kadın erkek eşitliği!!!

mozbursa

Active member
Kadın, eşinin tebaiyetini kabul edip şefkat damarına celbederek gücünü eşinden aldığı vakit baş üstünde tutulmuştur hep. Nasıl ki acziyetini hakka arzedip ona bağlananlar imkânsızları başarmışlar öylede kadın eşine karşı ’ben kendime yeterim’ havasını bırakıp teslim olduğu vakit eşi tüm himmetini hanımına adar. HADİSTE; En Hayırlı Kadın Kocası Kendisine bakınca onun gönlüne huzur Veren, Emrettiği Zaman İtaat Eden, Nefsinde ve Malında Kocasının Hoşlanmadığı Bir Şey Yapmayan Kadındır... buyuruyor. "Cenâb-ı Hakkın, erkekleri kadınlardan üstün tutması ve mallarını infak etmeleri yüzünden onlar, kadınlar üzerine reisdirler. Saliha kadınlar, Allah'a itaat ve tenhâ kaldıktan halde bile Allah'ın hıfziyle kocalarının haklarına riâyet edenlerdir." (Nisa sûresi/34)
Bu hususla ilgili şu hadis-i şerife bakalım:
Ebû Hüreyre (r.a.) Peygamber Efendimizin (s.a.v.) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: "Bir kimsenin bir kimseye secde etmesini emredecek olsaydım, herhalde kadının kocasına secde etmesini emrederdim." (R-Salihin c. 1/325)
Olması gereken denge şudur;

Kadın eşinin ağzından çıkacak her harfe saygı duymalı itaat etmeli ve erkek eşini baş tacı etmeli.'sen' kelimesinin dahi sertliğinden çekinmeli ,hitabet şekline dikkat etmelidir. varmı öylesi demeyin tarihimiz geçmişlerimiz bunu yaşadılar. islam ahlakı bu.KARİYER hevesiyle eşinin itaatini değil birçok amirinin itaatini tercih eden kadınlar özgülük noktasında nasıl bir adım atıyorlar bunu düşünmek gerekli.hadiste, EN HAYIRLI KADIN MÜHİM BİR İŞİ OLMADIKÇA EVİNDEN ÇIKMAYANDIR…sözü dikkate şayandır.(söz hz. Ali ye aittir, Efendimiz sav. onaylamıştır.)..en çok boşanmalar günümüzde batıda yaşanıyor veya kadının çalıştığı kocaya itaat kelimesinin çağdışı görüldüğü,kadının erkeğe denk gördüğü toplumlarda da diyebiliriz.kadın erkeğe eşit değildir.aynı birimden olmayan nesneler taplanamz derlerdi ilkokulda elma ile armut toplanamz denirdi onun gibi kadın ile kocanın denkliğini tartışmak bile mantık hatası olur.kadın baştacı erkek ise efendidir.....
 

Abidin1

Well-known member
EN HAYIRLI KADIN MÜHİM BİR İŞİ OLMADIKÇA EVİNDEN ÇIKMAYANDIR…

Selamın Aleyküm;

İlginç gerçekten yanlış hatırlamıyorsam bir yerde okumuştum Hz. peygamberin hanımlarından savaşlarda hemşirelik yapanlar varmış diye. Hz. Hatice' de kervanları olan bir tüccarmış.. Hata Hz. Muhammed efendimize bir savaşta fedailik yapan bir sahabe kadın varmış. Sonra Hz. Ayşe ordu komutanlığı yapmıştır. Sanırım böyle bazı şeyler okumuştum.. Böyle ilginç bilgiler verdiğiniz için teşekkürler...
Saygılar..
 

DAVAMÞEHADET

Well-known member
Kadın - erkek eşitliği söz konusu mudur?

Yazar: Alaaddin Başar (Prof.Dr.), 29-4-2006



Bu soruya hemen "evet" veya "hayır" demek çok zor. Çünkü, soru bu haliyle yeterince açık değil. Onu bir başka soru ile açmak gerekiyor. "Nerede? Hangi konuda? Ne yönden?" gibi. Eğer, "hukukî açıdan" soruluyorsa, cevap olarak "evet" diyebiliriz.

Eğer, her hususta denilirse, o zaman, bu soruya cevap vermeye gerek kalmayacaktır. Zira, cevabı sorunun içindedir. Madem ki, iki ayrı cinsten söz ediliyor. Öyleyse mutlak eşitlik nasıl düşünülebilir?

