Anne Babaya Hangi Durumlarda İtaat Edilmeli ? (RİSALE DERSİ)

Huseyni

Müdavim
Yirmi Birinci Mektup

بِاسْمِهِ سُبْحَانَهُ 2 وَاِنْ مِنْ شَىْءٍ اِلاَّ يُسَبِّحُ بِحَمْدِهِ 1

بِسْمِ اللهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ3



اِمَّا يَبْلُغَنَّ عِنْدَكَ الْكِبَرَ اَحَدُهُمَاۤ اَوْكِلاَ هُمَا فَلاَ تَقُلْ لَهُماَ اُفٍّ وَلاَ تَنْهَرْهُمَا وَقُلْ لَهُمَا قَوْلاً كَرِيمًا - وَاخْفِضْ لَهُمَا جَنَاحَ الذُّلِّ مِنَ الرَّحْمَةِ وَقُلْ رَبِّ ارْحَمْهُمَا كَمَا رَبَّيَانِى صَغِيرًا - رَبُّكُمْ اَعْلَمُ بِمَا فِى نُفُوسِكُمْ اِنْ تَكُونُوا صَالِحِينَ فَاِنَّهُ كَانَ لِْلاَوَّابِينَ غَفُورًا


EY HANESİNDE ihtiyar bir valide veya pederi veya akrabasından veya iman kardeşlerinden bir amel-mande veya âciz, alîl bir şahıs bulunan gafil! Şu âyet-i kerimeye dikkat et, bak: Nasıl ki bir âyette, beş tabaka ayrı ayrı surette ihtiyar valideyne şefkati celb ediyor!

Evet, dünyada en yüksek hakikat, peder ve validelerin evlâtlarına karşı şefkatleridir. Ve en âli hukuk dahi, onların o şefkatlerine mukàbil hürmet haklarıdır. Çünkü onlar, hayatlarını, kemâl-i lezzetle evlâtlarının hayatı için feda edip sarf ediyorlar. Öyle ise, insaniyeti sukut etmemiş ve canavara inkılâp etmemiş herbir veled, o muhterem, sadık, fedakâr dostlara hâlisâne hürmet ve samimâne hizmet ve rızalarını tahsil ve kalblerini hoşnut etmektir. (Amca ve hala, peder hükmündedir; teyze ve dayı, ana hükmündedir.)4


___________________________


1 : Her türlü noksan sıfatlardan yüce olan Allah’ın adıyla.
2 : “Hiçbir şey yoktur ki Allah’ı hamd ile tesbih etmesin.” İsrâ Sûresi, 17:44.
3 : “Onlardan biri veya her ikisi senin yanında ihtiyarlık çağına erişecek olursa, onlara sakın ‘Öf’ bile deme, onları azarlama; onlara güzel söz söyle. Onlara merhamet ve tevazu kanadını ger ve de ki: ‘Ey Rabbim, nasıl onlar beni küçükken besleyip büyüttülerse, Sen de onlara öylece merhamet buyur.’ Sizin içinizde olanı Rabbiniz hakkıyla bilir. Eğer siz salih kimseler olursanız, muhakkak ki O, kendisine yönelenler için çok bağışlayıcıdır.” İsrâ Sûresi, 17:23-25.
4 : Buharî, Sulh, 6; Tirmizî, Birr, 6; Ebû Dâvud, Talak, 35; Mecmeu’z-Zevâid, 9:269; Deylemî, Müsnedü’l-Firdevs, 2:207.



____________________________



  • "Evet, dünyada en yüksek hakikat, peder ve validelerin evlâtlarına karşı şefkatleridir. Ve en âli hukuk dahi, onların o şefkatlerine mukàbil hürmet haklarıdır."
Anne - babanın evladına şefkatli olması bir hakikatse, evlatları hakkındaki bazı menfi kararlarını nasıl izah edebiliriz ?

Mesela evladının hizmetine mani olmaya çalışan anne babalar var, bunlara karşı hürmetle mukabele etmek nasıl olur ?

Bu kısımdan ne anlıyoruz ?
  • Hangi şartlarda anne babaya itaat etmek, rızalarını tahsil etmek gerektir ? İhtiyar, hasta, acizlik dışında da tavrımız aynı mı olmalı ?

  • Ayette, anne babaya şefkati celbeden beş tabaka nelerdir ?

[DIKKAT]
Tüm üyelerimizin katılımlarını bekliyoruz...

[/DIKKAT]​
 

teblið

Vefasýz
Mesela evladının hizmetine mani olmaya çalışan anne babalar var, bunlara karşı hürmetle mukabele etmek nasıl olur ?

Benim en çok dikkatimi çeken veya en çok yaralı olduğumuz konu bu olduğu için bu konuda nacizane yorumlamak istedim;

Evet İslam ne güzel bir dindir ki, anne babanın hakk ve hukukunu çok adilane bir değer verip yükseltmiştir.;

Şüphesiz her mümin, Allah’ın rızasını kazanmayı, onun ahirette sunacağı nimetlere nail olmayı hedefler. Bu hedefe ulaşılmasında, salih amellerin ayrı bir yeri vardır. Unutmayalım ki, anne-babanın hayır dua ve rızası, bu güzelliklere ulaşmanın yollarından biridir. Sevgili Peygamberimiz, “Allah’ın rızası, anne-babanın rızasında, Allah’ın öfkesi de anne babanın öfkesindedir.” buyurmak suretiyle bu hususu dile getirmiştir. Ayrıca anne-babaya isyan, büyük günahlar arasında sayılmıştır.

Fakat İslama hizmet konusuna gelince işin rengi değişir;
Şayet o anne baba evladını islama hizmetten alıkoyarsa o mümin evlad anne babasına karşı gelebilir Allaha itaat edebilmek için;

islamda sevgi sıralaması hepimizcede malumdur Evvela Allah'a olan sevgi ve bağlılığımız sonra peygamberine üçüncü sırada anne babaya itaat ve bağlılık olmalıdır...;

İslam tarihine bakacak olursak örnekleri oldukça fzaladır..Mesala ilk aklıma gelen Mus'ab bin umeyr..Allah'a ve Resulune bağlılık ve itaat için anne babasına karşı gelmiş,ve Hz peygamberin (sav ) yanında şehid olana kadar büyük kahramanlıklar ve takva güzelliğini sergilemiş ve tüm çağlardaki müslümanlara örnek olmuşlardır;

Ne yazıkki tarih tekkerrürden ibaret yaşadığımız şu asırda örneklerini çok görmekteyiz..kendimizde dahil hemen hemen her müslüman aile hayatında bu tür sorunlarla karşı karşıya gelebiliyor..;(HİZMET KONUSUNDA.)

Yaşadığımız toplumda;bazı islami kriterlerin yerini oldukça fazla hurafe bit'atlerle dolu olduğu için ,şuurlu bir müslüman anne babasını her uyardığında büyük sorunlar yaşayamaktadırlar;

Hemen tepkiler şu boyutta biz islami anne babamızdan böyle gördük..yeni din çıkarmayın başımıza..siz imam mısınız?

söylemleri, her radikal genç müslümanın karşılaştığı bi,r durum dur maalesef..;

Bu konu aslında belkide kanayan yaramız toplum olarak..Rabbim önce anne ve babalarımızın sonrada bizlerin hidayetlerini daim etsin..cehalete saplanan yüreklere inşirahlar nasip etsin diyeyim ...inşl..;

Allah razı olsun hüseyni bey kardeşim..bu konudaki fikirlerim böyle benim...
 

LEVLAK

Well-known member
Anne - babanın evladına şefkatli olması bir hakikatse, evlatları hakkındaki bazı menfi kararlarını nasıl izah edebiliriz ?
Anne- babanın evlatları hakkındaki menfi kararları kendilerine verilmiş olan şefkat ve muhabbet hissini su-i istimal etmelerinin neticesi olarak ortaya çıkıyor. Mesela anne-baba evladını sabah namazına uyandırması gerekirken, içerisine konulmuş olan şefkat hissinden dolayı ve evladının sadece hazır anına nazar etmesi sonucunda o saatte evladını uyandırmaya kıyamıyor. Dünyada evladının bir gece bile zorluk çekmesine katlanamayan ve en küçük anının bile mesud geçmesini isteyen anne-baba elbette evladının ahiret hayatınında en iyi şekilde olmasını isteyecektir. Bu şuurda olabilmek için ise muhit bir nazarla bakmak gerek. Yani hakiki istikbalin nazara alınması lazım (ki anne-babaya şefkat hissi zaten bunun için verilmiştir). Evladını sabah namazına uyandırırken (herhangi bir dini vazifede olabilir) şu an belki biraz zorluk çekecek ama bu zorluk ileride çok daha büyük zorluklar çekmemesi için yada sonsuz saadetler için biraz güçlük çekecek diye düşünürse muhabbet hissini doğru yönde kullanmış olur.


