vahdet & ehadiyet arasındaki fark nedir???

anarkh

Well-known member
14.lema- ikinci makam- 4. sır

"Evet, hadsiz mahlûkatta ve nihayetsiz bir kesrette vahdet sikkeleri, mütedahil daireler gibi, en büyüğünden en küçük sikkeye kadar envâı ve mertebeleri vardır. Fakat o vahdet, ne kadar olsa, yine kesret içinde bir vahdettir; hakikî hitabı tam temin edemiyor. Onun için, vahdet arkasında ehadiyet sikkesi bulunmak lâzımdır—tâ ki kesreti hatıra getirmesin, doğrudan doğruya Zât-ı Akdese karşı kalbe yol açsın."

BUNU AÇIKLAYABİLECEK RİSALE KARDEŞİ :)017:) VAR MI ? :) ŞİMDİDEN TEŞEKKÜR... :047:
 

Huseyni

Müdavim
Vahidiyet, Allah’ın bir olması, tek olması, biricik olması, yegâne olması, bütün kâinat üzerinde birden ve tek olarak hâkimiyet kuruyor olmasıdır.

Ehadiyet ise, Cenâb-ı Allah’ın birliğini ve tekliğini her bir şeyde gösteriyor olması, her bir zerrede birliğinin tecellî halinde bulunması, her bir şeyin bir tek Allah’ı gösteriyor olması, Allah’ın birlik mührünün her bir zerreye vurulmuş olması, her şeyin dizgininin yalnızca Allah’ın elinde oluşu ve bu hakikati her bir zerrenin haykırış halinde olması cümleleriyle tarif edilebilir.

Cenâb-ı Hak,
birliği ve tekliği her şeyde görünen; birliğine ve ehadiyetine varlıklar tarafından şehâdet edilen; eşi, dengi ve benzeri olmayan Vâhid-i Ehad’dir.

Bütün kâinatı, bütün zamanlarda, değişen bütün halleriyle bir tek Allah yaratıyor. Vahidiyet bize bunu ifade ediyor. Bu yüksek hakikat, her an değişen ve tazelenen varlıklar içinde yüzen ve kendisi de değişken bir varlık olan insan tarafından anlaşılması zor olmasın diye, insan sayısız varlıkların bombardımanı içinde boğulup Allah’ı unutmasın diye, Kur’ân'ı Kerim her bir zerrede, her bir cins varlıkta, her bir sınıfta Allah’ın birlik mührü bulunduğunu, her şeyin doğrudan ve Bir Tek Allah’ı gösterdiğini ilân ediyor. Ki bu da Ehadiyet’i ifade ediyor.

Bir tek Yaratıcının, böyle hadsiz yerlerde, hadsiz işleri nasıl külfetsiz, kolayca yaptığını ve bütün kâinata nasıl hükmettiğini aklına sığıştıramayanlara iki temsil ile cevap veren Bediüzzaman Saîd Nursî Hazretleri, birinci temsilinde güneşi nazara verir ve bir tek güneşin, birliği ile beraber bütün dünyada bütün parlak ve şeffaf şeylerde, bütün camlarda ve su kabarcıklarında aynı anda ışığıyla, ısısıyla, yedi rengiyle bulunduğunu; Allah’ın bin bir isminden yalnız Nur ismine mazhar olan güneşin, böyle bir tek cisim iken, bütün yerlerde, bütün işlere böylesine mazhar olduğunu akıl nasıl kabul ediyorsa;

Allah’ın da Ehadiyet-i Zâtiyesiyle beraber sonsuz işleri bir anda yapmasının, bütün kâinatı bir anda idare etmesinin, evirip çevirmesinin ve her şeyde bir anda tasarrufta bulunmasının akıldan uzak görülmemesi gerektiğini kaydediyor.1

Bediüzzaman’ın temsilinde; güneşin bütün dünyayı birden aydınlatması Vahidiyet’e misâldir.

Topraktan bitkilere, sudan şeffaf şeylere bütün yeryüzü varlıklarının, kendi kabiliyetlerine göre güneşi bildirmesi, yani güneşin yedi renginin, ısısının, hararetinin, ışığının, her bir parlak şeyde bütünüyle görünmesi ise Ehadiyet’e misâldir.2

Meselâ bir atom tanesi veya bir zerrecik meyve tadı veya meyve eti, kendisinin Eşsiz ve Benzersiz bir Yaratıcısı olduğunu, kendisini Yaratanın bütün kâinâtı da yaratıp donattığını ve bütün her şeyde hükmettiğini haykırıyor. Bu Ehadiyet’tir. Bu mânâ ile Ehadiyet, Allah’ın birlik mührünün her bir şeyde okunmasıdır. Ya da, Allah’ın, kendi birliğini her bir şeyde göstermesidir.

