genc_kalem
Okumak,Yaþamaktýr
Sahabenin Kur'an Anlayışı
Allah’ın peygamber göndermediği hiçbir toplum yoktur.
“Durum şu ki: Halkı habersizken, Rabbin haksızlıkla ülkeleri helak edici değildir.” En’am 6/131.
“Allah bir topluluğu doğru yola ilettikten sonra, sakınacakları şeyleri kendilerine açıklayıncaya kadar onları saptıracak değildir. Şüphesiz, Allah her şeyi çok iyi bilendir.” Tevbe 9/ 115.
“Her ümmetin bir peygamberi vardır. Peygamberleri geldiği zaman, aralarında adaletle hükmedilir ve onlara asla zulmedilmez.” Yunus 10/47
“Kim hidâyet yolunu seçerse, bunu ancak kendi iyiliği için seçmiş olur; kim de saparsa, kendi zararına sapmış olur. Hiçbir günahkâr, başkasının günah yükünü üstlenmez. Biz, bir peygamber göndermedikçe azap edecek değiliz.” İsra 15/15
“Andolsun ki, biz, "Allah'a kulluk edin ve Tâğut'tan sakının" diye her millete, bir peygamber gönderdik. Allah, onlardan bir kısmını doğru yola iletti. Onlardan bir kısmı için de sapıklığa düşmek hak oldu. Yeryüzünde gezin de görün, yalanlayanların sonu nasıl olmuştur!” Nahl 14/ 36.
“Biz seni müjdeleyici ve uyarıcı olarak Hak ile gönderdik. Her millet içinde mutlaka bir uyarıcı bulunmuştur.”
Fatır 35/ 24.
“Biz, ibret olsun diye hiçbir memleketi, uyarıcıları olmadan, yok etmemişizdir. Biz zalim değiliz.” Şuara 26/ 208-209.
Bu peygamberlerin bazısına ilahi kitap verilmiştir. Kitapların hacmi ve içeriği toplumun ihtiyacına göre Allah Teala tarafından belirlenmiştir. İlahi kitaba mazhar olan peygamberlerden biri de son peygamber Hz.Muhammed’dir (sav.). O’na gönderilen kitabın adı da Kur’an-ı Kerim’dir. İnsanlar ve ilahi emirlere muhatap olan cinler için mutlak doğruyu gösteren bir emirler-yasaklar ve değerler manzumesidir.
“Bu bütün insanlığa bir açıklamadır; takva sahipleri için de bir hidâyet ve bir öğüttür.” Ali İmran 3/ 138.
Allah'ın davetçisine uymayan kimse yeryüzünde Allah'ı âciz bırakacak değildir. Kendisi için Allah'dan başka dostlar da bulunmaz. İşte onlar, apaçık bir sapıklık içindedirler.”
Ahkaf 46/ 31-32
Müminler içinse özellikle hidayet kaynağıdır. Allah’ın çeşitli zamanlarda hayata müdahalesi olan vahiy, hayata katılmadıkça ve yaşamın merkezine alınmadıkça insanın Allah katında bir değerinin olmadığını Kur’an şöyle haber vermektedir:
“De ki: ‘Ey ehl-i Kitap siz, Tevrat’ı, İncil’i ve Rabbinizden size indirileni tam olarak uygulamadıkça hiçbir şey değilsiniz.” Maide 5/68
İnsanın bir kimlik kazanmasına vesile olmak iddiasındaki bu ilahi kitabın okuma biçimi dahil tüm özelliklerini işlevsel anlamda yine Kur’an’ın kendi içerisinde buluyoruz.
Hz.Peygamber, Kur’an’ı yaşadığı çağın insanlarına; ilk muhataplarına tebliğ etmiştir. Bu bağlamda şunu hemen vurgulamak gerekir ki, Kur’an, Allah’ın hem kelamı hem de hitabıdır. Birincil muhatap olarak başından sonuna kadar Hz.Muhammed’e sav. hitap eder yahut da ondan söz eder; fakat hiçbir zaman ona şahsi düşüncesini söyletmez. Birçok özelliğiyle beraber Kur’an’ın ilahi olma vasfının en önemli belirtisi, insanlık tarihi içerisinde öncekilerle sonrakiler arasındaki bağı dile getirmesidir.
Önceki toplumların durumunu bildiren, yaşanan olaylara çözümler üreten Kur’an’ı okuma ve açıklama görevi şu ayette olduğu gibi Hz.Muhammed’e sav. verilmiştir :
“Andolsun ki içlerinden, kendilerine Allah’ın ayetlerini okuyan, (kötülüklerden ve inkardan) kendilerini temizleyen, kendilerine kitap ve hikmeti öğreten bir peygamber göndermekle Allah, mü’minlere büyük bir lütufla bulunmuştur. Halbuki daha önce onlar apaçık bir sapıklık içinde idiler.” Al-i İmran 3/164
Ayetten anlaşıldığına göre peygamberin, ayetleri okumak, insanları ayetlerle zihnen ve ruhen arındırmak, kitabın bilgisini ve hayata katılmasını öğretmek temel görevidir.