Kadınla erkeğin eşit oldukları sahalar bulunduğu gibi, erkeğin kadını çok gerilerde bıraktığı, yahut onun çok gerisinde kaldığı sahalar da mevcut. Onun için, meseleyi sadece bir tek madde çözümlemek mümkün değil.

Şayet, "Kadınla erkek arasında iyi insan, üstün insan olma noktasında bir fark var mıdır?" diye sorulursa o zaman şunu hemen belirtmek isteriz: Hakimiyet başka, üstünlük ve fazilet daha başkadır. Bu ikincisinde hemen çalakalem şu yahut bu üstündür, demek çok zordur. Çünkü, kadın olsun erkek olsun, her insan Allah ın kuludur. O, hangi kulunu üstün tutuyor, daha çok seviyorsa ve hangi kulundan razı ise üstünlük ancak onundur. İlahi ferman olan Kur ana baktığımızda, üstünlük ölçüsü olarak, karşımıza cinsiyetin değil takvanın çıktığını görüyoruz. Evet, Allah indinde üstünlüğün ölçüsü takvadır.

Nedir takva? En kısa ifadesiyle Allah tan korkmak, günahlardan sakınmak, Onun razı olmadığı hareket, tavır, hal ve sözlerden uzak durmak. Onun rızasına ermeyi en büyük maksat bilip, bunu kaybetmekten son derece korkmak. İşte, kim böyle yaparsa üstün insan, faziletli insan odur. Bu noktada cinsiyete itibar edilmemiştir.

Takva dendi mi hemen salih ameli hatırlıyoruz. Salih amel, yani, hayırlı, güzel işler görmek. Onda da cinsiyete itibar edilmiyor. Mesela okunan her Kur an harfine karşılık on sevap verilmişse, bu bütün insanlar için böyledir. Kadına daha az, erkeğe daha çok sevap söz konusu değil.

Soruyu bir de psikolojik yönden ele alabilir ve şöyle sorabiliriz: Kadınla erkek arasında psikolojik yönden farklılık var mıdır?

Bu soruya hiç tereddüt etmeden elbette diye cevap veririz. Kadınla erkek arasındaki psikolojik farklılık kendini çocukluk çağından itibaren göstermeye başlar. Erkek ve kız çocukların oyuncakları farklıdır. Bir kız çocuğu en çok oyuncak bebekleri sever. Henüz evlilik nedir bilmediği o yaşlarda, bebeklerini bağrına basar, öper, elbiselerini değiştirir, beşikte sallar ve uyutur. Günün büyük bir kısmını onlarla geçirir. Erkek çocuk ise, taksi, uçak, tabanca gibi oyuncaklara daha fazla rağbet gösterir.

Bu çocuklar büyüdüklerinde bu defa, sohbetleri değişir. Erkeklerin toplantılarında daha çok, iş hayatı yahut politika konuşulurken, kadınlarda ön sırayı ev eşyaları ve örgüler alır.

Kabiliyet yönünden de iki cins arasında bariz bir fark var. Erkek, terkip ve tahlilde, kadın ise taklit ve ezberde daha ileri. Bir misal ile anlatmak gerekirse; erkek bir mimari eseri ortaya koymakta, onun bütün bölümlerini güzelce yerleştirmekte, kadından daha ileri. Kadın ise, o eserin herhangi bir bölmesini ince nakışlarla süslemekte erkekten çok daha hassas.

Erkek dış aleme daha açık. Şefkatte kadından geri, ama teşebbüs kabiliyetinde ileri. Kadın ise erkeğe nispeten daha içe dönük. Bunun en büyük faydası, yavrusuna ve yuvasına göstereceği ihtimam.

Bu iki cinsin zafiyetleri de farklılık gösteriyor: Erkekte, tahakküm ve baskı hastalığı mevcut. Kadında ise, gösteriş ve desinler belâsı.

Kadının en bariz bir özelliği de hassasiyetidir. Buna "teessürilik" deniliyor. Kadın, çevreden etkilenmekte erkekten daha hassas. Dolayısıyla, telkine kapılmaya, aldatılmaya ondan daha müsait.

Kadında sezgi gücü, erkekten çok kuvvetli. Değişikliğe ondan daha çok ihtiyaç duymakta, yenilik ve heyecana daha açık. Vücut büyüklüğü itibariyle ve güç ile kuvvet yönünden, kadın erkekten genellikle daha geri. Bunun neticesi olarak, sığınma ihtiyacı kadında kendini daha fazla hissettiriyor. Ama bazılarında bu ihtiyaç, aşağılık kompleksine dönüşüyor; bu da erkeklik kompleksi olarak kendini gösteriyor.