Mesela evladının hizmetine mani olmaya çalışan anne babalar var, bunlara karşı hürmetle mukabele etmek nasıl olur ?
İsyan edilmemesi ve daha çok ikna cihetine gidilmesi gerekiyor. Bir de lisan-ı hal çok önemli. Halimizi ne kadar çok yaptığımız hizmete uydurursak o kadar kolaylık oluyor ailenin müsaadesi noktasında. Özellikle cemaatlere güvensizlik sözkonusu olan ailelerin evladında iyi yönde değişimler olduğunu görmesi cemaat hakkında olan menfi düşüncelerinide değiştirebiliyor (yani onaylamasalarda içleri rahat oluyor en azından evladının bulunduğu ortam için). Duayıda unutmayalım tabi oda en önemli etkenlerden biri hatta birinciside diyebiliriz galiba. Aslında halimizi hizmete uydurmak da bir nevi dua oluyor. Bu şekilde hem hal hem kal ile yapılan dualarda çoğu zaman kabule mazhar oluyor. Hulasa: Evlad anne-babaya karşı çıkmak yerine, hürmetle mukabale edip, kendi halini iyiye götürmeye çalışacak ve anne-babasının hataları yla uğraşmak yerine kendi hatalarını düzeltecek.


Hangi şartlarda anne babaya itaat etmek, rızalarını tahsil etmek gerektir ? İhtiyar, hasta, acizlik dışında da tavrımız aynı mı olmalı ?
C.H.'a isyan olmayan her konuda anne-babaya itaat edilmesi gerekiyor ki bu konuda birçok ayet ve hadiste vardır. Anne-babaya itaatsizlik sadece C.H.'a isyan olan yerde sözkonusudur. O konudada ihtiyat gerek yani itaat etmeyelim derken isyanada girmemek lazım. Halim bir ahlakla davranıp fakat C.H.'a isyan noktasında söylediklerini yapmamak gerek. Yani anne-baba ihtiyar olsun olmasın, hasta olsun olmasın, aciz olsun olmasın her şekilde rızalarını tahsile çalışmak ve itaat etmek gerek (dediğim gibi C.H.'a isyan sözkonusu değilse). İhtiyarlık, hastalık ve acizlikleri ise sadece şefkatle muamelemizin daha çok artmasına vesile olmalı.
 

Zuhr

Talebe
Evladının malum hizmetlere katılmasına karşı çıkan anne babaya karşı nasıl bir tavırla mukabele edilmeli ?

normal şartlar altında hiç bir anne baba yoktur ki evladının başına bir kötülük gelmesinden çekinmesin, evladının huzuruna mutluluğuna fütur verecek bir şey olduğunda onu korumaya çalışmasın..
Levlak ın değindiği gibi kişi hali dili ile huzurlu ve mutlu olduğunu ailesine hissettirebildiğinde, durum biraz daha kolay aşılabiliyor.

anne babanın hangi noktalarda aklının karıştığı, aslında nelere karşı çıkıldığı net tesbit edilip o konular izah edildiğinde, onların akıllarındaki soru işaretleri de azalıyor.

insan bilmediğinden yada yalış bildiğinden korkuyor.

kavl-i leyyini esas alıp içinde yeralmaya çalıştığı hizmeti tavırları ile anlatabilmek, duruşunu, ciddiyetini, kararlılığını bozmamak, bu hizmet içinde yer almakla sağlam bir kimlik kazabildiğini gösterebilmek, ailenin tepkilerinin azalmasına vesile oluyor.

hizmet içinde olmakla gerçekten mutlu olmak ve mutlu olduğunu anne babaya hissettirebilmek mühim

sözle ifade etmekten ziyade tavır ve davranışlardaki güzelleşmelerin gösterilmesi daha etkili oluyor.

ihlasa geliyor iş, Cenab-ı Hakk bu durumu bir sınav olarak hazırlamış ve bizi bu sınava almış, bu sayede biz hizmeti ne kadar istediğimizi görebilecek ve gösterebileceğiz.
fevri çıkışlardan kaçınmak mühim.

ve çok çok dua etmek.. onların bilmediğini, bilseler bu şekilde davranmayacaklarını bilip, buna gerçekten inanıp her ne olursa olsun, her ne denirse densin onlara merhametle yaklaşabilmek, hem bizim o karşı çıkışlar karşısındaki yıkılışlarımızı azaltıyor hem onların "yahu acaba haklı olabilir mi" diye düşünmelerine vesile oluyor.

ailenin karşı çıkma nedeni, başka bir hizmet içinde olması, hizmetimizi tanımaması, hakikatleri bilmemesi, Allah ı tanımaması .. ve daha farklı durumlar olabilir.

bu güne kadar biz onların istedikleri gibi yaşadık, bizi onlar yetiştirdi, onların izin verdikleri şeyleri yaptık, ayakta durup adım atmaktan, kaşık çatal tutmaya, konuşmaktan ayakkabı bağlamaya herşeyi onlar öğrettiler. ve şimdi biz kalkıp onlara birşeyler öğretmeye çalışıyoruz. bu garip bir ikilem. öğrencinin öğretmenine bir şeyler öğretmesi durumu. öğretmen için durumu kabullenmek pek kolay olmaz.
bizim bununda bilincinde olup, sen bilmiyorsun ben biliyorum havasına bürünmekten kaçınmamız gerekiyor.

anne babaya karşı en güzel yöntem, yaşayarak anlatmak. hadis-i şerifin tam metnini bulamadım ama mealen şöyle diyor, kişi babasına annesine bir konuda bir kere söz söyleyebilir, bir kere irşad edebilir. yani namaz kılmıyorsa bir kere namaz kıl diyebilir. daha diyemez. sonra yapacağı dua etmek ve hal diliyle anlatmak olur. madem öyle, biz sözden ziyade fiile yoğunlaşıp, öğrendiklerimizi yaşayıp, ilmimizle amel edip, bu hizmetle imanımızı muhafaza ettiğimizi, imanla insan olduğumuzu, huzur bulduğumuzu, mutlu olduğumuzu... onlara hissettirip onlardaki buzları eritmeliyiz inşallah.
 

akna

Well-known member
“Onlardan biri veya her ikisi senin yanında ihtiyarlık çağına erişecek olursa, onlara sakın ‘Öf’ bile deme, onları azarlama; onlara güzel söz söyle. Onlara merhamet ve tevazu kanadını ger ve de ki: ‘Ey Rabbim, nasıl onlar beni küçükken besleyip büyüttülerse, Sen de onlara öylece merhamet buyur.’ Sizin içinizde olanı Rabbiniz hakkıyla bilir. Eğer siz salih kimseler olursanız, muhakkak ki O, kendisine yönelenler için çok bağışlayıcıdır.”


İfade edilen 5 tabaka ayetin içinde yer almaktadır
*sakın ‘Öf’ bile deme
*onları azarlama
*onlara güzel söz söyle
*Onlara merhamet ve tevazu kanadını ger
*‘Ey Rabbim, nasıl onlar beni küçükken besleyip büyüttülerse, Sen de onlara öylece merhamet buyur.’ de




“Hem, peder ve vâlideyi şefkat ile teçhiz eden ve seni onların merhametli elleriyle terbiye ettiren hikmet ve rahmet hesâbına onlara hürmet ve muhabbet, Cenâb-ı Hakkın muhabbetine âittir. O muhabbet ve hürmet, şefkat, lillâh için olduğuna alâmeti şudur ki: Onlar ihtiyar oldukları ve sana hiçbir faydaları kalmadığı ve seni zahmet ve meşakkate attıkları zaman daha ziyâde muhabbet ve merhamet ve şefkat etmektir.âyeti, beş mertebe hürmet ve şefkate, evlâdı dâvet etmesi, Kur'ân'ın nazarında vâlideynin hukukları ne kadar ehemmiyetli ve ukûkları ne derece çirkin olduğunu gösterir.
Mâdem peder kimseyi değil, yalnız veledinin kendinden daha ziyâde iyi olmasını ister; ona mukabil, veled dahi pedere karşı hak dâvâ edemez. Demek vâlideyn ve veled ortasında fıtraten sebeb-i münâkaşa yok. Zîrâ münâkaşa, ya gıpta ve hasedden gelir. Pederde oğluna karşı o yok. Veya münâkaşa, haksızlıktan gelir. Veledin hakkı yoktur ki, pederine karşı hak dâvâ etsin. Pederini haksız görse de, ona isyan edemez. Demek, pederine isyan eden ve onu rencide eden, insan bozması bir canavardır.” 32. Söz 3. Mevkıf


