Allah'a Kulluk Et, Kendi Grup Ya da Cemaatine Değil

çakýl

New member
İslâmî Harekette terbiye zaruridir. Cemaat olmak zaruridir. Ancak bizler Allah'ın rızası için cemaate dahil olmuşuz. Öyleyse Allah'a kulluktan cemaat, grup veya partiye kulluk eder hale dönmemeliyiz. Allah korusun amellerimiz boşa gider de hiç farkında dahi olamayız. Bu en büyük musibetlerdendir. Bazı sadık, ihlaslı ve tağuta karşı mücadele içerisinde bulunan, hakkı konuşan ye bundan dolayı işkencelere maruz kalan kimse hakkında; "bir gence falan hizibteki bu kimse hakkında görüşün nedir?" diye sorduğunuzda; o kimse kendi grubundan olmadığı için "boş ver onu" demekte. Neden? Çünkü o kendi hizbinden değildir. O halde hayırlar kendi hizbindeki kimseler tarafından sadır olmuşsa iyidir, sevilir, değilse sevilmez ve değersizdir!

Peki sizlerin ümmetçiliğiniz nerede? Dünya müslümanlarına karşı haliniz ne olacak? İslâm ümmeti bir milyarı aşkın. Bütün bunlara hayrı öğretmek gerekiyor. Buralarda zulme karşı durmak ve buralarda Allah'ın dinini yaymak icab ediyor. Sizin İslâmî topluluğa karşı oranınız ne kadar?
Arkadaşlar, inanır mısınız adları İslâmî Partiler olan bazıları, yeryüzünde karalamadıkları ve hakkında şüpheler uyandırmadıkları hiç bir İslâmî cemaat bırakmamışlardır. Onları dünyadaki kâfir güçlerle irtibatlandırmaya çalışmışlardır. Pakistan'daki İslâm cemaatini sorarsın; "onlar uşaktır" derler, İhvanı Müslimin; "onlar da uşaktır" derler. Yani dünyada etkinliği bulunan İslâmî çalışma ve cemaatlere mutlaka bir damga basarlar. "Bu grubun içine girmen dinini ifsad eder, kalbini ifsad eder" derler. Bunlar hayrı, hakkı ve nuru sevmeyen tiplerdir. İnsanlık derecesinden düşüp sinek seviyesine ererler. Sinekler ancak mikrobik yerlerde yumurtlar ve oralarda çoğalırlar. Sineği temiz yere götürdüğünüzde dayanamaz ölür. Kalbi hasta olan insanlar da böyledir. Bataklıklar ararlar. Yarasalar gibi karanlıkta yaşamayı isterler. İnsanların etlerini yerler, koğuculuk yaparlar, yalan söylerler bütün bunları da İslâm adına yaparlar.

Ey müslümanlar! Bu İslâm değildir. Şayet siz herhangi bir grup veya İslâmî cemaatte iseniz sadece kendi grubunuz için iyilikleri sevip diğerleri için sevmemenizin İslâm olmadığını biliniz. Yüce Mevla bu gibi insanları tasvir ederek buyuruyor ki:

"De ki; eğer siz Rabbimin rahmet hazinelerine sahip olsaydınız yine de harcamaktan korkar, onu elinizde tutardınız. Doğrusu insan çok cimridir." (İsra, 100)

