Onüçüncü Şuâ Notları...

Huseyni

Müdavim
Bu zamanda hizmet-i imaniyede hazz-ı nefsini bırakıp ve
mahviyet ile tesanüdüve ittihadı muhafaza eden
bir halis kardeşimiz, bir veliden ziyade mevki alıyor.


Allah razı olsun. Çok mühim konular.

hazz-ı nefsini bırakmak: En zoru bu olsa gerek. Nefis ta ruhlar aleminden bugüne kadar herkesin çekinmesi gereken en büyük düşman olmuş. Nefsine uyan şeytan lanetlenmiş, ebedi cehennemlik olmuş. Firavunlar, Nemrutlar, Ebu Cehiller, Karunlar, Ebu Lehebler gibi çok insanları şeytanla aynı sonuca götüren yine o nefistir. Nefsinin kusurunu itiraf etmemenin neticesi olarak onlar ebedi azaba müstehak olmuşlar. Nefsini kötü bilip Allaha yalvaranlar, tevbe eden ve affını isteyenler de bağışlanmışlar. Nefis tek bir kelime olmasına rağmen, insanın peşini hiç bırakmayan en ehemmiyetli düşman. Hatta şeytandan daha da tehlikelidir denebilir. Çünkü şeytanı da yoldan çıkaran nefsi idi.

Yaptığımız hizmetlerimizde her zaman karşımıza çıkıyor nefis. Bir sohbete gidilecekse o anda oynanan maçı daha hoş gösteriyor, havanın soğukluğunu çekmek istemiyor, "o kadar yol yürünmez" diyor, "bu seferde gitme ne olur sanki" diyor, "hizmet senle mi kurtulacak, sırf sen mi varsın" diyor
. O kadar çok şeyler söylüyor ve rahatına o kadar düşkün ki ayağımızı atmaya derman bırakmıyor bazen. İşte ona Allahın bir emaneti olduğundan ve rahatına düşkünlüğüne müsbet cevap verdiğimizden kendi irademizle zulmediyoruz. Allah onun kontrolünü bize bırakmış. Cüz'i irademizle onu terbiye etmekle mükellefiz. Biz onun keyfine cevap verdiğimiz zamanlarda onu terbiyeden uzaklaşıp kendimizi onun eline bırakmış oluyoruz. Cüzi irademizle o bizim kontrolümüzde olması gerekirken, heva ve heveslere müptela olan nefsin sözüne uyuyor ve ve onun kontrolsüzlüğüne teslim ediyoruz kendimizi. Netice olarakta özellikle şu hizmetimizde bazen şefkat tokatlarına maruz kalabiliyoruz ki uyanalım, yaptığımız yanlışlarımızdan ders alalım. Bazen de o kadar ileri gidiyoruz ki zecir tokatlarını hakedecek boyutlara ulaşabiliyoruz. Allah her hatanın, nefsine her uymanın ardından, KENDİSİNE sığınanlardan eylesin bizleri. Amin.
 

teblið

Vefasýz
[/CENTER]
Allah razı olsun. Çok mühim konular.

hazz-ı nefsini bırakmak: En zoru bu olsa gerek. Nefis ta ruhlar aleminden bugüne kadar herkesin çekinmesi gereken en büyük düşman olmuş. Nefsine uyan şeytan lanetlenmiş, ebedi cehennemlik olmuş. Firavunlar, Nemrutlar, Ebu Cehiller, Karunlar, Ebu Lehebler gibi çok insanları şeytanla aynı sonuca götüren yine o nefistir. Nefsinin kusurunu itiraf etmemenin neticesi olarak onlar ebedi azaba müstehak olmuşlar. Nefsini kötü bilip Allaha yalvaranlar, tevbe eden ve affını isteyenler de bağışlanmışlar. Nefis tek bir kelime olmasına rağmen, insanın peşini hiç bırakmayan en ehemmiyetli düşman. Hatta şeytandan daha da tehlikelidir denebilir. Çünkü şeytanı da yoldan çıkaran nefsi idi.