Özetlersek; her bir canlı varlığın hayat diliyle “Kul hüve’llâhü ehad” âyetini okuduğunu kaydeden Bediüzzaman; Ehadiyyet mührünün her canlıda gözle göründüğünü, çünkü her canlının ekser kâinâtta cilveleri görünen Esmâyı birden kendi aynasında ve vücudunda gösterdiğini;

yani hayatın bir merkezî nokta hükmünde ekser Esmâyı kendisinde gösterdiğini; yani her hayat sahibinin, Allah’ın Ehadiyetinin bir gölgesini, Muhyî ismi perdesi altında taşıdığını beyan ediyor.3

Dipnotlar:
1- Sözler, s. 558
2- Sözler, s. 15
3- Sözler, s. 268,269

Süleyman KÖSMENE
saidnursi.de

Ayrıca buradan bahsi geçen kavramlar hakkında detaylı bilgiye sahip olabilirsiniz.

Araştırmalı ve Açıklamalı Risale-i Nur Dersleri - 1. Söz ve 14. Lem'a" nın 2. Makamı
 

FaKiR

Meþveret Bþk.
Anarkh kardesim vahdet ve ehadiyet arasindaki farki sormus ama, alinti yaptigi cumlede cok muthis bi aciklama var, ona dikkat cekmek isterim musadenizle..
14.lema- ikinci makam- 4. sır
"Evet, hadsiz mahlûkatta ve nihayetsiz bir kesrette vahdet sikkeleri, mütedahil daireler gibi, en büyüğünden en küçük sikkeye kadar envâı ve mertebeleri vardır. Fakat o vahdet, ne kadar olsa, yine kesret içinde bir vahdettir; hakikî hitabı tam temin edemiyor. Onun için, vahdet arkasında ehadiyet sikkesi bulunmak lâzımdır—tâ ki kesreti hatıra getirmesin, doğrudan doğruya Zât-ı Akdese karşı kalbe yol açsın."

BUNU AÇIKLAYABİLECEK RİSALE KARDEŞİ :)017:) VAR MI ? :) ŞİMDİDEN TEŞEKKÜR... :047:

Vahdet arkasinda bulunan ehadiyetten bahsediyor Ustad.
baska bi yerde yine geciyor, Ustad diyorki: "
"İşte Kur'ân-ı Hakîm bu sırr-ı azîmi ifade içindir ki, kâinatın daire-i âzamında, meselâ semâvât ve arzın hilkatinden bahsettiği vakit, birden, en küçük bir daireden ve en dakîk bir cüz'îden bahseder; tâ ki, zâhir bir sûrette hâtem-i ehadiyeti göstersin."

En kucuk dairede hatemi ehadiyet gosterilebiliyor.Kurani kerim
en buyuk daireden en kucuk daireye gecerek bu hakikateleri gosteriyor olabilir. Ornegin gunes misali gibi en kucugunden en buyugune her bir seyde tecelli ettigi gosteriyor,

15.suanin 3.kelimesinde ""Halbuki küçücük sineğin kanadından ve gözbebeğindeki hüceyrecikten tut, tâ tayyare-i cevviye olan hadsiz kuşlara, tâ manzume-i şemsiyeye kadar her şeyde cüz'î-küllî, küçük ve büyük en mükemmel bir intizam bulunması; şeksiz ve kat'î bir surette şeriklerin muhaliyetine ve madumiyetine delalet ettiği gibi, Vâcib-ül Vücud'un mevcudiyetine ve vahdetine bilbedahe şehadet eder. ""der

, Ustad sinegin midesindeki tasarrufu yapanla , butun gezengenleri, kocaman cisimleri dondurebileninde ayni kisi oldugunu, ve bu baglantilarin hepsinin Allaha goturdugunu, Onun birligini ispatladigini soyluyor. Iste burda en buyuk daireden en kucuk daireye gecilirken bunu gosteriyor.
"Göklerin ve yerin yaratılışı ile dillerinizin ve renklerinizin farklılığı da Onun âyetlerindendir." (Rum Sûresi, 22) ayetinde
goklerin yaratilmasi ve arzin hilkati ,yaratilisi ndan bahsettigi vakit, insanin yaratilisindan ve insanin sesinden, dilinden kulagindan ve bunlardaki nimet ve hikmetlerden bahseder, ta ki fikir dagilmasin, insan Mabudunu dogrudan dogruya bulsun...Direk, kesreti mahlukat icerisinde, yaratilmislarin coklugu icerisinde vahidiyeti tefekkur ettiriyor
Onun için, vahdet arkasında ehadiyet sikkesi bulunmak lâzımdır—tâ ki kesreti hatıra getirmesin, doğrudan doğruya Zât-ı Akdese karşı kalbe yol açsın."

