Üstadın Bu Sözü Demesinin Hikmetleri Nedir?Ne Manada Söylemiştir?

teblið

Vefasýz
selamun aleykum muhterem müslümanlar;

Bu gün üç arkadışımla birlikte bir mekanda şöyle bir soruyla karşılaştık;

Karşımızda ki muhattabımız Risale dünyasından bi haber bir kardeşimiz..İslamı bile yeni yeni araştırıp öğrenmeye çalışan bir müslüman;

Üstadın bir sözünü duyar duymaz nefesi bizim yanımızda aldı..Hem hayretle ,hemde heyecanla şu soruyu sordu bize ;NASIL OLURDA BİR MÜSLÜMAN AHİRETİNİDE FEDA EDER..BU NASIL BİR ANLAYIŞ..BU DÜNYADAKİ BÜTÜN ÇABAMIZ İLAHİ RIZAYA MAZHAR OLABİLMEK VE AKABİNDE AHİRETİMİZİ KURTARMAK DEĞİL Mİ?BU NASIL SÖZDÜR BÖYLE... üstad nasıl söyler bu sözü?şaşkın şaşkın baktı yüzümüze

ve bende bu soru aynen buraya aktarıyorum;

SİZCE ÜSTAD BU SÖZÜNDE NE DEMEK İSTEDİ;BUYRUN EFENDİM;

İslam, bugün öyle mücahidler ister ki, dünyasını değil, ahiretini dahi feda etmeye hazır olacak."



 

teblið

Vefasýz
Cevap: Üstad nasıl söyler bu sözü???

Muhattabıza cevabımızı verdik ..Gücümüz yettiğince..Ama ben buradan gelen cevaplarıda merak ediyorum..İnanıyorum ki güzel yorumlar gelecek..Hakikaten buradaki dimağlara güveniyor ve merakla bekliyorum..Hadi bismillah yorumlayalım bu sözü inşl..
 

Kýrýk Testi

Well-known member
Cevap: Üstad nasıl söyler bu sözü???

Ebu Bekir (r.a): "Cehennemde vücudum o kadar büyüsün ki ehl-i imana yer kalmasın." Üstadımız: "Birkaç adamın imanını kurtarmak için, cehenneme girmeye hazırım." ifadelerini nasıl anlamalıyız? Neden ibadet ediyoruz?


İbadetlerin iki yönü vardır. Biri illeti, diğeri hikmetidir. İbadetin asıl gerekçesi ve vazife oluşuna sebep olan husus, illetidir. İllet ise Allah’ın emri veya yasaklamasıdır. Böyle olunca, ibadetin daisi ve asıl sebebi Allah’ın emir ve yasağı oluyor.

Hikmet ise, dünyadaki bir takım fayda ve maslahatlarıdır. Bu fayda ve hikmetler, ibadetin yapılmasında bir kolaylık, bir teşvik için Allah tarafından ihdas edilmiş şeylerdir. Biz bu fayda ve hikmetleri, ibadetin illeti, yani asıl gerekçesi yerine koyarsak, o zaman ibadet, dünyevi fayda ve hikmetleri elde etmek için bir araç haline dönüşür ki, bu da ihlas ve samimiyete yakışmaz. Ve Allah katında da makbul sayılmaz.

İbadetin asıl sebebi Allah’ın emir ve yasaklamasıdır. Neticesi ise, Allah’ın rızasını elde etmektir. Semere ve meyvesi ise cennettir. Yoksa dünyevi bir takım fayda ve hikmetler değildir.
Kişi, namazı dünyevi işlerim iyi gitsin diye kılsa, bu namaz Allah katında değersizdir. İhlasa münasip bir namaz değildir. Ama dünyevi fayda ve hikmetler illet yerine konulmamak şartı ile zayıf ve yeni alışanlar için, teşvik ve teşci için istimal edilebilir.
Hazreti Ebu Bekir (ra) ve Üstad'ın kemali şefkatinin tezahürü olan o sözlerinde bir hata, bir sehiv yoktur. Ama bizim anlayışımızda bir hata, bir sehiv olabilir. Bu hatayı tashih için bir iki noktasına işaret edelim.

