Hizbü'l Kur'an'ın Ehemmiyeti

Ukbaa

Well-known member
Aziz, sıddık kardeşlerim!

Hizbü’l-Kur’ânü’l-Muazzam’ın hem fevkalâde ehemmiyeti,

hem faydaları,

hem okumasında hiçbir vesvesenin gelmemesi,

hem bütün Kur’ân’ın en sevaplı âyetlerini ihtivâsı,

hem Risâle-i Nuriye’nin bütün esaslarını ve hakikatlerini cem etmesi,

hem herkese, hususan her vakit bütün Kur’ân’ı okumaya fırsat bulamayan ve Hafız olmayanlara tamam Kur’ân’ın bir nümune-i kudsîsi,

hem tamam Kur’ân’ın tevafuklu tabında bir misâl-i musağğarı ve müjdecisi,

hem maddî ve lâfzî ve manevî parlak bir i’câz göstermesi gibi pek çok hasiyetleri var

ve bu şuhur-u mübarekedeki pek çok bereketlere ve Nurlara ve sevaplara medardır ve onun tab’ına ve neşrine çalışmışlara çok büyük hayırlar kazandırır.

Emirdağ Lâhikası, s. 34
 

Ukbaa

Well-known member
Hizbü’l-Kur’ân, Kur’ân’ın bir kısmı, Kur’ân’ın altmışta biri, Kur’ân’ın bir parçası, Kur’ân’dan bir bölüm demektir. Terim olarak ise, Kur’ân’dan faziletli sûrelerin bir araya getirilerek yapılmış mecmualara hizbü’l-Kur’ân denmiştir.

Kur’ân’ın bâzı sûrelerinin bazı vakitlerde diğer bazılarına göre daha fazîletli olduklarını bildiren hadislerde hiç mübalâğa olmadığını belirten Üstad Bedîüzzaman Hazretleri, bu sırrı şu misal ile açıklar:

İçine bin tane mısır ekilmiş bir tarla farz etsek... Hasat zamanında, tarladaki bazı çekirdeklerin diğer bazılarından daha çok verim getirdiklerini, daha çok mısırı meyve verdiklerini göreceğiz ve buna şaşırmayacağız. Meselâ, bir çekirdeğin, başak başına yüzer mısır tanesi veren yedi başaklı bir mısır bitkisi olarak karşımıza çıktığını gördüğümüzde şaşırmayacağız. Oysa kökteki tek çekirdek, neticede, yedi yüz mısır tanesini ürün olarak vermiş olmaktadır.

İşte bir tek mısırın, yedi yüz mısırı netice verdiğini gördükten sonra; kökteki tek çekirdek için, bütün tarlaya atılan mısır çekirdeklerinin üçte ikisine denk bir berekete sahip olduğunu rahatlıkla ve hiç şaşırmadan söyleyebileceğiz.

Meselâ, yine hasat zamanında bir diğer mısır çekirdeğinin de on püsküllü başak verdiğini ve her bir başakta iki yüz tane mısır olduğunu, yani kökteki tek mısırın iki bin mısırlık bir berekete sahip olduğunu görsek de şaşırmayacağız. Oysa bu demek oluyor ki, kökteki tek mısır, bütün tarlaya atılan mısırların iki misli kadardır, yani iki misli berekete sahiptir.

O halde Kur’ân’ın her birisi birer çekirdek hüviyetini taşıyan harflerinin bazılarının, bazı vakitlerde ve bazı şartlarda daha fazla feyiz ve bereket verdiğini bildiren hadislerin yüzde yüz hak ve hakîkati bildirdiklerini, içlerinde—hâşâ—asla abartı olmadığını takdir etmeliyiz.

Meselâ, Yasin Sûresinin on Kur’ân kadar sevabı ve feyzi bulunduğunu bildiren hadisi bu misal çerçevesinde ele aldığımızda hadisi doğru anlamamız mümkün olacaktır. Burada; Kur’ân-ı Kerim’in üç yüz bin altı yüz yirmi harfinin her birini birer çekirdek farz edeceğiz. Yasin Sûresinin her bir harfini de verdikleri beşer yüz sevapla birlikte ele alacağız ve beş yüzle çarpacağız. Ve hemen göreceğiz ki, karşımıza on Kur’ân kadar bir feyiz ve bereket kapısı Yasin Sûresiyle açılmış olmaktadır.

İşte hadis-i şerif, bu yüksek feyze ve sevaba işaret etmektedir. Demek, Yasin Sûresi, İhlâs Sûresi ve sair sûrelerin bazılarının sevap ve feyiz bereketini müjdeleyen hadis-i şerifler—hâşâ—hiç mübalâğa içermediği gibi, gayet makul, gâyet mânâlı ve gâyet hakikatli bir esası bildirmişlerdir.

Şüphesiz bu, Kur’ân hatmi yerine hep bu sûreleri okuyalım, bu sûreleri okumakla yetinelim ve Kur’ân’ın diğer sûrelerini okumayalım demek değildir. Fakat faziletli sûreleri daha fazla müracaat kaynağı yapmamızda hiçbir sakınca yoktur.