Yaptığımız hizmetlerimizde her zaman karşımıza çıkıyor nefis. Bir sohbete gidilecekse o anda oynanan maçı daha hoş gösteriyor, havanın soğukluğunu çekmek istemiyor, "o kadar yol yürünmez" diyor, "bu seferde gitme ne olur sanki" diyor, "hizmet senle mi kurtulacak, sırf sen mi varsın" diyor
. O kadar çok şeyler söylüyor ve rahatına o kadar düşkün ki ayağımızı atmaya derman bırakmıyor bazen. İşte ona Allahın bir emaneti olduğundan ve rahatına düşkünlüğüne müsbet cevap verdiğimizden kendi irademizle zulmediyoruz. Allah onun kontrolünü bize bırakmış. Cüz'i irademizle onu terbiye etmekle mükellefiz. Biz onun keyfine cevap verdiğimiz zamanlarda onu terbiyeden uzaklaşıp kendimizi onun eline bırakmış oluyoruz. Cüzi irademizle o bizim kontrolümüzde olması gerekirken, heva ve heveslere müptela olan nefsin sözüne uyuyor ve ve onun kontrolsüzlüğüne teslim ediyoruz kendimizi. Netice olarakta özellikle şu hizmetimizde bazen şefkat tokatlarına maruz kalabiliyoruz ki uyanalım, yaptığımız yanlışlarımızdan ders alalım. Bazen de o kadar ileri gidiyoruz ki zecir tokatlarını hakedecek boyutlara ulaşabiliyoruz. Allah her hatanın, nefsine her uymanın ardından, KENDİSİNE sığınanlardan eylesin bizleri. Amin.

Alllah(c.c) razı olsun hocam..Kelimesi kelimesine katılıyorum yorumunuzun..;

Rabbim en büyük cihad_ı Ekber'de(nefis) bizleri muzaffer eylesin.;

bu derse iştirak edecem nasip olursa yarın ;Şu anda vaktim çok kısıtlı..Uzun uzun konuşmak ve yorumlamak gerek bu konuyu inşl..
 

DAVAMÞEHADET

Well-known member
Nefis kötülüklerle doludur
Ben yine de nefsimi temize çıkarmıyorum. Çünkü nefis şiddetle kötülüğü emreder. Ancak Rabbimin rahmetiyle yarlığadığı müstesna. Muhakkak ki, Rabbim bağışlayıcı ve merhametlidir. (YUSUF/53)
Kalblerinde hastalık bulunanların :" Bize bir felaket gelmesinden korkuyoruz" diyerek, onların arasına koşuştuklarını görürsün. Umulur ki Allah, bir fetih ihsan eder veya katından bir emir (iş) getirir de içlerinde gizlediklerine pişman olurlar. (MAİDE/52)
Onlardan birçoğunun kâfirleri dost edindiklerini görürsün. Nefislerinin kendilerine sunduğu şey ne kadar kötüdür! Allah onlara gazabetmiştir. Onlar ebedî olarak azap içinde kalacaklardır. (MAİDE/80)
Kadınlar, oğullar, yük yük altın ve gümüş, salma atlar, davarlar ve ekinler gibi nefsin şiddetle arzuladığı şeyler insana süslü gösterildi. Bunlar dünya hayatının geçimliğidir. Oysa asıl varılacak güzel yer ancak Allah�ın katındadır.
( Al-i İmran Sûresinin 14. Ayeti )

Zekeriya mabedde namaz kılarken melekler ona, �Allah sana, kendisinden gelen bir kelimeyi (İsa�yı) doğrulayıcı, efendi, nefsine hakim ve salihlerden bir peygamber olarak Yahya�yı müjdeler� diye seslendiler.
( Al-i İmran Sûresinin 39. Ayeti )

Ey iman edenler! Kendiniz, ana babanız ve en yakınlarınızın aleyhine de olsa Allah için şahitlik yaparak adaleti titizlikle ayakta tutan kimseler olun. (Şahitlik ettikleriniz) zengin veya fakir de olsalar (adaletten ayrılmayın). Çünkü Allah ikisine de daha yakındır. (Onları sizden çok kayırır.) Öyle ise adaleti yerine getirmede nefsinize uymayın. Eğer (şahitlik ederken gerçeği) çarpıtırsanız veya (şahitlikten) çekinirseniz (bilin ki) şüphesiz Allah yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır.
( Nisa Sûresinin 135. Ayeti )

Derken nefsi onu kardeşini öldürmeye itti de (nefsine uyarak) onu öldürdü ve böylece ziyan edenlerden oldu.
( Maide Sûresinin 30. Ayeti )

