Mevt (Ölüm) Nedir?Hakikatı Nedir?

ademyakup

Well-known member
Evet, mevt,(ölüm)

tebdil-i mekândır,( Mekân değişikliği, yer değiştirme.)


ıtlak-ı ruhtur, (Ruhun serbest bırakılması.)


vazifeden terhistir;(İzin ve ruhsat verme, serbest bırakma, salma, kurtarma.)


idam(Yok etme, yok olma.)

ve adem( Yokluk, hiçlik.)

ve fenâ( Yokluk, yok olma.)

değildir.

Bunu TEFEKKÜR EDELİM..sonra risale-i nurdan konuyla ilgili yerlerde hakikata ulaşalım..

ne dersiniz..

fikri olan var mı?
 

ademyakup

Well-known member
Evin bir odasından yer değiştirerek diğer odaya geçmektir..manası vardır.

Dikkat edelim..ilk odadaki aynen ikinciyi odaya geçiyor.

ilk odanın şartlarında madde vardı.ikinci odanın şartlarında madde olmadığına göre.

yer değiştiren kim?

Elbette insan derken akla gelen Ruhdur.
 

ademyakup

Well-known member
ev ..kainata işaret..

oda ise kainat içindeki ayrı ayrı alemlere işaret..

dünya bir alem buranın şartlarında yeme,içme ve yatma vardır.Bu şartlar için ruha cesed giydirilmiş.

Ama kabir başka bir alem.o alemde yeme ,içme ve yatma yoktur.
Derecesine göre berzahda seyahat ve kabirde azab vardır.

Kabir azabında kurtulan kabir hayatı dediğimiz berzahda yaşar.
Kurtulmayan ise azabıyla meşgul.

azabda yaptıklarına göredir.

burdanda haşre,mahşere,sırata ta son durağı olan cennet ve cehennem alemlerine kadar mevte mazhar oluyor insan..
 

ademyakup

Well-known member
mevt, ehl-i dalalet için: (Doğru ve hak yoldan sapanlar, îmân ve İslâmdan çıkmış olanlar.)İÇİN..

bütün mahbubâtından(SEVDİKLERİNDEN) elîm(ACI VEREN) bir firâk-ı ebedîdir. (EBEDİ AYRILIKTIR)

Hem, kendi cennet-i kâzibe-i dünyeviyesinden(HEM KENDİ YALANCI DÜNYA CENNETİNDEN) ihraç (ÇIKARMAK)

ve vahşet ve yalnızlık içinde, zindan-ı mezara idhal ve hapis olduğu halde..

http://www.risaleara.com/oku.asp?id=33&a=mevt
 

ademyakup

Well-known member
Mevt; ehl-i hidâyet ve ehl-i Kur'ân için,

öteki âleme gitmiş eski dost ve ahbablarına kavuşmaya vesîledir.

Hem, hakiki vatanlarına ve ebedî makam-ı saadetlerine girmeye vâsıtadır.

Hem, zindan-ı dünyadan bostan-ı cinâna(CENNET BAHÇELERİNE) bir dâvettir.

Hem, Rahmân-ı Rahîmin fazlından, kendi hizmetine mukabil,(KARŞILIK) ahz-ı ücret(ÜCRET ALMAYA)- etmeye bir nöbettir.

Hem, vazife-i hayat külfetinden(AĞIRLIĞINDAN) bir terhistir.

Hem, ubûdiyet ve imtihanın tâlim ve tâlimâtından bir paydostur.
 

ademyakup

Well-known member
Her kim hayat-ı fâniyeyi (DÜNYA HAYATINI) esas maksad yapsa,

zâhiren bir cennet içinde olsa da, mânen cehennemdedir.

Ve her kim, hayat-ı bâkiyeye (EBEDİ HAYATA YANİ AHİRET HAYATINA)ciddî müteveccih (YÖNELMİŞ VE ÇALIŞMASINI YAPIYORSA) ise,

saadet-i dâreyne(DÜNYA VE AHİRET SAADETİNE ) mazhardır.

Dünyası ne kadar fenâ ve sıkıntılı olsa da, dünyasını Cennetin intizar(BEKLEME) salonu hükmünde gördüğü için, hoş görür, tahammül eder, sabır içinde şükreder.

http://www.risaleara.com/oku.asp?id=33&a=mevt
 

ademyakup

Well-known member
Allahım, bizi saadet, selâmet, Kur'ân ve İmân ehlinden eyle. âmin.
Allahım, Efendimiz Muhammed'e, onun âl ve ashâbına, indiği günden itibâren tâ kıyâmete kadar, onu okuyan her okuyucunun her kelimesini okuması esnâsında Allah'ın izniyle hava dalgalarının aynasına yansıyan bütün Kur'ân kelimelerinin bütün harfleri adedince salât ve selâm eyle. Bize, anne ve babamıza, erkek ve kadın bütün müminlere bu salavâtlar adedince merhamet et. Bunu rahmetinle yap, ey merhametlilerin en merhametlisi! Duâmızı kabul buyur. Alemlerin Rabbi olan Allah'a hamd olsun.
 

ademyakup

Well-known member
İnsan-ı mü'mine nur-u İmân ile gösterir ki,

mevt idâm değil, tebdil-i mekândır;

kabir ise, zulümâtlı bir kuyu ağzı değil, nurâniyetli âlemlerin kapısıdır.