Üstad Hz’ninde ifade ettiği gibi anne babaya hürmet ve muhabbet aslında Allah cc’ya karşı olan hürmet ve muhabbetten geliyor. Birde dikkat edilmesi gereken bir nokta var ki; özellikle ihtiyarladıkları zaman, hasta oldukları zaman, yardıma muhtaç oldukları zaman.. ifadeleri sıkça kullanılmaktadır. Anne babamıza, hatta teyze, hala, amca, dayı.. gibi büyüklerimize karşı hürmet, muhabbet, ilgi, alaka göstermemiz elbette her zaman dikkat edilmesi gereken unsurlar, lakin kişi eli ayağı tutarken, sağlıklıyken fark etmediği ya da önemsemediği ilgisizliğe yaşlıyken ya da hastayken kahrolabiliyor. Bir çocuk gibi, hatta çocuktan çok daha fazla ilgi, alaka, şefkat ve muhabbete ihtiyaç duyuluyor. Bu nedenle özellikle elden ayaktan düştükleri zaman, bakımlarını üstlenmeli, hayr dualarını almaya çalışmalı, çok sıkıntı çekiliyorsa şayet şikayetle değil, sabırla vefayla yaklaşılmalı, aynı duruma ileride bizimde geleceğimiz ihtimalini göz önüne alarak davranmalıyız.

Nitekim Efendimiz asm'a gelip "Ya RasulAllah kime iyilik yapayım?" sorusunu soran kişiye, 3 kere annene 4. sünde babana şeklinde cevap vermişlerdir sav.
Ayrıca yine Efendimiz asm zamanında ölüm döşeğinde yatan ve bir türlü can veremeyen kişi, yine annesinin duası vesile ile ruhunu teslim eylemiştir.
Yine zamanında çok büyük günahlar, cinayetler işleyen eşkıyalar, zalimler tevbe etmek isteyip Alim Zatlara akıl danıştıklarında "Annen yaşıyormu, yaşıyorsa duasını al" şeklinde uyarılara maruz kalmışlardır.

Aslında gerek ehli dünya olsun, gerek iman sahibi olsun herkesin anne babasına, ya da kendilerine muhtaç olan yakınlarına bakmaları, usanmadan ihtiyaçlarını gidermeleri gerekir.
Çünkü faydaları sadece uhrevi değildir.
Evin bereketi artar, musibetler sıkıntılar def olur,
ne ekersen onu biçersin hesabı yaşlanınca aynı muameleyi göreceğin için sanada el uzatan birileri çıkar
heleki sabır ehli kişiler için çok büyük sevap kaynağıdır, hatta cenneti kazandırabilir.

"Eğer âhiretini seversen, işte sana mühim bir define: Onlara hizmet et, rızalarını tahsil eyle. Eğer dünyayı seversen, yine onları memnun et ki, onların yüzünden hayatın rahatlı ve rızkın bereketli geçsin. Yoksa onları istiskal etmek, ölümlerini temenni etmek ve onların nazik ve seriütteessür kalblerini rencide etmekle,
blank.gif
خَسِرَ الدُّنْيَا وَاْلآخِرَةَ “Dünyayı da, âhireti de kaybetti.”
Hac Sûresi, 22:11.
sırrına mazhar olursun." 21.Mektub
 

ABDULLAH4

Forum Yöneticisi
Kura,ni kerimde bir cok yerinde Allah,u Taalaya itaatten sonra ana ve babaya itaat etmeyi emretmistir yani anaya babaya hürmet ve hizmet edilmesi bizlere yüce Rabbimin emridir.

Bir Ayet,i kerimede Rabbim söyle buyuruyor.
“Allah’a kulluk edin. O’na hiçbir şeyi ortak koşmayın. Ana-baba’ya iyilikte bulunun.”(Nisa 36)

Yani Rabbimin bu emrine uymayan ana ve babasina itaat etmeyenin durumu Allah'a isyan etmek gibi oluyor.

Peki ana ve babaya itaat nasıl olacak Ana ve babaya güzel davranmakla, sohbetle, hukuklarina riayetle dertlerine ve mesakkatlerine katlanmakla gönüllerini hos tutmakla itaat etmemiz lazim Güzel davranmek edepli olmak bütün haklarına dikkat etmek yedirmek, içirmek, giydirmek gibi mesru ihtiyaclarini karsilamak lazim..

Efendim bir mubaregin ana ve baba hakki konusundaki sohbetinde söyle bir bahis gecmisti hiristiyan baba,dan olan bir müslüman evlat ibadet yapmak kiliseye götür dese götürmez ancak kendisi gitmis haber ber göndermis gelsin beni alsin diye oraya gidip getirmekle mükelleftir yani günah islemeye götürmek yok ama oradan getirmek var ölcü bu..

Allah'a isyan hususunda günah sayilan meselelerde ananin ve babanin ve Ümmet-i Muhammed'in hukukuna riayet edilmez. Ana ve babaya, komşuya veya akrabaya itaat edeyim derken Allah'a isyan edilmez. Allah'a isyan edilen meselede, ana-babaya, komşuya arkadasa, akrabaya kimseye itaat etmek olmaz.

Yemenli bir adam, savaşmak için Rasulullah s.a.v. Efendimiz'in yanına geldi. Peygamber s.a.v.
Annenle baban sana harbe gitmen için izin verdi mi, diye sordu.
Hayır , dedi Yemenli adam. Peygamber s.a.v.
Öyleyse dön, onlardan izin al. Eğer izin verirlerse bize katıl, aksi halde elinden geldiği kadar onlara hizmet et. Çünkü bu, imandan sonra kulun Allah'a kavuşacağı en güzel ameldir, buyurdu.

Rabbim cümlemizi anne ve babamizin rizasina nail eylesin inşallah.Onlara öff diyen topluluktan eylemesin Amin..
 

Mustafa Kalkan

Active member
“Onlardan biri veya her ikisi senin yanında ihtiyarlık çağına erişecek olursa, onlara sakın ‘Öf’ bile deme, onları azarlama; onlara güzel söz söyle. Onlara merhamet ve tevazu kanadını ger ve de ki: ‘Ey Rabbim, nasıl onlar beni küçükken besleyip büyüttülerse, Sen de onlara öylece merhamet buyur.’ Sizin içinizde olanı Rabbiniz hakkıyla bilir. Eğer siz salih kimseler olursanız, muhakkak ki O, kendisine yönelenler için çok bağışlayıcıdır.”


Bu kısım toplumumuzda ana ve babalarımızın yüzdesini bilemem ama etrafımda gördüğüm kadarıyla bir kısmı tarafından maalesef yanlış anlaşıldığı kanaatindeyim. Buradaki ÖF BİLE DEME ifadesi yanımızda yaşlanırlanırlarsa ve bakıma muhtaç olurlarsa sabırla kanat germemiz gerektiğinde sıkılmadan bıkmadan usanmadan karşılık vermeden kahretmeden bakmamız gerektiği anlamına gelirken maalesef bazı ana baba tarafından ( etrafımda şahid olduğum ve yaşadığım için söylüyorum ) her ne zaman ve şartta olursa olsun ister doğru ister sonucu yanlış olsun evladın koşulsuz itaati ve sorgulamaması ve bazı durumlarda adaletsiz uygulamalara karşı hakkını arayamaması haline durmuna maalesef dönüşmektedir.Bu ÖF BİLE DEME ifadesi bazen ebeveyn tarafından öyle süistimal ediliyor ki. Aleni günaha teşvik olmasa bile neticesi vahim hatalara çıkan uygulamalar yapılmakta, evladın biri abad edilirken diğeri mağdur edilmektedir.

Bazı dizilerde de izliyoruz. Biri ağzıyla kuş tutsa yaranamamakta diğeri ne kadar zarar verse hoş karşılanmaktadır. Elbette ana babamıza saygılı terbiyeli merhametli olmalıyız.... Fakat bakıyorum da toplumumuzda kanayan bir yara haline gelen eebeyen in bencilliği haksız ve neticesi yanlış da olsa evlada ısrarla yaptırılan uygulamalar, ileride yaşlanınca ya da ihtiyaç halinde kendisine bakabilecek durumda olan evladın mağdur edilmesi, ayrımcılık, duygu sömürüsü, hak dağıtırken adaletsizlik, yardımlaşmada adaletsizlik, sevgi gösterisinde ve merhamette adaletsizlik gibi davranışlar maalesef ve maalesef toplumumuzda yaygın.

