Aksâmü’l-kur’ân

kasif1

Well-known member
“Kur'ân-ı Kerîm'deki yeminler ve bu yeminlerden bahseden ilim.


Aksam, “Yemin” anlamındaki kasemin çoğuludur. İslâm öncesi Arap toplumunda yemin çok yaygındı. Kur'ân-ı Kerîm Arap diliyle nazil olduğu için Arapların bu âdetini muhafaza etmiş, çeşitli edatlarla (hurûfü'l-kasem) yapılan yeminler ve ifadeyi güçlendiren değişik edebî sanatlar kullanarak ilâhî hakikatleri tekit ve teyit etmiştir. Bazan da yeminle, kendisi için yemin edilen şeyin kıymet ve önemine işaret edilmiş, ayrıca dinleyenlerin o şeye karşı dikkatlerinin çekilmesi de hedef alınmıştır.” (1)


“İşte o göğün ve yerin Rabbine andolsun ki, o şüphesiz gerçektir; tıpkı sizin konuşmanız gibi.” (Zâriyât, 51/23)


“Allah sizden iman edip güzel işler yapanlara, kendilerinden öncekileri yaptığı gibi onları da muhakkak yeryüzünün hükümranları yapacağına, onlara kendileri için hoş gördüğü dinlerini kuvvetle icra etme gücü vereceğine, kesinlikle onları korkularının arkasından güvenceye erdireceğine dair, yeminle söz verdi.” (Nur, 55)


“Kur’ân-ı Kerim’in bazı âyetlerinde Allah’ın kendi yüce ismi üzerine, peygamberlere, Kur’ân’a, meleklere, kıyamet gününe ve diğer bazı şeylere yemin edilmiştir.


Kur’ân’da yemin (kasem) lerin bulunmasında bazı sebepler vardır:


a) Arapların toplum hayatında, yeminin büyük bir rolü vardır. Kur’ân-ı Kerim, Arapların bu usûlünü muhafaza etmiştir.


b) İnzâl edilen âyetler, yeminlerle teyit edilmiştir.


c) Yemin sadece bir şeyi teyid etmek için kullanılmaz. Bazen yemin edilen şeyin kıymetine ve önemine işaret etmek için kullanılır.


d) Bunlardan başka, Kur’ân’daki yeminlerin, dinleyenlerin dikkatlerini çekmek için kullanıldığını da düşünmek mümkündür.” (2)


“Kur’an’da 17 surenin başında yemin bulunmaktadır. Bunlar şunlardır: Melekler (Saffat), Felek (Buruc, Tarık), Feleğin levazımı (Necm, Fecr, Şems, Leyl, Duha, Asr), Hava (Zariyat, Mürselat), Toprak (Tur), Bitki (Tin), Hayvanı nâtık (Naziat), Hayvan (Adiyat)


Ayrıca sûre içlerinde de birçok yemin mevcuttur. Bunlardan bazıları:


1- Allah’ın kendi ismine yemin etmesi: Hicr: 15/92, Zariyat: 51/23, Yunus: 10/53, Teğabun: 64/7, Meryem: 19/68, Nisa: 4/65, Mearic: 70/40


2- Rasulullah’ın yemin etmekle emredilmesi: Teğabun: 64/7, Sebe’: 34/3, Yunus: 10/53.


3- Kur’ân üzerine yemin edilmesi: Yasin: 36/2-4, Vakıa: 56/75-77, Zuhruf: 43/1-3.


4- Melekler üzerine yemin edilmesi: Mürselat: 77/1-7.


5- Tevhid için yemin edilmesi: Saffat: 37/1-4.


6- Ceza, va’d ve vaid için yemin edilmesi: Zariyat: 51/1-5, Tur: 52/1-8.