Eğer göklerin ve yerin hazineleri onun elinde olsa, kendi grup veya partisinin dışında kimseye bir zırnık dahi koklatmaz. Yeryüzünün tüm bölgelerinde örneğin Ürdün'de, Mısır'da sayıları ikibine dahi ulaşmaz ama kendi dışında kalan insanları sanki kâfirmiş gibi değerlendirmeler, onlarla çatışmalar, köklerini kazıma uğraşıları ve nefretler! İslâm bize böyle mi öğretti! "Müslüman müslümanın kardeşidir," ilâhî emir nerede? Dünyanın neresinde bulunursa bulunsun, ister Endonezya'da, ister Japonya'da ister Mısır'da bulunsun, kendi cemaat veya partisinden olsun veya olmasın Müslüman müslümanın kardeşi değil midir? Müslümanlara faydalı olabilmesi için illa da bu dar halkaya girmek, beş yüz kişiye dahil olmak zorunda mıdır? İşte musibetlerin en şerlisi bu tür anlayışlardır. İçimizdeki en büyük musibet budur. İslâmî çalışmadaki en büyük musibet budur.
Ey müslümanlar! Ben şunu sormak istiyorum: Sizler İslâm devletini mi kurmak istiyorsunuz? Tüm dünya müslümanlarını kapsayan tek İslâm devletinin kurulmasına mı davet ediyorsunuz? Tek İslâm ümmetini oluşturmak mı istiyorsunuz? Şu anda sizler İslâm için uğraşan beş yüz kişilik bir topluluk olarak, yine İslâm için çalışan diğer bir beş yüz kişilik toplulukla anlaşmaya güç yetiremiyorsanız, yanı başınızdaki İslâmî üçüncü bir cemaatle birleşemiyorsanız, sizler nasıl dünya İslâm devletini, tek İslâm ümmetini kurabilirsiniz? Sıkıntılı günlerde toplamınız iki bin, kolay günlerde üç bin ise ve her bir fert diğerine öfkeyle, kinle bakıyorsa, bir araya gelme ölçüsü Kur'an ve Sünnet olma yerine herkesin kendi halkası oluyor, âlimlerin ve İslâm davetçilerinin gıybeti yapılıyor ise, bu bizim yolumuz olamaz, bizim prensibimiz ya da metodumuz bu olamaz. Çünkü bu hâl üzere İslâmî çalışma musibete dönüşür, müslümanlara zarar veren son derece zehirli bir hale gelir.

İslâmî çalışma Abdullah oğlu Muhammed Mustafa (sav)'in getirdiği ölçüler doğrultusunda olmak zorundadır. İslâmî çalışmanın ruhunu Rasulullah (sav)'e ve tüm İslâm davetçilerine hitab eden şu âyet-i kerimeler belirlemiştir: "Biz seni ancak alemlere bir rahmet olarak gönderdik." (el-Enbiya, 107) "(Sen) tüm insanlar için bir müjdeleyici ve uyarıcısın." (Sebe, 28) İşte İslâm budur. İslâm senin cemaatin, grubun veya partin değildir. İslâm tüm insanlığa bir rahmet olarak vardır. Kimden, hangi grubtan sadır olursa olsun hayırları sevmek zorundasın. Örneğin bir selefi sahih hadisleri, zayıf hadislerden ayırmak için uğraşıyorsa ona; "Allah senden razı olsun" diyebilmeliyiz. Çünkü o teorik yönden büyük bir boşluğu dolduruyor. Tebliğ cemaatinden birisi için; "Allah razı olsun" de. Çünkü o da pratik olarak iyiliği emr ediyor, kaybolan insanları tekrar İslâm'a kazandırmaya çalışıyor, böylece başka bir boşluğu dolduruyor. İhvan-i Müslimin için; "Allah razı olsun ve Allah mükafatlarını versin" de. Çünkü onlar, müslüman olmayan idarecilerle ve tağutlarla çarpışıyorlar. Böylece en büyük boşluklardan birini dolduruyor ve müslümanların açıklarını kapatmaya çalışıyorlar. İnsanları nurdan mahrum etmemeliyiz. Çünkü nur senin pencerenden çıkmıyor, insanları hayırdan mahrum etmemeliyiz. Çünkü hayır senin evinden çıkmıyor. Önemli olan tüm evlerin aydınlanmasıdır, tüm kalblerin nurlanması, tüm gönüllerin parlamasıdır. İslâm için çalışmak budur.