Aşırı sevilen evlada her türlü destek
Diğerlerinden alıp ona vermek
Birini sık sık gözetip diğerinin kapısını dahi çalmamak
Birinden saklı gizli diğerini kollamak maddi manevi gözetmek
Birini överken diğerini alt etmek

gibi birçok hadise ile hem kendim karşılaştım hem de yaşadım.

Buna karşın bir taraftan Cenab-ı Hakkın Ana Babaya karşı itaat emri Risale- Nur da geçen 'Evlat haklı da olsa ana babaya karşı HAK idda edemez ifadesi

diğer taraftan haksızlığa ve adaletsiz muameleye uğramış evlatların gönül kırgınlıkları ve bu iki durum arasında sıkışıp kalarak pisikolojisi ve yaşam dengesi düzeni bozulan evlatların çektiği ızdırap...

Tabiki arada fikir ayrılıkları olacak tabiki farklı yorumlar farklı düşünceler olacak bazen evladın dediği daha mantıklı ve doğru olacak. Ana babaların benlikten sıyrılıp evlatlarını dinlemeleri anlamaları pek te zor olmasa gerek.

Ama duyduğum genel laf BACAK KADAR BOYUNLA BANA AKLI MI VERİYOSUN??? demektense peki evladım bir de seni dinleyelim fikrin nedir? diye sormak ana babanın evlat karşısında itibarını düşürmediği gibi aksine dahi bir güven kazanmalarına ve sevilmelerine yol açıyor...

ALLAH HEPİMİZİN YARDIMCISI OLSUN.

Yazdıklarıma aydınlatıcı bir cevap veren arkadaş olursa sevinirim.
 

Huseyni

Müdavim
Yazdıklarıma aydınlatıcı bir cevap veren arkadaş olursa sevinirim.


Bahsettiğiniz durumlar elbette çok sık karşılaştığımız şeyler. Lakin bu evladın ayetin aksine anne babaya isyan edebilme hakkını vermez. Maddi cihette zaten hak dava edemez. Dünya imtihan yeri deyip müsbet çerçevede kendine ait olan hakkı varsa arayıp teslimiyet göstermesi gerektir. Kulluk bunu gerektirir. Dünya ebedi olsaydı ve anne babada ki evladına olan karşılıksız şefkat hissi olmasaydı evlat diyebilirdi: "Şu kardeşime fazla verdin, bana az verdin veya onu fazla sevdin beni az sevdin." Fakat dünya ebedi olmadığı gibi, anne babanın dünyaya gelmeden ve geldikten sonraki bir karşılık taleb etmeden o evlatlarına bakmaları, onun yarımına koşmaları, herşeyden aciz durumda onun her türlü ihtiyacına cevap verme çabaları, evladın onlara ettiği hak davasını hiçe indirir. Çünkü kendine yapılan hürmet ve şefkate hıyanettir, ihanettir. Müsbet bir şekilde istediği takdirde sorun yoktur ancak şikayet edemez, isyan edemez, kırıcı konuşamaz. Ebedi kalacağı yerlerin rahatı, bu dünyadaki rahatından çok çok üstündür çünkü. Yoksa burda kısa bir dünya rahatını sonsuz bir rahatlığa tercih etmek olur, Allah korusun.

Manen yani dini mevzularda hizmetine, dinini yaşamasına mani olunuyor ise bu noktada onları dinlememe hakkı vardır. Bir evlat anne babaya itaat ve hürmet göstermeli. Bu hürmet dediğimiz şey her durum için geçerli. İster anne baba dindar olsun, ister olmasın ne olurlarsa olsun hürmet gerektir. Hürmet etmek her durumda itaat etmeyi gerektirmez. İtaat başka şey hürmet başka şeydir. Ve dinlememek başka şey, isyan etmekte bambaşka birşeydir. Hakkın hatırı ali olduğundan dini cihette Onun cc. hatırı nazara alınmalı ve Onun rızası doğrultusunda gitmeli. Ebeveyn "şu hizmette bulunmayacaksın" diyorsa bağırıp çağırmadan, isyan etmeden hürmetini göstererek hizmetine yine de devam etmeli. Birçok kardeşimizin değindiği gibi, yapmış olduğu hizmetin kazanımlarını lisanı hal ile üzerinde göstermeli ki, en tesirli ikna metodu da budur. İslamın ve içinde bulunduğu ortamın kendine kazandırdıklarını istikrarlı bir şekilde göstermeye devam etmeli. Bu vesileyle duaya sarılmalı. Allah bu tür imtihanları duaya vesile kılıyor, bunu akıldan çıkarmamalı. Daha da fazlası için sabır göstermeli ve tevekkül etmeli.

Selam ve dua ile.
 

Mustafa Kalkan

Active member
Allah razı olsun Çok güzel yazmışsınız. Fakat öyle durumlarla karşılaştım ki. Ana babayı sömürdüğü bitirdiği halde toz kondurulmayan evlatlar ve bunların yüzünden evini barkını kaybeden kardeşler var. ve hala da evini kaybeden insan ana babasından ALLAH için bi dua ve ilgi beklemekle beraber sömüren kardeş de hala sonuna kadar sömürmeye devam ediyo. ve hala da aana babası tarafından toz kondurulmuyor. Diğeri ise hala daha borç harç altında ezilirken kollanan kardeş mis gibi evlerde paşalar gibi yaşıyor.

Benim istediğim ana babaya isyan etmeleri değil asla.... Gerek Radyo gerek TV gerekse basın yayın internet yoluyla ana babaların eğitilmesi ve ayet ve hadislerde geçen bahis CAN BAŞ ÜZERE KABULÜMÜZ olmakla birlikte ana babaların evlatlarına sıkıntı çektirmemeleri ve onların gözünde hürmet ve sevgilerini kaybetmemeleri.

KİMSE KİMSENİN HAKKINI YEMESİN HUKUKUNU ÇİĞNEMESİN ATA EVLAT KARDEŞ KARDEŞ DAHİ OLSA... İnanın böyle şeyleri gördükçe çok üzülüyorum. Ruhum sıkılıyo. Çünkü Cenab-ı Hakk'ın emrine karşı gelinemez... Hukuku çiğnenen evlat da işte bu noktada bişey yapamadığı için boynunu büküp adaletin sağlanmasını ahirette beklemek durumunda kalabiliyor...
 

topraktoprak

Well-known member
Kur'an’da tek olan Allah'a ibadet edip O'na hiç bir şeyi şirk koşmama emrinden sonra ana babaya itaat etme ve onlara ihsanda bulunma emrinin geldiği görülmektedir. Şöyle ki: "Rabbin sadece kendisine kulluk etmenizi ana babanıza ihsanda bulunmanızı (onlara iyi davranmanızı) kesin bir şekilde emretti...”
Bu âyettenana babaya iyilik ve ihsanda bulunmanın farz olduğu anlaşılmaktadır. Bunu destekleyen başka bir âyet-i kerimede şöyle buyuruluyor: "De ki gelin Rabbinizin size neleri haram kıldığını okuyayım: O'na hiçbir şeyi şirk/ortak koşmayın. Ana babaya ihsân/iyilik edin..."Burada Allah ana babaya itaati terk etmenin kötülüğünü beyan için haram kılınanlar arasında zikretti. O halde ana babaya ihsan/iyilik farz; terki haramdır.

Ana babaya ihsân güzel sözle davranışla ve ihtiyaçları anında onlara gereğince infak etmek suretiyle olur. Allah ebeveyni insanın yokluk âleminden varlık âlemine çıkmasına bir sebep kıldığı için onlara ihsân etmek gerekir. Allah'ın ebeveyne ihsânı kendi tevhidi ve ibadeti yanında zikretmesi ebeveynin çocuklar üzerindeki hakkının büyüklüğüne işarettir. "Allah'a ibâdet edin ve O'na hiçbir şeyi şirk/ortak koşmayın. Ana babaya akrabaya yetimlereyoksullara... ihsânda bulunun; Allah kendini beğenen ve daima böbürlenip duran kimseyi sevmez Buradaki ebeveyne ihsân evlâtların onların hizmetlerini yapması onlara nâzik konuşması ve onların meşrû isteklerini gerçekleştirmesi için çalışmasıdır. Peygamberimiz (s.a.s.) bu konuda şöyle buyurur: "Burnu yerde sürtülsün; burnu yerde sürtülsün; burnu yerde sürtülsün." "Kimin yâ Rasûlallah?" denildi. Hz. Peygamber: "Yaşlandıklarında ana babasına onlardan birine yahut her ikisine de yetişen fakat onlara iyilik etmediği için cennete giremeyen kimsenin
Ana baba çocuğunu Allah'a isyana teşvik etmedikçe evlâtların onların meşrû her emrine uyması gerekir. Ana baba için mağfiret talebinde bulunmak iyiliklerine duâ etmek bizzat Kur'ân'ın emridir. "Ey Rabbimiz! Hesaba çekileceği gün beni ana babamı ve (bütün) mü'minleri bağışla!" Ebeveyne yapılan her iyilik ve ihsân aslında insanın kendi kendisine yaptığı ihsândır. Âhiretteki mükâfatının sınırsızlığı yanında dünyevî ecri/karşılığı peşindir. Sosyal bir olgu olarak ebeveynimize yaptıklarımızın mislini veya fazlasını çocuklarımızdan göreceğimiz kaçınılmazdır. Ana baba -Allah korusun- müşrik de olsalar onlara ikramda bulunmak dinin emridir. Peygamberimiz müşrik anneye sıla-i rahimde bulunup ona iltifatlarda bulunmayı emretmiştir

