Mesnevi-i Nuriye 3. Ders -: Bakınız, Her masnûun yüzünde öyle bir sikke vardır ki..

akna

Well-known member
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM


"Bakınız: Herbir masnûun yüzünde öyle bir sikke vardır ki, ancak herşeyi halk eden Hâlıka mahsustur. Ve herbir mahlûkun cephesinde öyle bir hâtem vurulmuştur ki, herşeyi yapan Sâniden maada kimsede o hâtem bulunmaz. Ve kudretin neşrettiği mektuplarından herbir mektubun âhirinde, taklidi kàbil olamayan öyle bir turra vardır ki, ancak Sultan-ı Ezel ve Ebede hastır. O gibi sikkelerden yalnız hayat üzerinde parlayan sikke-i i’câza bakınız ki, hayatla birşeyden pek çok şeyler husule gelir, icad edilir Ve pek çok şeyler dahi bir şey‑i vahide emr-i Rabbâniyle inkılâp ederler." 1.Lem'a


-SORULAR-
* Kudretin neşrettiği mektuplar nelerdir?
* Üstad Hz. sikke, hatem ve turra kavramlarını kullanmış. Aralarındaki farklılık nedir?
* O sikkelerden sadece hayat üzerinde parlayan mucizevi sikkelere neler örnek gösterilebilir?



Selamunaleykum kardeşler
Anladıklarımızı paylaşalım, istifade edelim inşaAllah
Soru cevap serbest
Kopyala yapıtır yok :)





[TAVSIYE]Daha önceki Mesnevi-i Nuriye Derslerimiz

Mesnevi-i Nuriye Dersleri 1 "Ey dairei esbabtan zuhur eden işleri..."

Mesnevi-i Nuriye Dersleri 2''Arkadaş Tevhid İki Çeşit Olur...'' [/TAVSIYE]

 
Moderatör tarafında düzenlendi:

Ukbaa

Well-known member
Cevap: Mesnevi-i Nuriye Dersleri 3 "Bakınız, Her masnûun yüzünde öyle bir sikke vardır ki.."

* Üstad Hz. sikke, hatem ve turra kavramlarını kullanmış. Aralarındaki farklılık nedir?

Sikke : Damga; nereye ve kime âit olduğunun bilinmesi için konulan mühür demek.
Cenab-ı Hak tarafından yaratılan her mahluk sanatlı olarak yaratılıyor. Kainat kitabı eşsiz sanatlarla donatıldığı gibi insanda mükemmel sanatlarla yaratılmış. Ve üzerinde Cenab-ı Hakkın bir sürü sikkesi mevcut. Gözde, kulakta, dilde, manevi cihazatlarında vs.. bunları okumak mümkün. Her biri bir yaratıcının olduğuna işaret ettiği gibi, aynı zamanda o yaratıcının bütün kainatı yarattığına da işaret eder. Mesela göz bir sikkeyse gözün ihtiyacı olan seyredilecek şeyleri ve gözün maddi olarak ihtiyaçları bilip, gerekli vitaminleri, enzimleri, damarları yaratan, aynı zamanda insanın buna ihtiyacının olduğunu bilip onu yüzde uygun şekilde yerleştiren, 2 tane yaratan vs… aynı Malikten başkası olamaz.

Bir unsurun dizginini tutan, umumun dizginlerini tutamazsa, o tek unsurun dizginini zaptedemez. (Lem’alar)
Herbir masnûun yüzünde öyle bir sikke vardır ki, ancak herşeyi halk eden Hâlıka mahsustur.

Hatemin kelime anlamına baktığımızda mühür, tescil, bide en son anlamı var.
Cenab-ı Hak her mahlukatı sikkeleriyle birlikte mükemmel olarak yaratılıyor ve en son olarakta hatemini vuruyor. mesela ağacın meyvesi ağacın hatemidir. Ağacı kim yarattıysa meyvesini veren de O'dur. İnsanda kainatın hatemidir.
“Kâinatı kim yaratmışsa, insanı O’nun sonuna bir mühür gibi vuran da odur.''


Turra da kelime olarak padişahın mührü, imzası demek. İçeriğine bakmadan sadece sonraki imzaya bakılarak mektubun kime ait olduğunu anlayabiliriz. Bu imza sadece atan kişiye hastır. Taklit edilmez. Ve o derecede kıymet veririz. Aynen öylede Sultan-ı Ezel öyle bi turra basmış ki biz bu turra ile yaratılan eserlerde Allah’ın isimlerini görüp, okuyabiliyoruz. Aynı o padişahın imzasını okuduğumuz gibi masnuda esma tecellilerini idrak edebiliriz.

