaptıklarını öğrendim..Hayretler içinde kaldım..

en büyük şeytan amerika ve en büyük düşman amerikada hemde Kutsal toprakları yöeneten bir idarenin orada işine ?işte düşülen zavallı durum;

Amerika önce dost görünür;tıpkı saddama göründükleri gibi..Alıp yetiştirdi saddamı bedava silah verdi, güç verdi ve tam 8 sene iran'ın başına musallat etti ırak'ı ;kardeş kardeşi acımasızca katlletti;

sonrada işi bitince saddamla ;ipini bir güzel çektiler..ve hala bu olanlara rağmen uyanmayani slam coğrafyası..KARDEŞİM BENDE BUNA HAYRET EDİYORUM ..YAV UYANIN ARTIK...;

Ve senaryo aynı şekilde devam ediyor..işte kddafinin durumu fasın durumu ortada..Kafirlerin ağzı petrola sulanmakta..Bizimkilerde hala uyumakta...;

bu kafayla biz daha çoooookkan kaybederiz;

Yüce Allah (c.c) kafirelere gazap etmez sadece;

Müslümanlarada eder elbet..Dinine kitabına sahip çıkmayan kavimlerede azap eder..Taki o kavimlerin aklı başına gelinceye kadar..Rabbim ıslah etsin ve bir an evvel gaflet uykusundan uyandırsın islam coğrafyasınıda inşl..
 

akna

Well-known member
bende Emirdağ Lahikasın'da yenilerde okumuştum
o zamana kadar tarihte görülmemiş ve
Lut Kavminin başına gelen semavi taşlardan çok daha müthişi
o zaman Rusyanın ormanlarına düşmüş
o kadarki 30 kadar büyük çukur açılmış
etraftaki ağaçlar yerlebir olmuş
en büyüğü 25 metre uzunluğunda 10 metre genişliğinde olan bu taşları incelemişler
demir çelik ve çeşili maddeler karışık ve ölçüsüz olarak bulunuyormuş

mektub uzun olduğu için tamamını almıyorum
ama özellikle son kısmını paylaşmak isterim

"Evet, bu tokatlardan pürşer beşer , şirkten şükre girmezse ve Kur'ân a tarziye vermezse, melaike elleriyle de ahcar-ı semaviye başlarına yağacağını bu sure (Fil Suresi) bir mana-yı işari ile tehdit ediyor."

İşte bu fıkra doğrudan doğruya bu taşlara işareti olmasına iki emare var.

Birincisi: Şimdiye kadar gelen semavi taşlar bir iki karış oldukları halde, böyle yirmi beş metre uzunluğunda ve on metre genişliğinde dağ gibi taşlar, elbette semavatın dinsizliğe karşı bir alamet-i hiddetidir. Sure-i Fil mucizane ona bakması, onun tefsiri, ona işaret etmesi, hakikattir. O hadisenin o ihbara liyakati var. Çünkü emsalsizdir.

İkinci emaresi: Bütün zemin yüzünü ve nev-i beşeri tehdit eden dehşetli bir dinsizliğin merkezlerine gelmesidir. Ve dinsizler bunu hissetmişler ki, küçücük hadiseleri ehemmiyetle neşrettikleri halde, bir iki aydır bu acip, dehşetli hadiseyi, ellerinden geldiği kadar şaşaalandırmamaya çalışmışlar.

Emirdağ Lahikası 201. Mektub
 

Abidin1

Well-known member
Bir çok fikrinize katılıyorum Abidin bey kardeşim;Güzeltesbitler yapmışsınız vesselam..

Bende sizin dediklerinizin bir çoğuna katılıyorum Sn. Tebliğ. Sizin tespitlerinizde çok sağlam.

İnsanoğlu ne yaparsa yapsın, ne tedbir alırsa alsın ,Yüce Allah (c.c) sistemi işliyor..

Hiç bir kuvvet Yüce Allah'ın (c.c) gücüyle kıyaslanamaz..bunu bir kez daha gördük Amenna:

Kesinlikle. Allah (c.c.)'ın dediği olur. O dilemedikçe biz dileyemeyeceğimiz gibi, kafirler ne yaparsa yapsın ona bir zarar veremezler. Yanlız kendilerine zulm ederler. Allah suphan'dır.. Tüm eksikliklerden uzak çok Yücedir O..