Kur’ân-ı Kerim ana babaya ihsan konusuna büyük önem vermiştir. Bunun yanında kâfir bir babayı ve kardeşi küfrü imana tercih ediyorlarsa velî (dost) edinmenin yasaklığı; anne-baba evlâdını Allah'a şirk koşmak için zorlarlarsa onlara itaat edilmemesi ama onlarla (şirke zorlayan ebeveynle) dünyada iyi geçinilmesi gerektiği emredilir. İbrahim’in (a.s.) putperest babasına karşı konuşmasına "babacığım" diye hitap ederek başladığını ve bu "babacığım" ifadelerinin konuşmada sürekli her cümlede tekrarlandığını Kur’an ders alınsın diye belirtir.

17/İsrâ sûresi 23. âyetinde ana-babaya "of!" demenin yasaklığı vurgulanırken 46/Ahkaf sûrende 17'de ana-babasına "of be size!" diyen kâfir evlâttan örnekler verilir. “Of!” ifadesinin her türlü kaba ve yakışıksız söz için örnek olduğu tüm tefsirlerin ortak açıklaması olarak belirir.

Ana Babaya İhsanı Emreden Âyetlerde Dikkat Çeken Hususlar: Bakara sûresi 83. âyetten anlaşılıyor ki Allah’a kulluk ve ana babaya iyilik sadece Muhammed ümmetinin değil; aynı zamanda eski şeriatlerin de ortak yasasıdır. Benî İsrâilden de bu konuda mîsak/söz alınmıştır. İlâhî Kitaplarda Allah’a kulluk emrinden sonra ana babaya iyiliğin vurgulanması ana baba hakkının önemini gösterir. Ana babaya itaat yahûdilikteki temel emirleri içeren meşhur “on emir”den biridir. Bunların içerisinde Allah’a şirk koşmanın yasaklanmasından hemen sonra ikinci olarak emredilmiştir. Çıkış 20/1-17’de on emir sayılırken şöyle denir: “Babana ve anana hürmet et. Tâ ki Allah’ın Rabbin sana vermekte olduğu toprakta ömrün uzun olsun.” Allah’tan sonra insanın üzerinde en çok hakkı olanla ana babasıdır. Allah’ı bir bilip sadece O’na ibâdet ve kulluk nasıl önemliyse ana babaya ihsanla muâmele etmek de öyle önemlidir. Çünkü Allah insanın yaratıcısı ana baba da yaratmanın sebepleridir. İnsanı besleyen rızıklandıran Allah; yetiştiren eğiten şefkatle koruyup büyüten ana babadır. Bu bakımdan her şeyin başında Allah’ın birliğini tanıyıp sadece O’na ibâdet ve kulluk etmek sonra da ana babaya iyilik etmek şarttır.

Kur’an’da ve hadislerde Allah’a ibâdetten hemen sonra ana babaya iyilik görevinin zikredilmesinin sebepleri şunlardır: a) İnsanın maddî ve mânevî gelişmesi için en değerli katkı Allah’ın nimetlerinden sonra ana babanın fedâkârlıklarıdır. Çünkü ana baba çocuğun hem varlık sahnesine çıkmasının sebebidirler hem de yetiştirilip terbiye edilmesini eğitimini sağlayan kişilerdir. b) Çocuğun varlık alanına çıkmasının asıl ve gerçek sebebi Allah zâhirî ve hukukî sebebi ise ana babadır. c) Allah nimetlerini karşılıksız verdiği gibi; ana baba da çocuklarının ihtiyaçlarını hiçbir karşılık beklemeden seve seve yerine getirirler. d) Allah kuluna günahkâr bile olsa nimetler verdiği gibi; ana baba da âsi bile olsa çocuklarına desteklerini sürdürürler. e) Allah kullarının iyiliklerinden râzı olduğu karşılığını fazlasıyla verdiği gibi; ana baba da çocuklarının sahip olduğu imkân ve değerleri korumaya ve geliştirmeye çalışırlar.

İsrâ sûresinin 23-24. âyetlerinde Allah’a ibadetle yan yana emredilen ana babaya ihsanın/ iyiliği hiçbir şarta bağlanmadığı dikkat çekmektedir. Bundan da ana babanın müslüman veya gayr-i müslim faziletli veya fâsık/günahkâr olup olmadığına bakılmaksızın onlara itaat etmenin gerekli olduğu sonucuna varılır. Nitekim Mümtehıne sûresinin 8 ve 9. âyetleri de bunu desteklemektedir.

İsrâ sûresinin 23. âyetinde ana babaya karşı saygısızlığın en basit ifadesi olmak üzere “onlara öf bile demeyin” buyurulmuştur. Tefsir âlimleri iç sıkıntısını ifade eden bu kelimenin her türlü kabalık saygısızlık ve isyankârlığı içerdiğini belirtirler. 24. âyette merhamet duygusundan kaynaklanan bir tevâzu anlayışıyla ebeveynin himaye altına alınması istenmiş ve “de ki: Rabbim! Onlar bana küçükken nasıl şefkat ve merhamet gösterdilerse Sen de onlara merhamet et” buyurulmuştur. Burada ana babaya saygının en temel sebebi olarak merhametten söz edilmesi ve böylece ebeveyn ile çocuklar arasındaki duygusal bağın öneminin vurgulanmış olması hayli anlamlıdır. Çünkü merhamet duygusu çocuklarla ana baba arasında bulunan maddî ve mânevî ilginin temelidir. Allah’ın nimet ve ikramları da O’nun merhametine bağlı olduğu için Allah’tan ana babaya merhamet dilemek diğer bütün ilâhî lütufları dilemek anlamına gelir.

Lokman sûresinin 14. âyetinin sonunda ana babaya iyilik etmeyenin Allah huzurunda sorumlu olacağını belirtmek için “Dönüş banadır!” buyuruluyor. Yani dünyada Allah’a ve ebeveynine karşı yanlış davrananların Allah huzurunda hesaba çekilecekleri hatırlatılıyor. Aynı şekilde 15. âyetin sonunda da benzer ifade tekrar ediliyor ve dünyada yapılan her şeyin kendilerine âhirette haber verileceği belirtiliyor. Böylece insan âhiret hesap ve sorumluluğunu düşünerek Allah’a ve ana babasına karşı davranışlarına dikkat etmesi için uyarılıyor.

Ana Babaya İtaatin Sınırı: Allah’a şirk konusunda ailelerin bir zorlaması oluyorsa duygusal bağlardan dolayı tevhidin çiğnenmesine Kur’an kesinlikle müsaade etmez. Bu yüzden olmalı ki ana babaya ihsanı emreden âyetlerin çoğunda ilk emir olarak Allah’a ibâdet/kulluk hatırlatılırAna babaya itaat Allah’a rağmen değildir; İtaat konusunda herhangi bir kimse Allah’a tercih edilirse kişi şirk bataklığına dalmış olur. Ya Allah’a ya başkasına itaat etme seçeneklerinden biri karşısında tercihimanla küfür arasında bir tercihtir. “Biz insana ana-babasına iyi davranmasını tavsiye ettik. Eğer onlar seni hakkında bilgin olmayan şeyi (körü körüne) Bana şirk/ortak koşman için zorlarlarsa onlara itaat etme. Dönüşünüz ancak Banadır. O zaman size yapmış olduklarınızı haber vereceğim; “Biz insana ana-babasına iyi davranmasını tavsiye etmişizdir... Eğer onlar seni hakkında bilgin olmayan bir şeyi (körü körüne) Bana şirk/ortak koşman için zorlarlarsa onlara itaat etme. Onlarla dünyada iyi geçin. Bana yönelenlerin yoluna uy. Sonunda dönüşünüz ancak Banadır. O zaman size yapmış olduklarınızı haber veririm.
Bu âyetlerde ana babaya ihsanla/iyilikle davranma emredilmekle birlikte şirk koşmaİslâm’dan uzaklaşma gibi Allah'a açık isyan konusunda onlara itaat edilmemesi istenir. Ama putperest ve müşrik ana babayla dünyevî ilişkiler konusunda yine iyi geçinilmesi emredilir.