Mesela ağacı ele alalım. Ağaçtaki cihazatlar sikke, ağacın meyvesi hatem, ağacın üzerinde görünen Cenab-ı Hakkın esmalarının tezahürleri de turra diyebiliriz.
Doğrusunu Allah bilir.
 

ademyakup

Well-known member
Cevap: Mesnevi-i Nuriye Dersleri 3 "Bakınız, Her masnûun yüzünde öyle bir sikke vardır ki.."

O gibi sikkelerden yalnız hayat üzerinde parlayan sikke-i i’câza bakınız ki, hayatla birşeyden pek çok şeyler husule gelir, icad edilir Ve pek çok şeyler dahi bir şey‑i vahide emr-i Rabbâniyle inkılâp ederler." 1.Lem'a

1-yani bir sudan hayvanatın tüm cihazatlarını yaratıyor,bir spermden(spermde su'dur) insanın tüm cihazatlarını yaratıyor..Bunu ancak Allah yaratabilir..Bu sikke(paraya basılan mühür,nerde basıldığını gösterir),bu hatem(mühür,damga,imza üzerine vurulur,kime ait diye) ve bu turra(kime ait olduğunun tescili hükmünde imza atılır) ancak ona aittir..Ne tabiat ne esbap nede esbabın en eşrefi olan insanlar bunu taklid edemez..taklid edilmesi muhaldir.mümkün değildir.

2-İnsanın ,hayvanın yediklerini bir kana,organa,hücreye,cilde dönüştürme işi de tek Allaha aittir..hayvan herşey yer,yediklerini kana,süte çeviren tek Allahdır..bu sikkeyi,bu mührü,bu turrayı imzayı kimse atamaz..ne üzerine mühür vurabilir bana ait diyebilir..nede damgasını basar,ne de imzasını atabilir...

Sadece Allah.
 

akna

Well-known member
Cevap: Mesnevi-i Nuriye Dersleri 3 "Bakınız, Her masnûun yüzünde öyle bir sikke vardır ki.."

Masnu sanat eseri demektir. Allah cc Sani ismi gereği yarattığı canlı cansız küçük büyük her varlığı mükemmel bir sanatla yaratmıştır.
Süslü, zinetli, gösterişli, şaşaalı bu sanat eserleri kendilerini sanatlı yaratan Allah cc’yu işaret ederler.
Bu varlıkların üzerinde öyle bir sikke vardır ki, ancak her şeyi yaratan bir zat beni de yaratmıştır diye alenen ilan eder.
Mesela ağaçlara baktığımız zaman çeşit çeşit olduklarını görürüz, çok fazla türleri vardır.
Hepsinin yaprakları, yapıları, büyüklükleri, sertlikleri, sağlamlıkları, faydaları... farklıdır.
Hepsi çok farklı, fakat sanatlı yaratılmışlardır.
Hatta aynı tür ağaçlar dahi birbirlerinden farklıdır.
Hatta aynı ağacın üzerinde bulunan yapraklar bile birbirlerinden farklıdır.
Demek bir yaprağı yaratan bütün yaprakları yaratmış demektir,
bir ağacı yaratan bütün ağaçları yaratmış demektir.
Yani mevcudatın yüzünde bulunan mühürler sadece Halık-ı Zülcelal’in idaresindedir,
yoksa bu kadar sanatlı, hikmetli, nizamlı ve muntazam olmaları mümkün değildir.
 

akna

Well-known member
Cevap: Mesnevi-i Nuriye Dersleri 3 "Bakınız, Her masnûun yüzünde öyle bir sikke vardır ki.."

Ve kudretin neşrettiği mektuplarından herbir mektubun âhirinde, taklidi kàbil olamayan öyle bir turra vardır ki, ancak Sultan-ı Ezel ve Ebede hastır.

Allah cc’nun diğer isim ve sıfatları gibi Kadir ismi de sınırsız ve sonsuzdur.
Kudreti her şeyi ihata etmiştir,
bir çiçeğin topraktan çıkmasından tutunda, bir yağmur damlasının yeryüzüne düşmesine kadar,
denizin dibindeki ufacık bir canlının hareketinden, gökyüzündeki kocaa yıldızlara kadar her şeyin idaresi ve tedbiri O’nun cc elindedir, O’nun cc tasarrufundadır.