Dünya ise, bütün şâşaasıyla, âhirete nisbeten bir zindan hükmündedir.

Elbette, zindân-ı dünyadan bostân-ı cinâna çıkmak

ve müz'ic(SIKINTILI) dağdağa-i hayat-ı cismâniyeden(CİSMANİ HAYAT OLAN DÜNYANIN KORKULARINDAN) âlem-i rahata ve meydan-ı tayerân-ı ervâha(RUHLARIN GEZDİĞİ MEYDANA) geçmek

ve mahlûkatın sıkıntılı gürültüsünden sıyrılıp huzûr-u Rahmân'a gitmek, bin can ile arzu edilir bir seyahattir, belki bir saadettir.

http://www.risaleara.com/oku.asp?id=177&a=mevt
 

ademyakup

Well-known member
Mevte, ecele dost bakarım, sen gibi korkmam.
Kabre gülerekten girerim, sen gibi ürkmem.


Ejder ağzı, vahşet yatağı, hiçlik boğazı-sen gibi görmem.
Ahbaba kavuşturur beni, kabirden darılmam, sen gibi kızmam.


Rahmet kapısı, nur kapısı, hak kapısı; ondan sıkılmam, geri çekilmem.
"Bismillâh" diyerek çalıyorum; Haşiye 1 arkama bakmam, dehşet de almam.


"Elhamdülillâh" diyerek rahat bulup yatacağım; zahmeti çekmem, vahşette kalmam.
"Allahü ekber" diyerek ezan-ı haşri işitip kalkacağım; Haşiye 2 mahşer-i ekberden çekinmem, mescid-i âzamdan çekilmem.


Lûtf-u Yezdân, nur-u Kur'ân, feyz-i İmân sâyesinde hiç üzülmem.
Durmayıp koşacağım, Arş-ı Rahmân zılline uçacağım, sen gibi şaşmam inşaallah.


Haşiye 1: Eyvah diyerek kaçmıyorum.
Haşiye 2: İsrâfil'in ezanını fecr-i haşirde işitip "Allahü ekber" diyerek kalkacağım. Salât-ı Kübrâdan çekilmem. Mecmâ-ı Ekberden çekinmem.

http://www.risaleara.com/oku.asp?id=179&a=mevt
 

ademyakup

Well-known member
Meselâ,


b576.gif

-1 İmân eden ve güzel işler yapanlar için ise, altından ırmaklar akan Cennetler vardır. Bu ise pek büyük bir kurtuluştur." (Bürûc Sûresi: 85:11.)-

âyetinin gösterdiği müjde-i saadet-i ebediye hakikati, bîçare beşere her dakika kendini gösteren

hakikat-i mevtin,

"Hem insanı, hem dünyasını, hem bütün ahbabını idam-ı ebedîsinden(EBEDİ HİÇLİKTEN) kurtarıp ebedî bir saltanatı kazandırır" dediğinden milyarlar defa tekrar edilse ve kâinat kadar ehemmiyet verilse, yine israf olmaz, kıymetten düşmez.

http://www.risaleara.com/oku.asp?id=412&a=mevt
 

ademyakup

Well-known member
Birinci Menba: Enfüsîdir.

Yani, herkes hayatına ve nefsine dikkat etse, bir ruh-u bâkîyi anlar.

Evet, herbir ruh, kaç sene yaşamış ise, o kadar beden değiştirdiği halde, bilbedâhe(AÇIKÇA) aynen bâkî kalmıştır.

Öyle ise, mâdem, cesed, gelip geçicidir; mevt ile bütün bütün çıplak olmak dahi ruhun bekâsına tesir etmez ve mahiyetini de bozmaz.

Yalnız, müddet-i hayatta, tedricî(YAVAŞ YAVAŞ) cesed libasını(ELBİSESİNİ) değiştiriyor;

mevtte ise birden soyunur.(RUH SOYUNUR)

Gayet katî bir hads ile belki müşâhede ile sabittir ki, cesed ruh ile kâimdir.(AYAKTA DURUYOR)

Öyle ise, ruh onun ile kâim değildir;

belki, ruh binefsihî(KENDİ ZATINDA) kâim ve hâkim olduğundan,

cesed istediği gibi dağılıp toplansın,

ruhun istiklâliyetine(BAĞIMSIZLIĞINA) halel(ZARAR ) vermez.