Birinci Nokta: Nasıl bir anne ve baba, evladına olan şefkatinden dolayı, hayatını feda ediyor. Hatta bütün sermayesi hayatı olan basit bir hayvan dahi, yavrusu için kendini feda ediyor. Aynı bunun gibi, Hz. Ebu Bekir (ra) ve Üstat Hazretleri gibi kamil iman sahipleri, imandan gelen şefkatinden dolayı, iman kardeşlerinin cehenneme girmesine rıza göstermiyor. Bu durum, şefkatin yüksek halini, bu cümlelerle ifade ediyor. "Anne, evladının dünyası için ateşe atlar..." cümlesi nasıl mübalağa ve hata değilse, o zatların da, o sözleri aynı hakikattir.
İkinci Nokta: Bizim imanımız yeterince kamil ve keskin olmadığından, o zatların yüksek ve parlak makamlarını ve o makamların iktizalarını tam manası ile idrak edemiyoruz. Bu yüzden kendi dar havsalamız, o gibi şeyleri işitince, abartı gibi geliyor.

Mesela, sahabelerin harp meydanlarında Hz. Peygambere (asv) gelen oklara, başını uzatmasını ne ile izah edeceğiz. Dünyada bu fedakarlığı yapan bu zatlar, ahirette neden yapmasın.

sorularlarisale.com
 

Garib

Well-known member
Cevap: Üstad nasıl söyler bu sözü???

dediklerinz doru bide bn syle dusunuyorum.Üstad alimdi istese hic bisi yapmaz.Kimseye karışmaz ibadetle urasırdı.Halbuki ustad milletin imanı icin ugrasmıs.:030:hayatı hapislerde gecmiş.İnsanların imanını kurtarmak icin dünya rahatını ve ahirtte yapmak istedikleri ibadetleri virdlri ypamamıs ..bizden cok yapmısda blki istedii kadr ypamamıs:030:Allah üstadmdan razı olsun:gül:
 

NİSANUR

Well-known member
Cevap: Üstad nasıl söyler bu sözü???

Bediüzzamanın Fedakarlığı
said-nursi_bediuzzaman_.jpg

M. Ali KAYA
Bediüzzaman’ın “ahretini feda etmek” ifadesini bazıları anlamakta güçlük çekmektedirler ve bu husus zaman zaman çeşitli sorulara konu olmaktadır. Biz bu hususa muhatap olduğumuz için bu konuya açıklık getirmekte fayda mülahaza ediyoruz. Bediüzzaman bu hususu şöyle ifade eder: “Beni, nefsini kurtarmayı düşünen hodgâm bir adam mı zannediyorlar? Ben, cemiyetin imanını kurtarmak yolunda dünyamı da feda ettim, âhiretimi de. Seksen küsur senelik bütün hayatımda dünya zevki namına bir şey bilmiyorum. Bütün ömrüm harp meydanlarında, esaret zindanlarında yahut memleket hapishanelerinde, memleket mahkemelerinde geçti. Çekmediğim cefa, görmediğim eza kalmadı. Divan-ı harplerde bir câni gibi muamele gördüm; bir serseri gibi memleket memleket sürgüne yollandım. Memleket zindanlarında aylarca ihtilâttan men edildim. Defalarca zehirlendim. Türlü türlü hakaretlere mâruz kaldım. Zaman oldu ki, hayattan bin defa ziyade ölümü tercih ettim. Eğer dinim intihardan beni men etmeseydi, belki bugün Said topraklar altında çürümüş gitmişti.

Benim fıtratım, zillet ve hakarete tahammül etmez. İzzet ve şehamet-i İslâmiye beni bu halde bulunmaktan şiddetle men eder. Böyle bir vaziyete düşünce, karşımda kim olursa olsun, isterse en zalim bir cebbar, en hunhar bir düşman kumandanı olsa, tezellül etmem. Zulmünü, hunharlığını onun suratına çarparım. Beni zindana atar, yahut idam sehpasına götürür; hiç ehemmiyeti yoktur. Nitekim öyle oldu. Bunların hepsini gördüm. Birkaç dakika daha o hunhar kumandanın kalbi, vicdanı zulümkârlığa dayanabilseydi, Said bugün asılmış ve mâsumlar zümresine iltihak etmiş olacaktı.