Demek, fazileti ve bereketi hadislerle haber verilmiş olan sûre veya Kur’ân-ı Kerim âyetlerini her vakit, her sıkıntımızda, başımız her dara girdiğinde, kalbimiz her daraldığında, yardıma ve inâyete her ihtiyaç duyduğumuzda, kendimizi her yalnız hissettiğimizde, her derdimiz olduğunda, her devâ arayışımızda, her bolluk ve bereket arzûlayışımızda, bir rahmet kapısını çalmayı her arzû ettiğimizde, Rabb’imizle konuşmayı her dilediğimizde, Allah’a her sığınışımızda, Hâlık’ımıza her yönelişimizde, Rahmân’dan her imdat bekleyişimizde rahatlıkla okuyabiliriz.

Allah kabul etsin. Âmin.


Fikih.info
 

La-Tahzen

Well-known member
Demek, fazileti ve bereketi hadislerle haber verilmiş olan sûre veya Kur’ân-ı Kerim âyetlerini her vakit, her sıkıntımızda, başımız her dara girdiğinde, kalbimiz her daraldığında, yardıma ve inâyete her ihtiyaç duyduğumuzda, kendimizi her yalnız hissettiğimizde, her derdimiz olduğunda, her devâ arayışımızda, her bolluk ve bereket arzûlayışımızda, bir rahmet kapısını çalmayı her arzû ettiğimizde, Rabb’imizle konuşmayı her dilediğimizde, Allah’a her sığınışımızda, Hâlık’ımıza her yönelişimizde, Rahmân’dan her imdat bekleyişimizde rahatlıkla okuyabiliriz.







Elhamdülillah her derde deva :D Rabbim razı olsun kardeşiim :)

işte bu sebeplerden dolayııı benim günlük Hizbü'l Kur'an hatmi davetimi kabul etmen lazım Ukbaa :D
 

Ukbaa

Well-known member
Risale-i Nur’un üstadı ve me’hazı ve Said’in de çok zamandan beri bir virdi olan bazı âyetler, bir hizb-i Kur’ânî suretinde bir kısım talebelerin arzularıyla kaleme alınmış. Sonra da tab edilmiş.

Ve dört beş mahkemenin de gösterdiği ehl-i vukuf ulemaları ve hattâ Diyanet Riyaseti dairesi ve İstanbul’un fetva dairesindeki tetkik-i kütüb-ü diniye heyetinden hiçbir âlim ve ehl-i vukuf ulemaları itiraz etmemişler. Belki takdir edip tahsin etmişler.

Çünkü başta Sahabeler ve matbu Mecmuatü’l-Ahzab’da bulunan Hazret-i Üsame Radıyallahu Anh hizb-i Kur’ânîsi ki, herbir günde bir kısmını okumakla taksim edilmiştir. Ve aynı kitapta ve Mecmuatü’l-Ahzabın aynı cildinde İmam-ı Gazalî’nin (r.a.) bir hizb-i Kur’ânîsi ve çok ehl-i velâyetin kendi meşreplerine muvafık bazı sûreleri ve âyetleri bir hizb-i mahsus-u Kur’ânî yaptıkları meydandadır.

On sene evvel şehîden vefat eden Merhum Hâfız Ali gibi Nurun kahramanlarından benim hususî virdimi ve Risale-i Nur’un üstadları ve menbaları olan mühim âyetleri cem etmek istediler.
Sonra onlara gönderdim. Onlar da tab ettirdiler.

Çünkü, herkes her vakit bütün Kur’ân’ı okumaya vakit bulamıyor.
Fakat böyle bir hizb-i Kur’ânî eline geçse her vakit istifade edebilir fikriyle, hem sevapları çok ziyade olan âyetler ve sûreler, içinde yazılmış.

Zaten Kur’ân-ı Hakîmin bir mu’cizesi şudur ki, ehl-i hakikatten ve kemâlâttan herbir meslek sahibi, meşrebine muvafık, Kur’ân’da bir Kur’ân’ını, bir hizb-i mahsusunu, bir üstadını bulur.
Güya tek bir Kur’ân’da binler Kur’ân var.

Bu mu’cizenin sırrı şudur ki:

Kur’ân-ı Hakîmin âyetlerinin ve kelâmlarının münasebetleri yalnız beraber olanlara değil, belki pek çok âyetlere ve kelâmlara ve kelimelere münasebeti var, bakıyor. İşârâtü’l-İ’câz tefsir-i Nuriyede bu sır bir derece gösterilmiş. Demek başka kelâmlara benzemez. Herbir âyet, binler âyetlere bakar birer yüzü ve gözü var.

Bu vaziyet-i Kur’âniye çok hakaike medardırlar. Ehl-i tarikat ve ehl-i hakikatın herbir kısmı kendi mesleğine göre o küllî Kur’ân içinde bir mahsus hizbleri var.