İslâmî çalışma Allah için olmalıdır. Allah için başlayıpta, Allah'ın dışındaki için son bulmamalıdır. Allah için hayırları severek, isteyerek gayretli bir nefisle giripte Allah'tan başkası için son vermek caiz değildir. Vallahi öyle gayretli gençler görüyordum, devamlı namazlarını mescitlerde kılıyor, sakalım bırakıyor ve yanında herhangi birinin gıybeti yapıldığı zaman onu işitmemek için orayı terk ediyor, sigara içmiyor, sinemaya gitmiyor, bir şeyin haram olduğunu işitince onu işlemiyor, daha sonra bir gruba veya partiye dahil oluyor, bir ay sonra ise tüm ahlakı değişiyor. Artık cami ve cemaatten uzaklaşıyor, sakalını kesiyor, kendi grubu veya partisi dışındaki müslümanları sevmiyor, onlarda onu sevmiyor!
"Sabahları fıkıh dersine gelen falana ne oldu, neden gelmiyor?" diye sorduğumuzda;

- "O falan hizbe dahil oldu."
- "Olabilir, neden gelmiyor?"
- "O şimdi senin uşak olduğunu, kullanıldığını söylüyor!"
- "Neden sakalını kesmiş?"
- "İstihbaratın kendisini tanımaması, İslâm'a davet ettiğini bilmemesi için! Çünkü İslâmî mücadele vacip (farz), sakal ise sünneti müekked!
- "Sigara içmezken sigaraya başlamış."
- "Neden?"
- "Çünkü sigara haram değil! Sinemaya gitmeye başlamış"
- "Neden?"
- "Çünkü çıplak resimler haram değil!"
Allah'a yönelen ihlaslı, samimi bir müslüman iken bir ay sonra İslâmî çalışmaya (!) giriyor ve tamamen değişiyor. İslâmî çalışma adına değişmek! Keşke bu kimse İslâm için çalışmaya başlamasaydı da sağlam fıtrat ve ihlası üzerine kalsaydı...
 

mihrimah

Well-known member

Ey müslümanlar! Bu İslâm değildir. Şayet siz herhangi bir grup veya İslâmî cemaatte iseniz sadece kendi grubunuz için iyilikleri sevip diğerleri için sevmemenizin İslâm olmadığını biliniz. Yüce Mevla bu gibi insanları tasvir ederek buyuruyor ki:
Asla kabul etmiyorum.
Hdisi şerif de; Allah'ın rahmeti cemaat üzerinedir diye buyurmuş göbüller sultanı (sav).
Bu yazıyı nereden aldınız bilmiyorum lakin bilesiniz ki sadece fitne içeriyor.
 

çakýl

New member
Yazıyı güzel okuyamadınız sanırım.Yazının en başında

"İslâmî Harekette terbiye zaruridir. Cemaat olmak zaruridir." diyor.Ve devamında "Ancak bizler Allah'ın rızası için cemaate dahil olmuşuz. Öyleyse Allah'a kulluktan cemaat, grup veya partiye kulluk eder hale dönmemeliyiz."diyerek anlatılmak isteneni kısaca özetliyor.

Bir cemaate veya gruba mensup olurken mihengimiz nedir?Kur'an,sünnet,icma-i ümmet ve kıyas-ı fukuha.Cemaat bu noktalardan şaşmadımı Allah rızası gerçekten gözetiliyor demektir.Öyle cemaat olmak gerekir.Ama bu saydığımız ölçülere cemaatin hareketleri ters düşüyorsa ve kişiler de sırf cemaat olmak için,bir cemaate mensup olmak için o cemaatin düşüncesini benimserse Allah'a değil de kendi cemaatine kulluk ediyor olmaz mı?

Cemaat başındaki lider,hoca,şeyh vs. ne derse kayıtsız şartsız kabul mü ediliyor,yoksa söyledikleri,eylemleri Kur'an'a,sünnete uyuyor mu diye bakılıp sonradan mı benimseniyor?Müslüman edille-i şer'iyyeyi ölçü edinmeli.Bu ölçüye uyan kimden gelse söz kabulümüzdür.Ama bu ölçüye uymuyorsa ister hoca olsun,şeyh olsun söylediklerini kabul etmeyiz.Körü körüne mensubiyet insanı helakete sürükleyebilir.