Hz.Peygamber (sav) bu görevini belirli bir coğrafyanın kültürel ortamında ve insanlarla birlikte gerçekleştirmiştir. Onunla aynı inanç etrafında bir araya gelerek, daimi bir beraberlik oluşturan bu coğrafyanın ve kültürün insanlarına sahabi denilmektedir. Onlar, Hz.Muhammed’in (sav) Kur’an’ı anlama ve hayata taşıma eylemine şahit olan arkadaşlarıdır.
Peygamberle sürekli bir beraberlik kuran bu ilk halka, Kur’an’ı, hayatı yorumlamada en önemli ve birincil kaynak olarak kabul etmiştir. Yemen’e vali olarak görevlendirilen Muaz b. Cebel’e, orada kendisine herhangi bir olay arz edildiğinde, meselenin çözümünü neye göre yapacağı Hz.Peygamber tarafından sorulunca, cevaben: “Önce Allah’ın kitabına göre” demiştir. Hatta sahabenin, vahyin bağlayıcılığına olan inançlarından dolayı zaman zaman peygambere, içtihadi konularda görüş belirtirlerken; “Eğer konuyla ilgili vahiy varsa başımız gözümüz üzerine” demeleri de onların Kur’an’a bakışlarıyla ilgili önemli bir ipucudur.
Sahabenin Kur’an anlayışının temel özellileriyle ilgili şu tespitleri yapmak mümkündür:
1. Kur’an ayetlerinin inişini (nüzul ortamını ve esbab-ı nüzulü) müşahade etmişlerdir.
2. Müslüman bir toplumun oluşumuna ve gücüne tanıklık etmişlerdir.
3. Kur’an’ın dilini çok iyi bilmeleri sebebiyle dil konusunda sorunları olmamıştır.
4. Fikirlerini serbestçe ifade etme imkanına ve bilmediklerini bizzat Hz.Peygamber’e (sav) sorarak öğrenme imkanlarına sahip olmuşlardır.
5. Sahabiler Kur’an’ı çok özlü olarak anlamışlar ve insanı yoracak ayrıntılara girmemişlerdir.
6. Öğrenmiş olduklarını anında hayatlarına katmışlardır.
7. Ayetlerin ve genelde Kur’an’ın ruhuna aykırı ifadelerden kaçınmışlardır.
Allah’ın peygamber göndermediği hiçbir toplum yoktur.
“Durum şu ki: Halkı habersizken, Rabbin haksızlıkla ülkeleri helak edici değildir.” En’am 6/131.
“Allah bir topluluğu doğru yola ilettikten sonra, sakınacakları şeyleri kendilerine açıklayıncaya kadar onları saptıracak değildir. Şüphesiz, Allah her şeyi çok iyi bilendir.” Tevbe 9/ 115.
“Her ümmetin bir peygamberi vardır. Peygamberleri geldiği zaman, aralarında adaletle hükmedilir ve onlara asla zulmedilmez.” Yunus 10/47
“Kim hidâyet yolunu seçerse, bunu ancak kendi iyiliği için seçmiş olur; kim de saparsa, kendi zararına sapmış olur. Hiçbir günahkâr, başkasının günah yükünü üstlenmez. Biz, bir peygamber göndermedikçe azap edecek değiliz.” İsra 15/15
“Andolsun ki, biz, "Allah'a kulluk edin ve Tâğut'tan sakının" diye her millete, bir peygamber gönderdik. Allah, onlardan bir kısmını doğru yola iletti. Onlardan bir kısmı için de sapıklığa düşmek hak oldu. Yeryüzünde gezin de görün, yalanlayanların sonu nasıl olmuştur!” Nahl 14/ 36.
“Biz seni müjdeleyici ve uyarıcı olarak Hak ile gönderdik. Her millet içinde mutlaka bir uyarıcı bulunmuştur.”
Fatır 35/ 24.
“Biz, ibret olsun diye hiçbir memleketi, uyarıcıları olmadan, yok etmemişizdir. Biz zalim değiliz.” Şuara 26/ 208-209.
Bu peygamberlerin bazısına ilahi kitap verilmiştir. Kitapların hacmi ve içeriği toplumun ihtiyacına göre Allah Teala tarafından belirlenmiştir. İlahi kitaba mazhar olan peygamberlerden biri de son peygamber Hz.Muhammed’dir (sav.). O’na gönderilen kitabın adı da Kur’an-ı Kerim’dir. İnsanlar ve ilahi emirlere muhatap olan cinler için mutlak doğruyu gösteren bir emirler-yasaklar ve değerler manzumesidir.
“Bu bütün insanlığa bir açıklamadır; takva sahipleri için de bir hidâyet ve bir öğüttür.” Ali İmran 3/ 138.
