Hz. ümmü zer’ (r.anha)

kasif1

Well-known member
Ebû Zer el-Ğıfârî’nin hanımıdır.


NESEBİ:


Nesebi hakkında bir bilgi yoktur. Yalnızca Yemen kabilelerinden ve bir rivayete göre Mekke’nin bir köyündendir.


KÜNYE VE LAKABLARI:


Künyesi Ümmü Zer idi.


HAYATI:


Asıl adı Âtike’dir fakat Ümmü Zer diye meşhur olmuştur. Eşi Ebû Zer nübüvvetin ilk yıllarında henüz Peygamberimiz (aleyhissalatu vesselam) İslâm'ı açıktan tebliğe başlamadan önce Müslüman olmuştur. Bundan sonra ilk önce kardeşinin, annesinin, eşi Ümmü Zer’in ve hemen akabinde de kavminin Müslüman olmasına vesile olmuştur. Bununla ilgili çeşitli rivayetler siyerlerde kayıtlıdır.


Meşârik-i Şerif’ten anlaşıldığına göre Buharî ve Müslim’in ittifak ettiği hadislerden birinde Hz. Âişe: “Ben bir gün Resûlullah’ın yanında babamın cahiliye devrinde olan mallarıyla iftihar etmiştim. Resûl-i Ekrem Hazretleri: “Sus ey Âişe, Ben sana Ebû Zer’in Ümmü Zer’e olan muaşereti gibi güzel bir şekilde ülfet edip güzel davranmaktayım” buyurdu” demişlerdir.”


İşte Ümmü Zer hadisi bu olup bunun hikâyesi de şöyledir:


Ümmü Zer’in eşiyle çok mutlu bir evliliği vardı fakat daha sonra bu mutlu yuva yıkılmış ve her iki tarafta pişmanlığını izhâr etmiştir. Bu konu ile ilgili hadis açıklamasıyla aşağıda gelecek, tekrar olacağı için buraya almıyoruz.


HAKKINDAKİ HADİSLER:


v Hz. Âişe (r.anha) anlatıyor: “Onbir kadın oturup, kocalarının ahvalini haber vermede ve hiçbir şeyi gizlemeyecekleri hususunda birbirlerine kesin söz verip anlaştılar:
Birincisi (zemmederek): "Benim kocam (yalçın) bir dağın başındaki zayıf bir devenin eti gibidir. Kolay değil ki çıkılsın, semiz değil ki götürülsün" dedi. (Yani kocasının sert mizaçlı, huysuz, gururlu oluşuna, ailenin kendisinden istifade etmediğine işaret etti.)
İkincisi (de zemmederek): "Ben kocamın haberini faş etmek istemem, çünkü korkarım. Eğer zikretmeye başlarsam büyük-küçük her şeyini söyleyip bırakmamam gerekir, (bu ise kolay değil)" dedi. (Bu sözüyle kocasının çok kötü olduğuna işaret etti).
Üçüncüsü (zemmederek): "Benim kocam uzun boyludur, konuşursam boşanırım, konuşmazsam muallâkta bırakılırım" dedi. (Bu da kocasının akılca kıt olduğunu belirtmek istedi).
Dördüncüsü (överek): "Kocam Tihâme gecesi gibidir. Ne sıcaktır, ne soğuktur. Ne korkulur, ne usanılır" dedi.
Beşincisi: "Kocam içeri girince pars, dışarı çıkınca arslan gibidir. Bana bıraktığı (ev işlerinden hesap) sormaz" dedi.
Altıncısı: Kocam yedi mi (üst üste katlayıp) çok yer, içti mi sömürür, yattı mı sarınır. Benim kederimi anlamak için (elbiseme) elini sokmaz." (Bu da kocasının kendisiyle ilgilenmediğini, yiyip içmekten başka bir şey düşünmediğini söylemek ister.)
Yedincisi: "Kocam tohumsuzdur (erlik yapmaktan acizdir). Her dert onundur (vücudunda çeşitli hastalıklar var). Başımı yarar, vücudumu yaralar, (bunları yapmak için) herşeyi toplar, (her eline geçeni kullanır, vurur)" dedi.
Sekizincisi: "Onun (vücuduna) dokunmak tavşana dokunmak gibi (yumuşak)tır. Güzel kokulu bitki gibi hoş kokar" dedi.
Dokuzuncusu: "Kocamın direği yüksektir (evi rahattır), kılıcının kını uzundur (boylu posludur), ocağının külü çoktur, evi meclise yakın (misafirperver) bir adamdır" dedi.
Onuncusu: "Kocam maliktir, hem de ne malik! Artık akıl ve hayalinizden geçen her hayra maliktir. Onun çok devesi vardır. Develerin çökecek yerleri çok, yaylakları azdır. Çalgı sesini duydular mı helak olacaklarını anlarlar. (Yani develer yayılmaya salınmaz, kesilmek üzere bekletilir, çalgı ve eğlence sesi duyunca kesileceklerini anlarlar demektir.)
Onbirincisi: "Kocam Ebu Zer'dir. Amma ne Ebu Zer'dir! Anlatayım: Kulaklarımı zinetlerle doldurdu, bazularımı yağla tombullaştırdı. Beni hoşnut kıldı, kendimi bahtiyar ve yüce bildim. O beni Şıkk denen bir dağ kenarında bir miktar davarla geçinen bir ailenin kızı olarak buldu. Beni atları kişneyen, develeri böğüren, ekinleri sürülüp daneleri harmanlanan müreffeh ve mesud bir cemiyete getirdi. Ben onun yanında söz sahibiyim, hiç azarlanmam. (Akşam) yatar sabaha kadar uyurum. Doya doya süt içerim. Ebu Zer'in annesi de var: Ümmü Ebu Zer. Ama o ne annedir! Onun zahire anbarları büyük, hararları iri, evi geniştir.
Ebu Zer'in oğlu da var. Ama ne nezaketli gençtir o. Onun yattığı yer, kılıcı çekilmiş kın gibidir. Onu dört aylık bir kuzunun tek budu doyurur (az yer). Ebu Zer'in bir de kızı var. Ama o ne terbiyelidir. Babasına itaatkârdır. Anasına da itaatkârdır. Vücudu elbisesini doldurur. Endamıyla (kuma ve akranlarını) çatlatır.
Ebu Zer'in bir de cariyesi var. O ne sadakatli, ne iyi cariyedir. Aile sırrımızı kimseye söylemez, evimizin azığını asla ifsad ve israf etmez, evimizde çer çöp bırakmaz, temiz tutar. Namusludur, eve kir getirmez.
Bir gün Ebu Zer evden çıktı. Her tarafta süt tulumları yağ çıkarılmak için çalkalanmakta idi. Yolda bir kadına rastladı. Kadının, beraberinde, pars gibi çevik iki çocuğu vardı, koltuğunun altından kadının memeleriyle oynuyorlardı. (Kocam bu kadını sevmiş olacak ki) beni bıraktı, onunla evlendi. Ondan sonra ben de şeref sahibi bir adamla evlendim. O da güzel ata binerdi. Hattî mızrağını alır ve akşam üzeri deve ve sığır nev'inden birçok hayvan sürer, bana getirirdi. Getirdiği her çeşit hayvandan bana bir çift verirdi. (Bu kocam da bana):
"Ey Ümmü Zer! Ye, iç ve akrabalarına ihsanda bulun!" derdi.” Ümmü Zer der ki: "Buna rağmen, ben bu ikinci kocamın bana verdiklerinin hepsini bir araya toplasam, Ebu Zer'in en küçük kabını dolduramaz."
Bu hadisi rivayet eden Hz. Âişe der ki: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) (gönlümü almak için): "Ey Âişe," buyurdular, "Ben sana Ebu Zer'in Ümmü Zer'e nisbeti gibiyim, (şu farkla ki Ebu Zer Ümmü Zer'i boşamıştır, Ben seni boşamadım. Biz beraber yaşayacağız.)" [Buhari, Nikâh 82; Müslim, Fedailü's-Sahabe 92, (2448).]
Hadis Hakkında Açıklama:
(Sadedinde olduğumuz hadis ile alakalı Kütüb-i Sitte’de geçen açıklamanın –çok uzayacağı ve konunun dışına çıkılacağı için– yalnızca Ümmü Zer ile ilgili olan kısmını buraya alıyoruz):
“Ümmü Zer, ikinci kocasının elinden geldiğince kendisine iyilikler yapıp ikramlarda bulunduğunu itiraf etmesine rağmen, ilk göz ağrısı olan birinci kocasını unutamamakta ve ikinciyi evvelkiyle kıyaslayarak alçaltmaktadır.
Sevgi kusuru örtmeye, görmemeye sevk etmemelidir. Nitekim Ümmü Zer önceki kocasının, kendisini boşamış olmak gibi ciddi bir kötülüğüne rağmen, sevgisi sebebiyle hâlâ faziletlerini mübalağalı şekilde söylemektedir. Rivayetin bazı vechinde Ebû Zer de onu boşamaktan pişmanlık ifade etmektedir.”



v Muhammed b. Vâsi’den: "Ebu Zerr’in vefatından sonra Basralı bir kişi onun ibadetini sormak üzere Ebu Zerr’in hanımı Ümmü Zerr’e gelerek: “Ben Ebu Zerr’in ibadetini öğrenmek için geldim” dedi. Bunun üzerine Ümmü Zerr de: “O bütün gün tenha bir yere çekilip tefekkür ederdi” dedi."


KAYNAKLAR


1- İbnu Deybe, Teysiru'l-Vüsûl ilâ Câmii'l-Usûl, trc. İbrahim Canan, Akçağ Yayınevi, İstanbul, 1993, IX.


2- Muhammed Yusuf Kandehlevi, Hayâtü's Sahâbe, trc. Ali Arslan, Merve Yayınları, İstanbul, (tarihsiz), III.


3- H. Mehmed Zihni Efendi, Meşâhîru’n-Nisâ, sdl. Bedreddin Çetiner, Şâmil Yayınevi, İstanbul, 1982, I.


4- İbnu Hacer el-Askalânî, el-İsabe Seçkin Sahabeler, trc. Seyfullah Erdoğmuş, Sağlam Yayınevi, İstanbul, 2008.
 
Üst