Peygamber Efendimize Yazılan Naatlar şiirler(resimli)

NuruAhsen

Sonsuz Temâþâ
ahsentevhidko2.jpg



Güllerin Efendisi Muhammed (S.A.V)
Güllerin efendisi ey Muhammed
Gel rüyama bir gülümse,bir tebessüm et
Bana doğru yolu birde sen öğret
Güllerin efendisi ey Muhammed

Bir gül aldım,sordum seni ona
Anlattı seni bana doya doya
O bizim efendimiz dedi bana
Güllerin efendisi ey Muhammed

İslamiyet i yaydın herkese
Doğru yolu gösterdin bizlere
Allah’a giden en doğru yol İslamiyet te
Güllerin efendisi ey Muhammed

Gel rüyama göreyim bir kez olsun,
O nurlu yüzünü
Göreyim seni içim nur dolsun
Güllerin efendisi ey Muhammed

Her güzellik sensin ey Muhammed
Adı güzel,kendi güzel
Kalksa perdeler görsem yüzünü
Güllerin efendisi ey Muhammed

Sen doğdun putperestlerin bile ateşi söndü
Allah yolundan çıkanların dünyası döndü
Senin çok kişi Allah a secde etti





Güllerin efendisi ey Muhammed
Buse Algül
 

NuruAhsen

Sonsuz Temâþâ
Cevap: Güllerin Efendisi Muhammed (S.A.V)

ahsentevhidiz0.png


Gül olmasaydı, alemler yaratılmazdı... Rahmet yüklü hidâyet bulutları, Âdemoğlunun yüreğinde karar kılmazdı... Allah (c.c.), hakkıyla anılmaz; Kur’ân, gerçek mânâsıyla anlaşılmazdı… Hilâl’in ışığı yanmaz, zifirî karanlıklar aydınlanmaz, gurûbu olmayan şafaklar ufka dayanmaz ve insanlık İslâm şerefiyle bahtiyâr olmazdı...

“Gül” olmasaydı,
Hira Dağı Cebel-i Nûr olurken, gecelere bürünmüş Mekke semâları uyanmazdı gül yüzlü bir sabaha… Serâ da, süreyyâ da âyet âyet dokunan yeni bir diriliş muştusuyla tekbir almazdı bir daha… İnsanlar, semâvî sevdâlarla serfirâz olmak, vâhyin emsâlsiz güzelliklerinden feyz almak için yol bulamazdı en kutlu felâhâ… Medine’den yayılan İlâhî dâvet, bütün dünyayı kuşatmazdı… Aşkın mi’râcına çıkan gönüller, aklın verâsına ulaşıp secdekâr olmazdı…

“Gül” olmasaydı,
“Müjdeleyici”, “davetçi”, “şahit” ve “uyarıcı” olarak gönderilen Hâkikât Güneşi (s.a.v.) ufkumuza doğmazdı… Dînin, duânın ve ibâdetin nûru sînelerimize sağanak sağanak yağmazdı… Kâinata dar gelen Rabb-i Rahîm’in aşkı yumruk kadar bir kalbe sığmazdı… Yürekler “Allah” nidasıyla dalgalanmaz, diller her nefeste şükrederek Hakk’ı anmaz, gönüller Muhabbetullah aşkıyla alev alev yanmazdı... Ve insanlık, sevginin bütün kapıları açtığından hiçbir zaman haberdâr olmazdı...

“Gül” olmasaydı,
O’nu gören gözler “Sahâbî” sayılmaz, “Ashâbım gökteki yıldızlar gibidir” hadîsi duyulmaz, Hz. Ebûbekir (r.a.) “Sıddîk” unvânını almaz, Hattab oğlu Ömer (r.a.) adâlet timsâli “Ömerü’l-Fâruk” hâline gelmez, Hz. Osman (r.a.) “Zinnûreyn” diye çağrılmaz ve “İlmin kapısı” Hz. Ali(r.a.)’nin kılıcı da “Zülfikâr” olmazdı...

