Avam

Huseyni

Müdavim
Avam: Halk. Halkın genelini oluşturan insan topluluğu. Havassın tersi. İlim irfanı az olan, okuyup yazması az olan kişiler. Dini ilimleri tahsil etmemiş kişiler, Fakir kimseler vs..

Toplumun ilimle irfanla çok fazla mesai sarfetmeyen, büyük bir bölümünü oluşturan bu kesime dahi Risale-i Nur, bir önceki derste bahsettiğimiz, konusu geçen temsillerle en derin hakikatleri bile ders vermekte muvaffak olmuştur.

"Risale-i Nur eczaları, bütün mühim hakaik-i imaniye ve Kur'âniyeyi, hattâ en muannide karşı dahi parlak bir surette ispatı, çok kuvvetli bir işaret-i gaybiye ve bir inâyet-i İlâhiyedir. Çünkü hakaik-i imaniye ve Kur'âniye içinde öyleleri var ki, en büyük bir dâhi telâkki edilen İbni Sina, fehminde aczini itiraf etmiş, "Akıl buna yol bulamaz" demiş. Onuncu Söz risalesi, o zâtın dehâsıyla yetişemediği hakaiki, avâmlara da, çocuklara da bildiriyor." Yirmi Sekizinci Mektup'tan
 

Huseyni

Müdavim
Evet, hayat-ı içtimaiye-i beşeriyede havas ve avam, yani zenginler ve fakirler, muvazeneleriyle rahatla yaşarlar. O muvazenenin esası ise, havas tabakasında merhamet ve şefkat, aşağısında hürmet ve itaattir. Şimdi, birinci kelime havas tabakasını zulme, ahlâksızlığa, merhametsizliğe sevk etmiştir. İkinci kelime avâmı kine, hasede, mübarezeye sevk edip rahat-ı beşeriyeyi birkaç asırdır selbettiği gibi, şu asırda sa'y, sermaye ile mübareze neticesi, herkesçe malûm olan Avrupa hâdisât-ı azîmesi meydana geldi.

Yirmi Beşinci Söz
 

Huseyni

Müdavim
Birinci tabaka: "Kulaklı tabaka" tabir ettiğimiz âmi avam, yalnız kulakla Kur'ân'ı dinler, kulak vasıtasıyla i'câzını anlar. Yani, der: "Bu işittiğim Kur'ân, başka kitaplara benzemez. Ya bütününün altında olacak veya bütününün fevkinde olacak. Umumun altındaki şık ise, kimse diyemez ve dememiş; şeytan dahi diyemez. Öyle ise umumun fevkindedir."

Yirmi Dokuzuncu Mektup
 
Üst