Kainatı büyük bir mektup olarak düşünürsek,
her satırı, her cümlesi, her harfi, hatta her noktası bize Allah cc’nun ne kadar Kadîr ve Hakîm olduğunu gösterir.
Çünkü mükemmel ve hassas bir işleyiş vardır.
Herşey birbiriyle bağlantılıdır, ölçülüdür, dengelidir ve düzenlidir.
Bir arının dünyaya gelmesi bile gökyüzünde düzenli hareket halinde olan bir gezegenle alakadardır.

İşte bu sınırsız kudret neticesi meydana gelen işlerin, olayların, mektupların sonunda öyle bir turra vardır ki,
taklidi mümkün değildir
ve yalnızca; başlangıcı ve sonu olmayan, hakimiyet ve saltanatı ezelden ebede devam eden bir Zat’a cc hastır.
 

ademyakup

Well-known member
Cevap: Mesnevi-i Nuriye Dersleri 3 "Bakınız, Her masnûun yüzünde öyle bir sikke vardır ki.."

Çünkü, birtek şeyden herşeyi yapmak, yani, bir topraktan bütün nebâtât ve meyveleri yapmak, hem bir sudan bütün hayvanâtı halk etmek, hem basit bir yemekten bütün cihazât-ı hayvaniyeyi icâd etmek;

bununla beraber, herşeyi birtek şey yapmak, yani, zîhayatın yediği gayet muhtelifü'l-cins taamlardan, o zîhayata bir lâhm-ı mahsus yapmak, bir cild-i basit dokumak gibi san'atlar Zât-ı Ehad-i Samed olan Sultân-ı Ezel ve Ebedin sikke-i hâssasıdır, hâtem-i mahsusudur, taklid edilmez bir turrasıdır.

Evet, birşeyi herşey ve herşeyi birşey yapmak, herşeyin Hâlıkına has ve Kadîr-i Küll-i Şeye mahsus bir nişandır, bir âyettir.

8.söz
 

ademyakup

Well-known member
Cevap: Mesnevi-i Nuriye Dersleri 3 "Bakınız, Her masnûun yüzünde öyle bir sikke vardır ki.."

Risâle-i Nûrlarda çok fazla kavram var. Her bir kavram için ayrı ayrı çalışmak ve tefekkür etmek icap ediyor. Bu kavramlardan “Sikke, Hâtem, Turra” üzerinde durmak istedik. Çünkü bu üç kavram Risâle-i Nûrlarda çokça yer alıyor. Ayrıca bu kavramlar bir birine yakın manalar taşıyor. Fakat farkları var. Bu üç kavram incelendiğinde farkları dâhâ müşahhas misallerle anlaşılıyor. Öncelikle bu kavramlara kısa lügat mânâları ile başlayalım ve sonra Risâle-i Nûrlarda geçtiği cümle ve paragraflar ile devam edelim inşâallah.

Sikke: Damga; nereye ve kime âit olduğunun bilinmesi için konulan mühür. Sahibini gösteren damgadır.

Hâtem: Mühür ve tescil. En son vurulan mühürdür. Nüfus cüzdanlarına nüfus müdürlüğü tarafından vurulan mühür olarak düşünürsek, o mühürle birlikte cüzdan son hâtem ile mühürlenmiş ve kullanıma girmiştir.

Turra: Mühür, padişah damgası, padişah imzası. Turra, daha hususi ancak umuma bakan bir mühür olmalıdır. Padişahların mührünü herkes kullanamaz. Her yerde geçerli ve şümullüdür.(abdulbaki)
 

ademyakup

Well-known member
Cevap: Mesnevi-i Nuriye Dersleri 3 "Bakınız, Her masnûun yüzünde öyle bir sikke vardır ki.."

Şimdi de Risâle-i Nûrlardan bu kavramlarla ilgili yerler üzerine tefekkürlerimizi ve düşüncelerimizi paylaşalım.

“Bir Vâhid-i Ehad, şu kâinat sarayında taklit edilmez sikkeleriyle, …( Yirmi Üçüncü Söz)” Bu cümleye göre sikkelerin taklid edilmez oluşunu anlıyoruz. Dikkat edilirse taklid edilmez sikkeler şu kâinat sarayı denilerek kâinat sarayındaki sanatlara işaret edilmiştir. Demek kâinat sarayına Vâhid-i Ehad, taklidi mümkün olmayan ve direk sahibini gösteren mühürler ve sikkeler koymuştur. O halde o sikkeler Vâhid-i Ehadı göstermektedir. Yani öyle bir Zat ki hem sarayın bütün müştemilâtına tecelli etiği ve idâre ettiği ve cilveleri sarayın bütününde göründüğü gibi o sarayın hususî tezyinâtında da birlik tecellileri görünmekte ve Vâhidiyetinin şümûlü içersinde Ehadiyetinin de birlik tecellilerinin sikkeleri görünmektedir.