Allah’ın Hakkı Her Hakkın Üzerindedir: “(Kâfir olarak ölüp) Cehennem ehli oldukları onlara açıkça belli olduktan sonra akraba dahi olsalar (Allah'a) şirk koşanlar için af dilemek ne peygambere yaraşır ne de mü’minlere. (Çünkü Allah müşrikleri bağışlamaz.) İbrahim’in babası için af dilemesi sadece ona verdiği sözden dolayı idi. Yoksa onun Allah’ın düşmanı olduğu kendisine belli olunca (af dilemekten vazgeçip) ondan uzaklaştı. Şüphesiz ki İbrahim çok yumuşak huylu ve pek sabırlı idi
Sa’d bin Ebî Vakkas 17 yaşında bir gençken müslüman olmuştur. İslâm’a girdiği ilk günlerde annesiyle yaşadığı bir mâcerâyı şöyle anlatır: “Ben anneme karşı çok saygılı bir kimseydim. Müslüman olduğum zaman annem bu saygımdan istifade ile beni İslâm’dan döndürmek istedi ve: ‘Ey Sa’d! Bu yaşamaya başladığın yeni din de ne? Ya bu dinini terk edeceksin yahut açlık grevi yapacağı ölene dek yiyip içmeyi bırakacağım!’ dedi. Ben kendisine: ‘Anneciğim sakın böyle bir şey yapma. Zira ben kesinlikle dinimi bırakmam!’ dedim. Yine de o yemeyi içmeyi bıraktı ölüm orucuna başladı. Bu hal bir gün bir gece devam etti (diğer bir rivâyette üç gün sürdü). Sa’d’ın bütün ısrarına rağmen annesi ağzına bir şey koymadığından yıpranmağa başlamış gittikçe erimiş bitkin düşmüştü. Kendisine: ‘Anne Allah’a yemin olsun ki senin yüz tane canın olsa her gün birer birer çıkmaya başlasa ben bu dinimi terk etmem!’ dedim. Benim bu azmimi kesin kararımı görünce protestosunu bırakarak yiyip içmeye başladı. Bu olay üzerine şu âyet indi: “Eğer onlar seni hakkında bilgin olmayan bir şeyi (körü körüne) Bana şirk/ortak koşman için zorlarlarsa onlara itaat etme. Onlarla dünyada iyi geçin. Bana yönelenlerin yoluna uy. Sonunda dönüşünüz ancak Banadır. O zaman size yapmış olduklarınızı haber veririm. Sa’d bu âyetin kendisiyle ilgili olarak nâzil olduğunu söylerdi.
Tabii ki nüzul sebebi bu hâdise olsa da âyetin hükmü geneldir her müslümanı kapsar.
Bu konudaki âyetlerde dikkat çeken şey müşrik ana babaya itaatin yasaklanması değil; şirk konusundaki emirlerine itaatin yasaklanmasıdır. Müşrik anne babası insanı Allah’a ortak koşmaya sevk etmek istedikleri takdirde Kur’an bu konuda onlara itaati yasaklarken müşrik de olsalar dünya işlerinde onlarla iyi geçinmeyi emretmektedir. Yani onların meşrû emirlerine itaat edilmeli Allah’a isyanı emreden hususlarda itaat edilmemelidir. Ebeveyne itaat gerekir. Ancak ana babanın emirleri Allah’ın emirlerine ters düşerse bu konuda onlara itaat gerekmez. Çünkü Yaratan’a isyan olacak işlerde yaratılmışlara itaat edilmez. “Allah’a isyan sayılan bir konuda kula itaat edilemez.”


Yaratan’ın hakkı ana babanın hakkından üstündür.

 

Mustafa Kalkan

Active member
İtaat konusunda bir sıkıntı yok.Bahsettiğim yaşadığım ve etrafımda gördüğüm uygulamalara karşı ne yapılması gerektiği konusunda bir fikir verilmesi. Yoksa itaat konusunda ALLAH a şükür bir sıkıntımız yok. Orası tamam. Ama işte yukarıda da bahsettiğim durumlarda ne yapmalı magdur olan kesim. Fazla alaka mı mı kesilip daha fazla rencide etmeden ve olmadan uzak mı durmalı...?

Yoksa aynı şeylerin tekrarlanacağını bile bile üzerine gitmek de hoş olmuyor.

Veya bu tür durumlarda kırgınlıklar geçene ve kafalar sağlıklı düşünene kadar bir müddet uzak durup görüşmemek ve dua etmek yerinde bir davranış olur mu?

Çünkü akıllı insan durduk yere ana babasına isyan etmez ya da şöyle diyelim sitem etmez ve kırılmaz. Mutlaka bi yerde bi arıza bi yanlışlık vardır diye düşünüyorum... Yoksa bunca ayet ve hadise rağmen asla ve asla durduk yere isyan bayrağını AKLI OLAN HİÇBİR EVLAT AÇMAZ AÇAMAZ....
 

Mustafa Kalkan

Active member
Bakın meseleyi yaşanmış bir olayla şöyle derinden bi inceleyelim.

Bir kardeşimiz 2003 yılında evlendi. Ailenin en büyük evladı..Ondan bir yıl önce de küçük kardeşi evlenmişti. Kardeşine tüm imkanlar sonuna kadar harcanarak esaslı bir düğün yapılırken bahsettiğim kardeşimiz düğününü kendisi yapmak durumunda kaldı.Sonraki yıllarda babalarının evinin üzerine kat çıkma konusunda gizlice küçük kardeşe izin verildi...ull destekle evi yaptırıldı. Diğer büyük kardeş bundan 1 yıl sonra çok iyi hatırlyorum...Sör verilerek maddi destek sörü verilerek ev aldırıldı. Diğer kardeşi 1 yıl sonra yüksek miktarda borçlandı. Buna karşılık ana baba büyük oğlana bi anda yardımı haber vermeden kesip küçük kardeşin ne var ne yok hemen hemen yarıdan fazla borcunu ödediler. Diğer büyük kardeşimiz de bi anda binlerce TL borcun altında eziliverdi... Ve evini satmak zorunda kaldı. İnanın adamın ne evini satarken ne de taşınırken ana babası gelmediler. Artı adamcağızın ev parasından kalan parasını bile istediler. Sebep kendi borçlarını ödemek. Tabi adam vermedi satıştan kalan parasını. Bu sebeple iyice kırgınlık oldu aralarında. Koskoca adamın ağladığını biliyorum. Ama yine de ana babasının yapamadıkları bürokratik işlerini görür hal hatırlarını sorar arada bir de olsa ziyaret eder. Fakat ana babası ona karşı hala ilgisiz ve sanki yabancı gibi sanki çok nadir ziyaret ederler. Kapısını pek çalmazlar. Neden böyle yaparlar anlayamıyorum. Adamın tek kuruş yükü olmadı ana babasına.

HOŞ OLMAZ DİYE YAZMAYACAKTIM AMA MESELEYİ TAM ANLAMAK İÇİN MECBUREN YAZMAK ZORUNDA KALDIM...

BU DURUMDA BU MAĞDUR OLAN KARDEŞİMİZİN NE YAPMASI LAZIM?

BELKİ Bİ ÇÖZĞM BULURUZ DA Bİ FAYDAMIZ DOKUNUR...
 

topraktoprak

Well-known member
Soru: Babam beni hiç düşünmüyor, hep diğer çocuklarına yardım yapıyor, annem de bu ayırıma ses çıkarmıyor Ben de kızıyor, onlara soğuk davranıyorum Böyle bir ayırım yapmaya hakları var mı?***

Cevap: Bu gibi sızlanışlarda şikâyetçi evlatlar, durumu doğru değerlendirmek için sıralayacağım şu ihtimalleri baştan hesaba katmalılar Bu bilgilerden sonra durumu değerlendirmeliler Bakalım gerçekten de kendisini ihmal mi ediyorlar, yoksa kendisi mi öyle sanıyor, ya da ihmalin gerçek sebebi onlara karşı takındığı itici ve itaatsiz tavrı mı oluyor?

