iman gibi şeyler Cennet'e akar

Ahmet.1

Well-known member
Bu kâinatta hayır-şer, lezzet-elem, ziya-zulmet, hararet-bürudet, güzellik-çirkinlik, hidayet-dalalet birbirine karşı gelmesi ve içine girmesi, pek büyük bir hikmet içindir. Çünki şer olmazsa, hayır bilinmez. Elem olmazsa, lezzet anlaşılmaz. Zulmetsiz ziya, ehemmiyeti olmaz. Soğukla, hararetin dereceleri tahakkuk eder. Çirkinlik ile, hüsnün tek bir hakikatı, bin hakikat ve binler çeşit hüsün mertebeleri vücud bulur. Cehennem'siz Cennet'in pek çok lezzetleri gizli kalır. Bunlara kıyasen, herşey bir cihette zıddıyla bilinebilir. Ve bir tek hakikatı, sünbül verip çok hakikatlar olur. Madem bu karışık mevcudat dâr-ı fâniden dâr-ı bekaya akıp gidiyor; elbette nasılki hayır, lezzet, ışık, güzellik, iman gibi şeyler Cennet'e akar. Öyle de şer, elem, karanlık, çirkinlik, küfür gibi zararlı maddeler Cehennem'e yağar. Ve bu mütemadiyen çalkanan kâinatın selleri o iki havuza girer, durur.

Asa-yı Musa


Elem: Dert, üzüntü, kaygı, tasa.
Ziya: Işık, aydınlık.
Zulmet: Karanlık.
Bürudet: Soğukluk, soğuk olma.
Hidayet: Doğruluk, iman edip islâm yoluna girmek.
Dalalet: İman ve islâmiyetten ayrılmak. Azmak. *Şaşkınlık.
Hikmet: Gözetilen fayda ve gaye.
Şer: Kötülük, fenalık.
Ehemmiyeti: Önemi.
Tahakkuk: Doğruluğu meydana çıkma, gerçeklik kazanma.
Hüsn: Güzellik(hüsün).
Hakikat: Gerçek.
Kıyasen: Kıyasla.
Mevcudat: Varlıklar.
Dâr-ı fâni: Geçici yer, bu dünya.
Dâr-ı beka: Sonsuz yaşanacak yer olan öbür dünya.
Küfür: İnkar etme, iman etmeme, inanmama, inkarcılık.
Mütemadiyen: Devamlı olarak, sürekli olarak.
 

Ahmet.1

Well-known member
İman hakikati öyle bir çekirdektir ki eğer tecessüm etse bir cennet-i hususiye ondan çıkar, o çekirdeğin şecere-i tûbası olur. Şualar
 

Ahmet.1

Well-known member
İman, insanı insan eder. Belki insanı sultan eder. Öyle ise insanın vazife-i asliyesi, iman ve duadır. Küfür, insanı gayet âciz bir canavar hayvan eder. Sözler
 

Ahmet.1

Well-known member
İmanın mahiyetindeki hârikulâde şehamet, izzet-i İslâmiyenin tabiatındaki âlem-pesend şecaat, uhuvvet-i İslâmiyenin intibahıyla her vakit mu’cizeleri gösterebilir.

(Sünuhat, Risale-i Nur)
 
Üst