Bir ara israill ianlatan bir kitap okumuştum.Çok ilginç gelen bir satır hayrete düşürmüştü beni;Yahudiler asla kendi ırkları dışında kimseyle evlenmezlermiş..Sebebide kendi ırklarının yeryüzünde en temiz ve yüce ırk gördükleri için başka ırkaları kendi soylarına katmazlarmış..Adamlarda ki fanatikliğe bakarmısınız...Hani fanatik ve radikal olduklarını bilirdim de bu kadarınada pes dedim satırları okurken..;

Yahudiler kendi milletlerinin dışında kimsenin kurtulacağını düşünmez.

Dönelim bizim islam coğrafyasında;Günden güne KURANI KERİMDEN uzaklaşan bir ümmet..Zevkü sefalar ayyuka çıkmış..Arabistana gittiğimde bir arap müslümanla tanıştım..ona sorular sordum..oradaki krallığı daha iyi tanımakiçin yerinden öğrenmenin daha doğru olduğunu düşünmüştüm..Bir ara sohbet nasıl geldiyse Kral Abdulaziizin yaz tatillerini ailesiyle beraber baba BUSH 'un teksastaki yazlığında tatil yaptıklarını öğrendim..Hayretler içinde kaldım..

Söylenecek çok şey var insan üzülüyor da diyemiyor. Hz. Haticenin evini yıkıp yerine Abdest hane yapan bir topluluk için ne denilebilir. ? Hadi Mekke neyse (Allah (c.c.)'ın arşı tüm gökler ve yerlerdir.) Bari Hz. Peygamberin kabrinin bulunduğu Medine SAlih bir Mü'min topluluğun elinde olsaydı. Bir gün google earth dan bakayım dedim medineye. Tam peygamber efendimizin mezarının karşısında Hilton oteli işaretlemişler :S Aman Allahım. :S Çevresine şöyle bir baktım ingilizce isimli başka oteller de yazıyor hemen kapattım. :S Kapitalizmin Otel-Motel sektörünün zirvesi el atmış Hz. peygamberin yattığı şehre :((

Amerika önce dost görünür;tıpkı saddama göründükleri gibi..Alıp yetiştirdi saddamı bedava silah verdi, güç verdi ve tam 8 sene iran'ın başına musallat etti ırak'ı ;kardeş kardeşi acımasızca katlletti;

sonrada işi bitince saddamla ;ipini bir güzel çektiler..ve hala bu olanlara rağmen uyanmayani slam coğrafyası..KARDEŞİM BENDE BUNA HAYRET EDİYORUM ..YAV UYANIN ARTIK...;

Aynen öyle. Onların meşrebi fitne çıkarmak. Zulüm yapmak.

Ve senaryo aynı şekilde devam ediyor..işte kddafinin durumu fasın durumu ortada..Kafirlerin ağzı petrola sulanmakta..Bizimkilerde hala uyumakta...;

Yanlız ben bunun petrol ile ilgili olduğunu düşünmüyorum. Petrol ancak nedenlerden biri olabilir. Ben buna 3. bin yıl seferi diyorum. Batılılar sanırım buna ARMAGEDON diyorlar.. Onlar İslamı en geç 1900 lerin ilk çeyreğinde bitireceklerdi. Mantıkları ile Tahmin edemedikleri şeyler oldu. Allah (c.c.) izin vermedi.. Anadolu da sağlam bir tokat yediler. SOnra Naziler-Hitler çıktı. Bütün Avrupayı yok etti. Yıprandılar-çöktüler.. Sömürgelerini terk etmek zorunda kaldılar. Sonra komunizm güçlendi.. Arada Berlin duvarı varken ki halleri aynen Ye'cüc Me'cüc e benziyorlardı. Duvar yıkıldı ve ilk olarak İngilterenin bir bayan başbakanı şöyle dedi: "Artık düşmanımız yeşillerdir." Sonra ne oldu ?? Bosna oldu. Çeçenistan oldu. Kosova oldu. Filistin, Irak, Afganistan.. Irak işgal edilir afganistan da savaşırlarken komutanları şöyle demişti "Bu torunlarımıza bırakacağımız uzuun bir savaş." O komutanları gerçekten dürüstçe doğruyu dedi. İşte belkide bazı itikatlarca beklenilen büyük savaş budur. Taktikleri, Sabırlı ol, Uygun zemini hazırla ve sonra saldır. Belli bir cephe belli bir alan yok. Biraz psikoloji biraz ekonomi, biraz zihinleri başka şeylerle karıştır ki ne yaptığını kimse görmesin.