�Ben nefsimi temize çıkarmam, çünkü Rabbimin merhamet ettiği hariç, nefis aşırı derecede kötülüğü emreder. Şüphesiz Rabbim çok bağışlayandır, çok merhamet edendir� dedi.
( Yusuf Sûresinin 53. Ayeti )

Onlardan öncekiler de tuzak kurmuşlardı. Bütün tuzaklar Allah�a aittir. O, her nefsin kazandığını bilir. İnkar edenler de dünya yurdunun sonunun kime ait olduğunu bileceklerdir.
( Ra�d Sûresinin 42. Ayeti )

Herkesin nefsi için mücadele ederek geleceği, kendilerine zulmedilmeksizin herkese yaptığının karşılığının eksiksiz ödeneceği günü düşün.
( Nahl Sûresinin 111. Ayeti )

�Oku kitabını! Bugün hesap sorucu olarak sana nefsin yeter� denilecektir.
( İsra Sûresinin 14. Ayeti )

�Buna inanmayan ve nefsinin arzusuna uyan kimseler seni ondan (ona hazırlanmaktan) sakın alıkoymasın, sonra helak olursun!�
( Taha Sûresinin 16. Ayeti )

Samirî şöyle dedi: �Ben onların görmediği şeyi gördüm. Elçinin izinden bir avuç avuçladım da onu attım. Böyle yapmayı bana nefsim güzel gösterdi.�
( Taha Sûresinin 96. Ayeti )

Zünnûn�u da hatırla.8 Hani öfkelenerek (halkından ayrılıp) gitmişti de kendisini asla sıkıştırmayacağımızı sanmıştı. Derken karanlıklar içinde, �Senden başka hiçbir ilah yoktur. Seni eksikliklerden uzak tutarım. Ben gerçekten (nefsine) zulmedenlerden oldum� diye dua etti.
( Enbiya Sûresinin 87. Ayeti )

Kendi nefsinin arzusunu kendisine ilah edineni gördün mü? Ona sen mi vekil olacaksın?
( Furkan Sûresinin 43. Ayeti )

(Sayfa 380'ın devamı,44 Ayet)Belkıs, �Ey Rabbim! Şüphesiz ben nefsime zulmetmiştim. Şimdi ise Süleyman ile birlikte âlemlerin Rabbi olan Allah�a teslim oldum� dedi.
( Neml Sûresinin 44. Ayeti )

Mûsâ, �Rabbim! Şüphesiz ben nefsime zulmettim. Beni affet� dedi. Allah da onu affetti. Şüphesiz o, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.
( Kasas Sûresinin 16. Ayeti )

Eğer (bu konuda) sana cevap veremezlerse bil ki onlar sadece kendi nefislerinin arzularına uymaktadırlar. Kim, Allah�tan bir yol gösterme olmaksızın kendi nefsinin arzusuna uyandan daha sapıktır. Şüphesiz Allah zalimler toplumunu doğruya iletmez.
( Kasas Sûresinin 50. Ayeti )

nefsinin arzusunu ilah edinen, Allah�ın; (halini) bildiği için saptırdığı ve kulağını ve kalbini mühürlediği, gözüne de perde çektiği kimseyi gördün mü? Şimdi onu Allah�tan başka kim doğru yola eriştirebilir? Hâlâ düşünüp ibret almayacak mısınız?
( Casiye Sûresinin 23. Ayeti )

Andolsun, insanı biz yarattık ve nefsinin ona verdiği vesveseyi de biz biliriz. Çünkü biz ona şah damarından daha yakınız.
( Kaf Sûresinin 16. Ayeti )

Onlardan (muhacirlerden) önce o yurda (Medine�ye) yerleşmiş ve imanı da gönüllerine yerleştirmiş olanlar, hicret edenleri severler. Onlara verilenlerden dolayı içlerinde bir rahatsızlık duymazlar. Kendileri son derece ihtiyaç içinde bulunsalar bile onları kendilerine tercih ederler. Kim nefsinin cimriliğinden, hırsından korunursa, işte onlar kurtuluşa erenlerin ta kendileridir.
( Haşr Sûresinin 9. Ayeti )

