Kelime Analizi 156:Taberi-Taberani

kenz-i mahfi

Sorumlu
TABERİ (طبري)

(Ebu Cafer Muhammed bin Cerir ibn-i Yezid) (Hicri 224-310) (Miladi 839-923) İslam tarihçisi ve müfessiri olup İran'da şimdi Mazenderan ve eskiden Taberistan olarak bilinen bölgede doğmuştur. 7 yaşında Kur'an-ı Kerim'i hıfz etmiş olup bütün ömrünü ilme vakf etmiştir. Babasının adına izafetle Ceririye adlı bir fıkıh mektebi vücuda getirmiştir.İbn-i Cerir-i Taberî adı meşhurdur. Kur'an-ı Kerimin bütün kati sarih mânâlarını müteselsilen, an'aneli senetle menba-ı Risalete îsal ederek tefsirini yazmıştır. Asıl ismi "Muhammed" olup "Taberî" lakabıyla meşhur olmuştur. Taberistan (şimdi Mazenderan) bölgesinin o zamanda başşehri olan Amul vilayetinde dünyaya gelmiştir. Mazenderan'ın şimdiki başşehri Sari vilayetidir. 9 yaşından itibaren hadis ilmini tahsile başlamıştır. İlim tahsilinin ilk devresini bitirdikten sonra doğduğu şehirden ayrılarak Bağdat'a gitmiş ve ömrünün sonuna kadar burada yaşamıştır. Hadis ilminde büyük vukufiyeti bulunmakla birlikte "hadisin dahi imamı" olarak şöhret bulmuş ve eserleri kendisinden sonra gelenler için temel başvuru eserleri arasında sayılmıştır. 100 bin hadis-i şerif ezberlemesinden dolayı hafız olmuştur. Yazdığı çok meşhur eseri "Taberi Tefsiri" olarak şöhret bulmuştur. Bu zat "tefsir" kelimesi yerine eserinin ismini "te'vil" olarak koymuştur. Naklettiği hadisleri, silsileli bir şekilde isim belirterek Peygamber Efendimiz (ASM)'e kadar vardırmak suretiyle çok geniş bir tefsir vücuda getirmiştir.

Taberistan, İran'ın Hazar Denizi kıyısındaki bölgesidir. Oldukça fazla yağış aldığından ziraata elverişlidir. Yeşillik ve ormanlarla kaplı güzel bir memlekettir. İran'ın bu bölgesine Taberistan denilmesinin sebebi bölgenin coğrafi şekli ve bitki örtüsünden dolayıdır. Farsça'da "balta" manasına gelen "taber" kelimesinden hareketle bölgeye "Taberistan" denilmiştir. Bir başka rivayete göre "taber" kelimesi "dağ" demektir. Dolayısıyla "Taberistan" tabiri "dağlık bölge" manasına gelmektedir.

Risale-i Nur Külliyatı'nda bu meşhur zatın ismi 4 yerde geçmektedir. Bunlardan Mektubat'ın 123.sayfasında geçen "İbn-i Cerir-i Taberi gibi hadisin dâhî imamları başta olarak kütüb-ü sahiha nakl-i sahih ile..." cümlesinde geçmektedir. Yine aynı rivayetin devamında "-Taberi'nin nakline göre, üçyüz idik-" notu düşülmüştür.

Yine Mektubat'ın 196.sayfasında "Esker Buharî, Müslim, Beyhakî, Tirmizî, Şifa-i Şerif, Ebu Nuaym, Taberi gibi kitaplardan naklediliyor." denilerek 19.Mektubun mühim kaynak eserleri zikredilmiştir.

Bu zat hakkında en meşhur cümle ise 29.Mektup'ta sayfa 389'da geçen şu cümledir."Demek maâni-i mensusa, müteselsilen menba-ı Risaletten alınmıştır. Hatta İbn-i Cerir-i Taberî bütün maâni-i Kur'anı muan'an sened ile müteselsilen menba-ı Risalete isal etmiş ve o tarzda, mühim ve büyük tefsirini yazmış"
 

kenz-i mahfi

Sorumlu
İbn-i Cerir-i Taberi'den başka "Taberani" lakabıyla meşhur olan bir başka hadis alimi vardır.