Allah'ın davetçisine uymayan kimse yeryüzünde Allah'ı âciz bırakacak değildir. Kendisi için Allah'dan başka dostlar da bulunmaz. İşte onlar, apaçık bir sapıklık içindedirler.”
Ahkaf 46/ 31-32
Müminler içinse özellikle hidayet kaynağıdır. Allah’ın çeşitli zamanlarda hayata müdahalesi olan vahiy, hayata katılmadıkça ve yaşamın merkezine alınmadıkça insanın Allah katında bir değerinin olmadığını Kur’an şöyle haber vermektedir:
“De ki: ‘Ey ehl-i Kitap siz, Tevrat’ı, İncil’i ve Rabbinizden size indirileni tam olarak uygulamadıkça hiçbir şey değilsiniz.” Maide 5/68
İnsanın bir kimlik kazanmasına vesile olmak iddiasındaki bu ilahi kitabın okuma biçimi dahil tüm özelliklerini işlevsel anlamda yine Kur’an’ın kendi içerisinde buluyoruz.
Hz.Peygamber, Kur’an’ı yaşadığı çağın insanlarına; ilk muhataplarına tebliğ etmiştir. Bu bağlamda şunu hemen vurgulamak gerekir ki, Kur’an, Allah’ın hem kelamı hem de hitabıdır. Birincil muhatap olarak başından sonuna kadar Hz.Muhammed’e sav. hitap eder yahut da ondan söz eder; fakat hiçbir zaman ona şahsi düşüncesini söyletmez. Birçok özelliğiyle beraber Kur’an’ın ilahi olma vasfının en önemli belirtisi, insanlık tarihi içerisinde öncekilerle sonrakiler arasındaki bağı dile getirmesidir.
Önceki toplumların durumunu bildiren, yaşanan olaylara çözümler üreten Kur’an’ı okuma ve açıklama görevi şu ayette olduğu gibi Hz.Muhammed’e sav. verilmiştir :
“Andolsun ki içlerinden, kendilerine Allah’ın ayetlerini okuyan, (kötülüklerden ve inkardan) kendilerini temizleyen, kendilerine kitap ve hikmeti öğreten bir peygamber göndermekle Allah, mü’minlere büyük bir lütufla bulunmuştur. Halbuki daha önce onlar apaçık bir sapıklık içinde idiler.” Al-i İmran 3/164
Ayetten anlaşıldığına göre peygamberin, ayetleri okumak, insanları ayetlerle zihnen ve ruhen arındırmak, kitabın bilgisini ve hayata katılmasını öğretmek temel görevidir.
Hz.Peygamber (sav) bu görevini belirli bir coğrafyanın kültürel ortamında ve insanlarla birlikte gerçekleştirmiştir. Onunla aynı inanç etrafında bir araya gelerek, daimi bir beraberlik oluşturan bu coğrafyanın ve kültürün insanlarına sahabi denilmektedir. Onlar, Hz.Muhammed’in (sav) Kur’an’ı anlama ve hayata taşıma eylemine şahit olan arkadaşlarıdır.
Peygamberle sürekli bir beraberlik kuran bu ilk halka, Kur’an’ı, hayatı yorumlamada en önemli ve birincil kaynak olarak kabul etmiştir. Yemen’e vali olarak görevlendirilen Muaz b. Cebel’e, orada kendisine herhangi bir olay arz edildiğinde, meselenin çözümünü neye göre yapacağı Hz.Peygamber tarafından sorulunca, cevaben: “Önce Allah’ın kitabına göre” demiştir. Hatta sahabenin, vahyin bağlayıcılığına olan inançlarından dolayı zaman zaman peygambere, içtihadi konularda görüş belirtirlerken; “Eğer konuyla ilgili vahiy varsa başımız gözümüz üzerine” demeleri de onların Kur’an’a bakışlarıyla ilgili önemli bir ipucudur.
Sahabenin Kur’an anlayışının temel özellileriyle ilgili şu tespitleri yapmak mümkündür:
1. Kur’an ayetlerinin inişini (nüzul ortamını ve esbab-ı nüzulü) müşahade etmişlerdir.
2. Müslüman bir toplumun oluşumuna ve gücüne tanıklık etmişlerdir.
3. Kur’an’ın dilini çok iyi bilmeleri sebebiyle dil konusunda sorunları olmamıştır.
4. Fikirlerini serbestçe ifade etme imkanına ve bilmediklerini bizzat Hz.Peygamber’e (sav) sorarak öğrenme imkanlarına sahip olmuşlardır.
5. Sahabiler Kur’an’ı çok özlü olarak anlamışlar ve insanı yoracak ayrıntılara girmemişlerdir.
6. Öğrenmiş olduklarını anında hayatlarına katmışlardır.
7. Ayetlerin ve genelde Kur’an’ın ruhuna aykırı ifadelerden kaçınmışlardır.