“Masnuattan herbir masnû üstünde, Hâlık-ı Külli Şeye mahsus bir sikkesi;….( Yirmi İkinci Söz) ” Her bir masnû üzerinde yani taklidi mümkün olmayan sanat eserleri üzerinde her şeyi halk eden Vâhid-i Ehadin hususî sikkeleri yani Ehadiyet mühürleri görünmekte(sanat ve tezyinat gibi) ve o hususî sikkeleriyle Hâlık-ı Külli şey her bir masnûda kendini tanıttırmakta ve bildirmektedir.

“Herbir masnûun yüzünde öyle bir sikke vardır ki, ancak herşeyi halk eden Hâlıka mahsustur…( Mesnevî-i Nuriye - Lem'alar) “ Her bir masnûun yüzündeki sikke ise her bir insanın alâmet-i fârikası olan ve Vâhidiyet içersinde Ehadiyet tecellisi olan simaların farklılığıdır. Yani her bir insanın siması o masnûun yüzüne vurulan birlik sikkesi ve mührüdür ki o farklılık sikkesi yine Vâhidiyet sırrı içersinde Ehadiyet tecellisini göstermektedir. “Herbir masnûun yüzünde öyle bir sikke vardır ki, ancak herşeyi halk eden Hâlıka mahsustur….” Demek ki her masnûdaki sikkeler sadece her şeyi yaratan ve halk eden Vâhid-i Ehade hastır ve taklidi mümkün değildir. Bir çiçekteki veya bitkilerdeki sanat ve tezyinat o taklid edilmez sikkeler olarak o çiçeğin hâlıkına has sikkelerdir.(abdulbaki)
 

ademyakup

Well-known member
Cevap: Mesnevi-i Nuriye Dersleri 3 "Bakınız, Her masnûun yüzünde öyle bir sikke vardır ki.."

“Eğer bütün emsalim ve yüzümüzdeki sikke-i kudret…( Otuz İkinci Söz)” Bütün emsalim, yani bütün masnûdaki Kudret sikkesi aynı ise yine bu sikke taklid edilmez bir zatı göstermektedir. Hakîkâten Vâhid-i Ehad sikkesi bu noktada daha berrak görülmektedir. Bütün emsallerde ve o emsallerin yüzlerinde benzer ve aynı sikkeler Vâhid-i Ehade işaret etmektedir.

“Herbir mahlûk-u cüz'î üstünde ehadiyetin sikkesi olduğu gibi;…( Mesnevî-i Nuriye - Nur'un İlk Kapısı)” Burada da külde tecelli eden Vâhidiyet içinde cüzde tecelli eden Ehadiyet sikkeleri nazara sunulmuştur.

Sikke ile dâhâ çok masnâattaki Vâhid-i Ehad tecellilerini anlamaya çalışıyoruz.

“Göreceksin ki bir Sâni-i Zülcelâlin, bir Fâtır-ı Zülcemâlin, o serilmiş ve serpilmiş masnuattan herbir masnu üstünde, Hâlık-ı Külli Şeye mahsus bir sikkesi; ve herbir mahlûku üstünde, Sâni-i Külli Şeye has bir hâtemi; ve kalem-i kudretin birer menşûru olan sahâif-i leyl ve nehar, yaz ve baharda yazılan tabakat-ı mevcudat üstünde, taklit kabul etmez bir turra-i garrâsı vardır.( Yirmi İkinci Söz)”

Yukarıdaki izahlarda;
• Her bir masnûu üzerinde hususi sikke;
• Her bir mahlûk üzerinde has bir hâtem;
• Tabakat-mevcûdât üstünde taklid kabul edilmez parlak turra denilmektedir.
(abdulbaki)
 

ademyakup

Well-known member
Cevap: Mesnevi-i Nuriye Dersleri 3 "Bakınız, Her masnûun yüzünde öyle bir sikke vardır ki.."

Masnû, sanat eseri demektir. Sanat eserinin en önemli özellikleri ise üstündeki sanat ve süslemelerdir. Tezyinat ve tasvirâttır. Bir kelebeğin üstündeki hususî süslemeler ve sanatlar Hâlık-ı Külli Şeye mahsus sikkelerdir.