Mesela şu çok yapılıyor.Bir cemaat "x" konusu savunuyor.Bir bakıyorsun Kur'an sünnet bunun zıddını söylüyor.O cemaat mensubuna Kur'an ve sünnetten deliller getiriliyor.Ama cemaate mensup kişi cemaat liderinin dediğinden şaşmıyor?Böyle olunca o cemaat kişiye hayır mı getiriyor yoksa şer mi?

Evet cemaat olalım ama Kur'an'a sünnete uygun şekilde cemaat olalım.Kendi içimizde hizipleşip de başka şahıs veya cemaatlerden gelen hak sözü,Kur'an'a,sünnete uygun sözü sırf kendi cemaatimizen olmadığı için dinlememezlik yapmayalım.Hakta birleşelim.
 

mihrimah

Well-known member
Kardeş yazının içeriği şurada kalsın ilk etapta başlık tamamen yanlış.
Sözüm meclisten dışarı; kendilerini Ehl-i Sünnet yolunda gösterip cemaatlere dil uzatan, cemaatleşmeyi hiçbir şekilde kabul etmeyen, şu veya bu demiyorum herhangi bir cemaate bağlanmayı Allaha kulluğu bir kenara bırakıp ( haşa ve kella) cemaatin önderliğine karşı kulluk gib gösteren şahısların yazılarının her daim karşısındayım ve esefle kınıyorum, bunu da açık ve net bir dille ifade ediyorum.!!!!
Ben yazıyı çok dinç bir beyinle ve sabahın erken saatinde okudum. Misyonunuz herne olursa olsun şunu belirtmeliyim ki; itham ettiğiniz topluluğun varlığı mevcut ise de bunu genele bağlayıp bölesi bir başlıkla ifade edemezsiniz. Bu çok büyük bir kitlenin hakkına girmek demektir.
 

ziyakarababa

Well-known member
insanın fikri ne ise zikride odur
insan ne için o cemaate gidiyor amacı ne ise bunu kimse bilmez ama zararını kendi görür amacı kötü ise
 

çakýl

New member
Kardeş yazının içeriği şurada kalsın ilk etapta başlık tamamen yanlış.
Sözüm meclisten dışarı; kendilerini Ehl-i Sünnet yolunda gösterip cemaatlere dil uzatan, cemaatleşmeyi hiçbir şekilde kabul etmeyen, şu veya bu demiyorum herhangi bir cemaate bağlanmayı Allaha kulluğu bir kenara bırakıp ( haşa ve kella) cemaatin önderliğine karşı kulluk gib gösteren şahısların yazılarının her daim karşısındayım ve esefle kınıyorum, bunu da açık ve net bir dille ifade ediyorum.!!!!
Ben yazıyı çok dinç bir beyinle ve sabahın erken saatinde okudum. Misyonunuz herne olursa olsun şunu belirtmeliyim ki; itham ettiğiniz topluluğun varlığı mevcut ise de bunu genele bağlayıp bölesi bir başlıkla ifade edemezsiniz. Bu çok büyük bir kitlenin hakkına girmek demektir.

Yazının içeiriğini de başlığını da gayet güzel ve uygun buluyorum.Şu yaşadığımız toplum içerisinde son derece dikkate şayandır.

1-) Kesinlikle yazı cemaatleşmeye karşı bir yazı değildir.Bir araya gelme ölçüsünü Kur'an ve sünnete bağlı olarak gerçekleştirilmesini savunan bir yazıda cemaatleşmeye karşı olmak haşa mümkün değildir.

2-) Uhuvvet risalesini güzel bir şekilde benimsemiş kişilerin bu yazıyı da desteklemeleri beklenir.

3-) "Kuvvet haktadır;hak kuvvette değildir." Düsturuyla kuvvet Hak olan Kur'an ve sünnette aranır.Kur'an ve sünnete muhalif düşen cemaatlerin etbaı,kuvveti her ne kadar çok ve şaşaalı görünüyor da olsa hak onların yanında,içinde aranmaz.