Kur’ân’da kasemi (yemini) ifade eden ayetler “vav” veya “la” harfleriyle başlamıştır. Yemine “La” nefiy harfiyle başlanması eski arap yeminlerinde de vardı. Kasem fiiline ilave edilen bu harfle söz takviye, i’zam ve te’kid edilmiş olur. Bu şekilde ilave, müfessirler tarafından şöyle izah edilmiştir:


1- Kelamın ahengini tezyin için ziyade kılınan ve nefiy manası kasdedilmeyen ziyade bir “La” dır.


2- Bunun aslı te’kid lamı yani ibtidaiye lamıdır. Vakf halinde olduğu gibi, fethası işba’ edilmiştir. Buna göre kelime “La uksimu” değil “Le uksimu” dur.


3- Bu harf nefiy içindir. “La vallahi” denildiği gibi, aslı üzere nafiyedir. Son görüşe göre bu harfe şu manalar verilmektedir.


a- İş öyle onların zannettikleri gibi değil, yemin ederim...


b- Artık başka söze lüzum yok, yemin ederim.


c- Şu söyleyeceğim söz o kadar mühim ve büyüktür ki, bunun büyüklüğünü tanıtmak için kasem etmek bile onu hakkıyla büyültemez...


d- İş o kadar açıktır ki, yemin bile etmiyorum...


e- Bunu kasemden evvel muhatabın zihnini tahliye manası ile de izah edebiliriz ki, şimdi zihninden bütün muhalif fikirleri sil, söylenecek ve dinlenecek başka bir şey yok, ancak söyleyeceğim şu hakikat vardır. Kasem ederim ki...” (3)


Kur'ân'daki Kasemin Faydası


“Arab dili, ifade inceliği ve maksatların çeşitliliği ile beraber üslubların ayrılığı ile imtiyaz eder. Muhatabın çeşitli haletleri vardır. Bunlar, meânî ilminde, "haberin üç çeşidi diye adlandırılan: lbtidâî, talebi ve inkârı haletlerdir.


Bazan muhatabın zihni hükümden hâlî olup, söz ona te'kidsiz olarak söylenir. Bu çeşit, "ibtidâî" diye adlandırılır.


Bazan da hükmün sabit olup olmadığı hakkında tereddüdlü olup, tereddüdünü gidermek için hükmün bir te'kîd edici ile takviye edilmesi güzel olur. Bu çeşit de "inkârî" diye adlandırılır.


Kasem, bir şeyi nefiste yerleştirip takviye eden meşhur pekiştiricilerdendir. Kur'ân-ı Kerim, bütün insanlar için inmiştir. İnsanlar onun karşısında birbirine aykırı tavırlar almışlardır. Onlardan kimi şüpheci, kimi inkârcı, kimi de çetin ve yaman bir hasımdır. Allah'ın kelamındaki kasem, şüpheleri giderir, onları boşa çıkarır. Hüccet getirir, haberleri te'yid eder, hükmü en mükemmel biçimde anlatır.” (4)


Kasemin faydalarını ikiye ayıracak olursak:


“Birincisi, adına yemin edilenin (muksemun bih) azametini açıklamak.


İkincisi, kendisi sebebiyle yemin edilenin (muksemun aleyhin) önemini açıklamak ve onu te’kid etmek istemek. Bundan dolayı kasem ancak aşağıdaki hallerde güzeldir:


1- Muksemun aleyhin önemli olması


2- Muhatabın bu hususta tereddüt içinde bulunması


3- Muhatabın böyle bir şeyi (yani hakkında yemin edilen hususu) inkâr ediyor olması.” (5)


DİPNOTLAR:


1- Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi, İstanbul, 1989, II.


2- Abdurrahman Çetin, Kur’ân İlimleri ve Kur’ân-ı Kerim Tarihi, Dergâh Yayınları, İstanbul, 1982.


3- Muhammed Salih el-Useymîn-Muhammed Nasıruddin el-Elbani, Tefsir Usulü.


4- Menna Halil el–Kattan, Ulumul Kur’an,Timaş Yayınları.


5- Muhammed Salih el-Useymîn, Tefsir usulüne giriş, Çev. M. Beşir Eryarsoy.
 
Üst