Piramidin gözü ile anlaşma yapılamaz. Onlar Gavur elbette böyle davranacaktır. Çine karşı pozisyon almak yada piramidin gözüne tapınmak için ne fark eder ki. Sanırım daha fazla yazmasak iyi olur. :dft012: Başımıza bir iş gelmesin. :005:

Gaybı Yalnız Allah (c.c.) bilir.. Biz bilemeyiz. Allah (c.c.)'ın dilediği olur.. O dilemedikçe biz dileyemeyiz..

Saygılar..
 

ademyakup

Well-known member
Tüm kardeşlerimize teşekkür ediyoruz...

Başa gelen felaketlerin nedeni;imansızlık,ahlaksızlık,ehli dalaletin çokluğu,müminler üzerinde galibiyeti,ehli küfrün azgınlığı,firavunlaşması,Allahı tanımamaları vesaire çok şeyler vardır.Yukarda kardeşlerimizde değinmişlerdir..güzel tespitler,açıklamalar..

4 külli unsur vardır;bunlar su,hava,ateş ve topraktır..

Bu unsurlar aynen cehennemin kafirlere öfkelenmesi gibi,insanların azgınlığına,zalimliğine,Allahı tanımak istememelerine öfkelenmektedir.

Bu öfkelenmelerinde Allahın Kahhar isminin tecellisi görülmektedir...

Asıl öfkelenen kızan -tabiri caizse,bu ifadeleri birşeyler anlaşılsın diye kullandım,Allah bu tabirlerden münezzehdir---Allah(c.c) kendisidir.

Azabıma layıktırlar diyor.

Birde Allah kainata öyle bir düzen ve sistem koymuş ki,bu sisteme ve düzene aykırı olan şeyler derhal tokat yer.Bu sisteme biz Sünnetullah diyoruz...

işte şu örneğe bakınız;taşlar niye düşmüş,niye öfkelenmiş;

Birincisi: Şimdiye kadar gelen semavi taşlar bir iki karış oldukları halde, böyle yirmi beş metre uzunluğunda ve on metre genişliğinde dağ gibi taşlar, elbette semavatın(GÖKLERİN) dinsizliğe karşı bir alamet-i hiddetidir.(ÖFKELENMESİNE DELİLDİR)

Bu bakışla konuyu devam ettirelim..
 

ademyakup

Well-known member
El-Kahhar

"Kudretinin karşısında her şeyi aciz bırakan.”
“Her şeyi hükmüne itaat ettirebilen bir galibiyet ve hâkimiyet sahibi.”
“Düşmanlarını kahrederek zelil ve perişan hale getiren.”
“Yerin başka bir yere, göklerin de (başka göklere) dönüştürüldüğü gün, onlar tek olan, Kahhar olan Allah’ın huzuruna çıkarılacaklardır.” (İbrahim14/, 48)
İlâhî ahlâkla ahlâklanmanın bir gereği de, Allah’ın kahrına hedef olanları kahretmektir. Bu noktada hatırımıza hemen şeytan gelir. İnsan şeytanı kahrettiği nisbette Allah’ın lütfuna mazhar olur. Şeytanı en çok kahreden şeyler ise, “iman, salih amel ve güzel ahlâktır.”
Kalbini, ruhunu ve bütün iç dünyasını böylece güzelleştiren insan, şeytanı kahretme yolundadır ve ilâhî rahmete mazhar olmaya aday demektir.
Nefsiyle, bir ömür boyu yılmadan usanmadan cihad etmek, onun emrine baş eğmemek; küfürden, şirkten, haramdan uzak kalmak; şüphelileri de elden geldiğince terke çalışmak, Allah’ın lütfuna ermenin ve kahrından uzak kalmanın en büyük sebepleridir.
Nur Külliyatı'nda, şöyle buyurulur:
“Herkes; kendi âleminde bir kumandan olduğundan, âlem-i asgarında cihad-ı ekber ile mükelleftir ve ahlâk-ı Ahmediye ile tahalluk ve sünnet-i nebeviyyeyi ihya ile muvazzaftır.”
Kahhar isminin tecellisi, bütün azametiyle Cehennemde kendini gösterecek ve böylece kâfir ve müşrikler, kahır ve perişan olacaklardır.
Allah’ın kahrına uğramanın önemli bir sebebi de, Allah’ın kullarına ve diğer canlı mahlukatına haksızlık ve zulmetmektir. Böyle yapan bir insan, kendisinde kahrın tecellisini istemiş olur.
•••
Kahhâr ismi, insanı isyan ve günahtan men ederek Cehennem azabından uzaklaştırır. Mazlumları da hakkını çiğneyen ve kendilerine bir şey yapamadığı zalimlere azap edileceği müjdesi vererek, rahatlatır. Sorularla İslamiyet-Alaaddin Başar
 

akna

Well-known member
Üstad hz diyor ya "Herşey zıddıyla bilinir" diye
Elhamdülillah ki
Allahu Teala'nın Celali isimleri ile Cemali isimlerini daha kolay idrak edebiliyoruz
Rabbim o kadar merhametli, o kadar bağışlayıcı, o kadar Halim ki
azabını dahi gecikiriyor, kullarına vakit veriyor