İşte benim bütün hayatım böyle zahmet ve meşakkatle, felâket ve musibetle geçti. Cemiyetin imanı, saadet ve selâmeti yolunda nefsimi, dünyamı feda ettim. Helâl olsun. Onlara beddua bile etmiyorum. Çünkü bu sayede Risale-i Nur, hiç olmazsa birkaç yüz bin, yahut birkaç milyon kişinin-adedini de bilmiyorum ya, öyle diyorlar. Afyon Savcısı beş yüz bin demişti. Belki daha ziyade-imanını kurtarmaya vesile oldu. Ölmekle yalnız kendimi kurtaracaktım; fakat hayatta kalıp da zahmet ve meşakkatlere tahammül ile bu kadar imanın kurtulmasına hizmet ettim. Allah'a bin kere hamd olsun.

Sonra, ben cemiyetin iman selâmeti yolunda âhiretimi de feda ettim. Gözümde ne Cennet sevdası var, ne Cehennem korkusu. Cemiyetin, yirmi beş milyon Türk cemiyetinin imanı namına bir Said değil, bin Said feda olsun. Kur’ân’ımız yeryüzünde cemaatsiz kalırsa, Cenneti de istemem; orası da bana zindan olur. Milletimizin imanını selâmette görürsem, Cehennemin alevleri içinde yanmaya razıyım. Çünkü vücudum yanarken, gönlüm gül-gülistan olur.” (Tarihçe-i Hayat, Tahliller, Eşref Edip, 2006, s. 960-961)
Bediüzzaman’ın “Âhiretimi feda ettim” ifadesini birkaç madde içinde izah etmeye çalışalım:
Birincisi: Yukarıda görüldüğü gibi Bediüzzaman “Cennet sevdası ve cehennem korkusu ile hareket etmediğini” ifade etmektedir. Zaten imanın kemal mertebesi Allah'a iman ve ibadet “cenneti kazanmak ve cehennemden sakınmak için olmadığı” bütün cumhur-u ulemanın ittifakı ile sabittir. Allah'a iman ve itaat Allah olduğu içindir. Yunus Emre “Cennet cennet dedikleri / Birkaç köşkle birkaç huri / İsteyene ver anları / Bana Seni gerek Seni” dizeleri bunu en güzel şekilde ifade etmektedir. Bediüzzaman’ın iman hizmeti buna yöneliktir.

İkincisi: Bediüzzaman ilmî çalışmalarını ve imana ait hususların izah ve ispatını sadece ve sadece “Hakka Hizmet” için yapmış ve eserlerini de bunun için yazmıştır. Bu hususu da “Kabul ederseniz insafın şe’nidir; etmezseniz emin olunuz, size minnet etmem. Sizin minnetiniz dağ başına olsun. Size beğendirmek için değil, belki hakka hizmet için yazdım. Vesselam” (Eski Said Dönemi Eserleri, 2009, Münazarat, s.205) ifadeleri ile dile getirmiştir.

Üçüncüsü: Bediüzzaman “Konuşan Yalnız Hakikattir” (Tarihçe-i Hayat, 2006, s. 1049-1053) buyurarak Risale-i Nurlarda ifade ettiği hakikatlerin kendisine ait olmadığını ve Kur’anın hakikatlerini dile getirdiğini ve bunun için her şeyi feda etmek durumunda kaldığını izah etmektedir. Herkes dünyada hizmetlerinin karşılığını bir nebze dahi almışken Bediüzzaman hayatı boyunca sadece hak ve hakikati ifade ettiğini belirtmektedir. Ahirette de kendisine aynı şekilde muamele edilse yine bu hakikatleri ifade etmekten vazgeçmeyeceğini de “Âhiretimi de bu hakikatlerin neşri için feda ederim” demekle kararlılığını ve imanın yüksek ve erişilmez mertebesini anlatmaktadır.