Birinci ihtimal: Hiçbir baba ve annenin sevgi ve şefkat dolu yüreği, evlatlarından birini öne alıp ötekini geriye itmesine izin vermez Birine yardım edip ötekini mahrum bırakmaya razı olmaz

Şayet böyle bir ayırım görüntüsü varsa, bunun sebebi evladın takındığı soğuk ve hatta itaatsiz tavrı olmalıdır Öyle ise evlat önce kendi tutumunu kontrol etmeli, hangi tavrının kendini geriye iter duruma düşürdüğünü düşünmelidir Çünkü ebeveyndeki şefkat ve sevgi, ayırım yapmaya izin vermeyecek şekilde yaratılmıştır Buna rağmen ayırım yapıyorsa evlat tutumunu gözden geçirmelidir

İkinci ihtimal: Ebeveyn, evlatların zayıf olanlarını özel yardımlarla kollayabilir Ayırım gibi gözüken yardımlar, zayıfı kollama adaleti olarak yorumlanmalı, ayırım yapıyor şeklinde anlaşılmamalıdır

Üçüncü ihtimal: Yaşayan ana-babanın mallarına mirasçı gözüyle bakılarak müdahale edilemez Çünkü yaşayan insanın, malına tasarruf hakkı ölünceye kadar devam eder Dilediğine münasip gördüğü miktar yardım eder, ölümden sonra mirasçı olacaklar, ölmeden önce müdahale edemezler

Dördüncü ihtimal: Bilgi yetersizliğinden adil davrandıklarını zannederek adaletsizlik yapabilirler Bu takdirde konuyu bilenlerle istişare etmeleri istenebilir, bilgilendirmeye gayret edilir

Bunlar geriye itildiğini zanneden evladın bilmesi gereken konular Baştan bu ihtimalleri iyi düşünmeli, kendilerine karşı takınılan tavrı bundan sonra yorumlamalılar

Şurası da bir gerçektir ki, saydığımız bu hak ve salahiyetlerini kullanırken ana-babalar tümüyle boşta da bırakılmamışlardır Efendimiz (sas) Hazretleri hiç unutulmayacak ikazını açık ve net şekilde şöyle yapmıştır:

- Analar-babalar! Evlatlarınız arasında adaletten ayrılmayın, birlerine verip ötekini (gerekçesiz) mahrum bırakmayın!

Peygamberimiz böyle bir ikazı hangi olaydan sonra yapmıştır? Onu mutlaka hatırlamak gerek

Sahabeden Hazreti Beşir'in hanımı, oğlu Numan'a, öteki hanımdan olan oğullarından ayrı olarak bir bahçe bağışlanmasını istemişti Beyi de bu arzuya uyarak elinden tuttuğu oğlu Numan'la Efendimiz'in huzuruna gelip oğluna bir hurma bahçesi bağışladığına şahit olmasını dilemişti

Ancak Efendimiz bu bağış şahitliğini hemen kabullenmeyip önce şöyle bir soru sordu:

-Diğer çocuklarına da bağışlarda bulundun mu?

- Hayır dedi, sadece bu hanımdan olan oğlum için düşündüğüm bağıştır!

Bu eşitsiz bağış üzerine Efendimiz tarihî ikazını yaptı:

-Evlatlarınız arasında adaletten ayrılmayın Birilerine verip ötekilerini (gerekçesiz ) mahrum bırakmayın!

Bundan sonra elinden tuttuğu çocuğu ile evine geri dönen baba, yapılan ikazı hanımına anlattı O da oğlu için özel bir bağışta bulunma teklifinden hemen vazgeçti, isteğinde ısrar etmedi

Demek oluyor ki, evlatlar ana-babanın mallarını kullanma hak ve salahiyetlerini bilmeli, itaat ve hürmette kusur etmemeli, kendilerine karşı duyulan eşit sevgi ve şefkati azaltıcı davranışlardan çekinmeliler Ana-babalar da ebeveyn olarak evlatları arasında adaletli davranma mecburiyetlerini unutmamalı, (gerekçesiz) tercihler yaparak ayırım yapma adaletsizliğine düşmekten kaçınmalılar


AHMED ŞAHİN
 

topraktoprak

Well-known member
Bir adam, Hazret-i Ömer’e, oğlunu şikayet eder Hazret-i Ömer, bu kimsenin oğluna der ki:
- İmandan sonra birinci vazifemiz ana babanın kalbini kırmamaktır Onlar ne kadar kötü olsalar da, yine her şeyin üstünde hakları vardır Onların kalbini kıranın ibadeti kabul olmaz Müslüman doğmamıza ve Müslüman yetişmemize sebep olan ana babamızın kalbini kırarsak Cennete nasıl gireriz? Onlar bize hakaret etse de, yalvararak gönüllerini almamız lazımdır Müslüman ana babamız, bizden razı olmadıkça, Allahü teâlânın sevdiği kulu olmak çok zordur

Çocuk Hazret-i Ömer’e der ki:
- Ya Emir-el-müminin, söylediklerini aynen kabul ediyorum Fakat çocuğun ana babası üzerinde hiç mi hakkı yoktur?

Hazret-i Ömer buyurdu ki:
- Evet çocuğun da hakkı vardır Evlenirken çocuklarına anne olacak kızı veya kadını iyi aileden seçmesi, çocuğa güzel bir isim koyması ve dinini öğretmesi gerekir

Çocuk, Hazret-i Ömer’e şöyle cevap verdi:
- Babam, bana terbiye nedir öğretmedi Anam ise, zenci bir Mecusinin kızı idi İsmimi “Karaböcek” koymuş ve Allah’ın kitabından bana bir harf bile öğretmedi Maalesef dinim hakkında hiçbir şey bilmiyorum

Hazret-i Ömer, çocuğun babasına dedi ki:
- Gelmiş, bir de bana oğlunu şikayet ediyorsun; halbuki sen onun hakkını çiğnemiş ve o sana kötülük etmeden, sen ona kötülük etmişsin.
 

Huseyni

Müdavim
Kardeş abimiz çözümünü bulmuş zaten. En doğru olanı yapıyor arada bir de ziyaretlerine gitmekle, hal hatır sormakla, sıla-i rahim yapmakla. Her kul kendi üzerine düşeni bilir. Başkasını da anlıyabileceği şekilde ikaz eder en fazla. Bunun üzerine yapacağı bir şey olamaz. Kimse kimseye şöyle veya böyle yapacaksın diye hayatını yönlendiremez. İmtihan bunu gerektirir. Yani o abimiz kendi cephesinden doğruyu yapıyor. Anne baba ise yanlış yapıyor olsalar biel evladın bu dünyada ona yapıcağı birşey yok. Dediğiniz gibi düzelmeleri için dua edebilir. Düzelmeseler bile duanın sevabını alır. Anne baba da hesabını evlada değil ahirette Allaha verir. Bahsettiğiniz türdeki olaylara sürekli şahit oluyoruz. Çok yaygın olan bir durum bu. Cehalet bunun en büyük sebebi. Cehaleti izale etmekle bu sorunlar ancak çözülebilir. Belki bugün varolanları değiştirmek mümkün olmayabilir fakat önce kendi cehaletimize, sonra çevremizdeki cehalete karşı bugünden önlemler almaya başlarsak Allahın izniyle daha bilinçli nesiller çıkacaktır. Velhasıl kelam dünya imtihan yeri, herkes kendi imtihanından mesul.
 

Mustafa Kalkan

Active member
Kardeş abimiz çözümünü bulmuş zaten. En doğru olanı yapıyor arada bir de ziyaretlerine gitmekle, hal hatır sormakla, sıla-i rahim yapmakla. Her kul kendi üzerine düşeni bilir. Başkasını da anlıyabileceği şekilde ikaz eder en fazla. Bunun üzerine yapacağı bir şey olamaz. Kimse kimseye şöyle veya böyle yapacaksın diye hayatını yönlendiremez. İmtihan bunu gerektirir. Yani o abimiz kendi cephesinden doğruyu yapıyor. Anne baba ise yanlış yapıyor olsalar biel evladın bu dünyada ona yapıcağı birşey yok. Dediğiniz gibi düzelmeleri için dua edebilir. Düzelmeseler bile duanın sevabını alır. Anne baba da hesabını evlada değil ahirette Allaha verir. Bahsettiğiniz türdeki olaylara sürekli şahit oluyoruz. Çok yaygın olan bir durum bu. Cehalet bunun en büyük sebebi. Cehaleti izale etmekle bu sorunlar ancak çözülebilir. Belki bugün varolanları değiştirmek mümkün olmayabilir fakat önce kendi cehaletimize, sonra çevremizdeki cehalete karşı bugünden önlemler almaya başlarsak Allahın izniyle daha bilinçli nesiller çıkacaktır. Velhasıl kelam dünya imtihan yeri, herkes kendi imtihanından mesul.

ALLAH razı olsun arkadaşlar... Bu yazdıklarınızı kendisi defalarca okudu ve sizlere nasıl dua ediyo anlatamam. Adamcağızın yüzü gülmeye başladı. Rahatladı. Siz dostlarımızdan hepimizden Cenab-ı Hak razı olsun.
 