Mahlûk, yaratılmış, yoktan var edilmiş olan mevcuttur. Her bir yaratılmış mahlûkun üstünde Sâni-i Külli Şeye has bir hâtem vardır. Hâtem, bir nevi mühür, en son tekâmül halin tescillenmesi ve tamamlanmasını gösterir.

Tabakat-ı mevcûdât, varlıkların tabakaları, dereceleri, gruplarıdır. Yani bütün var edilen ve yaratılan mevcûdâtın bütünüdür. İşte bu tabakat-ı mevcûdât üstünde, taklidi kabul edilmez bir turra vardır. Turra ise mühür, padişah damgası, padişah imzası mânâlarındadır.

Yaratılan her bir mahlûk “Hâlık-ı Külli Şey” tarafından öyle bir şekilde halk edilmektedir ki kemâl-i cemâl şeklinde en güzel şekliyle yaratılmakta ve üzerlerinde en son kemâlde bir hâtem ile mühürlenmekte ve tamamlanmaktadır. Yaratılan bütün mahlûkatta bu hâtem vardır ve o hâtem en mükemmel bir şekilde sahibini göstermektedir.

Yaratılan her bir mahlûk öyle sanatlı ve süslüdür ki o süsleri ve sanatları bir sikke olarak Hâlık-ı Külli şeyi göstermektedir.

(abdulbaki)
 

ademyakup

Well-known member
Cevap: Mesnevi-i Nuriye Dersleri 3 "Bakınız, Her masnûun yüzünde öyle bir sikke vardır ki.."

Bütün mevcûdât tabakaları mahlûk ve masnûlardan meydana gelmektedir. Öyleyse onların heyet-i mecmuasında tezâhür eden sikkeler ve hâtemler ile birlikte öyle bir turra daha vardır ki tabakat-ı mevcûdât bütünüyle tek bir turra ile tescillemiş ve bütün kâinatın mutasarrıfı ve ezeli padişahı ünvânlarını ihsas eden turra-ı garrâ ile imzalanmış ve has bir mühür ile sadece ezelî padişah olan Hâlık-ı Külli Şeyin irâde, ilim ve kudretinin kâinatı kuşatan tecellisi gösterilmiştir.
“Nasıl ki, herbir mahlûk-u cüz'î üstünde ehadiyetin sikkesi olduğu gibi; herbir nevî üstünde, herbir küll üstünde, ta mecmûu âlem üstünde sikke-i ehadiyet ve hâtem-i vâhidiyet ve turra-i vahdet gâyet parlak bir surette vâz edilmiştir. ( Mesnevî-i Nuriye - Nur'un İlk Kapısı) ”Evet, her bir cüz’î mahlûk üstünde ehadiyetin sikkesi olduğu belirtiliyor. Ehadiyet, Allah’ın birliği demektir. Ancak bu birlik tecellisi çokluk içindeki birlik tecellisidir. Yani vâhidiyet içinde ehadiyettir. Bütün insanlarda yüz olması ve esas azalarda birlik olması ve bütün insanlara şâmil olması birliği gösterir. Bu şümûliyet birlik tecellisi Vâhidiyettir. Ancak her bir yüzde bulunan alâmet-i fârika olan sîmâların benzememesi ise o çokluk içinde yani vâhidiyet içinde yine bir birliği gösterir ki işte bu hususî birlik tecellisi de ehadiyettir. Ehadiyet daha net ve hususî ve berrak tevhid delilidir.İşte bu delilleri bize ihsas eden mühür sikke-i ehadiyettir.

Bu sikke-i ehadiyet yani alâmet-i fârika olan ve her bir mevcûdu ve mahlûku diğerlerinden ayıran özelikler bütün nevler, küller üzerinde ve bütün âlemde olduğu için artık bu şümûllülük daha büyük bir mühür gerektirir ki bu mühürler ve damgalar da hâtem-i vâhidiyet ve turra-i vahdet olarak bütün kâinattaki mevcûdata vurulmaktadır.

(abdulbaki)
 

ademyakup

Well-known member
Cevap: Mesnevi-i Nuriye Dersleri 3 "Bakınız, Her masnûun yüzünde öyle bir sikke vardır ki.."