“Gül” olmasaydı,
“Hayra davet eden” sonçağrıyı işitemez, “Çöle İnen Nûr”un hâlesi olmaya gidemezdik... Sevdâ yaylasından Mevlâ’ya ulaşan yolun bidâyetinin de, nihâyetinin de O’nun “İz”inden geçtiğini idrâk edemezdik… İç âlemimizde çözülmeyi bekleyen binlerce buzulun, kalbimizi neden mesken tuttuğunun ve nasıl çözüleceğinin sırlarını asla çözemezdik… Yüreğimizdeki kin ve nefret dağlarını hâk ile yeksan etmeyi, nefsanî arzuları dizginlemeyi, kalbimizi işgal eden buzulları îman ateşiyle eritmeyi “Gül” olmadan katiyyen öğrenemezdik… Kalplere ‘Gül Cemresi’ düşmeden dünyamıza bahar gelmez ve cennet-âsâ baharların getirdiği yemyeşil bir sevdânın nûru yüreğimizi gönül hâline getirmezdi… O’nun kâinata can veren muhabbeti olmasaydı; gözyaşlarında dalgalanan rahmet ummanları gönül sahillerimize vurmaz, duâlar kıyâma durmaz, seher vakti âşıkların “Hû, Hû”lara karışan “Âmin”leri duyulmaz ve yürekler İlâhî aşka giriftâr olmazdı…

“Gül” olmasaydı,
“Ölmeden evvel kendimizi hesaba çekmeyi”, “ölümle uyanmadan önce” Müslüman olarak yaşamayı, “Allah (c.c.) için sevmeyi ve Allah (c.c.) için buğzetmeyi”öğrenemezdik… “İnsana teşekkür etmeyen, Allah’a şükredemez” kıstasını idrak edemez, ”Mahlûku sevmeyen, Mâbudu sevemez”, “Merhamet etmeyene merhamet edilmez” ölçüsünü öğrenemez, “Din kardeşliğinin kan kardeşliğinden daha önemli olduğunu” bilemezdik… Böyle olunca; “Ebâbil Kuşları”nın aşkına meftûn olan mâhur düşlerimiz hüzzama döner, hayatımız hüsrân denizinde boğulur, umutlarımız karanlığın girdabında kaybolur, kelâmın tahtı devrilir ve“Âlemlere Rahmet” olan“En Sevgili”ye “Yâ Muhammed cânım arzular Seni” ikrârımız aslâ âşikâr olmazdı...

“Gül” olmasaydı,
Kullar, “Sırât-ı Mustakîm”i bulamaz, yıllar “Asr-ı Saadet”i bilemez, yollar Kıble’de karar kılamazdı... Dünyaya köle olup irtifa kaybedenler, gurur ve kibirde zirveye çıkanlar, Gayyâ kuyularından kurtulamazdı… Nefse tutsak olan duygular yüzünden onlarca parçaya bölünen yürekler; “bir kızıl goncaya” dönene kadar kanasa bile, gönüller bir türlü gül bahçesine dönemezdi… Ve “Senin aşkın ateştir, ateşin gül bahçesi ” diyen çile harmanları “Aşk-ı Hakîki”den nasip almaz, gönüller aşk ile tâcidâr olmazdı...

“Gül” olmasaydı,
Ay’ın yüreğine değen O Şefkatli El’in mübârek parmağıyla, mehtabın titreyen gamzesi ikiye bölünmezdi…Î’lây-ı Kelîmetullah aşkına yelken açıp, gönül fethi için sefere çıkanların, zamansız mekânlara ve mekânsız zamanlara yaptığı sır dolu yolculuklar bilinmezdi… Mâverâ aşkıyla düşlerine kanat vuranların gönül seccâdeleri, müjdeli şafaklara serilmezdi... Gözler, “Karanlık Gecelerin Nurlu Sabahı”nı görmez, “her zorluğun yanına bir kolaylık” varmaz, her hüznün içine bir huzur girmezdi… Tefekkür, tezekkür, tenevvür, tekemmül ve tevekkül el ele vermez; ayrılık vuslata, zayıflık tâkate, ölüm hayâta bestekâr olmazdı…

“Gül” olmasaydı,
Beşeriyetin kanayan yaraları gül yaprağıyla sarılmaz, yetimlere, öksüzlere, mazlumlara ve mağdurlara merhamet edilmez, insanlara müşfik davranılmazdı… İnsanların hayatında firkat içinde yeni bir firkat kıyama durur, gözbebeklerine en kasvetli hüzünler oturur ve amel defterlerinde günahkâr gölgelerin nabzı vururdu… Katran siyahı küfür gecelerinden, îmanın âsûde iklimine varılmazdı… Karanlığın kalbine nûrânî imzalar atılmaz, Hilâl’in hükmü kalmaz, Kıble’yi kimse bilmez ve gecenin siyah perçemlerini aydınlatan ay yüzlü sevdâlar efsûnkâr olmazdı…