Huseyni

Müdavim
Bir çok anne babada cemaatlere veya tarikatlere olan bir güvensizlik sözkonusu. Bu güvensizliğin de birçok sebebi var. Medyanın İslami kesimleri yanlış tanıtması, meseleleri saptırması vb. Bu güvensizliğin neticesi olarakta, anne baba şüpheye düştüğünden, evladını olası tehlikelerden koruyabilmek adına şiddetle karşı çıkabiliyor bu ortamlara girmesine. Hatta çocuğunun arkadaşlarıyla başka maksatlarla toplanması bu düşüncede olan kişilere göre daha az risk taşıyor. Çocuğunun içinde bulunduğu tarikat veya cemaat için yani Allah rızası için toplanmasına karşı çıkarken, keyfi, eğlence maksatlı toplanmalarına müsaade ediliyor. Bu bir çelişki değil mi ? Bu sorun nasıl aşılabilir ?
 

akna

Well-known member
gerçekten çok zor bir durum
Allah cc böyle zor durumda olan kardeşlerimizin yar ve yardımcısı olsun

Ya Rabbi cc
Anne babamıza itaat etmeyi, hoşgörülü davranmayı, şefkat ve muhabbet beslemeyi nasip eyle
Amel defterlerini kapatmayacak hayırlı evlatlar olabilmeyi, aynı şekilde hayırlı evlatlar yetiştirebilmeyi nasip eyle
Haksız olduklarında dahi isyan etmemeyi, sabır ve dua ile mukabelede bulunmayı nasip eyle
Allah’ım, onlara karşı sesimizi kıs; sözümüzü güzelleştir; huyumuzu yumuşak, kalbimizi şefkatli kıl; onlara karşı rıfk ile davranmaya, onlara sevgiyle yaklaşmaya muvaffak et bizi
amin amin amin
 

teblið

Vefasýz
Bir çok anne babada cemaatlere veya tarikatlere olan bir güvensizlik sözkonusu. Bu güvensizliğin de birçok sebebi var. Medyanın İslami kesimleri yanlış tanıtması, meseleleri saptırması vb. Bu güvensizliğin neticesi olarakta, anne baba şüpheye düştüğünden, evladını olası tehlikelerden koruyabilmek adına şiddetle karşı çıkabiliyor bu ortamlara girmesine. Hatta çocuğunun arkadaşlarıyla başka maksatlarla toplanması bu düşüncede olan kişilere göre daha az risk taşıyor. Çocuğunun içinde bulunduğu tarikat veya cemaat için yani Allah rızası için toplanmasına karşı çıkarken, keyfi, eğlence maksatlı toplanmalarına müsaade ediliyor. Bu bir çelişki değil mi ? Bu sorun nasıl aşılabilir ?

Kesinllikle çok haklısınız..Aslınde dejenere olmuş ebeveynler tek değil..Toplumdada islam ve cemmatler baya yanlış tanımış ve tanıtılmakta;V en önemlisi rejimin tetikçiliğini yapan sözde aydın yazar ve sivil toplum örgütleri insanların islamdan uzaklaşması için ellerinden geleni yapmaktalar ..Bu sorun artık evimizin dışına taşmış sosyal bir gangren haline gelmiş maalesef;

İslami yaşamak isteyen bir kısım vatandaşta ilimden uzak hurafe ve bid'at dolu inanışların dinimizin emri olduğunu inanıp tasdik etmekte;

Özellikle son 80 yıl darbe üstüne darbe inançlara;Ankebut evlerinde kirli senaryolarının ve eylemlerinin meyvelerini toplamaktalar.

Nasılmı aşacağız;SABIRLA HİZMETLE ÇALIŞMAKLA ,İNSANLARIN HAK BİR OLAN İSLAMI RADİKAL BİR ŞEKİLDE TEKRARDAN ANLATACAĞIZ GİRDİĞİMİZ HER MEKANDA..bıkmadan usanmadan;unutmamalıki her karanlığın sonu şafaktır aydınlıktır;

Hepimiz aile baskısı gördük ve görmekteyiz inancımız gereği;
Et tırnaktan ayrılmaz misali ne biz onları atabiliriz nede onlar bizi ;Kendimden bir örnek vereyim ;Ailemin baskısı olduğu zamanlarda,onlara kızmadan usanmadan şu cevabı verdim belkide onlarca kez;

Bedenimi liğme liğme etseniz,ve her bir praçamı bir dağa atsanız BU DAVADAN vazgeçmem;sizdende vazgeçmem..çünkü ailemsiniz..benim inancım sizede itaat etmeyi emreder.

Burda KARARLILIK çok önemlidir;Yani demem o ki duvarı ördüğünüz zaman tek bir gedik bırakmadan sık bir örme olsun duvarınız..tek bir gedik olursa su çeker ve o duvar çöker..umarım anlatmak istediğimi anladınız.;

Safflar sağlam olmalıdır ..taviz verilmemelidir..taviz tavizi doğurur sözünü asla unutmamalıyız;

zedelenmiş cemaat şuurlarını ailelerimize yeniden bir kere değil belki yüz kere gerçeği anlatmalıyız yılmamalıyız..Harekette bereket vardır vesselam;

zaman zaman gittiğimiz yerelere ebeveynlerimizide ikna edip götürmeliyiz..en azından gözleriyle görsünler ve ürkmesinler.

Allah (c.c) yar ve yardımcımız olsun cümleten...
 

akna

Well-known member
Bir çok anne babada cemaatlere veya tarikatlere olan bir güvensizlik sözkonusu. Bu güvensizliğin de birçok sebebi var. Medyanın İslami kesimleri yanlış tanıtması, meseleleri saptırması vb. Bu güvensizliğin neticesi olarakta, anne baba şüpheye düştüğünden, evladını olası tehlikelerden koruyabilmek adına şiddetle karşı çıkabiliyor bu ortamlara girmesine. Hatta çocuğunun arkadaşlarıyla başka maksatlarla toplanması bu düşüncede olan kişilere göre daha az risk taşıyor. Çocuğunun içinde bulunduğu tarikat veya cemaat için yani Allah rızası için toplanmasına karşı çıkarken, keyfi, eğlence maksatlı toplanmalarına müsaade ediliyor. Bu bir çelişki değil mi ? Bu sorun nasıl aşılabilir ?

Evet bu çok büyük bir çelişki
aynı zamanda çok büyük bir tehlike
aslında bu da anne babanın şefkat ve merhametinden kaynaklanıyor
evet bu şefkat ve merhametin yanlış kullanılmasından
Allah cc'nun verdiği bu mükemmel hassaların su-i istimal edilmesinden kaynaklanıyor
ehl-i dünya olan, ahiretini düşünmeyen anne baba, haliyle çocuğununda ahiretini düşünemiyor
bu dünyaya kaç kere gelinirki herşeyi yaşasın görsün evladım diyor
eliyle ateşe atıyor maalesef

"Evet, bir valide veledini tehlikeden kurtarmak için hiçbir ücret istemeden ruhunu feda etmesi ve hakikî bir ihlâs ile vazife-i fıtriyesi itibarıyla kendini evlâdına kurban etmesi gösteriyor ki, hanımlarda gayet yüksek bir kahramanlık var. Bu kahramanlığın inkişafı ile hem hayat-ı dünyeviyesini, hem hayat-ı ebediyesini onunla kurtarabilir. Fakat bazı fena cereyanlarla, o kuvvetli ve kıymettar seciye inkişaf etmez. Veyahut sû-i istimal edilir. Yüzer nümunelerinden bir küçük nümunesi şudur:
O şefkatli valide, çocuğunun hayat-ı dünyeviyede tehlikeye girmemesi, istifade ve fayda görmesi için her fedakârlığı nazara alır, onu öyle terbiye eder. “Oğlum paşa olsun” diye bütün malını verir, hafız mektebinden alır, Avrupa’ya gönderir. Fakat o çocuğun hayat-ı ebediyesi tehlikeye girdiğini düşünmüyor. Ve dünya hapsinden kurtarmaya çalışıyor; Cehennem hapsine düşmemesini nazara almıyor. Fıtrî şefkatin tam zıddı olarak, o mâsum çocuğunu, âhirette şefaatçi olmak lâzım gelirken dâvâcı ediyor. O çocuk, “Niçin benim imanımı takviye etmeden bu helâketime sebebiyet verdin?” diye şekvâ edecek. Dünyada da, terbiye-i İslâmiyeyi tam almadığı için, validesinin harika şefkatinin hakkına karşı lâyıkıyla mukabele edemez, belki de çok kusur eder...."
 
Üst