Temsilde hata olmaz sırrı ile bu meseleyi bir temsil ile anlamaya çalışalım. Şöyle ki: Aklıma hep nüfus hüviyet cüzdanı gelmektedir. Dahâ iyi ifâde etmek için nüfus cüzdanlarında bulunan mühür, soğuk damga ve imzayı düşünüyorum. Bu imza, mühür ve soğuk damgaların hepsi de devleti temsil ediyor. Düşünelim ki bir nüfus cüzdanında sadece nüfus müdürünün imzası bulunsun. Bu bir delildir ancak bu cüzdanda bir şeyler noksandır. Bu durum çok kesin delil olmayabilir ve cüzdan ek******. Bir de nüfus müdürlüğü mührü ile tasdik edilsin. O zaman imza ve mühür daha kuvvetlenmektedir. En son olarak da devlet adına bütün nüfus cüzdanlarına vurulan soğuk damga ile cüzdan artık şüphe götürmez bir sağlamlığa ve delile dayanmakta ve devleti dahâ kuvvetli, sağlam ve bürhanla temsil ve tasdik etmektedir.

“O ağaç, birliğiyle beraber başka başka yemişler vermesiyle, sikke-i kudrete ve hâtem-i rububiyete ve turra-i ulûhiyete işarettir.( Mesnevî-i Nuriye)

Burada birkaç kavramın dahâ üzerinde durmak istiyoruz.
“O ağaç, birliğiyle beraber başka başka yemişler vermesiyle” denilerek ağaç bir ağaç olmasıyla beraber başka başka ve çok yemiş vermesiyle de sikke-i kudrete ve hâtem-i rubûbiyete ve turra-i ulûhiyete işarettir.

Buradaki sikke-i kudret kelimesini inceleyelim. Sikke-i Kudret, Allah’ın kudret mührüdür. Kudret ise Cenâb-ı Hakkın bütün kâinata hükmeden ezelî ve ebedî kudsî sıfatı, gücü ve kuvvetidir. Demek ki bir ağaç, Allah’ın sikke-i kudretini, kâinata hükmeden ezelî ve ebedî güç ve kuvveti ile hükmeden mührünü göstermektedir. Çünkü ağaç üzerinde taşıdığı bütün sanat ve sikkelerle yaratıcısını göstermektedir.

Hâtem-i rubûbiyet ise Cenab-ı Hakk`ın herşeyi terbiye ve idâre etmesini gösteren damga ve mührüdür. Ağaç mükemmel bir sanat ve tezyinat ile sikke-i kudreti gösterdiği gibi aynı zamanda da her bir yemiş, çiçek, dal, yaprak da terbiye edilerek Allah’ın Rubûbiyet damgasını ve mührünü göstermektedir. Çünkü bir yaprak diğer yaprağın güneş almasını engellemiyorsa orada o yaprakları terbiye eden ve mükemmel olarak ağacın dallarına takan iradeyi ancak hâtem-i rubûbiyet sıfatı ile anlayabiliriz.
 

ademyakup

Well-known member
Cevap: Mesnevi-i Nuriye Dersleri 3 "Bakınız, Her masnûun yüzünde öyle bir sikke vardır ki.."

Turra-i ulûhiyet ise Allah`ın hâkimiyeti ile kâinattaki her şeyi Kendisine ibâdet ve itaat ettirmesinin gösterdiği en büyük mührüdür. Bu noktada ise bir ağaç bütün cüzleri ve zerreleri ile Allah’ın ulûhiyetine boyun eğiyor ve lisân-ı mahsusu ile duâ ve zikir yaparak ulûhiyetin gereği olan ubûdiyeti yaparak turra-i ulûhiyet mührünün en şâmil ve büyük hakîkatini göstermektedir.

“Elmanın yüzünde bulunan sikke-i fıtrat ve hâtem-i hikmet ve turra-i samediyet ve mühr-ü rahmet,” bütün elmalarda ve sair meyvelerde ve bütün nebatat ve hayvanatta bulunduğundan o tek elmanın hakikî mâliki ve sânii, elbette ve her halde o elmanın emsali ve hemcinsi ve kardeşleri olan bütün sekene-i arzın ve onun bahçesi olan koca zeminin ve onun fabrikası olan ağacının ve onun tezgâhı olan mevsiminin ve onun fabrikası olan ağacının ve onun tezgâhı olan mevsiminin ve onun terbiyegâhı olan bahar ve yazın Mâlik-i Zülcelâli ve Hâlık-ı Zülcemâli olacak; başka olamaz.( Yedinci Şua)

Sikke-i fıtrat, elmanın yaratılışında yüzüne vurulan yaratılış mührüdür. Bir elmada bulunan sikke-i fıtrat bütün elmalarda, emsallerinde, nebâtâtta ve hâkezâ bütün arzın sâkinlerinde de vardır.