“Gül” olmasaydı,
İlmi farz, tefekkürü ibâdet telâkki eden bir mukaddesâta sırtımızı dönerdik… Biz; gül diye dikenleri dermeyi, umut dağıtmak yerine hazan bahçelerinde gazeller toplamayı şiâr edinirdik…Gül rengi diye ateşlere sarılırdık… Hazan sarısına dönerdi hayallerimiz… Yürekler sevdalanmaz, gönüller yanmaz, kışta gelenler baharı soluklamaz, kul ölümsüzlük şerbetini yudumlamaz, hâl ehlinin cümle eksikleri aşk ile tamamlanmaz ve ehl-i dil, dildâr olmazdı…

“Gül” olmasaydı,
İnsanlığın gördüğü en muhteşem inkılâb gerçekleşmezdi... Ruhumuz, Mâverâ’ya kanat çırpmaz, kalbimiz “Allah” aşkıyla çarpmazdı...

“Gül” olmasaydı,
Azgın tufanlar içinde âciz kalan bîçâreler, çâresizliğe göğüs geremezdi... İnsanlar ebedî barış ve kurtuluş menzîline eremezdi... Hayırlar fethedilmez, şerler defedilemezdi… Gönül tellerimize dokunan mızraplar ferâhnâk nağmeler veremezdi… Ruhların ölümden vâreste olduğunu, kışın bahara, gecenin nehâra, vefâtın dirilmeye bir beste olduğunu anlayamazdık... Bâkî olanı unutup, fânî olanlar için “âh etmeye” devam ederdik… Canlar cânı”nı bilemez, “Ballar balı”nı bulamazdık… İstikbâlimizde “Gül” yüzlü bahar, bakışlarımızda “Gül” mushaflı nazar, kalbimizde ‘Gül Yüzlü Yâr’ ve gönlümüzde “Vâreden”in aşkı vâr olmazdı…

“Gül” olmasaydı…

ALINTI
 

NuruAhsen

Sonsuz Temâþâ
Cevap: Güllerin Efendisi Muhammed (S.A.V)

tevhidahsenoa6.jpg



Hani bir aşk idin, bir güzellik idin sen, güzellikle askın kesiştiği
prizmada.
Güzelliğin cihanı gösteren bir ayna;
aşkın o aynanın cilası idi hani.
Güzelliğin olmasa efendim,
aşkı hiç bilmeyecekti cihan;
aşkın olmasa güzelliği hiç anlamayacaktı.
Aşk pazarında mezat hep güzelliğine; güzellik yurdunda yollar hep aşkına
durmuştu efendim...
Ve sen gitmiştin...
Sevgili!
Derd ile ağlayandın; hem derde salandın!..
Gönül yurdunda çaresizlerin çaresi, hastaların merhemiydin.
Saadetle yasamış, saadet çağını yaşatmıştın.
Suretleri ve canları iman ile sen şekillendirmiş,
"Lâ" ile "Illa"yi i'câz ile sen dillendirmiştin.
Sen gidince, ey sevgililer sevgilisi, güvercinlerimiz tuzaklara esir düştü;
Hüdhüdlerimizin mil çekildi gözlerine.
Artık düşmanlarımız dostlar arasında;
dostumuz düşman içinde.
Divanelere döndük, yaya kaldık yolunda.
Kendimizi unuttuk, seni bilmez olduk...
Sana muhtacız!..
Sana en fazla muhtacız.
En fazla sana muhtacız.
Uyandır bizi uykumuzdan...
Gel ey sevgili!
Bir gelişle gel, bir gülüşle gel.
Doğ ufkumuza, sar dünyamızı, gir gönlümüze yeniden...
Sana muhtacız...

Sana en fazla muhtacız...


İskender Pala
 

Gül-i İkra

Well-known member
Cevap: Güllerin Efendisi Muhammed (S.A.V)

Bu eskimiş sayfalarla
Tükenmiş kalem yaren
Emanetimdir sana
Sakın saklama

Hatırlatmasın
Anımsatmasın
Unutmayı seçiyorum
Umursatmasın

Gün olur bir gün geri dönersem
Beni tanıma bana bakma

Anılarımı geri istersem
Sefilim sanma,bana kanma..

Bu sarmaşık duygularla
Tükenmez çilem yaren
Emanetimdir sana
Sakın saklama

Hatırlatmasın
Anımsatmasın
Unutmayı seçiyorum
Umursatmasın


Gün olur bir gün geri dönersem
Beni tanıma bana bakma
Anılarımı geri istersem
Sefilim sanma,bana kanma..