İşte Risale-i Nur’un Hizb-i Kur’ânîsi de o neviden birisidir. Bunu böyle neşretmek için evliyadan olan merhum Hâfız Ali bunun tab’ını acele etmek istedi. Çünkü, tamam-ı Kur’ân’ın Risale-i Nur’un keşfiyatıyla hattında bir nevi mu’cize-i tevafukıyye bulunmasından, onu tab edip bastırmak için bu hizb-i Kur’ânîyi bir mukaddemesi, bir müjdecisi olarak bastırdılar.

Evet, şimdiki Hüsrev’in kalemiyle yazılan ve pek harika olan ve tevafuk cihetinde mu’cizatlı olan Kur’ân’ımızın on beş seneden beri tab’ına çalışıyoruz. Ve fakat ekser Nurcular fakirü’l-hal olduğundan ve fotoğrafla tab’ı lâzım geldiğinden ve yirmi beş bin banknot masraf lâzım olmasından, Hizb-i Kur’ânımız mukaddeme olarak, daha evvel bu mu’cizeli Kur’ân’ımızın bir müjdecisi olarak tab edildi.

İşte bu mu’cizeli Kur’ân’ımızı, hem Diyanet Riyaseti tetkik etmiş, çok beğenmiş; hem İstanbul’daki fetva dairesindeki tetkik-i mesâhif uleması gayet güzel görmüş. Gayet güzelce tetkik edip musahhah olarak bize iade etmiş. İnşaallah yakında bu Kur’ân’ımız basılarak bir hediye-i Nuriye olarak âlem-i İslâma neşredilecektir.

Emirdağ Lahikası - 2 sf, 93
 

memluk

Hatim Sorumlusu
Zaten Kur’ân-ı Hakîmin bir mu’cizesi şudur ki, ehl-i hakikatten ve kemâlâttan herbir meslek sahibi, meşrebine muvafık, Kur’ân’da bir Kur’ân’ını, bir hizb-i mahsusunu, bir üstadını bulur.
Güya tek bir Kur’ân’da binler Kur’ân var.


maşallah barekallah
 

Berrin1

Member
Çünkü, herkes her vakit bütün Kur’ân’ı okumaya vakit bulamıyor.
Fakat böyle bir hizb-i Kur’ânî eline geçse her vakit istifade edebilir fikriyle, hem sevapları çok ziyade olan âyetler ve sûreler, içinde yazılmış.

Zaten Kur’ân-ı Hakîmin bir mu’cizesi şudur ki, ehl-i hakikatten ve kemâlâttan herbir meslek sahibi, meşrebine muvafık, Kur’ân’da bir Kur’ân’ını, bir hizb-i mahsusunu, bir üstadını bulur.
Güya tek bir Kur’ân’da binler Kur’ân var.

Bu mu’cizenin sırrı şudur ki:

Kur’ân-ı Hakîmin âyetlerinin ve kelâmlarının münasebetleri yalnız beraber olanlara değil, belki pek çok âyetlere ve kelâmlara ve kelimelere münasebeti var, bakıyor. İşârâtü’l-İ’câz tefsir-i Nuriyede bu sır bir derece gösterilmiş. Demek başka kelâmlara benzemez. Herbir âyet, binler âyetlere bakar birer yüzü ve gözü var.

***************

Şimdi anlıyorum bazı sureleri okuduğumda hatta bazı surelerdeki bazı ayetleri okuduğumda müthiş bir lezzet alıyorum...O an inkişaf ediyor inşaAllah kalbe.....Allah razı olsun...Çok yararlıydı benim için.....
*************
Münacatü'l Kur'an da HizbÜ'l Kur'an gibi midir?

 

Ukbaa

Well-known member
Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmın büyük bir kumandanı olan Hazret-i Üsame Radıyallahü Anh, bir gün “hamd”e ait, bir gün “istiğfar”a ait âyetler, bir gün “tesbih”e ait, bir gün “tevekkül”e, bir gün de “selâm” lâfzına, bir gün de “tevhid” ve “Lâ ilâhe illâ Hû”ya ait, bir gün de “Rab” kelimesine ait bütün Kur’ân’dan müteferrik sûrelerden bir hizb-i Kur’ânî çıkarmış, kendine bir vird eylemiş.

Demek böyle hizblere izn-i Peygamberî (Aleyhissalâtü Vesselâm) var.

Hem bizim hizb-i Kur’ân’ımız iman hakikatlerine dair âyetleri, hususan sûreler başlarındaki âyetleri cem ettiğinden, başlarında بِسْمِ اللهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ yazılmış.

Bu hizb, tamam-ı Kur’ân’ı okumaya büyük bir şevk verir, noksaniyet vermez.
Hem yirmi günde okunacak arzu edilen bazı imanî âyetler bir iki günde bu hizipte okunduğundan,
bir zaman bütün sûrelerin başında bir kısım âyetleriyle beraber, Risale-i Nur’un esasları olan bazı âyât-ı imaniyeyi kendime vird eylemiştim.
Sonra bir hizb suretine girdi.

Emirdağ Lahikası sf, 93
 
Üst