mesela bir adam gunesin dunyayi nasil aydinlattigini gormek icin ve gunesin azametini kavrayabilmek icin
ya dunyadan uzaklasacak, aya cikip yukardan bakicak
veya baska bi gezegene gidip dunyayi ordan inceleyecek, gidemiyorsada bi fotograftan bakacak
gunesin tum dunya uzerindeki tecellisini bu sekilde gorecek.
yada bu adam dunyada iken dunyadeki her bir cismi tek tek inceleyecek ki,
bu cisimler uzerinde gunesin tecellisini bulabilsin .Ve bu tecellileri tek tek zihninde tutmasi gerekir ki ,sonra butun bunlari birlestirip dunyayi gozunun onune getirebilsin. gunesin buyuklugunu anlayabilsin.
Bunu yapabilmek malumunuz cok zor bi istir, boyle bi calisma yaparken insan kesreti hatira getirip,temel amaci unutup, sevgisini baska varliklara yoneltebilir, doğrudan doğruya Zât-ı Akdese yonelmeyebilir.
 
Aynen bu sekilde, vahdaniyeti anlamak istiyorsak esmai ilahiye tefekkur ederken kainatida goz onune getirmeli ama derinligine dalmadan bakilmaliki fikirler karismasin, Esas gaye unutulup yuzunu Allahtan baska seye cevirmesin.Varliklarin sayisi arasinda bogulup kalmasin.Kainata "yuzeysel " bakmak icin de kainati zihnimize sigistirabilmemiz lazim,

Soru icin tesekkurler anark kardes,
selam ve dua ile...
 

anarkh

Well-known member
Allah razı olsun Feza Pilotu. Allah soruları yanıtlayan sizlerden razı olsun. Ben şunu da örnek gösterebilir miyiz diye merak ediyorum bu kesret- ehadiyet - vahdet : mesela insanlar çeşit çeşit belki 100 kiloluk cüssesi güçlü kuvvetli adam da Rahmanın kulu, küçük narin zayıf nazenin bir kız da O nun kulu. Onu anar O na kulluk eder. Bu olay da bu üç kelime ile açıklanabilir mi? teşekkürler.
 

FaKiR

Meþveret Bþk.
mesela insanlar çeşit çeşit belki 100 kiloluk cüssesi güçlü kuvvetli adam da Rahmanın kulu, küçük narin zayıf nazenin bir kız da O nun kulu. Onu anar O na kulluk eder. Bu olay da bu üç kelime ile açıklanabilir mi? teşekkürler.

hocam simdi olayi 3 kelimede konsantre edecek kabiliyete sahip degilim,
ama dediginiz gibi kesret- ehadiyet - vahdet diyelim isterseniz :)
---------------

Allahtan baska butun cagirdiginiz ve ibadet ettiginiz seyler toplansalar, asla bir sinegi halk edemezler.Hac suresi 22:23

100 kiloluk bir amcayla , kucuk narin bi ablami ornek vermissiniz,

Ustad Tarih 26.lemanin onuncu ricasinda diyorki:


En cüz'î ve en küçük şey, en büyük şey gibi,
doğrudan doğruya bütün bu kâinat Hâlıkının kudretinden gelir
ve hazinesinden çıkar.

Başka surette olamaz. Esbab ise bir perdedir.

Çünkü en ehemmiyetsiz ve en küçük zannettiğimiz mahlûklar,
bazen san'at ve hilkat cihetinde en büyüğünden daha büyük olur.

Sinek, tavuktan san'atça ileri geçmezse de, geri de kalmaz.
Öyleyse, büyük küçük tefrik edilmeyecek.

Ya bütün esbab-ı maddiyeye taksim edilecek,
veyahut bütünü birden birtek zâta verilecektir.

Birinci şık muhal olduğu gibi, bu şık vâciptir. Çünkü birtek zâta, yani, bir Kadîr-i Ezelîye verilse, madem bütün mevcudatın intizamat ve hikmetleriyle vücudu katî tahakkuk eden ilmi her şeyi ihata ediyor. Ve madem ilminde herşeyin miktarı taayyün ediyor. Ve madem, bilmüşahede, her vakit hiçten, nihayetsiz suhuletle, nihayetsiz san'atlı masnular vücuda geliyor. Ve madem o Kadîr-i Alîmin, bir kibrit çakar gibi, emr-i kün feyekûn ile, hangi şey olursa olsun icad edebildiğini, hadsiz kuvvetli delillerle çok risalelerde beyan (ediliyor).
-----
yani o kucuk kiz 100 kiloluk amcadan geri kalmiyor,sanat ve hilkat cihetinde en buyugunden daha buyuktur diyebiliriz.
 
Üst