Dördüncüsü: Bediüzzaman bu konuda peygamberimizden (sav) aldığı fedakârlık dersini bize anlatmaktadır. Nitekim peygamberimiz (sav) Kureyş’in davasından vazgeçmesi tekliflerine “Bir elime ayı, öbür elime güneşi verseniz bu davadan vazgeçemem” dediği meşhurdur. Yine Miraçta yüce Allah'ın kendisine “Kral peygamber mi olmak istersin, yoksa kul peygamber mi? Teklifine, Ya Rab Kul peygamber olmak ve bir gün aç kalıp şükretmek, bir gün tok olup şükretmek ve senden gelene sabretmek isterim” diye büyük fedakârlık örneği sergilediğini bilmeyenimiz yoktur. Buna mukabil yüce Allah'ın “Ey Habibim, kâinatı senin için yarattım, dünya da senin, cennet te…” demesine mukabil. "Ya Rabbi’ Ben de bütün bunları senin için terk ettim ve sadece sana yöneldim ve senin rızandan başka bir şeyi istemiyorum” buyurmasını örnek almıştır. Bu sünnet Bediüzzaman’ın hayatında görülmüş ve dilindeki ifadesi de “Ben ahretimi de feda ettim. Gözümde ne cennet sevdası var, ne cehennem korkusu” şeklinde ifadesini bulmuştur. Aynı hususu Hz. Ebubekir (ra) “Ya Rab! Günahkâr mü’minler yerine beni cehennemine at ve cehennemde vücudumu o derece büyüt ki ehl-i iman yer kalmasın” şeklinde fedakârlığın zirvesini gösteren duasında da görüldüğü gibi büyüklere göre fedakârlık da büyümektedir. Bediüzzaman elbette Hz. Ebubekir (ra) ve Hz. Peygamberden fedakârlık dersi almış ve hayatında aynen uygulamıştır. Onun gibi olmayan onu nasıl anlayacak? Elbette kendi kıt aklına göre tenkit edecektir…

Beşincisi: Bediüzzaman davasının hakkaniyetini ve kendisinin de bu hak davadan asla vazgeçmeyeceğini ifade için hem düşman hem de dost görünen ve kendisine güya nasihat eden hasımlarına ve dostlarına karşı şöyle haykırır: “Beni tehdit ile vazgeçiremezler. Azm-i kat’î ile, maksadımın yoluna tesadüf eden her bir mehâlike gireceğim. Bu hayat-ı dünyeviyeyi ednâ bir Ermeni, milleti için feda ettiği halde; ben ki, şu hayat ile alâkam pek zayıf; bâhusus yedi defadır şu hayat elimden uçacaktı, emaneten elimde bırakılmış; bunu vermekten minnet etmek hakkım değildir. O ruh, kafesten ağaca uçmak, akıl re’sten yeise kaçmak istedikleri halde, ileride feda için ibka edildi. Bu hayat ile tehdit etmek hiçtir. Kaldı ki, hayat-ı uhreviye ile tehdit ediyorlar. Ondan da hiç minnet çekmem. Şimdiki nâr-ı teessüfle muhterik bir ruh olsun, onların bedduasıyla Cehennemde yansın; o teessüf ateşini içinden çıkarmakla vicdan, maksattan bir Firdevs tazammun ettiği gibi, hayal dahi emelden bir cenneti teşkil edecektir. Umumun malûmu olsun ki: İki elimde iki hayatımı tutmuşum, iki hasım için iki meydan-ı mübarezede iki harple meşgulüm. Tek hayatlı olan adam meydanıma çıkmasın” (ESDE, Münazarat, s. 282) buyurarak meydan okumaktadır.

Kimdir bu iki hasım? Birincisi dine karşı çıkan din düşmanlarıdır. İkincisi ise, dinin sadık ve ahmak dostlarıdır. Bunlar dini ellerine almışlar, cennet ve cehenneme adam göndermekle meşguldürler. Kendi indî ve basit görüşlerini kabul etmeyenleri küfürle itham ederek cehenneme atarlar ve kendi düşüncelerinde olanlara da cennet ün bağ ve bahçelerini parsellerler. İslam bilginleri bu iki hasımdan çok sıkıntı çekmişlerdir. Bunlar din adına siyaset yaparlar, yeniliklere karşı çıkarlar ve böylece dine hizmet ettiklerini zannederler. Mesela, “dünyanın yuvarlak olduğuna ve uzayda Allah'ın kudreti ile hareket ettiğine” karşı çıkanlara İslam bilginlerinin verdiği cevaplara bakarak aydınlatabiliriz. İmam-ı Gazali gibi “Hüccetü’l-İslam” bir bilgin “Kim dünyanın yuvarlaklığına din namına karşı çıkarsa dine cinayet-i azim etmiş olur. Zira bu dine sadakat değil, hıyanettir” demek mecburiyetinde kalmıştır. Tabii ki bu mutaassıp zümrenin düşmanlığını çekmiştir. Hüseyn-i Cisrî ise “Kim dine dayandırarak dünyanın yuvarlaklığını inkar etse sadık-ı ahmaktır, din düşmanlarından daha ziyade dine zarar verir” demiştir. (Muhakemat, 2006, s.83-84)

Bu gibi misalleri vermek mümkündür. Bunlar din adına dine zarar verenlerdir. Bediüzzaman bunların kendisini cehennem ile tehdit etmesine mukabil “Gözümde ne cennet sevdası vardır, ne cehennem korkusu” diyerek tehditlerine beş para önem vermediğini göstermiştir.