 

NuruAhsen

Sonsuz Temâþâ
Cevap: Güllerin Efendisi Muhammed (S.A.V)

ahsentevhidgenwl7.jpg


Bütün şiirlerde söylediğim Sensin
Suna dedimse Sen, Leyla dedimse Sensin
Seni saklamak için görüntülerinden faydalandım Salome'nin, Belkıs'ın
Kuşlar uçar Senin gönlünü taklit için
Ellerinden devşirir bahar çiçeklerini
Deniz gözlerinden alır sonsuzluğun haberini
Ey gönüllerin en yumuşağı, en derini
Sevgili

En sevgili, Ey sevgili
Uzatma dünya sürgünümü benim
 

Ruh

Well-known member
GuL Efendim...

839on.jpg

Sonsuz selam, sonsuz salat, sonsuz muhabbet ve ihtiram sana.

Elimin müjdesi, dilimin muştusu,
Gönlümün hakikat ruhu, ufkumun kahramanı, dünyamın zimamdarı,
Hilkaten fatiham, Nübüvveten hatimem, ezelen ve ebeden Efendim.
Varoluş varlığım, gül çağında gül ıtırım,
Gül Efendim

ensarnj7.jpg

Canların cananı, güllerin gülistanı,
Sonsuzluk aşkımın nur-u ummanı, gönül dünyamın mihveri,
Hayat eksenimin odağı, en mühim nokta-i nazarım,
Her halükarda başvuru kaynağım, rehberi furkanım,
Yegane sığınağım, barınağım ve limanım,
Gül Efendim

selale6fvbd4.jpg

Tesellim, bahar iklimim,
Hayatıma hayat sunan biricik modelim,
İnsanlığın iftihar tablosu Hazreti Peygamberim,
Âlemlere rahmet olarak gönderilen,
İnsanlığa armağan olarak vazifelendirilen,
İlâhi ikramım, canım, cananım,
İnsanlığa, insanlığı ve imanı soluklayan muhbir-i sadıkım
Gül Efendim


Teri gül kokan, gönlü gül kokan, ömrü gül kokan,
Gül Efendim

Tebliğden önce temsil gücüm,
Korkutmayan, ürkütmeyen, nefret ettirmeyen, sevdirenim,
Zorlaştırmayan, kolaylaştıran, iyilikle, güzellikle davrananım,
İnsanlık âlemine nümune-i imtisalim,
Muhabbetiyle, hoşgörüsüyle, yaklaşımıyla,
Eşsiz özellik ve güzelliğiyle yaşayan Kur’ân’ım,
Gül Efendim

Başlara baş, kalplere ilaç, ruhlara ışık ve ufuk,
Rengime renk, çizgime çizgi, ölçüme ölçü,
Renk, renk, huy, huy, çizgi, çizgi, yol, yol izdüşümler halinde,
İçimde, metafizik yönümde yaşayanım,
Gül Efendim

Ahengim, rengim, özümde biçimlenen irfanım,
Hayat seyrimin fethi, damarlarında dolaşan imanım.
Kafa, kalp ve ruh bütünlüğümde şekillenen Sultanım,
Beni nice ümitlerle hülyalandıran hayalim, gerçeğim,
Düşüm, gülüşüm.
Gül Efendim

Gecelerimin ışığı dolunayım, gül baharım,
Nazenin fidanlarımın üstünde çiçek çiçek açıverenim,
Şafak serinliğimi, bakış derinliğimi dupduru sularıyla yıkayanım,
Kutlu zaman dilimim, ölümsüz bahar atmosferim,
Sevgi oymağımda sevincim, sevgilim,
Hiç başımı yastığımdan kaldırmadan, gözümü kırpmadan,
Asırlarca sürüp gitmesini istediğim tatlı rüyam,
Misk-i anberim, solmayan boyam,
Dimağımda elvan elvan lezzetim, izzetim, şerefim,
Gül Efendim

Ahmedim, Mahmudum, Muhammedim,
Halık-ı Yezdanımdan, Sultan-ı Müeyyedim.
Gül Efendim

Hayatımın siyeri, vasfımın şemaili,
Yakınlığına yakınlığımın ifadesi hilyem,
Şanına layık mi’racım, namına layık mesnevim,
Terennümlerim üzerine bestelenmiş ilahim,
Kağıt kağıt, kalem kalem, kitap kitap, söze layık, kelama layık,
Aşkım, vecdim, muhabbetim,
Gül Efendim