"İşte, bütün kâinat birden, bir lisân ile, müttefikan Hâlık-ı Zülcelâlini tesbih edip vahdâniyetine şehâdet ederek, kendilerine göre muvazzaf oldukları vazife-i ubûdiyeti kemâl-i itaatle yerine getirdikleri halde, şu kâinatın hulâsası ve neticesi ve nazdar bir halîfesi ve nâzenin bir meyvesi olan insan, bütün bunların aksine, zıddına olarak, ettikleri küfür ve şirkin ne kadar çirkin düşüp ne derece cezaya şâyeste olduğunu ifade edip bütün bütün ye'se düşürmemek için, hem şunun gibi nihayetsiz bir cinâyete, hadsiz çirkin bir isyana Kahhâr-ı Zülcelâl nasıl meydan verip kâinatı başlarına harab etmediğinin hikmetini göstermek için
b496.gif
-2 der. O hâtime ile hikmet-i imhâli gösterip, bir ricâ kapısı açık bırakır..."



-2: Şüphesiz ki O halîmdir, ceza vermekte acele etmez; gafûrdur, günahları çokça bağışlar. (İsrâ : 44.)
 

teblið

Vefasýz
Tüm kardeşlerimize teşekkür ediyoruz...

Başa gelen felaketlerin nedeni;imansızlık,ahlaksızlık,ehli dalaletin çokluğu,müminler üzerinde galibiyeti,ehli küfrün azgınlığı,firavunlaşması,Allahı tanımamaları vesaire çok şeyler vardır.Yukarda kardeşlerimizde değinmişlerdir..güzel tespitler,açıklamalar..

4 külli unsur vardır;bunlar su,hava,ateş ve topraktır..

Bu unsurlar aynen cehennemin kafirlere öfkelenmesi gibi,insanların azgınlığına,zalimliğine,Allahı tanımak istememelerine öfkelenmektedir.

Bu öfkelenmelerinde Allahın Kahhar isminin tecellisi görülmektedir...

Asıl öfkelenen kızan -tabiri caizse,bu ifadeleri birşeyler anlaşılsın diye kullandım,Allah bu tabirlerden münezzehdir---Allah(c.c) kendisidir.

Azabıma layıktırlar diyor.

Birde Allah kainata öyle bir düzen ve sistem koymuş ki,bu sisteme ve düzene aykırı olan şeyler derhal tokat yer.Bu sisteme biz Sünnetullah diyoruz...

işte şu örneğe bakınız;taşlar niye düşmüş,niye öfkelenmiş;

Birincisi: Şimdiye kadar gelen semavi taşlar bir iki karış oldukları halde, böyle yirmi beş metre uzunluğunda ve on metre genişliğinde dağ gibi taşlar, elbette semavatın(GÖKLERİN) dinsizliğe karşı bir alamet-i hiddetidir.(ÖFKELENMESİNE DELİLDİR)

Bu bakışla konuyu devam ettirelim..

ŞİMDİ KONU GİTGİDE DERİNLEŞİYOR;
Evvela şunu bilmeliyi< ki SÜNETTULLAH (YÜCE ALLAH'ın Koyduğu yasalardır)

Kainat yüce Allah 'ın(c.c.) şanına uygun belli bir düzen içinde yaratılmıştır..İlahi adalaet her yerde tecceli eder..Kişilere göre değişmez..Çünkü Allah Kahhar ismi şerifinden önce adil ve sabırlıdır..Rahmetin en büyük ismidir..Hani çok bilinen bir yet vardır ya;

RAHMETİM GAZABIMI GEÇMİŞTİR..