Kadın, hayat arkadaşına (ona nispetle) daha çok bağlı. Ondan daha vefalı. Dünya sevgisinde erkekten çok ileri.

Kadını bu psikolojisi içinde değerlendirmek ve onun erkekleşmesine değil, ideal bir kadın olmasına çalışmak gerekir.

Etrafımıza şöyle bir göz atalım. Bütün canlılarda bedenler ve ruhlar arasında mükemmel bir uygunluk var. Ceylan ruhunu, aslan bedenine sokmak ve onu aslanca davranmaya zorlamak, en başta o sevimli ruha zarar verir. Her kükreyişte ruhundaki letafetten birazını kaybeder; her hamlede kendi öz güzelliğinden bir parçayı harap eder. Kadın ve erkek eşitliği diyerek kadını erkekçe davranışlara itmek de en başta kadına zarar verir.

Aslında, bu vadide gösterilen kasıtlı ve yoğun faaliyetler, bir bakıma hiçbir şeyi değiştirememiştir. "Hüküm çoğunluğa göre verilir." kaidesinden hareketle şöyle diyebiliriz: Kadınlar yine fabrikatör olmaktan çok işçi, hâkim olmaktan çok kâtip, amir olmaktan çok sekreter, pilot olmaktan çok hostes, patron olmaktan çok tezgâhtardırlar. Zira, yaratılışı değiştirmek mümkün değildir.

Maalesef, kadına lâyık olduğu yeri bir türlü veremedik. Ya onun rızkı bize bağlıymışçasına, kendisine aşırı derecede hükmetmeye kalktık, ona haksız muamelelerde bulunduk, yahut, kendisine çok fazla fırsat verdik, onu erkekliğe heveslendirdik ve mahvettik.
 

LamElif1

Well-known member
Selamın Aleyküm;

İlginç gerçekten yanlış hatırlamıyorsam bir yerde okumuştum Hz. peygamberin hanımlarından savaşlarda hemşirelik yapanlar varmış diye. Hz. Hatice' de kervanları olan bir tüccarmış.. Hata Hz. Muhammed efendimize bir savaşta fedailik yapan bir sahabe kadın varmış. Sonra Hz. Ayşe ordu komutanlığı yapmıştır. Sanırım böyle bazı şeyler okumuştum.. Böyle ilginç bilgiler verdiğiniz için teşekkürler...
Saygılar..

Abidin kardeşin bahsettiği gibi islam tarihinde çalışan sosyal hayatta aktif rol üstlenen bayanların varlığı malumdur. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

"EN HAYIRLI KADIN MÜHİM BİR İŞİ OLMADIKÇA EVİNDEN ÇIKMAYANDIR." şimdi bir bayanın evinden çıkması evinin hayrını düşündüğü içinse mesela evinin geçimine katkı sağlamak zorlaşan hayat şartlarında eşine destek olmak için çalışıyorsa bu bayan yaptığı iş bu hadis-i şerifteki mühim iş katogorisine girmez mi?
 

Abidin1

Well-known member
"EN HAYIRLI KADIN MÜHİM BİR İŞİ OLMADIKÇA EVİNDEN ÇIKMAYANDIR."

Selamın Aleyküm;

Madem benden alıntı yapıp sordun, artık kınayıcının kınamasından çekinmeden yazmak farz oldu..

Bana göre "Yapı olarak" Kadın ve Erkek asla eşit olamaz. Yani böyle bir denklem kurulamaz. Bu bir paradoks tan başka bir şey değildir. Kadın ve Erkek kişilik haklarını korumaya yönelik eşit haklara sahip "yarım" bireylerdir. Ancak birleştiklerinde bir bütün oluşturabilirler. Ve ölene dek kişilik hakları saklı kalır.

Güvenilir rivayetçiden rivayet ile gelen bir Hadisi şerif için ilk olarak "Kur'an-ı Kerime uygunluğuna" bakılmalıdır. Daha sonra bu Hadis'in söylendiği ortama-zamana-koşullara bakılmalı ve söyleniş maksadı anlaşılmaya çalışılmalıdır. Kim bilir belkide kendi zamanına-yaşam koşullarına ait olan başka bir konu üzerinde söylenen bir söz içerisinden itina ile çekilmiş bir kelime grubudur.. ?