Gönlümün gülü, sinemin sünbülü,
Yüreğimin bülbülü, derdimin dermanı, ruhumun fermanı,
Nazlı ve nazenin gözbebeğim, nur-u dilaram,
Andelib-i Zişanım, sevda iklimim, güzel kokan mevsimim,
Rahman ve Rahimin kudretiyle, İbrahimce, Ahmedi nefesli yarim,
Gül Efendim

Güneşim, yıldızım, ışığım,
Medine’deki nurum, ak kalbime Banu Cihanım,
Güçsüzlüğümün gücü, çaresizliğimin çaresi, şanım,
Gül Efendim

Sonsuz selam, sonsuz salat, sonsuz muhabbet ve ihtiram sana
Gül Efendim

Senin olmadığın yıllarda,
Çölün ortasında alevler almış başını gidiyordu.
Küfürler kavurarak, har vurup harman savuruyordu.
Gündüzler anlamını yitirmişti.
Geceler büsbütün yalanları solukluyordu.
Dalga dalgaydı nefesler, kısılmıştı, titrek titrekti sesler
Gündüzler de, geceler de hiç yaşanma imkanına erişemediler,
Yetimdi sözcükler ve sevgiler, acılar besteliyordu yürekler
Cahilce işleniyordu cinayetler, kızlarını diri diri toprağa gömüyorlardı babalar.
Cinnet karargahına dönmüştü kalpler, hırpalanmıştı bünyeler,
Hor hakir görülüyordu, insandan bile sayılmıyordu kadınlar,
Çarmıha geriliyordu masum ve narin kelebekler,
Hayat hakkını bulamıyordu bebekler, körpeler
Güçsüzlerin gücünü emerek güçleniyordu güçlüler,
Dünyaya dünya olduğunu hissettirmediler,

Özleminle dolup taşıyordu özlem yüklüler,
Senin olmadığın yıllarda, zamanlarda,
Gül Efendim

Ah keşke ne olur hep aşkınla oturup aşkınla kalkabilsem,
Ruhların yükselişleri gibi ufuklarında dolaşabilsem,
Ne yapıp edip de taa iç dünyalarına derinlemesine akabilsem,
Mecnun gibi arkandan yorulmadan koşabilsem,
İçime bir kor gibi düşerek, ocaklar gibi yanabilsem,
Sensiz geçen her türlü acılardan ah bir kurtulabilsem
Gül Efendim


Yine karanlıklar bastı, ışıklar kesildi, ipler gerildi,
Bulutlar üstümüze karargah kurdu, çıkmaz sokaklar çoğaldı,
Yollar çatallandı, insanlar yoruldu, daraldı, bunaldı,
Varlık içinde yokluk çektiriliyor can taşıyanlara,
İmdat çığlıkları dağlar boyunca dalgalandı,
Kara çizgiler belirdi kara bahtımızda,
Yitirdik kendimizi, senin aşkını yitirdik.
Tuzakların esaretinde inlemekte kulaklarımız.
Feri kesildi gözlerimizin, tesiri kalmadı sözlerimizin,
Divanelere döndüğümüz muhakkak, yaya kaldığımız muhakkak.
Kendimizi unuttuğumuz muhakkak, Seni bilmez olduğumuz muhakkak.
Gül Efendim

Sana her zamankinden daha muhtacız Efendim,
Uyandır gaflet uykularından bizleri Efendim,
Yeniden içime, gönlüme, metafiziğime doğ Sen
Ey Sevgili..
Gül Efendim

Öyle bir doğuşla doğ ki, öyle bir gelişle gel ki,
Öyle bir sarışla sar ki; dünyam başkalaşsın, gönlüm yenilensin,
Ufkumda ısı ve ışık yüklü güneşler doğsun.
Gecelere renk veren aylar semalarımı kaplasın,
Yıldızlar saf saf etrafımda dizilsin, hakikatler sezilsin.
Bilinmesi gerekenler bilinsin, derilmesi gereken güller derilsin.
Gül Efendim



Gel ey aşk ikliminin Sultanı,
Gel ey güzellik şahikalarımın dolunayı,
Gel ey vefa ve safa göklerinin hilali, cemali,
Gel ey güzellikler ordusunun hakanı, varlık aleminin özü, kemali.
Gel, gel de dağıt şu zulmeti. İkram et, yitirdiğimiz cenneti.
Deriver içimize layık gülleri, sünbülleri,
İtiverme ne olur elinin tersiyle bizleri.
Aklımıza sun akılları, basiretleri,
Gül Efendim