Belki, cesed ruhun hânesi(EVİ) ve yuvasıdır, libası(ELBİSESİ) değil.

Belki ruhun libası, bir derece sabit ve letâfetçe ruha münâsip bir gılâf-ı latîfi İnce, güzel ve şeffaf bir örtü. Ruhun elbisesi, örtüsü.)
(ve bir beden-i misâlîsi( Bedene benzeyen. Bedenin görünmeyen bir misâli.)
vardır.

Öyle ise mevt hengâmında bütün bütün çıplak olmaz, yuvasından çıkar, beden-i misâlîsini giyer.

http://www.risaleara.com/oku.asp?id=468
 

ademyakup

Well-known member
Birisi: Bir gün bir duada, "Yâ Rabbi! Cebrail, Mikâil, İsrafil, Azrail hürmetlerine ve şefaatlerine, beni cin ve insin şerlerinden muhafaza eyle!" meâlindeki duayı dediğim zaman, herkesi titreten ve dehşet veren Azrail namını zikrettiğim vakit, gayet tatlı ve tesellidâr ve sevimli bir hâlet hissettim, Elhamdü lillâh dedim. Azrail'i cidden sevmeye başladım. Melâikeye İmân rüknünün bu cüz'î ferdinin pek çok meyvelerinden yalnız bir cüz'î meyvesine gayet kısa bir işaret ederiz.
Birisi : İnsanın en kıymetli ve üstünde titrediği malı, onun ruhudur. Onu zâyi olmaktan ve fenadan ve başıboşluktan muhafaza etmek için kuvvetli ve emin bir ele teslimin derin bir sevinç verdiğini kat'î hissettim.
 

ademyakup

Well-known member
Mevt, vazife-i hayattan bir terhistir, bir paydostur, bir tebdil-i mekândır, bir tahvil-i vücuttur, hayat-ı bâkiyeye bir davettir, bir mebdedir, bir hayat-ı bâkiyenin mukaddimesidir.

Nasıl ki hayatın dünyaya gelmesi bir halk ve takdirledir. Öyle de, dünyadan gitmesi de bir halk ve takdirle, bir hikmet ve tedbirledir.

Çünkü, en basit tabaka-i hayat olan hayat-ı nebâtiyenin mevti, hayattan daha muntazam bir eser-i san’at olduğunu gösteriyor. Zira, meyvelerin, çekirdeklerin, tohumların mevti tefessühle, çürümek ve dağılmakla göründüğü halde, gayet muntazam bir muamele-i kimyeviye ve mizanlı bir imtizâcât-ı unsuriye ve hikmetli bir teşekkülât-ı zerreviyeden ibaret olan bir yoğurmaktır ki, bu görünmeyen intizamlı ve hikmetli ölümü, sümbülün hayatıyla tezahür ediyor. Demek çekirdeğin mevti, sümbülün mebde-i hayatıdır; belki ayn-ı hayatı hükmünde olduğu için, şu ölüm dahi hayat kadar mahlûk ve muntazamdır.

Hem zîhayat meyvelerin yahut hayvanların mide-i insaniyede ölümleri, hayat-ı insaniyeye çıkmalarına menşe olduğundan, o mevt onların hayatından daha muntazam ve mahlûk denilir.

İşte, en ednâ tabaka-i hayat olan hayat-ı nebâtiyenin mevti böyle mahlûk, hikmetli ve intizamlı olsa, tabaka-i hayatın en ulvîsi olan hayat-ı insaniyenin başına gelen mevt, elbette, yeraltına girmiş bir çekirdeğin hava âleminde bir ağaç olması gibi, yeraltına giren bir insan da âlem-i berzahta elbette bir hayat-ı bâkiye sümbülü verecektir. 1. mektub
 

ademyakup

Well-known member
Amma mevt(ölüm) nimet olduğunun ciheti(yönü) ise, çok vücuhundan(yönlerinden,özelliklerinden) dört veçhine(yönüne) işaret ederiz.

Birincisi: Ağırlaşmış olan vazife-i hayattan(hayat vazifesinden) ve tekâlif-i hayatiyeden (hayatın tekliflerinden, mükellefiyetlerinden)âzâd edip(serbest bırakıp), yüzde doksan dokuz ahbabına(dostlarına akrabalarına) kavuşmak için âlem-i berzahta (berzah aleminde)bir visal(kavuşma) kapısı olduğundan, en büyük bir nimettir.


İkincisi: Dar, sıkıntılı, dağdağalı,(korkulu) zelzeleli dünya zindanından çıkarıp, vüs'atli(geniş), sürurlu(neşeli), ıztırapsız(sıkıntısız), bâki(daimi) bir hayata mazhariyetle(sahip olmakla), Mahbûb-u Bâkînin(ezeli ebedi olan sevgilimiz Allahın) daire-i rahmetine girmektir.
 
Üst