O halde, gücünüz yettiği kadar Allah�a karşı gelmekten sakının. Dinleyin, itaat edin, kendi iyiliğiniz için harcayın. Kim nefsinin cimriliğinden korunursa işte onlar kurtuluşa erenlerin ta kendileridir.
( Teğabun Sûresinin 16. Ayeti )

Nefsini arındır.
( Müddessir Sûresinin 4. Ayeti )

(Kusurlarından dolayı kendini) kınayan nefse de yemin ederim (ki diriltilip hesaba çekileceksiniz).
( Kıyame Sûresinin 2. Ayeti )

Kim de, Rabbinin huzurunda duracağından korkar ve nefsini arzularından alıkoyarsa, şüphesiz, cennet onun sığınağıdır.
( Nazi'at Sûresinin 40. ve 41. Ayeti )

nefse ve onu düzgün bir biçimde şekillendirip ona kötülük duygusunu ve takvasını (kötülükten sakınma yeteneğini) ilham edene andolsun ki, nefsini arındıran kurtuluşa ermiştir.
( Şems Sûresinin 7. 8. ve 9. Ayeti )
 

teblið

Vefasýz
cİHADI_ EKBER ;

Ne zordur nefsin dizginlerini elde tutabilmek;Bir zaman önce cemaatimizdeşöyle bir fikir ayrılığı olmuştu;İnsanoğlu için Nefismi tehlikelidir yoksa Şeytani lain mi?

Epeyce bir tarışma zemini oluşmuştu..Sonra hangisimi galip geldi dersiniz ?Tabiki en büyük düşman NEFİS..;

vE EFENDİLER EFENDİSİ SON VEDA HUTBESİNDE 'Kİ NASİHATİNDE NEFİSTEN SAKININ DİYE EN BÜYÜK DÜŞMANIMIZI İŞARET BUYURMUŞLARDI;

Yine nefis denilince hep aklıma gelir ;öğrencilik yıllarımda okuduğum islami bir kitapta aynen şöyle değinmişti nefsin azgınlığına..;
Rabb Teala galu bela'da ruhları yarattıktan sonra söz alır;tüm yarattığı varlıkların kendisine itaat edeceği hususunda;Yanlız nefis birtürlü dize gelmiyor secde etmiyordu onu YARADANI karşısında;Ve akabinde Cenabı Allah (c.c.) tekrar sorar nefse;

....sen kimsin ben kimim ?diye ;

....nefis gayet arsız bir şekilde sen sensin ,ben benim;Bunun üzerine nefsi açlıkla imtihan etti..ve o deli dolu azgın ve arsız nefis takatten düşer,ve mırıldanır can havliyle sen beni yaratan ALEMLERİN RABBİSİN;der;

Evet neden mi bunu anlattım..nefis deli dolu bir varlık içimizde;ve biz bu arsız varlıkla imtihan dünyasında ademoğlu;Dizginleri tutulmaz mı peki elbetteki tutulur..Yeter ki onun heva ve heveslerini yerine getirmeyelim inşl;

cihadı ekber nefisler;

kelime anlamı itibariyle (kişinin kendisi]anlamına gelir ;
Kuran'ın haber verdiğine göre, insanın "nefsi" iki taraflıdır: İçinde kötülüğü emreden bir taraf ve o kötülükten sakınmayı emreden bir taraf bulunmaktadır. Şems Suresi'nde bu durum şöyle anlatılır:

Nefse ve ona "bir düzen içinde biçim verene",
Sonra ona fücurunu (sınır tanımaz günah ve kötülüğünü) ve ondan sakınmayı ilham edene (andolsun).
Onu arındırıp-temizleyen gerçekten felah bulmuştur.
Ve onu (isyanla, günahla, bozulmalarla) örtüp-saran da elbette yıkıma uğramıştır. (Şems Suresi, 7-10)

Ayetlerde nefisle ilgili olarak verilen bilgiler son derece önemlidir: Allah, insanı yaratırken nefsini düzenlemiş ve ona "fücur" ilham etmiştir. Fücur Arapça'da, "doğruluk sınırlarının yırtılıp parçalanması" anlamına gelir

Şems Suresi'ndeki ayetten öğrendiğimize göre Allah, bu kötülüklerin yanısıra, insana nefsin fücurundan sakınmayı da ilham etmiştir.