4-) "Amelimizde rıza-ı İlahi olmalı" düsturuyla ve mealen "De ki:Eğer Allah'ı seviyorsanız bana uyun ki Allah da sizi sevsin." ayetinin işaretiyle Allah'ın rızası Kur'an ve Resülünün sünnetindedir.Niyet her ne kadar safi olursa olsun amelde rıza-i İlahi olmadığı takdirde yapılan amel makbul değildir.Şahısların veya bir cemaatin ,bir grubun eğer varsa Kur'an ve sünnete muhalif ef'al,ahval ve akvallerini ayıklamadan benimsemek rıza-ı İlahiye medar olamaz.

5-) "Bahtiyar odur ki, kevser-i Kur'ânîden süzülen tatlı, büyük bir havuzu kazanmak için, bir buz parçası nev'indeki şahsiyetini ve enâniyetini o havuz içine atıp eritendir." Şahsiyetçilikten kurtulmak gerek.Ben olmaktan vaz geçip bir olabilmek için şahsiyetçilikten kurtulmak gerek.Ne benim şahsi düşüncem,ne başkasının,ne şeyhin,ne hocanın...Kimsenin şahsi düşüncesi olmadan Kur'an ve sünnet ne diyorsa herkes onu benimseyip kabul ederek vazgeçer enaniyetinden.Ben,sen,benim cemaatim senin cemaatin kalkar ortadan ve kevser-i Kur'aniyeden süzülen koca bir havuz kazanılır buz parçası nev'indeki enaniyetler eriyince.Şeyh ile mürid,pedar ile evlad gibi küçük büyüğün her dediğini istisnasız kabul eder şeklinde değil.Fenafil ihvan sırrıyla Kur'an ve sünneti esas kabul edip enaniyetlerden vaz geçmek gerek.Hoca ne dediyse kayıtsız şartsız kabul etmek değil,peder ile evlat gibi değil, Kur'an ve sünneti ölçü almak gerek, ona göre uyup benimsemek gerek.Hocalar,liderler,şeyhler de kendi şahsi düşüncelerine etbalarını davet etmemeli,kendi şahsiyetlerini onlar da eritip Kur'an ve sünnete davet etmeli.Sahabe gibi olmalı...Ayrılmadan,ihtilaflara düşmeden bir beden gibi olup Kur'an ve sünnete teslim olmalı.Aksi kimsen gelirse gelsin kabul etmemeli...

Ama maalesef günümüz toplumunda hizipleşme almış yürümüş.Kur'ani deliller dahi hiçe sayılıp liderler dinlenir olmuş.Başlık yerinde ve güzeldir.
 

mihrimah

Well-known member
عن حذيفة بن اليمان يقول قال رسول الله صلى الله عليه وسلم
: يكون دعاة على أبواب جهنم . من أجابهم إليها قذفوه فيها ) قلت يا رسول الله صفهم لنا . قال ( هم قوم من جلدتنا يتكلمون بألسنتنا ) قلت فما تأمروني إن أدركني ذلك ؟ قال ( فالزم جماعة المسلمن وإمامهم . فإن لم يكن لهم جماعة ولا إمام فأعتزل تلك الفرق كلها . ولو أن تعض بأصل شجرة حتى يدركك الموت وأنت كذلك )
رواه ابن ماجة صحيح و روي المسلم وابو داود واحمد
Tercümesi:
Huzeyfe (ra)den peygamberimizin şöyle dediği rivayet edilmiştir:
“(Ahir zamanda) cehennem kapılarına davet eden davetçiler olacak, kim onlara icabet ederse onu cehenneme atarlar.” Dedim ki : “Ya Resulallah onları bize tavsif et.” Buyurdular ki “Onlar öyle kimselerdir ki, (cildleri) bizim cildimizdendir ve bizim dilimizle konuşurlar.” Ben “Ya Resulallah! Ben buna erişirsem bana (o zamanda) ne yapmamı emredersin.”dedim. o da “Müslümanların imamına ve cemaatine yapış. Eğer müslümanların bir cemaatı ve imamı yoksa bütün fırkalardan uzaklaş, (açlıktan) bir ağacın kökünü ısırma derecesine gelsen bile (onların içine girme.) ölüm gelinceye kadar böyle devam et.” Buyurdu.
(İbn Mace sahih olarak rivayet etmiştir. Hadisi değişik lafızlarla Müslim, Ebu Davud ve Ahmed de rivayet etmiştir)
Ikinci Hadis

