akna
Well-known member
Risale-i Nur talebelerinin inşallah kabre imanla girmesi mevzusunda; dost ve kardeş olanlar bu müjdeye mazhar değiller mi?
Risale-i Nur'un iman hakikatlerinden feyiz alan ve bunu kalp ve ruh dünyasına perçinleyen birisi, inşallah imansız kabre girmez. Dost ve kardeş sınıfında olan birisi, bu iman hakikatlerinden istifade eder, bunu da gönül dünyasına nakşeder ise inşallah imansız kabre girmez. Lakin talebe gibi yüksek bir makama da ulaşamaz.
Risale-i Nurlar, sadece Nur şakirtlerine değil bütün İslam alemine bir kandildir; kim bu kandilden istifade ederse elbette onun hakikatleri o istifade edeni muhafaza eder. Öyle ise ne kadar istifade edersek, o kadar muhafazaya mazhar oluruz.
Dostluğu kardeşliğe, kardeşliği talebeliğe çevirmek de hayatımızda bir gaye ve misyon olmalıdır.
"Bediüzzaman, Risale-i Nur'u, hiçbir makam ve meşrebin tesiri altında kalmadan, maddî-mânevî hiçbir menfaat ve hissiyat karışmadan, doğrudan doğruya Kur'ân-ı Hakîmin, umumun istifade edebileceği ve umuma hitap eden hakikatlerini tefsir etmiş, bu hakikatlerin tercümanlığını yapmıştır. Telif ettiği âsârından herkes istifade edebilmektedir. Bu taifeye, bir sınıf halka mahsus değildir. Bu Tarihçe-i Hayat, okuyucuların nazarını, bu zamanda Kur'ân'ın hikmet nurları olan Risale-i Nur'a çevirip, ondan istifadeyi gösterecektir. Said Nursî ise, Kur'ân'ın hizmetinde fedakârane çalışmış, sünnet-i Peygamberîye ittibâ etmiş, nümune-i imtisal bir zat olarak görünmektedir."(1)
(1) bk. Tarihçe-i Hayat, Giriş.
Risale-i Nur'un iman hakikatlerinden feyiz alan ve bunu kalp ve ruh dünyasına perçinleyen birisi, inşallah imansız kabre girmez. Dost ve kardeş sınıfında olan birisi, bu iman hakikatlerinden istifade eder, bunu da gönül dünyasına nakşeder ise inşallah imansız kabre girmez. Lakin talebe gibi yüksek bir makama da ulaşamaz.
Risale-i Nurlar, sadece Nur şakirtlerine değil bütün İslam alemine bir kandildir; kim bu kandilden istifade ederse elbette onun hakikatleri o istifade edeni muhafaza eder. Öyle ise ne kadar istifade edersek, o kadar muhafazaya mazhar oluruz.
Dostluğu kardeşliğe, kardeşliği talebeliğe çevirmek de hayatımızda bir gaye ve misyon olmalıdır.
"Bediüzzaman, Risale-i Nur'u, hiçbir makam ve meşrebin tesiri altında kalmadan, maddî-mânevî hiçbir menfaat ve hissiyat karışmadan, doğrudan doğruya Kur'ân-ı Hakîmin, umumun istifade edebileceği ve umuma hitap eden hakikatlerini tefsir etmiş, bu hakikatlerin tercümanlığını yapmıştır. Telif ettiği âsârından herkes istifade edebilmektedir. Bu taifeye, bir sınıf halka mahsus değildir. Bu Tarihçe-i Hayat, okuyucuların nazarını, bu zamanda Kur'ân'ın hikmet nurları olan Risale-i Nur'a çevirip, ondan istifadeyi gösterecektir. Said Nursî ise, Kur'ân'ın hizmetinde fedakârane çalışmış, sünnet-i Peygamberîye ittibâ etmiş, nümune-i imtisal bir zat olarak görünmektedir."(1)
(1) bk. Tarihçe-i Hayat, Giriş.