Nefsini arındırıp-temizleyen, yani nefsinin fücurunu kabul edip, Allah'ın ilhamına uyarak ondan sakınanlar kurtulacaklardır. Bu, ebedi ve gerçek kurtuluştur, yani Allah'ın rızasını, rahmetini ve cennetini kazanmak... Buna karşılık, nefsini örten, yani onun fücurunu, pisliğini dışarı atıp temizlemeyen, içinde saklı tutan kişi ise yıkıma uğrayacaktır. Yıkım da Allah'ın laneti ve cehennem azabı demektir.

Gelmiş geçmiş milyarlarca inkarcının kıyamet gününde yaşadıkları pişmanlık ve nefislerini kınamaları gerçekten çok dehşetli bir manzara oluşturur. Bu, kafirleri bekleyen öyle büyük ve kaçınılmaz bir gerçektir ki, Allah ayetlerde kıyamet gününün hemen ardından kendini kınayıp duran nefsin durumuna yemin etmektedir:
Hayır, kalkış (kıyamet) gününe and ederim.
Ve yine hayır; kendini kınayıp duran nefse de and ederim. (Kıyamet Suresi, 1-2)

Cenabı Hakk nefsin ateşinden ihtiraslarından muhafaza buyrusun bizleri inşl..
 

Ukbaa

Well-known member



En esaslı kuvvetimiz ve nokta-i istinadımız, tesanüddür.
Sakın sakın bu musibetlerin verdiği asabilik cihetiyle birbirinizin kusuruna bakmayınız.

Kısmet ve kadere itiraz hükmünde olan şekvalar ve
''Böyle olmasaydı şöyle olmazdı'' diye birbirinizden gücenmeyiniz.
 

teblið

Vefasýz



En esaslı kuvvetimiz ve nokta-i istinadımız, tesanüddür.
Sakın sakın bu musibetlerin verdiği asabilik cihetiyle birbirinizin kusuruna bakmayınız.

Kısmet ve kadere itiraz hükmünde olan şekvalar ve
''Böyle olmasaydı şöyle olmazdı'' diye birbirinizden gücenmeyiniz.


İşte bu konu Muhteşem bir seçim olmuş..Tebrik ediyorum Ukbaa hocam;;

Tevafuk geçen hafta hizmet konusunu işledik.biri birine bağlantılı konular..Kendi kendime düşünüyorumda hizmet ve dava kardeşliği konusuna şu sıralar çok denk geldik ..Esbab_ı Mucibezi ne ola acep??;yoksa ruhlarımızın ayar alma zamanımı geldi bu hususuta;Bismillah diyelim ve ususl usul girelim konuya;

Üstad hz'leri özellikle hizmettin ilk basamaklarından gördüğü ve çok önemsediği dava kardeşliği ve müslümanların adeta bir binanın tuğlaları gibi birbirlerine kenetlenmelerini ister ve bu uğurda ömrü boyunca mücadele vermiştir;Üstad hz'lerinin ve biz müslümanların önderi ;sevgli peygamberimiz(sav)bir kudsi hadislerinde şöyle buyrdu islam kardeşliği hususunda;

Mü’minler birbirlerini sevmekte, birbirlerine acımakta ve birbirlerini korumakta bir vücuda benzerler. Vücudun bir uzvu hasta olduğu zaman, diğer uzuvlar da bu sebeple uykusuzluğa ve ateşli hastalığa tutulurlar.”

Evet müslümanlar kardeştir..Kardeş olmak aynı batından dünyaya gelmek demek değildir sadece;Aynı davaya aynı mücadeleye ,aynı kıblegaha ,aynı peygambere iman edip iman dairesinde birleşmek kardeşliğin en güzeli EN ANLAMSI...;

HİZMET BÜTÜNLÜK İSTER BİRLİK İSTER SEVGİ VE MUHABBET İSTER

DAVA KARDEŞLİĞİ;, ebedî saadette beraber olmayı arzu ettikleri dostlarına karşı, mümkün olan en güzel, en makbul, en müsbet tavrı göstermeye itina ederler. Onların nefislerini, kendi nefislerine tercih edip üstün tutarlar. Takvada, hayırda, hasenatta en ileride olmak için çaba sarfederlerken, diğer arkadaşlarının da gerilerde olmasını istemezler. Bu sebeple de değil onlara karşı kin, adavet, düşmanlık beslemek, onlara karşı son derece yumuşak başlı, tevazulu, şefkatli ve merhametli davranırlar.