(كر عن البحتري ابن عبيد عن أبيه عن أبي هريرة)
Tercümesi:
Ebu Hureyre (ra)den peygamberimizin şöyle dediği rivayet edilmiştir:
“İki kişi bir kişiden hayırlıdır. Üç kişi iki kişiden hayırlıdır. Dört kişi üç kişiden hayırlıdır. Cemaat olmanız gerekir. Muhakkak ki, Allahın (yardım) eli cemaatle beraberdir. Allah azze ve celle ümmetimi ancak hidayet üzere cem eder, toplar. Bilin ki, cemaatten uzak duran her kişi ateşe düşer.


Üçüncü Hadis


(طب والسجزي في الإبانة عن معاذ)
(عب حم عن معاذ)
Tercümesi:
Muaz (ra)den peygamberimizin şöyle dediği rivayet edilmiştir:
“Muhakkak ki şeytan insanın kurdudur, tıpkı tek kalan, sürüden uzaklaşan, kenarda olan koyunu alıp giden davar kurdu gibi. Sakın bölünmeyin. Cemaatin, umumun, mescidin yanında olun.”


Dördüncü Hadis


(حم عن رجل)
Tercümesi:
Bir sahabeden peygamberimizin şöyle dediği rivayet edilmiştir:
Ey insanlar! Cemaatin yanında olun! Sakın bölünmeyin!


Besinci Hadis


(طب عن ابن عمر)
Tercümesi:
İbn Ömer (ra)den peygamberimizin şöyle dediği rivayet edilmiştir:
Ümmetim dalalet üzerine asla toplanmaz. Öyleyse cemaatin yanında olun. Muhakkak ki, Allah’ın (yardım) eli cemaatle beraberdir.

Altıncı Hadis

(الحكيم وابن جرير ك عن ابن عمر) (ك عن ابن عباس)
Tercümesi:
İbn Ömer (ra)den peygamberimizin şöyle dediği rivayet edilmiştir:
Allah ümmetimin işini dalalet üzerine asla toplamaz. Siz büyük çoğunluğa uyun. Allah’ın (yardım ve inayet) eli cemaatle beraberdir. Kim cemaatten ayrılırsa, cehenneme ayrılır.
لا يجمع الله عز وجل أمر أمتي على ضلالة أبدا اتبعوا السواد الأعظم يد الله مع الجماعة من شذ شذ في النار

Yedinci Hadis


(طب عن عرفجة)
Tercümesi:
Arfece (ra)den peygamberimizin şöyle dediği rivayet edilmiştir:
Allah’ın (yardım) eli cemaat üzerindedir. Şeytan cemaate muhalefet edenle beraber hareket eder.

Sekizinci Hadis

(الديلمي عن ابن عمر)
Tercümesi:
İbn Ömer (ra)den peygamberimizin şöyle dediği rivayet edilmiştir:
Cennetin ortasında oturmak kimi sevindirirse, cemaatten ayrılmasın. Çünki şeytan tek kişiyle beraberdir. İki kişiden uzaktır.
من سره أن يسكن بحبوحة الجنة فليزم الجماعة فإن الشيطان مع الواحد وهو من الاثنين أبعد

Dokuzuncu Hadis


(ش طب عن أسامة بن شريك)
Tercümesi:
Üsame b. Şerik (ra)den peygamberimizin şöyle dediği rivayet edilmiştir:
Ümmetim cemaat halindeyken kim onların arasını ayırırsa, (tefrika sokarsa), kim olursa olsun hemen başını vurun.
من فرق بين أمتي وهم جميع فاضربوا رأسه كائنا من كان
إثنان خير من واحد وثلاثة خير من اثنين وأربعة خير من ثلاثة فعليكم بالجماعة فإن يد الله على الجماعة ولم يجمع الله عز وجل أمتي إلا على هدى واعلموا أن كل شاطن هوى في النار إن الشيطان ذئب الإنسان كذئب الغنم يأخذ الشاة الشاذة القاصيية والناحية وإياكم والشعاب وعليكم بالجماعة والعامة والمسجد أيها الناس عليكم بالجماعة وإياكم والفرقة لن تجتمع أمتي على
ضلالة أبدا فعليكم بالجماعة وإن يد الله على الجماعة يد الله على الجماعة، والشيطان مع من خالف الجماعة يركض
 

