Arifler Sultanı Mahmûd Sâmî Ramazanoğlu (k.s) Hazretleri

  • Konbuyu başlatan talib
  • Başlangıç tarihi
T

talib

Misafir


Gülşen içre bülbül-i gülzâr olan anlar bizi
Sohbet ü fikrü hayâl-i yâr olan anlar bizi
Cân u baştan geçmeyen basmaz kadem aşk bezmine
Kim bugün mansur gibi berdâr olan anlar bizi


Mahmud Sami Ramazanoğlu
(k.s), insanları Hakk'a davet eden, doğru yolu göstererek saadete kavuşturan ve kendilerine "Silsile-i Âliyye" denilen, büyükler veliler zincirinin otuz üçüncüsüdür.

Asrının gavsi ve müceddidi idi.

Müttakiler imamı, veliler serdarı, arifler sultanı, eşi bulunmaz Hakk incisi, zahir ve batın ilimlerinin denizi, takva ve vera, haya ve edeb sahibi, sözlerinde ve gözlerinde hikmet ve irfan nuru parıldayan Hakk dostu idi.

Hakikat ufkunun batmaz güneşi, tertemiz vücudu ile aleme inen Hakk rahmeti idi.

Gönül iklimini aydınlatan bir Sultan'dı.

O (k.s), iyiliklerin kaynağı, vefanın ocağı, bütün güzelliklerin kendisinde toplandığı bir Veliy-yi Alî-i Kadir idi.

O ki, aleme sultan, veliyy-i alîşandı.
Latif ruhlara rehber, bu ümmete nişandı.
Onda idi tevazu, ahlak edeb ve haya
Benim gücüm elvermez her birini saymaya
 
T

talib

Misafir
Gavsiyyet Makamının Verilmesi

Peygamberimizin manevi emaneti devir almasını Üveysi veli Ladikli Hacı Ahmet Ağa (k.s.) anlatıyor:

"Veraseti Nebeviyye makamına ait emaneti devir almak için Mahmud Sami Efendimiz Medine-i Münevvere'ye davet edilmişti. Haberi kendilerine tebliğ etmiştim. Birlikte Adana'dan Ravza'yı Mudahhara'ya dört dakikada yetişmiştik. Bütün ricaller, kutublar orada toplanmışlardı... Hocamda (Hızır aleyhisselam) orada idi.

Makam'ı Rasulullah’dan...

'Evladımız Mahmut Sami Efendiyi varisimiz olarak makamımıza tayin ettik!' emri peygamberiyyesi mühürlü olarak, icazetnamesi kendisine verilir.

Toplanan ricaller ve kutuplar kendilerine hemen orada biat ederler... Medine-i Münevvere'deki Şeyh Ziyaeddin Efendi:

-"Hazâ Kutbu'l-Aktab, Gavse'l-Âzam, Evlâd-ı Rasül" diyerek tasdik etmiş ve kendisine biat etmiştir.
 
T

talib

Misafir
Abdülkadir Geylani Hazretleri İle Görüşmeleri ve Kadiri Tarikatının İhyası

Hac dönüşü, Gavs-el Azam Abdülkadir Geylani (k.s.) Hazretleri ile görüşmüş ve kendilerine:

- Sami Efendi; evlatlarına benim Kadiri dersimi de tarif et ve yolumu ihya et!' diye tavsiye etmiş ve mübarek Sultanım memleketlerine dönünce ihvana Kadiri dersini tarif etmişlerdir.
 
T

talib

Misafir
Duası

Rabbimden Altı Şey İstedim


1.Bana intisab edenlerin çoğunun ilim sahibi olmasını.

2.İhvanımın ölüm anında şeytanın musallat olmaması için başlarında bulunmamı.

3.İhvanımın ihtisab ettiği andan itibaren nefsi galip geldiği zaman vazifesini yapamazsa benim onların vazifesini yapıp ikmal etmemi.