Ama yazıkki yaşadığımız şu asırda önceliklerimiz bu muhabbet silsilesi olması gerekirken,nefisler mi ön saffa geçti acaba?
halbu ki Üstad hzleri ta o zaman bile bu tehlikeyi farkedip şakirdlerini şu manidar sözleriyle uyarıda bulunmuş ve nasihat etmişlerdir;

İhlâsı ve samimiyetiyle müslümanlara örnek teşkil eden Bediüzzaman da, daimi olarak öğrencilerine bu düsturu öğütlemiştir. Onları hep Cenâb-ı Allah’ın beğendiği, razı olacağı şekilde, birlik, beraberlik, tesanüd içinde yaşamaya davet etmiştir. “Risâle-i Nur şakirtlerinin bu dehşetli hale karşı sarsılmaları ve tesanütlerinin bozulması ihtimaliyle ziyade endişe ediyordum. Sizler her zamandan ziyade bu fırtınada tesanüdünüzü ve ittihadınızı ve birbirinin kusuruna bakmaması, birbirini tenkit etmemesi, Risâle-i Nur’un vazife-i kudsiye-i imaniyesi hesabına mükellef ve muhtaçsınız. Sakın birbirinizden gücenmeyiniz ve tenkit etmeyiniz. Yoksa az bir zaaf gösterseniz, ehl-i nifakistifade edip sizlere büyük zarar verebilirler. Derd-i maişet zaruretine karşı, iktisad ve kanaatle mukabele etmeye zaruret var. Menfaat-i dünyeviye, çok ehl-i hakikati, ehl-i tarikatı dahi bir nevi rekabete sevk ettiği için endişe ederim...(Allah razı olsun üstaddan..mekanı firdevsi al'a olsun inşl;

evet yapmamaız gereken ler bunlar ..Ve her nefis her gece vicdan muhasebesi yapmalı..Hatayı en evvel kendinde aramalı..neden aksama var hizmette ?sorusuna en evvel sanık koltuğuna kendi ruhunu oturtmalı

ben en başa dönemk istiyorum..müminler kardeştir hadisine kilitlendim kaldım;

acaba bu ilkeyi bu inancı ruhumuzun en derinlerine indirebildikmi;diyorum kendimce;

ve şu sorunun cevabını arıyorum nacizane;

Mü’min kardeşlerimizi seviyor muyuz, seviyorsak bunun işaretleri nelerdir?


-Mü’min kardeşlerimiz ile bir menfaatimiz çakıştığı zaman var olan sevgimiz yerini koruyor mu?
 

Ukbaa

Well-known member
Evet, mü’min, kardeşini sever ve sevmeli. Fakat fenalığı için yalnız acır. Tahakkümle değil, belki lütufla ıslâhına çalışır. Diyor üstad.
Burada ince bir nokta var. Üstad sever demiyor sadece ve sevmeli diye de ekliyor.
Çünkü aramızda o kadar birler, birlikler var ki bu da vahdet ve tevhidi, vifak ve ittifakı, muhabbet ve uhuvveti gerektiriyor.

Eğer biz bir vücudun azalarıysak, birbirimizin hatalarını ve kusurlarını görmekten ziyade onun kusurunu örtmeye çalışmalıyız. Nasıl eller birbirinin yardımına koşar, gözler birlikte hareket eder, ayaklar birbiriyle rekabete girmez öyle de bizde her daim aramızdaki muhabbet, ittihat ve tesanüdü sıkı tutmalıyız. Eğer aramızdaki muhabbet Cenab-ı Hak hesabınaysa ondan gelen fenalığı da kişi büyütmez. Uhuvvete zarar gelmez. Çünkü o kişi bilir ki öncelikle bu işte kaderin hissesi var. Daha sonra nefis ve şeytanında hissesini ayırıp, geri kalanı da kendi nefsinde görmediği veya görmek istemediği kusuruna verse geri kalan küçük bir kısmı da büyüklük gösterip affeder. Ama her zaman bu düşüncede olamıyoruz. Araya nefis ve şeytan giriyor. O yüzden sürekli olarak İhlas ve Uhuvvet Risalelerini okumamız lazım. Üstad Mesleğimizin esası uhuvvettir diyor. Öncelikle aramızdaki uhuvvet ve muhabbet bağlarını perçinlemeliyiz.