çakýl

New member
Hadisler için Allah razı olsun kardeşim.Hepsi hayatımıza yön vermesi gereken güzel hakikatler.Biz de zaten bunun savunucusuyuz,Kur'an ve Resulullah'ın sünnetinden,hadislerden ayrılmamak.

Huzeyfe (ra)den peygamberimizin şöyle dediği rivayet edilmiştir:
“(Ahir zamanda) cehennem kapılarına davet eden davetçiler olacak, kim onlara icabet ederse onu cehenneme atarlar.”

Bizim anlatmaya çalıştığımız,sizin gönderdiğiniz bu hadisteki gibi ulema-i suya karşı müminlerin imamına tabi olmaktır.Hakiki mü'minlerin imamı ile ulema-ı sunun arasını ayırmak için de Kur'an ve sünneti ölçü edinip ona göre tartmak gerek.Yoksa her ulemalık,şeyhlik ilan edene,etba toplayana tabi olmak kasıt değildir.Bunun için tabi olmak istediğimiz cemaatin başındaki liderin davet ettiklerine bakılır.Kur'an ve sünnete çağırıyorsa,ahval ve akvali edille-i şer'iyyeye uyuyorsa ne âla.Hakka davet ediyordur,tabi olmak gerekir.Ama ölçmeden baştaki ne derse körü körüne tabi olununca hak mı batıl mı bilmeden felakete de sürüklenebilir.
Dedim ki : “Ya Resulallah onları bize tavsif et.” Buyurdular ki “Onlar öyle kimselerdir ki, (cildleri) bizim cildimizdendir ve bizim dilimizle konuşurlar.
Ulema-i su hakkı söyler gibi gözükür.Fakat cadde-i kübra-i Kur'aniyyeden ayrıldığından etbaını da ateşe sürükler.Evet cemaat olalım ama körü körüne değil.Kur'an ve sünnete tabi olup gayrını söyleyenlerden uzak durmak gerekir.
 

çakýl

New member
Kardeşim maalesef siz az olduğunu düşünseniz de pek de azınlık değil bu kısım.Böyle çooklarıyla karşılaşılıyor ne yazık ki.Yazıdan her şahıs kendine bir hisse alır.Şahıs tayin etmedim ki tenkid etmiş olayım ya da bir başkasının hakkına gireyim.Ayrıca hakkı söylemekle bir başkasının hakkına girilmez.Kimse şahıs suçlaması yapmıyor.Yazı gayet dikkate şayan hoş bir yazı,üzerinde etraflıca düşünülmeli.
 

çakýl

New member
İslam dini cemaate çok değer verir. Bir araya gelerek ibadet etmeyi teşvik eder ve buna “cemaat” adını verir. Cemaatle kılınan namazın sevabı tek başına kılınan namazın sevabından 27 kat daha üstündür.Bir araya gelerek ibadetler cemaat halinde yapılmakta,birbirine destek ve yardımcı olmakta,tehlikelere göğüs germekte,tam anlamıyla güç birliği ederler.Üstad da cemaatin ehemmiyetini çok güzel ifade etmiştir.