Gel, kine kilitlenenlerin kilidini kırmak için,
Nefrete odaklananların nefretini ortadan kaldırmak için,
Düşmanlığa sadık kalanların, zavallı ruhların,
Boyunlarındaki zincirleri çözüp açmak için,
Gül Efendim

Gel, Senin sevginle sevgilerimizi, Senin merhametinle merhametimizi,
Senin şefkatinle şefkatimizi, Senin sinenle sinelerimizi,
Senin muhabbetinle muhabbetimizi,
Senin hoşgörünle hoşgörümüzü
Coştur Efendim, bizleri koştur Efendim
Gül Efendim

İçimize bir gül, gönlüzüme bir gül, özümüze bir gül,
Gül Efendim


Sonsuz selam, sonsuz salat, sonsuz muhabbet ve ihtiram sana
Gül Efendim
 

NuruAhsen

Sonsuz Temâþâ
Faran Dağlarında Açan Sevgili

nuruahsenhf3.png

Selâm sana nazlı Nebî
Selâm sana gözbebeği
Mevlâ'nın kudretiyle selâm.

Selâm sana nûr-i dilâra
Selâm sana Hakk hâbibi
Rahman'ın kudretiyle selâm.

Selâm sana Andelîb_i Zîşan
Selâm sana Muhammedî
Cebrail'in yüreğiyle selâm
İbrahim'ce selâm sana
Rahim'ce selâm sana
Gafûr'ca selâm.

Selâm sana ey yetimler padişahı
Selâm sana Ahmedî nefesli yâr
Eyyup'ça selâm sana

Selâm sana ya Habiballah
Selâm sana ya Nebiallah
Selâm sana ya Resûlallah.

Ya Resûlallah!
Sen, sevmek için istenen
Can, dudakta istenen
Sevda ikliminin en güzel mevsiminin
En güzel çiçeğisin.

Cemre gibi düştün kâinatın kışına
Bahar, senin elinde doğdu
Senin elinle indi toprağa
Öyle bir sevildin ki
Candan aziz bilerek
Uğruna can verildi
Ama bu, ölüm değildi
Adını bir kez anan
Bir kez gönülden anan
Rahmetin nûr kaynağı gözlerinde dirildi
Şimdi biz de seni anıyoruz
Mevlâ'mızın yeminleriyle anıyoruz seni

Ey Faran Dağları'nda açan sevgili !
Fecre,
On geceye,
Her şeyin çiftine ve tekine,
Akşamın alacakaranlığına,
Kararıp bürüdüğü zaman geceye,
Açılıp aydınlattığı zaman,
Gündüze and olsun ki;
Sen olunca sitem yok,
Serzeniş yok,
Eyvah yok.
Âlemlere ambersin
O'ndan başka ilâh yok
Sen, en son peygambersin.

Beni ilk öksüz oluşun vurdu
Yetim kalışın yaraladı önce
Elden ele dolaşmıştın
Herkesin gözbebeğiydin
Ama mahzun,
Ama kederli,
Bir yanın arşa kadar azamet,
Bir yanın ürkek...

Mekke akşamları yanar
Verdiğin her nefeste
Ve gökten inen bir sesle
Allah korumasına alır.

Senin derdin Allah'tı
Hüznün, kederin Allah
Senin dostun Allah'tı
Sana en yakın Allah.

Biz seni göremedik ya Resûlallah
Uhud Dağı'nı seyrettik
Okçular tepesinden bir sabah
Bir Medine sabahında
Uhud'u seyrettik
Seni göremedik
Ebu Ubeyde bin Cerrah sanki ordaydı
Sanki mübarek yüzüne batan miğfer halkalarını
Dişleriyle sökmek için nefes nefeseydi
Kalbi yerinden fırlayacakmış gibiydi
Seni öyle seviyordu ki
Tenine bir dikenin batması bile
O kalbi durdururdu.

Biz seni göremedik ya Resûlallah
Uhud'u gördük bir sabah
Malik bin Sinan olamadık
Mübarek kanının, kanına karıştığı
Malik bin Sinan sanki oradaydı
Ve inemedik okçular tepesinden
Sanki sen inin demeden inersek
Uhud tekrar cehenneme dönerdi.

Ey Faran Dağları'nda açan sevgili !
Güneşe ve onun ışığına,
Ardından gelmekte olan aya,
Onu ortaya koyan gündüze,
Onu bürüyen geceye,
Göğe ve onu meydana koyana,
Yere ve onu yayana and olsun ki;
Sen olunca sitem yok,
Serzeniş yok,
Eyvah yok.
Âlemlere ambersin
O'ndan başka ilâh yok
Sen, en son peygambersin.