Sonuç olarak Bediüzzaman “İman davasını esas almış” ve Risale-i Nurlar ile ehl-i imanın imanını kurtarma ve ehl-i küfrün iddialarını çürüterek imana davet etme hizmetini bütün ibadetlerden daha önemli görerek ehl-i tarikin ve hadisçilerin, fıkıhçıların çalışmaları ikinci, üçüncü, dördüncü derecededir” demiştir. Her grup kendi hizmetini birinci derecede önemli gördüğü için ehl-i tasavvuf, ve fukaha kendi mesleklerini müdafaa için çalışmakta ve Bediüzzaman’ı anlamakta zorlanmaktadırlar.


 

mozbursa

Active member
Cevap: Üstad nasıl söyler bu sözü???

Başka bir zaviiyeden bakılırsa milletimizin selameti adına maddi manevi füyuzat hislerinden feragat eden ve hatta belki farz ibadetlerini çok zor koşullarda terk etmek zorunda kalarak hem kalbi hayatını zayıflatan hem ahiretini tehlikeye düşüren ve fakat insanlığın selameti adına bulunduğu mesleği icra eden yüce dimağlar var bugün.diğergamlık ahiret için olur mu bilemem ama üstad bir ufuk gösteriyor.ben bunu düşünrken tek tesellim rabbimin engin rahmeti oluyor.zor şartlardaki bir vakit namaz belki bizim bir ömür ibadetimize bedel.bizler ülkeyi yönetenlerden olmazsak ne başörtümüz kalır ne dinimizi yaşama hakkımız.sosyal hayatın içinde olmak zorundayız dinimizin ihyası için.buda bazı fedakarlıklar gerektiriyor.neyse mahrem bi mesele sürçülisan varsa affola.
 

teblið

Vefasýz
Cevap: Üstad nasıl söyler bu sözü???

Başka bir zaviiyeden bakılırsa milletimizin selameti adına maddi manevi füyuzat hislerinden feragat eden ve hatta belki farz ibadetlerini çok zor koşullarda terk etmek zorunda kalarak hem kalbi hayatını zayıflatan hem ahiretini tehlikeye düşüren ve fakat insanlığın selameti adına bulunduğu mesleği icra eden yüce dimağlar var bugün.diğergamlık ahiret için olur mu bilemem ama üstad bir ufuk gösteriyor.ben bunu düşünrken tek tesellim rabbimin engin rahmeti oluyor.zor şartlardaki bir vakit namaz belki bizim bir ömür ibadetimize bedel.bizler ülkeyi yönetenlerden olmazsak ne başörtümüz kalır ne dinimizi yaşama hakkımız.sosyal hayatın içinde olmak zorundayız dinimizin ihyası için.buda bazı fedakarlıklar gerektiriyor.neyse mahrem bi mesele sürçülisan varsa affola.

Değişik bir bakış açısıyla yorum yapmışsınız.Teşekkür ediyorum..Allah(c.c) razı olsun ..;

Yanlız bir son cümlenize takıldım kaldım..Oda
( dinimizin ihyası için.buda bazı fedakarlıklar gerektiriyor.neyse mahrem bi mesele)diye söylemişsiniz..


BU CÜMLENİZLE ne kast ettiniz ..Biraz açabilirmisiniz lütfen ?
 

mozbursa

Active member
Cevap: Üstad nasıl söyler bu sözü???

mesleğinden kaynaklanan vazifelerden ötürü ibadetlerinden geri kalma meselesini kastetmiştim.herkes kalbi hayata yönelip şahsi kemalatı tek gaye haline getirse din nasıl anlatılır kim anlatır insanlara.din hayatın içinde olmalı.bunu buda kendiliğinden olmaz.dinini yaşayanlar hayatın içine girmeli.buda bazı fedakarlıklar gerektiriyor.mesela sakal sünnetini terketmek bir fedakarlıktır örnekler çoğaltılabilir
 

Nikap

Active member
Cevap: Üstad nasıl söyler bu sözü???