Evet imtihan dünyasında Hakk Teala kullarını bir çok şeyle sınar (imtihan ) eder..
Cenab-ı Allah ayeti kerimesinde çok açık ve net bildirmiştir biz kullarına;

Bismillah ;
"Allah'ın indirdiklerine tabi olun" dendiğinde;

Evrenin her zerresi Semi ve Besar olan Allah'tan gizli değildir. O halde deve kuşu olmayı bırakıp, "Ahseni Takvim" üzere yaratılmış olmanın hakkını vermeye çalış. “ALLAH indindeki Din’in” hükümleri, farkında olunmasa da işler durumda ve kesintisiz yürümekte..Akıllı müslüman bunun farkında olur ve gereğini yapar zaten..Ha yampadığı takdirde;herkez yaptığının bedelini öder..Hani halk arasında bir söz vardır ya;

ne ekersen onu biçersin...Esasen bizlere eziyet ve azap veren Yüce Allah (c.c.) değil biz kulların yaptığı hataların bedelidir..Zaten Cenabı hakk uyarmış en başta..İnsan bu ilahi emre karşı gelir kör ederse gözünü ve kalbini ;ozamanda azablara ve cezayı ödemeye düçar olur..Hazin son kaçınılmazdır..Allah adildir amenna;...

Yüce Allah (c.c.) hiç bir kuluna azap vermek istemez..ve bunun içinde kuranda bir çok ayetle buyrmuşdur;
bismillah..

Kullarım Beni sana soracak olursa, muhakkak ki Ben (onlara) pek yakınım. Bana dua ettiği zaman dua edenin duasına cevap veririm. Öyleyse, onlar da Benim çağrıma cevap versinler ve Bana iman etsinler. Umulur ki doğru yolu bulmuş olurlar."

Sıratıl müstakiymin adresi buysa onada uymak düşer..Pusulayı şaşırdın mmı ?ozaman Kahhar olan yüce Allah'ın gazabınada rıza göstereceksin..

her şeyin bedeli muhakkakki vardır ..;yüce Allah (c.c)
Kuvvet ve kudretiyle her şey'i içinden ve dışından kuşatmıştır. Hiçbir şey O'nun bu ihâtasından dışarı çıkamaz. Ona karşı herşey'in boynu büküktür....aslında buda bir nevii ilahi adalettir;

herkez ateşini kendi götürür hem dünyada hemde mahşere;

bu konud benim düşüncelerim bunlardır hocam...

vesselam..
 

ademyakup

Well-known member
"Kadîr-i Zülcelâl herbir unsura çok vazifeler vermiş ve herbir vazifede çok neticeler verdiriyor..." Âdil ve Rahîm, Kadîr ve Hakîm, neden hususî hatalara hususî ceza vermeyip koca bir unsuru musallat eder?

Yazar: Sorularla Risale, 29-6-2009

Beşinci sual: Âdil ve Rahîm, Kadîr ve Hakîm, neden hususî hatalara hususî ceza vermeyip koca bir unsuru musallat eder? Bu hal cemâl-i rahmetine ve şümul-u kudretine nasıl muvafık düşer?

Elcevap: Kadîr-i Zülcelâl herbir unsura çok vazifeler vermiş ve herbir vazifede çok neticeler verdiriyor. Bir unsurun birtek vazifesinde bir tek neticesi çirkin ve şer ve musibet olsa da, sair güzel neticeler, bu neticeyi de güzel hükmüne getirir. Eğer bu tek çirkin netice vücuda gelmemek için, insana karşı hiddete gelmiş o unsur o vazifeden men edilse, o vakit o güzel neticeler adedince hayırlar terk edilir; ve lüzumlu bir hayrı yapmamak şer olması haysiyetiyle, o hayırlar adedince şerler yapılır—ta birtek şer gelmesin gibi, gayet çirkin ve hilâf-ı hikmet ve hilâf-ı hakikat bir kusurdur. Kudret ve hikmet ve hakikat, kusurdan münezzehtirler. Madem bir kısım hatalar, unsurları ve arzı hiddete getirecek derecede bir şümullü isyandır ve çok mahlûkatın hukukuna bir tahkirli tecavüzdür. Elbette, o cinayetin fevkalâde çirkinliğini göstermek için, koca bir unsura, küllî vazifesi içinde, “Onları terbiye et” diye emir verilmesi ayn-ı hikmettir ve adalettir ve mazlumlara ayn-ı rahmettir. OnDördüncü Söz


Allah, kainattaki bir unsura yüz vazife takmış olsa, bunun doksanı hayırlı ve güzel neticeler verse, ama bir kaçı da bazı küçük zararlara vasıta olsa, o zaman, o unsurun hayrı, zararına galip olmasından, sevk ve faaliyeti gerekli olur.

