Sözün Özü - Kürsü'den Kısa Kısa

genc_kalem

Okumak,Yaþamaktýr
Cemaati terk edip, namazı tek başına aceleyle kılıverme belki küçük bir günahtır ama zamanla büyük günah halini alır.Bu şekilde cemaati terk, âdetâ namazı terk etmek ölçüsünde büyük bir günah olur. Namazı terk etmek, büyük günahlardandır. Bu sebeple, mü'min, bir vakit namazı terk ettiğinde ağlar, sızlar, dövünür ve tevbe eder. Fakat cemaati terk ettiği zaman ağlamaz ve tevbe etme gereği de duymaz. Sonra bu, alışkanlık haline gelir ve neticede insan üst üste pek çok günaha girmiş olur.



:037::037::037:



İnsan meseleleri kendine takılı götürünce, o zaman "âlem içre" kendisine yâr bulamaz. Ama nefsini bir kristal gibi yere çalıp onu paramparça edecek olursa, o zaman da hiçbir ağyârın kalmadığını, her şeyin ona dost olduğunu görecektir.Onun için Üstad Hazretleri; "Allah için işleyiniz, Allah için görüşünüz, Allah için çalışınız. Lillâh, livechillâh, lieclillâh rızası dairesinde hareket ediniz. O vakit sizin ömrünüzün dakikaları, seneler hükmüne geçer." diyor. O zaman niye biri; bin, milyon, trilyon... yapma imkânı varken meseleleri kendi darlığımız içinde ele alıp onların uhrevî semerelerinden mahrum olalım!


Zaman / Kürsü
 

genc_kalem

Okumak,Yaþamaktýr
Günümüzün zavallı insanı, nice değer ölçülerini kaybettiği gibi, peygamberlere ve özellikle de Peygamberler Sultanı'na karşı, bakışı, tavrı, düşüncesi de tamamen alt-üst olmuş durumda.Oysaki O'nu, herhangi bir insan gibi beşerî kriterlerle değerlendirmemiz kat'iyen doğru değildir. Hatta mümkün de değildir. Zira O, yeryüzünü yeniden dizayn etmek ve insanlığa yeni ufuklar açmak üzere müstesna bir ruh ve müstesna kabiliyetlerle donatılarak gönderilmiş bir insandır.. ve O'nu takdir bizim kriterlerimizi aşar.


:037::037::037:

Bir insan, marifet ufku açısından kendisini Cenâb-ı Hakk'a çok yakın hissediyorsa, onun her hareketinin harem dairesine uygun olması gerekir.
Gayri o, sokakta, giriş kapısında, koridorda ya da bekleme salonunda değildir; harem dairesine girmiş, otağını sarây-ı hümâyunun merkez noktasına kurmuştur. Oradaki tavır ve davranışlar tamamen hususîdir. Bu, o insanların özel hallerine ait hususî bir münasebettir; o münasebete göre de, hususî bir mükellefiyet ve ona göre de bir fedakârlık söz konusudur.


Zaman / Kürsü
 

genc_kalem

Okumak,Yaþamaktýr
Sözün Özü

Büyüklerimiz bize, maddî ve manevî füyûzât hislerinden fedakârlık ufkunu göstermektedir.Bir mefkûreye dilbeste olmuş ve ona adanmış bir ruh hem maddî hem de manevî füyûzât hislerinden fedakâlıkta bulunur; onları gaye ve hedef yapmaz. Bu, insanın maddî-manevî zevk ve lezzetleri, davasına kurban etmesi, vermesi gerekli olan şeyler bir yana, verme mecburiyetinde olmadığı şeyleri bile bağlandığı o dava hatırına gözden çıkarması ve terk etmesi demektir ki; bu davranış, adanmış olmanın bir gereğidir.

Zaman/Kürsü
 

genc_kalem

Okumak,Yaþamaktýr

[Sözün Özü]

Bazı yerlerde ve bir kısım şartlar altında dini yaşamak çok zor olabilir; fakat, o asla "yaşanamaz" değildir. Hakiki mü'minler, -bazen kanaat-i vicdaniye ile bir kısım fedakârlıklarda bulunmaları gerekse de- her türlü şartlar altında dinlerini yaşamanın bir yolunu mutlaka bulurlar. Bu şuurla hareket eden birine, "Var mısınız ibadetleri değişmeye?!. Siz o zor şartlarda kıldığınız namazları bana verin, ben de beş vaktin yanına kırk da ilave yaptığım namazlarımı size vereyim!.." demiştim.


Zaman/ Kürsü
 

genc_kalem

Okumak,Yaþamaktýr
[Sözün Özü]

Günaha girmeme düşüncesiyle insanlardan uzak yaşamak ve topluma karışmamak bir yönüyle kabul edilebilirse de, böyle bir mülahaza bir başka açıdan egoizmanın değişik şekilde tezahürüdür ve büyük bir bencilliktir. Zira mü'min, diğer insanların ebedî saadete ulaşmalarını da düşünmek zorundadır ve kurtuluşunu başkalarını kurtarmaya bağlamalıdır.

Efendimiz, şöyle buyurmuştur: "İnsanların arasına karışan, onların eza ve cefalarına katlanan mü'min, halktan uzak duran mü'minden daha faziletlidir."

Zaman/ Kürsü
 
Üst