Aleykum Selam;

Ben bu tür soruları kendime bile sormakdan çekinirim.Ne haddime koskaca islam alimin sözü üzerinde şaşılacak duruma düşmek.Varsa içimde şüphe vesvesedir der, Kırık Testi arkadaşın paylaştığı gibi sağlam kaynaklardan öğrenir aşmaya çalışırım.Paylaşımı da O'na göre soru cevap şeklinde yaparım.

Konu başlığınız bile nasıl söyler? ile yanlış. Kusura bakmayın lütfen.
 

teblið

Vefasýz
Cevap: Üstad nasıl söyler bu sözü???

mesleğinden kaynaklanan vazifelerden ötürü ibadetlerinden geri kalma meselesini kastetmiştim.herkes kalbi hayata yönelip şahsi kemalatı tek gaye haline getirse din nasıl anlatılır kim anlatır insanlara.din hayatın içinde olmalı.bunu buda kendiliğinden olmaz.dinini yaşayanlar hayatın içine girmeli.buda bazı fedakarlıklar gerektiriyor.mesela sakal sünnetini terketmek bir fedakarlıktır örnekler çoğaltılabilir

Allah razı olsun ..şimdi ne demek istediğinizi anladım..Üstad hz'lerininde sakal bırakamadığı hep soruldu yıllarca..Ama mubareğin çileli ve esaret dolu hayatı okunup anlaşılınca neden bu sünneti terk etmek zorunda kaldığı açıklanıyor..Temelde gene hizmet vardı aslında;

ve
sakalı bıraktıktan sonra kesilme tehlikesine tedbir olmak için baştan bırakmamıştır. Yani denebilir ki, sakalı, harama düşmemek niyeti ile bırakmamıştır.
"Yirmi sene hapsi münferid hükmünde işkenceli bir hayat geçirdik; inşallah o sünnetin (sakal) terkine bir keffaret olur.

inşl..
 

mozbursa

Active member
Cevap: Üstad nasıl söyler bu sözü???

mesela üniversitelerde baörtüsü yasağı ile kardeşlerimizin üniversite hayatları engellenmeye çalışılıyor.başını açarak oku diye kimse fetva veremez belki ama sen ben okumazsak okuyup başımıza gelen kişiler sadece bizi sevmeyenler olur.bu niyetle başını açmak belki birr fedakarlıktır ve ahretini tehlkeye atmaktır.ama netice itibariyle milletimizin imanının selameti adına buna katlanmaktır.
 

teblið

Vefasýz
Cevap: Üstad nasıl söyler bu sözü???

Aleykum Selam;

Ben bu tür soruları kendime bile sormakdan çekinirim.Ne haddime koskaca islam alimin sözü üzerinde şaşılacak duruma düşmek.Varsa içimde şüphe vesvesedir der, Kırık Testi arkadaşın paylaştığı gibi sağlam kaynaklardan öğrenir aşmaya çalışırım.Paylaşımı da O'na göre soru cevap şeklinde yaparım.

Konu başlığınız bile nasıl söyler? ile yanlış. Kusura bakmayın lütfen.

kıymetli kardeşim;

öncelikle başlık konusuna değineyim;Haşa ne üstad hz'lerini küçümsemek gibi bir niyetim var nede haşa yargılamak gibi bir niyet..Mümkün olamaz böyle bir şey bizden yana;Allah şaşırtmasın..Böylesi vahim bir durumdan Allah'a sığınırım..

başlıkta ki giriş ;şu amaçladır ki zaten ilk girişte yazmışımdır;

İslami arayış içinde olan bir müslüman kardeşimizin konuyu bilmediğinden ve böyle bir alimin bu sözüne açıklama getiremediğinden yani anlamadığından bize yöneltti soruyu öğrenmek ve anlamak için;

İnsanlar elbetteki bu pak dini ve bu dine hizmet eden müslümanların eserlerini okuyup araştırmak zorundalar..Bu fıtrı özelliğimizdir..merak duymadan araştırmadan okumadan istişare etmeden nasıl tanınır ve nasıl anlaşılır bu din ?

kuranı kerimde bile okuyup anlamamızı emreder;

Kuran’da şöyle der: Muhakkak ki, biz onu anlayasınız diye Arapça bir kitap olarak indirdik. (YUSUF/2),
Bu Kur’ân, kendisiyle uyarılsınlar, Allah’ın ancak bir tek ilâh olduğunu bilsinler ve akıl sahipleri öğüt alsınlar diye insanlara gönderilmiş bir tebliğdir. (İBRAHİM/52),