Zaten hizmet düsturu olarakta üzerinde en çok durulan mevzu uhuvvet değil mi?
O halde Müslüman kardeşlerimizi elbette severiz ve sevmeliyiz. Menfaatlerimizin çakışması aramızdaki uhuvvet bağlarına zarar vermemeli.
 

teblið

Vefasýz
Evet, mü’min, kardeşini sever ve sevmeli. Fakat fenalığı için yalnız acır. Tahakkümle değil, belki lütufla ıslâhına çalışır. Diyor üstad.
Burada ince bir nokta var. Üstad sever demiyor sadece ve sevmeli diye de ekliyor.
Çünkü aramızda o kadar birler, birlikler var ki bu da vahdet ve tevhidi, vifak ve ittifakı, muhabbet ve uhuvveti gerektiriyor.

Eğer biz bir vücudun azalarıysak, birbirimizin hatalarını ve kusurlarını görmekten ziyade onun kusurunu örtmeye çalışmalıyız. Nasıl eller birbirinin yardımına koşar, gözler birlikte hareket eder, ayaklar birbiriyle rekabete girmez öyle de bizde her daim aramızdaki muhabbet, ittihat ve tesanüdü sıkı tutmalıyız. Eğer aramızdaki muhabbet Cenab-ı Hak hesabınaysa ondan gelen fenalığı da kişi büyütmez. Uhuvvete zarar gelmez. Çünkü o kişi bilir ki öncelikle bu işte kaderin hissesi var. Daha sonra nefis ve şeytanında hissesini ayırıp, geri kalanı da kendi nefsinde görmediği veya görmek istemediği kusuruna verse geri kalan küçük bir kısmı da büyüklük gösterip affeder. Ama her zaman bu düşüncede olamıyoruz. Araya nefis ve şeytan giriyor. O yüzden sürekli olarak İhlas ve Uhuvvet Risalelerini okumamız lazım. Üstad Mesleğimizin esası uhuvvettir diyor. Öncelikle aramızdaki uhuvvet ve muhabbet bağlarını perçinlemeliyiz.

Zaten hizmet düsturu olarakta üzerinde en çok durulan mevzu uhuvvet değil mi?
O halde Müslüman kardeşlerimizi elbette severiz ve sevmeliyiz. Menfaatlerimizin çakışması aramızdaki uhuvvet bağlarına zarar vermemeli.

İşte aradığım cevap buydu..Allah (c.c.) razı olsun sizden inşl. ekleyecek tek bir kelimem yok. Rabbim hizmetlerinizi kabul eylesin inşl..

Sorulara ara vereyim biraz..Yordum sizleri..Hakkınızı helal ediniz..
 

Ukbaa

Well-known member


Evet, Cennet ucuz değil.
İki hayatı imha eden küfr-ü mutlaktan kurtarmak, bu zamanda pek çok ehemmiyetlidir.
Bir parça meşakkat olsa da, şevk ve şükür ve sabırla karşılamalı.

Madem bizi çalıştıran Hâlıkımız Rahîm ve Hakîm'dir;
başa gelen herşeyi rıza ile, sevinç ile, rahmetine, hikmetine itimad ile karşılamalıyız.
 

teblið

Vefasýz


Evet, Cennet ucuz değil.
İki hayatı imha eden küfr-ü mutlaktan kurtarmak, bu zamanda pek çok ehemmiyetlidir.
Bir parça meşakkat olsa da, şevk ve şükür ve sabırla karşılamalı.

Madem bizi çalıştıran Hâlıkımız Rahîm ve Hakîm'dir;
başa gelen herşeyi rıza ile, sevinç ile, rahmetine, hikmetine itimad ile karşılamalıyız.