“Üç elif ittihad etmezse, üç kıymeti var. Sırr-ı adediyet ile ittihad etse, yüz on bir kıymet alır. Dört kere dört ayrı ayrı olsa, on altı kıymeti var. Eğer sırr-ı uhuvvet ve ittihad-ı maksat ve ittifak-ı vazife ile tevafuk edip bir çizgi üstünde omuz omuza verseler, o vakit dört bin dört yüz kırk dört kuvvetinde ve kıymetinde olduğu gibi, hakikî sırr-ı ihlâs ile, on altı fedakâr kardeşlerin kıymet ve kuvvet-i mâneviyesi dört binden geçtiğine, pek çok vukuat-ı tarihiye şehadet ediyor.Bu sırrın sırrı şudur ki: Hakikî, samimî bir ittifakta herbir fert, sair kardeşlerin gözüyle de bakabilir ve kulaklarıyla da işitebilir. Güya on hakikî müttehid adamın herbiri yirmi gözle bakıyor, on akılla düşünüyor, yirmi kulakla işitiyor, yirmi elle çalışıyor bir tarzda mânevî kıymeti ve kuvvetleri vardır.”


  • Sırrı uhuvvet (ben,sen,benim cemaatim,senin cemaatin ayrımı yapmadan)
  • İttihad-ı maksad(Kur’an’ın ahkamını ve Resulullah’ın sünnetini kendimizde ve alem-i islamda hakim kılmak maksadıyla bir araya gelmek)
  • İttifak-ı vazife ile tevafuk edip bir çizgi üzerinde omuz omuza vermek(Kur’an davasında birleşmek ve sünnet-i Resulullahı ihya etmek için bir çizgi üzerinde omuz omuza vermek gerekir.O çizgi birdir.Bu da Cadde-i kübra-ı Kur’aniyyedir.Bu çizgiden şaşıldı mı elifler omuz omuza vermiş olmaz.Hele bu çizgi dışındaysa kıymet hiç olmaz.Çünkü iman tecezzi kabul etmez bir bütündür.)

Ayrılmışız,birleşelim!Önce ırkçılığı yaymışlar Müslümanlar arasında ayrılmışız.Sonra büyük ırkları da kendi aralarında parçalara bölmüşler,kendi başımıza farklı farklı devletler olmuşuz.Yaşadığımız topraklar içerisinde de particiliği,hizipçiliği yaymışlar;bizim tarafımızı tutmayanlara düşman kesilmişiz,sözleri dinlenmez olmuş,ellerinden tutulmaz olmuş.Unuttuk mu “Mü’minler ancak kardeştir.” ayetini.Mü’minlerin birleşme noktası ancak Kur’an ve sünnet değil mi?

Şimdi buradaki bir çok insan bir cemaate mensup.Kim hangi cemaate mensupsa o en salemetli en iyi cemaate mensup olduğunu düşünüyor değil mi?Baştaki lider ne derse doğrudur,hocadır,alimdir çünkü…Böyle düşünülüyor daha ziyade değil mi?Peki buna nasıl karar verdik?Bu sözlerimden dolayı bana kızmayınız.Bakın Üstad ne diyor:

“Zira çok silik söz ticarette geziyor. Hattâ benim sözümü de, ben söylediğim için hüsn-ü zan edip tamamını kabul etmeyiniz. Belki ben de müfsidim. Veya bilmediğim halde ifsad ediyorum. Öyleyse, her söylenen sözün kalbe girmesine yol vermeyiniz. İşte, size söylediğim sözler hayalin elinde kalsın, mihenge vurunuz. Eğer altın çıktıysa kalbde saklayınız. Bakır çıktıysa, çok gıybeti üstüne ve bedduayı arkasına takınız, bana reddediniz, gönderiniz.”

Hiçbir müfsid ben müfsidim demez. Daima suret-i haktan görünür. Yahut bâtılı hak görür. Evet, kimse demez ayranım ekşidir. Fakat siz mihenge vurmadan almayınız.”

Bir cemaate tabi olurken,bir liderin söylediklerini kabul ederken mihenge vurduk mu acaba?Mihengimiz nedir?Edille-i Şer’iyyedir.Kur’andır,sünnettir,icma-ı ümmet ve kıyas-ı fukuhadır.Bunların dışında başka miheng aranmaz, ölçümüz budur.Bu mihengten altın çıktıysa ne âla,sıkı sıkı sarılmalı, ayrılmamalı.Ama dikkat etmeli,bakır da çıkabilir,taş da çıkabilir…Ölçüye göre mihenge vurunca ancak selametli yol anlaşılır.
 
Üst