O kur’ân kuşkusuz bir öğüttür.Dileyen onu düşünür..

evet okumak düşünmek araştırmak ve sormak fıtrı özelliğimiz;

Kaldıki insanın ilk defa duyduğu ve bilmediği bir söz bir olay veya kıssa karşısında ŞAŞKINLIK duyması kadar doğal ne olabilir ki;Haşa burda ret etmek yokki;

GENE DERSENİZ Kİ YANLIŞ BİR PAYLAŞIM OLMUŞ..KABUL EDER HADDİMİZİ AŞTIĞIMIZ İÇİNDE HELALLİK İSTERİZ..

YÖNETİMDEN RİCAM SAKINCALI BULDULAR SA ŞAYET BAŞLIĞI SİLEBİLİRLER..
 

akna

Well-known member
Cevap: Üstad nasıl söyler bu sözü???

estağfirullah
ben bir yanlış göremiyorum
Nikap kardeş hassas düşünmüş Allah razı olsun ama
maksat zaten Üstad Hz'ni yargılamak değil
bir insan davası uğruna nasıl yaşar, ahiretini başka insanların imanları uğruna nasıl feda eder
elbette konuşmakta fayda var
belki bir an olsun
o ruh haline yakınlaşabiliriz
 

Nikap

Active member
Cevap: Üstad nasıl söyler bu sözü???

tebliğ kardeş,

Sizin niyetinizi sorgulamadım estagfirullah,Bu hikmetli sözlere cevap aramanın bizler için ne kadar zor olduğunu anlatmak istedim.Hakkınızı helal edin.
 

ademyakup

Well-known member
Cevap: Üstad nasıl söyler bu sözü???

Ahiretini feda etmekten kasdı,hatıralarda vardır..

üstad diyor onun yerinde cehenneme girip azap çekerim..demektir.Yani cehennemi hak etmiş müminin yerine cehenneme girip,azap çekerim,sonra çıkarım demektir.

yoksa bu ifadede ahirete çalışmamak,ibadetle meşgul olmamak kasdı hiç yoktur.

çünkü üstad yatsıdan sonra yatar az uyur kalkar,teheccüdünü kılar,sabah namazına kadar evradla,cevşenle,duala vaktini geçirir..

gündüzleride risalei nurun tashihiyle ,okumasıyla meşgul olurdu.
 

memluk

Hatim Sorumlusu
Cevap: Üstad nasıl söyler bu sözü???

Aleykümselam tebliğ kardeş,

konuyu ve yorumları okudum bend müdahil olmak istedim.

üstadımız gibi bir İslam alimini anlamak için onu çok yönleriyle incelemek lazım.

Üstadın bütün hayatı baştanbaşa feragat misalleri ile dolup taşmaktadır.

Dünyanın bütün meşru lezzetlerinden tamamen mahrum kaldı.

Bir yuva kurmak ve orada mes'ud bir aile hayatı geçirmek sevdasına düşmeye vakit ve fırsat bulamadı.

Fakat Cenab-ı Hak, kendisine öyle şeyler ihsan ettiki herkesin malumu nurlar.

Devletlerin cemaatlerin yapamadığı işleri nasıl oldu da Said Nursi Allah’ın izniyle yaptı? .
Allah c c yapılan giçbir fedakarlığı zayi etmez.

“Ümitvar olunuz! İstikbalde en güçlü seda İslam’ın sedası olacaktır.”





“Beni, nefsini kurtarmayı düşünen hodgam bir adam mı zannediyorlar?
Ben cemiyetin imanını kurtarmak yolunda dünyamı da feda ettim, ahiretimi de...
Gözümde ne cennet sevdası var ne de cehennem korkusu. Cemiyetin imanı namına bir Said değil, bin Said feda olsun! Kur’anımız yeryüzünde cemaatsiz kalırsa cenneti de istemem; orası da bana zindan olur.
Milletimizin imanını selamette görürsem cehennemin alevleri içinde yanmaya razıyım.
Çünkü vücudum yanarken, gönlüm gül-gülistan olur.”

Bediüzzaman Said Nursi

Cenabı hakk böylesine rızası için nefsini unutan başka nefisleride kurtarmak için tüm varlığını feda eden kulunu yakmaz inş..
 
Üst