4.İhvenımın intisab ettikten sonra sülûkunu ikmal etmeden ölüm vuku bulursa sülûkunu kabirde ikmal ettirerek Resûlullah (s.a.v)’e öylece teslim etmeyi.

5.Kabirde sual meleklerine cevap vermeye kadir olamazsa bizzat yardımında bulunmayı.

6.İhvanımın kabirde yatan komşu mevtalardan en az 40 kişiye şefaatçi olmalarını.
 
T

talib

Misafir
Cinnîlerin de Mürşidi İdi

Muhterem Üstadım Hazretleri "Muhammedi meşrep" olduklarından, irşadları da Muhammedî üslupta idi.

Rasül-ü Ekrem Hazretleri (sallallahu aleyhi ve sellem), "Rasülü's-Sekaleyn" (insanların ve cinlerin elçisi) olduğu gibi Şeyh Sami Sultanım Hazretleri (k.s) de "Mürşidi's-Sekaleyn" (yani hem insanlara, hem de cinlere mürşid) idi.

Şeyh Tâha-Harirî (k.s) ve Şeyh Muhammed Es'ad Erbili Hazretleri (k.s) 'nin cinnilerden pek çok müridi olduğu gibi "
Cüdduh" isminde de, Cinnilere tayin edilen halifeleri vardı. Bu "Cüdduh" ismindeki cinni, aynı zamanda Üstadımız'ın da halifesi idi. Üstadımızın cinnilerden pek çok müridi vardı.
 
T

talib

Misafir
Hakikatte Allah dostlarının insanlar tarafından övülmeye, sena edilmeğe ihtiyaçları yoktur. Çünkü ulu Mevlamız Rabbü'l -alemîn Hazretleri, onları sevmiş, derecelerini ali eylemiş; onları seveni de kendisini seviyor saymış... Bu sevilenlerden birisi de Sultanü'l arifîn Adana'lı Mahmud Sami Ramazanoğlu -kuddise sırruh- hazretleridir.

Her türlü fezail ve kemalatı üzerinde cem'eden bu zat'ta Allah ve Peygamber aşkı o kadar kuvvetli tecellî etmiş idi ki, Rabbımız Teala hazretlerinin izni ile her hal ü hareketleri Kur'an-ı Kerîm ahkamına ve şefiü'l-müznibin olan Fahr-i Kainat -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz hazretlerinin adabına ve sünnet-i seniyyesine uygundu.

Bu bakımdan bu büyük velînin menakıbını abdestli olarak, büyük bir saygı, ta'zim ve itina île okuyan veya dinleyen mü'minlerin ma'nen istifade edecekleri muhakkaktır. Çünkü bu menakıb herhangi düzme bir hikaye veya roman değil, ma 'nevî hakîkatlardandır.

Allah Teala ve Tekaddes hazretleri cümlemizi kendisine layık kul, Fahr-i Kainat efendimiz hazretlerine layık ümmet, güzeran etmiş olan cümle büyüklerimizin şefaatlarına nail eylesin, dünya ve ahiret seadetleri versin. Bilerek, bilmeyerek yapmakta olduğumuz hatalarımızı afveylesin.. Cehennem azabından muhafaza buyursun... Amin...

Sultanü'l-Ârifîn eş-Şeyh Mahmûd Sâmî Ramazanoğlu (k.s) Hazretleri

Doğumları, 1892 Adana.

Vefatları, 1984, Şubat 12, Medine-i Münevvere.. 1404. C.evvel 10, Sabaha karşı saat 4.30 da..

Adana'nın Tepebağ mahallesinde dünyaya gelmişlerdir.. Asil bir soya mensûbdurlar. Ramazanoğullarından, şecereleri Nûreddin Şehîd yoluyla Halid îbni Velîd -radıyallahu anh- hazretlerine dayanır.

Babasının ismi Mücteba, dedesinin Abdürrahman, büyük dedeleri İshak ve Hüseyin Efendilerdir.