Hâtem-i hikmet, elmanın yaratılışındaki faydalar ve yararlardır. Bir kasd-ı mahsusla elmaya nimet yönüyle menfaatler koyulmuş ve hikmetle yaratılmış ve bu hikmet bütün elmalarda, emsallerinde ve zihayatlarda da vardır. O halde hâtem-i hikmet bütün sekene-i arza şâmildir.

Turra-i samediyet, Allah`ın hiçbir şeye muhtaç olmadığını gösteren deliller, damgalardır. Allah Samed delilleri ve damgaları ile bir elmada tecellisini ve mührünü gösterdiği gibi bütün elmalarda, emsallerinde ve arzın bütününde de aynı turra-ı samediyetini göstermektedir.

Rahmeti gazabını aşmış olan Rabbimiz envâ-î çeşit nimetlere mühr-ü rahmetini koyarak kullarına sonsuz merhametini ve şefkatini göstermektedir.

Öyleyse bütün nimetler ve sekene-i arzdaki mahlûkât “sikke-i fıtrat ve hâtem-i hikmet ve turra-i samediyet ve mühr-ü rahmet ” tecellileri ile Mâlik-i Zülcelâli ve Hâlık-ı Zülcemâli bizlere fıtrat, hikmet, rahmet ve samediyetinin izdüşümleri ile göstermektedir.
 

ademyakup

Well-known member
Cevap: Mesnevi-i Nuriye Dersleri 3 "Bakınız, Her masnûun yüzünde öyle bir sikke vardır ki.."

“Elmanın yüzünde bulunan sikke-i fıtrat ve hâtem-i hikmet ve turra-i samediyet ve mühr-ü rahmet,” bütün elmalarda ve sair meyvelerde ve bütün nebatat ve hayvanatta bulunduğundan o tek elmanın hakikî mâliki ve sânii, elbette ve her halde o elmanın emsali ve hemcinsi ve kardeşleri olan bütün sekene-i arzın ve onun bahçesi olan koca zeminin ve onun fabrikası olan ağacının ve onun tezgâhı olan mevsiminin ve onun fabrikası olan ağacının ve onun tezgâhı olan mevsiminin ve onun terbiyegâhı olan bahar ve yazın Mâlik-i Zülcelâli ve Hâlık-ı Zülcemâli olacak; başka olamaz.( Yedinci Şua)

Sikke-i fıtrat, elmanın yaratılışında yüzüne vurulan yaratılış mührüdür. Bir elmada bulunan sikke-i fıtrat bütün elmalarda, emsallerinde, nebâtâtta ve hâkezâ bütün arzın sâkinlerinde de vardır.

Hâtem-i hikmet, elmanın yaratılışındaki faydalar ve yararlardır. Bir kasd-ı mahsusla elmaya nimet yönüyle menfaatler koyulmuş ve hikmetle yaratılmış ve bu hikmet bütün elmalarda, emsallerinde ve zihayatlarda da vardır. O halde hâtem-i hikmet bütün sekene-i arza şâmildir.

Turra-i samediyet, Allah`ın hiçbir şeye muhtaç olmadığını gösteren deliller, damgalardır. Allah Samed delilleri ve damgaları ile bir elmada tecellisini ve mührünü gösterdiği gibi bütün elmalarda, emsallerinde ve arzın bütününde de aynı turra-ı samediyetini göstermektedir.

Rahmeti gazabını aşmış olan Rabbimiz envâ-î çeşit nimetlere mühr-ü rahmetini koyarak kullarına sonsuz merhametini ve şefkatini göstermektedir.

Öyleyse bütün nimetler ve sekene-i arzdaki mahlûkât “sikke-i fıtrat ve hâtem-i hikmet ve turra-i samediyet ve mühr-ü rahmet ” tecellileri ile Mâlik-i Zülcelâli ve Hâlık-ı Zülcemâli bizlere fıtrat, hikmet, rahmet ve samediyetinin izdüşümleri ile göstermektedir.

“Ve bilhassa zîhayat mahlûkların sikkeleri çok parlaktırlar. Belki, herbir zîhayat kendisi dahi, birer sikke-i tevhid, birer hâtem-i vahdet, birer mühr-ü ehadiyet, birer turra-i samediyettirler.( İkinci Şua).