Şayet Allah, o unsuru birkaç cüzi zararından dolayı men edip, faaliyetinden geri bıraksa, o doksan faydalı ve güzel neticesi kaybolacağından, tam zararlı bir tablo ortaya çıkar. Bu ise Allah’ın rahmet ve hikmetine zıt olur.

Mesela, yağmur unsurunu düşünelim, yağmurun yüz vazifesinin doksan dokuzu insanlığa ve mahlukata faydalı ve güzel neticeler veriyor. Geriye kalan bir kaç zarar ise, yine kendi tedbirsizlik ve dikkatsizliğimizin bir neticesidir. Sel gibi afetlerin, derenin önüne yapılan hanemize zarar vermesi, yağmurun suçu değildir. Kendi suçumuzun bir sonucudur. Kendi hatamız neticesinde selin yıktığı hanemize zarar gelmemesi için, keşke yağmur olmasa idi, ya da yağmasaydı desek, o zaman bir tek zarar gelmemek için külli bir hayır ve faydayı yok etmiş oluruz. Bu da o küçük zarara kıyaslanamayacak kadar büyük bir zarar olur.

Onun için hikmet ve hayır, küçük zararlara bakmaz, neticede hasıl olan külli hayra bakar, ona göre yaratır.

Allah, deprem gibi bir unsura çok hikmet ve gayeler takmıştır. Tıpkı yağmur misalindeki gibi. Ama bu depremin neticelerinde cüzi zarar ve şer gibi duran haller de vardır. Allah, cüzi şerler gelmemek için, bu unsuru hareketten men etmiyor. Eğer men etse, o zaman ona takılan çok hayırlı ve güzel neticeler gidecek ve külli şer olacak.

Deprem, sel, yangın gibi afetler daha ziyade insanların umumi kusur ve yanlışlarına hem bir ceza, hem de terbiye hükmünde olmasından, zahiri olarak rahmet ve cemale uygun düşmüyor gibi görünüyor. Ama, altında çok rahmet ve güzellikler vardır.

Mesela, depremde zayi olan malların sadaka yerine geçmesi, gaflet ve dalalette olanlara bir ikaz olması gibi neticeleri vardır. Aksi takdirde gafletten uyanmayan insanların ebedi hayatları tehlikede kalacaktı. İşte bunun gibi ve daha bilmediğimiz bir çok rahmet ve güzel yönleri vardır. Bunların tahakkuk etmesi o unsurun hareketine bağlıdır. O zaman Allah, neticede hasıl olacak güzellik ve hayırlar için depremin gelmesine müsaade ediyor, cüzi zararlarına bakmıyor, diye anlayabiliriz..
 

ademyakup

Well-known member
"Kâinat Sultanını tanıttırmak için emsâlsiz, kesilmeyen bir su, hava ve elektrikten; zelzeleyi, fırtınayı ve Harb-i Umumi gibi umumi ve dehşetli âfâtı, nev-i insanın yüzüne çarparak..." cümlesini açıklar mısınız?

Yazar: Sorularla Risale, 25-11-2009


Kainattaki bütün olaylar ve fiiller, Allah’ın bir icraatı, bir tedbir ve iradesidir. En küçük zerre bile onun tedbir ve iradesi olmadan hareket edemezken, nasıl olur da deprem ve sel gibi külli felaketler, tesadüfe ve sebeplere havale edilebilir.

Depremi fay hattının kırılmasına, sel felaketini suyun gelişi güzel akmasına bağlayıp, orada İlahi terbiye ve hikmetleri örtbas etmek ve o azim olayları adi sebeplere havale etmek büyük bir ahmaklıktır.

Halbuki bütün bu bela ve musibetler, Allah’ın hem kainattaki tasarruf ve terbiyesini, hem de insanların inkar ve gafletten gelen zulümlerini tokatlayan birer İlahi ikaz ve ceza olduklarını göstermek içindir. Ama insanlar, inkar ve gaflet gözlüğü ile olaylara baktıkları için, bu ihtar ve ceza manasını göremiyorlar, bu da gafletin derin bir haletidir.

Üstad Hazretlerinin emsalsiz kesilmeyen su ve elektrik dediği şeyler, böyle semavi ve arzi musibetlerin maddi sebepleridir.