KAHRINDA HOŞ LÜTFUNDA HOŞ YA RABBİM;

Hakikatenin şuurunda olabilene ne mutlu;Rabbim bizlerede itikattin zerresini nasip eylesin inşl;

Kader sırrına vakıf olan müminler, karşılaştıkları zorluklara büyük bir şevk ve neşeyle sabır gösterirler. Onlar, Allah'ın herşeyi bir hayır üzere yarattığını ve başlarına gelenlerin sadece Allah'ın dilemesiyle gerçekleştiğini bilirler. İnsanların hayatlarını tüm ayrıntılarıyla yaratan Allah'tır

GAYB Allah(ın(c.c) en güzel hazinlerinden..Anahtarı onun elindedir..Hayr gördüğümüzü şer görüneni hayra çeviren MUTLAK KUVVET ...amenna;
insanoğlu gelecekte ne olacağını bilemez.

karşılaştığı olaylardaki uzun vadeli hikmetleri, güzellikleri ve hayırları da her zaman göremeyebilir. Fakat zamanı yaratan, dolayısıyla zamandan münezzeh olan Allah(c.c), zamana bağımlı olan tüm varlıkların hayatlarını "zamanın dışından" görüp bilmektedir

Müminler dünyada her türlü sıkıntı ve zorlukla karşılaşabilirler, mallarını kaybedebilirler, fiziksel olarak zayıf düşebilirler, hastalanabilir, yaralanabilir, ölebilir veya öldürülebilirler. Onların farkı, başlarına gelen her zorluğun Allah'tan gelen bir deneme olduğunu bilmeleri ve her birini Allah'ın Rahman ve Rahim sıfatlarının güzel bir tecellisi olarak kabul etmeleridir..

işte bunun tamamı İMTİHANDIR...iman edenlerin yaşadıkları sıkıntı ve meşakketlere katlanması ,isyan etmememsi ve SABIR LİBASINI GİYMESİ imanın bir göstergesidir vesselam;

ve iman edenlerin yolu sabır ,kapısı şükür anahtarı ise tevvekküldür..teşbihte hata olmasın...
 

teblið

Vefasýz
Dünya hayatının tabiatına taalluk eder. Allah (c.c.) dünyayı mükafat ve istikrar sahası kılmamıştır. Bilakis onu imtihan, deneme ve insanın bir imtihandan çıkış diğerine girmek suretiyle ardı kesilmeyen tecrübeleri elde ettiği bir dönem kılmıştır. Böyle durumlar birbirinden değişiktir. Yani, insan bazen, demirin önce ateşte eritilip sonra da suyun içine atıldığı gibi, biri diğerine ters iki durumla imtihana tabi tutulabilir.

İnsan, hayattaki hedefine ulaşmak istediğinde, yolunun diken ve zorluklarla kaplı olacağını da unutmamalıdır
 

Ukbaa

Well-known member



Evet kardeşlerim!

Madem herşey gidiyor ve gittikten sonra eğer lezzet ve keyf ise,
boşu boşuna gider,bir hasret kalır;
eğer sıkıntı ve zahmet ise, hem dünyevî ve uhrevî,
hem böyle bir kudsî hizmet noktasında öyle bir lezzetli faideler var ki,
o zahmeti hiçe indirir.

İçinizde biri müstesna, en ihtiyarı ve en ziyade başına sıkıntılar toplanan benim.
Sizi temin ederim; tam bir sabır ve şükür ve tahammül ile halimden memnunum.

Musibete şükür ise, musibetteki sevab ve uhrevî ve dünyevî faideleri içindir.
 

Ukbaa

Well-known member
Risâle-i Nur'un meslek-i esası;
ihlas-ı tam ve terk-i enaniyet
ve zahmetlerde rahmeti ve elemlerde bâki lezzetleri hissedip aramak
ve fâni ayn-ı lezzet-i sefihanede elîm elemleri göstermek
ve îmanın bu dünyada dahi hadsiz lezzetlere medar olmasını
ve hiçbir felsefenin eli yetişmediği noktaları ve hakikatları ders vermek olduğundan,
onların plânlarını inşâallah tam akîm bırakacak
ve meslek-i Risâle-i Nur ise tarîkatlara kıyas edilmez diye onları susturacak.
 

Ukbaa

Well-known member


...Herbiriniz herbirisine birer tesellici
ve ahlâkta ve sabırda birer nümune-i imtisal
ve tesanüd ve taltifte birer şefkatli kardeş
ve ders müzakeresinde birer zeki muhatab
ve mücîb ve güzel seciyelerin in'ikasında birer âyine olmanız,
o maddî sıkıntıları hiçe indirir diye düşünüp
ruhumdan ziyade sevdiğim sizler hakkında teselli buluyorum.

 
Üst