İMAM-I TABERANİ

Meşhur tefsir, hadis ve fıkıh alimidir. Mu'cemleriyle meşhur olan hadis alimidir. İsmi, Süleyman bin Ahmed bin Eyyub bin Mutayr eş-Şami el-Lahmi et-Taberani'dir. künyesi Ebul-Kasım'dır. Hicri 260 yılında (Miladi 873) yılında Akka şehrinde dünyaya gelmiştir. Küçük yaşlarda ilim tahsili için Şam'ın Taberiyye kasabasına gittiğinden dolayı "Taberanî" lakabıyla şöhret bulmuştur. "Taberî" ve "Taberanî" aynı vakitlerde yaşamış hadis ilminin iki müthiş zatıdır. Yemen'den Şam'a göç eden Lahm kabilesine mensup olduğundan dolayı Lahmî lakabıyla da meşhur olmuştur. İsmi Süleyman'dır. 13 yaşında iken babasının teşvikiyle hadis ilmini tahsil etmeye başlamıştır. Memleketinden ayrılarak İsfahan'a yerleşmiş ve yaklaşık olarak 100 yaşında iken İsfahan'da vefat etmiştir. Taberani'nin meşhur bir kişiliğe sahip olması, onun çok sayıda hadis rivayet etmesi ve güçlü bir hafızaya sahip olması ile iyi bir tahsil almasından dolayıdır. 30 sene boyunca ilim tahsil etmek için diyar diyar dolaştı.

Risale-i Nur Külliyatı'nda "Taberani"den 2 yerde bahsedilmektedir.
Risâle-i Nurda Taberanî’nin naklettiği bazı hadislere yer verilmektedir. Kendisi için, “mevsuk ve sahih muhakkik”, “İmam-ı Taberanî” ibaresi kullanılmıştır. Risâle-i Nurda kendisinden aktarılan şu iki hadis-i şerife yer verilmektedir:
“Hazret-i Ebu Hüreyre der: Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm bana emretti: ‘Mescid-i şerifin suffesini mesken ittihaz eden yüzden ziyade fukara-yı muhacirîni dâvet et.’ Ben dahi onları aradım, topladım. Umumumuza bir tabla taam konuldu. Biz istediğimiz kadar yedik, kalktık. O kâse konulduğu vakit nasıl idi; yine öyle dolu kaldı. Yalnız parmakların izi taamda görünüyordu.” (Mektubat, 115).
“İmam-ı Taberanî ve Ebu Nuaym, Delâil-i Nübüvvet’te, Numan ibni Beşir’den haber veriyorlar ki: Zeyd ibni Hârice, çarşı içinde birden düşüp vefat etti. Eve getirdik. Akşam ve yatsı arasında, etrafında kadınlar ağlarken, birden; ‘Ensıtu. Ensıtû. (Susunuz. Susunuz.)’ dedi. Sonra, fasih bir lisanla; ‘Muhammedün Resulullah; esselâmü aleyke yâ Resulallah.’ diyerek bir miktar konuştu. Sonra baktık ki, cansız, vefat etmiş.” (Mektubat; 155).
Taberanî’nin naklettiği hadislerden bazı örnekler;
“Müslümanlar arasında sevgi ve dostluk, atadan evlâda miras kalır.”, “Kişinin parmakla gösterilir olması, kötülük olarak ona yeter.”, “Allah İslâm Dini için kolaylıktan hoşlanmış; güçlüğü ise çirkin görmüştür.”, “Her takva sahibi, Muhammed’in (üzerine rahmet ve selâm olsun) ehl-i beytindendir.”, “Kişi, hanımının ve çocuklarının rızkını karşılamak için çalışmaya çıkarsa, Allah yolundadır. Yaşlı anne ve babasının bakımını sağlamak için yola çıkarsa, Allah yolundadır. Nefsini harama karşı korumak niyetiyle çalışmaya çıkarsa, Allah yolundadır. Eğer insanlara gösteriş ve başkalarına öğünmek için yola çıkarsa, Allah yolunda değil, şeytanın yönlendirdiği yoldadır.”
 
Üst