neşrettiği nurlara bakmalı

Ahmet.1

Well-known member
Tavus kuşu gibi pek güzel bir kuş, yumurtadan çıkar, tekâmül eder, semalarda tayarana başlar. Âfâk-ı âlemde şöhret kazandıktan sonra, yerde kalan yumurtasının kabuğu içerisinde o kuşun güzelliğini, kemalâtını, terakkiyatını arayıp bulmak isteyen adamın ahmak olduğunda şübhe yoktur. Binaenaleyh tarihlerin naklettikleri Peygamberimizin (A.S.M.) bidayet-i hayatına maddî, sathî, surî bir nazar ile bakan bir adam şahsiyet-i maneviyesini idrak edemez ve derece-i kıymetine vâsıl olamaz. Ancak bidayet-i hayatına ve levazım-ı beşeriyetine ve ahval-i zahiriyesine ince bir kışır, nazik bir kabuk nazarıyla bakılmalıdır ki, o kışır içerisinden, iki âlemin güneşi ve tûbâ gibi şecere-i Muhammediye (A.S.M.) çıkmıştır. Ve feyz-i İlahî ile sulanmış ve fazl-ı Rabbanî ile tekâmül etmiştir. Binaenaleyh Nebiyy-i Zîşan'ın (A.S.M.) mebde-i hayatına ait ahval-i suriyesinden zaîf bir şey işitildiği zaman üstünde durmamalı; derhal başını kaldırıp etraf-ı âleme neşrettiği nurlara bakmalı.

Maahâza mebde-i hayatına şek ve şübhe ile bakan adam herhalde masdar ile mazhar, menba' ile makes, zâtî ile tecelli aralarını fark edemiyor. Ve bu yüzden şübheye düşer. Evet Nebiyy-i Zîşan (A.S.M.) tecelliyat-ı İlahiyeye mazhar ve makestir; masdar ve menba' değildir. Çünki o zât yalnız âbiddir ve ibadetçe herkesten ileridir. Demek bu kadar görünen terakkiyat, kemalât onun zâtî malı değildir. Ancak hariçten verilen Rahman-ı Rahîm'in tecellileridir. Evvelce beyan edildiği gibi, hiçbir şey, bir zerreye bile, mana-yı ismiyle masdar olamaz. Amma bir zerre, mana-yı harfiyle semanın yıldızlarına mazhar olur. Yalnız gaflet ile o zerrenin masdar olduğu zannıyla bakıldığından, san'at-ı İlahiyeyi tagutî bir tabiata malederler.

Mesnevi-i Nuriye


Tekâmül: Olgunlaşma, gelişme.
Tayaran: Uçuş, uçma.
Âfâk-ı âlem: Âlemin ufukları, dünyanın uzak çevreleri.
Kemalât: Kemâller, olgunluklar, mükemmellikler.
Terakkiyat: Terakkiler, ilerlemeler, yükselmeler.
Binaenaleyh: Bundan dolayı.
Bidayet-i hayat: Hayatın başlangıcı.
Maddî: Maddeye ait, madde cinsinden.
Sathî: Yüzeysel, üstün körü.
Şahsiyet-i maneviye: Manevî kişilik.
Derece-i kıymet: Kıymet derecesi, değer derecesi.
Levazım-ı beşeriyet: İnsan olmanın gerekenleri.
Ahval-i zahiriye: Görünün vaziyetler, zahirî haller.
Kışır: Kabuk, dış taraf.
Şecere-i Muhammediye: Hz. Muhammedin manevî kişiliği.
Feyz-i İlahî: Allah'ın(cc) iyilik ve ikramının bolluk ve bereketi.
Fazl-ı Rabbanî: Herşeyin sahibi ve terbiyecisi olan Allah'ın(cc) iyilik ve ihsanı.
Nebiyy-i Zîşan: Şanlı peygamber.
Mebde-i hayat: Hayatın başlangıcı, hayatın başlaması.
Ahval-i suriye: Surî haller, görünüşteki durumlar.
Makes: Akis yeri, ayna, yansıtıcı.
Tecelliyat-ı İlahiye: Allah'ın(cc) kendini belli edip tanıtmaları.
Âbid: İbadet eden, kulluk görevi yapan.
Rahman-ı Rahîm: Çok acıyıcı ve şefkatli olup sayısız nimetlerin sahibi ve vericisi olan Allah(cc).
San'at-ı İlahiye: Allah'ın(cc) sanatı.
Tagutî: Allah'ı(cc) inkar ve emir ve yasaklarına isyanla ilgili.
 
Son düzenleme:
Üst