Vazgeçtim seni hep ötelerde aramaktan
Seni yüzyıllar öncesine hapsetmekten vazgeçtim
Mesafelerden usandım ya Resûlallah
Sana sesleniyorum!

Âlemlere rahmetsin
Seslenince yanımdasın, burdasın
Günahkârım,
Ama sen günahkârların umudusun
Temizle beni ya Resûlallah!
Temizle beni ya Resûlallah!
Temizle beni ya Resûlallah!

Mescid-i Nebevi'de gördüm
Mübarek sözlerinden birini süsleyip duvara asmışlar:
"Benim şefaatim, ümmetimden büyük günahları olanlar için."
Buyurmuşsun
İçimde her şey üşür,
Rüzgar üşür,
Yağmur üşür,
Dua üşür,
Melekler üşür.
Isıtırsan bir sen ısıtırsın
Medine'ye akan nûr gibi ak kalbime
Ey ban-u cihan
Yorgunum,
Güçsüzüm,
Çaresizim.
Sen çaresizlerin yardımcısısın

Yüreğimi koşturdum
Sana doğru
Çatlarcasına koşturdum
Kimseye hakkım yok
Huzurunda sana ait varlıkları dâvâ etmem
Ben bir dâvâlıyım
Tükendim ya Resûlallah
Hicretimi kabul et ya Resûlallah!
Hicretimi kabul et ya Resûlallah!
Hicretimi kabul et...


Dursun Ali ERZİNCANLI


 

NuruAhsen

Sonsuz Temâþâ


Selâm sana nazlı Nebî
Selâm sana gözbebeği
Mevlâ'nın kudretiyle selâm.

Selâm sana nûr-i dilâra
Selâm sana Hakk hâbibi
Rahman'ın kudretiyle selâm.

Selâm sana Andelîb_i Zîşan
Selâm sana Muhammedî
Cebrail'in yüreğiyle selâm
İbrahim'ce selâm sana
Rahim'ce selâm sana
Gafûr'ca selâm.

Selâm sana ey yetimler padişahı
Selâm sana Ahmedî nefesli yâr
Eyyup'ça selâm sana

Selâm sana ya Habiballah
Selâm sana ya Nebiallah
Selâm sana ya Resûlallah.

Ya Resûlallah!
Sen, sevmek için istenen
Can, dudakta istenen
Sevda ikliminin en güzel mevsiminin
En güzel çiçeğisin.

Cemre gibi düştün kâinatın kışına
Bahar, senin elinde doğdu
Senin elinle indi toprağa
Öyle bir sevildin ki
Candan aziz bilerek
Uğruna can verildi
Ama bu, ölüm değildi
Adını bir kez anan
Bir kez gönülden anan
Rahmetin nûr kaynağı gözlerinde dirildi
Şimdi biz de seni anıyoruz
Mevlâ'mızın yeminleriyle anıyoruz seni

Ey Faran Dağları'nda açan sevgili !
Fecre,
On geceye,
Her şeyin çiftine ve tekine,
Akşamın alacakaranlığına,
Kararıp bürüdüğü zaman geceye,
Açılıp aydınlattığı zaman,
Gündüze and olsun ki;
Sen olunca sitem yok,
Serzeniş yok,
Eyvah yok.
Âlemlere ambersin
O'ndan başka ilâh yok
Sen, en son peygambersin.

Beni ilk öksüz oluşun vurdu
Yetim kalışın yaraladı önce
Elden ele dolaşmıştın
Herkesin gözbebeğiydin
Ama mahzun,
Ama kederli,
Bir yanın arşa kadar azamet,
Bir yanın ürkek...

Mekke akşamları yanar
Verdiğin her nefeste
Ve gökten inen bir sesle
Allah korumasına alır.

Senin derdin Allah'tı
Hüznün, kederin Allah
Senin dostun Allah'tı
Sana en yakın Allah.

Biz seni göremedik ya Resûlallah
Uhud Dağı'nı seyrettik
Okçular tepesinden bir sabah
Bir Medine sabahında
Uhud'u seyrettik
Seni göremedik
Ebu Ubeyde bin Cerrah sanki ordaydı
Sanki mübarek yüzüne batan miğfer halkalarını
Dişleriyle sökmek için nefes nefeseydi
Kalbi yerinden fırlayacakmış gibiydi
Seni öyle seviyordu ki
Tenine bir dikenin batması bile
O kalbi durdururdu.