Şöyle bir menkıbe anlatılır:

Bir gün Hızır aleyhisselam, evlerinin kapısına gelerek, hizmetçi kadın vasıtasıyla muhterem büyük validemizi kapıya çağırır. Her ne kadar validemiz, kızım ne isterse kendilerine ver tenbîhatında bulundular ise de ziyaretçi; hayır muhakkak kendisi ile görüşmem lazımdır diyerek ısrar edince, mecburen kapının arkasına gizlenirler ve aralarında şöyle bir muhavere geçer:

-"Kızım hamile olduğunu biliyor musun? Senin vasıtanla büyük bir insan dünyaya gelecek ve sol eğe kemiği üzerinde büyükçe bir ben bulunacak, uzun müddet İslamiyete hizmet edecek. Bu müddet zarfında haram ve helale dikkatli ol ve ismini de Mahmud Samî koy." müjdesini vermiş ve teberrüken de bir gömlek istemiş ve gömlek getirilinceye kadar kendisi gaib olmuştu.

Az sonra, denildiği gibi, bu büyük zat dünyaya teşrîf etmişler, uzun müddet kaliyle, haliyle, adab ve erkanı ve yüksek fıtrî kabiliyeti ile kendini İslamiyetin şerefli, ulvî yoluna vakfetmiş, hayli değerli insanlar kendisinden istifade ve tefeyyüz etmişlerdir.


Sâdık DÂNÂ (Musa Topbaş Efendi) Hz.leri (k.s)
 
T

talib

Misafir
Asrın Sultanı Mahmud Sami Ramazanoğlu Hz.leri kerâmetlere çok önem vermez, kendisi de gizli hâlleri, mânevî durumları izhar etmezdi.

Yalnız son zamanlarda, Abdullah bin Mes’ud -radıyallahu anh-’ın, Veysel Karânî Hazretleri’nin, Hz. İbrahim -aleyhisselam-’ın, Hz. Cebrail -aleyhisselam-’ın kendisini ziyarete geldiklerini söylemiş ve onların durduğu yeri işaret ederek:

“-Beni oraya indirin, namaz kılacağım!..” demişti.

İşaret ettiği yere seccâdesini yaymış, biz de orada namaz kılışını ve uzun uzun dua edişini haşyetle seyretmiştik. Sonra ev halkı olarak bizler de aynı yerde teberrüken namaz kıldık.

İbrahim -aleyhisselâm- teşrif ettiğinde, kendini:

“-Ben Allâh’ın Halîli’yim.” diye takdim etmiş.

Cebrail -aleyhisselâm- da:

“-Ben, Allâh’ın Cibriliyim!” buyurmuş.

Veysel Karânî hazretleri ise:

“-Ben Veysel Karânîyimmm!..” diyerek “mim”i vurgulayarak selamlamış.

Yine son rahatsızlık günleri idi. Dedeme çorba içirecektik. Arkasına yastıklar koyarak onu rahat bir şekilde oturtmak istedik. Her yastık ilavemizde, az daha öne geliyor ve bir türlü yastığa dayanmıyordu. Ben de:

“-Dedeciğim; lütfen dayanın, rahat edin, çorbanızı içirmeye ben yardımcı olacağım.” diye dayanması için ısrar ediyordum. Sonunda gözlerime bakarak:

“-Ben kulum, kul gibi yerim.” dedi.

---

Her yanına girdiğimizde, özellikle de nefsi tezkiye ve kalbi tasfiyenin zarurî gerekliliğini vurgulardı.

Bunun için de:

1- Namazı huşû ve huzur ile kılmalı,

2- Teheccüde kalkmalı,

3- Zikrullâha devam etmeli,

4- Oruç tutmalı ve az yemeli,

5- Sâlihlerle beraber olmalı.

Ancak bu beş şeye devam ile nefsi tezkiye, kalbi tasfiye etmek mümkün olur, nefis kademe atlar buyururlar:

Boşuna yaratıldığınızı mı zannediyorsunuz?!” âyet-i kerîmesini de çok okurlardı.

http://www.sebnemdergisi.com/Print.php?No=d060s003m1
 
Üst