Bunu iyi anlayabilmek için sözü söyleyenin hayat öyküsünü de incelemek gereklidir. Hz. Ali (K.V.) doğduğunda Hz. Muhammed (s.a.v.) efendimiz onun evine gitti. Hz. Ali'yi kucağına aldı, ismini bizzat kendisi koydu. Daha sonra kendi evine aldı onu. Hz. Ali 8 yaşındaydı. Hz. Hatice ile Hz. Peygamber efendimiz birlikte namaz kılıyorlardı. Bu nedir diye sordu ilk ona öğrettiler.. Hz. Ali onların elinde, onların terbiyesi ile yetişti. Şimdi Hz. Hatice açıkça Tüccarlık (Ticari Liderlik) yapmış bir insanken onların yanında yetişmiş Hz. Ali bu sözü söylüyorsa bunun nedeninin (söyleniliş zamanını ve koşullarını) incelemek gerekir.

Hz. Ayşe'nin hayatına bakalım.. Hz. Ayşe kitleleri etrafında toplamış, onlara hitap etmiş.. Kendine ordu kurmuş.. O ordunun bizzat başında Basra ya yürümüş ise, bu tam bir siyasi liderlik olarak nitelenebilir.. Tabi ki Hz. Ayşe ve yanındakiler yanlış bir iş yapmışlardır.. Fakat peygamberler dışında kimse masum değildir.. Keşke Hz. peygamberi dinleyip Hav'eb e geldiğinde geri dönseymiş.. :dft012: Ancak tarih o şekilde yazılmış.. Bu genel bir fitnedir bu yüzden ve peygamberler dışında kimse masum olmadığından bu durum Hz. Ayşe'nin büyüklüğüne gölge düşürmez.. Hatta o savaş sonunda Hz. ali, Talha hz. başını kucağına alarak ağlamış namazlarını bile kendi kıldırmış diye okumuştum.. Neyse o başka bir konu..

Yani İslamda kadınların konumu na bakılacaksa sırasıyla şu silsilenin biyografilerine-hayat hikayelerine bakılmalıdır.. Hz. Hatice, Hz. Fatıma Hayrünnisa, Hz. Zeyneb ve Hz. Ayşe.. v.b. Çünkü onların hayatı Müslüman kadınların neler yapabileceği ile ilgili örnektir..

Bu konu çok derin bir konu.. Doğrusu ben bu düşüncelerimle ne şia-i Osmana ne de şia-i aliye uyamam.. Hiç bir cemaate uyamayacağım için sosyallik değil de beni ancak dağ paklar.. :D Doğrusu rüyamda bile görmüştüm geçenlerde böyle düz bir yer varmış.. Sonra kocaman karlı bir dağ olmuş, üstünde krater bile varmış sanki volkan gibi.. Sözde onun üzerine çıkıyormuşum.. Rüya işte..:003:

Ben ortadoğulu yada Anadolulu değilim.. Benim ailem Balkanların Makedonya bölgesinde ki küçük bir kasabanın bir dağ köyünden Anadolu ya muhacir olarak göç etmiş.. Doğrusu bazı çekişmeleri algılayamıyorum hatta red ediyorum..

İslam ile ilgili okuyorum, araştırıyorum fakat anlamadığım, hayrete düştüğüm şaşırdığım pek çok şey var.. Ancak bu konu hakkında bildiğim çok önemli bir şey var. Oda İslam dininden hoşlanmayanlar bu tip hadisleri bazı sitelerde gösterip İslamı kınıyorlar.. Ben buna çok üzülüyorum sizlere de bunu iyilik olarak söylüyorum..

Evet belki kadınlar ayrı sınıflarda eğitim görmeli, kadınların hastaneleri ayrı olmalı, ayrı iş ortamlarında çalışmalılar ne bileyim onları tacizden ve benzeri kötülüklerden koruyacak her önlem olmalı ancak onların hakkı var.. Onların camiiler de de hakkı var.. Özgürce kimseden korkmadan Hacca gitmeye de hakkı var.. (ki orada çok kötü şeyler oluyor) Bunun tersini düşünmek İslama karşı çok yanlış.. Ehlibeyt annelerimizin haklarına ve hayatlarına da haksızlıktır..

Halbuki Nisa - 1 de Yüce Allah (c.c.) kadınların hakları üzerinde gözcü olduğunu belirtmiyor mu ?

Huy; Adam aldırmada geç git diyemiyorum işte.. neyse.. Sanırım bu son yazımdır. Allah'a emanet olun. Hoşça kalın dostlar..
 
Üst