Burada da özellikle hayat sahibi insan, hayvan ve bitkilerdeki sikkelerin çok dâhâ parlak ve keskin oluşu nazarlarımıza sunulmaktadır.

Evet, her bir hayat sahibi mahlûk kendisi dâhi, birer sikke-i tevhiddir.

Tevhid, Allah’ı birleme, Allah’ın bir olduğuna ve O’ndan başka İlâh olmadığına inanmadır. Sikke-i Tevhid de Allah’ın bir oluşunun delilleri ve mührüdür. Her hayat sahibi mahlûk kendi yüzünde Allah’ı bir olarak tanıtıcı sanat, cilve ve tezyinat ile tevhid hakikatini göstermekte ve parlak bir sikke-i tevhid olduğunu ilân etmektedir. Bütün zihayat mahlûklarda aynı tevhid mührü hâlıklarının bir oluşunun parlak delilleridir.

Yine aynı zihayat mahlûklar üzerinde birer Hâtem-i vahdet gözükmektedir. Vahdet, birliktir. Ancak bu birlik bütün mahlûkatı kuşatan birlik mühürleridir. İnsan ve hayvan mahlûklarda esas âzâlarda birer birlik görülmektedir. Mesela hem insanda hem de hayvanlarda baş vardır. Bu başta esas âzâlar olarak yüz, kaş, göz, burun, ağız, kulak hâkezâ âzâlar vardır. Bu âzâlar bütün insan ve hayvanlara şâmildir. İşte bu birlik, vahdet delilleridir. Yâni vâhidiyet delilleri. Vahdet umumî birlik delilleridir. Her bir delil ise insanı tevhide yani bir olan Allah’a götürmektedir. Delillerin umûmî birliği vahdeti göstermektedir.

Yine aynı zihayatlarda mühr-ü ehadiyet görülmektedir.Yukarıda değindiğimiz baş misalinde her bir insanın yüzünde dahâ net olarak müşâhede ettiğimiz husûsî özellikler bir imtiyaz olarak Rabbimiz tarafından yine kendi birliğini dahâ yakından ve net olarak görmemiz ve şâhit olmamız için simalarımızı farklı yaratmıştır. İşte simalarımızın alâmet-i fârikası birer mühr-ü ehadiyeti göstermektedir. Ehadiyet çok dahâ keskin ve sarsılmaz tevhid mühürleridir.

Her bir zîhayat üzerinde bir de turra-i samediyet vardır. Samediyet, herşeyin, Cenâb-ı Hakk`a muhtaç olduğu hâlde, Onun hiçbir şeye ihtiyacının olmamasıdır. Turra-i samadiyet cilvesi ise kâinatta bütün hayat sahibi mahlûkatta açık olarak görülmektedir. Çünkü bütün mahlûkat özellikle insan, hayvan ve bitkiler her şeye muhtaçtır. Bütün ihtiyaçları ise umulmadık yerlerden karşılanmaktadır. Öyleyse onların hâlıkı hiçbir şeye muhtaç değildir. Ancak her zîhayat nihayet derecede her şeye muhtaçtır. Bu ise çok parlak olarak görülmektedir. İşte bu hâl turra-i samediyete çok kuvvetli bir delildir.

Öyleyse daha çok zîhayat mahlûklar üzerinde sikket-i tevhid delilleri bir gül goncası gibi sarılı olarak tecelli etmektedir.
(abdulbaki-Baki Çimiç)
 

akna

Well-known member
Cevap: Mesnevi-i Nuriye Dersleri 3 "Bakınız, Her masnûun yüzünde öyle bir sikke vardır ki.."

Bismillahirrahmanirrahim
"Seni her türlü noksandan tenzih ederiz.
Senin bize öğrettiğinden başka bilgimiz yoktur.
Muhakkak ki Sen, ilmi ve hikmeti her şeyi kuşatan Alîm-i Hakîmsin."
(Bakara Sûresi: 2/32).


Ya Rabbi cc
Derse katılan kardeşlerimden razı ol
Onlara dünya ve ahirette selamet ver
Cehennemden koru
Baktıkları her şeyde Sen'in mühürlerini görebilmeyi nasip eyle
İmanlarını tahkiki eyle
amin amin amin
 

harp

Well-known member
Cevap: Mesnevi-i Nuriye Dersleri 3 "Bakınız, Her masnûun yüzünde öyle bir sikke vardır ki.."

Allah razi olsun İnŞ...amİn ecmaİn İnŞ..
 
Üst