Biz seni göremedik ya Resûlallah
Uhud'u gördük bir sabah
Malik bin Sinan olamadık
Mübarek kanının, kanına karıştığı
Malik bin Sinan sanki oradaydı
Ve inemedik okçular tepesinden
Sanki sen inin demeden inersek
Uhud tekrar cehenneme dönerdi.

Ey Faran Dağları'nda açan sevgili !
Güneşe ve onun ışığına,
Ardından gelmekte olan aya,
Onu ortaya koyan gündüze,
Onu bürüyen geceye,
Göğe ve onu meydana koyana,
Yere ve onu yayana and olsun ki;
Sen olunca sitem yok,
Serzeniş yok,
Eyvah yok.
Âlemlere ambersin
O'ndan başka ilâh yok
Sen, en son peygambersin.

Vazgeçtim seni hep ötelerde aramaktan
Seni yüzyıllar öncesine hapsetmekten vazgeçtim
Mesafelerden usandım ya Resûlallah
Sana sesleniyorum!

Âlemlere rahmetsin
Seslenince yanımdasın, burdasın
Günahkârım,
Ama sen günahkârların umudusun
Temizle beni ya Resûlallah!
Temizle beni ya Resûlallah!
Temizle beni ya Resûlallah!

Mescid-i Nebevi'de gördüm
Mübarek sözlerinden birini süsleyip duvara asmışlar:
"Benim şefaatim, ümmetimden büyük günahları olanlar için."
Buyurmuşsun
İçimde her şey üşür,
Rüzgar üşür,
Yağmur üşür,
Dua üşür,
Melekler üşür.
Isıtırsan bir sen ısıtırsın
Medine'ye akan nûr gibi ak kalbime
Ey ban-u cihan
Yorgunum,
Güçsüzüm,
Çaresizim.
Sen çaresizlerin yardımcısısın

Yüreğimi koşturdum
Sana doğru
Çatlarcasına koşturdum
Kimseye hakkım yok
Huzurunda sana ait varlıkları dâvâ etmem
Ben bir dâvâlıyım
Tükendim ya Resûlallah
Hicretimi kabul et ya Resûlallah!
Hicretimi kabul et ya Resûlallah!
Hicretimi kabul et...

 

Satuk Buðra Han

Well-known member
rosen_800-thumb-600xauto.jpg



Senin sevdanla
Seviyoruz Seni Sevgili, derbeder yüreklerimizle seviyoruz… Biçare olmuş
yüreklerle seviyoruz… Çölleşmiş kalplerimizle seviyoruz Seni Sevgili ..
Yeşertemediğimiz sevdamızla, sevdanla seviyoruz …
Seviyoruz Seni Ey Sevgili! Bülbülün gülü sevdiği gibi… Biz de, Senin
bülbülün olmak istiyoruz Sevgili, ebedi aşkı bulmak için…
Seviyoruz Seni Ey Sevgili! Yıpranmış vakitlerde yıpranmayan tek gül
olduğun için…
Seviyoruz Seni Ey Sevgili! Seviyoruz Seni…
Seviyoruz Seni Ey Sevgili! Çöl sıcağındaki bir kevser şelalesi gibi…
Seviyoruz Seni Ey Sevgili! Göz yaşlarımızla suladığımız güllerle seviyoruz Seni…
Seviyoruz Seni Ey Sevgili! Sana aşık, Sana meftun olan aciz yüreklerimizle
seviyoruz…
Seviyoruz Seni Ey Sevgili!
Seviyoruz Seni Ey Sevgili! Seni gündüzleri ruhumuzu aydınlatan güneş gibi,
geceleri yolumuzu bulduran ay gibi seviyoruz… Seni kainatı yaratan Allah
için seviyoruz… Duy bizi Ey Sevgili! Duy bizi, duy bizi…
Ey Sevgili! Bizler dudaklarımızda Senin sevdanı terennüm ediyoruz.
Vuslatını haykırıyoruz on sekiz bin aleme…
Ey sevgili! Kabul et bu mektubumuzu ve şefaat et bize.. Biz aciz ümmetine,
sevgine muhtaç olan ümmetine acı ve şefaat et Ey Sevgili! Ey Sevgili!
Sanadır salavatlarımız
Şefaat et Ey Sevgili! Şefaat et ,
şefaat et bizlere… Yaa
5cf41145fcf57b91a5a7b05563ae1f.gif

SALLALLAHU ALEYHİ VESSELAM


 
Üst