Mesela; Allah depremi fayın kırılması ile icat ediyor, seli yağmurun bir iki saat sağanak bir şekilde yağdırmak ile icat ediyor, gökyüzünün kızarmasını şimşek ve başka sebeplerle icat ediyor, dünya savaşını bir prensin öldürülmesi ile icat ediyor vs. Bunlar işin bahanesi ve adi bir sebebidir, hakiki anlamda bunları bize musallat eden ve tasarruf eden Allah’ın irade ve kudretidir. İşte tabiatçılar ve sebebe tapanlar bu noktayı göremedikleri için, böyle azim işleri gayet adi ve basit sebeplere dayandırıyor ve ondan biliyorlar ve küfür gafletinin en kalın bir perdesini gözlerine çekiyorlar.
 

ademyakup

Well-known member
"Kâinat sultanını tanıttırmak için emsalsiz, kesilmeyen bir su, hava ve elektrikten; zelzeleyi, fırtınayı..." cümlesini açar mısınız ve bunların zelzele, fırtına ve Harb-i Umumi ile ilgisi nasıl kurulmuştur?

Yazar: Sorularla Risale, 16-12-2009

Cenab-ı Hakk nihayetsiz bir şefkat ve merhamet sahibi olmasından, haşa kullarına zulmetmez. Ancak insan kendisini azaba müstehak kılınca o zaman Allah-ı Zülcelal, kendisi küçük ama, zulmü ve aybı ve günahı büyük insana, zulümlü ve zulümatlı isyanından, kâinat ve külli unsurlar dediğimiz hava su, toprak vb. kızıp bunu neticesinde Cenab-ı Hakk Rablığının külli dairesinde, insanlığı uyandırmak ve dehşetli asiliğinden vazgeçirmek ve tanımak istemedikleri kâinat sultanını tanıttırmak için, benzeri ve misli olmayan üç unsuru deprem, fırtına ve harb-i umumi gibi dehşetli afetlere çevirerek insanın yüzüne çarpıp, hem hikmetini, hem kudretini, hem adaletini, hem irade ve hakimiyetini pek açık bir surette gösterip, onları imtihan etmek ister.

İşte insan bunlara bakıp ders ve ibret alması lazım gelirken, o zalim insan Cenab-ı Hakk'ın sadakatli birer abdi olan hava, su ve elektriğin bu neticelerini kendi küçücük akıllarına sığıştırmayarak derler: "Bu tabiatın işidir ve bir maddenin patlamasıyla oldu. Tesadüfen meydana geldi. Güneşin sıcaklığının elektrikle çarpmasıdır ki, Amerikada bütün makinaları durdurmuş, Kastamonu ve semasında havayı kızartmış, yangın suretini vermiş diyerek manasız laflar etmektedirler."

İşte gerek su, gerek hava ve gerekse elektriği Cenabı- Hakk, âdeta her birini yoktan var ederek, bunları insanların ihtiyacı için göndermektedir. Yeryüzü yağmur vasıtasıyla hayat bulmakta, yağmur yağdırılmadığı vakit hayat adeta felç olabilmektedir. Cenab-ı Hakk yağmurun dizginini bizatihi kendi elinde tutarak, istediği vakitte gönderiyor.

Yoksa insanlar istedikleri vakit yağmur yağıyor değil. Yine Cenab-ı Hak havanın menbaını kendi kabzayı tasarrufunda tutarak bazen rüzgarı estirmez, hayatı dehşetli bir azap yerine dönderir. Ve bazen de rüzgârı estirip insana nefes aldırmaktadır. Âdeta havayı kesip insanların o nimete şükrünü hakkıyla eda etmesi için göndermemekktedir. Elektrik ise ne şarktan ne de garbtan alınmış bir madde değil. Direk Cenab-ı Hakk'ın kudretiyle halk edilmektedir.

Demek ki; her şeyin menbaı Cenab-ı Hakk'ın hazinesidir. Özellikle bunların belirtilmesi ise ehemmiyetlerinden dolayı olabilir. Veya ahir zamanda bunlar üzerinde, özellikle su ve elektrik üzerinde farklı temayüller uyanabileceği yönünde kanaatimiz mevcuttur.
 

ademyakup

Well-known member
"İkincisi: O gibi yerlerde kuvvetli ve hakikatli İmân muhâfızları ve İslâmiyet hâmileri az veya tam mağlûp olmak fırsatıyla, ehl-i zındıkanın orada tesirli bir merkez-i faaliyet tesisleri cihetiyle, en evvel oraları tokatladı ihtimâli var." İzahı nasıl?

Yazar: Sorularla Risale, 25-11-2009

"Yedinci sual: Bu hadise-i arziye, bu memleketin ahali-i İslâmiyesine bakması ve onları hedef etmesi neyle anlaşılıyor? Ve neden Erzincan ve İzmir taraflarına daha ziyade ilişiyor?"

"Biçare Erzincan gibi yerlerde daha ziyade sarsmasının iki vechi var:"

"Biri: Hataları az olmak cihetiyle, temizlemek için tâcil edildi."

"İkincisi: O gibi yerlerde kuvvetli ve hakikatli iman muhafızları ve İslâmiyet hâmileri az veya tam mağlûp olmak fırsatıyla, ehl-i zındıkanın orada tesirli bir merkez-i faaliyet tesisleri cihetiyle, en evvel oraları tokatladı ihtimali var. Lâ ya'lemu'l-ğaybe illâllah."
(1)

Bazı yerlerde iman hizmetinin az ya da mağlup bir şekilde bulunması, o yerlerin manen korumasız ve emniyetsiz kalmasına vesile oluyor. Nasıl sadaka belaları def edip savuşturuyor ise, en büyük sadakadan daha ehemmiyetli olan iman hizmeti, elbette manevi açıdan maddi belalara karşı bir emniyet, bir set oluyor ve bulunduğu mekan ve zemini muhafaza ediyor.

Bunun tersini düşünecek olursak, bir beldede iman hizmeti yok ya da mağlup ise, orada doğal olarak ahlaksızlık ve imansızlık galip geliyor demektir. Bu da maddi belaların celbine sebep oluyor. O beldede manevi emniyetsizlik hakim olduğu için, belaların kapısı ardına kadar aralanmış oluyor.

Burada mağlup olmak; izafi bir kavramdır, yani güçler dengesine bakar. İmanın küfre mağlup olması demek, orada güçler dengesinin küfürden yana gelişmesi anlamındadır; yoksa iman bütünü ile silinip yok olmuş anlamında değildir.

Mesela; İzmir'de ekseri olarak dine karşı bir lakaytlık ve ilgisizlik hakimdir. Ama bu demek değil ki iman hiç yok ya da ilelebet böyle gidecek. Belli bir dönem manevi dengeler açısından küfür komitesi orayı üs seçip, fikrini oradan yaymaya çalışmış ve dengeleri küfrün lehine çevirince manevi bela ve tokadı kendine celp etmiş demektir. Yoksa o beldede hiç Mümin ve iman hizmeti yok demek değildir.

Muhafız ve hamiler ise, iman hizmetinde bulunan herkestir. O zamanda imanın hizmetinde en mühim kuvvet; Risale-i Nur talebeleri olmuş ve halen de olmaktadır. Ama bu demek değildir ki başka meslek ve meşrep sahipleri bu kapsama girmezler. Her meslek ve meşrep sahibi, gücü ve kapasitesi nispetinde iman ve Kur’an’ın hamisi ve muhafızı olmuşlar ve olmaya da devam ediyorlar.

14.sözün zeyli
 

ademyakup

Well-known member
"Amerika'da beş saat bütün makineleri durdurmuş ve Kastamonu vilâyeti cevvinde ve havasında semâyı kızartmış, yangın sûretini vermiş, diye mânâsız hezeyanlar ediyorlar." Burayı açıklar mısınız; Üstad, bu olayı nereden öğreniyor?

Yazar: Sorularla Risale, 25-11-2009

O dönemde en büyük iletişim aracı radyolardır. Dünyanın öbür ucu olan Amerika'daki olay, elbette ya radyo ya da gazete vasıtası ile bu tarafa akseder. Üstad Hazretlerinin haber kaynağının radyo ya da gazete olması kuvvetle muhtemeldir.

Olayın özetini ve bize yarayacak kısmını zaten Üstad Hazretleri bize haber veriyor, geri kalan kısımları ve tafsilatı hakkında herhangi bir malumat verilmiyor.

Burada asıl maksat; semanın küfre ve kafirlere tahammül edemeyip kızmasını ve hiddete gelmesini, adi ve basit sebeplere verip o hiddeti basitleştiriyorlar.

İşte tabiat bataklığının içinde boğulan kafirlerin, kainatı ve içindeki olayları değerlendirmesi bu kadar pest ve adice oluyor. Deprem ve semadaki böyle büyük işleri ve hiddeti, adi ve küçük sebeplere bağlayarak oradaki azim mesajları imha ediyorlar.

14.sözün zeyli
 
Üst